@eelliiffiippeekk
|
Gün geçtikçe Galip'in durumu iyiye gidiyordu. Her kendine geldiğinde Eylül'ü soruyordu. On günün sonunda servise alınacak kadar iyiydi artık.
Galip'i servise alırlarken Eylül de bebeğinin kontrolü için doktorun odasındaydı. Eylül gözünü monitörden ayırmadan bebeğini izlerken bir taraftan da kalp seslerini heyecanla dinliyordu.
Doktor dikkatle izlediği bebeğe gülümseyerek,
"Sanırım yakışıklı bir oğlunuz olacak. " dedi. Eylül erkek olacağının tescili ile gülümseyerek doktora baktı. Kendini farklı duygular içinde bulurken heyecanına birkaç damla gözyaşı eşlik etti.
Eylül muayenesinden sonra doktora teşekkür ederek odasından ayrıldı. Yoğun bakım servisine döndüğünde kimseyi bulamamasıyla içini dolduran bir korkuyla etrafa bakındı. Koridorun başına geldiğinde onu sevinçle karşılayan Aslı ile şaşırdı.
"Abimi servise aldılar Eylül, çok şükür iyi dedi doktor. " Eylül derin bir nefes alarak gözlerini kapattı.
"Kötü bir şey oldu zannettim! "
"Sen ne yaptın? Öğrendin mi? "
"Evet, anneannen yine yanılmadı. "
"Erkek olacak! Bugün ne güzel bir gün, iyi haberlerin hepsi yağıyor sanki çok şükür! "
"Benim halletmem gereken birkaç işim var, daha sonra yine gelirim. "
"Abim seni soruyor, onu görmeyecek misin? "
"İşimi halledeyim ondan sonra. " diyen Eylül çıkışa yürüdü. Hastaneden ayrılarak avukatına gitmek için yola koyuldu.
Duygu, Eylül'ü avukatlık bürosunun yakınlarında bekliyordu. Taksiden inen Eylül'e,
"Ağaç oldum nerde kaldın? " diye sitem etti Duygu. İkisi birlikte yürümeye başlarken kendi aralarında konuşmaya devam ettiler.
"Kontrolüm vardı ya bugün, ondan geçiktim. "
"Erkek mi? "
"Evet. "
"Helâl olsun Şükran Teyze'ye, vallaha yine dediği gibi oldu. "
"Eski ebe ya biliyor işte. "
"Ee avukatta ne işin var? "
"Hakan önceden Galip'in ortağıydı ya evlendiğim zaman Hakan'ın hisselerini bana devrettiler ve Galip'in ortaklarından biri de ben oldum. Boşanınca da benim üzerimde olan yüzde on hissenin karşılığı olarak adıma on sekiz milyar liralık bir para yatırılmış. O parayı iade etmek için avukata gidiyoruz. "
"O para yasal olarak senin zaten, neden iade ediyorsun ki?! "
"Ben, benim hakkım olmayan hiçbir şeyi ne isterim, ne alırım. O para benim değil o yüzden de istemiyorum. Restoranı işlettiğim sürede kazandığım para yeter bana, kimsenin bir kuruşunu dahi istemem. "
"Bu kadar etik olmak zorunda mısın? Doğacak bir çocuğun var, o para senin olmasa da çocuğunun hakkı. "
"Ben çocuğuma yeterim! Çok şükür param var benim, Galip'in tek kuruş parasını istemiyorum. "
"Sen bilirsin Sarı, ben üzerime düşeni yaptım, karar senin. Bu arada sizin şirket bizimkinden büyükmüş ha! "
"Ben artık onlardan değilim ya Duygucuğum! "
"Bir hissedarı senin karnında ya Eylülcüğüm! "
"Aman Duygu sende ya! " dedi Eylül. Duygu gülerek koluna girdi Eylül'ün. İkisi birlikte avukatın ofisine girdi.
Eylül konuyu avukata anlatıp yapılması gereken prosedürleri halletti. Avukat kısa sürede içinde konuyu halledeceğini söylemişti. Ardından Eylül ile Duygu birlikte otele döndü.
Ertesi gün avukatı Eylül'ü arayıp gerekli işlemleri yaptığını iadenin bir imzaya kaldığını söylemişti. Eylül de vakit kaybetmeden avukatın yanına uğrayıp gerekli imzaları atmıştı. Prosedür gereği orda hazır bulunan Galip'in avukatı ne kadar Eylül'ü bunu yapmaması konusunda ikna etmeye çalışsa da Eylül tek kelimesini dinlememişti.
Galip'in avukatı görüşmeden hemen sonra hastaneye gidip durumu Galip'e söylemişti.
Galip'in durumu her geçen gün daha iyiye gidiyorken Eylül'ün kalmak için bir sebebi kalmamıştı. Annesi ile babasın önden gönderip kendisi için de bilet ayarlayan Eylül'ün yapacak son bir şeyi kalmıştı.
Gitmeden önce hastaneye uğrayan Eylül Galip'in odasının önünde kısa bir süreliğine duraksadı. Kapıyı tıkırdatıp içeri girdi. Refakatçi olarak Selçuk kalmıştı Galip'in yanında. Eylül'ü gören Selçuk,
"Ben bir hava alayım. " diyerek dışarı çıkarken Galip gözlerini ayırmadan ona bakıyordu. Sanki dünyanın rengi bir anda değişmişti.
"Otursana, ayakta kalma " dedi Galip. Sanki ikiside yabancılaşmışlardı birbirine. Eylül ondan başka her yere bakıyordu.
"Çok kalmayacağım. Sana bunu vermek için geldim. " dedi ultrason resmini uzatarak. Galip aldığı kağıda bakarken hafif tebessüm etti.
"Bir daha kendine zarar vermeye kalkmadan önce babalık yapmaya zorunlu olduğun bir oğlun olduğu aklına gelsin. "
"Parayı şirkete neden iade ettin? "
"Bana ait olmadığı için. "
"Senin hakkındı o. "
"Senin Hakan'a verip ortak ettiğin, sonra da geri istediğin hisselerin parasıydı o. Biz evliyken zaten senindi, boşandığımızda da senin olanı geri verdim. "
"Sana göre senin olmasada oğlumuzun hakkı değil miydi? "
"Ömrümüz vefa eder mi bilmem ama onun için önce doğması ve reşit olması lazım. O zaman neye hakkı olup olmadığına o karar verir bu şimdinin meselesi değil. Bu konu hakkında tek kelime daha konuşmak istemiyorum. "
"Gidecek misin yine? "
"Evet, bir saat sonraya uçağım var İstanbul'a. Sen artık hayatımın bir parçası olmadığın gibi bende senin hayatının parçası değilim, o yüzden senden ne kadar uzak olsam benim için o kadar iyi olacak. "
"Her şeyim sensin onu ne yapacağız? "
"Kaybetmekte üstüne yok. " diyerek acı bir tebessümle yüzüne baktı Eylül. İkisininde söyleyecek tek sözü kalmamıştı.
Eylül bir kere daha gözyaşlarıyla Galip'i, hastaneyi ve o şehri terketti.
....
Kendine yeni bir düzen kurana kadar birkaç gün Duygu'nun yanında kalmaya karar vermişti Eylül. Annesi ile babası ne kadar ısrar etsede Eylül, Hakan ile Arzu'yu görmek istemediği için gitmemişti.
Eylül kendine yeni bir restoran açma planları üzerinde gece, gündüz çalışıyordu. Çıkardığı plan üzerinde çalışırken telefonunun sesiyle elindeki kağıtları bıraktı. Aslı arıyordu. Açtığı telefonu kulağına koydu. Daha konuşmaya fırsat bulamadan Aslı telaşla konuştu.
"Eylül abim orda mı? " diye sordu. Eylül şaşkınlıkla dondu.
"Abin hastanede değil mi? "
"Dün taburcu oldu, eve getirdik ama bu sabah bir kalktık yok. Telefonunu da açmıyor. "
"Burda değil. "
"Sana da gelmediyse nerde? "
"Bilmiyorum. "
"Olurda sana gelirse haber ver bize lütfen!
"Tamam. "
Eylül sıkıntıyla nefesini üfledi. Baktığı kağıtları olduğu yerde bırakarak ayağa kalktı. Elleri karnında buluşurken başını iki yana salladı.
"Korkma, kendine zarar verecek bir şey yapmaz, sen varsın çünkü. " diye fısıldadı bebeğine. O sırada içeri giren Duygu biraz öfkeli görünüyordu.
"Bil bakalım kapıda kim var? " dedi. Eylül kim olduğunu anlarken sinirle ellerini saçlarının içinden geçirdi.
"Daha dün hastaneden taburcu olmuşken bugün burda mı? Bir ay öncesine kadar doktorlar yaşamasına ihtimal dahi vermiyorken hayatıyla dalga geçiyor! " Eylül çıldıracakmış gibi dolanıp dururken öfkeyle telefonuna uzandı. Birinin gelip Galip'i götürmesi gerekiyordu. Hemen Selçuk'u aradı. Birkaç gün önce Selçuk daha fazla erteleyemeyeceği işlerinini başına dönmüştü.
"Nerdesin Selçuk? "
"Ofisteyim, bir şey mi oldu? "
"Galip burda! "
"Tahmin etmiştim. " Selçuk arabasının anahtarını alıp hızla çıktı.
"Lütfen gelip onu alır mısın? Bu haliyle ayağa kalkması bile doğru değilken, kendine zarar verecek. "
"Konum at hemen geliyorum. "
"Tamam. "
Eylül sonlandırdığı konuşmanın ardından Selçuk'a konum bilgisi yolladı. Duygu başını iki yana sallayarak geçip oturdu.
"Benim nerde olduğumu bildiği sürece asla durmayacak. " diye fısıldadı Eylül.
"Hayır ne yapabilirsin ki? " Duygu sinirle söylenirken Eylül, "Ne gerekiyorsa onu! " diye cevap verdi.
"Yine gideceğim deme. "
"Gideceğim! Hemde hemen yarın. Bu kez nereye gittiğimi sen bile bilmeyeceksin! "
"Yapma Eylül! "
"Başka çare bırakmıyor bana görünüyor musun? "
"Artık sana hiçbir şey demiyorum! "
"Gönül koyma ne olur, yapamıyorum sende görüyorsun. "
"Yarın öbür gün doğum var o zaman ne olacak? "
"O zaman yine sen yanımda olacaksın. "
"Ben niye bilmiyormuşum gittiğin yeri? "
"Ben bile bilmiyorum ki nereye gideceğimi. "
"Öyle nasıl olacak peki? "
"Bir şekilde halledeceğim, o zaman sana haber veririm. " Duygu pek istekli olmasada kabullenmekten başka çaresi yoktu.
Eylül'ün sabırsızlıkla beklediği Selçuk nihayet gelip zor ikna ettiği Galip'i götürmüştü. Ama Galip'in hesaba katmadığı Eylül'ün gitme plânlarıydı.
Bütün gece gözünü kırpmadan düşünen Eylül sabaha karşı kalkıp topladığı bavuluyla taksi çağırdı. Duygu'yla vedalaşıp evden ayrıldı.
Otogara gitmeden önce atmden onu uzun süre idare edecek bir miktar para çekip yoluna devam etti. Otogara vardığında hemen kalkmak üzere olan Sinop otobüsüne bilet aldı. Birkaç dakika sonra otobüs hareket etti.
Sinop'a vardığında orda da durmadı. Galip'in onu bir daha bulmasını istemiyordu, o yüzden birkaç kez yer değiştirecekti. Hiç vakit kaybetmeden ordan Samsun'a ordan da Ordu'ya geçti. Uzun yolculuklar onu yormuştu. Birkaç gün dinlenmek için kalacaktı.
Kaldığı otelde sıkılan Eylül dışarı çıkıp hava almak için dolaşmaya başladı. Tatlı küçük bir restoranın camındaki ilan dikkatini çekti. Aşçı arıyorlardı. Burayı sevmişti aslında, kalabilirdi. Bebeğini burda büyütebilirdi. Ani bir kararla gülümseyip restorana girdi. Onu karşılayan kadın,
"Hoş geldiniz, buyrun. " diyerek masa gösterirken Eylül, "Ben aşçı ilanınız için gelmiştim. " dedi. Esmer ve uzun boylu, otuzlu yaşlarının sonunda olan kadın Eylül'ü baştan aşağı süzdü. Çok gençti Eylül. Tavrı birden sevecen bir ablaya dönüştü.
"Aşçılık deneyimin var mı? " diye sordu. Eylül gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı.
"Evet, iki yıla yakın kendi restoranımı işlettim. Ayrıca Güneydoğu'nun en büyük gastronomi kuruluşlarından birinden dereceyle mezun oldum. "
"Maşallah! Nerelisin? "
"Aslen Malatya'lıyım ama İstanbul'da doğdum, büyüdüm. "
"Biraz zorlasak hemşeri çıkacağız yakın düştük, bende Erzurum'luyum ama laz geliniyim. " diyerek güldü. "İşe alındın, Allah utandırmasın! "
"Kararınızı etkileyebilecek bir durumum var, dört aylık hamileyim. "
"Allah bağışlasın! Hamile olman sana sorun çıkarmayacaksa benim için bir problem yok, bende anneyim halinden anlarım. "
"Teşekkür ederim. Ne zaman başlamamı istersiniz? "
"İşin yoksa şimdi geç başla, varsa da yarın sabah gel başla. "
"Hayır, hiçbir işim yok benim için de alıştırma olur. "
"Gel o zaman sana mutfağı göstereyim. Bu arada adın ne, tanışamadık. " ikisi birlikte yürürken konuşmaya devam ettiler.
"Adım Eylül. "
"Adında güzelmiş, bende Nesibe."
"Memnun oldum. " Eylül mutfakta göz gezdirdi. Küçük ama güzel bir yerdi.
"Şimdi sana buranın düzeni ile ilgili bilgi vereyim biraz. Burası öğle ve akşamları çok kalabalık olur, biraz zorlayabilir seni baştan söyleyeyim. Mutfakta ikimiz olacağız ama aşçı değilim ancak sana yardım edebilirim. Oğlum ile kızım servislere bakar eşim de hesaplara bakar. Yani anlayacağın ailecek çalışıyoruz burda. "
"Anladım. "
Eylül yeni ve ilk patronuyla günün menüsünden başlayarak çalışmaya başladılar. Nesibe pek Eylül'ün işine karışmadan yardımcı oluyordu.
Kısa sürede Nesibe ile Eylül kaynaşıp sohbet etmeye başlamışlardı bile.
Az sonra mutfağa alışverişten dönen ailenin diğer üyeleri girdi. Eylül'ü şaşkınlıkla karşılamışlardı. Nesibe anne olmanın verdiği bir anaçlıkla açıklama yaptı.
"Yeni aşçımız Eylül. Eylül'cüğüm Bu gördüğün odun eşim Savaş, yanındaki oğlum Hamza, bu da kızım Meryem. Bir tane de evde var en küçüğü Zeynep, ona kayınvalidem bakıyor, ama dayanamazlar az sonra buraya damlarlar tanışırsın. " dedi gülerek. Kısa süren tanışma faslından sonra herkes işinin başına geçti.
Eylül herkesten uzak ve habersiz kendine yeni bir hayatın temellerini atmıştı. Yeni hayatı ona iyi gelmişti. Yolu iyi insanlarla kesişmişti. Aradan geçen günlerde herkes Eylül'ü çok sevmiş, aile samimiyetiyle sahiplenmişlerdi. Ailesi gibi sahip çıkıyorlardı ona. Eylül'ün bebeğini sanki kendi çocuklarını bekler gibi heyecanla bekliyorlardı. Özellikle Meryem ile Zeynep büyük sabırsızlıkla bekliyorlardı bebeği.
Özlemleri artsada sessiz, sakin, huzurlu ve mutluydu Eylül. Bir artı bir küçük, huzurlu bir evi vardı. İşine yakındı. Severek yaptığı bir işi, umutla beklediği bebeği vardı.
Diğer yanda Galip yaptığı kazadan ceza almış, ceza evine girmişti. Çarptığı arabadaki iki kişide avukattı. Galip'in kazayı göz göre göre yaptığını mobese kameralarından ispatlamış ceza almasını sağlamışlardı. Galip bu sebepten iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. |
0% |