9. Bölüm

8. BÖLÜM 🌃

Edoli Deniz
edooliidenizz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Selamlar efeniiim. 🙋‍♀️

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölümler son hızla gelmeye devam ediyorr.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nasılsınız? İyi misiniz? Ben çok iyiyimm. 💗

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bazen bölümlerde tıkandığım oluyor bu yüzden bölümler arada geç geliyor, bunu da
söylemek istedim. 💐💫

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şarkı/ Mavi Türkü - Yol'a Düş

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Sükûtun da sesi var ama onu anlayacak yürek lazım."
-Şems- Tebrîzi

🌃

 

Hakkari’nin akşamlarında genelde sessizlik olurdu, ama bu gece öyle değildi. Kına gecesi var! Mahallenin en eğlenceli akşamlarından biri olacağını daha sabah erkenden hissetmiştim. Bütün gün sokaktan sesler eksik olmamıştı. Kadınlar taş fırından yeni çıkmış yufkaları sıralarken, çocuklar ellerinde rengârenk balonlarla koşturmuştu. Ve tabii, Yaren’in kahkahaları mahalleyi inletmişti.

 

“Göksel, hazırlanmadın mı hâlâ?” Yaren’in sesi evin dışından yankılandı. Perdeyi araladım, o her zamanki gibi kalabalığın ortasında, herkesi güldüren şakalarını yapıyordu. Üzerindeki elbise göz alıcıydı; kırmızı ve altın detaylarla bezenmişti. “Geliyorum, bekle!” diye seslendim.

 

Sonunda ince bir kazak ve koyu bir şal giyip dışarı çıktım. Soğuk havaya rağmen, sokak bir festival gibi sıcaktı. Yaren beni görünce gözlerini kısarak gülümsedi. “Göksel, yine fazla sade olmuşsun.” Baştan aşağı süzdü beni. “Ama hadi, seni bu halaydan kaçırmam.”

 

Kına evine vardığımızda gülüşmelerle ve türkü sesleriyle karşılandık. Sokak lambalarının altına asılan süslemeler, her adımda başımızın üstünde parlıyordu. Davul zurna başlamıştı bile. Kadınlar bir yanda halaya durmuş, erkekler başka bir köşede ellerinde çay bardaklarıyla sohbete dalmıştı. Ama bu gece kadınlar hâkimdi; gülüşleri, türkülerle birleşip yıldızlara kadar yükseliyordu. Erkekler oyun oynayacağı zaman onlar bir yanda, kadınlar bir yanda oynuyordu.

 

“Göksel, halaya gelmezsen seni parçalarım!” Yaren tehditkâr bir sesle bana doğru yürümeye başladı. Daha itiraz edemeden elimi tutup çekti. Kalabalığın içine daldık. Kızlar zılgıt çekiyor, ellerimizde mendillerle ritmi takip ediyorduk. Halayın başında Yaren, abartılı hareketlerle bizi güldürüyordu. Yanında olmak her zaman eğlenceliydi; onun olduğu yerde kimse somurtamazdı. Mahallenin -benden sonra- en neşeli kızıydı.

 

Bir süre sonra yorulup kenara çekildim. Elime sıcak bir çay tutuşturdular, kim verdi tanımıyorum bile. Mahallenin genç kızları gelinin etrafında toplanmıştı. Yaren bana göz kırpıp, “Hazırlan Göksel, birazdan seni de ortada görmek istiyoruz,” dedi. Başımı iki yana salladım. “Beni unutun, izlemek daha güzel.” dedim. Ama o beni ne zaman dinlemişti ki? Zorla oynatıldım...

 

Kına töreni başladığında kalabalık aniden sessizleşti. Gelin, duvağının altından utangaç bir şekilde gülümsüyordu. Elindeki kına tasını tutan kadın, türkü söylemeye başladı. “Yüksek yüksek tepelere...” sözleri havada yankılanırken, Yaren’in bakışlarını yakaladım. İkimiz de kıs kıs gülüyorduk. Birbirimize doğru eğilip aynı anda mırıldandık: “Kına gecesi klasiği!” Ben yerimde doğrulurken gülümsemeye devam ediyordum.

 

Türkü bittikten sonra Yaren’i tam ortaya aldılar, ellerine kına yakılmadan önce oynatmaya başladılar. “Göksel, hadi sende!" Oynamaya başlamadan önce gözlerime baktı. Tabii ki de ben onu yalnız bırakmadım, hemen yanına geçip onunla birlikte oynamaya başladım. Teyzelerden biri bağırdı: “Göksel, sen de eline kına yakacaksın. Darısı senin başına!”

 

“Durun, daha çok erken benim için!” Gülerek karşılık verdim teyzeye. Ama bu mahallede kimseyi durduramazsınız. Kadınlar beni de aralarına alıp ellerime kına yakarken türküler söylüyorlardı. “Bu gece hepimiz gelin gibiyiz.” dedim. Yaren, kahkahalarla bana sarıldı. “Senin kınan biraz fazla olmuş, Göksel,” Ellerime baktım, gerçekten de avucumun içi kapkara olmuştu.

 

Türküler devam ederken Yaren, hiçbir şey olmamış gibi yanıma sokuldu. “Sıra bizde,” dedi. “Ne sırası?” diye sormama fırsat kalmadan elimden tutup beni halayın yanına götürdü. Herkes bizi alkışlarken Yaren bana döndü: “Göksel, bu gece eğlenmezsen seni sabaha kadar uyutmam!”

 

Sonunda pes ettim. Halayın başına geçip, halay başını çekmeye başladım. Bunu ilk defa yapıyorum ve bence ilk defa yapmama göre süper. Yaren kahkahalarla beni destekliyordu. Mahalle halkı o gece kah gülüyor, kah oynuyor, kah ağıtlarla duygusallaşıyordu. Ama daha çok neşe hakimdi.

 

Gece ilerledikçe kına kokusu her yere yayıldı. Kadınlar Yaren'in yanında durmaya devam ederken ben yavaş yavaş kalabalıktan sıyrıldım. Sokakta yürürken arkamdan gelen kahkahaları duyabiliyordum. Bu mahallede yalnızdım belki, ama böyle akşamlarda bu yalnızlık bana sadece bir anı gibi geliyordu.

 

Gökyüzüne bakarak kendi kendime gülümsedim. “İyi ki buradayım.”

🌃

 

Tam olarak bugün Yaren'in düğünü vardı ve düğün yine bizim mahalledeydi. Hazırlıklar sabah erkenden başlamıştı ve bende okuldan çıktıktan sonra eve gidip hazırlanacaktım, sonra da düğüne inecektim. Planım şu anlık hazırdı, eğer bir aksilik çıkmazsa ben bu düğüne gidecektim kardeş! Kimseciklerde mani olamaz buna.

Ben mahalleden çıkmak üzereyken etraf tatlı bir telaş içerisindeydi, ilk defa böyle görüyordum mahalleyi. Her şey iyiydi, hoştu ama benim aklımda Zîlan vardı. Abdullah pek vazgeçmiş gibi görünmüyordu dün, ayrıca fazlasıyla sinirlendirmiştim. Zîlan'a bir şey yapar mı korkusu vardı içimde. Bu adamdan her şey beklenirdi. Okula doğru yürürken şehir de fazlasıyla canlıydı. Her şey yoluna giriyordu yavaş yavaş. Bunu söylerken hiç emin değildim hatta korkuyordum çünkü o kadar şom ağızlı biriydim ki iyi bir şey söylediğim de tam anlamıyla kıyamet kopuyordu. Bu yüzden şehrin şu an ki süt limanı halini bozmamak için bu konu hakkında ağzımı dahi açmayacağım.

Okula geldiğimde ruh halim çok iyiydi ve belki de saldırıdan sonra ilk defa böyleydim. "Günaydın öğretmenim!" Arkamdan seslenen Gönül'e doğru döndüm. "Günaydın kuzuşum. Nasılsın?" Gönül benim hızıma yetişince birlikte okula doğru yürümeye başladık. "İyiyim öğretmenim, siz nasılsınız?" Gülümsedim ve önüme gelen bir saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Çok iyiyim, Feyza'dan haberin var mı Gönül? Gelecek mi bugün?" Gönül kafasını evet anlamında hızlıca salladı. "Haberim var öğretmenim, gelecek sanırım." Feyza geliyorsa eğer bugün yeni harfe kesin geçecektim.

Okul binasına girince ben öğretmenler odasına, Feyza da sınıfına çıkmak için merdivenlere yöneldi ve ben öğretmenler odasına girerken ayrıldık. Asuman yine erkenden gelmiş oturuyordu. Hemen yanına geçip oturdum. "Günaydın Gökselciğim!" Gülümsedim ve aynı heyecanla konuştum. "Günaydın Asuman!" Çantamı önümde ki uzun masaya bıraktım. "Bak sana ne diyeceğim, seni biriyle tanıştırayım mı? Böyle sap sap kaldın ben çok üzülüyorum." Bön bön Asuman'a baktım. "Ne biriyle tanışması kızım? Saçmalama, istemem ben öyle şey." Asuman ofladı. "Ne diye hiç kimseyi istemiyorsun ya sen? Bak doğruyu söyle, görüştüğün biri mi var?" Bu sefer oflayan ben oldum. Niye bu kadar kurcalıyordu bu kız bunu?

"Hatice Teyze'ye söylediğim yalanı hatırlıyor musun? Hani üç kişiyle evlenmiştim ve hepsinden de birer çocuğum vardı, o yalan. Yeniden anlattırma bana." Asuman kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Görüş işte kızım, tanış bir. Ne olacak ya?" Göz devirdim. "Hiç kimseyle tanışmak istemiyorum! Hatta beni tanıyanlarda unutursa mutlu olurum." Asuman elini koluma koydu. "Sende ki hayat neşesi beni benden alıyor. Zaten hayat neşesi deyince ilk aklıma gelen Mahsun Kırmızıgül, ikincisi de sensin." Ben hayat enerjisi yüksek bir kızdım, Asuman benden daha neşeliydi sadece. Asuman benden bir on, yirmi tık daha enerjik bir kadın olabilirdi ama bende gayet neşeli biriydim.

Zil çalınca bütün öğretmenler olarak sınıflarımıza gittik ve derslere başladık. İlk ders yavaş geçmişti. Teneffüse çıkarken Hakkı'nın geçen bahsettiği ekibi kurduğunu, İbrahim'in o ekibin içinde olmadığını fark ettim. Ama bayağı eğleniyorlardı, çok belliydi. Tam masadan kalkmışken Hakkı bana seslendi. "Öğretmenim! Kesin ekibimizin rehberi misiniz?" Kafamı hızlıca yüzüme yerleştirdiğim onaylayan bir ifadeyle salladım. "Evet öyleyim Hakkıcığım. Söz vermiştim ya geçen gün, unuttun mu?" Kafasını hayır anlamında salladı. "Kesin öyle misiniz diye sordum öğretmenim. Bu kadardı." Gülümseyerek sınıftan ayrıldım.

Okul çok ama çok hızlı geçti çünkü ben gün sonunda ki düğünü merakla bekliyordum. Okuldan çıkınca eve nasıl bu kadar hızlı geldiğimi anlamamıştım bile. Eve geldiğimde altıma beyaz bir kot pantolon, üzerime omuzları katlı siyah bir kazak giyindim. Kıyafetimi tamamlayacak olan siyah, ince, ortasında altın renkli demirin olduğu bir kemer taktım pantolonumun beline. Küpelerimi ve kolyemi taktıktan sonra makyajımı yaptım ve şimdi de saçlarımın uçlarına maşa yapıyordum. Hafif ve doğal bir görüntü olması için çok uğraşmıştım.

Tamamen hazır olunca siyah topuklu ayakkabılarımı, kabanımı ve çantamı alıp evden çıktım. Düğüne Asuman ve bazı arkadaşlarımızda davetliydi. Binadan çıktığımda Asuman beni avluda bekliyordu. "Asuman." Koşar adımlarla Asuman'ın yanına ilerledim ve sarıldım. "Görüşmeyeli özlemişim." Güldüm. Gözlerim Eren'i arıyordu. "Eren nerede?" Asuman etrafa kısa bir süre bakındı. "Arabasının orada, telefonla konuşuyor." Kafamı salladım. "Onunla mı geldin?" Asuman, onaylayan mırıltılar çıkardı. "Evet. Komşuyuz ya, ayrı ayrı gelmeyelim dedik." Kesin öyledir bakışı attım ve avludan çıkıp bir masaya oturduk.

"Sen dün kınaya gittin mi?" Kafamı salladım. "Gittim tabii. Ama çok güzel ve eğlenceliydi biliyor musun, özlemişim. Memlekette çok yaparlardı böyle mahalle kınaları falan." Asuman bilirdi böyle şeyleri. Onun annesinin memleketi de Çorum'du. "Emir Komutan mı o?" Eren'in dedikleriyle ona doğru döndüm. "Saçmalama, ne işi olur burada onun." Asuman ile sohbete dönerken acaba burada mıdır diye düşünmemiş değildim. "Kız Göksel, vallahi o." Göz devirerek Asuman'a döndüm. "Saçmala-" Sözümü yarıda kesen şey masamıza oturan adamlar oldu. "Selamın aleyküm Göksel bacım." Kaşlarımı çatarak önüme döndüğümde gördüğüm kişiler Hançer Timi'nden başkaları değildi. "Ne işiniz var burada?" Asuman ve ben şaşkın şaşkın adamlara bakıyorduk. "Bordo bereliler düğüne gidemez diye bir kaide mi var? Yoksa biz mi bilmiyoruz?" Bay Kaslının söyledikleri ile ona hak verdim. Doğruydu, bordo bereliler düğüne gidemez diye bir kural yoktu ya sonuçta.

"Üzgünüm, hayatımda daha önce hiç bordo bereli olmadım. Bilmiyorum o yüzden." Onlarla uğraşmamak için ayağa kalktım ve Yaren'in olduğu yere doğru gittim. "Yaren, ne güzel olmuşsun sen öyle." Yaren beni fark edince ayağa kalktı ve sarıldık. "O senin güzelliğin Göksel. Beğendin mi burayı?" Gözleri ışıldıyordu. "Çok beğendim, çok güzel olmuş. Tebrik ederim. Sabah gelemedim gelin almaya, okula gitmek zorundaydım çünkü." Yaren gülümseyerek bana baktı. "Hiç sorun değil Göksel, şu an burada olman beni yeterince mutlu etti." Bende aynı içtenlikle gülümsedim. "Neyse ben seni tutmayayım, baksana herkes sıraya girmiş seninle konuşmak için. Tekrar mutluluklar." Kısa bir an sarıldık ve sonrasında ben masaya geçtim, Asuman ile kısa bir an bakıştık.

Asuman gözlerini kısmış bana bakıyordu. "Ne var, niye öyle bakıyorsun?" Dudaklarını büzerek kafasını iki yana salladı. "Hiç, öylesine. Aklıma bir şey geldi." Kim bilir yine ne planlar kuruyordu. Umarım başını derde sokmazdı. "Bak eğer bu aklına gelen şey hiç hayırlı bir şey değilse düşünme. O düşüncenin ilk kelimesinin baş harfi bile aklına gelmesin Asuman. Bak zaten başımızda bir sürü dert var, bir de senin o entrikalı işlerine bulaşmayalım. Olur mu canım arkadaşım?" Biz Asuman ile konuşurken olaya Eren de dahil oldu. "Vallahi Göksel çok haklı. İkinizin de annesine sözüm var, bana emanetsiniz ama siz hep başınızı derde sokmaya çalışıyorsunuz. Durun artık!" Aramızda en çok bezmiş olan Erendi ve bu konuda aşırı haklıydı. Şu kısacık zamanda çocuğun burnundan getirmiştik. "Bugün ayın kaçı?" Telefonumu alıp tarihe baktım. "Ayın yirmi dördü." Asuman gözlerini kocaman açarak gülümsedi.

"Göksel! Yarın senin doğum günün!" Ben onu tamamen unutmuştum. "Unutmuşum ben onu ya." Asuman ellerini konuyu toparlamak istercesine çırptı. "O zaman olayı ben devralıyorum. Sen doğum gününü yine unut. Erenle biz hatırlatırız bir ara. Demi Eren?" Eren, az önce gelen yemeklerden yemeye başlamıştı bile. "Eren, sana diyorum. Demi?" Asuman, Eren'i kolundan dürttü. Eren hızla bize doğru döndü. "He he, evet evet." Eren geri yemeğine dönerken Asuman hınzır bir ifade ile gülümsemeye devam ediyordu.

"Yarın doğum gününüz mü Göksel Hanım?" Doruk'un sorusuyla kafamı salladım. "Evet, öyle." Doruktan ve diğerlerinden de 'iyi ki doğdun' cümlelerini duyunca gülümsedim. O sırada yanıma birkaç kadın yaklaştı, onlarla selamlaşmak için ayağa kalkmışken beni kolumdan tutup halayın içine kattılar. Hemen arkamdan Asumanda geldi. "Var ya şu halaya kalkmak için kendimi zor tutuyordum." Asuman söylediklerimle güldü. "Farkındaydım farkındaydım. Masada onlar varken sen pek kalkmak istemeyeceğin için kadınları yanına gönderdim." Ne ara yapmıştı bunları ya? "Ne ara yaptın bunu?" Asuman omuz silkti. "Meslek sırrı."

Biz halayda eğlenmeye devam ederken halay boyunca üzerimde bir çift gözün ağırlığını hissettim.

Halaydan sonra oyun havaları başladı ve Yaren'in hatırına oynamaya devam ettim. Düğün çok ama çok eğlenceli geçmişti, sonlara doğru eğlence katlanarak artmıştı. Takı töreninden sonra Yaren'e ve damada mutluluklar dileyip binanın oraya doğru ilerledik. "Göksel!" Kaşlarımı çattım, bana seslenen Emirdi. Hızlıca arkamı döndüm. "Efendim?" Olduğum yerde durdum, yanımızdakiler başka yere doğru ilerlemeye başladılar. Boğazını temizledi, hafifçe yutkundu. "Emel ile ilgili bir şeyler buldun mu?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Sen neden Emelden şüpheleniyorsun ya? Şimdiye kadar bir kanıt bulamaz mıydık eğer hain olsaydı?" Emir ofladı ve elini ensesine götürdü. "Şu an Emel'in ağ ve internet trafiğini izliyoruz. Yani sosyal medyasını, e-mail hesabını falan inceliyoruz. Ama bizim alternatif cihaz izlemede yapmamız lazım. Biliyorsun ki Emel'in telefonuna doğrudan erişim sağlayamıyoruz ve bu yüzden senden bir şey isteyeceğim." Kafamı onaylayan bir ifade ile olumlu anlamda salladım.

"İste, yapabilirsem eğer yaparım tabii ki." Emir ofladı, söylesene be adam! "Emel'in eşyalarını karıştıracaksın. Yani hard disk, fotoğraf, belge falan bulman lazım." Eşyaları karıştırmak mı? Yapamam ben öyle şey. "Ne karıştıracağım onun eşyalarını be! Kolaysa gel sen karıştır. Zaten bu aralar çok iyi bana karşı." Emir bana doğru yürümeye başladı, o bana doğru yürüdükçe bende geriye doğru ilerliyordum. En sonunda kaçacak yerim olmadığında sırtım duvara yaslanmıştı. "Yapacak olsam senden istemezdim ya Göksel. Merak etme, güvendesin. Evinin yakınlarına bir adam koydum. Telefonunda da numaram kayıtlı, bir şey olursa saat kaç olursa olsun yaz bana. Gelirim, hallederiz. Korkma Göksel, seni korkutmak istemem." Gözlerimin içine bakmaya devam etti. Şu an ona karşı koymak hiç mümkün görünmüyordu. Yutkundum. "Yapabilir misin bunu? Lütfen. Benim için." Dilim tutuldu bir anlığına. Aramızda az bir mesafe vardı ve ben şu an kendimi hiç iyi hissetmiyordum.

"Tamam Emir Komutan. Yapacağım, senin için."

Gülümsedi, gülümsedim. "Teşekkürler Göksel. Bende bir şeyler yapacağım, senin için." Göz kırpıp yanımdan ayrıldı. O yanımdan ayrılınca nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Sol elimi kalbimin üzerine koydum. "Yapma be canım kalbim..." Önüme gelen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Nefesimi düzene sokunca da binanın avlusuna girdim. Tam binanın içine girecekken bir ses geldi. Arkama döndüm. "Çok iyiydi!" Bir anda önüme çıkan Asuman ile çığlık attım. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen ya?" Asuman kıkırdadı. "Korkutmaya çalışmıştım." Oflayarak anahtarımı çıkardım ve binanın kapısını açtım. "Başarılı oldun Asuman, tebrikler. Geç içeri." Asuman gülümsemeye devam ederken binaya girdi ve merdivenlere yöneldi. "Te Allah'ım ya! Kimlerle kimlerle uğraşıyorum ben!"

🌃

Emir dışında ki tüm tim, yine her zaman ki gibi birlikte oturuyorlardı. "Doruk, çay yapacak mısın?" Doruk bezmiş bir şekilde ofladı. "Anamı özledim ben. Böyle iş olmaz!" Doruk ayağa kalktı ve yavaş yavaş mutfağa ilerlemeye başladı. "Komutana laf yetiştirilmez!" Doruk mutfağa girdikten sonra Cem ve birkaç kişi gülmeye başladı.

Doruk mutfağa girdikten birkaç dakika sonra Emir de yanlarına geldi, ilk önce montunu çıkardı ve sonra da koltuklardan birine oturdu. "Hoş geldin devrem, ne konuştunuz bacımla?" Emir kaşlarını çattı. "Ne yapacaksın ulan! Kaç kere dedim 'bacını' bana sorma diye. Çok merak ediyorsan git kendisine sor." Cem ellerini iki yana açtı. "İyi, bende giderim Göksel bacıma sorarım." Emir, Cem'e ters ters bakmaya başladı. "Sorma ona, ben söylerim. Emel hakkında konuştuk." Cem gülerek komutanına baktı.

Doruk mutfağa gitmişti ama gelmemişti, bu yüzden de Cem ona seslenme ihtiyacı duymuştu. "Doruk! Çayı yaptığına emin misin? Çay yapma sesi gelmiyor da." Doruk mutfaktan komutanına cevap verdi. "Çay yapma sesi diye bir şey mi var komutanım? Aylardır çay yapıyorum, bir kere bile o sese tanıdık olmadım da."

Cem daha fazla Doruk'a takılmadı ve çayını beklemeye başladı. Çaylar geldikten sonrada sohbet ettiler, eskilerden konuştular, Emir Komutan hakkında konuştular ve en sonunda koğuşa gidip uyumaya çalıştılar. Emir, uyumaya çalışırken Doruk ve Cem hâlâ atışıyorlardı. "Eh yeter lan! Sabaha kadar sizin sesinizi mi dinleyeceğiz? Uyuyun ulan! Uyuyun!" Emir'in dediklerinden sonra herkes sustu ama hâlâ içlerinden konuşmaya devam ediyorlardı.

"İyi geceler Cem komutanım."

"İyi geceler Doruk."

🌃

 

 

 

 

Göksel Kandemir. 💫💖

 

 

 

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

 

 

 

 

Karakterler hakkındaki düşünceleriniz?

 

 

 

 

Cem ve Doruk ikilisi?

 

 

 

 

Sizce Göksel, Emel ile neler yaşayacak?

 

 

 

 

Emir Komutan?

 

 

 

 

Bir sonra ki bölümde Göksel'in doğum günü sahnesi olacak. 💖

 

 

 

 

Bir sonra ki bölüm gelene kadar...

 

 

 

 

Sevgiyle kalın,
Edoli'yle kalın... 💖💫

 

Bölüm : 27.01.2025 19:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...