@eelliiffiippeekk
|
Nasıl da acırdı insanın yüreği. Yıkılıp döküldüğünde nasılda paramparça olurdu.
Eylül hıçkırıklara ağlarken Galip evden ayrılmıştı çoktan. Aslı ile Duygu koşar adım çıktılar Eylül'ün yanına. Duygu yanına oturarak, "Eylül... " dedi usulca. Duygu ile Aslı iki yandan ona sarılarak destek olmaya çalışırken Eylül uzun süre hıçkırıklarla ağladı.
Aslı'nın ısrarıyla Eylül banyoya giderek elini yüzünü yıkadı. Artık ağlamıyordu. İki elini lavaboya dayayarak birkaç dakika düşündü. Kafasında bitirdiği evliliğine son noktayı koymaya karar vererek banyodan çıktı. Çıktığı gibi de dolabın içindeki valizi alarak kıyafetlerini koymaya başladı.
Aslı,
"Ne yapıyorsun Eylül? " diye sordu umutsuzca. Aslında ne yaptığını gayet iyi anlamıştı.
"Gidiyorum! " dedi Eylül kararlı bir şekilde.
"Eylül saçmalama! Pireye kızıp yorgan yakılır mı? " Aslı'nın uğraşları çare vermezken Eylül valizini kapatarak eline aldı.
"O abine söyle kendi rızamla evlendiğim gibi kendi rızamla da ondan boşanıyorum! Sevmenin ne olduğunu öğrenmeden de kimseye onu sevdiğini söylemesin bir daha! Onunki sevgi değil bencillik. Boşanma celbi geldiğinde mahkemede onunla görüşürüz! " Eylül aldığı valiziyle kapıya yürürken Duygu'ya, "Sen gelecek misin, ben tek başıma mı gideyim İstanbul'a? " demesiyle Duygu koşup valizini toplayarak dışarı çıkan Eylül'ün yanına koştu.
Eylül'ün çağırdığı taksi gelene kadar Aslı dil dökmüş ama işe yaramamıştı. Eylül bir saniye dahi düşünmeden taksiye atlayıp soluğu havaalanında aldı.
Uçağı beklerlerken Duygu, "Ne olduğunu anlatmak ister misin? " diye sordu. Eylül başını iki yana sallayarak cevap verirken kalkacak uçakları için anons yapıldı. Duygu, "Eylül, bir daha mı düşünsen? Bak bu çok büyük bir karar " dedi. Eylül kırık bakışlarını ona çevirerek, "Düşünecek bir şey yok, başta yapmam gereken buydu " dedi. Ayağa kalkarak yanında sürüklediği valiziyle vezneye yürüdü. Duygu aldığı derin nefesi düşünceli bir şekilde vererek arkasından yürüdü. Dakikalar sonra uçağa geçtiler, birkaç dakika sonrada uçak havalandı.
Eylül'ün gittiğinden habersiz olan Galip arabayı fıstık bahçesinin karşısında durdurmuş sigara üzerine sigara yakıyordu. Bir saatten fazla durmadan titreyen telefona daha fazla tahammül edemeyerek arabanın camından fırlatmak üzere alırken ekranındaki, "Eylül gitti, nerdesin?!!! " yazısıyla telefonu atmaktan vazgeçerek hemen Aslı'nın attığı mesajlara baktı.
Aslı onlarca kez aramış ve onlarca mesaj atmıştı. Mesajlara baktıktan sonra hemen Aslı'yı aradı.
"Ne demek Eylül gitti Aslı! " diye bağırdı. Aslı derince soluduğu nefesi öfkeyle verdi.
"Nasıl kırıp, döktüysen öyle gitti! 'Kendi rızamla evlendiğim gibi kendi rızamla da boşanıyorum ' dedi İstanbul'a gitti. Bu kadar ısrarla arıyorsam önemli bir durum vardır değil mi? "
"Ne zaman gitti?! "
"Uçağı İstanbul'a inmek üzeredir " Galip göğsünü dolduran nefesi sıkıntıyla üfledi. Ardından ikisi arasında bir sessizlik olurken biraz sonra Aslı, "Şimdi ne yapacaksın? " diye sordu.
"İstanbul'a gideceğim, ne yapacağım! " diye cevap verdi.
"Abi, Eylül seni biraz zor affedecek gibi haberin olsun "
"Farkındayım! "
"Azıcık alttan alsaydın ne olacaktı! Sabah konuştuğumuzda evliliğinize bir şans vereceği için mutluydu. Bu kadar zamandır tanıdığım Eylül ilk defa gerçekten mutluydu. Sana olan inancı yerle bir oldu, korkarım işin en başından daha zor " Eylül'ün ona evet diyeceğini ama bunu berbat ettiği için onu tüketen o büyük öfkesi şimdi kendine dönmüştü. Ve pişmanlığı içine sığmayacak kadar büyüyordu. Bir kere daha öfkeyle kalkıp zararla oturmuştu.
"Yine her şeyi berbat ettim... "
"Bazen seni Gülfem Hala'mın oklavalı eline veresim geliyor! "
"Haketmiyor değilim...! "
"Abi eve gel beni de al, İstanbul'a birlikte gidelim. Eylül seninle konuşmak istemez ama benimle konuşur. En azından sizi bir araya getiririm "
"Tamam hazırlan geliyorum " diyerek kapattığı telefonu elinde sıktı Galip. Arkasına yaslanıp gözlerini kapattı. Eylül'ün gidişiyle ilk defa kaybetme korkusu sardı benliğini. İlk defa kaybetmekten korkuyordu. Eylül'ü kaybetme korkusu daha önce tanıdığı hiçbir duyguya benzemiyordu. Eylül, onu affetmez de gelmez ise nasıl yaşardı bilmiyordu. O korkunç korku her saniye büyüyor, tüm benliğini sarıp yutuyordu. O yüzden ne olursa olsun Eylül'ü geri getirecekti.
Eylül üç yıl sonra İstanbul'a gelmiş olmanın buruk sevinci ile bakındı etrafına. Havaalanının önünden bindikleri taksinin şoförüne Eylül, "Sahilde biraz durabilir miyiz lütfen " dedi.
"Tabi " diyen taksici arabanın yönünü sahile çevirdi. Araba durduğunda Eylül aşağı inerek kıyıya yürüdü. O çok özlediği denizin kokusunu gözlerini kapatarak derin derin soludu. Bir süre denizi, vapurları, vapurların arkasından biten günün son koşuşturmasını yapan martıları gülümseyerek izledi.
"İstanbul hiç değişmemiş " dedi gülümseyerek.
Bir süre sonra Duygu seslendi.
"Eylül, gidelim artık " Eylül batmak üzere olan güneşin eşsiz manzarasını bırakarak tekrar arabaya bindi.
"Beni sana yakın bir otele bırakırsınız " dedi Eylül. Duygu alaycı, kızgın bir tavırla Eylül'e bakarak, "Pardon!!! " dedi. "Ben burda dururken sen otelde kalacaksın öyle mi?! "
"Duygu lütfen! "
"Ne lütfeni Allah aşkına, bu halde seni hiçbir yere bırakmam "
"Ben başımın çaresine her zaman ki gibi bakabilirim "
"Sen başının çaresine bakamazsın diyen yok! Ben burdayken senin otelde kalmana izin vermem nokta! "
"Otelde birkaç gün kalacağım zaten, sonra ne yapacağıma bakarım "
"Ne otel sevdasıymış arkadaş, tutturdu bırakmıyor! Ne yapacağına karar verene kadar birlikte kalıyoruz; ha dersen illa otelde kalacağım iki kişilik bir oda tutarız. Koca ev dururken küçük bir otel odasına tıkılırız "
"Sen iyi ki varsın biliyorsun değil mi?! "
"Biliyorum tabi ki! " dedi Duygu havalı bir şekilde. Eylül kırık bakışlarıyla gülümseyerek baktı ona.
Biraz sonra vardıkları evin görüntüsü muhteşemdi. Eylül hayranlıkla izledi dış cephesi tamamen cam olan evi. Duygu eliyle evi gösterdi.
"Nasıl dediğim kadar var mı? " diye sordu. Eylül başını yukarı aşağı sallayarak, "Çok iyi! " dedi. "Derya'da bu yetenek varken başka hiçbir iş yapmamalı bence! "
"Hepimiz aynı düşüncedeyiz ama babamı biliyorsun, Nuh dedi mi peygamber demez. Koca şirketimiz varken Derya, bu saçmalıklarla uğraşamazmış ve uğraşmamalıymış " valizleri alan Duygu eve doğru yürürken Eylül de peşinden yürüdü.
Duygu'nun klostrofobisi olduğu için ablası Derya ona, içinde kendini kapalı alanda hissettirmeyecek bir ev inşa etmişti. Dış cephesi tamamen cam olan evin içinde ise geniş alanlar mevcuttu. Minimum duvar maksimum alan olan ev bir şaheserdi. Mimarlık okumasına rağmen babası Derya'nın işini yapmasına izin vermeden ortağı olduğu büyük holdingde yerine geçirmişti onu. Büyük hayali olan mimarlık Derya'nın içinde hep büyük bir ukte olarak kalmıştı. Sevdikleri için güzel şeyler inşa ederek bir parça olsun o içine sığmayan yaratıcılığı dizginliyordu.
Eylül içine girdiği evi hayranlıkla izledi. Alt kat tamamen tek parçaydı. Duygu,
"Yemek söyleyelim dışardan, biz bir duş alıp yerleşene kadar gelir " dedi. Eylül başını sallayarak onayladı. "Ne yiyelim? " diye sordu Duygu. Eylül omuzlarını kaldırıp indirdi. "Farketmez benim için, aç değilim zaten "
Duygu sormayı biraz daha erteleyerek Eylül'e odasını gösterdi. Eylül açtığı valizini yerleştirmek yerine kendine giyecek bir kaç parça bir şey çıkararak tekrar valizinin ağzını kapattı. Burda da çok kalmaya niyetli değildi. Bir an önce başının çaresine bakmalıydı. |
0% |