Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Hayat bittim dedirttiğin yerde, küçük bir umut kırıntısına kandırıp tekrar tekrar ayağa diken sen ne zalimsin...

 

Dakikalarca devam eden şokun ardından Galip gözlerini Eylül'ün üzerinden ayırabildi en sonunda. Usulca nefesini üfleyerek dönüp bir kere daha baktı. Ne yapacağını bilemeden elini ensesine atarak saçlarını karıştırdı. İnanamıyordu. Bu kusursuz kadının o kız çocuğu olduğuna inanamıyordu. Eylül'ün üzerine örtmediği ayak dibindeki ince pikeyi çekerek üzerini örttü. Böyle durması tehlike arzediyordu çünkü. İki buçuk yıldır değil bir kadına bakmak, bir kadınla olmayı aklından bile geçirmemişti uğradığı ihanet yüzünden. Bu kadar zamandır yok saydığı duygu ve ihtiyaçları şu manzaradan sonra kilit vursan tutmaz bir hâl almıştı. Bunu kolaylaştıran ise bu akıl alacak kadar güzel kadının, güzelliğinin her zerresinde hakkı olduğunu bilmesiydi.

 

Hafif gülümseyerek az önce bıraktığı valizine döndü. Olabilecek en sessiz şekilde valizi açarak uyumak için giyecek bir şeyler çıkardı. Üzerini hızlı bir şekilde değiştirip yatağa yöneldi. Eylül'ü uyandırmamaya özen göstererek yatağa yattı. Başını yastığa koymasıyla burnuna dolan tatlı, kadifemsi kahve kokusuyla yüzünü Eylül'e çevirdi. Kokunun kaynağı oydu. Başını hafif bir şekilde Eylül'e doğru uzatırken soluduğu nefese karışan o tatlı koku onundu. Aslında kahveyi pek aramazdı ama bu koku daha önce duyduğu hiçbir şeye benzemeyecek kadar eşsizdi.

 

Bir süre gözlerini tavana dikerek baktı. Derin bir nefes alarak yorgun olan gözlerini kapattı. Emin olduğu bir şey vardı artık, bundan sonra yalnız yatmyacağı bir eşi vardı.

 

Sabah yatağında dönen Eylül eline batan dikenimsi bir hisle gözlerini korkuyla açtı. Uykulu korkak gözlerinin gördüğü şey, tek gözünü açmış ona bakan uykulu bir Galip'ti. Eli Galip'in yüzünde olan Eylül neye uğradığını şaşırmış uyku sersemi kendini geri atmasıyla yataktan düşmesi bir oldu. Galip başını kaldırarak, "İyi misin? " diye sordu. Eylül titreyen sesiyle, "Ne işin var ya senin benim yatağımda?! " dedi. Galip sanki aralarındaki ilişki çok normalmiş gibi, "Burası benim odam, sende benim karımsın nerde yatacaktım başka? " diyerek başını yastığa geri koydu. O uykusuna kaldığı yerden devam ederken Eylül hızla ayaklandı. Üstündekileri fark etmesiyle kocaman açılan gözlerini uyuyan Galip'e çevirdi. Isırdığı dudağıyla odadan kaçarcasına çıkarken, ne yapacağını bilmez bir şekilde merdivenleri indi. Mutfağa koşarak girdi, sandalyeyi çekip oturdu. Ellerini saçlarının içinden geçirerek dirseklerini dizlerine dayadı, bir süre öyle oturdu. Zihnini tamamen topladıktan sonra ellerini saçlarından çekerek dik oturdu. Ellerinin titrediğini fark ederken kalkıp su içti.

 

O sırada bütün gece gözüne gram uyku girmeyen Selvi girdi mutfağa. "Günaydın kuzum " dedi. Eylül ne yapacağını bilmez bir şekilde "Günaydın " dedi. Selvi hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi kahvaltıyı hazırlamaya başladı. "Sende üzerini giy gel kahvaltı yap çıkacaksın " diyerek işini yapmaya devam etti. Eylül sadece başını sallayarak ağır adımlarla merdivenlere yürüdü. Selvi, Eylül'ün gittiğinden emin olduktan sonra Candan'ı aradı. Bütün bir gecedir haber bekleyen Candan bekletmeden telefonu açtı.

 

"Ne oldu Selvi? " diye sordu. Selvi kıkır kıkır gülerek, "Ne olsun abla Eylül cin çarpmışa dönmüş " dedi.

 

"Ya Galip, o da uyanık mı? "

 

"Bilmiyorum. Ama gece aynı odada kaldı ikisi "

 

"Bu da bir şey çok şükür. Beni sık sık haberdar et "

 

"Tamam abla merak etme " diyerek kapattığı telefonu masanın üzerine bıraktı.

 

O sırada Eylül odanın kapısını yavaşça açarak içeri girdi. Uyuyan Galip'e bakarak sessiz adımlarla dolaba yöneldi. Aynı özenle dolabın kapağını açarak kendine giyecek bir şeyler çıkardı. Bir kere daha dönüp kontrol ettiği Galip sırtı dönük olsada uyumuyor görüş açısındaki aynadan onu izliyordu. Eylül Galip'in onu izlediğinden habersiz olabilecek en hızlı şekilde üstündekileri çıkarıp ayarladığı kıyafetleri giydi. Aynı hızla odadan çıkarken, Galip başını kaldırarak arkasından sırıtarak baktı.

 

Mutfağa inen Eylül hızlı bir şekilde atıştırdığı birkaç lokma ile alelacele evden çıktı. O kadar acele etmişti ki onu okuluna götürecek Bekir'in olmadığı bile aklına gelmedi. Galip ile karşılaşmamak için evden adeta firar edercesine kaçtı. Yarım saatlik yürüyüşün ardından ulaştığı otobüs durağında dururken çalan telefonunu çantasının cebinden çıkarıp baktı. Arayan Duygu'ydu. Eylül açtığı telefonu kulağına koyarak, "Duygu neler oldu inanamazsın " dedi telaşla. Duygu da bir an panikleyerek, "Ne oldu? " diye sordu.

 

"O gelmiş "

 

"O kim ya? "

 

"Of Duygu kim olacak Galip! "

 

"Ne olmuş yani? "

 

"Ne demek ne olmuş! Sabah bir baktım elime dikenli dikenli bir şeyler batıyor, bir gözümü açtım yanımda uyuyor. Birde demez mi 'Karımsın nerde yatacaktım başka ' falan. Neye uğradığımı şaşırdım "

 

"E doğru demiş "

 

"Nasıl?! "

 

"Ben peşinden Gaziantep'e kadar geldim. Gel İstanbul'a dönelim orda eğitimini tamamla dediğimde, Ahmet Amca da 'İstersen ayarlarım, gidebilirsin ' demişken sen bana ne dedin? 'Ben artık evli bir kadınım, gelemem. Kendi rızamla evlendim, kimse beni bir şeye zorlamadı. Bundan sonra benim yerim burası ' demedin mi? Şimdi niye Galip'in gelmiş olmasına şaşırıyorsun ki? " Duygu'nun söyledikleriyle Eylül diyecek tek kelime bulamadı. Duygu, "Ne olmasını bekliyordun ki Eylül, sen orda kocan Eskişehir'de bir ömür yaşayacağınızı falan mı? Görmek istemesende hayatın kırmızı bir tarafı var. Er yada geç o adam seni o tarafta görmek isteyecek " dedi. Eylül dolan gözlerini hızla silerek gözyaşlarının akmasına izin vermedi.

 

"Sağ ol ya! Vallaha! Çok güzel destek oluyorsun Duygu! " diye sitem etti Eylül. Duygu, "Kusura bakma arkadaşım ama dost acı söyler. Hiç yalan söyleyip seni kandıramam, olan bu! Öyle yada böyle yüzleşeceksin kocanla EVLİ KADIN " dedi.

 

"Of Duygu sende ya! Evli kadınmış! "

 

"Sen öyle demiştin ama "

 

"Sende fırsatını buldun ya vur yüzüme Duygu "

 

"Kıyamam sana "

 

"Kıyıyorsun ama "

 

"Çok korktun mu, yanında görünce "

 

"Korkudan yataktan düştüm " diyince Eylül, Duygu kahkahayla gülmeye başladı. "Gülmesene Duygu ya, zaten hâlâ elime sakalları batıyormuş gibi hissediyorum. Bir türlü geçmek bilmedi şu his! "

 

"Niye nasıl uyandınız ki? " Duygu'nun sesindeki tını manidardı. "Hiç o kafanda kurduğun gibi değil, sadece elim yüzündeydi "

 

"Sadece o kadar olduğuna emin misin? "

 

"Duygu!!! "

 

"Ay tamam Sarı ya bir şey demiyorum "

 

"Deme zaten! "

 

"Tamam, tamam hadi kızma sana güzel haberlerim var. Ablamın tahtını sallıyorum "

 

"Nasıl? "

 

"Şöyle ki, Derya'nın dört yıldır şirketimize kazandırdığı parayı ben tek projede ve iki ayda kazandırdım. Aynı zamanda bir taraftanda okuyor olmama rağmen. Babam gururla bakıyor bana görmen lazım, annem havalara uçuyor desem yeridir hani "

 

"Çok sevindim Duygu tebrik ederim. Ama hakettin "

 

"Az gecemi gündüzüme katmadım yani "

 

"Derya çok bozuldu mu? "

 

"Derya'dan çok Alparslan ile Serhat bozuldu. Suratlarını görmeliydin Eylül milyon dolarlık tablo gibiydiler "

 

"Dalga geçme milletle Duygu, çok ayıp "

 

"Çokta umurumdaydılar! Beceremezsin diyip duruyorlardı ama ben ne yaptım, O lafların hepsini yedirdim onlara "

 

"Seninle gurur duyuyorum Duygu! " dedi Eylül mutlulukla. Duygu da aynı mutlulukla, "Teşekkür ederim " dedi. O sırada gelen otobüsle Eylül, Duygu'yla vedalaşıp telefonu kapattı. Bindiği otobüsle okulunun yolunu tuttu.

 

Diğer tarafta işçilerle ilgilenecek Galip erkenden evden çıkarak ona emanet işin başına geçti. Bütün bir günü halletmesi gereken onlarca işle uğraşmakla geçirirken eve dönmesi gecenin on birini buldu. Eve geldiğinde Eylül koltukta uyuyorken hemen yanında televizyon izleyen Selvi de uyukluyordu. Galip, "Selvi Abla " diye seslendi. Selvi, "Hıııı " diyerek irkildi.

 

"Hadi abla kalk yerine yat uyuya kalacaksın burda " o sırada gözlerindeki uykuyu zorla yırtan Selvi, " Ay Maviş de burda uyuya kalmış. Hayatta kalkmaz daha " diye söylendi. "Tamam abla sen geç odana yat ben Eylül'ü yukarı çıkarırım " diyen Galip Selvi'yi odasına gönderdi.

 

Kaç ay önce okumamak için üzerini karaladığı isim şu an o kadar tatlı gelmişti ki. Uyuyan Eylül'ün başında dikilerek izledi onu. Eğilip narin bedenini kucakladı. O tatlı kadifemsi kahve kokusu onu gülümsetirken merdivenlere yöneldi. Çıktığı merdivenlerden ulaştığı odanın aralık kapısını ayağıyla iterek içeri girdi. Kapıyı kapatmak için yine ayağını kullanırken açık olan camdan esen rüzgarla kapı sertçe çarptı. Çıkan yüksek sesle Eylül sıçrayarak gözlerini açtı. Galip'in kucağında olduğunu fark etmesiyle panikle çırpınmaya başladı. Galip çatılan kaşlarıyla, "Hiştt! " dedi sert bir şekilde. Eylül korkuyla olduğu yerde kala kalırken Galip onu yatağa bıraktı. Eylül korkuyla açılmış uykulu gözleriyle üzerine eğilen Galip'e bakarken, Galip gözlerini gözlerine dikerek, "Öncelikle kabul etmen gereken şey biz evliyiz. O yüzden birlikte uyuyacağız bundan sonra. Ne sen o kız çocuğusun artık ne de ben iki yıl önceki adamım. Saçının her bir telinden tut kirpiğinin ucuna kadar hakkımsın, helalimsin. Her şeyden önce emanetimsin, asla istemeyeceğin bir şeye zorlamam seni. Kendi rızanla eşim olacağın günü sabırla beklerim ama dokunurum, sarılırım, öperim, karışırım çünkü ben senin kocanım. Aynı şeyler senin içinde geçerli. Hadi şimdi uyu uykun açılmasın iyi geceler " dedi. Doğrularak dolaba yürüdü. Dolaptan aldığı kıyafetleriyle üzerini çıkarmaya başlarken Eylül hızla pikeyi üzerine çekip gözlerini sıkıca kapattı.

 

Loading...
0%