@edaiste53
|
Perdeden sızan güneş, odamın duvarlarında dans ederken, güne yeni bir başlangıç yapmak için hazırdım. Yatak odam, biraz dağınık ama sıcak bir atmosfere sahipti. Duvardaki raflar, içinde birçok pişirme kitabı ve notlarla dolu defterler barındırıyordu. Bazen, yazdıklarımı gözden geçirip, ilham almak için o notlara geri dönüyordum. Her bir sayfa, benim mutfaktaki yolculuğumu temsil ediyordu.
Banyoda geçirdiğim birkaç dakikanın ardından, mutfağa yöneldim. Kahvaltı için biraz hızlı hareket ettim; raflardan taze meyveleri, yoğurdu ve ev yapımı granolayı çıkardım. Kahvaltıyı yaparken aklımda bugün hazırlayacağım yemekler vardı. Yerel festivalin hazırlıkları içimde bir heyecan uyandırıyordu. Kendi tariflerimi paylaşacak olmak, beni gerçekten mutlu ediyordu.
Kahvaltı masasının üstünde, açık kitabı elime aldım. "Yemek ve Yüreğin Dili" başlıklı kitabın sayfalarını çevirirken, yazarın hayata dair düşünceleriyle dolu cümleleri beni derinden etkiliyordu. "Yemek, sadece karın doyurmak değil; ruhu beslemek içindir." Bu sözü düşündüm, çünkü yemeğin her bir tarifinde benim ruhum, duygularım ve hikayelerim vardı.
Kahvaltım bittiğinde, dışarıdaki doğal sesler dikkatimi çekti. Kuşların cıvıltıları ve rüzgarın hafif sesi, güne başlamak için güzel bir davet gibiydi. Hemen pencereleri açtım; temiz hava içeri dolarken, bir an hayatın ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Ben her zaman gibi yazar ruhlu düşüncelere dalarken,tam o sırada telefonum çaldı. Arayanın kim olduğuna bak üzere telefonu elime aldım. Arayan en yakın arkadaşım Asrın'dı.
"Efendim?"diyerek söze girdiğimde bağırarak konuştu. "Nerdesin ya sen! bugün çok yoğunuz unuttun mu? Çok önemli bir davetimiz var ve bu akşam. Mekana gelmeyi ne zaman düşünüyorsunuz Hanımefendi?" bağırarak konuştu.
"Ya Allah seni kahretmesin! Bağırma! Mekanımda ne davet olduğunu ve ne zaman olduğunu tabii ki biliyorum." dedim sakin bir ses tonuyla.
"Ya neredesin o zaman? Gelsene! Hazırlıklar başladı bile!" dedi, sesi telaşla doluydu. "Tamam kapat hazırlanıp geliyorum." Telefonu kapattıktan sonra içimdeki telaş hızla bir heyecana dönüştü. Asrın'ın sesi hala kulağımda yankılanırken, hızla hazırlanmak için harekete geçtim. Önce banyoya doğru yola çıktım. Yüzümü tekrar yıkayıp, saçımı bir toka ile hızlıca topladım. Makyaj yapmayı pek sevmiyordum, bu yüzden yüzüme sadece biraz nemlendirici sürdüm ve gözlerime hafif bir eyeliner çektim. Aynada kendime baktım; her zaman ki gibi sade ama şık görünüyordum. Dolabın önüne geçip, ne giyeceğime karar vermek için gözlerimi elbiselerime gezdirdim. Akşama kadar mutfakta olacağım için rahat ve pratik bir şeyler giymeye karar verdim. Koyu yeşil bir tişörtle rahat bir kot pantolon giydim. Üstüme hafif bir hırka alarak hazırlığımı tamamladım.
Ayakkabılarımı giyerken aklımdan "Bu akşamın gerçekten benim için ne kadar önemli olduğu," geçiyordu. Ayakkabılarım, mutfakta hareket etmemi kolaylaştıracak şekilde rahat ve şıktı. Çantamı omzuma asıp, anahtarlarımı alarak kapıya yöneldim.
Kapıyı kapatıp dışarı adım attım ve arabaya doğru ilerledim. Arabaya binerek motoru çalıştırdım. Favori müziğimi açarak mekana doğru yola koyuldum.
Yolda ilerlerken, aklımda bu akşamki davetteydi bu akşam sıradan bir akşamı değildi. Yeteneklerimi sergileme fırsatıydı. Mekanın kapısına yaklaşırken, içimde bir kıpırtı hissettim; bu akşam çok özel olacaktı. Mekan görünmeye başladığında, kalbim hızla atmaya başladı. "Eflal, bu akşam harika bir şeyler ortaya koymalısın," diye düşündüm. Arabanın anahtarını çıkarıp kapıyı açtım ve içeri girdim.
Mekana adım attığımda, içerdeki kalabalık ve hareketlilik hemen dikkatimi çekti. Misafirler şimdiden gelmeye başlamıştı. Müzik, sıcak bir atmosfer yaratıyor, insanların gülümsemeleri havayı neşelendiriyordu. Hemen içeri girip, gözlerimi her yere gezdirdim. Masaların düzeni, ışıklar, dekorasyon her şey mükemmel görünüyordu.
Hızla mutfak bölümüne doğru yöneldim. Asrın ve diğer ekip arkadaşlarım orada yoğun bir şekilde çalışıyordu. "Eflal!" diye seslendi Asrın, beni görünce. "Tam zamanında geldin Her şey hemen hemen hazır, sadece özel menülerimiz kaldı. Onlarda sende."
"Tamamdır. Başlayalım bakalım." dedim enerjik bir şekilde. Önce elimdeki çantayı bir kenara bırakıp daha sonra önlüğümü giyerek saçlarımı at kuyruğu yaptım ve hemen işin içine daldım. Öncelikle menüyü gözden geçirdim. Bugün özellikle taze deniz ürünleri ve sebzeler kullanarak birkaç özel yemek hazırlamaya karar vermiştim.
Mutfakta hareketlerim hızlanmıştı. Herkes kendi görevine odaklanmıştı. Gülümseyerek telefonumdan birkaç müzik açmıştım. İyi bir atmosfer, iyi bir yemek için önemliydi. Taze malzemeleri doğramaya başladım ve kaynayan tencerelerden gelen buhar, koca mutfağın sıcaklığını artırıyordu.
"Asrın, şarap servisinde kim yardımcı olacak?" diye sordum, bir an durup etrafıma bakarak.
"Ben ilgilenirim, sen mutfağa odaklan!" dedi Asrın, gülümseyerek.
Hızla tekrar işe koyuldum. Taze baharatlar ve sebzelerle birlikte deniz ürünlerini bir araya getirip enfes bir karışım oluşturuyordum. Bütün bunları yaparken, zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. İnsanın yaratıcılığına dair hissettiği o güzel akış, beni her zamanki gibi sarhoş etmişti. Bir yandan yemekleri hazırlarken, diğer yandan ekibe moral vermek için gülümsemeyi ihmal etmedim. "Hadi arkadaşlar, bu akşam harika bir iş çıkaracağız!" diye bağırdım.
Akşam yemeği servisi yaklaştıkça, mutfaktaki koşuşturma da artıyordu. Bugün mekanın tanıtım daveti olduğu için mi yoksa gerçekten hepsi mutfak aşığı mıydı bilmem, hepsinin yüzünde mutluluğa karışan bir heyecan vardı.
Mutfakta, deniz ürünlerinin taze kokusu etrafı sararken, ruhumda bir heyecan dalgası hissettim. Hemen önünde dizili olan taze karidesler ve istavritler, bu akşam sunmak istediğim özel yemeğin ana malzemeleri olacaktı.
Bir yandan yemekleri hazırlarken, diğer yandan ekibe moral vermek için şarkılar mırıldanıyordum. "İşte buraya biraz limon, biraz da sarımsak... Oh, tam yerine oturacak!" diyerek malzemeleri büyük bir heyecanla karıştırmaya başladım. Limonun suyunu sıktıkça, taze kokusu mutfağı sarıyordu.
Asrın yanıma geldi, elinde bir tabakla. "Eflal, misafirler gelmeye başladı. Senin şahane yemeklerin yanında bir şeyler hazırlayabilir misin?" dedi, gülümseyerek.
"Tabii ki, bir aperatif hazırlarım! Her şey hazır olana kadar atıştırmalık olarak yiyebilirler." dedim hemen. "Şampanya ve deniz ürünleri, tam bir ikili! Şöyle çıtır çıtır bir karides köftesi yapıp yanına da biraz avokado püresi ekleyelim." Asrın gülümseyerek başını salladı.
"Süper fikir! Aklına sağlık, bir de yanına güzel bir sos hazırlarsan harika olur." dedi.
Hızla köfteyi hazırlamaya koyuldum. Taze baharatlarla harmanladığım karidesleri, un ve yumurta ile birleştirerek güzel bir kıvam elde ettim. Tavayı ısıtırken, Asrın mutfaktan bir yudum şarap alarak çıkmıştı. Gülümseyerek yemeklere odaklandım.
Köfteler altın rengi alana kadar kızarırken, içimdeki heyecan giderek artıyordu. Köfteleri tavadan alıp, hazırladığım sos ile birlikte bir tabağa yerleştirdim. Yanına birkaç dilim avokado koyarak, şık bir sunum oluşturdum. O sıradan mutfağa Asrın girmiş ve yanıma gelmişti.
"İşte, tam da düşündüğüm gibi!" dedim, tabağı Asrın'a göstererek. "Bu akşamın yıldızı bu köfteler olacak!" Asrın tabağa bakarken, gözleri parladı.
"Gerçekten harika görünüyor, Eflal! Misafirler bunu çok sevecek. Hadi, artık servis etme zamanı!" Mutfakta son hazırlıkları yaparken içimdeki coşku ve enerji, beni daha da motive ediyordu. Misafirler için en iyisini sunmak için her zaman elimden geleni yapmalıydım. Yemeklerin tadını alacak olanlar, benim kalbimdeki tutkuyu ve sevgiyi hissedeceklerdi.
Son kez diğer yemekleri kontrol ettim. Her şey tam anlamıyla hazırdı.
"Şimdi biraz da içecekler için hazırlık yapmalıyız," dedim Asrın'a. Gözlerini kısarak bana baktığında,
"Evet meşhur şarabımı yaptım ve 1 haftadır depoda duruyor." diyerek gülümsedim ve arkadaki elemanlardan birine hitaben konuşarak, "Depodaki şarapları çıkarmaya başlayın." dedim sakince.
"Oha sen harikasın millet kafayı yiyecek." dedi heyecanlı bir ses tonunda. Gururla omuzlarımı dikleştirdiğimde kolumdan tutarak beni çekiştirdi.
"Hadi artık hazırlanma vakti gerisini ekip hazırlar." dediğinde önlüğü çıkararak mutfaktan çıktım arka kısımdaki kabine girdiğimde, siyah dekolteli elbiseyi elime aldım ve hemen üstümdekileri çıkartarak elbiseyi giydim.
Siyah dekolteli elbiseyi elime aldım, dikkatle inceledim. Elbise, belimdeki ince kuşağıyla vücut hatlarımı zarif bir şekilde sarmalıyken, dekoltesi ile cesur bir duruş sergiliyordu. Kumaşı, ışıkta hafif parlayarak üzerimde hareket ettiğimde dans ediyordu. Aynada kendime bakarken, elbisemin zarafetinin yanında, onu tamamlayacak birkaç aksesuar eklemeye karar verdim. Altın renkli zarif bir kolye, boynumu süsleyecekti; yüzüğüm ise parmaklarımda parlayarak görünümümü tamamlayacaktı. Hızla makyajımı yaparken, gözlerime biraz far ve eyeliner sürerek bakışlarımı belirginleştirdim. Son dokunuş olarak rujumu sürdüm ve saçıma hafif bir dalga verdim. "İşte şimdi hazırım," dedim kendime, derin bir nefes alarak. Bu akşam için heyecanlıydım; tam anlamıyla göz alıcı görünmek istiyordum.
Kapıdan çıkmadan önce, kendime bir kez daha bakarak, "Eflal, bu senin akşamın!" dedim. Mutfakta hala hazırlıklar devam ediyordu, ama benim için artık oraya dönme vakti gelmişti.
Mutfaktan gelen güzel deniz ürünü yemeklerinin kokusu, beni içine çekiyordu. O an, Asrın'ın sesiyle irkildim. "Eflal, harika görünüyorsun oha şu vücuda bak!" dedi. Gülümseyerek
"Teşekkürler sende fena değilsin ha!" diye yanıtladım, gülümseyerek oda aynı şekilde teşekkür ettiğinde, omuzlarımı dikleştirerek ona döndüm "Gidelim mi?" dedim heyecanımı gizleyerek. "Hadi bakalım gazamız mübarek olsun." dedi gülerek.
Kapıyı açtığımızda, içeriye giren misafirler gülümseyerek karşıladılar bizi. "Hoş geldiniz!" dedik Asrınla beraber, ortamın sıcaklığını artırarak. İnsanların yüzlerindeki heyecan ve mutluluk, bu akşamın ne kadar özel olacağını hissettiriyordu.
Misafirlerin masalara yerleşip sohbet etmeye başlamasıyla birlikte, ben de mutfakta hazırladığım yemeklerin etrafında dönmeye başladım. Gözlerim, yemeklerin sunumu kadar, misafirlerin yemekleri yiyişine odaklanıyordu. Onların yüzlerindeki ifadeleri, yudumladıkları her lokmada yansıyan mutluluk, beni daha da motive ediyordu.
Bir tarafta, deniz ürünleri tabaklarını paylaşıp neşeyle sohbet eden misafirler, diğer tarafta ise hazırlıklarını tamamlamış olan ekip, her şeyin mükemmel olması için çalışıyordu. Masalarda yükselen kahkahalar ve yemeklerin çıkarıldığı tabakların yankısı, mekanın ruhunu canlı tutuyordu. Yerimde durarak etrafı incelerken misafirlerin yüzlerindeki memnuniyeti izlemekten büyük bir haz alıyordum. "İşte bu!" dedim içimden, "Tam olarak istediğim şey bu." Bir an aklıma Asrın'la birlikte mekânı açma fikrimiz geldi. Aslında her şey onunla tanıştığımız gün başlamıştı. Benim aşçılık yeteneklerimle onun işletmecilik bilgisi birleşince, "Neden ortak olmayalım ki?" diye düşünmüştük. İşletme okumuş olan Asrın, işini iyi bilen biriydi; onunla birlikte bu yola çıkmak beni oldukça heyecanlandırıyordu.
Mekanımızı açmaya karar verdiğimizde, haftalarca süren dekorasyon çalışmalarımız aklımda canlandı. Her detayı titizlikle ele almış, her bir köşeyi hayalimizdeki gibi şekillendirmiştik. İşte şimdi, o emeklerin karşılığını almak için buradaydım.
Etrafıma baktığımda, insanların yemeklerini yerken yüzlerindeki ifadeleri incelemek hoşuma gidiyordu. Bir lokma aldıklarında gözlerindeki ışık, gülümsemeleri, hepsi beni daha fazla motive ediyordu. "Ne kadar güzel bir duygu," dedim kendi kendime. "İnsanları mutlu etmek, onların damak tadına hitap etmek..."
O an içimden bir his yükseldi; bu işin sadece yemek pişirmekten ibaret olmadığını, bir deneyim sunmak olduğunu anladım. Her şey tam yerinde olmalıydı; sadece lezzet değil, aynı zamanda atmosfer de önemliydi.
Yemeklerin tadını çıkaran misafirlerimin mutluluğu, bu akşamın sonunda benim için bir ödül olacaktı. "Eflal, doğru yoldasın," diye düşündüm, gülümseyerek. Bu akşamın her anını içimde saklayacağım ve gelecekte daha da güzel şeyler yapmak için kendimi motive edecektim.
Gece ilerledikçe, mekanın içindeki kalabalık giderek artıyordu. İnsanlar hem yemeklerimizi tadıyor hem de sohbetin tadını çıkarıyordu. Müşterilerin yüzlerindeki memnuniyeti gördükçe, emeklerimizin karşılığını almanın mutluluğunu yaşıyordum. İşte, yıllardır hayalini kurduğum tablo tam da buydu.
Bir ara, masaların arasından geçerken kulak misafiri oldum. Bir çift, menümüzdeki özel deniz ürünleri tabağından bahsediyordu.
"Deniz kabukları o kadar güzel baharatlanmış ki, adeta denizin kokusunu hissediyorum," dedi kadın, tabağına hayran gözlerle bakarak. Yanındaki adam da başını sallayarak ona katıldı.
Asrın yanıma geldiğinde, gülümseyerek, "İyi ki buradayız, değil mi?" dedi. Bir an için göz göze geldik. Ortaklığımızın, böylesine anlamlı bir işin parçası olduğunu düşünmek bizi daha da gururlandırıyordu.
"Gerçekten de iyi ki buradayız," dedim hafif bir tebessümle. "Mutfakta geçen saatler, dekorda harcadığımız emek... Hepsi şimdi, tam da gözümüzün önünde."
Müşterilerin masalarıyla ilgilenirken, arada mutfağa gidip şef yardımcılarına birkaç detay daha verdim. "Bu tabakta biraz daha deniz tuzu ekleyelim," diye öneride bulundum, özel bir tabağı hazırlarken. Her detayın kusursuz olmasını istiyordum; burası benim imzamı taşıyordu.
Gece boyunca masalarımız dolup dolup boşalırken, gözlerim bir an bile müşteri memnuniyetinden ayrılmadı. Herkesin bu akşam burada, bizimle güzel vakit geçirmesi, Eflal'in Mutfağı'nın ne kadar doğru bir adım olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyordu.
Gecenin sonunda, son misafirler de ayrıldıktan sonra Asrın'la birlikte mekanda bir tur attık.
"Bu akşam tam hayal ettiğimiz gibiydi," dedi Asrın, derin bir nefes alarak.
"Ve daha yolun başındayız, ayrıca içimden bir ses yarından itibaren güzel dönütler alacağımızı söylüyor." dedim, mutlu bir heyecanla.
"Bence de öyle olacak. neyse benim üst katta birkaç işim var. Sen eve git istersen, onu halledip çıkarım." dediğinde başımı sallayıp ona sarıldıktan sonra mekandan çıkıp sokağa adım attığımda gece serinliğinin etkisini hissettim. Hafif esen rüzgar saçlarımı savuruyor, yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirmeme sebep olmuştu. Arabamı, mekanın önündeki kalabalıktan dolayı bir arka sokağa park etmiştim. Topuklu ayakkabılar ve üzerimdeki dekolteli elbiseyle sokakta yürümenin biraz garip geldiğini kabul etsem de, ne yapabilirdim ki? Neyse ki çıkmadan üzerime ceket almayı unutmamıştım.
Arabama doğru yürürken, sokağın sakinliği içimi rahatlatıyordu. Arabamı uzaktan gördüğümde, derin bir nefes aldım. Tam arabaya yönelmiştim ki, hızla üzerime doğru gelen far ışıkları gözlerimi kısarak kaşlarımı çatmama sebep oldu. Şoka girip olduğum yerde kaldım, ne yapacağımı bilemiyordum. Arabanın içinde kim oldukları belli olmayan kişiler vardı, ve ellerinde silahlarla doğruca bana yönelmişlerdi.
Tam o an, güçlü bir kol beni hızla kenara çekti. Ne olduğunu anlayamadan kulaklarımı sağır eden silah sesleri duyuldu, ellerimle kulaklarımı sıkıca kapattım ama hiçbir işe yaramıyordu sesler sanki kafamda yankılanıyordu. İçimdeki panik daha da arttı. Kendimi o kolların güvenliğinde hissetmeye çalışırken, duyduğum son şey, "Çabuk, arka taraftan yollarını kesin! Eflal Hanım yanımda, güvende," diyen bir ses oldu. Ardından, hem sesler hem de görüntü tamamen kararmaya başladı. O an bana ne olacağını veya neyin içine düştüğümden bir haberdim.
Evettt umuyorum ki beğenirsiniz, defalarca yazıp sildim. Başka hikayeler yazdım ve vazgeçtim. Ama en sonunda tüm cesaretimi toplayarak tutsun veya tutmasın paylaşmak istedim. Belki attığım hiçbir bölüm tutmayacak veya tutacak bunu kimse bilemez... Zamanla bunu görerek öğreneceğiz sadece sizden tek ricam okuduktan sonra bir yorum yapmanız ben yazar değilim sadece yazarak içini döken bir çok kişiden biriyim o yüzden şimdiden söylüyorum okuduğunuzda bir hatam veya kusurum olursa affola sadece elimden geleni yaptığımı bilin. Seviliyorsunuz🫶🏻❤️
|
0% |