@edaaygun61_
|
Bülent'ten Gözümü açtığımda neredeyse öğlen olmak üzereydi,başım ağrıdan çatlıyordu etrafıma baktığımda dün gece ne kadar dağıttığımı yeni yeni anlıyordum.
Bir ara Canan gelmiş, önemli bir dosyayı imzalatmış sonrasında gitmek istemiş ama ben bırakmamıştım. İçinde bulunduğum bu durumdan baskıdan ve zoraki nişan olayından o kadar içim daralmıştı ki bir dostla dertleşmeye çok ihtiyacım vardı, ama Canan dostum değildi hiçbir zaman onunla iş dışında herhangi bir samimiyet olmamıştı.
Arayacak beraber içip kafa bulacak gerçekten güvenebileceğim birkaç dostum vardı oysaki; ama ben nedense Canan'ı yanımda istemiştim.Hande dışında başka bir kadınla olmak ve hatta yakınlaşmaktı belki de niyetim, anılar bölük bölük aklıma geliyordu, doğru ya neredeyse öpecektim kızı belki de daha ileriye gidecektim.
Tüm bunları içkinin etkisiyle yapmıştım, ayık kafayla Canan için böyle bir şeyi düşünmezdim,umarım o da beni yanlış anlamamıştır ve olanları unutmaya hazırdır, biran önce ondan özür dilemeliyim. Bir ara elim telefonuma uzandı,amacım Canana mesaj atıp dün gece olanlar için özür dilemek ve hatta isterse Ankara seyahatinden onu çıkarmaktı. Bunları düşünürken kapı çaldı "gelen kim acaba" diyerek kapıyı açtığımda her zamanki asabiyetiyle karşımda " neredesin Sen Bülent" diyen Hande vardı.
İçeriye geçip " seni gece kaç kere aradım farkında mısın cevap vermeyince meraktan öldüm neden cevaplamadın çağrılarımı" diyordu.
Onu merakta bırakmamalıydım,haklıydı ama ona olanları anlatamazdım eğer anlatsam çok üzülür kırılırdı Hande bunu ona yapmaya gerçekten hakkım yoktu.
"Kusura bakma Hande dün gece bizim çocuklarla biraz dağıtmışız ondan sonra da kesintisiz uyumuşum" dediğimde Hande gülerek; " nişanımızı kutladınız öyle değil mi " dedi. Hande gerçekten mutluluğu hakeden bir kadındı Ben de tebessüm ederek Nişanı kutladığımızı onayladım.
Hande bir sağa bir sola elleri cebinde dönerken sanki bir şey diyecek gibiydi. En sonunda dayanamadı ve "Bülent,nişanlığımı alacağım şu Paristeki moda evi yarın için randevu veriyor yarın ise Ankaraya gitmemiz gerekiyor,moda evinin bir sonraki boş günü bir buçuk ay sonra,yani eğer yarın gidemezsem istediğim nişanlığı alamayacağım" dedi dudaklarını büzerek
.Bunu duyunca içime ister istemez bir huzur geldi,Handeden ve ailesinden iki gün de olsa biraz uzaklaşmak iyi gelecekti ben de Hande'ye; " Handeciğim öyleyse sen yarın Parise git,merak etme ben hallederim sen nişan hazırlıklarımızla ilgilenirsen daha iyi olur" dedim.Handenin de beklediği buydu zaten.
"Tamam o zaman ben yarın Parise gidiyorum,öyleyse bugün beraberiz hiç itiraz istemiyorum hadi toparlan bir duş al da çıkalım güzel bir kahvaltı edelim"..
🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋
Bugün ki Ankara yolculuğumuz için erkenden kalkmış sabah koşusuna çıkmış eve dönünce soğuk bir duş aldıktan sonra hazırlanmaya başlamıştım. Üzerime siyah kot pantolon beyaz bir gömlek giyip güneş gözlüğümü de takıp evden çıktım ve şoförümün kapısını açtığı arabaya " günaydın" diyerek bindim.
Yolda giderken evden çıkmadan önce yapmış olduğum filtre kahvesini yudumlarken bir yandan da gündemde ne olmuş ne bitmiş onlara göz gezdiriyordum.
On beş dakika sonra Cananın evine geldiğimizde o çoktan inmiş bizi bekliyordu bile. Şoför inip onun kapısını açıp oyalanmadan yanıma oturdu,yüzünde o kadar masum bir tebessüm vardı ki; o yüzden hiç dün gece bahsedip onu utandırmaya gerek yoktu,hem zaten sarhoştum dün gece olanları hiç hatırlamıyor gibi yapabilirdim.
Çok geçmeden havaalanına gelmiş özel uçağımızda yerimizi almıştık,yaklaşık bir buçuk saat sonra Ankaraya varmış,havaalanı çıkışında bizi bekleyen araca binip otele gelmiştik.
Odalara yerleşmeden önce Canana " saat 17:00 de bir toplantımız olacak o zamana kadar dinlen" demiş ve odalarımıza çekilmiştik. Saat beşe on kala toplantı için hazırlanmış ve odadan çıkmıştım.
Lobiye indiğimde Canan da inmiş beni bekliyordu. Bembeyaz bir elbise giymişti tıpkı bir kuğu gibiydi. Güzelliğiyle narinliğiyle insanın içini ısıtan o masum gülümsemesi ile tıpkı bir kelebeği andırıyordu,hani derler ya "bir gülüşü var kelebek görse ömrü uzar"diye. Ha işte o sözün vücut bulmuş haliydi Cananın bu masum tebessümü. Onu görünce bir gün daha yaşamak için çırpınan bir kelebek gibiydim o an.
Kendime gelerek Cananın yanına gittim " Canan Hanım" diyerek kolumu uzattım ve toplantının yapılacağı alana geçtik.
Bizi görür görmez hemen ayağa kalktılar,Yusuf Bey önce benimle tokalaştı ve daha sonra Cananın elini tutup " Bülentçiğim müstakbel nişanlın Hande Hanımın güzelliğinin dillere destan olduğunu duymuştum şimdiden ikinizi de tebrik ederim" dediğinde bir anlığına Canana bakarak "acaba gerçekten Hande değilde Canan olsaydı nişanlım nasıl olurdu" diye geçirdim içimden ve sonra Yusuf Beye dönerek;
"Aslında Hande şu an nişan hazırlıkları için Yurtdışında Canan Hanım asistanımdır" demiştim.
Toplantı Canan sayesinde sorunsuz geçmiş biraz dışarıda dolaştıktan sonra odalarımıza çıkmak için asansörü bekliyorduk.
Asansöre binmiş hareket etmesi için 12.kat düğmesine basmıştım. 8.kata gelmiştik ki aniden elektriği kesildi asansörün,ben tam içten içe küfür ederken Cananın " nolur beni bırakma" diyen sesini duydum. Yanımda nefes alamıyor elleriyle ellerime kenetlenmiş yere çökmüşü. " Kurtar beni nolur" diye yalvarıyordu.
Ne yapacağımı şaşırmıştım ilk defa karşılaşıyordum böyle bir şeyle,nasıl sakinleştirilir bilmiyordum ama elimden geldiğince "sakin ol Canan burada kalmayacağız çıkarcaklar bizi" diyor bir yandan da rahat nefes alması için boynundaki fuları çözmeye çalışıyordum. Aradan beş dakika kadar geçti ve kapı açıldı.
" bu nasıl bir sorumsuzluk beyefendi beş yıldızlı bir otelsiniz,asansör bozuluyor ve anında değil beş on dk sonra müdahale ediliyor asistanım kriz geçiriyordu neredeyse" diye çıkışmıştım "iyi misiniz Bülent bey" diyen personel müdürüne.
Cananı odasına götürmüş uyanana kadar başında beklemiştim,benim yüzümden buralara kadar gelmişti ve benim yüzümden buna katlanmak zorunda kalmıştı.
Uyandığında saat gece yarısını epey geçmişti, ve o saate kadar da gözümü dahi kırpmadan uyanmasını beklemiştim.
Gözünü açar açmaz yatakta doğruldu ve benden özür dilemeye başladı. Ortada özür dilenecek herhangi bir konu yoktu ki gayet normal bir şeydi bu kapalı alan fobisi çoğu insanda olan bir şeydir. Ayağa kalkıp yanına gelerek " özür dilenecek bir şey yok sen iyi ol önemli olan o hadi iyi geceler" dedim ve tam gidecekken durup ona dönerek;
" sabah bir Ankara turuna ne dersin" dedim o da hafif güldü ve " iyi geceler efendim" dedi. Odama gelmiş saatin çok geç olmasına rağmen hiç uykum yoktu,yatağa oturmuş sırtımı yatak başlığına yaslamış bir kolumu da başımın altına koyup bugün olanları düşünüyordum,sonra gözüm elimde sımsıkı tuttuğum fulara kaydı.
Cananındı asansörde boynundan çıkarmış sonra da unutmuştum vermeyi,tam kenara koyacakken refleks olarak fuları burnuma götürüp kokladım. O kadar güzel bir kokusu vardı ki kelimelere dökemezdim ama lavanta bahçesi gibiydi sanki bir lavanta bahçesinde kaybolmuş avare avare dolanıp çıkışı arıyor gibiydim.
Kokunun içinde kaybolmak üzereyken irkilip kendime gelerek " kendine gel Bülent o kız, senin kardeşinin arkadaşı emaneti sana güvenip buralara kadar geldi,böyle aptal aptal düşünmeyi bırak da kendine gel" diyerek telkin ettim kendimi.
Sabah olmuş yataktan kalkıp duş alıp hazırlandıktan sonra Cananın yanına gidip nasıl olduğuna bakacaktım ama yapmadım.Dün gece iyice düşünmüş ona daha mesafeli davranmaya karar vermiştim, bu ikimiz için de en iyisiydi.
Bugün Ankara turu yaptıktan sonra akşam İstanbula geri dönecektik bu tatil bana çok iyi gelmişti Handeden ve olanlardan az da olsa uzaklaşmak gerçekten çok iyi olmuştu. Cananla birlikte otelden çıkışımızı yapmış ve arabaya binmiştik.
Canan daha iyi olmuştu onu iyi görünce mutlu oldum arabadan inmeden önce " dün gece ben de kalmış" diyerek fularını ona geri verince " bu sizde miydi ya bende bunu arıyordum sabahtan beri" dedi sevinerek.
Cananla Ankaranın en güzel yerlerini gezmiş en güzel yemeklerini yemiş ve işimiz bitmiş Havaalanına gelmiştik. Uçağa bindiğimizde beni prangalarla bağladıkları cehennemime geri döndüğüm için içimde bir sıkıntı vardı, geleli daha üç gün olmamıştı ama burada Cananın yanında yaşadığımı hissetmiştim. |
0% |