Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Tatlı esen rüzgarların bir gün fırtınalara dönüşeceği kimsenin aklına gelmez oysa ki; bazen bir gülüş bile insanı gönüllü uçurumlardan attırır.

 

Feride ile Seher planladıkları gibi yarın annesi ile babasını Giresun'a göndereceklerdi. Onun için şimdi randevuyu hatırlatmanın zamanıydı.

 

Hep beraber oturmuş akşam yemeği yerlerken bir yandan da sohbet ediyorlardı. Babasının sözünün bitmesiyle Seher başladı.

 

"Anne yemekten sonra bir ilaç vereyim ben sana yarın sabahta bir tane içersin araba tutmasın. " Seher'in söylediklerine Meryem bir anlam veremezken hafif çattığı kaşlarıyla kızına baktı.

 

"Niye? "

 

"Yarın dişçi randevun var ya. "

 

"Sonraki gün değil miydi? " Annesinin sorusuyla Feride yutkundu.

 

"Yarın diye hatırlıyorum ben. " Seher çok ustaca oynuyordu.

 

"Yusuf, dolabın üzerindeki kağıdı ver bana. " Annesinin isteği üzerine Yusuf yerinden kalkıp buzdolabına tutturulmuş kağıdı alıp annesine verdi. Annesi aldığı kağıda bakarken kendinden şüphe edercesine şaşırdı.

 

"Allah Allah! Ben on dokuz diye gördüğümü hatırlıyorum ama. Başka şeyle karıştırdım herhalde, yaşlandık tabi akılda kalmadı. " Feride suçluluk duygusuyla Seher'e bakarken Seher hiç oralı olmuyordu.

 

Yemekten sonra Seher getirip annesine ilaç içirdi. Hiçbir şeyi elletmeden annesini uyumaya gönderdi.

 

Seher bulaşıkları yıkarken Feride tek eliyle masayı silip düzeltti. Yusuf babasının biten çay bardağını mutfağa getirip doldurdu. Yusuf'un salona gittiğinden emin olan Feride Seher'e yaklaşıp kısık sesle konuştu.

 

"Annemler kaç gibi çıkacak? " Seher mutfak kapısına bakarak kontrol etti.

 

"On iki buçukta çıkacaklar, yarım saatte hazırlarız seni. "

 

"Yakalanacağız diye ödüm patlıyor. "

 

"Annemlerin Giresun'a gidiş, gelişleri iki saat, yarım saat senden önce çıkacaklarını var sayarsak bir buçuk saatin var. Senin gidişin ve annemlerden önce dönmen gerektiğini düşünürsek bir saat. Babama saçma sapan siparişler verip yarım saat daha kazandırırım sana. "

 

"Şu rahatlığına ölüyorum Seher yemin ediyorum! "

 

"Ben annemin arkasından çok iş çevirdiğim için idmanlıyım. " İkisi gülüşürken Feride heyecandan yerinde duramıyordu.

 

...

 

Tüm gece Feride için uykusuz geçmişti neredeyse. Seher ise rahat rahat uyumuştu sabaha kadar. Kahvaltıdan hemen sonra Seher bir kere daha annesine ilaç içirdi.

 

Gitmek üzere olan babasının eline bir parça kağıt tutturdu Seher. Kenarda bekleyen Feride gülmemek için dudaklarını ısırdı

 

"Baba, bu kağıtta yazanları alman lazım. " Yılmaz açtığı kağıda bakarken hiçbir şey anlamadı.

 

"Kızım ne bunlar? "

 

"Derslerim için lazım olan şeyler, sen Muzaffer Amca'nın çırağına ver o bilir. "

 

"Peki. " Annesi ile babası yola çıkarken kızların ikisi de arkalarından el salladı. Arabanın gözden kaybolmasıyla ikisi heyecanla içeri koştular. Akşamdan her şeyi hazırlamışlardı. İkisi olabildiğince hızı davranıp Feride'yi hazırladılar.

 

Ardından Feride'nin arabasıyla Seher onu restoranın önüne bıraktı.

 

"Sık sık babamları arar sana yazarım, bir buçuk saat sonra gelir sen alırım. "

 

"Tamam. " Seher eve geri dönmek için yola devam ederken Feride yutkunarak restorana baktı.

 

Feride derin bir nefes alarak restorana girdi. Gözleri kalabalığın içinde Hızır'ı aradı.

 

"Hoş geldiniz. " Feride döndüğü personele hafif tebessümle başını salladı. " Feride Hanım'dı değil mi? "

 

"Evet. "

 

"Şöyle buyurun lütfen üst terasa çıkacağız. " Feride yol gösteren kadını takip etti. Terasın merdivenlerine geldiklerinde kadın Feride'ye eliyle geçmesi için yol gösterip yukarı çıkmadı. Feride tuttuğu nefesiyle merdivenleri çıktığında Hızır sırtı dönük, elleri ceplerinde karşıdaki orman manzarasını izliyordu.

 

Feride terasın ortasında kurulu tek masanın yanına kadar geldi. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Ne yapacağını bilemedi bir an. Hafif bir öksürükle geldiğini belli ederken Hızır hemen arkasına döndü.

 

Hızır karşısındaki güzelliğe inanamadı. Öylece baka kaldı, nefes almayı unuttu bir an. Kendini toparlayıp Feride'ye taraf yürüdü.

 

"Hoş geldin. " Diyebildi en azından.

 

"Hoş buldum. " Hızır oturması için sandalyesi çekti.

 

"Teşekkür ederim. " Heyecanı her saniye büyüyordu Feride'nin.

 

Karşısına geçip oturdu Hızır. Kuruyan boğazını rahatlatmak için yutkundu. Feride'nin haklı olarak gelemeyeceğini düşünüyordu, karşısında tüm güzelliğiyle duruyor olması konuşmasını güçleştiriyordu. Bir kadın nasıl bu kadar nazenin olurdu.

 

"Haklı olarak gelemeyeceğini düşünüyordum. " Feride hafif bir tebessümle başını kaldırdı.

 

"Gelmemek için çok sebebim vardı. "

 

"Tüm o sebeplere rağmen geldiğin için teşekkür ederim. "

 

"Geçmişteki hatrın ve geçmişin hatrı büyüktü, gelmesem Küçük Feride'ye hesap veremezdim. "

 

"Bensiz salçalı ekmek bile yiyemeyen Küçük Feride... " Hızır'ın gözlerini hüzün doldurdu. "Bazen diyorum keşke hep çocuk kalsaydık. "

 

"Bunu söylemediğim bir gün bile olmadı. " Feride hep onu beklediğini dolaylı olarak söylerken, Hızır sanki uçurumlardan düşmüştü. Neden bu kadar geç kaldığına anlam veremiyordu. Çok mu önemliydi işler, kendine çok kızıyordu ama telafi edemeyeceği kadar büyük bir zaman vardı arada. Gözleri güneşle yarışır Feride'yi nasıl unutabilmişti? Kendine olan kızgınlığı büyüyordu. Kaçırdığı çok şey vardı ve nasıl olduracağını bilemiyordu.

 

Hızır söyleyecek bir şey bulamazken onu kurtaran garson oldu. Elinde menülerle gelerek nazik bir şekilde menüleri takdim etti. İkisi de teşekkür ederek menülere göz atmaya başladı. Az sonra ikisi siparişleri verirken garson onları yalnız bıraktı.

 

"Tekrar gidecek misin, yurtdışına? " Kalbi yerinden çıkacaktı bu soruyu sorarken, evet demesinden deli gibi korkuyordu. Feride'nin sorusuna Hızır başını aşağı yukarı salladı hafif. Feride'nin yüreğine taş oturdu sanki.

 

"Ama çok kalmayacağım. Bir ay kadar burdayım, gidip yapılması gereken birkaç prosedürü halledip hemen döneceğim. " Feride farkettirmeden derince bir nefes aldı. "Sen neler yapıyorsun? " Feride gülümseyerek baktı ona.

 

"Giresun'da bir dükkanım var, terzilik yapıyorum şimdilik. Kendi markam var, internetten satışlar yapıyorum ama büyütmek için biraz erteliyorum. "

 

"Neden? "

 

"Size olan borcumuz bittikten sonra inşaallah. "

 

"Bize borcunuz derken? "

 

"Senin bundan haberin yok mu? "

 

"Hayır. "

 

"Size hâlâ beş milyon kadar borcumuz var. "

 

"Beş milyondan fazlaydı yani? "

 

"Evet. On beş milyondu. Amcam kumar mafyasına borçlanıp, fındık bahçesinde hakkım var diyip borcu babama yıktı. Allah rahmet eylesin Rıfat Amca yardımcı olmasa Yusuf'u öldürüyorlardı neredeyse. "

 

"Çok şaşırdım, yapabileceğim bir şey var mı? "

 

Feride hafif tebessüm etti.

 

"Sağ ol, yarısını inşaallah bu harman sonu ödeyeceğiz, kalanı da inşaallah seneye. Sonraki yıl ölmez kalırsak sağ kreasyonumu çalışacağım. "

 

"Eminim çok güzel olacaktır. "

 

"Liseden beri üzerinde çalışıyorum, yüz on parça şimdilik. "

 

"Daha da büyüteceksin yani? "

 

"Niyetim o. Sen neler yapıyorsun peki? "

 

Hızır gülerek cevap verdi.

 

"Benim işim seninki kadar eğlenceli değil, suratı asık mahkeme duvarı gibi, hayat enerjisi kalmamış adamlarla her gün toplantı. "

 

"Her gün? "

 

"Her gün! "

 

"Kulağa ürperici geliyor. "

 

"Sen birde bana sor. "

 

"Yapma, bırak başkası yapsın. "

 

"İnan başka bir şey istemezdim ama yapacak kimse yok. Semih Amca'm bizden ayrıldı, babam rahatsız, Hamza bizim işler ilgisini çekmiyormuş ki kendi işini yapıyor. Bir Memduh var o da hem tüm aileyle uğraşıyor, hem de işlerle. Doğal olarakta orası bana kalıyor. "

 

"Allah yardımcın olsun o zaman. "

 

"Amin. " İkisi gülerken yemekleri geldi. Yemek eşliğinde sohbetleri devam etti.

 

...

 

Seher kardeşi Yusuf'a ahır işlerinde yardım etmiş, fındık bahçesini de kontrol ettikten sonra eve dönüyordu. Hamza'nın evlerinin önünden geçmek üzereyken Hamza'yla karşılaşmamak için adımlarını hızlandırdı.

 

Dışarı çıkmak üzere olan Hamza pencereden Seher'in kapıdan geçmek üzere olduğunu görmesiyle hızla evden çıkıp merdivenlerden inmek yerine trbzanlardan Seher'in önüne atladı.

 

"Hop sabah kuşu nereye? " Adından dolayı sabah kuşu diyordu.

 

"Sana ne yalıçapkını! "

 

"Kuş kuşa yakışır diyorsun? "

 

"Sen bana yakışamazsın sende o çap yok. " Seher gitmek için hamle yaptığında Hamza önüne geçti. "Çekil önümden! "

 

"Sana yakışacak erkek çapı ne mesela, belki bende vardır. "

 

"Sende karakter yok! "

 

"Bende karakter yok? "

 

"Evet, sende karakter yok. "

 

"Beni tanımadan yargılıyorsun sabah kuşu. "

 

"Seni tanımama gerek yok mal ortada. " Hamza kahkahalarla gülmeye başladı.

 

"Şimdi de bana mal mı diyorsun? "

 

"Çok zekisin hayran kaldım! "

 

"Sen çok başka bir şeysin sabah kuşu. "

 

"Ben nasıl bir günah işledim de bunu bana imtihan ettin kurban olduğum? " Seher, Hamza'nın göğsüne vurulup kenara itti. "Ya sabır! " Diyerek yoluna devam etti. Hamza arkasından bakarak gülümsedi. Farkında değildi ama Seher onu her reddettiğinde ondaki Seher'in yeri daha da büyüyordu.

 

...

 

Hızır ile Feride'nin sohbeti geçmişe varmıştı. Feride gülümseyerek anlatıyordu onun yüzünden nasıl ceza aldığını.

 

"Liseye başladığımda babam telefon almıştı bana, Atilla Amca'dan senin numaranı almasını istemiştim, aldı da sağ olsun. Birkaç kere seni aradım ama açmadın bir türlü. Sonra annem öğrendi ve evde kıyamet koptu. Annem anında telefonu aldı elimden, üniversite için Ankara'ya gidene kadar da telefon kullanmama izin vermedi. Babama öyle kızdı ki iki ay odasına almadı. "

 

"Meryem Teyze'nin bu kadar ketum davranmasını beklemezdim. "

 

"Yaşadıklarını gözönünde bulundurursak haksız görmüyorum ama işte kızdı mı sınır tanımıyor annem. "

 

"Söz konusu evlat olunca tabi doğal olarak korumak istiyor. "

 

"Annem karakteri gereği fazla korumcı. Onun yaşadıklarını bizim de yaşamamızı istemiyor, o yüzden çok tutucu davranıyor. " Cümlesi biten Feride kolundaki saatine baktı. "Sanırım artık kalksam iyi olacak. "

 

"Tabi. " Feride mutlu heyecanıyla ayaklandı. Hızır'da onunla birlikte ayağa kalktı.

 

"Her şey çok güzeldi, teşekkür ederim. "

 

"Her şeye rağmen geldiğin için ben teşekkür ederim. Seni eve bırakmak isterdim ama Meryem Teyze ikimizi birden asar. " İkiside gülerken Feride gülüşleri arasında derince bir nefes aldı.

 

"Hoşça kal. " Feride istemesede gitmelydi. Yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle yürüdü. Merdivenlerin başına gelmişti ki Hızır seslendi.

 

"Feride. " Feride dönüp arkasına baktı. "Seni tekrar ne zaman görebilirim? " Feride hızlı atan kalbiyle genişçe gülümsedi.

 

"Gün batımında fındık bahçesinde oluyorum hep. " Hızır gözlerinin içini parıldatan bir mutlulukla gülümsedi. Feride içi içine sığmazken merdivenleri indi. Hızlı adımlarla restorandan çıkarken elini hızlı atan kalbinin üzerine koydu. Gülümseyerek aldığı nefesi aynı şekilde verdi.

 

Çantasından çıkardığı telefonla Seher'i aradı. Telefonu açan Seher panikti.

 

"Abla çıktın mı? "

 

"Evet, bir şey mi oldu? "

 

"Annemler yolda geliyor. "

 

"Deme! Çabuk gel! "

 

"Aşağı doğru yürü geliyorum. " Feride hızlı adımlarla aşağı doğru yürümeye başladı.

 

Feride'nin gidişinin ardından geri yerine oturan Hızır gözlerini yumdu. Derince bir iç çekti. Kalbi acıyordu, hemde fazlasıyla.

 

Çalan telefonunu ceketinin cebinden çıkardı. Ekranda Victoria yazıyordu. Telefonu masanın üzerine bıraktı. Uzun uzun çalan telefonunu kapandı, ardından bir kere daha çalmaya başladı. Yine aynı kişi arıyordu, yine açmadı telefonu.

 

Diğer taraftan Feride hızlı adımlarla koşturuyordu topuklularla. Önünde duran arabayla hemen arabaya atladı.

 

"Nerdelermiş? " Endişeli sorusuna Seher aynı endişeyle cevap verdi.

 

"Aradıklarında eski köprünün oraya gelmek üzereyiz demişti babam. "

 

"Bizden önce eve varırlarsa bittik biz! Hani sık sık arayacaktın babamı? "

 

"En son konuştuğumuzda randevu bugün değilmiş, doktora rica ettik dörtte bakacak bize dedi. Birkaç hastası gelmeyince doktor muayene etmiş göndermiş bunları. "

 

"Bas Seher gözünü seveyim bas! "

 

İkilinin endişeli yolculuğu bitmeyecekmiş gibi geliyordu. Seher son sürat arabayı sürerken nihayet eve varabildiler. İkili arabadan inerken köyün girişinde babalarının arabası göründü. İkisi hemen içeri koşarken Feride hızla örtüsü açıp çekmeceye sıkıştırdı.

 

"Islak mendil ver! " Seher paketten üst üste ıslak mendilleri çıkarıp ablasına verirken hızla dolaba koşup ablasına kıyafet çıkardı. Feride hunharca yüzündeki makyajı silerken Seher elbisesinin fermuarını açtı. O sırada annesinin sesi geldi.

 

"Feride, Seher! Hangi cehennemde yine bunlar! "

 

"Geldiler çabuk ol! " Feride'nin çırpınışları, Seher'in çabaları onları kurtarmaya yetmedi. Odanın kapısının açılmasıyla ikisi fara tutulmuş tavşan gibi kaldı. Feride bir kolunu çıkara bilmişti ancak.

 

"Ne yapıyorsunuz siz burda, sesleniyorum seste vermiyorsunuz? O elbise neyin nesi öyle? " Annesinin sorusuyla ikisi birbirlerine baktı. "Ne halt karıştırıyorsunuz siz? "

 

"Bir şey karıştırdığımız yok ablam elbiseyi deniyor. "

 

"Ne için? "

 

"Birine dikmiştim ama almayacakmış, bende bir deneyim olursa Bahoz'un nişanında giyerim dedim. "

 

"İyi, çabuk olun gelin bana bir çay verin başım çatlıyor. " Anneleri çıkıp kapıyı kapatırken ikisi birlikte yatağın üzerine bıraktılar kendilerini.

 

"Sanırım kalp krizi geçiriyorum. " Dedi Feride inme inmiş gibi. Seher de aynı ses tonuyla karşılık verdi.

 

"Galiba bende. " Az sonra ikisi gülmeye başladı, kendilerini tutamayıp kahkaha atmaya başladılar. Anneleri içerden kızdı ikisinin kahkahalarına.

 

"Ben çabuk olun diyorum onlar kikir kikir gülüyorlar. " İkisi ellerini ağızlarına kapatıp gülmeye devam ettiler.

 

"Çok ucuz atlattık. " Feride gülüşleri arasında zor konuşabildi. Seher daha çok gülmeye başladı.

 

"Nerden aklına geldi başkasına diktim demek? Benim bile aklıma gelmezdi. "

 

"Birine bir elbise dikmiştim daha önceden ama almaktan vazgeçince Meliha'nın düğününde giymiştim, ordan geldi aklıma. "

 

"Sen üzerini çıkar ben anneme çay vereyim daha fazla kızdırmadan. "

 

"Tamam. " Seher odadan çıkarken Feride sırt üstü kendini yatağa bıraktı. Kendi kendine bir kere daha güldü.

 

...  

 

Feride, Hızır'ı görme umuduyla gün batımına yakın fındık bahçesinin yolunu tuttu.

 

Geldiği bahçede her zaman ki gibi geçip kütüğün üzerine oturdu. Günün yavaş yavaş sona ermesini izlerken birkaç kez dönüp dönüp etrafa bakındı. Hızır'ın gelmeyeceğini düşünürken derince iç çekti.

 

Az sonra yanına sessizce oturan Hızır'la, Feride neye uğradığını şaşırdı.

 

"Hızır! "

 

"Korkuttum mu? "

 

"Biraz. "

 

"Seyrini bölmek istemedim. " Hızır elindeki çiçeği ona uzattı. Feride gülümseyerek aldı o çok sevdiği Giresun Kurşunisi'ni.

 

"Teşekkür ederim. "

 

"Seni gülümsettiğime göre beni affetin mi? "

 

"Düşünmem lazım. " Bu kez Hızır gülümsedi.

 

"Süründüreceğim diyorsun, haklısın hakediyorum. " İkisi birlikte güneşin batışını izlemeye başladı.

 

"Yarın mı gidiyorsunuz? " Feride'nin sesinin tonu kırıldı bunu sorarken.

 

"Evet. " Gitmek istemeği Hızır'ın cevap şeklinden belliydi.

 

"Ne zaman geleceksiniz peki? "

 

"Dedemin kırkına yakın geleceğiz inşaallah. "

 

"Yine gidip gelmemezlik etmezsin değil mi? "

 

"Sabırsızlıkla gelmeyi bekleyeceğim çok nazenin sebeplerim var. " Feride onu kastettiğini anladığında hızlanan kalbinin seslerini Hızır'ın duymasından çekiniyordu.

 

Az sonra Feride'nin örtüsü çekiştirilirken Feride'nin geriye dönüp bakmasıyla Hızır'da dönüp baktı. Memduh ikisine gülümsedi.

 

"Şimdi Feride'nin ağlaması, senin de tam şu anda kalkıp beni kovalaman lazım kuzen. Şuralarda bir yerlerde de babaannemin bizi fındık dalıyla dövmesi gerekiyor. " Üçü birlikte gülmeye başladı. Memduh da geçip yanlarına oturdu. Üçü geçmişin güzelliğinden konuşmaya başladılar.

 

... 

 

"Meryem Gelin! " Meryem duyduğu sesle hemen yerinden kalkıp kapıya çıktı.

 

"Miyase Teyze, hoş geldin. "

 

"Müsait misin kızım? "

 

"O nasıl söz, geç buyur. " Meryem, Miyase'yi eve buyur etti. İkisi içeri geçtiklerinde Meryem oturan Miyase'nin sırtına yastık koydu.

 

"Hoş geldin, sefa geldin. "

 

"Hoş buldum kızım. "

 

"Çay, kahve ne istersin. "

 

"İstemem sağ olasın, yamacıma otur az. "

 

"Hayrolsun inşaallah? "

 

"Hayır için geldim hayrolsun inşaallah. Lafı uzatmayı sevmem bilirsin, şeksiz şüphesiz her şeyine kefil olabileceğim bir kadınsın. Gördüm ki kendin gibi iki de kız yetiştirmişsin. Ben isterim ki Feride evimin süsü, Memduh'umun başının tacı olsun. Yaşlı halimle üzerine titreyerek büyüttüm, Allah var yanlışı yoktur, kötü düşkünlükleri yoktur. "

 

Miyase, Feride'nin sözünü almaya gelmişti Feride hiçbir şeyden habersizken.

 

Loading...
0%