Yeni Üyelik
51.
Bölüm

50. Bölüm

@eelliiffiippeekk

İki gün olmuştu. Alparslan'ın Eylül'süz geçen iki günü dolmuştu. Alparslan ne yaparsa yapsın ulaşamıyordu ona. Duygu kapıya gelen Alparslan'ı bir kere daha geri çevirmişti. Eylül kendini konuşmak için hazır hissetmiyordu. Alparslan ise Eylül'ü incittiğini düşünerek kahroluyordu.

 

O gece Eylül, Rüzgar'ı alıp kendini sokağa atmıştı. Öyle ki telefonu dışında tek bir eşyasını alamamıştı, hatta evinin anahtarını bile almayı düşünememişti. Daha sonra Duygu, Eylül'ün eşyalarını almaya gittiğinde Alparslan tek bir eşyasını dahi vermemişti. Ne yaparsa yapsın Eylül'ü geri getirmeye kararlıydı.

 

Duygu, Eylül'ün yanına oturarak konuştu.

 

"Bir kere daha Alparslan'ı göndermeyi başardım. Ama bir dahakine kapıyı kırarak içeri gireceğine emin olabilirsin. Şimdi ne yapacağına karar versen iyi olacak çünkü akşam yine gelecekmiş ve seninle konuşmadan da gitmeyecekmiş. Hatta akşam geldiğimde almadan gitmeyeceğim dedi. "

 

"Haklı çıkmandan nefret ediyorum. "

 

"Beni dinlemediğinde olanlardan da nefret ediyorsun ama. "

 

"Yine başlama Duygu ne olursun! "

 

"Vallahi başlarım kimse de tutamaz beni, Alparslan mum olmuş mum! Ya öyle bir yalvarışı vardı ki aferin benim Sarı'ma dedim içimden. "

 

"Bilerek yapmışım gibi konuşma lütfen. "

 

"Bilerek yapmadın ama bilerek devam edebilirsin. "

 

"Saçmalama Duygu öyle bir şey olmayacak! "

 

"Asıl sen saçmalama Eylül çokta güzel olur! Yeni bir hayat kur kendine, mutlu ol yeniden. Hayatını heba etmene dayanamıyorum, al işte fırsat. "

 

"Benim mutluluk hikâyem ancak kelebek ömrü kadar olur, denemeye bile gerek yok. "

 

"Delinin zoruna bak! O niyeymiş? Bir kere mutsuz oldun diye hep aynı şey olacak değil ya! Nerden biliyorsun Alparslan ile mutlu olmayacağını, belki çok mutlu olacaksınız. "

 

"Yapma Duygu davul bile dengi dengine. "

 

"O ne demek öyle? "

 

"Ben evlenmiş, boşanmış, çocuklu bir kadınım; ayrıca ben sadece bir aşçıyım o iş adamı daha ne olsun? "

 

"Şu an çok ciddi saçmalıyorsun! "

 

"Saçmalamıyorum! Çevresindeki insanlar belli, düşünceleri, bakış açıları, statüleri sende gayet iyi biliyorsun bunları. O şatafatın, yapmacıklığın, çıkarlar üzerine kurulu arkadaşlıkların içinde ayrık otu gibi dururum ve asla kabul görmem. Bir yerden sonra o az önce kapıda yalvaran adam da beni aynı görmeye başlar. "

 

"Galip'in daha büyük bir serveti varken bunları yaşamadın da Alparslan'la mı yaşayacaksın? "

 

"Galip'in de, ailesinin de insanları statülere ayırmak gibi alışkanlıkları yoktu. Onlar için insan parayla ölçülmüyordu. " Duygu da Eylül'ün söylediklerinde doğruluk payı olduğunu biliyordu.

 

O sırada çalan kapıya Duygu yerinden kalkarak hızlı adımlarla yürüdü. Gelen Derya'ydı. Derya zoraki bir tebessümle baktı Eylül'e. Duygu her zaman ki neşesinin aksine durgun bir şekilde ablasına,

 

"Hoş geldin. " dedi. Eylül'ün az önce söylediği gerçekler keyfini kaçırmıştı. Derya başını sallayarak oturdu. Derya birkaç dakikalık sessizliğin ardından Eylül'e dönerek,

 

"İlaçlarını aksatmadan içiyor musun? " diye sordu. Eylül başını salladı sadece gözleri boşluğa düşmüşken. Yine bir sessizlik hükümran oldu salona, Derya söylemek istediklerini nasıl Eylül'ü kırmadan doğru anlatabilmenin muhasarasına düşmüştü.

 

"Eylül, " dedi zoraki. "Alparslan ile aranızda olanları biliyorum. Alparslan'ın niyeti seni kırmak, incitmek değildi. N'olur kızma ona! O daha önce hiç aşık olmadı, o yüzden nasıl anlatacağını bilmiyor duygularını. "

 

Duygu,

 

"Farkettik onu. " dedi alaycı bir tavırla. "Onunki bir heves mi yoksa gerçekten seviyor mu Eylül'ü? "

 

"Gerçekten çok seviyor hemde aylardır. Eylül'ü incitmekten o kadar korkuyordu ki nasıl anlatacağını bilmiyordu. Ben onun ilk defa çaresiz kaldığını gördüm. İlk defa durulduğunu, ilk defa gözlerinin içinin parıldadığını gördüm. " Eylül duyduklarından her geçen saniye daha fazla rahatsız oluyordu.

 

O sırada Duygu gülmeye başladı. Başını iki yana sallaya sallaya gülmeye devam etti. Derya daha fazla kardeşinin gülmelerine dayanamadı.

 

"Çok mu komik Duygu Alparslan aşık olamaz mı? " diye çıkıştı çattığı kaşlarıyla. Duygu derin derin nefesler alarak yaşaran gözlerini sildi.

 

"Ya Rabbi şükür. " diyerek ablasına döndü. "Elbette aşık olabilir ama ne bileyim söz konusu Alparslan olunca komik duruyor, tanıyoruz yani. "

 

"Benim hayatımda oğlumdan başkasına yer yok, olmayacakta! Ne Alparslan Bey, ne de başka biri!" Eylül'ün söyledikleriyle Derya umutsuzca omuzlarını düşürdü.

 

"Eylül, lütfen hemen kestirip atma, en azından Alparslan ile konuşmadan böyle kestirip atma. "

 

"Konuşacak bir şeyim olduğunu sanmıyorum, sadece eşyalarımı almama izin versin yeter. "

 

"Lütfen Eylül... " Eylül daha fazla kalmak istemezken yerinden kalkarak uyuyan Rüzgar'ın yanına çıktı.

 

Derya kardeşine çaresizce bakarken Duygu omuzlarını kaldırıp indirdi.

 

"Haklı olarak kimseyi hayatında istemiyor, ona hak vermiyor değilim ama Alparslan'ın da onun sorun ettiklerini sorun etmeyeceğini de biliyorum. " dedi Duygu nefesini üfleyerek. Derya merakla çevirdi bakışlarını kardeşine.

 

"Neymiş ki onun sorun ettikleri? " diye sordu. Duygu, Eylül ile konuştuklarını ablasına da anlattı.

 

İkisi bir süre bu konu üzerine konştuktan sonra Derya kalkıp giderken Duygu oturmaya devam etti.

 

...

 

Akşam üzeri Duygu'nun ısrarı üzerine Eylül ile Rüzgar'ı da alarak dışarı çıkmışlardı. Sahil boyunca sessiz bir şekilde yürümeye devam ederlerken yorulan Rüzgar oturmak isteyince geçip bir banka oturdular.

 

Eylül derin derin soluduğu temiz havayla gözlerini kapattı. Az sonra gözlerini açtığında karşısında Alparslan duruyordu. Şaşkınlıkla bakakalan Eylül yüzünü çevirip oturduğu yerden ayaklanarak elinden tuttuğu Rüzgar ile birlikte yürümeye başlamasıyla Alparslan yetişip kolundan tuttu.

 

"Eylül! Eylül bir dakika, konuşabilir miyiz? " dedi. Eylül kolunu çekerken Duygu, Rüzgar'ı kucağına alarak, "Biz dondurma alalım. " diyerek oradan uzaklaştı.

 

"Biraz oturur musun lütfen? " diyen Alparslan ile, Eylül çok istemese de geçip oturdu. "Özür dilerim... Asla seni incitmek istemedim. Sana ulaşamadığım her an çok çaresiz kaldım, en son da engel olamadığım kıskançlık duygusuyla da fazla ileri gittim. Her şeyi doğru yapmalıydım. Önce sana karşı hissettiklerimi anlatabilmeliydim, bana vereceğin cevaba göre davranmalıydım gerçekten sana bunu yaşattığım için çok üzgünüm. "

 

"Sizde çok iyi biliyorsunuz ki ben size göre biri değilim, kısa bir süre sonra bunu sizde anlayacaksınız bu yüzden ne kadar çabuk bu tutumunuzdan vazgeçerseniz ikimiz için de o kadar iyi olacaktır. Sevgi zannettiğiniz şey konusunda da yanlış anlamanıza ya da böyle hisetmenize sebep olacak bir şey yaptıysam da özür dilerim; çünkü benim hayatımda oğlumdan başkasına yer yok. Daha fazla diretmenin size bir faydası olmadığı gibi benim kararımı da değiştirmeyecek. O yüzden siz yolunuza bakın ben de kendi yoluma bakayım. "

 

"Hayatında birini istememeni anlayabilirim ama bana göre olmadığını neye göre söyleyebiliyorsun? Benim senden başka yolum yok çünkü Eylül. "

 

"Alparslan Bey lütfen daha fazla zorlamayın. "

 

"Bunu kabul etmiyorum Eylül! Bak! Kim ne der, ne düşünür zerre umurunda değil! Benim umursadığım tek şey sensin! Bir heves değil sana olan hislerim; insan en fazla ne kadar çaresiz kalabilir, sen gittiğinde ben o kadar çaresiz kaldım. İki gündür ne yaşadığımı ben biliyorum. Seni kaybetme korkusu ile sınanırken senin saçının tek teline bir parça zarar geleceğine binlerce kez gözümü kırpmadan ölürdüm. Sen gözlerini açana kadar ben her gün öldüm. Hayatında birini istememe düşüncenle savaşabilirim ama ben sana göre değilim düşüncen beni öldürür. "

 

"Ne kadar erken kabullenip vazgeçerseniz sizin için o kadar iyi olacaktır, bende uğruna savaşabileceğiniz hiçbir şey bulamayacaksınız çünkü. "

 

"Beni tanımıyorsun. " Diyen Alparslan hafif gülümsedi. " Sadece bekle ve birkaç gün içinde neler değiştiğini kendin gör. "

 

Eylül sıkıntıyla başını iki yana salladı.

 

Alparslan,

 

"Ne zaman işine geri dönüyorsun, biliyorsun imzalanmış bir anlaşman var kafana göre işini bırkamazsın. " dedi.

 

Eylül çattığı bakışlarını Alparslan'a çevirdi.

 

"Dönmeyi düşünmüyorum çünkü o anlaşmada başvurduğum girişimcilik projesinden olumlu yanıt almam durumunda işten ayrılma hakkım da vardı. "

 

"O olumlu yanıt aldığın projenin başlama tarihi bir buçuk ay sonra, bu süre zarfında işine devam etmen gerekiyor. "

 

"Evimi satar anlaşma imzaladığım şirketin tazminatını öderim Alparslan Bey! "

 

"Eylül, lütfen işine geri dön! Ne istersen, nasıl istersen tüm şartlarını koşulsuz kabul ediyorum yeter ki geri dön. "

 

"Alparslan Bey lütfen! " Alparslan, Eylül'ün sözünü keserek tekrar konuştu.

 

"Eylül, yemin ederim yaşayamıyorum! Nefes alamıyorum, senin olmadığın bir ev mezardan farksız, hatta benimle konuşma bile ama lütfen işine geri dön. Hayatım alt üst oldu, bir dünya işim birikti, onlarca anlaşmayı askıya aldım çünkü sen olmayınca benim aklım hiçbirini almıyor, hiçbir şey düşünemiyorum. Sadece bileyim evdesin yüzümü görmek zorunda da değilsin, başka hiçbir şeyde istemiyorum sadece eve geri dön o da yeter bana. "

 

"Dönsem bile bir ay sonra zaten işten ayrılacağım.

 

"Olsun sen şimdi dön sonrasına Allah Kerim. " Eylül usulca verdiği nefesiyle denize baktı. "Döneceksin değil mi? " Eylül başını bıkmışçasına iki yana salladı.

 

*******

 

Eylül yaptığı yemeği son kez kontrol ederken Alparslan kapıya dayanmış dakikalardır onu izlyordu. Alparslan'ın vazgeçmek nedir bilmeyen tutumu, Duygu ve Derya'nın ısrarları sonucu Eylül kalan son bir aylık anlaşmasını tamamlamak için işine geri dönmüştü. Bir parçada mecburdu, çünkü elindeki tek varlığı eviydi onuda tazminat ödemek için satmak hiç akıllıca değildi.

 

Alparslan daha fazla orda dikilmeye devam ederse Eylül'e yakalana bilirdi. O yüzden usulca ayrıldı ordan. Zaten annesi oldukça canını sıkmıştı. Eylül haklı çıkmıştı, bu da canını çok fazla sıkıyordu. Şimdi akşama kadar görmeyeceği Eylül'ün hasretine bir şekilde dayanmalıydı.

 

Alparslan'ın Eylül'e olan ilgisini anneside farketmişti. Ve bu gözüne fazlaca batıyordu. Eylül'ün bildiği ve her fırsatta dile getirdi gerçeği Neriman'ın yüzlerine çarpmasına çok az kalmıştı. İlk oğluyla konuşan Neriman Alparslan'ın itirafıyla şok geçirmişti. Ona göre Eylül asla oğluna göre bir eş değildi. Ne yapıp edip Eylül'ü göndermeliydi.

 

Alparslan'ın vazgeçmeyeceğini bilen Neriman rotayı Eylül'e çevirdi. Alparslan'ı vazgeçiremiyorsa Eylülden kurtulmalıydı. Alparslan'ın evden çıktığından emin olduktan sonra Eylül'ün yanına mutfağa geçti. Neriman'ı gören Eylül tebessümle karşıladı onu.

 

"Buyrun Neriman Hanım bir şey mi istemiştiniz? "

 

"İki dakika oturur musun kızım, seninle konuşmak istiyorum. " Eylül konunun ne olduğunu biliyordu. Sandalyeye oturan Neriman'ın karşısına oturdu.

 

"Eylül, kızım seni bu eve geldiğin ilk günden çok sevdim. Hâlâ da benim için o temiz, çalışkan kadınsın ama Alparslan'ın düşündüklerine rızam yok. Asla çalışan patron ilişkisinden değil çalışmana ve işine saygı duyuyorum. Ama sen evlenmiş, boşanmış, çocuklu, dul bir kadınsın. Bu gün Alparslan ile aranızda bunlar sorun değilmiş gibi görünsede ileride canınızı çok acıtacak bir çözümü olmayan sorunlar. Alparslan bekar genç bir adam, sende bulamayacakları aklına dank ettiğinde en çok sen kırılıp dökülürsün. O yüzden çok uzatmadan bitir bu işi. Olmayacak bir hayalin peşinden daha fazla koşmasın oğlum. Beklentiler ne kadar büyük olursa yaralarıda o kadar derin olur. Oğlumu veremeyeceğin beklentilere sokma. Hayat gayesi anlayabiliyorum, daha iyi bir yaşam, daha iyi bir statü ama bu Alparslan ile olmaz. Gençsin, güzelsin hayatına senin dengin olabilecek biri illa girecektir ama o kişi Alparslan değil. "

 

"Oğlunuz ile aramda işveren, işçi ilişkisinden başka hiçbir şey yok içiniz rahat olsun, ayrıca; derdim dediğiniz gibi şeyler olsaydı Eskişehir'in dörtte ikisi üzerine tapulu adamdan boşanmazdım. " diyen Eylül yerinden kalkarak mutfaktan çıktı.

 

Hızlı adımlarla ulaştığı odasında eşyalarını toplayıp aldığı Rüzgar'la birlikte evden ayrıldı. Haklıydı işte! En kısa yoldan Neriman bunu yüzüne çarpmıştı.

 

Loading...
0%