Yeni Üyelik
24.
Bölüm
@edaaygun61_

Canan'dan

Annemin bana kendi elleriyle yazdığı mektubu defalarca okumuş, her okumada gözyaşlarına boğulmuştum.

 

Beni terk etti sanıp nefret tohumları ektiğim annem, meğerse çaresizlikten mecburiyetten beni bırakmıştı.

 

Ben her gece annem beni bıraktı diye ağlayıp geri gelip beni alsın diye dua ederken anne yerine koyduğum Sevda teyzem tüm gerçeği benden saklamış öz annemden nefret etmemi sağlamıştı.

 

Yine de Sevda teyzem sağolsun beni hiçbir zaman Selimden ayırmamış ona nasıl bakıyorsa bana da öyle bakmış anne eksikliğini az çok gidermişti ama yine de yediremiyordum işte. Annem istemiş olabilir benden saklamasını ama en azından birazcık çıtlatsaydı ya da en azından annen suçsuz deseydi bu bile yeterdi bana. Ama keşkenin bir faydası yoktu.

 

Tüm resimleri ve mektubu tekrar kutuya koydum ve odadan çıktığımda; Kemal dedeyi bir resme bakarken ağlarken gördüm Sevda teyzem öldüğünden beri ilk kez ağlıyordu ya da daha fazla üzülmeyelim diye bize göstermiyordu.

 

Elindeki resmi okşarken " Firuzem, ah güzel Firuzem sonunda kavuştunuz can dostunla kardeşinle, siz kavuştunuz ama ben nasıl dayanacağım şimdi,benim yaşlı yüreğim nasıl katlancak evlat acısına, senin acını unutamadan Sevdamın acısı da eklendi, 4 koca yıl benim yanımda kaldın kimine göre az gelir belki bu sayı ama benim için her şeye bedeldi,kendi kızımdan bir farkın yoktu benim için. Merak etme Firuzem kızın Canan emin ellerde Sevda belki gitti ama ben sağ olduğum sürece kızının tek bir saç teline dahi zarar gelmesine müsade etmem" diyerek ağlarken;

 

Ne kadar şanslı olduğumu düşündüm bir kez daha

beni sahiplendikleri gibi annemide sahiplenmişler evlat yerine koymuşlardı. Kemal dedenin yanına gittim ona sıkıca sarıldım kendimi ondan çekerek göz yaşlarını sildim ve " kemal dede ağlama sana da bir şey olursa ne Selim ne de ben artık dayanamayız" dedim ve tekrar sarıldım. Bu hayatta bir Selim bir de Kemal dede kalmıştı benim için.

 

Kendimi tekrar ondan çekerek biraz çekingen bir tavırla " kemal dede lütfen beni annemin mezarına götürür müsün? Onun yüzüne karşı konuşamadım bari mezarıyla biraz dertleşeyim" dedim utana sıkıla.

 

" Utanmana ya da gücenmene gerek yok kızım, bu senin hakkın, annenin mezarı " dedi ve bir an iç çekti ve devam etti. " Sevda'nıın vasiyetiydı, 'eğer olurda bir gün ölürsem beni Firuze'min yanına gömün bu dünyada olduğu gibi o dünyada da hiç ayrılmayalım demişti'.

 

" Annenin mezarı, Sevdanın mezarının hemen yanında kızım" dediğinde; bir anlığına Sevda teyzemin gömüldüğü gün geldi aklıma, sahiden de Sevda teyzemin yanında Firuze Keskin adında bir mezar vardı. Ne bilebilirdim ki o kişi benim öz annemmiş.

 

Hemen hazırlanıp mezarlığa doğru yol aldım. Sanki annemle yüz yüze konuşacakmış gibi heyecanlıydım. Yaşamıyordu belki ama benim dr bir annem vardı, beni bırakmamış çaresizlikten mecbur kalmıştı.

 

Mezarlığa geldiğimde önce Sevda teyzeme dua okudum ve gelirken aldığım çiçeklerden birini mezarına ektim.Hemen ardından da sevda teyzemin yanında mezarın yani annemin mezarının başına geçip oturdum.

 

Ne kadar zor değil mi " annemin mezarı" demek.

Hiç tanımadığım annemin acısı kalbimi parçalıyordu,keşke böyle bir sonu olmasaydı keşke ölmeseydi de yüzüne karşı konuşabilseydim.

 

Elimdeki çiçeği mezarına bırakırken sesim titreye titreye " Merhaba, ben geldim... Kızın" dedim ve gözümden damlalar tek tek akmaya başladı.

 

Ellerimle toprağını avuçlarken " beni görüyor musun bilmiyorum ama ben seni bir kez bile görmek için nelerimi vermezdim, yıllarca sana hasret kaldım çocukken hep yollarını gözlerken büyüdükten sonra senden nefret ettim ve günden güne bu nefret içimde kor olup büyüdü.

 

Hep suçu kendimde aradım kesin iyi bir çocuk olmadım yaramaz oldum o yüzden beni bıraktın sandım hep.

 

Ama bugün öğrendim ki iş başkaymış. Senin tek suçun güvenilmez bir adama aşık olmanmış ama cezası bu olmamalıydı cezayı çeken o adam olmalıydı. Sen yaşamalı ve gelip beni bulmalıydın.

 

Ama biliyor musun? Senden nefret ederken bile seni özlüyordum. Sana sarılmak senin kokunu çekmek istiyordum her şeye rağmen seni geri gelmeni istiyordum.

 

Beni Sevda teyzeme emanet etmişsin. Emin ol , o kadar iyi bir anne oldu ki bana asla senin yokluğunu aratmadı ama bir yanım hep eksikti o boşluk Sevda teyzem ne yaparsa yapsın dolmuyordu ama belki dedim Anne dersem o zaman dolardı ama yok o zaman bile dolmuyordu.

 

Neyse şimdi bunları konuşmayalım. Mektubunda demişsin ya Selim için ' umarım bu çocuk hayatından çıkmaz' diye. Gözün arkada kalmasın

Selim beni bir an olsun yalnız bırakmadı bırakmayacak da, arada biraz kırgınlıklarımız oluyor ama o da düzelecek inanıyorum"

 

" Sevda teyzem, sana kırıldım evet ama kızmıyorum sen de sana denileni yapmışsın, sen de merak etme ben toparlanıcam ve Selimi bir an olsun yalnız bırakmayacağım, acısını dindiremem ama en azından hafiflemesi için elimden geleni yapacağım"

 

dedim ve gözyaşımı silerken;

elinde çiçeği ile gelen Selimi gördüm.

Bana bu delirdi der gibi bakarken; " Canan o mezar annem değil mezarlarımı karıştırdın" dedi biraz endişeyle. Sonuçta delirmemi istemezdi.

 

Mezarın başından kalkarak Selimin yanına gittim ve mezarı işaret ederek " Selim o mezar benim anneme ait" dedim yüzümdeki hafif tebessümle.

Artık benimde bir annem var diyebiliyordum, ölmüştü ama sonuçta benim annemdi.

 

"Annen mi Canan? Neler oluyor" dedi meraklı bir şekilde.

Olanı biteni Selime anlatınca ; Selim kafası karışık bir şekilde " Ne diyeceğimi bilmiyorum Canan sevinsem mi üzülsem mi bilemedim" diyince

 

"Bende ne tepki vereceğimi bilemedim ki Selim,yani sonuçta beni terk etmemiş mecbur kalmış üzücü bir durum ama sevindim de. Üzülüyorum çünkü ne olursa olsun annemdi ve ölmüş üstelik kalbi yaralı bir şekilde." Dedim ve ikimizde ayrıldık mezarlıktan.

 

 

Sevda teyzem öleli ve Selimle yeniden İstanbula döneli bir ay olmuştu. Selim her ne kadar Kemal dedenin yanında kalmak istese de Kemal dedenin ve benim ısrarlarıma dayanamamış ve kabul etmişti.

 

Selimin yaşadığı çok ağırdı değil bir ay bir sene bile geçse bu acı dinmeyecekti. Selim hala toparlanamamış hatta işe dahi gitmiyordu sabahtan akşama kadar yatıyor boğazından tek lokma dahi geçmiyordu.

 

Bu evden en son çıktığında annesi ile çıkmış ve geri dönememişti.Kendisine bir şey yapmadından korktuğum için kendi evimde değil Selimle beraber kalıyordum.

 

Günler sonra odasından çıkmıştı,saçı başı dağılmış bir ayda erimiş bir deri bir kemik kalmıştı. Gelip yanıma oturmuş elini elimin üstüne koymuş " Canan evine git artık, iyim ben demiş" ve sözünü keserek " bu mu iyi halin Selim baksana bir kendine" dedim

 

"Canan toparlanıcam söz veriyorum lütfen git. Korkma kendime bir şey yapmayacağım 24 saat boyunca telefonum açık olacak. Burada rahat değilsin anlıyorum,ben üzülmeyeyim diye ağlamıyor içine atıyorsun sonra gece yarısı annemin odasında hıçkırarak ağlıyorsun yapma bunu kendine. Evine git işine git kafanı dağıt" demiş ve beni evden göndermişti.

 

Evden çıkmadan önce ne kadar kesici alet varsa ne kadar ilaç varsa toplayıp öyle gitmiştim hatta ip yerine geçecek eşyaları bile. Çünkü insan bunalıma girince neler yapıyor biliyordum,özellikle de kendimden.

 

Uzun bir aradan sonra tekrar işime geri dönmüştüm her şey aynıydı Bülent bey hande hanımla nişanlanmış oldukça da mutsuz görünüyordu.

 

Bana olan davranışları da bir hayli değişmişti, tamam belki hiç samimi de olmadık ama artık bana mesafeli davranıyordu. Umurumda değildi artık ama zaten içimde büyük bir acı varken bu hareketleri kalbimi kırmaya yetiyordu...

 

Loading...
0%