Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Yangın üstüne yangını nasılda taşırdı yüreğinde insan, aldığı nefes dahi ağır gelirken tebessüm etmek nasıl bir maskedir rununun çığlıklarını bastırmak için.

 

Feride sıktığı dişleriyle başını önüne eğmiş yemek tabağına bakıyordu. Hızır, Memduh ile yan yana oturmuş Feride'den gözlerini ayıramıyordu. Adım adım gerçekleşiyordu canına ruhunu dar eden ihtimal.

 

Hızır'ın bakışlarından rahatsız olan sadece Feride değildi, Meryem öfkeyle bakıyordu gözlerini dikmiş kızına bakan adama. Çorbaların servisinden sonra nihayet Hızır bakışlarını ayırmıştı. Meryem dinmeyecek öfkesiyle konuştu.

 

"Hayırlısıyla Hızır'ın düğününü ne zaman yapacaksınız? " Hızır baktığı Meryem'in öfke dolu bakışlarıyla karşılaştı. Miyase'nin Meryem'e dönmesiyle Meryem tebessüm etti hafif.

 

"Bana kalsa yarın yaparım düğününü ama beni dinleyen kim. " Miyase'nin sitem dolu sözlerine oğlu gülümsedi.

 

"İnşaallah Feride ile Memduh'un nişanından sonra Hızır ile Viktoria'nın da düğününü yaparız. Hazırlıklarına başladı bile Semra. " Feride'nin yüzünde alaycı bir tebessüm belirdi. Nişanlısının adı Viktoria'ydı demek. Hızır çatılan kaşlarıyla annesine dönerken annesi heyecanla konuştu.

 

"Viktoria çok zevkli bir kız, sürekli konuşuyoruz onun istekleri doğrultusunda başladım hazırlıklara, zaten nişan için geldiğinde sende tanıyacaksın Ferideciğim, çok seveceksin onu çok tatlı biri. Gelinlik için modacı bile ayarladım. "

 

"Benim bunlardan neden haberim yok. " Hızır'ın kızarak sorduğuna babası gülerek cevap verdi.

 

"Sana kalsa sittin sene yapılmaz o düğün, o yüzden biz hallediyoruz. Her şey hazır olduğunda bir zahmet gelip evlenirsin artık. " Feride hariç herkes gülerken Semra, Feride'ye çevirdi bakışlarını.

 

"Modacı demişken senin nişan kıyafetin için de randevu aldım sana sormadan ama, müsait olduğun bir vakit gidelim mi? " Feride tam cevap verecekti ki Memduh ondan önce davrandı.

 

"Ben hallettim onları yenge. " Semra şaşkınlıkla gülümsedi.

 

"Ne zaman? "

 

" Pera dikecek Feride'nin gelinliğini ve kıyafetlerini. "

 

"Pera mı? Bana randevu bile vermedi, nasıl ikna ettin? "

 

"Sağ olsun Pera beni kırmadı. "

 

"Bu Pera, Pera Marshall mı? " Seher'in tereddütle sorduğuna Memduh gülümseyerek cevap verdi.

 

"Evet. " Feride inanamayarak Memduh'a bakarken, dünyaca ünlü modacı Pera Marshall'ın dikeceği kıyfet kim bilir ne kadar maliyetli olurdu. Elbette bu Memduh'un umrunda olmazdı ama Feride de böyle şeylerden hoşlanmazdı.

 

"Hiç gerek yok gerçekten. " Feride'nin mahçubiyetle karşı çıkması Memduh'un fikrini değiştirmeyecekti.

 

"Gerek var, sen her şeyin en iyisine layıksın çünkü. " Feride yardım dilenircesine annesine baktı.

 

"Düşünceli davranışlarından anladığım Feride'mi mutlu etmek için her şeyi yaparsın ama ilk öğrenip unutmaman gereken şey Feride sadeliği sever, fuzuli olan hiçbir şeyi sevmez, aşırılıktan hoşlanmaz. " Yılmaz'ın söyledilerine Memduh gülümsedi.

 

"Hiçbirini unutmayacağım. "

 

"İyiliğine olur, Feride'nin öfkeli haline denk gelmek istemezsin. " Feride babasına aşk olsun der gibi bakınca herkes gülmeye başladı, tabi Hızır hariç.

 

"Aşk olsun baba! "

 

"Baştan söyleyeyim yarın öbür gün evlenince Memduh demesin neden baştan söylemediniz diye. " Bir kere daha herkes gülerken Hızır zor sabrediyordu.

 

Her şey üst üste geliyordu. Feride, Memduh'la evleniyordu ve hiçbir şey yapamıyordu. Viktoria'dan ayrılmaya karar vermişken ailesi düğün hazırlığı yapıyordu, çıldıracak gibi oluyordu ama hiçbir çıkar yol bulamıyordu. Her saniye boğuluyordu. Bakışlarını ondan taraf dahi çevirmeyen kadının gözleri ruhuna kadar esir almıştı.

 

Geç kalmışlıklarının bedeli çok ağır oluyordu. Kaldıramayacağı kadar ağırdı. Delirtiyordu adeta ama hiçbir şey yapamadığı bir çaresizlikle sadece izleyebiliyordu.

 

İnsanın aldığı nefes insana zulüm olur muydu?

 

Kalbi çatlayacak kadar acırda tepkisiz kalır mıydı?

 

O koca ateş nasıl sığardı insanın yüreğine?

 

Yutkundu Hızır alamadığı nefesiyle, adım adım gerçekleşiyordu çaresizlikleri.

 

Atilla,

 

"Benim size bir şey demem lazım ama, şimdi bizim burda eş dost çok siyasetçisinden tut, futbolcusuna kadar. Hızır'ın nişanını yurtdışında yaptık gelebilen geldi, gelemeyen gönül koydu. Allah rahmet eylesin Arslan'ın hatrı herkeste çok büyük Memduh'un nişanını Giresun'da yaparsak kimseye laf anlatamam bu kez. Sizin için de uygunsa nişanı burda, İstanbul'da yapalım. " Yılmaz ile Meryem birbirine bakarken Meryem gözleriyle onay verirken Yılmaz konuştu.

 

"Feride'm için de uygunsa olur tabi. " Bakışlar Feride'ye dönerken Feride başını hafif kaldırdı.

 

"Siz nasıl uygun görüyorsanız öyle olsun. " Ne çabuk oluyordu her şey, Feride durumlara adapte olmak için fırsat dahi bulamıyordu.

 

"Senin alçıyı ne zaman çıkaracaklar? " Nazlı'ya hafif bir tebessümle cevap verdi Feride.

 

"Bir buçuk, iki haftaya inşaallah. "

 

"Hazır böyle bir aradayken nişan tarihi falan da kararlaştırsak ya. "

 

"Doğru diyor, hayırlı işte acele etmek lazım. " Miyase, Nazlı'nın dediğini desteklerken Meryem'de bir an önce nişanın yapılmasını istiyordu. Ne kadar çabuk olursa Feride o kadar çok kabullenirdi diye düşünüyordu.

 

"Birkaç güne dedemin kırkı için memelekete gideceğiz, Meryem Abla'lar daha iki hafta kadar burdalar. Babaannem, annem, babam, Semih Amca'm ve Vildan Yengem gitse, mevlid hazırlıklarını halletseler; bizde burda nişan hazırlıklarını halletsek, mevlid için iki günlüğüne ben, Memduh, Hızır ve Hamza gelsek sonra da hep beraber dönsek olmaz mı? Döndüğümüz gibi de nişanı yaparız.

 

Şimdi Meryem Abla'ların da bağı, bahçesi var, hayvanları var sürekli git gel olmaz, kaç kere ona buna emanet edecekler. Onlar içinde iyi olmaz mı?" Nazlı'nın çözün ve planlaması yerindeydi.

 

"Madem nişanı burda yapacağız, birkaç gün planladığımızdan fazla kalırız. Artık yaz, yaylaya çıkılacak iş güç vakti, nişanı yapıp dönelim biz. Yaylaya çıktık mı sizde bilirsiniz en aşağı iki ay dönemeyiz, o arada harmanda var, bu kadar zaman nişanı da erteleyemeyiz. " Meryem'in sözünü bitirmesiyle Nazlı heyecanla konuştu tekrar.

 

"Harman sonu da düğün yaparız. "

 

"İnşaallah! " Annesinin içten inşaallah demesiyle Feride aldığı su bardağından üst üste içti. Sadece birkaç ay vardı, birkaç ayda ne değiştirebilirdi ki? Ama bu alınan kararlara en çok mutlu olan Memduh'tu. Hızır, çaresizce dinledi alınan kararları, Feride'yle konuşmalıydı, hemde hemen.

 

"Eylülün ilk haftasına nikah tarihi alsam olur mu? " Feride kulağına doğru fısıldayan Memduh'a kocaman açılmış gözlerle baktı. Memduh oldukça mutlu bir şekilde gülümserken Feride yutkundu.

 

"Eylül başı gibi nikah tarihi alayım o zaman ben. "

 

"Olur oğlum. " Annesinin Memduh'u onaylamasıyla Feride bardakta kalan suyu bir kerede içti. Üç ay, sadece üç ay sonra mı evlenecekti? Seher gözlerini ablasından ayıramazken ablası derin derin nefeslerle ancak nefes ihtiyacını karşılayabiliyordu.

 

Masaya oturduklarından beri Hızır'a taraf bakmayan Feride ilk defa başını kaldırıp ona baktı. Ama öfkeyle baktı. Onun yüzünden olmuştu bunca şey. Sevmediği bir adamla evlenecekti onun yüzünden, asla incitmek istemeyeceği bir adamla.

 

Hızır Feride'nin gözlerinideki öfkenin farkındaydı. En kısa sürede onunla konuşmak istiyordu, ama bu çok kolay olmayacaktı.

 

Tüm akşam keyifli bir sohbet eşlik etmişti onlara. Hızır yemekten sonra kaybolmuştu ortadan. Hamza ise Seher'le uğraşmaya devam ediyordu.

 

Seher'in güzel kahve yaptığını duyan Miyase kahve yapmasını istemişti. Seher herkese kahve yapmış, tek tepsiye sığmayan kahveleri iki tepside birini Şermin diğerini Seher alarak salona geçecekleri sırada mutfağın kapısında belirdi Hamza.

 

"Sabah kuşu? " Şermin gülümseyerek baktı onlara gitmeden önce.

 

"Eüzübillahimineşşeytanirracim! "

 

"Ha bu sefer de şeytan oldum öyle mi? "

 

"Kahveleri şimdi aldım ocaktan yanmak istemiyorsan çekil önümden! "

 

"Peki ben kahvemi alayım o zaman. " Hamza'nın fincana uzanmasıyla Seher tepsiyi kaçırdı.

 

"Sana yapmadım! "

 

"Sebep? "

 

"Canım istemedi! "

 

"Yok böyle dünya! O kahveyi o kadar övmeden önce düşünecektin. "

 

"Mecbur muyum sana kahve yapmaya ya? "

 

"Evet! "

 

"Allah, Allah! "

 

"Alayım şimdi o kahveyi kimin ki eksik kalırsa tekrar yaparsın. " O sırada kahveleri dağıtmış gelen Şermin'le Seher haince sırıttı.

 

"Tamam sana da kahve yapacağım! Şermin Abla sana zahmet sen bunları da götürsen. "

 

"Tâbi. " Şermin, Seher'in elindeki tepsiyi alarak giderken Seher kıs kıs gülerek mutfağa döndü. Seher iki fincan daha kahve yaptı, oturmuş kahve bekleyen Hamza'nın fincanına bir yemek kaşığı tuz koyup kahvelerin pişmesini bekledi.

 

"Sana İstanbul'u gezdirmemi ister misin? " Seher gözlerini devirdi.

 

İstanbul'u gezmek istersem, babam var, kardeşim var, abim var, dayım var ve hatta artık eniştem de var, sana kalmaz. "

 

"Peki, seni düşündüğüm için söylemiştim. "

 

"Sen sürekli beni mi düşünüyorsun? "

 

"Daha neler o kadarını kaldıramam. " O sırada pişen kahveyi tuzun üzerine doldurdu Seher. Kahve fincanlarını alarak geçip Hamza'nın karşısına oturdu. Kahve fincanını Hamza'nın önüne doğru itti.

 

"Zahmet olmazsa bir bardak su da alabilir miyim? " Seher keyifle gülümseyerek oturduğu yerden kalktı.

 

"Tâbi. " Seher'in sırtını dönmesiyle Hamza kahveleri değiştirdi, çünkü Seher'in tuz koyduğunu görmüştü. Seher su doldurduğu bardağı aynı keyifli gülüşüyle getirip Hamza'nın önüne koydu. Hamza kahveden bir yudum alarak hafif başını salladı.

 

"Dediğin kadar varmış ellerine sağlık! " Seher şaşkınlıkla bakarken Hamza bir yudum su içip kahvesine devam etti.

 

O kadar tuza rağmen o kahveyi nasıl içebiliyordu?

 

Seher'in şaşkınlık dolu bakışları arasında Hamza kahvesini bitirdi.

 

"Tuzlu kahveyi de yaptığına göre beni burda benden mi isteyeceksin yoksa içerde babamlardan mı? " Seher kahkahayla güldü.

 

"Dünyada tek erkek sen kalsan bile yine seni istemem! "

 

"Tek erkek ben kalsam beni sana bırakmazlar zaten. "

 

"Aman bırakmasınlar lütfen, rica ediyorum, ısrar ediyorum. "

 

"İyi. Kahve için tekrar teşekkür ederim, gerçekten çok güzeldi. " Hamza ayaklanmıştı gitmek için Seher kahve fincanına uzandı. Sırtını dönen Hamza keyifle gülerken Seher aldığı bir yudum kahveyle neye uğradığını şaşırdı. Feci bir şekilde öksürmeye başlayan Seher'e dönen Hamza su bardağını ona taraf itti.

 

"Su iç, iyi gelir. " Diyerek güldü. Seher hemen aldığı bardaktaki suyu içti. Hamza keyifli gülüşüyle mutfaktan çıkarken Seher sinirle arkasından baktı.

 

"Adi herif kahveleri değiştirmiş! "

 

....

 

Ertesi gün Meryem erkenden annesinin yanına gitmişti. Bugün o kalacaktı annesinin yanında. Memduh, Feride'yi önce anaannesine sonra da nişan için dikilecek elbise ölçüleri için Pera'ya götürecekti.

 

İkisi birlikte evden çıkarken Memduh arabanın kapısını açtı Feride'ye. Feride teşekkür ederek arabaya binerken, Hızır terastan onları izliyordu. Memduh direksiyonuna geçtiği arabasıyla yola çıkarken çok geçmeden arabayı kenara çekti. Feride şaşırmıştı durmalarına.

 

"Neden durduk? " Memduh ceketinin iç cebinden yüzük kutusunu çıkardı.

 

"Bunun için. " Kutuyu açıp yüzüğü çıkardı. "Bana bahşettiğin mutluluğu nasıl tarif edebilirim bilmiyorum, teşekkür borcunu bir ömür ne yapsam ödeyemem. Allah bize ömür verdikçe yüzüne gölge, kirpiğine yaş değdirmeyeceğime söz veriyorum. Her günü yeni baştan seninle imar edip, seni mutlu etmek, seni gülümsetmek için çalışacağım. " Feride bir şey diyemeden bakışlarını indirdi. Memduh yüzüğü tuttuğu elimin parmağına taktı. Feride yutkunarak bakışlarını yüzüğe çevirdi "Daha nişan olmamışken yüzüğü takman için annen ve babandan da onay aldım düşürme yüzünü öyle daha şimdi söz verdim da. " Yüzük çok güzeldi ama barındırdığı anlam Feride'nin canını acıtıyordu.

 

Memduh mutluydu ve gülümsüyordu, Feride ise ağlamak istiyordu ama mecburiyetten gülümsedi.

 

"İstanbul kalabalık yer her türlüsünden insanı var, senin de güzelliğin insanın aklını alır, parmağında yüzük olsun ki kimse sana bakamasın. Herkes bilsin ki bu güzellik sadece benim, değil bakmak bunu aklından bile geçirmesin. " Feride bir kere daha Memduh'a çevirdiği bakışlarını indiremedi. Bu kadar kıskanç olabileceğini hiç düşünmemişti. Ama sahiplenişi, korumacı tutumu, değer verdiğini açıkça belli edişi azımsanmayacak kadar hoştu. Feride bunun hoşuna gittiğini kabullenmek istemiyordu. Gözleri buğulanırken bakışlarını kaçırdı, daha fazla engel olamadı gözyaşlarına. Memduh'un gülümseyen çehresi anında değişti.

 

"Seni kıracak bir şey mi söyledim? " Endişeyle Feride'nin elini tutarken Feride başını iki yana salladı. "Neden ağlıyorsun o zaman? "

 

"Her şey çok ani gelişti, kendimi tuhaf hissediyorum. "

 

"İstiyorsan erteleriz, hiçbir şey senin mutlu olmandan daha önemli değil. " Feride başını kaldırıp ona baktığında Memduh hızla gözyaşlarını sildi. Memduh'un elleri yüzüne deydiği an kalbinden ruhuna kadar acıdı tüm varlığı.

 

"Bir gün benimle evlendiğine pişman olursan? " Feride aklından geçen ihtimalleri gözardı edemiyordu, edilecek gibi de değildi zaten. Bunu dillendirmek bile neden bu kadar acıtıyordu?

 

"Asla! " Memduh bir saniye bile düşünmeden asla demişti ama Feride'nin korkusu yersiz değildi. Memduh bir gün her şeyi öğrenirse olacakları düşünmek bile istemiyordu.

 

"Ya ben sana layık bir eş olamazsam? "

 

"O nerden çıktı? "

 

"Sen çok iyi birisin, benim için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyorsun, yapıyorsun ama istemeden de olsa seni incitmek, kırmaktan korkuyorum. " Hızır'ı sevmek onun elinde olan bir şey değildi. Çabalıyordu kalbindeki ateşi söndürmek için, hemde fazlasıyla çabalıyordu. Bir mucize bekliyordu her şeyi düzeltecek ama o mucize bir türlü gerçek olmuyordu.

 

Belki de o farkında değilken çoktan gelmişti o beklediği mucize, korku zannettiği şey olabilir miydi beklediği mucize?

 

"İşte senin farkın bu, benim aşık olduğum kadın bu. Annemin duasının karşılığısın sen, seni fındık bahçesinde gördüğüm o gün bunu anlamıştım. Sen asla bilerek yada isteyerek birini kıramazsın, hele beni asla. Önümüzde uzun bir yol var elbet kavga da edeceğiz, bazen ben çekilmez bir adam olacağım, bazen ise sen susmak bilmeyeceksin ama günün sonunda hiçbirini hatırlamayacağız.

 

Sen sadece elimi tut gözlerinin şavkı yoluma, kalbime ışık olur asla yolumu şaşırmam. " Feride'nin gözlerinden yaşlar bir kere daha boşalırken Memduh hafif bir tebessümle sordu. "Yoksa benimle evlenmek istemediğin için mi bu kadar ağlıyorsun? " Feride acı bir tebessümle gülümsedi gözündeki yaşlarla. Keşke zaman şu an dursa sonsuza kadar diye geçirdi içinden. Memduh'u incitemezdi, istese de yapamazdı.

 

"Seninle evlenmek istemesem burda olur muydum? "

 

En kolay yolu seçerdi insan kaçmak için. Feride kolay olan yalana sığınıp maskelemişti acısını, Memduh o yalana dünyanın en mutlu adamı olmuştu. Gariptir ama bu yalan Feride'ye ağır gelmemişti, kabulleniyor muydu kalbi?

 

Memduh bir kere daha Feride'nin gözyaşlarını sildi. Memduh tenine dokunduğu an Feride'nin kalbi çatlayacak kadar acıyordu.

 

"Ben istesemde sana kırılamam, şu güzel gözlerinden bir daha yaş akmasını istemiyorum, hatta yasaklıyorum. " Feride gülümsedi ıslak kirpikleriyle.

 

"Ağlamakta bir ihtiyaçtır. "

 

"Belki ama sen yinede akıtma incilerini. "

 

"Belki? Sen hiç ihtiyaç duymaz mısın? " Memduh'un gözlerini belirgin bir hüzün doldurdu. Feride farkettiğinde bunu sorduğuna pişman oldu. "Sormadım farzet! " Memduh ona gülümsedi.

 

"Annem kollarımın arasında can verirken sanki kalbimde orda durdu, o günden sonra hiç ağlamadım, insanın kalbi hissetmeyince ağlama ihtiyacı da hasıl olmuyor. Ama sen çıktın karşıma her şey değişti, kalbim yeniden dirildi, yeniden atmaya başladığını hissettim. Sen benim mucizemsin Feride. " Feride, Memduh'ta zannetiğinden fazla anlam barındırdığının farkına yeni varıyordu, ondaki sevgi sadece sevmekten ibaret değildi. Feride bakışlarını düşürdü.

 

"Hatırlatmak istemezdim. "

 

"Hiç unutamıyorum ki hatırlayayım. " Memduh gülümseyerek baktığı Feride'ye gözlerini hafif kısarak baktı. "Nişanı erteleyemeyiz ama düğünü istediğin bir tarihe erteleriz. " Feride de ona tebessüm etti.

 

"Teşekkür ederim. " Memduh derince bir nefes alarak arabayı çalıştırdı. Düğünü erteleme fikri hoşuna gitmesede Feride'nin mutluluğu için yapamayacağı şey yoktu.

 

...

 

Feride ile Memduh önce hastaneye ardından Pera'nın butiğine gelmişlerdi. Pera büyük bir mutlulukla karşıladı ikisini. Memduh'a kendi çocuğuna sarılır gibi sarıldı.

 

"Kimsenin yapamadığını yapan Feride sensin demek. " Feride şaşkınlıkla bakarken Memduh güldü. "Bunun kalbini çalmak o kadar kolay değil, kimler kimler denedi de olmadı sen nasıl başardın? "

 

"Ben bir şey yapmadım kader onu bana getirdi. "

 

"Kesinlikle aşık olmana değecek bir kadın, çok memnun oldum. " Feride gülümseyerek Pera'nın uzattığı elini tuttu.

 

"Benim kadar olamazsınız. "

 

"Buyrun şöyle geçelim. " Pera'nın yer göstermesiyle ikisi geçip oturdu. "Ne içersiniz? " İkisi de kahve söylerken Pera dikkatle Feride'ye bakıyordu. Uğruna bir saniye bile düşünmeden ölebilecek kadar çok sevdiği adamın, gözyaşlarıyla anlattığı kadının kızıydı Feride.

 

Feride bilmesede Pera onu çocukluğundan beri tanıyordu. Arslan'ın kelimelere sığmayan o büyük aşkını çok merak etmiş, görmek istemişti. Giresun'a gidip Meryem'i görmüş, tanımıştı. Meryem, Pera'nın kim olduğunu, ne için geldiğini bilmeden onu birkaç saatlik misafir etmiş, yemek dahi yedirmişti.

 

Pera'nın Memduh'a asla hayır diyememesi, onu kendi çocuğu gibi sevmesinin sebebi büyük aşkından kalan yeryüzündeki tek varlık olmasıydı. Arslan, Meryem'i ne kadar sevdiyse Pera'da Arslan'ı o kadar sevmişti. Memduh'un babasına benzerliği bir nebze olsun Pera'ya nefes aldırıyordu. Çünkü Memduh babasının gözlerini taşıyordu.

 

"Kaç günümüz var nişan için? " Pera'nın sorusuna Memduh gülümseyerek cevap verdi.

 

"İki hafta. "

 

"İki haftada nasıl yetiştireyim nişan kıyafetini? "

 

"Ben sana iki hafta önce söyledim evleneceğimi. "

 

"Ah Memduh! " Diye nefesini üfleyen Pera, Feride'ye çevirdi bakışlarını. "Nasıl bir şey istiyorsun hayatım, var mı aklında oturmuş bir şeyler? "

 

"Aslında yok ama sade, nazenin bir şey çok hoş olurdu. "

 

"Peki hâlâ. " O sırada kahveleri geldi. "Sana birkaç çizim göstereyim beğendiğini nasıl istiyorsan o şekilde dizayn edelim. "

 

"Olabilir. " Pera yerinden kalkıp masasına ilerledi, aldığı bir dosyayla geri gelip dosyayı Feride'ye uzattı oturmadan önce. Feride aldığı dosyadaki çizimlere tek tek baktı, ama içine sinen hiçbir şey olmadı. Feride'nin bakışlarından bunu anlamak mümkündü.

 

"Sanırım pek hoşuna giden bir şey olmadı. " Feride, Pera'ya gülümseyerek baktı.

 

"Yeni kreasyonunuzu lütfedip bize açtınız, gerçekten çok teşekkür ederim. Hepsi birbirinden güzel ve göz alıcı, her biri kesinlikle sizi yansıtıyor. "

 

"Aklındaki sadeliği bana biraz açar mısın, ne istediğine dair fikir sahibi olabilmem için. " O sırada Feride'nin gözüne çizim kalemleri ve kağıtları değdi.

 

"Kullana bilir miyim? "

 

"Elbette. " Feride aldığı kağıda muazzam bir şey çizdi birkaç dakikada. Pera ile Memduh şaşkınlıkla bakarken Feride tamamladığı çizimi Pera'ya uzattı.

 

"Mesela böyle bir şey, yada siz daha iyisini yapabiliyorsanız ki yaparsınız. " Pera gülümseyerek elindeki kağıtla birlikte arkasına yaslandı.

 

"Birkaç dakikada böyle bir şey çizmek? Muazzam bir yetenek! Sen bu işi kesinlikle biliyorsun, senin bir modacıya ihtiyacın yok ki. "

 

"Sizin gibi işinde markalaşmış birinden bunu duymak gerçekten müthiş bir şey, umudum bu işte sizin kadar iyi olabilmek. Bunun için fazlasıyla çabalıyorum. "

 

"Kesinlikle başaracaksın, sende o yetenek var çünkü. "

 

"Teşekkür ederim. " Feride ile Pera'nın konuşmalarına dahil olmayan Memduh'un telefonu çalmaya başladı. Şirketten arıyorlardı. Memduh cevapladığı aramadan sonra acilen gitmesi gerekiyordu.

 

"İşiniz ne kadar sürer? " Memduh kapattığı telefonu cebine sıkıştırdı acele bir şekilde.

 

"İki saate yakın, bir sorun mu var? "

 

"Benim gitmem gerekiyor, işiniz bitmeden ben gelmiş olurum. Seni yalnız bırakmak istemezdim ama hemen halledilmesi gereken bir konu var. "

 

"Hiç önemli değil, ben taksiyle de dönerim. "

 

"Hayır hayır, işiniz bitmeden ben gelirim. " Memduh bakışları Feride'de ayaklandı. "Sakın yalnız dönmeye kalkma, kısa sürede dönmüş olurum. "

 

Peki. " Memduh'un acele çıkıp gitmesinden sonra Pera'nın yardımcıları ölçü almak için Feride'yi aldılar. Pera, Feride'nin yeteneğinden fazlaca etkilenmişti, sürekli baktığı kağıdı elinden bırakamıyordu. Kaleminin her bir darbesinde bir detay vardı. Yıllardır profesyonel olarak bu işi yapmasına rağmen tek çizimde bu kadar göz alıcı detaylar yapamamıştı hiç, belki binde bir.

 

Bu işte senin kadar iyi olmayı umuyorum demişti, kesinlikle yapabilecek kabiliyete sahipti. Aklından bir sürü şey geçiyordu, Feride'yi yeni bir kreasyonla moda haftasına yetiştirebilir miyim diye düşünüyordu.

 

Bu kadar kısa sürede bu kadar eşsiz bir şey çizen birinin elinde muhakkak başka çizimler vardı. Onun yeteneğini keşfeden modacı olarak büyük bir prestij sağlardı. Elindeki kağıdı masasına bırakarak ayağa kalktı Pera ani bir kararla. Hemen aşağı indi. Dört bir yandan ölçü alan yardımcılarına dışarı çıkmalarını söyledi. Üçüde hemen elindeki mezuraları bırakıp çıktılar. Feride şaşkındı.

 

"Seninle konuşmk istiyorum, şöyle balkona çıkalım. " Feride hafif tebessüm etti. Başıyla onaylayıp Pera'nın ardından balkona yürüdü.

 

"Elinde başka çizim var mı? " Pera'nın sorusuna Feride katlanan şaşkınlığıyla baktı.

 

"Neden sordunuz? "

 

"Var mı, yok mu? "

 

"Elbette var. "

 

"Kaç parça? "

 

"Yüz on parça. "

 

"Vav! Müthiş bir koleksiyon, her birinin az önce çizdiğin kadar eşsiz olduğuna şüphem yok. Bu yıl benimle kendi kreasyonunla moda haftasına katılmak ister misin? " Feride ağzı açık baka kaldı. Bu gerçek miydi? Gerçekten Pera hayali olan şeyi mi teklif ediyordu yoksa şaka mıydı bu? Feride inanmadığı teklife zor toparlayabildi kendini. Peki şimdi ne yapacaktı?

 

Loading...
0%