@eelliiffiippeekk
|
Hanımlar ne yapıp etmiş Galip'i evden göndermişlerdi. Galip karşı dairedeki ailenin erkeklerinin yanına geçerken uzun bir hal hatır mevzusundan sonra gençler sigara içmek üzere balkonda toplanmışlardı. Hiçbiri büyüklerinin yanında sigara içmiyordu.
Galip akşam akşam başına gelenleri anlattı. Ve ekledi. "Nerden biliyordu Yasemin benim geleceğimi? Sen mi söyledin? " diye sordu Taner'e. Taner başını iki yana sallayarak, "Ben değil ama Filiz söylemiş olabilir " dedi.
Lâtif,
"Eylül seni ayaklarından assa haksız değil. Taş çatlasın iki aya kalmadan Filiz de Taner'i uykusunda keser herkese ders olursunuz "
Herkes gülmeye başladı.
Taner,
"Rahat ol Filiz beni tanıyor, karşılaşacağı şeyleri bilerek benimle evleniyor "
Lâtif,
"İnşallah! Umarım öyledir "
Hazar,
"Saat kaç oldu, çıkmıyor muyuz? "
Galip,
"Nereye? " herkes imalı imalı gülmeye başladı. Hazar, "Hırsızlığa " dedi gülerek. Galip yanlış duymuş gibi bakarken, Yasin, "Filiz Yenge'min valizlerini çaldıracağız " dedi. Galip anlamamış bakışlarla, "Sebep? " diye sordu.
Taner,
"Eğer Filiz'in giydiklerine karışırsam daha kötüsünü giyer ama; valizleri çalınırsa yeni kıyafetler alacak ki birlikte alırız ve benim istemediğim hiçbir şey alamaz " dedi. Galip gülümseyerek, "Çılgınca bravo. Peki Filiz bunu görenirse ne olacak bay çok akıllı? " diye sordu. Selçuk, "Üzerime düşeni yaptım olabilecekleri söyledim ama dinleyen yok " dedi.
"Siz söylemezseniz öğrenmez amca oğlu " dedi Taner. Galip başını yukarı, aşağı sallayarak, "Peki amca oğlu, inşallah öğrenmez " dedi gülmeye devam ederken. Hepsi birlikte ayaklanırken Taner tehditkâr bir şekilde kuzenlerine döndü.
"Yemin ederim ağzınızı açıp karılarınıza tek kelime ederseniz, bende onlara çok başka şeyler anlatırım baştan anlaşalım " dedi. Hepsi Taner'in tehdidine gülerek cevap yetiştirirlerken toplanıp birlikte dışarı çıktılar.
Bir aracı vasıtasıyla adını öğrendikleri hırsızın olduğu kahvehaneye girdi hepsi birlikte. Taner, "Selami kim? " diye sordu yüksek sesle. Okey oynayan adam başını kaldırıp, "Kim soruyor? " diye konuştu.
"İki dakika dışarıda konuşabilir miyiz? " dedi Hazar. Adam yerinden kalkarak onlarla birlikte dışarı çıktı.
Taner ne için geldiklerini ve ne yapması gerektiğini detaylıca anlattı. Henüz Filiz'in annesinin evinde olan ve taşınma için hazırlanan valizleri sadece almasını ve verdiği adrese bırakmasını söyledi. Evde kimsenin olmadığını, başka hiçbir şeye dokunmamasını şart koyarak yapacağı iş karşılığında da epey de bir para verdi.
"Valizlerde ne var? Mal, silah ona göre tedbirimizi alalım " dedi hırsız. Taner, "Bizim öyle şeylerle işimiz olmaz kardeş içinde sadece kıyafet var. Ama benim istemediğim kıyafetler var o yüzden evimde bulunmasını istemiyorum. Hiçbir şekilde valizlerin içini karıştırmayacaksın! Karımın tek kıyafetine dokunursan yakarım ona göre. Valizleri alıp bana getireceksin, çalınmış görünsün yeter "
"Ben paramı aldım valizleri iki saate dediğin adrese bırakırım "
Anlaşmaları üzerine oradan ayrıldılar. Güzel akşam havasının tadını sahilde çay içip, dolaşarak çıkardılar.
Günün büyük bir bölümünü iki gün sonra olacak kına gecesi ve Taner ile Filiz'in kalacakları evin eşyalarının son dokunuşları için herkes çok çalışmıştı. Yaşı ileri olanlar odalarına çekilip dinlenirken, gençler biraz daha oyalandılar. Henüz uyumayanlardan biride Gülfem'di.
Aslı, Eylül ile birlikte herkes için doldurduğu çay bardaklarını salona taşıdılar. Sanem'in planı kayınvalidesine o sıcak geçmişin anılarını anlattırmaktı. Herkes çayını aldıktan sonra Sanem kayınvalidesine, "Anne Haşmet Baba'mla çok küçük yaşta evlenmek zorunda kalmışsınız ya, nasıl anlaşıyordunuz? " diye sordu. Gülfem hafif çattığı kaşlarıyla gülümseyerek baktı ona.
"On iki yaşındaki çocuklar ne anlar evlilik nedir! Sabahtan akşama kadar kavga ederdik. Kavga ettiğimizde o saçımı çekerdi, ben elini ısırırdım " dedi Gülfem. Aileye yeni katılan ve konuları henüz bilmeyen Afra şaşkınlıkla gözleri açılırken, "On iki yaşında mı? " diye sordu adeta dehşete düşmüşçesine.
Herkes kıkır kıkır gülmeye başlarken Gülfem gülerek devam etti.
"Evet Afracığım on iki yaşında evlendik Haşmet Enişte'n ile. O zamanlar ailelerimiz arasında kan davası vardı. Rahmetli Mustafa Abi'm çok uğraştı kan davasını bitirmek için. Allah razı olsun başardı da. Sonuç olarak birinci dereceden akrabalık olacak demişler. Ahmet Abi'm ile Candan Yenge'm, benle Haşmet evlendik. Babamların koca konağının bahçesine sanki panayır kurulmuşçasına bir düğün kuruldu. Meğerse o düğünün gelinlerinden biride benmişim, çocukluk ne bileceksin gelinlik nedir. Gecenin sonunda annem elimi kayınvalidemin eline tutuşturdu. 'Göğün üstünde Rabbime, göğün altında sana emenet ' dedi. 'Bundan sonra senin annen bu kadındır, ne isterse onu yap ne istemezse sakın onu yapma ' dedi banada. Bindik arabalara gittik, yabancı bir ev. Ah nasıl korkuyorum. Haşmet ile odamız bir ama yataklarımız ayrı. Bir hafta boyunca evime gideceğim diye ağladım, ama kimse beni götürmedi. Sürekli ağlıyorum diye Haşmet de benden nasıl nefret ediyor. Kayınvalidem alışayım diye bana oyuncaklar, kıyafetler alıyor, benimle oyunlar oynuyordu. Rahmetli kayınpederim, elimden tutup bağ, bahçe gezdiriyordu ağlamayayım diye. Birlikte seksek oynamışlığımız bile var. Babam çok katı bir adamdı, kayınpederimi tanıyana kadar sanırdım ki bütün babalar öyle. Gel zaman, git zaman alıştım, ama Haşmet ile bir türlü anlaşamazdık, sürekli kavga ederdik. Anası, babası beni arkasına alıp savunduğu zaman kıskanır daha da hırslanırdı.
Bir keresinde gece gece kavga ettik yine beni odadan attı, bende çok sevdiği misketlerini sobaya attım. Kızılcık sopasıyla bütün evin içinde kovaladı beni. Bahçedeki ceviz ağacına kedi gibi tırmandım korkudan. Haşmet sabaha kadar ceviz ağacının altında inmemi bekledi. Ağaçta bir anlık dalmamla düşüp yere çakılmam bir oldu. Kolumun üzerine düşünce kırılması kaçınılmaz oldu tabi. Bir musibet bin nasihatten iyidir ya bir daha Haşmet ile hiç kavga etmedik. Çocukken bile çok merhametliydi, benim yüzümden oldu diye kendini suçlayıp durdu. O günden sonra birlikte oynamaya başladık, ne yaparsam yapayım hep alttan alan o olurdu. Büyüyene kadar birbirimizden hiç ayrılmadan çocukmuşuz gibi oyun oynardık. O çocuk oyunlarımız Haşmet askere gidene kadar sürdü.
Onunla birlikte bir yanım da gitmişti. Ne yere, ne göğe sığamıyordum. Onun bendeki yerinin sevda olduğunu o gitmeden anlayamadım. Evde duramıyor, sanki deliriyordum. Her gün salya sümük ağlıyorum, her gün mektup yazıyordum. Haşmet'in mektuplarını oturup tekrar tekrar okuyordum. Sağ olsun Nuran Abla'mın hakkı çoktur üzerimde, bana çok destek oldu. Hastalanmamdan korktuğu için kayınpederime, 'Götürün kocasını bir görsün, yoksa hastalanacak ' demiş. Sağ olsun onlarda beni alıp Aydın'a, Haşmet'i görmeye götürdüler.
Aylar sonra onu ilk görüşümdü. Kalbim yerinden çıkacak sandım, ruhum bedenimden ayrıldı da geri döndü. Ah birde nizamiyenin kapısında bırakıp gelmekte vardı ki ruhumu teslim edecektim yüreğimin acısından. Antep'e varana kadar ağldım.
İki yıl gözü yaşlı asker yolu gözledim. O iki yıl ömrümden yirmi yıl götürdü yemin olsun. Geleceği gün erkenden Tuğrul Abi otogara gitti askerimi almaya. Bir orduya yetecek yemek yapmışım, birde Nuran Abla beni bir süslemiş eteklerim zil çalıyor. Cama tünemiş, ha kapı açıldı içeri girecek diye kalbim kuş gibi çarpıyor. O gözümü ayıramadığım kapı açıldı, elinde çantasıyla içeri girdiğini gördüm ya dizlerim tutmadı yerimden kalkayım. Hâlâ da kapıyı açıp içeri girdiğinde öyle heyecanlanırım.
Alelacele sofra kurduk, yemek yemeye. Mümkün mü yemek yemek, sevinçten boğazımdan lokma geçmiyor. Sonra Nuran Abla, 'Siz gidin gezin dolaşın, ben herkesi idare ederim ' dedi. Gezdik, dolaştık soluğu derenin kenarında aldık " Gülfem son cümlesini imalı bir gülüşle bitirmişti. Herkes kendini kaptırmış çıt çıkarmadan ağzı açık dinlemişti. Sanem daha fazlasını dinlemek istercesine, "Ee anne sonra ne oldu? " diye sordu.
Gülfem gülerek, "Sonra ne olacak kocan oldu işte! " dedi. Herkes kahkahalarla gülmeye başlarken Sanem, "Ay anne ne kadar ayıp, ya biri görseydi? Dere kenarında olacak iş mi bu? " dedi. Gülfem hafif gözlerini devirip elini salladı.
"Kimsenin işi, gücü yok boyum kadar otun içinde bizi mi gözleyecek! O işinde bir yeri olmaz nerde istersen orda olur " demesiyle herkes gülme krizine girmişti resmen. " Evli olanlara örnek, henüz evli olmayanların da kulağına küpe olsun, kocanızla yakalanma riski olan her yerde kırıştırın. Heyecanınız da, aşkınız da ilk günkü gibi diri kalır " diyerek ayaklandı Gülfem. O gittikten sonra herkes birbirine bakıp kıkır kıkır gülmeye devam etti.
Çaldırdıkları valizlerin verilen adrese teslim edildiği haberinden sonra erkekler eve dönmüşlerdi. Galip kalacakları odanın kapısını yavaşça açıp içeri girdi. Eylül uyumak için hazırlanıyordu. Çatık kaşlarıyla Galip'e yandan ters bir bakış atarak komodinin üzerindeki sürahiden bardağa doldurduğu suyu içti. Galip yaklaşarak arkadan sarıldı ona. Eylül itiraz etmesede karşılık vermedi.
"Küs müyüz? " diye sordu Galip. Eylül bir an dahi düşünmeden, "Evet! " diye karşılık verdi.
"Ben nerden bilebilirdim o kadın orda " diye sitem etti Galip. Eylül ona dönerek iki eliyle gömleğinin yakalarından tutup kendine çekti. Öfkeyle, "Hadi onu bilmiyordun, beni nasıl o eve götürürsün! Eski sevgilinle kaldığın, yaşadığın eve nasıl beni götürürsün! " dedi. Galip hafif bir tebessümle bakarken, "Haklısın güzelim, özür dilerim " dedi.
"Yarın ilk iş o evi satacaksın! "
"Kıskançlığın da bir seviyesi olur hatun, abartmadın mı? "
"Kopamıyorum eski anılarımdan diyorsun yani!!! " Eylül ramak kalmış, delirecekti.
"Ne alakası var ya?! "
"Çok alakası var! "
"Normal olarak otellerde kalmaktan hoşlanmıyorum biliyorsun "
"İzmir'in yarısını alacak paran var başka ev mi alamıyorsun?! Ayrıca, limanda demirli koca bir teknen var, orda kal! Olmadı kuzeninin on site dairesi var! Var oğlu var ama itirazına bak! " Eylül'ün gözleri öfkeden ateş saçarken Galip gülmeye başladı.
"Gülme! " diye kızdı Eylül. Galip, "Ev değil ada alacağım ikimize özel. Bizden başka kimse olmayacak " dedi.
"Artık ne kadar kırığın, çıkığın varsa ada almaktan başka kurtuluş yolu bulamıyorsun " dedi Eylül burnundan solurken. Çatık kaşlarıyla Galip'e bakmaya devam ederken kolları arasından çıkıp yatağa yattı. Az sonra Galip'te üzerini değiştirip yanına uzandı ama Eylül onunla konuşmamaya kararlıydı.
Sabah herkes bir kargaşayla uyandı. Filiz ile annesinin akşam evine gitmesine izin vermemişti Taner'in annesi Melek. Filiz'in annesi sabah erkenden eve gitmişti yarın ki kına gecesi hazırlıkları için. Eve hırsız girdiğini anlamasıyla soluğu tekrar dünürlerinin yanında almıştı. Kadıncağızın elleri, ayakları titriyordu korkudan. Herkes telaştan birbirine girmişti. Haberi olan gençler "Cana geleceğine mala gelsin " den dem vurarak ortalığı sakinleştirmeye çalışıyordu. Haberi alan Filiz telaşla Taner'in yanında bitti.
Taner binbir söz ve teselli ile Filiz'i sakinleştirirken işine ortak ettiği kuzenleri de ona destek çıkarak ortalığı epey sakinleştirmişti. Filiz'in moralinin düzelmesi için Taner onu alışverişe götürmüş sıfırdan dolap dizmişti ona. |
0% |