@eelliiffiippeekk
|
Eylül'ün arkasına bakmadan denize atlamasının ardından Galip'te atlarken Eylül sesini duyamayacak kadar uzakta olan gemilere doğru yüzüyor, bağırarak yardım istiyordu.
Galip yetiştiği Eylül'ü tutarak, "Sen ne yaptığını sanıyorsun! Burda akıntı ne kadar kuvvetli haberin var mı? " diye bağırdı. Eylül suyun içinde bile debelenip kurtulmaya çalışırken, "İyi ya işte ölür kurtulurum senden! " diye bağırarak karşılık verdi.
"Asıl sen beni deli etmek için varsın! " diyen Galip, Eylül'ü tekneye doğru sürükledi. Eylül direnip gitmemek için çırpınırken genizine kaçan tuzlu suyla öksürmeye başladı. Galip hızlı bir şekilde Eylül'ü tekneye çıkararak koşup içerden su getirdi. Eylül paniklemesiyle öylesine kötü oldu ki bir an nefesi dahi kesildi.
Galip ona su içirerek dakikalarca uğraşıp sakinleştirdi. Eylül birkaç dakika sonra daha iyiydi. Galip hâlâ korkuyla gözünü üzerinden ayıramazken, "Sen beni korkudan öldürecek misin? Ya sana bir şey olsaydı? " diye konuştu korkuyla. Galip korkudan titriyordu adeta. Eylül, Galip'in ne kadar korktuğunu, o çırpınışlarından ve gözlerindeki korkudan anlamıştı. Dolan gözleriyle ona bakarken kısılan sesiyle, "Keşke ölseydim de sana ceza olsaydı " dedi.
Galip çattığı kaşlarıyla gözlerini olabilecek en sert şekilde dolu dolu olan Eylül'ün gözlerine sabitledi. Eylül'ün o cümlesi canını hayatı boyunca hiç yanmadığı kadar yakıp, acıtırken sıktığı dişleri arasında fısıldar gibi, "Sakın bir daha ölmek kelimesini ağzına alma! Yemin ederim söylediğine pişman olursun " dedi. Eylül tane tane dökülen gözyaşlarıyla bakarken Galip sımsıkı sarıldı ona. Islak olan saçlarını öperek gözlerini yumdu. Eylül sessiz ve için için ağlarken Galip onu göğsüne saklamak istercesine sarıldı. Az sonra Galip Eylül ile birlikte olduğu yere uzandı. Eylül başı Galip'in göğsünde sakinleşene kadar yattı.
Eylül kalkmak için hamle yaparken Galip ondan önce davranarak doğruldu. Başı hâlâ kolunun üzerinde olan Eylül'ün üzerine doğru eğildi. Islak saçlarını şakağından başlayarak parmaklarıyla okşadı.
"Daha iyi misin? " diye sordu. Eylül konuşmak yerine hafif başını hareket ettirdi. Galip'in parmakları yüzünde aşkla dolandı gözleri gibi. Gözlerinde ayan beyan arzulu bir ateş vardı. Gözlerindeki o kışkırtıcı ateş Eylül'e sıçrıyordu. Üst üste duygu değişimleri Eylül'ü savunmasız bırakıyordu. Gözlerine sıçrayan ateş, koca denizin ortasında yalnız olmaları gerçeğiyle tüm bedenine yayılıyor ve Eylül buna hükmedemiyordu.
Galip hızlı bir şekilde ayaklanarak Eylül'ü kucakladı. Eylül itiraz etmeden Galip'in onu kamaraya götürmesine izin verdi. Galip, direkt banyoya yöneldi. Eylül ile birlikte duş kabinine girerek Eylül'ü yere bıraktı. Eylül hafif burnunu çekerek, "Çık " dedi. Galip kıstığı gözleriyle baktı. Hiç öyle bir niyeti yoktu. Eylül'ü baştan çıkarmaya kararlıydı.
"Çıkmıyorum, bu da sana ceza olsun " diyerek Eylül'ün gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. Eylül engel olmazsa işin nereye gideceğini anlamıştı. İzin vermeden, "Sana çık dedim! Daracık yer insan içinde nefes bile alamıyor. Ne kadar kalın kafalısın ya sen, laftan-sözden de anlamıyorsun! " diye kızdı. Kızmasının sebebi Galip'in gözlerinin içinden geçenlerdi. Galip gözlerinin üzerine kadar dökülen ıslak saçlarıyla Eylül'ün üzerine eğildi. O dağınık saçları eşsiz bir manzara gibiydi. Dar alanda Eylül'ün kaçacak yeri yoktu. Arkasındaki duvarla bir olurken sadece başına gelecekleri bekledi. Galip sıktığı dişleriyle Eylül'ün gömleğinin alt kısmından tutarak çekti. Kopan düğme Eylül'ün ayaklarının dibine düşerken Galip gözlerini Eylül'ün gözlerinden ayırmadan, "Evet çok kalın kafalıyımdır! " diyerek bir düğmesini daha kopardı. "Laftan da anlamıyorum! " demesiyle bir tane daha kopardı. "Sözden de anlamıyorum! " ve bir tane daha. "Oldukça kabayım! " bir düğme daha yeri boyladı. "Zorbayımda aynı zamanda! " son düğmede yerle buluşurken, Galip yüzünde yaptığından gayet memnun bir ifadeyle Eylül'ün gömleğini kollarından sıyırdı. Eylül çattığı kaşları ve sıktığı dişleriyle bakarken burnundan soluyordu.
"Başın göğe erdi mi?! " diye sordu sinirle.
"Daha değil " diyen Galip Eylül'ün pantolonunun düğmesini açtı. Eylül gözlerini gözlerinden ayıramayıp itiraz edemedi. Galip kalçalarından aşağı ittiği pantolonu ve iç çamaşırını dudakları teninde iz bırakırken eğilerek bacaklarından çıkardı. Doğrulup kendi tişörtünü çıkarıp yere attı. Eylül'ün sütyenini çıkarıp diğer elbiselerin üzerine attı. Üryan bir şekilde elleri arasında kalan Eylül'ü belinden kavrayıp kendiyle birlikte duvara yasladı. Belindeki elleri kalçalarına inerken Eylül'ün tenine düşen ateş tüm bedenine yayılıyordu. Galip'in elleri büyük bir zevkle Eylül'ün teninin her kıvrımında dolandı. Birkaç gün önce morarttığı göğsünü avuçlayarak, "Acıyor mu? " diye fısıldadı kulağına doğru. Eylül alev almış tenine rağmen tavrından ödün vermek istemezken, "Hayır! " dedi hırsla.
Galip gülümseyerek boynundan başlayarak teninde iz bırakırken Eylül ayakta durabilmek için duvara tutundu. Galip dokunduğu Eylül'ün tenini yakıp kavururken geri dönülmez bir yola Eylül'ü sokmuştu. Eylül kendinden bağımsız yutkundu. Titreyen sesi ve bedeniyle, "Bırak... " diye söylenirken Galip'i itmeye çalıştı. Galip diğer eliyle Eylül'ün çenesinden tutup yüzünü yüzüne çevirdi. Gözleri dahi yakıyordu.
"Gerçekten bu zulmü ikimize yapabilecek misin? " diye sordu derin derin soluduğu nefeslerle. İkisinin nefesleri birbirine karışırken Galip konuştukça Eylül kendine hükmedemez oluyordu. "Sana her baktığımda böyle yandığın gibi yanıyorum. Titriyorsun, ayakta duramıyorsun ama bırak diyorsun. Buna sen inanıyor musun ben inanayım. Beni durdurmak için artık çok geç Göğümün Mavisi " diyerek dudaklarını dudaklarına birleştirdi. Ruhuna kadar esir alıp kavuran ateşe daha fazla direnemeyen Eylül'ün ona teslim olması sadece birkaç saniye aldı.
Eylül saçları arasında dolanan ellerle uykudan gözlerini sıyırdı. Etrafına bakındı, çoktan karanlık çökmüştü. Galip gülümseyerek onu izliyordu. Saatlerdir izlediği güzelliğine doyamıyordu. Eylül hafif bir tebessümle yüzünü ona çevirdi, Galip yüzünü okşayarak eğilip alnından öptü. Eylül'ün kelimelere dökemediği ne varsa gözlerinde ayandı şimdi. Kendisiyle ve kaçtığı düşünceleriyle yüzleşmişti nihayetinde. Kaçacak ve inkâr edecek bir şeyi kalmamıştı. Galip'le olmak şüphesiz onu mutlu etmişti ama korkuları vardı.
"Bu kadar güzel olmak zorunda mısın sen! Her şeyiyle bu kadar eşsiz olamaz insan " dedi Galip. Eylül gözlerine bakarken " Peki sen bu kadar beni yakmak zorunda mısın? " diyerek yüzüne doğru dökülen saçlarını elini uzatıp yana doğru düzeltti. "Neden seninle hayatımın bir ortası yok? Sabah ağzım kulaklarıma varacak kadar mutlu ediyorsun, akşam acıdan geberecek gibi yakıyorsun. İnkâr edilemeyecek bir aşka rağmen bunu nasıl yapabiliyorsun? Düşünmeden edemiyorum sabah ne olacak mesela diye, nasıl bir şey yapacaksın beni hiç düşünmeden? Nasıl olacağız biz? Nasıl yürüyecek ayakta zor duran ilişkimiz? "
"Birincisi güzel kadınım bizim ilişkimiz zor ayakta durmuyor, gayet sağlam. İkincisi çok güzel olduk, hemde çok güzel! Ayrıca ne olacak diye düşünmene gerek yok çünkü; hayatımın dersini seni kaybetme korkusuyla aldım ben. Bir daha asla aynı şeyi yaşamayacağım "
"Bir şeyler anlamış olman düşüncelerimi, korkularımı geçirmeye yetmiyor. Dün gece senin hakkında ilk defa kendime dürüst oldum ve yaptıklarına rağmen sensiz uyuyamadım. Sabaha kadar dönüp durdum aklımdan çıktığın bir an bile olmadı, yaptıkların ve yapmadıklarınla. Haklıydın boşanma ihtimali canımı acıtıyor, seni kaybetmek istemiyorum çünkü; ama sen bunun için her şeyi yapıyorsun! "
Galip uzun uzun baktı gözlerine. Eylül az önce onu kaybetmek istemediğini söylemişti. Dünyanın en mutlu adamıydı şimdi. Ama hayatına köklü bir değişim yapası gerçeğinin de farkındaydı.
"Yemin olsun ki attığım her adımda seni düşünmeden hareket etmeyeceğim! Seni üzecek en ufak şeyden bile uzak duracağım ama sende giydiklerine dikkat edeceksin. Yoksa gözümü kırpmadan katil olurum "
Eylül başını iki yana sallayarak, "Hiç değişmeyeceksin değil mi? " dedi. "Peki, ben giydiklerime dikkat ettiğimde sen aynı şeyleri yapmayı bırakacak mısın? Bu senin son şansın, şunu aklından sakın çıkarma bir daha gidersem dönüşüm olmaz ona göre davran. Yemin olsun ki affetmem seni " Galip, Eylül'ün üzerine doğru eğilirken, "Sen yine hırçınlaşıyorsun, tehditkâr konuşmalar, zararına olur bak " diyen Galip, Eylül'ü öpmeye başladı. Eylül bir süre sonra onu geriye doğru itti.
"Sen harbi çok adi bir adamsın! Sabah biz boşanıyorduk hangi ara biz bu hâle geldik? Yine kandırdın beni! Ama ben bunu senin yanına bırakmam, burnundan fitil fitil getireceğim haberin olsun "
"Getir Göğümün Mavisi, yeter ki sen getir " dedi Galip elleri Eylül'ün üryan teninde bir kere daha yolculuğa çıkarken.
Üç haftalık rüya gibi geçen balayı tadında tatilin ardından, nihayet ulaştıkları İzmir'e demir atmışlardı Eylül ile Galip. Eylül son kez unuttuğu bir şey var mı diye kontrol ederken Galip inmek için hazırdı. Eylül Galip'in yardımıyla iskeleye indi. Haftalar sonra karaya ayak basan Eylül etrafına bakındı. Akşamın karanlığında güzel görünüyordu ilk kez geldiği şehir. Galip'in elini tutmasıyla ikisi yürümeye başladı. Bir süre sonra Galip,
"Yemek yiyelim mi? " diye sordu. Eylül etrafı izlerken, "Olur " diye cevap verdi. Eylül'ün hoşuna giden çiçekli restorana oturdu ikisi. Yedikleri yemeğin ardından tatlı sipariş vermişlerdi. Eylül tatlılar gelene kadar lavaboya gitmek için ayaklandı.
Eylül ihtiyacını giderdiği tuvaletten ellerini yıkamış çıkmak üzereyken bir kadın sesi ona, "Bakar mısın? " dedi. Eylül dönüp ona seslenen esmer kadına baktı. Kadın Eylül ile arasındaki mesafeyi kapatarak, " Siz oturduğunuzdan beri abini izliyorum. Tanışmak için masanıza gelmeyi düşündüm ama yapamadım. Abinle beni tanıştırırsan çok mutlu olurum " dedi.
Eylül sıktığı dişleriyle kadına iyice yaklaştı. Bir anda elini ensesinden saçına geçirip kafasını lavaboya çarptı. Oldukça sert sarsılan kadın neye uğradığını şaşırmış Eylül'ün elinden saçını kurtarmaya çalışıyordu. "O benim abim değil kocam! " diye bağırdı Eylül yüzüne doğru. Kadın başına gelenlerin sebebini anlarken Eylül onu itip hırsla tuvaletten çıktı. Eylül ulaştığı masadan çantasını aynı hırsla alırken Galip şaşırmış bir şekilde baktı.
"Ne oluyor? " diye sordu. Eylül sıktığı dişleri ve ateş saçan gözleriyle, "Gidiyorum " dedi. Galip ne olduğunu anlamadan Eylül çıkışa yürüdü bastığı yerden hıncını alırcasına. Galip hızlı bir şekilde hesabı ödeyip Eylül'ün arkasından koştu. Kolundan tuttuğu Eylül'ü durdurdu.
"Eylül, ne oluyor güzelim " diyerek elini tuttu. Eylül sinirle, "Tuvalette şıllığın birini dövdüm! " dedi. Galip inanamayarak bakarken, "Anlamadım, ne yaptın?! " diye sordu.
"Dövdüm! Beni abinle tanıştır dedi senin için! Bende ağzını payını verdim! Ya kimse mi yakıştırmıyor beni yanına ya? Hastanede hemşire seni abim zanneder, restoranda başka bir kadın! Yarın kim olacak? " Eylül sinirden patlamak üzereydi. Galip, Eylül'ü kendine çekip sarıldı.
"Canını sıktığın saçma sapan şeye bak! Şu hayatta yanıma yakışacak ve yakıştırdığım tek kadın sensin! Gerisinin ne önemi var "
"Bir kişi daha aynı şeyi söylerse onu sadece dövmekle yetinmem öldürürüm! Senide! "
Galip bakışlarını Eylül'ün yüzüne sabitleyerek gülümsedi. "Benim ne suçum var şimdi? " dedi. Eylül sinirle çattığı kaşlarıyla bakarken Galip şakağından öperek sıkıca sarıldı. Eylül azda olsa sakinleşirken Galip elinden tutup yürütmeye başladı. Eylül,
"Otelde mi kalacağız amcanlarda mı? " diye sordu.
"İkisinde de kalmayacağız. Otellerden hoşlanmam, amcamlarda ise bütün sülale var şimdi, çok kalabalıktır seninle yalnız kalamayız. Evimiz var burda, gayet yalnız ve rahat " diye cevap verdi Galip. Eylül hafif gülümseyerek Galip'e yaslandı. Galip elini kaldırıp gelen taksiyi durdururken ikisi binip Galip'in taksiciye verdiği adrese doğru yola koyuldular.
Çok uzun sürmeyen yolculuk son bulurken Eylül ile Galip geldikleri evin önünde indiler. İkisi el ele vardıkları kapıyı Galip açtı. Ama içerde beklemedikleri bir şey vardı. Yerlerde mumlar, loş ışıklar romantik bir müziğin eşlik ettiği güzel kokular benzeri şeyler vardı. Eylül, Galip'in onun için yaptırdığını sanarken Galip, "Bunlar ne lan? " diye söylendi. Eylül şaşkınlık ve merakla bakınırken ikisi salona doğru yürüdü.
Salonda kurulu müthiş bir masa ve masanın başında iki karışlık seksi siyah geceliğiyle bekleyen bir kadın vardı.
|
0% |