Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Çaresizlik, ruhuna ateş yağdırırdı insanın. Dirhem dirhem eritir, yaprak yaprak dökerdi. Ruhu kâinata sığmaz naçizane teninde hapis kalırdı. Dururdu dünya oracıkta sonu gelmez bir karanlığa mahkum ederdi.

 

Hızır inanamıyordu duyduklarına, nasıl olabilirdi bu?

 

"Feride seninle evlenmeyi kabul etti? " Hızır kendi kendine sormuştu bunu, Memduh bilmeden cevap verdi.

 

"Evet, rüya gibi ama gerçek. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim, nasıl anlatsam ona karşı duyduğum sevgiyi bilemiyorum. Onu çok başka seviyorum Hızır, adının her bir harfine dahi aşığım. O kadar saf, o kadar temiz ki hiç kimseye benzemiyor. Yıldızlar kadar berrak gözleri kalbimin yörüngesine oturdu, ondan başka hiçbir şey düşünemiyorum. " Kardeşim dediği adam çocukluğundan bu yana sevdiği kadına aşık olduğunu söylüyordu.

 

Koca dünya bir anda silinmişti sanki, bastığı yeri ayağının altından çekip almışlardı. Dalga dalga yayılıyordu tenine ateşi, nefes alamadı. Kıravatını çekiştirip gevşetti.

 

"Feride de beğenir mi sence? Güzel duruyor aslına ama, Feride'nin zevkini de bilmiyorum ki. " Döndüğü Hızır sanki donmuştu, rengi atmıştı. "Hızır, iyi misin? " Kendini toparlayan Hızır hafif başını salladı.

 

"Havaya alışamadım galiba, arada kötü oluyorum. "

 

"Önce Giresun şimdi de İstanbul, üst üste hava değiştirince tabi. Doktor çağıralım mı? "

 

"Ben biraz hava alayım. " Hızır ayaklanırken Memduh'un odağı oydu.

 

"Doktor istemediğine emin misin? "

 

"İyiyim. "

 

"Kendini daha kötü hissedersen haber ver bana. " Hızır halsizce başını sallayarak odadan çıktı. Kendini yan taraftaki odasına zor attı. Kapıyı kapatarak kapıya tutundu.

 

Az önce olanlar gerçek miydi?

 

Yoksa kabus muydu?

 

Kabullenemiyordu!

 

Bir çıkış, bir bahane bulamıyordu.

 

Derin derin nefesler alıp gözlerini yumdu. Kimi suçlayabilirdi ki? Nişanlı olduğunu söylemediği Feride'yi mi, Feride'nin nazeninliğine vurulmuş kardeşim dediği adamı mı? Tüm geç kalmışlıklarına rağmen sevmekten utanmayan kendisini mi?

 

Feride kabul etmişti, gözlerinin içine pırıl pırıl bakan Feride nasıl kabul etmişti? Nişanlı olduğunu öğrenmiş miydi ki, ondan sebep mi kabul etmişti. Feride yapmazdı, sırf hırsından Memduh'la evlenmeye kalkmazdı.

 

O zaman neydi? Beklemediğim bir gün bile olmadı demişti, neden o zaman? Neden?

 

Delirecekti! Feride'nin Memduh'la evlenmeyi kabul etmesini anlamıyordu. Ama kesin bildiği bir şey vardı, tüm suç her şeyi erteleyen kendisinindi.

 

Hızlı adımlarla geçip sandalyesine oturdu. Tüm siniriyle sıktığı yumruklarını masaya indirdi. Öfkesinden hızlı hızlı soluduğu nefeslerle titriyordu. Bir kere, iki kere, üç kere demeksizin üst üste masaya vurmaya devam etti.

 

Çaresiz bir kabullenişle arkasına yaslandı sıktığı dişleriyle. Buna nasıl dayanırdı, nasıl katlanacaktı? Sıktığı dişlerinin kökleri sızlıyordu artık. Yerinden aynı öfkeyle kalkıp arabasının anahtarını alarak çıktı. Çekiştirdiği kravatını çıkarıp yürümeye devam ederken Zeynep yetişti ona elinde onlarca kağıtla.

 

"Hızır Bey, istediğiniz tüm belgeleri toparladım, Memduh Bey'in onayından geçmiş hepsi. Birkaç pürüzün dışında bir sorun yok. " Hızır'ın aniden durmasıyla peşinden koşturan Zeynep ona çarptı elindeki kağıtlarla. "Afedersiniz. " Dedi gözlüğünu düzelterek.

 

"Ne gerekiyorsa onu yap. "

 

"Daha incelemediniz ama. "

 

"Zeynep'ti değil mi? "

 

"Evet. "

 

"Zeynepçiğim rica ediyorum cehennem ol başımdan. " Zeynep arkasından bakarken Hızır hızlı adımlarla yürüyüp gitti. Zeynep umursamaz bir tavır takınıp hafif gülümsedi.

 

"Özel günü gelmiş herhalde! " Diye söylenerek saatlerdir uğraşıp her birini tek tek ayrı dosyalardan topladığı kağıtlara baktı. Derince bir iç çekerek geri dönüp yürümeye başladı.

 

... 

 

Koca Harmancı malikanesinde mutluluk vardı. Memduh'un evleneceğini duyan ailesi çok mutluydu. Hemde Feride olması ayrı bir mutluluktu onlar için. Semra büyük beğeniyle bakıyordu yüzüklere.

 

"Feride bu yüzüğe bayılacak, renkli pırlanta almak nerden aklına geldi. Atilla baksan şuna ne kadar güzel. " Semra yüzük kutusunu elinden bırakamıyordu.

 

"Sende aynısından almazsın inşaallah? " Pırlanta düşkünlüğü olan eşine takılıyordu Atilla.

 

"Daha neler! Gelinimizle aynı takıları takacak değilim her halde, ayrıca bu evlilik yüzüğü. " Atilla, Memduh'a hayretler içerisinde baktı.

 

"Hayret yengen ilk defa çok beğendiği halde aynısından almayacak. Feride şimdiden hayır getirdi bize baksana. "

 

"Cevdet Bey'in özel kreasyonunda vardı, bunu görünce dedim işte Feride'ye yakışacak olan bu. "

 

"Çok doğru bir seçim olmuş. Allah tamamına erdirsin inşaallah. Alyanslar da çok güzel, baksana anne. " Hızır'ın ablası Nazlı'nın en çok beğendiği alyanslardı.

 

Memduh sabırsız bir gülüşle teşekkür etti. Nazlı ile Memduh'un bakışları kesişirken, Nazlı anlamıştı bir şey isteyeceğini. Memduh'a hafif eğilip tebessüm ederek sordu.

 

"Hadi çıkar dilinin altındaki baklayı. "

 

"Feride'nin numarası var mı sende abla? " Nazlı bir an düşündü.

 

"Yok. "

 

"Evden kimsede var mıdır? "

 

"Şimdi öğreniriz. " Nazlı yerinden kalkıp yüzük kutularını alarak babaannesine verdi.

 

"Nişana kadar yüzükler sende kalacak değil mi babaanne? "

 

"He öyle olacak. " Babaannesi yüzük kutularını alırken Nazlı sordu.

 

"Babaanne Feride'nin numarası var mı sende? "

 

"Yok, ne edeceksin? "

 

"Yüzüklerin fotoğraflarını falan atardık, fikrini alırdık. " Babaannesi numarayı yememiş, Memduh'a bakıyordu. Nazlı annesine döndü bu kez. "Anne sende var mı? "

 

"Yok kızım, Meryem'in var ama kızların ki yok. "

 

"Bu saatte arayamayacağımıza göre yarın Meryem Abla'yı arar Feride'nin numarasını alır, yüzüklerin fotoğraflarını atarım. " Memduh gülümseyerek hafif alnını kaşıdı.

 

Semra,

 

"Nişanı ne zaman yapacağız anne? "

 

"Rahmetlinin kırkı için gittiğimiz vakit, konuşuruz anası, babasıyla. Ne zaman müsaitlerse nişanı yaparız. "

 

Atilla,

 

"Nişanı burda yapmamız gerekecek, Hızır'ın nişanını yurtdışında yaptık eş dost gönül koydu, Memduh'un nişanını da Giresun'da yaparsak kimse ağzımızı açmaz daha. "

 

"Yılmaz'la konuş münasip görürse burda yaparız. " Attila annesine hafif başını salladı.

 

Memduh,

 

"Yenge, pembe pırlantalı vardı ayırtayım mı sana? " Semra'nın gözleri heyecanla açıldı.

 

"Gerçekten mi? "

 

"Ben Cevdet Bey'i arayayım yarına yüzüğü göndersin. "

 

"Sağ ol. " Semra erimişti adeta. Atilla, yeğeninin yengesine kıyamayışına tebessüm etti.

 

"Yengenin renkli pırlantası da eksik kalsın be aslanım. "

 

"Olur mu hiç amca, yengem her şeyin en iyisine layık hakettiği gibi. " Semra gülümseyerek sevgiyle baktı yeğenine.

 

"Hızır nerde, niye bugün birlikte gelmediniz siz? " Memduh gülümseyen gözlerini babaannesine çevirdi.

 

"Onun biraz canı sıkkın, çok üstüne varmayın Viktoria'yla kavga ettiğine kulak misafiri oldum istemeden. "

 

"Kızın telefonlarına cevapta vermiyormuş. Ne oldu bunlara anlamıyorum? " Semra oğlunun halini beğenmiyordu.

 

"Dedeme yetişemedi ya çok dert ediyor kendine. "

 

"Onun dedesi öleli çok olmuştu, sadece gömmesi geç oldu o kadar. Hamdolsun ölümde var, çok zamandı Allah emanetini alsın diye dua ediyordum. Biliyorum ki acısı, sızısı dinmiş hamdolsun ölüm var. Hamdolsun ölüm var! Allah ölümü aratmadan alsın emanetini. " Kimse teselli edecek bir kelime bulamadı yaşlı kadının bariz belli acısına.

 

...

 

Bugün Feride'nin doktor kontrolü vardı. Babası onu Giresun'a götürecekti. Ablasının hazırlanmasına yardım ediyordu Seher.

 

"Bana birkaç tane iç çamaşırı alsana abla, hiç Giresun'a kadar çıkasım yok. "

 

"Hani çamaşır alma bahanesiyle Giresun'a gidip gezecektin? "

 

"Havalar çok sıcak olmaya başladı o yüzden hiç kendimde güç bulamıyorum. "

 

"Yazı yine baygın baygın geçirme önümüzde nişan var. " Bunu söylerken bile kanatlanıp uçacaktı sanki birkaç saat sonra öğreneceği acı gerçekten habersiz.

 

Seher birkaç şey daha ısmarlarken Feride babasıyla yola çıktı. Babası ciğerparesinin evleneceğine elbette mutluydu ama bir parça da üzülüyordu. Kolay mıydı tabi yuvadan uçup gidecekti.

 

Yılmaz'ın ara ara iç çekerek kızına bakışlarıyla yol hastaneye vardı. Feride yapılması gereken işlemlerin ardından doktorunun yanına çıktı. Neyse ki haberler iyiydi, bir sorun yoktu ve birkaç haftaya alçı çıkarılabilirdi.

 

Yılmaz halletmesi gereken işleri için kooperatifin yolunu tutarken Feride, Seher'in siparişleri için çarşıya gitti.

 

Seher'in istedklerinin yanında kendine de bir şeyler almış kasada beklerken arksından alaycı bir ses yükseldi.

 

"Hele de hele, kimler varmış burda? " Feride dönüp yüzüne bile bakmak istemediği amcasının kızı Özge'ydi. Feride oralı olmadan elindekileri kasiyere verdi. Özge hasedinden çıldırtıyordu o yüzden de susmayacaktı.

 

"Tabi, koca Harmancılara gelin olacak ya küçük hanım burnu kaf dağında. " Feride yine onu duymamazlıktan gelirken Özge kudurmuş gibi susmayacaktı. "Seher'i de küçüğüne yamarsın artık, duyduk büyüğü maalesef nişanlıymış. " Ne diyordu bu? Feride bir an önce parayı ödeyip çıkıp gitmek istiyordu. Ama Özge bir türlü susmak bilmiyordu. "Anan babasını ayarttı, sen de bahçe köşelerinde oğlunu. " Feride öfkeyle döndüğü gibi elini Özge'nin gırtlağına geçirdi. Kimse annesine iftira atamazdı! Hiç kimse! Özge nefesi kesilirken gözleri yuvlarından fırlayacaktı.

 

"Sen o iğrenç ağzına annemin adını alamazsın katil evladı katil! Bebek katli gelmiş geçmişte attıkları iftiraları önüme sürüyor! Boğarım seni bir daha annemin adını o iğrenç, piç ağzına alırsan! Öz oğluna iftiralar atmaktan çekinmeyen, torununu yakarak öldüren o katil babaannen ile katil babana söyle bizimle uğraşmasınlar, ben bir konuşmaya başlarsam ne senin, ne de o büyücü annenin alacak nefesi kalmaz! " Feride'nin geriye doğru ittiği Özge yere düşerken kasiyer kız kocaman açılmış gözlerle izliyordu. Neyse ki dükkanda başka kimse yoktu. Feride az önce parasını ödediği eşyaların içinde olduğu poşeti alarak dışarı çıktı.

 

Kalbi ters dönmüştü göğsünün içinde sanki. Büyüğü nişanlı demişti murdar ağızlı, Hızır, Memduh'tan büyüktü. Üstelik babası hapisteyken annesine, Memduh'un babasıylaymış diye iftiralar atmışlardı babaannesi ile amcası.

 

Onu isteyen Memduh olamazdı değil mi?

 

Olamazdı!

 

Hızır nişanlı olamazdı!

 

Neden yemeğe davet ederdi ki o zaman?

 

İçin için gerçekliğinin farkındaydı aslında ama inanmak istemiyor, Özge'nin yalan söylediğini düşünüyordu.

 

Hemen eve gitmeliydi! Babasını aradı vakit kaybetmeden.

 

"Baba işin bitti mi? "

 

"Yok güzel kızım daha var. Sen Selman Amca'nın dükkanına git bir şeyler ye ben iki saate kadar gelirim inşaallah. " İki saat mi? O kadar sabredemezdi.

 

"Ben minibüsle döneyim o zaman, senin daha işin çok, benim de evde yapmam gereken şeyler var. " Babası nişan hazırlıkları için yapılması gerekenler vardır diye izin verdi. Feride hızlı adımlarla vardığı minibüs durağında çıkmak üzere olan minibüsü yakaladı. Feride'yi gören köyün kadınları kendi aralarında fısır fısır konuşmaya başladılar.

 

Hiçbiri Feride'nin umurunda değildi. Bir an önce eve varmak istiyordu.

 

"Feride, ne zaman sizin nişan? " Bir an sana ne diye bağırmak istedi Feride. Ama şu kalabalığın içinde yapamazdı.

 

"Daha belli değil. "

 

Bir diğeri konuştu.

 

"Miyase ne akıllı kadın ha, buldu akıllı, uslu, güzel kızı hemen söz aldı. "

 

Bir diğeri atladı hemen.

 

"Baktı büyük torun gavur gelin getiriyor, diğeri de ona bakıp yapmasın diye hemen söz aldı. " Feride nefes alamadı bir an.

 

"Seninde başına talih kuşu kondu Feride, maşaallah Memduh dalyan gibi delikanlı. "

 

Kabul edemedikleri gerçekti...

 

Hızır nişanlıydı...

 

Ona nasıl söylemezdi bunu?

 

Ve Memduh...

 

Kenardan elbisesinin eteğini sıkıyordu parmaklarının arasında Feride.

 

Minibüs şoförü konuştu bu kez.

 

"Küçükken tüm köy elinden ağlardı, Allah esirgesin çok beyefendi bir çocuk olmuş. Sağ olsun köyün yollarının neresi bozuksa hepsini de yaptırdı. Bir teşekkür bile edemedik, sen söylersin kızım, Allah razı olsun ondan. "

 

Feride ağlamamak için kendiyle savaşıyordu.

 

Neden binmişti ki minibüse?

 

Neyse ki susmuştu herkes kimse bir şey demiyordu artık.

 

Arabanın köy meydanında durmasıyla hemen indi Feride. Evleri tepedeydi yine de hızlı adımlarla yürüdü. Eve vardığında nefes nefese kalmıştı. Aynı hızla eve girdi. Ablasını gören Seher bir terslik olduğunu yüzünün halinden anladı hemen.

 

"Abla, ne oldu? "

 

"Hızır değilmiş... " Nefesi kesiliyor, sırtının orasında bıçak saplanmış gibi bir ağrı peydah olmuştu.

 

"Ne Hızır değilmiş? "

 

"Hızır nişanlıymış Seher! " Gözyaşları sicim gibi yağıyordu şimdi.

 

"Ne diyorsun abla sen? " Feride çökercesine yatağının üzerine oturdu.

 

"Bana söylemedi Seher, bana söylemedi. Söylese rüzgarına kapılmaz, fırtınalarında kaybolmazdım. Nişanlı olduğunu bana söylemedi... "

 

"Abla bir yanlışlık vardır, olur mu hiç öyle şey? "

 

"Özge şeytanını gördüm Giresun'da, o geveledi bir şeyler. Kabullenmek istemedim, sonra minibüsle geldiğimde köyün kadınları söyledi. "

 

"Nişanlıysa seni istemeye nasıl geliyor? "

 

"Hızır değilmiş, Memduh içinmiş. " Seher donup kaldı öylece.

 

"Yok! Değildir... Öyle değildir abla, öyle değildir. Bir yanlışlık vardır. " Seher sayıklıyor gibiydi.

 

"Yanlışlık yok Seher biz yanlış anlamışız. " Kabullenemeyen Seher koşarak odadan çıkıp aynı hızla evden de çıktı. Ahırda olan annesinin yanına koştu.

 

"Anne! " Meryem korkuyla sıçradı.

 

"Ne oldu? " Meryem'in telaşlı sorusuna Seher yutkunarak baktı.

 

"Ablamı Memduh Abi için mi istemeye geliyorlar? "

 

"Başka kimin için olacaktı? "

 

"Hızır Abi sanmıştık biz! "

 

"Ne saçmalıyorsun sen nişanlı adama mı kız isteyecekler! "

 

"Ablam Hızır Abi'yi seviyor, Memduh Abi'yle evlenemez. "

 

"Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Ne diyorsun sen kızım, nişanlı adamı seviyor ne demek? " Seher gözyaşlarını tutamıyordu. Meryem, Seher'in kolundan tutup hafif sıktı. "Görüştü mü Hızır'la hiç? " Öyle bir sormuştu ki Meryem, Seher yalan söyleyemezdi. Seher sessizce başını önüne eğince Meryem görüştüklerini anladı. Meryem derince bir nefes alarak Seher'in kolunu bıraktı.

 

"Tek yalan söylersen dilini koparırım senin. Kaç kere görüştüler, kimse gördü mü görüştüklerini? "

 

"Bir kere, kimse görmedi. " Meryem çökercesine yalağın kenarına oturdu.

 

"Benim başıma gelenler... Evlatlarıma iftira etmek için sırtlan gibi bekleyen amcanla babaannen duyarsa başımıza neler gelir kim bilir. Birinizi daha onlara kurban etmem, Feride öyle ya da böyle Memduh'la evlenecek. "

 

"Anne yapma! Ablam mutlu olamaz! "

 

"Sen söyle ne yapalım, nasıl yapalım? Sözü duymayan kalmadı, nasıl yapalım? " Seher hıçkırarak ağladı. "Düş önüme. " Meryem yerinden kalkıp Seher'i alarak eve geldiğinde Feride hâlâ ağlıyordu.

 

Meryem dolan gözleriyle mutfağa geçti. Seher başını iki yana salladı ablasına. Feride sessizce ateşinde ağlarken Seher ona sarıldı.

 

"Özür dilerim abla hepsi benim yüzümden. Ben doğru düzgün sorsaydım bugün bu olmayacaktı. " Feride sarıldığı kardeşinin omuzunda ağlamaya devam etti.

 

Aradan geçen bir saatin ardından Meryem ve kızlarının her biri bir yerde ağlıyordu. Meryem gözyaşlarıyla yemek yaparken; Seher hem çamaşır katlıyor, hem de ağlıyordu. Feride ise divana oturmuş gözyaşlarıyla dışarıyı izliyordu.

 

Telefonunun sesiyle Feride yerinden kalkıp yatağının üzerindeki telefonunu eline aldı. Numara tanıdık değildi. Feride tereddütle açtığı telefonu kulağına koydu.

 

"Feride. " Dedi tanıdık ses.

 

"Memduh. " Seher yaşlı gözlerini ablasına çevirdi. Meryem tam kızlarının odasına girecekti ki Feride'nin Memduh diyişiyle durdu.

 

"Nasılsın? " Ne diyeceğini bilemiyordu Memduh. Saatlerdir aradığımda ne diyeceğim diye düşünüyordu.

 

"İyi. " Diye mırıldandı Feride.

 

"Yüzük almıştım sana beğenir misin bilmiyorum? "

 

"Memduh ben sana bir şey söyleyeceğim. "

 

"Tabi dinliyorum. " O sırada Meryem içeri girip Feride'nin elinden telefonu aldı.

 

"Oğlum ben Meryem Teyzen, yanlış anlama çocuğum ama daha nişan olmamışken konuşmanızı doğru bulmuyorum. "

 

"Tabi Meryem Teyze, kusuruma bakma. Yüzük almıştım Feride beğenmezse değiştirebiliriz demek için aramıştım. "

 

"Değiştirmeye gerek yok oğlum, sen ne seçtiysen Feride onu beğenir. "

 

"Peki. "

 

"Hadi Allah'a emanet. "

 

"Sizde. " Memduh kapattığı telefonu elinde sıktı. "Bu kadar ketum olmak zorunda mısın Meryem Teyze, evleneceğim kadın konuşsak ne olacak! " Diye söylendi. "Ne diyecekti acaba Feride ya? Ah Meryem Teyze tam zamanını buldun araya girecek. "

 

O sırada Feride gözündeki yaşlarla annesine baktı. Annesi gözyaşlarını silip yutkundu.

 

"Üzerine bir şey al bir yere kadar gideceğiz. " Feride gözyaşlarını iki eliyle silip sırtına uzun bir yelek geçirdi. Annesi Seher'e döndü.

 

"Baban gelirse mezarlığa kadar gittiğimizi söyle, bugün olanlardan haberi olmasın. " Seher bir tepki vermezken sert bir şekilde konuştu tekrar. "Duydun mu? " Seher başını salladı.

 

Meryem kızını alıp mezarlığın yolunu tuttu. Mezarlığa vardıklarında aynı mezarda yatan kardeşi ile oğlunun ruhuna Fatiha okudu kızıyla birlikte.

 

"Abinle, dayın neden aynı mezarda yatıyor biliyor musun? " Feride başını hafif iki yana salladı. " Düş peşime. " Meryem bir kere daha Feride'yle yola düştü. Yolları yıkık, yıkıntılarında ot yeşermiş bir harabeye vardı.

 

"Bu harabe gelin geldiğim evdi, yirmi sekiz yıl önce. Ne kıymetliydi her bir taşı, toprağı, her gün sevdiğim adamın kapısını açıp bana gülümsediği yuvamdı. Her bir köşesini emek emek yuva yaptığım evdi. Sevgiden anlamayan biri değilim Feride'm ama bir sevdaya çok ağır bedeller ödedim.

 

Babamlar çok önceden kan davasından kaçıp, bir tanıdık vasıtasıyla buralara kadar gelmişler izlerini kaybettirmek için. Terör olaylarının tırmandığı zamanlarda köyden bir çocuk askerde şehit oldu. Kürdüz ya, terörist gözüyle bize bakmaya başladılar, sanki biz yapmışız gibi evimize saldırdılar. Ne kapı kaldı, ne pencere...

 

O gün gördüm babanı, o azgın kalabalığı sakinleştirip, bizim o teröristlerle bir alakamız olmadığını, yanlış yaptıklarını anlattı uzun uzun. İkna etti, dağıttı herkesi, ben o gün ona aşık oldum. Mektuplaşmaya başladık. Gel zaman, git zaman evlenmek istedik ama deden ile babaannen olacak cani istemedi.

 

Evine Kürt kızı sokmazmış! Şehit olan genç ablasının oğluydu. Bize nefreti hiç tükenmiyordu. Onun tırmandırmasıyla olaylar aldı başını büyüdü. Babaannen olacak o caninin fitnesi ocaklar söndürdü. Baban annesinin yaptıklarını kabullenemedi, evi terketti. Bana geldi ilk, biz olalım, evlenelim, kimsem yok ailem sen ol dedi. Annemle konuştum, kabul etmedi. Babama zaten diyemem. Teyzene söyledim abimle konuşsun, o da babamla konuştu diye. Allah rahmet eylesin çok naif bir adamdı abim. Babamı ikna etmişti.

 

Babam beni karşısına alıp, 'Kızım o fitneci seni rahat koymaz, sana yuva kurdurmaz, vazgeç bu sevdadan ' dedi. Razıyım dedim.

 

Babam yaptı bu evi, düğünümüzü de o yaptı. Ama fitne durur mu hiç? İffetime atmadıkları iftira kalmadı, babana etmedkleri ezyet kalmadı. Öyle bir hâle geldiler ki gözleri kör olmuştu. Murat'ım uyuyordu, o uyanmadan ineği sağmaya gittim. Geldim ki evi cayır cayır yanıyor, amcan olacak cani evi kundaklamış. Abim gelmiş ben yokken, evin yandığını görünce biz içerdeyiz diye ateşlerin içine dalmış.

 

Kurtulamayacaklarını anlayınca sıkıca sarılmış abine, ikisinin cenazelerini hastanede bile ayıramadılar. O yüzden ikisinin mezarı bir.

 

Namusuma, iffetime iftiraları bitmeden babana iftira etmeye başladılar. Kavgada öldürülen adamı babanın öldürdüğüne yalancı şahitlik etti babaannen ile amcan. Baban haksız yere hapse girdi. Bugün fırsatını bulsalar aynı şeyi yine yaparlar.

 

Şimdi oturduğumuz ev Miyase Teyzelerin ahırıydı. Gecenin karanlığında, o ahırda doğurdum seni yakacak gazyağım bile yokken. Orayı ev yaptım sırtımda seninle, bahçe aldım yaktılar, hayvan aldım öldürdüler. Ama asla vazgeçmedim. Babanın masumiyetini, amcanın katilliğini sırtımda seninle ispatladım.

 

Tahmin bile edemeyeceğin kadar çok savaştım sizi, yuvamı, kocamı korumak, yaşatmak için. Çok badire atlattım, çok zordu ama başımı hiç eğmedim. Ben bu sevdaya bir oğul, bir abi ve ailemi kaybettim. Yirmi sekiz yıldır annem benimle konuşmuyor.

 

Senin içinde savaşırım, istemiyorsan evlenmek zorunda değilsin ama ömrün boyunca bunu önüne sürecekler. Seviyorum dediğin adam nişanlı, bundan utanmamış seninle görüşmüş.

Yarın utanmadan nişanlısının yanına dönecek sen adının ayaklar altına alınmasıyla kalcaksın. Hızır nişanlı olmasaydı ne yapar eder seni ona kavuştururdum ama öyle bir ihtimal yok. İhtimalin dahi olmayan biri için bunca bedel ödemeye değer mi?

 

Memduh'u gördüm, tanıdım. Ahlâklı, mert bir çocuk, kaderine rıza göster kızım. Bugün Memduh'u sevmezsen yarın ondan olanı seversin, ısınır kalbin.

 

Yarına kadar düşün kaderine rıza gösterirsen kimsenin bir şeyden haberi olmaz hayırla kurarız yuvanızı, istemiyorum dersen arar Miyase Teyze'ye izah etmeye çalışır, bu işin olmayacağını söylerim. " Meryem oturduğu yerden kalkıp eve doğru yürüdü. Feride annesinin arkasından bakarken hıçkırmamak için üst üste yutkundu.

 

Loading...
0%