Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Karanlıktı. Korkuyla koştuğum yol önümü göremeyeceğim kadar karanlıktı. Zifiri karanlığın içinde çok korkuyorum, nerdeydim ben böyle? Korkudan hıçkırıklarla ağlıyorum. Çıplak ayaklarımın bastığı çalı çırpı canımı çok yakıyordu. Sivri taşların soyduğu, yara bere içindeki ayaklarıma batan her diken beni daha çok ağlatıyordu.

 

"Meryem! " Karanlığın içinde korkuma ışık olan bir sesle koşmayı bıraktım.

 

"Meryem! " Biri yardım dilenirce adımı yana yakıla haykırıyordu. Sağa, sola bakınıyorum çaresizce.

 

Yok...

 

"Meryem! " Bir yanım sesin sahibini tanıyor, ama kim olduğunu çıkaramıyorum. Onu tanıyan yanım onun için çok endişeleniyor.

 

"Yardım et Meryem! " Koşa koşa katettiğim yol uçurumun kenarına varıyor. Dibinde biri var, yardım istiyor. Elimi uzattım ona doğru, tutundu. Onu yukarı çekmeye çalışırken bir bebek sesi yankılanmaya başladı. Bebeğin sesi ile daha çok ağlamaya başladım. O benim bebeğimdi.

 

Yukarı doğru çekmeye çalıştığım kişiyi kurtarmaya gücüm yetmiyordu ve bebeğim patlarcasına ağlıyordu. En son elimi o kişinin elinden kurtarmaya çalıştım, ama bırakmıyordu.

 

"Yardımına ihtiyacım var Meryem bırakma beni... "

 

"Bırak bebeğim ağlıyor! " Çaresizce çırpınmama rağmen elimi bir türlü bırakmıyor.

 

"Ben olmadan bebeğimizi bulamazsın, sen olmadan ben ona kavuşamam. Yardımına ihtiyacım var Meryem bırakma beni. " Ben elimi kurtarmaya çalıştıkça o daha da sıkı tutuyordu.

 

.....

 

"Abla! Ablaaa! " Açtığım gözlerime tepemde dikilen Asel değdi ilk. "Niye ağlıyorsun abla? " Ağlıyor muydum ben? Hemen doğrulup ellerimle ıslak gözlerimi sildim.

 

"Ya Rabbi hayrını bana şerrini şeytana çevir. " Ne biçim rüyaydı o öyle. Hâlâ içim acıyordu. Asel küçük elleriyle yanaklarımı okşadı.

 

"Kötü rüya mı gördün? " O tatlı sesi gülümsetti beni.

 

"Evet cantanesi, kötü rüya gördüm. "

 

"Sabah namazından sonra uyudun ya ondan oldu, babaannem öyle demişti. " Daha altı yaşındaki küçük hanım bana ders veriyordu. Amcamın beş çocuğunun en küçüğüydü Asel. Bıcır bıcır konuşur, çok tatlı ve akıllıydı. Tabi sık sık nazar değmeside kaçınılmazdı.

 

"Doğru dedin canımın tanesi sabah namazından sonra uyuyunca kötü rüya gördüm. Ama seninde suçun var azıcık sen uyuttun beni. " sık sık odasından kaçıp gelir benimle uyurdu Asel. Dün gece de yine gelmişti ve beraber uyumuştuk.

 

İkimiz birlikte ayaklanıp birlikte odayı topladık. Ben üzerimi giyinirken Asel bıcır bıcır bir şeyler anlatmaya devam etti. Ama gördüğüm rüya bir türlü hatrımdan çıkmıyor. İkimiz beraber mutfağa indiğimizde annemle yengem sofrayı bahçeye kuruyorlardı güzelleşen havadan istifade. Hemen onlara yardım etmeye başladım.

 

Cemile Yenge'm amcamın ikinci eşiydi. İlk eşi Allah rahmet eylesin Zehra Yenge'm Fatıma daha bir yaşındayken vefat etmişti. Benimde süt annemdi. Annem doğumdan sonra rahatsızlanınca ilk o beni emzirmiş. Ali Abi iki yaşın üzerinde olduğu için onu sütten kesip annemin hastanede yattığı iki ayın ardında da bir buçuk yıl emzirmiş beni taki Fatıma'ya hamile kalana kadar. Mekanı cennet olsun çok iyi bir insanmış ben pek hatırlayamasamda. Daha sonra Azam Amca'm Cemile Yenge'm ile evlendi. Hayal meyal hatırlarım düğünlerini. Ondan da üç çocuğu oldu, iki oğlan bir kız. Kuzenlerimin aksine benim hiç kadeşim yok, çünkü annem ile babamın çocukları doğduktan en geç bir hafta içinde hep ölmüşler. Dört abim bir de ablam ölmüş. Sonra ben olmuşum, yaşayacak nasipim varmış ki bugün yirmi dört yaşındayım. Benden sonra doğan bir kardeşim de yine öldü.

 

Bundan sebep sadece annem ile babam değil tüm aile üzerime titrer. Hele ki dedem ile babaannem.

 

"Uykucular uyanmış! " Annesine kıkır kıkır gülerek baktı Asel. Tepsideki kahvaltılıkları bahçedeki masaya götürüp sofrayı düzenleyen Fatıma'ya bırakıp mutfağa döndüğümde Asel annesi ile anneme uykuda ağladığımı anlatıyordu. Annemin yüzü gölgelenirken bana döndü.

 

"Meryem, ne oldu kızım? "

 

"Yok bir şey annem rüya görmüşüm öyle, şimdi hatırlamıyorum bile. " Onu sakinleştirmek için gülümseyerek yanağından öptüm. O da bana gülümserken çay demliklerini alıp bahçeye çıktım. Her zaman ki gibi dedem ile babaannem birlikte sofraya teşrif ederken masada oturan herkes ayaklandı her zaman ki gibi. Dedem sofranın başına geçip otururken sağ tarafına babaannem sol tarafına babamın geçmesiyle hepimiz sofraya geçtik. Dedemin, "Bismillah! " Diyerek başlamasıyla hepimiz kahvaltıya başladık.

 

Bizim evde her sofraya bu şekilde oturulur ve ben bu ailenin bir parçası olduğum için her gün şükrediyorum.

 

Kahvaltıdan sonra babam, ben kendimi bildim bileli severek yaptığı işine manava giderken, amcam marangozhanesine gitmek için evden çıktı. Ama Ali Abi'nin hâlâ çıkmamış olması dikkatimden kaçmadı. Öğretmenlik yaptığım Kur'an kursuna gitmek için her zaman olduğu gibi bugün de siyah örtünün üzerine siyah feracemi giyerek çıkmak üzereyken Ali Abi elini omuzuma koydu.

 

"Hadi gel bugün seni ben bırakayım kursa, dönüşü de yine ben alırım seni birlikte döneriz. "

 

"Peki. " İkimiz birlikte dışarı çıkarken Ali Abi'nin benimle konuşmak istediğini anlaşmıştım. Az sonra birlikte yola çıktığımızda hafif bana taraf bakıp gülümsedi. Arabayı sağa çekip konuştu.

 

"Meloşum, seninle bir şey konuşmak istiyorum. " Öyle güzel bir Meloşum deyişi var ki kendimi abisi tarafından şımartılan küçük çocuklar gibi hissediyorum.

 

"Tabi abim. "

 

"Emin olduğum bir insan olmasa sana bu konuyu açmazdım. Önce seninle konuşayım kararına göre daha sonra dedeme, amcama konuyu açarım. " Başımı hafif salladığımda Ali Abi konuşmaya devam etti. "Benim arkadaşım Kemal vardı ya, usulünce konuyu bana açtı. Kur'an kursunda yeğeni de varmış öğretmenlik yaptığın çocuklardan biri. Annesi seni çok beğenmiş o da aramızdaki arkadaşlık hukukundan dolayı önce benimle konuştu. Olurun varsa annesi bize gelecekmiş ama yok olmaz dersen bu konu burda kapanır. "

 

Ne diyeceğimi bilemedim. Arkadaşı o kadar düşünceli ve ahlaklıydı ki bir iş için bize gelmek zorunda kalsa bile evde genç kızlar var diye asla içeri girmez kapıda beklerdi.

 

"Sen bu konuyu bir düşün akşam seni almaya geldiğimde bir cevap verirsin. " Başımı hafif salladığımda Ali Abi arabayı çalıştırıp yola devam etti.

 

....

 

Tüm gün yoğun geçerken gördüğüm rüya bir türlü aklımdan çıkmak bilmiyordu. O ağlayan bebek sesi durmadan kulaklarımda çınlarken içim acıyordu.

 

"Meryem! " Başımı kaldırdığımda hocam başımda dikiliyordu. Sınıfta çocuklar da yoktu. Şaşkın bakışlarıma hocam gülümseyerek yanıma oturdu.

 

"Hayırdır bu ne dalgınlık çocuklar birbirini yedi duymuyorsun bile. Hava alsınlar diye bahçeye gönderdim. "

 

"Özür dilerim ben... "

 

"Anlat bakalım ne oldu? "

 

"Bir rüya gördüm aklımdan çıkmak bilmiyor hocam. "

 

"Hayırlara çıksın İnşallah, ne gördün? "

 

"Sonu gelmeyen bir karanlıkta korkuyla koşuyorum, ayaklarım çıplak hep yara, bastığım her yer taş, diken. Biri durmadan bana sesleniyor yardım istiyor. Onu ararken bir uçurumun kenarına varıyorum dipteki kişiymiş yana yakıla yardım isteyen. Rüyada kim olduğunu hatırlıyordum ama uyandıktan sonra kim olduğunu hatırlamıyorum. Koca uçuruma elimi uzatıp o kişiyi kurtarmaya çalışıyorum ama onu yukarı çekmeye güçüm yetmiyor, sonra bir bebek ağlamaya başlıyor. Biliyorum ki ağlayan bebek benim. Ama öyle bir ağlıyor ki biliyorum bana ihtiyacı var, o ağladıkça tüm benliğimi ruhuma kadar yakan bir ateş sarıyor. Bebeğe gitmek istiyorum ama o kişi elimi bırkmıyor, 'Yardımına ihtiyacım var. ' deyip bir türlü elimi bırakmıyor. "

 

"Öncelikle yapacağın bir şey sana çok zorluklar çıkaracak yapacağın her şeyi iyi ölçüp öyle yap. Yapacağın her neyse önünde de, sonunda da seni çok zorlayacak. Ama sonu müjde ile gelecek. Evlat hayırdır, müjdedir, ferahlıktır elini tuttuğun her kim ise ikinize birdendir bunlar. Bol bol dua et ki yürüyeceğin o karanlığa ışık olsun. " O an Ali Abi'nin söyledikleri düştü aklıma, o kişi arkadaşı Kemal olabilir miydi?

 

"Allah razı olsun hocam, sizde dualarınızı eksik etmeyin. " Hocam gülümseyerek basını sallayıp omuzumu sıvazladı.

 

Birkaç dakika sonra çocukların sınıfa dönmeleri ile derse kaldığımız yerden devam ettik.

 

....

 

Ellerim, ayaklarım buz tutmuşken yengem ile birlikte yürümeye devam ettik. Girdiğimiz restoranda yengemin beni yönlendirmesiyle döndüğümüz masada Kemal ile ablası oturuyordu. Geçen hafta Ali Abi'nin konuyu bana açmasından sonra olabileceğine karar vermiştim. Bundan sebep büyükler devreye girmiş görüşmemize karar vermişlerdi. Bizim vereceğimiz karara göre ya olacak ya da burda bitecek.

 

Yanlarına vardığımızda Lütfiye Abla ikimizi karşılayıp yer gösterdi. Oturduktan sonra hoş geldiniz, nasılsınız faslını hızlıca geçti büyükler. Belli ki bizden bile daha heyecanlılardı. Başımı hafif kaldırıp Kemal'e taraf baktım, o da gülümseyerek bana bakıyordu. Kaçırdığım bakışlarımdan sonra yengem elini elimin üzerine koydu.

 

"Biz yan masadayız. " O ile Lütfiye Abla yan masaya geçtikten sonra Kemal konuşmak için boğazını temizledi. İstifini düzeltip derin bir nefes aldı.

 

"Beni abinden sebep az buçuk tanıyorsundur. Benimde durumum hemen hemen aynı, ablamın anlattığı kadarıyla tanıyorum. Ama kaç yıldır aradığım eş olduğunu biliyorum. İmanımın yarısını garanti altına almak istiyorum ve bunu seninle istiyorum. Eğer kabul edersen benimle evlenmeni isterim. " Evlenme teklifi etmesini beklemediğimi itiraf etmeliyim. Ama ince düşüncesi de beni mutlu etmedi desem yalan olur. Evliliğe sıcak bakıyordum bu zarif davranışı da kararımı destekledi. Ailesi iyi tanıdığımız insanlardı. Babası ile babamın hatrı sayılır bir esnaf komşuluğu vardı. Aile yapısı olarak ailemize çok benziyorlardı. Abimle iş kurmalarıda bu tanışıklık üzerine olmuştu zaten.

 

"Allah bu evliliği hakkımızda hayırlı eylesin. "

 

"Amin! " Sesindeki mutluluk tonu beni de gülümsetti. "Biz Ali ile Adana'ya gidip döndükten sonra senin içinde uygunsa hayırlı halimizi tamamına erdirelim. "

 

"Tabi münasip olan da budur. " Bakışları bana değen yengeme gelmesi için başımı salladım. Az sonra yengem ile Lütfiye Abla yanımıza gelirken yengem nazikçe müsaade istedi.

 

"Müsaadenizle biz gidelim artık. "

 

"Tabi Allah'a emanet olun. "

 

"Sizlerde. "

 

Çıkışa doğru yürürken yengem merakına daha fazla engel olamadı.

 

"Ne diyorsun kızım olur mu bu iş? "

 

"İnşaallah olur yengem. "

 

"Hadi inşaallah! " Onun sevincine gülümseyerek yürüdüm. Evlenmeyi kabul etmiştim ama garip bir huzursuzluk gıcık gibi göğsümün orta yerinde baş göstermeye başladı. Kapısını açtığım arabama binerken hayırlara çıksın diye dua ettim.

 

....

 

Eve vardığımızda babaannem ile annem sabırsızlıkla bekliyordu. Yengem içeri girer girmez hemen olumlu haberi verirken babaannemin gülümsemesi genişledi. Yanlarına vardığımıda önce babaannemin elini öptüm. Sıkı sıkı sarılıp tebrik etti dualarla. Annemin sevindiği belliydi ama gözleri dolu dolu baktı. Elini öptüğümde ağlayarak sarıldı bana. Gözlerimin dolmasına engel olamadım.

 

"De yapma Züleyha! " Babaannemin uyarısı ile annem burnunu çekip gözlerini sildi. O sırada Fatıma kıkır kıkır gülerek sarıldı boynuma.

 

"Allah tamamına erdirsin ablam. "

 

"İnşaallah. " Yüzüm gülüyordu ama tamam edemediğim bir şey vardı. Fatıma ile birlikte mutfaktan ayrılıp yukarı çıktık. Fatıma şimdiden düğün için planları yapmaya başladı bile.

 

"Acaba düğün için o beğendiğim elbiseyi mi sipariş versem yoksa Nagihan Abla'ya mı diktirsem? "

 

"Dur daha ortada nişan yok. "

 

"E olacak ama, şimdiden hazırlıkları tamam etmek lazım. "

 

"Senin elinde olsa hemen yarın göndereceksin beni. "

 

"Gönderirim tabi, sen git ki sıra bana gelsin. " İkimiz birlikte gülmeye başladık.

 

"Allah iyiliğini versin! "

 

"Amin cümlemizin! Ee neler konuştunuz? "

 

"Çok bir şey konuşmadık, abimin dediği gibi temiz, ahlâklı bir insan. Ayrıca zarif bir düşünce yapısı var, evlenme teklifi etti. "

 

"Ay deme! "

 

"Vallaha! "

 

"Bak sen! Şimdiden eniştem benden puan almaya başladı, yarın öbür gün seni satar onu tutarım bak demedi deme. "

 

"Aşk olsun o el oğlu, ben senin ablanım. " ikimiz birlikte gülmeye devam ettik. "Banyo boş muydu ben bir yıkanayım. "

 

"Hı hı boş, sen gir ben dereceyi ayarlarım. " Havlum ile kıyafetlerimi alırken Fatıma konbiyi ayarlamak için benden önce odadan çıktı. Bende vakit kaybetmeden banyoya gittim.

 

Güzel bir banyonun ardından pamuk gibi oldum. Yarınki ders notlarını toparlayıp çantamı hazırladım. O sırada odamın kapısı açıldı.

 

"Müsait misin kızım? " Annem odanın kapısınıdan bakıyordu.

 

"Tabi anneciğim! "

 

"Saçlarını kurutmamışsın yine. " Aldığı havluyu topladığı saçlarımın altına omuzlarıma örttü. Aldığı tarakla yatağıma otururken geçip önüne oturdum saçlarımı taraması için. Her zaman yaptığı gibi nazikçe saçlarımı taramaya başladı. Birkaç dakika sonra burnunu çekmesiyle ağladığını farkettim. Hemen ona taraf döndüm.

 

"Annem! " Elini tutarak baktım yüzüne.

 

"Gelin saçını taradıklarında ben nasıl dayanacağım bilmiyorum. "

 

"Ama sen böyle yaparsan ben kabul ettiğime pişman olurum. "

 

"Bakma sen bana, hayırlısıyla anne olduğunda anlarsın ancak beni. Karşına hayırlı biri çıktığı için çok mutluyum ama zor geliyor seni gelin etmek işte. Kaderin annelik yönünden kaderime değmesin. " Galiba yaşadığı evlat acılarını benim de yaşamamdan korkuyordu. Başımı göğsüne yasladım gözyaşlarıyla. Sanırım fazla duygusal yapmıştı beni şu evlilik mevzusu. Annemi, ailemi bırakıp gitme fikri içimi burkuyordu.

 

"Kendini böyle üzüyorsun, ya yine rahatsızlanırsan ben neyleyim böyle evliliği? "

 

Başımı göğsünden kaldırıp hafif çattığı kaşlarıyla baktı yüzüme.

 

"Hayra konuş! Seni telli, duvaklı gelin edeceğim ya daha ne isteyeyim. Sen hayırla yuvanı kur, bırak az biraz gözyaşım dökülsün yuvanın sadakası olarak. De hadi dön de saçlarını öreyim. " Boğazım düğün düğün sırtımı döndüm. Annem ağlaya ağlaya saçlarımı tarayıp örerken elinin değdiği her tel saçıma şükür olarak ağladım.

 

"Oyalanmadan uyu, sabah namazına kalkamayacaksın. " Annem elindeki tarağı konsolun üzerine bırakıp odadan çıkarken içimde anlam veremediğim bir his vardı. Nefes aldığım sürece varlığı daha da belirginleşiyor. Annemin ördüğü saçlarımı okşayarak yatağıma yattım. Gelecek günün benim için hayır getirmesi için dualar ederek uykuya daldım.

 

...

 

"Hocam Sude dolaba tırmandı kafasına kitap düştü kanıyor! " Elvin'in söylediği ile gözlerim korkuyla açıldı.

 

" Nerde? "

 

"Büyük kitapların olduğu odada! "

 

"Ya Rabbi sen koru! " Diye dua ederek koştum. "Elvin Ayşe Hoca'ya da haber ver kızım! " Normalde çocukların o odaya girmesi yasaktı ama Sude yine dinlememişti anlaşılan, yaramazlıklarına yetişemez olmuştuk. Koşa koşa telaşla girdiğim odada kitaplar her yere dağılmış Sude oturmuş içinde ağlıyordu yetişip kanayan şakağına baktım. Çok büyük bir şey değildi, muhtemelen sert kapaklı kitaplardan biri düşerken kesmişti. Masanın üzerindeki kutudan birkaç parça peçete alıp yaranın üzerine bastırdım.

 

"İyi misin kızım? " Telaşıma Sude daha çok ağlamaya başladı. "Tamam sakin ol yok bir şey. Hadi gel biz seninle hastaneye gidip bu küçük yaraya pansuman yaptıralım. " O sırada içeri giren Ayşe Hoca, Sude'yi kontrol etmeye başladı.

 

"Neren çok acıyor kızım? " Diye sordu sakin bir şekilde.

 

"Kafam acıyor! " Sude'nin ağlayışları arasında söyledikleri ile Ayşe Hoca başını iki yana salladı.

 

"Ah çocuğum yetişemiyorum artık senin yaramazlıklarına, Meryem Hocam bizi hastaneye götürün Allah rızası için. "

 

Hızlı bir şekilde hastaneye yola çıktık. Yolda Sude'nin annesine de haber verdik. Varığımız hastanede acilden giriş yaptıktan sonra Sude'nin annesi de geldi Ayşe Hoca, kursa geri dönmemi isterken onları doktorlara emenet edip dışarı çıktım. Arabama binmek üzereyken bir hanım sesi durdurdu beni.

 

"Meryem Hanım! " Dönüp baktığım doktor üniformalı kadın doğru kişi olup olmadığımdan emin olmak istercesine bakıyordu.

 

"Buyrun. " Cevabım onu tatmin ederken hafif tebessümle başını hafifçe salladı.

 

"Sizinle ivedilikle konuşmak isteyen biri var. Kendisine ayıracak bir parça vaktiniz var mı acaba? " Bu neydi şimdi?

 

"Kim? "

 

"Sanırım görünce tanıyacağınız biri. "

 

"Vaktim olduğunu sanmıyorum. "

 

"Gerçekten çok önemli olmasa sizi rahatsız etmezdim. "

 

"Kim olduğunu bilmediğim biriyle görüşemem. "

 

"Tanıdığınız biri ama kim olduğunu benim söylemeye yetkim yok. " Tövbe estağfurullah!

 

"Konu neydi? "

 

"Kendisi size söyleyecek. " Bir yanım merakla git derken, diğer yanım korkuyordu.

 

"Peki. " Dediğimde doktor hanım başını sallayıp yol gösterdi. Birlikte hastanenin içine geri döndüğüm doktor asansöre yönlendirdi beni. Birlikte girdiğimiz asansör kabinindeki en üst katın düğmesine basması içimde engel olamadığım korkuyu beslerken açılan kabinden birlikte çıktık. Bitmeyecekmiş gibi gelen uzun koridorun sonundaki odayı gösterip kapıyı açtı. Tereddütle girdiğim odada tanıdığım biri vardı.

 

Loading...
0%