Yeni Üyelik
23.
Bölüm

MEKTUP

@edaaygun61_

Firuze'den

Kızım Canan'a

 

Ömerle tanıştığımda 18 yaşımdaydım,o benden iki yaş büyük bir kaptan yardımcısıydı.Gemisi İzmir limanına demir atmış, o da gemi tayfasıyla İzmirde bir ay geçirecekti. Onu ilk kez Sevda ile okuldan kaçıp limanda Boyoz yemeye gittiğimizde görmüştüm.

 

Sevda çocukluğumdan beri birlikte büyüdüğüm en yakın arkadaşımdı. Ben, o ve onun sevdiği Tahir; üçümüz hep beraber vakit geçiren Kemal amca onları görmesin diye kaçıp kaçıp İzmir limanına gelen liseli gençlerdik.

 

Biz Sevda ile boyozumuzu yiyip ordan burdan konuşurken Ömer arkadaşları ile önümüzden defalarca geçip duruyor,bana bakıyor gülümsüyordu.

 

O sırada Tahir gelmiş önümüzdeki bu bir grup erkeği görmüş bizi rahatsız ettiklerini düşünüp tek başına olmasına aldırmadan hepsine birden saldırmıştı,İzmirde yaşadığımız yer Sığacıkta Tahir'e boşuna Deli Tahir demiyorlardı.

 

Neyse ki Ömer ve tayfası durumu büyütmemiş bir yanlış anlaşılma olduğunu söylemiş ve dağılmışlardı.

 

Ömer üniformamızdan hangi okulda okuduğumuzu anlamış ertesi gün okul çıkışına gelmişti.Bugün eve yalnız gidecektim Sevda evde Kemal amcaya bakıyordu.

 

Ben evime doğru yol almışken birden Ömer yolumu " hey lütfen durur musun" diyerek kesti ve o muhteşem gülüşü ve masmavi gözleriyle bana bakıp cebinden bir mektup çıkarıp bana verdi ve koşarak arkasına bakmadan gitti.

 

Heyecandan ellerim titreye titreye mektubu açtığımda " eğer istersen yarın öğlen İzmir limanında sana boyoz ısmarlamak istiyorum:)" yazısını görünce heyecandan ne yapacağımı bilememiş elim ayağım birbirine dolanmış bir şekilde koşarak Sevdanın yanına gitmiştim.

 

Onu kabul etmeyi çok istiyordum ama en yakın arkadaşımdan da onay bekliyordum.

Sevdayı apar topar evinden almış evlerinin ordaki parka gitmiş durumu ona uzunca anlatmıştım.

 

Sevda her ne kadar Ömerin bir gemici olduğunu burada kalıcı olmadığını ve güvenilir birine benzemediğini söylese de ısrarlarıma dayanamamış ve benimle gelmeyi kabul etmişti.

 

Sabah olmuş,ağzım kulaklarımdaydı,gece heyecandan gözüme bir dirhem uyku girmemişti. Kalkmış hazırlanmış babama " sevda ile buluşacağımı söyleyip" çıkmıştım evden. Sevda ile buluşup Limana giderken kalbim küt küt atıyordu,bu Ömerle ilk buluşmamızdı son da olmayacaktı.

 

Ömer yaklaşık 4 hafta kadar izmirde kalmış ve o süreçte de görüşmeye devam etmiş birbirimize alışmıştık. İki gün içerisinde Ömer İzmirden başka bir görev için gidecek ve gelmesi de bir seneyi bulacaktı.

 

Ömerle buluştuğumda içim buruktu buraya bir kez daha geleceği belli değildi bu onu son görüşüm olabilirdi. Ömer gitmeden " evlen benimle buraya yeniden gelebilmem için bana güçlü bir sebep ver" dedi cesurca.

Ben de hayatımda ilk defa babamdan ölürcesine korkmama rağmen bir çılgınlık edip hayatımın aşkı dediğim adamla gizlice nikahlandım.

 

Yanımızda sadece Sevda ve Tahir vardı bu yaptığım çılgınlıktı biliyorum ama Ömeri çılgınlar gibi seviyordum.Hayatımın en güzel gününe ait elimde yalnızca tek bir fotoğraf var.

 

Hayatımın en güzel iki gününü Sevdalarda kalıyorum deyip İzmir limanında bir gemide geçirmiştim.

 

Artık veda vaktiydi, Ömerim uzunca sürecek olan bir görev için bu limandan ayrılıyordu.

Bana son sözleri " geri geleceğim Firuze'm oldu."

 

Aradan neredeyse bir yıl geçmiş ,Ömerin yolunu gözlüyordum.Evlendiğimden henüz babamın haberi yoktu ama bu gidişle yakında olacaktı. Çünkü çevremde benim yaşımda arkadaş ve akrabam varsa hepsi evlenmiş aralarında tek bekar ben kalmıştım. Beni de her gün babamdan istiyorlar ama hepsine bir bahane bulup geri çeviriyordum.

 

Ama babamın tepesi artık atmak üzereydi.Babam oldukça tutucu bir aileden geliyordu ve bu benim bu davranışım onun fazlasıyla dikkatini çekmeye başlıyordu.

 

Bu sırada Sevda ve Tahirde evlenmiş,üniversiteye başlamışlar hatta Sevda hamileydi. Onlar adına çok mutluydum,ben de bir an önce Ömerim gelsin babamın karşısına dimdik çıkalım aşkımızı ve evliliğimizi ilan edelim istiyordum.

 

Kimse inanmasa da ben inanıyordum Ömerim gelecekti.

 

Bugün benim için çifte bayramdı; hem Sevda doğurmuş minik Selimimiz dünyaya gelmişti,hem de beklediğim gemi sonunda İzmir limanına demir atmıştı.

 

Koşarak limana gittim,gemiden inen tayfalar arasında Ömeri arıyordum ve evet Ömerim oradaydı bana geri gelmişti.

 

Etrafımızdaki kalabalığa beni tanıyabilecek olanlara aldırmadan koşup birbirimize sarıldık,bir yıllık hasreti orada gideremezdik elbette,ama şimdi gidip bir diğer yolcumuzu karşılamalıydık.

 

Ömerle hastaneye gidip Sevda ve Tahiri gördük onları tebrik edip Selimimizi doyasıya sevdik.

 

Babama bu gece Sevdanın yanında kalacağımı söyleyip ondan izin almıştım,ama öyle yapmadım,Ömerle birlikte anneannemin köy evine gidip orada kaldık.Ertesi sabah tüm cesaretimizi toplayıp babamın karşısına çıkacaktık.

 

Babam tam da beklediğim gibi bu durumu büyük bir öfkeyle karşıladı ve önce Ömeri sonrada beni öldüresiye dövüp evden kovdu.

 

Arkamdansa " ey ahali duyanlar duymayanlara söylesin benim Firuze diye bir kızım yok o öldü" babamdan yediğim dayaklar değilde o son söylediği beni kalbimden bıçaklayıp öldürmüştü.

 

Ömerle son bir aydır anneannemin köy evinde kalıyorduk bugün birlikte geçirdiğimiz son gündü.

 

Ömer yeniden uzunca bir süre için göreve gidiyor ben ise burada bana bıraktığı bir kaç kuruş parayla yapayalnız kalıyordum.

Bu yalnız ve son günlerimde tek destekçim Sevda ve ailesiydi.

Onlar üniversiteye giderken ben ise evde Selime bakıyor onunla huzur buluyordum.

 

Çok geçmeden ben de hamile olduğumu öğrendim hem heyecandan içim içimi yiyor hem de Ömer gelene kadar bu durumla nasıl baş edeceğimi düşünüyordum.

 

Yaklaşık yedi ay sonra gemi limana demir atmıştı.Bu sefer Ömerimi karnım burnunda karşılayacaktım,kim bilir nasıl mutlu olacak sevinçten havalara uçacaktı.

 

Ömerimi görmüştüm kalabalıklar arasında masmavi gözleriyle bana bakıyor koşarak yanıma geliyordu.

 

Beni daha yakından gördüğünde irkildi donakalmıştı sanki.

" Şoke oldu sevdiğim" diyip yanına gittim.

" ömer bir şey söylemeyecek misin" dedim heyecanla.

 

" Bu halin ne Firuze" demişti Ömer bana ne demek istediğini anlamamıştım.

 

" Ne demek ne Ömer hamileyim çocuğumuz olacak" dediğimde Ömerin yüzündeki ifade gittikçe çirkinleşmeye, sanki benden tiksiniyor gibi bakmaya başladı ve alaycı bir şekilde gülerek;

 

" Kim bilir kimden peydahladın bu piçi,şimdi bana kakalayacaksın öyle mi?"

 

" Sen ne diyorsun Ömer ne biçim konuşuyorsun ne sanıyorsun sen beni, bizim çocuğumuz bu" dedim sinirlerimi koruyarak.

 

" Yemezler Firuze Hanım onca zaman burada yalnızdın hem ben çocuk yapmak isteseydim demir attığım her limanda karnı burnunda bir kadın bekliyor olurdu beni! Beni unut, benden baba falan olmaz hem ben bu kez buraya senden boşanmak için gelmiştim.Şimdi karnındakinin gerçek babası kimse git ona yalvar"

 

dediğinde ben de tüm gücümü toplayarak içimdeki öfkeyle Ömerin bakmaya doyamadığım yüzüne bir tokat atarak "

 

allah belanı versin allah sana öyle bir dert versin ki altından kalkama allah seni öyle bir duruma getirsin ki yalvarmak bile çare olmasın" dedim ve koşararak uzaklaştım.

 

Gidecek hiçbir yerim yoktu son çare anneannemin köy evine gittim, orada geçirdiğimiz tüm anılar doldu zihnime ne kadar da mutluyduk; demekki o mutluluk da sevgisi de her şeyi de yalanmış,can dostum Sevdam ne kadar da haklıymış güvenilir değil demişti ama ben ne yapmıştım kendimi bile bile ateşe atmıştım.

 

Sinirle Ortalığı dağıtırken bir ip gördüm,hem kendimin hem de karnımdakinin hayatına son verecek kendimi asacaktım başka çarem yoktu.

 

Tam ipi boynuma geçirecekken Tahir kapıyı kırdı ve Sevda ile içeri daldılar olanları tayfalardan biri insanlık namına gidip Tahire anlatmış onlar da apar topar benim yanıma gelmişlerdi.

 

Sevda her zaman ki gibi bana sahip çıkmış

" bebeklerimizi birlikte büyüteceğiz" diyip teselli etmişti.

 

Aradan yaklaşık 4 yıl geçmiş, Sevda ile Tahir İstanbula memur olarak atanmış ben ise Kemal amcanın çiftliğine minik kızımla yani seninle sığınmıştım.

 

Buradaki işlere yardım ediyor üç beş kuruş para kazanıp sana bakabiliyordum.Çok geçmeden bu huzurumda bozulmuştu, bir kaç gün önce beynimde tümor olduğunu çok fazla vaktiminde kalmadığını öğrenmiştim.

 

Minik kızımın bir babası yoktu ben ona hem anne hem baba olmuşken şimdi ben de ölüyordum,kızım kimsesiz mi kalacaktı,tabiki hayır Sevdam vardı o benim kızıma çok iyi bir anne olurdu,olacaktı da...

 

Çok vakit kaybetmeden durumu Kemal amcaya anlattım ve İstanbula doğru yola çıktım.

 

Sevda bir yetimhanede müdür yardımcısıydı bu güzel bir tesadüftü kızımı yetimhaneye bırakacak Sevdanın da gözü kulağı üstünde olacaktı.

 

İstanbula vardığımızda beni otogordan Sevda ve Tahir karşılamıştı Selim kocam olmuştu, koşarak sana sarılmış elindeki oyuncakları vermişti.

 

"Umarım bu çocuk kızımın hayatından hiçbir zaman çıkmaz her zaman onu koruyup kollar" diyip dua etmiştim.

 

Bütün gece evde oturup Sevda ile durumumu konuşup ağladık. Başta Sevda ve Tahir seni yetimhaneye bırakmama karşı çıktılar,seni de Selim ile beraber bakabileceklerini kendi çocukları gibi seveceklerini söylediler.

 

Ama can dostum da olsa kızımı kimseye yük edemezdim tüm ısrarlarıma dayanamayıp sonunda kabul ettiler.

 

Kızım Cananım bu mektubu okuduğunda ben çoktan sana doyamadan bu dünyadan göçüp gitmiş olacağım. Sana ikimize ait tek bir fotoğraf karesi bırakıyorum.

 

Seni emanet edebileceğim tek kişiye aynı kandan olmayan kardeşim Sevdaya bırakıyorum. Benim varlığımdan sana bahsetmemesini ölmüş bir annenin arkasından yas tutmaman için ben söyledim sakın ona kızma.

 

Tüm bu gerçekleri zamanı geldiğinde o sana anlatacak. O zamana kadar Sevda teyzenin gölgesinde büyüyeceksin.

 

Tüm bunları öğrendiğinde seni asla isteyerek terk etmediğimi çaresizlikten buna mecbur olduğumu anlayacaksın.

 

Seni her şeyden çok seven başka bir evrende buluşmayı bekleyen annen Firuze.......

 

Loading...
0%