Yeni Üyelik
54.
Bölüm

53. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Serhat'ın halletmesi gereken işlerin hepsi boş gelen mail ile kilitlenmişti. Mailde olması gereken proje taslakları yoktu. Ve konu çok acildi. Iki gündü Alparslan'ın evlilik işiyle uğraştıkları için bir çok işleri aksamıştı. Birlikte çalıştıkları şirketin yöneticilerinden olan Lale'yi aradı.

 

"İyi akşamlar Lale Hanım, bu bana attığınız mailde proje taslakları yok. Onun için sizi rahatsız ettim akşam akşam kusura bakmayın. "

 

"Bir yanlışlık oldu herhalde, ama taslakların olduğu uspyi Duygu Hanım'a vermişti arkadaşlar. Ben kendisine ulaşarak halletmeye çalışayım. "

 

"O halde ben ararım kendisini. "

 

"Peki nasıl isterseniz. "

 

"İyi akşamlar. "

 

"İyi akşamlar. " Serhat aramayı sonlandırarak rehberde Duygu'nun Soğuk Nevale olarak kaydettiği numarasını buldu. Arama butonuna basarak kulağına koydu telefonu. Telefon açılırken Duygu boğuk sesiyle,

 

"Akşam akşam hayırdır? " diye sordu direkt. Serhat devirdiği gözleriyle derince bir nefes aldı.

 

"Lale Hanım'ın asistanının bana attığı elektronik posta boş. Acil bir şekilde bana o taslakları atman lazım. "

 

"Başka emrin! "

 

"Yok! "

 

"Hiç kusura bakma atamam. "

 

"Ne demek atamam? Acil diyorum kızım anlamıyor musun? "

 

"Ödevini son güne bırakan öğrenciler gibisin! Erken baksaydın, söyleseydin, atsaydım. Hazırlanıyorum dışarı çıkacağım, arkadaşım bekliyor. "

 

"Duygu başlatma arkadaşına! Bütün işim kıçını kaldırıp iki dakika bir mesaj atmana bakıyor. "

 

"Atamam çünkü tabletim sirkette! Kıçımı kaldırıp bu saatte sirkete gidemem kusura bakma. Çok istiyorsan git kendin al SERHAT! "

 

"Ya Sabır! Şimdi ben o şirkete gidiyorum sende geleceksin! "

 

"Anlamadım? "

 

"Hemen! "

 

"Sen kendini ne sanıyorsun acaba? Birde emir veriyor. Emredersin paşam! Başka işim yoktu zaten! "

 

"Duygu! Çıldırtma beni işim gücüm var! Sen nazlanacaksın diye dünya kadar iş bekleyecek. Şimdi o lanet olası şirkete gelmezsen bütün anlaşmaları fes ederim babana hesabını sen verirsin zerre kadar da umurumda değil! " diyerek kapattığı telefonu önündeki masaya fırlattı.

 

"Ne lan bu! Ne söylesem inadıma illa bir maraza çıkaracak, dil de papuç kadar. Her şeye de bir cavabı var maşallah! " dedi sinirle gömleğinin bir düğmesini daha açarak. Derin derin soluduğu birkaç nefesin ardından ayağa kalktı. Yanındaki koltukta duran montunu alarak giydi. Bir an ne kadar susadığını farkederken mutfağa yürüdü. Doldurduğu bardaktaki suyu bir kerede kafasına dikerek hızlıca mutfaktan çıktı. Arabasının anahtarını alarak evden ayrıldı. Ama telefonunu almayı unutmuştu. Hızla arabaya binerek çalıştırdı.

 

Çok uzun sürmeyen araba yolculuğu son bulurken durdurduğu arabadan indi. Arabanın ön tarafına geçerek arabaya dayandı. Birkaç dakika sonra öfkeden deliye dönen Duygu'da gelmişti. Hırsla indiği arabanın kapısını tüm gücüyle çarparken öfkeden parlayan gözlerini Serhat'a dikti. Elindeki çantadan giriş kartını aldıktan sonra arabanın kapısını açarak çantasını arabanın içine fırlattı. Bir kere daha arabanın kapısını çarptı.

 

Duygu'nun özenle hazırlandığı çok belliydi. Ama iptal oluş olmasından dolayı deliriyordu. Poposunda biten dar, kırmızı elbisesiyle ne kadar özendiği belliydi, ayakkabılarının uzun topuklarını yere vura vura önden yürüdü sinirle. Serhat eteğinin boyuna dayanamayıp,

 

"Elbisenin yarısını evde mi unuttun? " dedi. Duygu çattığı kaşlarıyla öyle bir bakmıştı ki Serhat'ı bile susturmuştu.

 

Duygu sinirli bir şekilde önden hızlı hızlı yürüyerek giderken Serhat ağır adımlarla onu takip etti. Şirketin kapısındaki güvenik görevlisi şaşkınlıkla baktı Duygu'ya. Bu saatte beklemiyordu tabi doğal olarak.

 

"Duygu Hanım? " Demişti ki görünen Serhat'la birlikte daha da şaşırdı. Duygu sinirli olduğu belli bir tavırla derince bir nefes alarak usulca verdi. Tavrını güvenlik görevlisine karşı yumuşatarak konuştu.

 

"Tabletimi alacağım. " dediğinde adam başını sallayarak kilit sisteminden Duygu'nun ofisinin kilidini açtı. Şirketteki ofis kapıları ototmatik kilit sistemiyle kilitleniyordu.

 

Duygu,

 

"Beş dakikaya çıkarız tekrar kilitlersiniz. " dedi ve yürümeye devam etti. Serhat asansörün önünde dururken Duygu merdivenlere yöneldi. Serhat seslendi.

 

"Kusura bakma yirmi iki katı yürüyerek çıkamam. " Duygu sıktığı dişleri arasında öfkeyle baktı ona.

 

"Ben çıkarım! " Serhat bıkmışlıka baktı ona.

 

"Ciddi misin sen? " Duygu çattığı kaşlarıyla baktı.

 

"Ciddiyim! "

 

"İki saat o topuklularla yukarı çıkmanı bekleyemem. "

 

"Çokta umurumdaydı! "

 

"İki dakikada asansörle çıkarız işte. "

 

"Sen asansörle çık ben merdivenlerden çıkıyorum! " Serhat Duygu'nun klostrofobisi olduğunu biliyordu ama şu an için acelesi vardı ve biraz görmezden geliyordu. En fazla ne olabilirdi ki?

 

"Sen asansörden bu kadar mı çok korkuyorsun? "

 

"Korkmuyorum! "

 

"İyi madem korkmuyorsun iki dakikada çıkarız işte! "

 

"Bilmiyormuş gibi davranma! Ben oranın içinde nefes alamam. "

 

"İnsan normal olarak bile iki dakikadan fazla nefesini tutabilir, bir dakika bile sürmeyecek. Tek değilsin ki bende varım! Bu kadar direteceğine yukarı çıkmış, inmiştik bile. Asansörde geldi hadi, en fazla ne olabilir ki? " diyerek açılan asansörü işaret etti Serhat. Duygu her ne kadar istemesemde Serhat'ın ısrarıyla tereddütle asansöre bindi. Korkuyla yutkunurken Serhat'ta içeri girerek yirmi ikinci kata bastı. İkisi birbiriyle uğraşmakla o kadar meşguldü ki asansörün önüne konulan arıza nedeniyle kullanım dışıdır levhasını görmemişlerdi bile. Asansör kabini kapanırken Duygu korkuyla yutkundu.

 

Serhat,

 

"Korkma az sonra açılacak. " dedi.

 

Duygu sıktığı dişleri arasında,

 

"Korkmuyorum!" dedi. Serhat gülerek devam etti.

 

"Bal gibide korkuyorsun. "

 

"Serhat bilmiyormuş gibi davranma deliriyorum! " Duygu'nun aldığı nefesler sıklaşırken Serhat'ı bir pişmanlık sardı.

 

"Kiminle buluşacaktın sen? " diye sordu biraz olsun Duygu'nun dikkatini dağıtmak istiyordu.

 

"Sana ne! " Duygu saniyeler içinde kan ter içinde kaldı. Serhat gösterge panelinin ışıklarının söndüğünü farkederken aklından geçenin gerçek olmamasını diledi, bunu Duygu'nun farketmemesini umuyordu. Hemen gelmek üzere oldukları katın numarasına bastı ama düğme tutmuyordu. Bir sonraki ve bir sonrakide. Serhat endişeli bakışlarını Duygu'dan kaçırdı, onun daha fazla korkmasını istemiyordu.

 

"Kahretsin! " Diye fısıldadı kendine. "Tamam az kaldı zaten sakin ol. "

 

"Serhat bas şu düğmelerden birine açılsın dayanamayacağım! " diyerek elini göğsüne bastırdı. Serhat biliyordu ki düğmelerin tutmadığını söylerse Duygu kriz geçirirdi.

 

"Derin nefesler al geldik sayılır." dedi endişeyle Duygu'yu izlerken. Duygu boğulacakmış gibi ağzını açarak derin derin nefesler alıyordu. Ve giderek nefesi kesiliyordu. Daha fazla dayanamayarak düğmelerin olduğu panele uzandı. Bastığı hiçbir tuş çalışmazken endişeyle titremeye başladı.

 

"Niye çalışmıyor bunlar? "

 

"Yok bir şey sakin ol, şimdi kapı açılacak. "

 

"Çıkmam lazım! Benim burdan çıkmam lazım! " diye çırpındı. Serhat kollarından tutarak sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Sakin ol bak geldik sayılır, şimdi açılacak kapı! " Asansör çok ağır hareket ediyordu, küçük bir sarsıntıyla dururken Duygu alamadığı nefesler arasında çığlık atmaya başladı. Kapısı açılan asansör kat arasında durmuştu. Duygu arkasındaki demire zor tutundu. Nefes alamıyor, boğuluyordu.

 

Serhat,

 

"Hasiktir!" dedi dişleri arasında.

 

"Serhat çıkar beni burdan! Serhat ne olur çıkar beni burdan... çıkar beni... " Duygu delirmiş gibiydi, sesi bile kesiliyor zor çıkıyordu. Serhat düğmelere basarak asansörü hareket ettirmeye çalışırken Duygu sindiği köşede yere çöktü. Serhat asansörün telefonunu alarak kulağına koydu. Ama kimse cevap vermiyordu. Elini ceketinin iç cebine atarken telefonu yoktu. En son masaya fırlattığını hatırlarken dişlerini sıktı. Duygu'nun daha da fenalaşmaması için sakin kalmaya çalıştı.

 

"Allah kahretsin! " diye söylendi dişleri arasında. Duygu'nun yanına çömeldi.

 

"Duygu sakin ol, Duygu bana bak! Duygu kafanı kaldır bana bak! " Duygu titrerken başını kaldırdı. "Burdan çıkacağız! Söz veriyorum seni burdan çıkaracağım ama sakin ol. Sakin bir şekilde nefes al! " Sehat, Duygu'nun söylediklerini anladığından bile emin değildi.

 

Duygu'nun kulaklarında bir uğultu vardı. Kesik kesik aldığı nefesler arasında gözleri kayıyordu. Serhat'ın sesini uğultulu bir şekilde duyuyordu ama algılayamıyordu. Asansör birden aşağı hızla düşerken Duygu attığı çığlıkla Serhat'a sığındı. Serhat bir taraftan tutunurken bir taraftanda Duygu'yu sıkıca turuyordu. Büyük bir sarsıntıyla kapısı açık asansör dururken çıkabilecekleri kadar bir açıklık kaldı.

 

Serhat, Duygu'yu zoraki ayağa kaldırarak o açıklıktan hızla dışarı çıkardı. Duygu daha fazla dayanamayarak bayılırken Serhat onu tuttu .

 

"Duygu... Duygu... Duygu aç gözlerini! " kendine gelemeyen Duygu'yu kucağına alarak merdivenlere yöneldi. Aşağı indiklerinde güvenlik görevlisi şaşkın bir şekilde baktı ikisine.

 

"Duygu Hanım, iyi mi? " Diye sormasıyla Serhat onlara bağırdı.

 

"O asansörlerden kim sorumluysa arkasına bakmadan bu şehri terketsin! " Güvenlik görevlisi durumu hemen anladı.

 

"Siz bozuk asansöre mi bindiniz efendim? " diye sordu endişeyle.

 

"Ulan madem asansör bozuk bir uyarı koyun! "

 

"Uyarı levhası vardı efendim sanırım siz görmemişsiniz. " Serhat hızlı bir şekilde Duygu'yu arabaya götürdü. Hastaneye götürmek için hızla arabayı çalıştırdı.

 

Bir süre sonra hâlâ titreyen Duygu iç çeker gibi aldığı nefeslerle gözlerini araladı.

 

"Durdur arabayı... durdur. "

 

"Sakin ol hastaneye gidiyoruz. "

 

"Durdur arabayı, durdur şu arabayı nefes almam lazım... " Duygu'nun zor çırpınışlarıyla Serhat arabayı durdurdu. Duygu zor açtığı kapıyla inmeye çalışırken Serhat hemen inip ona yardımcı oldu. Duygu'yu dışarı çıkarıp ayakta tutmaya çalıştı ama Duygu tekrar tekrar düşüyordu. Serhat'ın destek olduğu Duygu zor yürüyebildi biraz ilerideki banka.

 

Serhat Duygu'yu banka oturttuktan sonra koşup arabadan su aldı. Getirdiği suyu Duygu'ya içirdi biraz.

 

"İyi misin? " Diye sordu endişeyle. Duygu hafif başını salladı.

 

"Daha iyiysen hadi hastaneye gidelim. "

 

"Nefes almam lazım. " Diye zor konuştu Duygu. Çenesi kilitlenmiş gibiydi. Serhat yanına oturduğu Duygu'ya pişmanlık ve vicdan azabıyla baktı. Asansöre binmesi için ısrar etmese bunları yaşamayacaktı.

 

"Özür dilerim, Duygu gerçekten çok özür dilerim. Böyle olacağını tahmin bile edemezdim, her gün defalarca kullandığım asansör, gerçekten çok üzgünüm. " Duygu derin derin nefesler aldı tek kelime etmeden. Çıkardığı montunu titreyen Duygu'ya örttü. Duygu bir daha bu kadar yakın olamayacağı Serhat'ın göğsüne yasladı başını. İlk ve son kez ona bu kadar yakın olan Duygu'nun şu yaşadıklarına rağmen hissettiği acıdan habersiz ona sarıldı Serhat.

Loading...
0%