Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Ertesi gün kına gecesi hazırlıkları bitirilmiş vakit gelip çatmıştı. Tüm hanımlar kına gecesinin organize edildiği mekana gitmeye hazırlardı. Taner'in sağdıçları olan kuzenleri gelinin duvağını çalmak için kapıyı tutmuşlardı. Eğlenceli bir adetleri vardı. Gelinin kayınvalidesi ve kayınpederi ile pazarlık yapılırdı istediklerini almak için, sağdıçların istediklerini vermezlerse gelinin duvağını çalarlardı ve geri onlara satarlardı. Üstüne birde damadı kına gecesine getirmezlerdi.

 

Aslı heyecanla yengesine seslendi.

 

"Melek Anne sağdıçlar pazarlığa gelmiş! " dedi. Melek yanında elinde oklava olan Gülfem ile kapıya geldi. Tüm hanımlar onları izliyordu.

 

"Söyleyin bakalım gençler ne istiyorsunuz? " diye sordu Melek. Baş sağdıç olan Hazar, "Vallaha çok şey istiyoruz yengem " dedi. Melek gülerek, "Her birinize bir tavuk vereyim " dedi. Çünkü pazarlık tavukla başlardı. Hazar gülerek cevap verdi.

 

"Tavuk bize yetmez "

 

"Horoz vereyim "

 

"Horozda bize yetmez "

 

"O zaman para vereyim "

 

"Yok biz para da istemeyiz " diyen Hazar güldü. Gülfem araya girerek, "Ahmet Abi'mi çağırın sağdıçlar para kabul etmiyor " diyerek elindeki oklavayı tehditkâr bir şekilde gösterdi. Taner'in babası vefat ettiği için pazarlık amcasının göreviydi. Kapya gelen Ahmet, "Ne isterseniz kabulum gençler " dedi.

 

"Sofra isteriz amca. Kuzu çevirme, kızılcık şerbeti ve tabi ki baklava " diyen Hazar arkasındaki kuzenlerine döndü. "Başka bir şey isteyen? " diye sordu. Kim ne istiyorsa söyledi. Ahmet, "Sofranız Rasim'in yerinde hazır, size afiyet olsun " dedi.

 

"Allah şerefini artırsın amcam, biz istediğimizi aldık akşama damadı getiririz " diyerek güldü Hazar. Gülfem,

 

"Oklavayı yanımda getiriyorum hele sıkıyorsa getirmeyin sağlam bir dayak yersiniz benden " diyerek tahdit etti yeğenlerini gitmeden önce. İstediklerini alan gençler toplanıp eğlenmeye gittiler.

 

Oldukça güzel geçen kına gecesinin ardından herkes çok yorulmuştu. Hanımlar tüm gün oynamış kurtlarını dökmüşlerdi. Erkekler ise yemiş, içmiş eğlenmiş gecenin sonunda hanımlara katılmışlardı. Şimdi ise herkes bir an önce uyumanın derdindeydi.

 

Eylül kendini yatağa bırakıp, "Ayaklarım... " diye sızlandı. Giydiği topuklu ayakkabılar ayağını mahvetmişti. Az sonra arkasından odaya giren Galip'te yanına oturarak gözlerini ona dikti. Oldukça yorgun görünen Eylül'ü kendisiyle birlikte yatağa yatırarak sarıldı. Eylül hâlâ tavır yapsada fazla abartmıyordu. Bir kaç dakika sonra Eylül uykuya teslim olmuştu bile. Galip gülümseyerek saçlarını okşadı. O da çok yorgundu, göğsünde uyuyan Eylül ile birlikte gözlerini kapattı.

 

Sabah erkenden herkes ayaklanmıştı yine. Bugün büyük gündü. O tatlı heyecana karışan bir heyecan daha vardı. Eylül'ün gözle görülür bir şekilde kilo almış olması kayınvalidesinin aklına acaba hamile olabilir mi sorusunu getiriyordu.

 

Candan oğlunu kenara çekmiş soru yağmuruna tutmuştu. Galip adeta isyan edercesine, " Sen bu sorularını neden gidip Eylül'e sormuyorsun da bana soruyorsun anne? Ben nerden bileyim hamile mi değil mi! "

 

"Sana soranda kabahat zaten! Çekil şuradan! " diyerek geçip gitti Candan. Akşam ki nikah yemeği için herkes bir şeyler yapıyordu. Candan, Melek'e yaklaşarak, "Abla, etleri Eylül yapsın o güzel yapar " dedi. Melek, Candan'ın amacanı anlamasada "Tamam " diyerek onay verdi.

 

"Eylül bak kızım buraya " diye seslendi Candan.

 

"Efendim anne " dedi yanına gelen Eylül.

 

"Sen etleri yap kızım, güzel yaparsın sen " dedi Candan. Eylül itiraz etmeden, "Peki " diyerek ocağın başına geçti. Candan'ın gözü sürekli Eylül'ün üzerindeydi belki bir ihtimal etin kokusundan midesi bulanır umuduyla. Ama umduğu gibi olmamıştı.

Nihayet yemek tamamdı. Şimdi herkesin hazırlanma zamanıydı.

 

Eylül'ün düğün kıyafetini Galip bizzat kendisi almıştı. Eylül de çok beğenmişti. Lâcivert renk Eylül'e fazlaca yakışmıştı. Galip'in lâcivert takım elbisesiyle çok güzel bir çift olmuşlardı. Galip gözlerini bir an olsun üzerinden ayıramıyordu. Günlerdir Eylül sürekli tavır yapıyor öpmesine bile izin vermiyordu. Şu an güzelliğiyle gözlerinin içinde parıldıyordu.

 

Filiz ile Taner'in salona teşrif etmeleriyle ortalık şenlenmişti. Filiz Eylül'e,

 

"Bugün benim düğünüm bu kadar güzel olmaya utanmıyor musun? " dedi gülerek. Eylül ona sarılarak, "Kimse senin kadar güzel olamaz " dedi. Ayak üstü az sohbetin ardından gelen nikâh memuru ile nikahları kıyılmıştı ve ardından alkış tufanı kopmuştu. Az sonra herkes dansa kalkarken Galip, Eylül'ün elinden tutarak onu dansa kaldırdı. Eylül bir taraftan gözlerini gözlerinden ayıramıyorken diğer yandan da düğüne gelmiş olan Yasemin ile de deliriyordu. Galip dans bahanesiyle Eylül'ü kalabalıktan uzaklaştırdı. Eylül anlasada pek ses çıkarmadan kocasına eşlik etti. Galip kalabalıktan koptuktan sonra elinden tuttuğu Eylül'ü gelin odasına doğru götürdü.

 

Eylül,

 

"Sen yine ne karıştırıyorsun? " diye sormasıyla Galip gelin odasının kapısını açarak içeriyi kontrol etti. Kimse yoktu. Galip gülümseyerek Eylül ile birlikte içeri girip kapıyı kilitledi. Eylül şaşkınlıkla bakarken, "Ne yapıyorsun sen? " diye sormasıyla Galip onu kapıya yaslayarak gözlerini gözlerine dikti.

 

"Sence...? " diye imalı bir karşılıkla ceketinin cebindeki mendili alıp Eylül'ün rujunu sildi. "Artık barış imzalamanın zamanı gelmedi mi Göğümün Mavisi? " diyerek sildiği dudaklarını öpmeye başladı. Bir kaç dakika sonra Galip'in niyeti daha ileri gitmek olunca Eylül onu geriye doğru iterek, "Saçmalama kamera falan vardır! " dedi endişeyle.

 

"Hiçbir şey yok merak etme " diyen Galip'in durmaya niyeti yoktu. Eylül'ün tüm itiraz ve karşı koymaları nihayet sonuç vermişti.

 

"Ne yapıyorsun sen ya?! Utanma denen şey nedir bilmez misin sen be adam? Burda olacak şey mi rezil herif! " dedi Eylül. Galip'in çok umurunda değildi mekân.

 

"Bu gece teknede kalacağız " dedi Eylül'ü sıkıştırmaya devam ederken.

 

"Sen harbiden utanmaz bir adamsın! İnsanlar neden teknede kaldığımızı anlamayacak mı? "

 

"Anlasınlar ne olacak, bilmedikleri şey mi! "

 

"Gerçekten sana inanamıyorum! "

 

"Bende bu kadar güzel olmana inanamıyorum "

 

"Çekil şurdan kandıramazsın beni "

 

"Seni kandırmaya ihtiyacım yok ki. Bu gece teknede kalacağız, yarın sabahta limandan Taner ile Filiz'i yolcu ederiz "

 

"Sen varya çok adi bir adamsın! Ayrıca utanmaz ve zorbasın "

 

"Bana bilmediğim bir şey söyle Göğümün Mavisi "

 

"Çekil! " dedi Eylül kızgın gözlerle bakarak Galip'i iterken. "Makyajımıda bozdun hep, işin yoksa baştan yap " diye söylendi aynanın karşısına geçerek. Galip büyük bir zevkle onu izlerken Eylül makyajını yeniledi. Eylül dönüp onu izleyen kocasına gülümseyerek baktı.

 

"Niye öyle bakıyorsun? " diye sordu.

 

"Bazen gözlerimi senden ayırmaya korkuyorum. Sanki gözlerimi bir an kapatsam yok olacakmışsın, hiç olmamışsın gibi korkuyorum. Ölümden bile korkmayan ben senin gerçek olmama ihtimaline beş saniye dahi dayanamıyorum. O kadar güzelsin ki seninle uyandığım her sabaha rüya olmadığı için şükrediyorum " Galip her gün yeniden ve daha fazla Eylül'e aşık olup bağlandığının farkındaydı. En büyük korkusu Eylül'ü kaybetmekti. Eylül'ün olamama ihtimaline aklını kaçırıyordu.

 

Eylül oturduğu sandalyeden kalkarak Galip'in karşısına geçti.

 

"Ben burdayım ve hiçbir yere gitmeye de niyetim yok. Ben seninim, sende benimsin. " dedi Eylül başını göğsüne yaslayarak. Galip onu göğsüne saklamak istercesine sarıldı. Az sonra ikisi el ele gülümseyerek odadan çıkıp az önce terkettikleri kalabalığa karıştılar.

 

Bir süre sonra Eylül, Aslı'nın ortalıkta olmadığını farketti. Epey bir meraklı arayışın ardından düğün alanının kuytu bir köşesinde Aslı'yı buldu. Ağlamaktan perişan olmuştu. Eylül endişeyle sarıldı ona.

 

"Ne oldu, neden böyle ağlıyorsun? " Aslı ağlamaktan konuşamıyordu bile. "Biri sana bir şey mi dedi, bir şey mi yaptı? " Eylül'ün endişesi her saniye büyüyordu. Aslı'dan bir cevap alamayan Eylül, "Dur abini çağırayım o gelsin " demesiyle Aslı, "Dur! Sakın abimi çağırma! " diye atıldı anlayışları arasında.

 

"Artık ne olduğunu anlatacak mısın? " Eylül diktiği gözleriyle Aslı'nın konuşmasını beklerken, Aslı burnunu çekip konuşmaya başladı.

 

"Yelda Teyze, Selçuk'u evlendirmek için birini bulmuş. Selçuk itiraz etmemiş bu kez. Annesi düğün planları yapıyor "

 

"Siz ikiniz birbirinizin yüzüne bile bakmıyorsunuz! Nasıl bu kadar yandın sen? "

 

"Aslında o iş başka. Biz Selçuk'la bir ara birlikteydik, abimle aralarındaki yakın arkadaş hukukundan dolayı birlikte gidip abimle konuşacaktık. Sonra Hakan, Arzu'yu kaçırınca abimin çevresindeki herkese karşı güveni sarsıldı. Selçuk abimi yalnız bırakamyacağı için bizden vazgeçti. Abimin iyi olabilmesi için kabullendim ama onu sevmekten hiç vazgeçmedim. Onunda beni hâlâ sevdiğini biliyorum ve bu kez Selçuk annesi için kendinden vazgeçiyor. Ama benin elimden hiçbir şey gelmiyor " Aslı'nın ağlaması tekrar şiddetlenirken Eylül ona sıkıca sarıldı.

 

Aslı'yı sakinleştirerek makyajını yenileyen Eylül onu yalnız bırakmıyordu. Aslı da elinden geldiğince kimseye bir şey farkettirmemeye çalışıyordu. Düğünün sonu gelirken ailenin tamamı nikah için evde toplandı.

 

Ailedeki herkesin nikahını kıyan Haşmet Taner ile Filiz'in de nikahını kıydı. Ardından nikah yemeğine dualar eşlik etti. Daha sonra yeni evli çift ailenin her işinde eli olan Gülfem'e emanet edilerek bundan sonra yaşayacakları evlerine yolcu edildi. Herkes odalarına çekilirken Galip fırsattan istifade Eylül'ü alarak evden ayrıldı.

 

Günlerdir hasret kaldığı sevdiğine özlemini giderdi Galip. Eylül artık onunla konuşabilirdi. Galip'in göğsünde yatan Eylül,

 

"Galip " dedi usulca. "Seninle bir şey konuşmak istiyorum "

 

"Söyle güzelim seni dinliyorum "

 

"Kızmadan beni sonuna kadar dinleyeceğine ve bir şey yapmayacağına söz ver önce "

 

"Belli ki kızacağım bir şey söyleyeceksin "

 

"Aslında daha iyisi olamazdı bence. Ama önce söz ver yoksa söylemem "

 

"Bak sen... iyi söz "

 

"Sözünden caymak yok ama "

 

"Ben verdiği sözden caymam anlat artık "

 

"Konu Aslı " Galip başını kaldırıp çatılan kaşlarıyla Eylül'e baktı.

 

"Ne olmuş Aslı'ya?! "

 

"Hemen heyheylenme bir şey olmamış sadece kara sevdaya tutulmuş "

 

"Kime?!!! "

 

"Yeni değil sevdası. Yıllardır kardeşin gözünün önünde erirken hiç mi farketmedin? "

 

"Farketmiş olsam canının yanmasına izin verir miydim? "

 

"Birbirlerini çok sevmişler, seninle konuşacaklarmış ama Hakan'ın yaptığından sonra herkese olan güveninin sarsılmasıyla senin yanında olmak için birbirlerinden vazgeçmişler. Kardeşin ve kardeşim dediğin adam senin için sevdasından vazgeçmiş. Ama ikiside hâlâ birbirlerini çok seviyor. İkiside senin için birbirlerinden uzak duruyor "

 

"Kim? "

 

"Kan bağı olmayan tek dostun " Galip, Selçuk olduğunu anlayınca Eylül devam etti. "Evet Selçuk. Annesi evlenmesi için birini bulmuş Aslı perişan bir halde. İkisinin çektiği acı yeter değil mi? Bizi düşün, yıllarca bakışlarımızın bile birbirine değmediğini düşün, nasıl yaşayabilirdin? Birde zorla bir başkasıyla olma fikri kendi adıma söyleyeyim ben ölürdüm. Sen yaşayabilir miydin böyle bir durumda? Aslı'yı emanet edebileceğin daha iyi, daha güvenebileceğin biri var mı? Bence yok. Kardeşlerinin daha fazla acı çekmesine izin verme, onlar için yapabileceğin en iyi şeyi yap. İkisinede yazık, artık haberin de var, vebalini taşıyamazsın "

 

Galip derin bir nefes alarak gözlerini tavana dikti. Eylül yüzünü boynuna gömerek gözlerini kapattı. Bir kaç dakika sonra Eylül uyurken Galip sabaha kadar gözünü kıpmadan düşünmüştü.

 

Sabah limanda ikisi yeni evli çifti karşılamıştı. Yola çıkmadan önce birlikte bir kahve içmek için Galip ile Eylül'ün yanına geçtiler. Hal hatır faslından sonra Eylül kahve yapmak için kalkarken Filiz'de ona eşlik etti. İkisi mutfağa geçerken Eylül, "Nasıldı ilk geceniz? " diye sordu gülerek. Filiz'de gülerken, "Güzeldi ama yıllardır tanıdığım adamın içinden bir hayvan çıkmasını beklemiyordum sadece " dedi. Eylül gülerek ona döndü.

 

"Nasıl olsa kaçarın yok eğlenmeye bak "

 

"Eşekten düşmüşün halinden eşekten düşen anlar diyorsun yani "

 

"Doğal olarak, benimde koynumda var öyle bir hayvan " ikisi gülüşmeye devam ederken, "Nereleri gezeceksiniz? " diye sordu Eylül. Filiz derin bir nefes alarak cevap verdi.

 

"Bütün Ege ve Akdeniz'i gezmeyi düşünüyoruz "

 

"Güzel plan, keyfini çıkarın "

 

"Öyle yapacağım zaten. Uzunca bir tatile ihtiyacım vardı zaten "

 

"Ne kadar tatil yapmayı düşünüyorsunuz? "

 

"Bir ay kadar düşünüyorum ben ama Taner daha da uzatabilirim diyor "

 

"Sadece teknede tıkılmayın, gittiğiniz yerlerde bol bol gezin dolaşın bizede fotoğraf atmayı unutmayın "

 

"İnşallah! " dedi Filiz gülümseyerek. Eylül pişen kahveyi fincanlara doldurdu. Ardından oturan eşlerinin yanına geçtiler.

 

Güzel bir sohbetin ardından Filiz ile Taner planladıkları bir aylık balayı tatili için ayaklandılar. Eylül ile Galip'te onlara eşlik etti.

 

İki yeni çifti yolcu ettikten sonra babasının aramasıyla Galip, Eylül'ü alarak amcasının evine gitti. İstanbul'a dönecek olan Selçuk'la kapıda karşılaşmalarıyla Galip, Selçuk'un çenesine sert bir yumruk attı. Eylül küçük bir çığlıkla yerinden sıçrarken Selçuk anlamayan gözlerle baktı çenesini tutarak.

 

"Ne yapıyorsun?! " diye sordu Selçuk. Galip öfkeli gözlerle bakarken, "Tahir Amca babamla münasip bir şekilde konuşsun, çok uzatmadan gelip Aslı'yı istesin " dedi. Selçuk şok olmuş bir şekilde bakarken Galip başka hiçbir şey demeden apartmana girdi.

 

Eylül gülümseyerek, "Gözünüz aydın " dedi. Selçuk hâlâ duyduğuna inanamıyorken Eylül'e döndü.

 

"Gelip Aslı'yı istesin mi dedi, ben mi yanlış duydum? " diye sordu. Eylül küçük bir kahkaha attı.

 

"Doğru duydun enişte " diyen Eylül gülerek Galip'in peşinden koştu. Yetiştiği Galip ile asansörle yukarı çıktı. Eylül'ün hızlı hızlı çaldığı kapıyı Aslı açtı. Galip kardeşine sıkıca sarılırken Aslı nedenini anlamasada abisine karşılık verdi.

 

"Babam nerde? " diye sordu Galip. Aslı, "Amcam ve dayımla birlikte salondalar " dedi. Galip salona geçerken Eylül, Aslı'nın elinden tutarak mutfağa çekiştirdi.

 

"Gözün aydın Aslıcığım evleniyorsun! " dedi Eylül. Aslı donakaldı bir anlık.

 

"Anlamadım? " diye sordu. "Evleniyorsun ne demek?! "

 

"Az önce abin Selçuk'un çenesini kırıyordu az daha. Baban gelsin kardeşimi istesin dedi. O da senin gibi alık alık baktı böyle. "

 

"Selçuk, abimle mi konuştu? "

 

"Hayır, ben konuştum "

 

"Abim ne dedi? Kızmadı mı? "

 

"Bir şey yapmayacağına söz verdirdim. O da en çok Selçuk'a yumruk attı o kadar "

 

"Allah'ım inanamıyorum! " Aslı sevinirken Galip morali epey bozulmuş bir şekilde mutfağın kapısında göründü. Eylül yüz şeklinden anlamıştı ki bir sorun vardı. Eylül yerinden kalkarak, " Bir şey mi oldu? " diye sordu. Galip, "İstanbul'a gidiyoruz ikimiz " dedi.

 

"Neden? Antep'e dönecektik hani yarın? "

 

"Baban biraz rahatsızmış o yüzden gidiyoruz " Eylül yutkunarak bakarken bir an dengesini kaybetti. Galip hemen Eylül'ü tutarken Eylül zor konuştu.

 

"Biraz işi değil yüzünün hali, ne oldu babama? Galip lütfen bana doğruyu söyle bir şey mi oldu ona? Lütfen! "

 

"Kanser tehşisi koymuş doktorlar " yer kabuğunu çekip almışlardı sanki Eylül'ün ayağının altından. Gözyaşları ardarda dökülmeye başlarken dünya sessizliğe boğulmuştu bir anda.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%