Yeni Üyelik
76.
Bölüm

74. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Eylül balkonda oturmuş denizi izliyordu akşamın karanlığında. Günlerdir o ile Sancak birbirinden kaçıyordu. Aslında bu durum Eylül'ün hoşuna bile gidiyordu ilk başta verdiği rahatsızlığa kıyasla.

 

Yorulduğu yüzünden belli Nergis gelip yanına oturdu.

 

"Ne zaman geldin, duymamışım. "

 

"Epey oldu aşağıdaydım, yemek yedim, Serdar'ın elini diktim."

 

"Serdar'ın elini diktim derken? "

 

"Elini kesmiş bende dikiş attım. "

 

"Nerde kesmiş ki elini? "

 

"Buğra topla oynarken kapının camını kırmış, o da kapıdaki cam parçalarını çıkarmaya çalışırken elini kesmiş. "

 

"Buğra iyi miymiş? "

 

"İyi iyi kıkır kıkır da gülüyordu. "

 

"İyi bari. Serdar'ın elindeki kesik çok muydu polis sonuçta sıkıntı yaşamasın? "

 

"Kesik büyüktü ama derin değildi, dikişe de gerek yoktu ama anestezisiz diktim. "

 

"Sebep? "

 

"Özel harekâtçıymış ya artist acıya ne kadar dayanıklıymış test ettim. "

 

"Şaka yapıyorsun? "

 

"Hayır, kafamı kızdırdığı için elini anestezisiz diktim. "

 

"Çok kötüsün Nergis! "

 

"Bana artistlik yapmayacaktı. "

 

"Senden korkulur. "

 

"Korksun zaten, ukala. "

 

"Niye kızdın bu kadar? "

 

"Boş ver, sen niye dalgınsın? "

 

"Hiç öylesine. "

 

"Teyze beni kandıramazsın biliyorsun değil mi, az önce özel harekâtçıyı altettim. " Eylül hafif tebessüm etti. "Sancak Abi mi konu? "

 

"Hemen de abi olmuş? "

 

"Çok cool bence, çok tatlı bir sohbeti var. İnsanın halinden anlayan biri. "

 

"Bilmiyorum, öyle sohbetimiz olmadı hiç. "

 

"Olmalı bence. Sen ne düşünüyorsun onun hakkında? "

 

"Bilmiyorum. Aslında bir yanım onu tanımak istiyor ama diğer yanım çok korkuyor. "

 

"Neden korkuyorsun ki? "

 

"On altı yaşında evlendim ben, gençliğim, heveslerim, hayallerim hepsi yarım kaldı, bana ne dayatıldıysa onu yaşadım. Bilmediğim bir hayata mahkûm kaldım. İnsanların yıllarca yaşayamayacağını aylar içinde, hatta günler içinde yaşadım. Ben hiç genç olmadım...

 

Kavga, gürültü bir aşkın içinde buldum kendimi, çok sevdim hemde çok. Üç kuruşluk bir kadının kıskançlığı yıkıntılar üzerine kurduğum her şeyimi yerle bir etti. Rüzgar olmasa yaşayamazdım, öyle lafta değil gerçekten kendimi öldürürdüm çünkü kaldıramayacağım kadar ağırdı.

 

Bir şekilde ayakata durdum Rüzgar için, tüm hayatım onun yörüngesinde şekillendi. O benim en büyük mucizem, aşkımdan kalan tek şeydi, hâlâ da onun için ayakta duruyorum.

 

Mutlu olmayı özlemiştim sadece, olabileceğine inandım ama inandığım her şeyin altında kaldım. O kadar ağır geldi ki bir daha eski ben olamadım. Yetmedi geçmişimin yıkıntıları bir kere daha gerçeklerle üzerime yıkıldı. Şimdi ise göğsünün içinde tatlı bir heyecan baş gösteriyor ve ben korkuyorum.

 

Bir kere daha yıkılıp, dökülmekten, sevmekten korkuyorum. "

 

"Haklısın ama şöyle de bir gerçek var daha yirmi altı yaşındasın hiçbir şeyi yaşamak için geç kalmış değilsin. Hayallerin, heveslerin neden şimdiden sonra gerçek olmasın? "

 

"O enerjiyi kendimde bulamıyorum Nergis. "

 

"Kalk dışarı çıkacağız! "

 

"Hiç halim yok Nergis, gerçekten. "

 

"İtiraz kabul etmiyorum. "

 

"Nergis lütfen! "

 

"Teyze yaa! Hadi ama! "

 

"Rüzgar'ı ne yapacağım saçmalama akşam akşam. "

 

"Süheyla Abla'ya bırak. "

 

"Kadının az uğraşı var sanki. "

 

"Kadın üçüz büyütmüş iki saat Buğra ile Rüzgar'a mı bakmayacak? " Nergis balkondan aşağı uzandı hafif.

 

"Süheyla Abla! " Süheyla karşılık verdi.

 

"Efendim kuzum? "

 

"Teyzemle iki saatliğine dışarı çıksak Rüzgar'a bakabilir misin? "

 

"Gönder gelsin mavişi. "

 

"Bak hallettim teyzeciğim. "

 

"Ah Nergis! Nereye gideceğiz peki? "

 

"Yeni bir yer açılmış, çok güzel kahve yapıyorlarmış, falda bakıyorlarmış üstelik. "

 

"En nefret ettiğim şey, kahve fincanından medet umulur mu? "

 

"Tamam kahve içeriz ama fal baktırmayız! Biraz da alışveriş yaparız, sinemaya da gideriz. "

 

"Ya sinema yada alışveriş ikisinden birini seç, Rüzgar bensiz çok duramaz. "

 

"İlla bir yerden kıracaksın! Hadi kalk, kalk! " Eylül gülerek ayağa kalktı.

 

....  

 

Annesinin Sancak'la konuştuğunu öğrenen Süheyla bir kerede kocasının kardeşiyle konuşmasını rica etmişti. Süheyla binbir bahaneyle Sancak'ı eve çağırmıştı. Kenan karşısında konuyu nasıl açacağını düşünürken onlara çay getiren Süheyla kaş göz işareti ile baskı yapıyordu. Süheyla elindeki tepsiyle içeri girerken Kenan çayından bir yudum alarak konuya girdi.

 

"Annenin söylediklerini düşündün mü hiç? " Sancak gözünü çay bardağına dikti.

 

"Düşündüm. "

 

"Bir karar verdin mi? "

 

"Kafam karman çorman. "

 

"Nerde karıştın anlat çözelim. "

 

"Ne aklımda ne gönlümde bu güne kadar Duru'dan başkasına yer açmadım. Bir başkasını düşünmek bile sanki Duru'ya ihanet ediyormuşum gibi hissettiriyor. " Günlerdir Eylül aklından çıkmak bilmiyordu.

 

"Sancak tam koca yedi yıl oldu Duru şehit olalı, ölüme iman etmek imanımızın bir parçası değil mi? Ne kadar daha yas tutmayı düşünüyorsun? Gözünle gördün Buğra'nın Eylül'e olan sevgisini. Hepimiz şahidiz Eylül gözünden sakınıyor onu. Eylül'ün yanında Buğra'yı gören Rüzgar'ın ikizi zannediyor o kadar muazzam bir annelik ediyor ki çıkarsız, beklentisiz. Yarın öbür gün biri çıksa karşısına, gencecik kadın sonuçta, yüreğini ısıtacak birini bulsa yoluna, hayatına bakar. Hani Allah var Eylül'de güzel kadın birini bulması çokta uzun sürmez. Bu neden sen olmayasın. "

 

"Bilmiyorum. " Sancak derin bir nefes aldı.

 

"Erkeğin tabiatında vardır yanında, yakınında, yatağında, nefesinde huzur bulacağı bir kadın ister. Elbet bir yerden sonra sende bunları arayacaksın ama geç kalmış olma ihtimali dâhilinde. Eylül gerçekten çok iyi bir insan, bu yüzden bu şansı kaybetmeni istemiyoruz. Kadın elinin değdiği her yerde çiçek açar, ruhunda, yüreğinde, hayatının her yerinde. "

 

"Ya ben o çiçekleri yeşertmeyi beceremezsem? "

 

"Hayır işini yokuşa sürme ki zorlaşmasın kolaylaşsın. Sen hele bir adım at gerisi kendiliğinden kolaylaşır, çiçek açar. "

 

"Eylül istemezse, ki tanımıyor bile beni doğru düzgün. "

 

"O zaman tanış, seni tanısın. Bir kadının yüreğinde çiçek açtıracak şey güvendir, sen güvenilir liman olursan o demir alıp gitmez. Kadını yaşatacak olan sevgidir, sevgisiz bırakmazsan kurumaz, onu ayakta tutan saygıdır, saygı çerçevesini kırmazsan o seni her zaman bir tutar. Kadınlar aslında çok şey istemez, sadece onu görmeni, sevmeni, saygı duymanı ister; sende bunları veremeyecek eksiklik var mı? Ben göremiyorum. " Sancak nefesini üfledi kararsızca. Konuşmaları dinleyen Süheyla iki elini açarak dua ediyordu sevinçle.

 

Birkaç saat sonra Süheyla Sancak'ı da peşinden sürükleyerek restorana getirmişti. Sancak'ı gören Eylül kaçma ihtiyacı duyarken başını önüne eğerek mutfağa giderken Sancak'ta bakışlarını hemen ondan kaçırdı.

 

.... 

 

Günlerce birbirinden kaçan Eylül ile Sancak'ın durumuna son veren Nergis ile Serdar olmuştu. Dışarı çıkma bahanesiyle Nergis, Eylül'ü, Serdar ise Sancak'ı getirmişti. Birbirinden habersizmiş gibi buluşturmuşlardı ikisini. Daha sonra da işleri çıktı bahanesiyle ikisini yalnız bırakmışlardı. İkisi anlasada pek sorun etmediler. Uzun bir gün olmuştu o gün, Eylül ile Sancak'ın biribirini anladığı, birbirlerini tanıdığı, birbirlerine şans vermeye karar verdikleri gün oldu.

 

Eylül bir yanı mutlu ve heyecanlıyken diğer yanı korkak ve endişelydi. Bir kere daha yıkılıp dökülürse bunu kaldıramazdı ama Sancak'a da güveniyordu, onu kırıp dökmeyeceğinden emindi, yine de yaşadıkları tedirgin ediyordu onu.

 

....

 

Ayvalık'a gelen Galip, Rüzgar'ı almaya gelmişti. Nergis camdan izliyordu Rüzgar'la vedalaşan Eylül'ü. Rüzgar büyük bir sevinçle babasını karşılarken Eylül zoraki bir gülümsemeyle öperek gönderdi arabaya binmek için sabırsızlanan oğlunu. Rüzgar olmadan şu kaç gün ne yapacağını bilmiyordu. Diğer yandan okulu, dersleri de vardı. Şu kavga meseleside çözülmüş değildi. İster istemez aklı kalıyordu.

 

"Nasılsın? " Galip'in sorusuna gülümseyerek cevap verdi Eylül.

 

"İyi, sen? "

 

"İyi. "

 

"İyi gördüm seni, Zeynep nasıl? " Zeynep, Galip'in bir yıl önce evlendiği eşiydi.

 

"O da iyi. "

 

"Birlikte gelirsiniz sanmıştım. "

 

"Annesi rahatsız biraz onunla kaldı. "

 

"Geçmiş olsun, annenle baban nasıl, pek konuşamadık son zamanlarda? "

 

"Onlarda iyi çok selamları vardı. "

 

"Aleyküm selam. Sende gittiğinde selam söylersin. "

 

"Tâbi. "

 

"Rüzgar bu aralar pek bir şey yemiyor abur cubur fazla tüketmesin, şu sürekli kavga meselesini de bir kere de sen konuşsan, bana tamam diyor ama çok o tamamın üzerinde durmuyor. "

 

"Merak etme çözeceğiz o konuyu. "

 

"İnşaallah. Eğlenirken dersleri atlamayın. "

 

"Asla izin vermem. "

 

"Öyle olmasını umuyorum. " Galip, hafif bir tebessümle Eylül'e baktı.

 

"Sık sık ararım. "

 

"Tamam. " Galip bindiği arabayı çalıştırdı dikiz aynasından Eylül'e bakarken. Evlenmişti ama yüreği hâlâ Eylül'ü tamamiyle unutmuş değili. Zeynep'i seviyordu ama hâlâ Eylül'e olan aşkı belki eskisi gibi değildi ama bitmemişti. Eylül'den neden tamamen kopamadığına o bile anlam veremiyordu. Zeynep'le mutluydu ama istemsizce düşüyordu aklına Eylül.

 

Sürdüğü araba ağır şekilde ilerlerken Eylül'ün yanında duran adamla arabayı bir anda durdurdu. O adamı tanımıştı.

 

Hiç unutamadığı o adam rüyasında Rüzgar'ın baba dediği, Eylül'ün doğurduğu bebeğin babası olarak gördüğü kişiydi. Hızlı bir şekilde arabadan indi. Eylül o adamla konuşuyordu gülerek. Sanki bütün kanı vücudundan çekilmişti. Öylece kaldı. Nefes almayı unuttu bir an. Rüzgar'ın arabadan inip elini tutmasıyla sanki elektirik çarpmış gibi yerinden sıçradı. Hemen Rüzgar'ın elini sıkıca kavradı.

 

Rüzgar,

 

"Gitmiyor muyuz baba? " diye sordu. Galip konuşmak için çaba sarf ederken sanki dili tutulmuştu. Başını yukarı aşağı sallayarak eğilip Rüzgar'ın saçlarını öptü. Rüzgar'ı arabaya yerleştirerek arabada yerini aldı. Sürdüğü arabayla uzaklaştı ordan o adamın Eylül'ün hayatına dahil olacağını bilerek.

 

Sancak restoranın kapısında karşılaştığı Eylül'e gülümsedi.

 

"Akşam müsaitsen dışarı çıkalım mı? " Eylül başını hafifçe salladı.

 

"Olur. " İkisi birlikte içeri girerken Eylül mutfağa işinin başına geçti.

 

....

 

Akşam için hazırlanan Eylül'ün yanına gelen Nergis gülümseyerek Eylül'ün saçını düzeltti.

 

"Heyecanlı mısın? "

 

"Yani. "

 

"O zaman heyecanının dozunu biraz daha arttırayım, Sancak Abi yüzük almış. "

 

"Şaka yapıyorsun. "

 

"Vallaha ben Serdar'ın yalancısıyım. " Eylül hafif bir tebessümle dudağının kenarını ısırdı. "Kabul edecek misin? "

 

"Bir teklif etsin bakarız. "

 

"İstemem yan cebime koy öyle mi? "

 

"İstemem demedim. "

 

"Ha istiyorsun yani? "

 

"Sen çok mu konuşuyorsun? "

 

"Teyze ama ya! " Eylül gülerek çantasını aldı. "Allah aşkına söyle kabul edecek misin? "

 

"Ben Sancak'a koşulsuz güveniyorum, bu o kadar güzel bir duygu ki bunu asla kaybetmek istemiyorum. Eğer evlenme teklifi ederse kabul ederim. " Nergis sevinçle Eylül'e sarıldı. "Anahtarı kapının üzerinde bırakma kapıda kalmayayım. " Nergis gülerek Eylül'ün arkasından el salladı.

 

Kapıda onu bekleyen Sancak arabanın kapısını açarken Eylül arabaya bindi. Sancak'ta yerini aldıktan sonra yola çıktılar.

 

Eylül,

 

"Nereye gidiyoruz? "

 

"Adaya. Daha önce hiç gittin mi? "

 

"Hayır. " Kendi aralarında geçen havadan sudan konuşmayla geçti yol.

 

Adaya geldiklerinde otantik bir restorana girdiler. Eylül yeni gördüğü yeri merakla incelerken Sancak oturması için yer gösterdi.

 

Az sonra gelen garson siparişleri alırken Eylül mekenı çok beğenmişti.

 

"Burası çok güzelmiş. "

 

"Evet öyledir. "

 

Birlikte yemek yiyip sohbet ederlerken Sancak sözü evlilik konusuna getirdi.

 

"Seninle yeni bir hayata, yeni bir başlangıç yapmak istiyorum. Bu konuda hiç şansım olmadı. Duru'yu çok sevdim ama erken kaybettim. İmkansızlıkları mümkün edip evlenmiştim ama o da çok sürmedi. En kıymetlim dediğim ellerimin arasından kayıp giderken hiçbir şey yapamadım. Hayat denen şey bir anda anlamını yitirdi. Sanki bir daha dünyada iyi bir şey olmayacak gibi tüm kapılarımı kapatmıştım. Ama bugün her şeyin seninle daha güzel olacağına inanıyorum. " Eylül başını hafifçe salladı.

 

"Bende aynı umutlarla seninle bu yolda yürümek istiyorum. Kendimi bildim bileli hep hayatla savaş içindeyim. Abim ortağının nişanlısını kaçırınca olanlar oldu, faturası da bana kesildi. Kan davasına dönmesinmiş olay falan filan derken hiç umudum olmayan şey gerçekleşti. Evlendiğim adama aşık oldum. Ama üç kuruşluk bir kadının kıskançlığı yüzünden mutlu olamadan bir kere daha hayatın en acı yüzüyle yüzleştim. Rüzgar için hayatın eteklerine tutundum. Nasip o ya bir kere daha mutlu olmaya inanmak istedim ama o da bana değil eline tutuşturulan üç beş kağıt parçalarına inandı.

 

Tüm geçmişimi ve içindekileri arkamda bırakarak buraya yerleştim. Şimdide hayat nasip diye seni çıkardı karşıma. Benimle kurmak istediğin hayatta sadece bana inanmanı isterim. Çok büyük beklentileri olan bir insan değilim bir parça huzur, bir parça mutluluk istiyorum o kadar. Sana koşulsuz güveniyorum, seninde aynı şekilde bana güvenmeni istiyorum sadece. Çünkü hep burdan kaybettim, seni gerçekten kaybetmek istemiyorum."

 

Sancak, Eylül'e elini uzattı, Eylül gülümseyerek elini Sancak'ın avcuna koydu.

 

"Elimi tuttuğun sürece ne huzursuz olmana izin veririm, ne de mutsuz olmana. Sen nasıl ki koşulsuz bana güveniyorsan bende aynı şekilde sana güveniyorum. Bütün dünya tek bir şeyi söylese senin ağzından farklı bir şey çıkıyorsa ben sana inanırım.

 

Madem hayatı birlikte paylaşacağız bunu en başından doğru şekilde yapalım. İki sene sonra bir evlenme bile teklif etmedin diye başımın etini yemeni istemem. " Eylül kendini tutamayıp güldü.

 

"Ben bunu sorun etmem ki. " Sancak elini cebine atarak çıkardığı yüzükle Eylül'ün tuttuğu elini öptü.

 

"Biliyorum. Ama hiçbir şeyin eksik kalmasına izin vermem. Keşke diyeceğin hiçbir şey olmayacak hayatında ben olduğum sürece. " diyerek ayağa kalktı. Eylül'ün elini tutarak onu da ayağa kaldırdı. Elindeki yüzüğü Eylül'e doğru uzattı.

 

"Benimle evlenir misin? " Etraflarındaki masalarda oturanlar onlara merakla bakarken durumu farkeden Eylül'ün yanakları kızardı.

 

"Sen delisin. "

 

"Doğrudur çok akıllı sayılmam. Bana katlanabilecek misin? "

 

"Seninle evlenirim ve evet sana bir ömür zevkle katlanırım. " Sancak elindeki yüzüğü Eylül'ün parmağına taktığında onları gülümseyerek izleyen bir kadının alkışlamasıyla etraftaki masalardan da alkış desteği geldi. Eylül dudağının kenarını ısırarak bakarken Sancak, Eylül'e sarıldı. Eylül yüzündeki gülümsemeyle parmağındaki yüzüğe bakarak derin bir nefes aldı. Bir yola çıkmıştı. Ve mutlu olmak istiyordu artık. Bu mutluluğu hiç bozulmasın istiyordu. Sancak elinden tuttuğu Eylül ile birlikte oturdu.

 

Sancak,

 

"En kısa sürede evliliğimizi nihayetine erdirelim. " Eylül söylediğini destekleyerek başını aşağı yukarı salladı.

 

"Olur. "

 

"Yarın belediyeden nikah günü alalım ona göre de düğünü ayarlarız. "

 

"Ben düğün istemiyorum. Sadece aile arasında küçük bir kutlama yapalım yeter. "

 

"Sen her şeyin en iyisini hakediyorsun Eylül ve sana vereceğim her şey gibi düğününde en iyisini yapacağım. "

 

"Ama- "

 

"Kaçmak yok, bundan sonra hayatın en iyisiyle mutlu olmak var. Anlaştık mı? "

 

Eylül gülümseyerek derin bir nefes aldı.

 

"Peki öyle olsun, anlaştık. "

 

....

 

Ertesi gün gerekli olan tüm belgelerle ikisi belediyeye başvurmuş nikah günü almışlardı. Düğün hazırlıkları hızla başlamıştı. Süheyla her işe koşturuyordu sevinçle. Eylül eline aldığı telefonla Duygu'yu aradı. Duygu telefonu açar açmaz, "Sarı " dedi nefes nefese. Eylül şaşkınca telefona baktı.

 

"Duygu? İyi misin? "

 

"İyiyim de Çağrı çok uğraştırıyor. Çağrı buraya gel babası kılıklı! " Eylül gülümseyerek dinlerken Duygu bir kere daha bağırdı. "Serhat biraz ilgilen şu oğlunla işim var ama. " diyerek Eylül'e döndü. "Ee Sarı sen ne yapıyorsun? "

 

"İyi. Evleniyorum. "

 

"Ne? Nasıl? "

 

"Öyle işte evleniyorum. "

 

"Kiminle? "

 

"Sancak'la. "

 

"O kim be? "

 

"Bir ay sonra kocam olacak adam. "

 

"Sen bundan emin misin? "

 

"Evet hemde hiç olmadığım kadar eminim. Ve mutluyumda. "

 

"Ne diyeceğimi bilemiyorum Allah tamamına erdirsin. "

 

"Amin canım. Ama senin bana bir sözün vardı nikah şahidim sen olacaktın, ilkine nasip olmadı şimdiye inşaallah. Eğer önümüzdeki ayın dokuzunda müsaitsen seni yanımda görmek istiyorum. "

 

"Elbette gelirim. Birde görelim bakalım bu Sancak nasıl biri, sana layık mı bilmem lazım. "

 

"Merak etme Sancak çok iyi biri. "

 

"Mutlu olmana çok sevindim Eylül. "

 

"Sağ ol canım. Eh o zaman düğünde görüşürüz. "

 

"Görüşürüz canım. " Eylül kapattığı telefonu masanın üstüne koyarak işinin başına döndü.

 

....

 

Birkaç günlük tatilin ardından Galip, Rüzgar'ı teslim etmek için getirmişti. Rüzgar sevinçle sarıldı annesine. Eylül öpmelere doyamadığı Rüzgar'ı gülerek içeri gönderdi. Eylül, Rüzgar'ı içeri gönderdikten sonra gözlerini dikmiş ona bakan Galip'e evleneceğini söyleyecekti.

 

"Nasıl geçti tatiliniz? "

 

"İyiydi. Çocuklar epey eğlendi. Daha kalacaktık ama Zeynep'in annesinin durumu ağırlaşmış dönmem gerekiyor. "

 

"Allah şifa versin, sana bir şey söyleyecektim. Evleniyorum. " Galip öylece kaldı. Dişlerini ve yumruklarını sıkarken zoraki yutkundu. Hafif bir tebessümle başını hafifçe salladı.

 

"Tebrik ederim. Mutlu olmayı hak ediyorsun, umarım çok mutlu olursun. "

 

"Teşekkür ederim. " Sırtını dönerek hızlı adımlarla indi merdivenleri Galip. Hırsa bindiği arabayla uzaklaşırken Eylül içeri girerek kapıyı kapattı.

Loading...
0%