@eelliiffiippeekk
|
Bildiğin tüm gerçekler yerleyeksan olurken ne kadar ayakta durabilirsin? Varlığın, benliğin darmadağın savrulurken kızgın rüzgarlarda ne kadar toparlayabilirsin? Yıktıklarını kendi yığınınla ne kadar inşa edebilirsin?
Alparslan yağmura diktiği gözleriyle bakarken Derya ıslanmış saçları ile içeri girdi.
"Allah'ım hava ne kadar soğuk! Dondum resmen. " diyerek dağılan saçlarını düzeltti. Yanan şöminenin yanına oturarak ısınmaya çalışırken Alparslan'a çevirdi bakışlarını.
"Otursana, ne bakıyorsun öyle? " dedi. Alparslan halsizce oturdu Derya'nın karşısına bitmişcesine. Az sonra öğreneceklerini, ve öğreneceği şeylerin ruhunda yaratacağı depremleri bilemeden inandığı kendi gerçeklerinin ağırlığı altında eziliyordu. "Anlat hadi kaçmak yok söz verdin. "
"Nereden başlayayım bilmiyorum. " dedi gözlerini şöminenin ateşine dikerken. "Bir insan nasıl bu kadar ustaca yalan söyler aklım almıyor. "
"Artık şu yalanın ne olduğunu söyleyecek misin Alparslan? "
"Her şey. Beni sevmesi, yaptıkları her şey yalanmış. Evli ve hamile olduğu halde beni seviyormuş gibi... " kısa bir süre sustu. "... üstelik kocasıyla dolandırıcılık yapıyorlarmış. Tek derdi paraymış. " Derya kocaman açılan gözleriyle baktı.
"Sakın bunlara inanarak Eylül'ü terk ettim deme? " dedi korkuyla.
"Daha ne olsun Derya, daha ne olsun? "
"Alparslan sen ne yaptın? Sen Eylül'ün bunları yapabileceğine nasıl inanırsın? Şizofreni birinin ortaya attığı saçma sapan şeylere inanıpta nasıl mahvettin ikinizi? " Derya çıldırmış gibi bağırırken Alparslan şaşırmış öylece bakakaldı.
"Ne demek bu? " diye sordu yüreğine koca bir korku otururken. Az sonra gerçek olacak o korkunun gerçek olmasından ölesiye korkmuştu.
"Şu demek Alparslan Bey!!! O saydıklarının hepsi Alev denen ruh hastasının düzmeceleriydi! "
"Değil! Hastaneye gittim. Eylül düzenli olarak oraya kontrole gidiyormuş. Ayrıca davayı yürüten polislede görüştüm. O dosyaların gerçek olduğunu teyit ettirdim. Anlaşılan sizide iyi kandırmış. " bir yanı deli gibi inanmak isterken diğer yanı korkudan ölüyordu.
"Ya hâlâ kandırmış diyor! " diyerek iki elini yüzüne kapattı Derya. Ellerini yüzünden çekerek öfkeyle Alparslan'a baktı. "O hastaneye düzenli kontrole giden başka bir Eylül'dü. Eylül gıda zehirlenmesi geçirdiğinde bizde hamile zannetmiştik hatta bayağıda sevindik çocuğunuz olacak diye. Eylül mümkün değil diye diretince sonradan anlaşıldı hastanede o gün Eylül Demir adında biri daha varmış. Yani hamile olan bizim Eylül değildi. O davayı yürüten polisinde kızını, karısını kaçırtmış o ruh hastası. Sonrada o polis memurunu trafik kazasıymış gibi öldürtmüş. Akıl hastanesinden kaçarak Eylül'ü öldürmek için restoranını patlattı kendisiyle birlikte. Neredeyse Eylül'ü de öldürecekti. " Alparslan yutkunarak baktı karşısındaki Derya'ya.
"Doğru değil bu söylediklerin... " diye fısıldadı zoraki. Aylardır inanamadığı şeylere kendini zor inandırmışken o inandıklarının altında kalıyordu şimdi.
"Allah'ım delireceğim! Ya hiç mi merak edip internetten Galip Yılmaz kimdir diye bakmadın? Nasıl inanırsın böyle bir şeye, adamın dördü mobilya, ikisi alanında lider ev tekstil markası var. Sadece şahsına ait serveti bizim şirketi üç defa satın alacak kadarken dolandırıcı olduğuna nasıl inanırsın? Aşık olduğun kadının eski kocası hiç mi merak etmedin? Sana inanamıyorum Alparslan! "
"Da...daha iki ... iki gece önce bebeğim... kocam bekliyor dedi. Bu, bunlar doğru değil. " diye sayıkladı.
"Ah be Alparslan ne yaptın sen? Eylül aylarca neler çekti. Hepsi koca bir yalana inanman yüzünden. Bizi bir kere olsun dinlememen yüzünden. Eylül'ü hiç mi tanımadın, nasıl inanırsın aklım almıyor. " Alparslan inanamıyor, içinden çıkamıyordu.
"Bebeğim diyordu o da mı yalan? "
"Eylül'ün bebeği yok ki! O inandığın her şey koca bir yalandı, belli ki Eylül canını acıtmak için inandığın yalanları oynamış. " Her yerden bir darbe iniyordu benliğine.
"Derya anlamıyorum... kafam almıyor. Eylül inandığım hiçbir şeyi yapmadı mı? " diye sordu onun için dünya durmuşken. Derya üzgünce başını iki yana salladı.
"Eylül o inandığın şeylerin hiçbirini yapmadı Alparslan!" Alparslan için son yeni başlamıştı. O kadar büyük bir çaresizlik, o kadar büyük bir yıkım olmuştu ki aklını kaybedecek gibiydi. Eylül'ün gerçekleri haykıran cümleleri kulağında yankılandı.
Sen gerçekleri duymayı bile hak etmiyorsun.
Bu daha ne ki film yeni başlıyor Alparslan Bey.
Seni asla affetmeyeceğim.
Sen beş para etmez aptalın tekisin.
"Ben ne yaptım? " diyerek sayıklarken çaresiz bakışlarını Derya'ya çevirdi. "Derya ben ne yaptım böyle? Allah kahretsin beni! " başını iki eli arasına alarak delirmiş gibi aynı şeyleri sayıklıyordu durmadan. Yerinden kalktı hızla. Yalpalayarak birkaç adım attı nereye gideceğini, ne yapacağını bilemeden. Ne kadar ağırdı gerçekler. Sendeleyerek masaya tutundu. Dizleri bedenini taşımıyordu. Yıkıldı olduğu yere. "Derya ben ne yaptım böyle...? " Derya sakinleştirmek için hemen yanına gitti.
"Alparslan sakin ol ne olur. " Alparslan dolu gözlerle başını iki yana salladı.
"Sabah gözümü açtığımda yanımdaydı Derya. Kovdum onu, onlarca şey söyledim. Yıktım, döktüm her bir kelimede. Paramparça ettiğim kalbini nasıl onaracağım Derya. Eylül beni asla affetmeyecek. "
"Maalesef öyle. "
"Ben hangi yüzle af dileyeceğim ondan Derya? Kırdım, döktüm, yıktım... Eylül yüzüme bile bakmazsa hakkı. Ben nasıl bakacağım Eylül'ün yüzüne. " gözyaşları çaresizliğine ayna misali durmak nedir bilmezken Derya kolunu sardı ona. Derince bir nefes aldı sıkıntıyla.
"Keşke elimden gelecek bir şey olsa. Bu olanların hepsini değiştirecek, zamanı tersine çevirecek. Of ne bileyim işte. " Alparslan'ın elinden ağlamaktan başka bir şey gelmezken Derya'nın telefonu çaltı. Derya montunun cebinden aldığı telefonuna bakarak açtı. Taner arıyordu.
"Efendim Taner? " dedi üzgünce.
"Haberin olsun diye aradım hastanedeyiz. " Derya'nın yüzü ve tavrı ciddileşti.
"Ne hastanesi, iyi misin sen? " Ruhuna kadar bir endişe sardı Taner'e bir şey olma korkusuyla.
"Eylül, hipotermi geçirmiş durumu iyi değil. "
"Ne diyorsun Taner sen? Hangi hastanedesiniz siz? " Derya aldığı adresten sonra kapattığı telefonla korku dolu gözlerle Alparslan'a döndü.
"Eylül..." dedi Derya nasıl söyleyeceğini bilemeden. Alparslan'ın yüreği göğüs kafesinin içinde ters takla attı sanki.
"Ne Derya, Eylül ne? " diye bağırdı korkuyla sorarken.
"Hipotermi geçirmiş durumu iyi değilmiş. " diyebildi zoraki. Alparslan için o an bütün sesler sustu, bütün dünyanın ışıklarını kapatmışlardı sanki. Bütün dünya karanlığa boğuldu o an. Yutkunamadı. Ruhu duyduğu acıda boğulurken inme inmiş gibi olduğu yerde kalmış Derya'nın bağrış çağrış onu kendine getirme çabalarına karşılık gözlerini dahi kırpamıyordu.
....
|
0% |