Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Bir tarafım endişe, bir tarafım umut bebeklerden birinin en azından dokusunun Mehmet'e uyması için dualar ediyordum. Sabırsızlıkla beklediğimiz doktor geldiğinde nefesimi tuttum. Doktor elindeki raporla birlikte geçip masasına oturdu. Hafif bir tebessümle Ceren ile ikimize baktıktan sonra raporları göstererek konuştu.

 

"Küçük hanımın dokusu babasına uyuyor, Mehmet Bey'in yaşaması için küçükte olsa bir umut var. " Sevinçle Ceren'e döndüm ama gözlerinde sevinçten çok korku vardı, umut etmekten bile korkuyordu. Ama inanıyordum ben, buraya kadar boşuna direnmemişti, buraya kadar boşuna yaşamamıştı.

 

Ceren damlayan gözyaşını hızla silip doktora döndü.

 

"Nasıl olacak, nasıl başlayacak bu tedavi? "

 

" Doğum esnasında bebeği kordondan ayırdıktan hemen sonra plasentaya bağlı kordondan alacağız kanı. Alınan kan beş eşit parça halinde saklanacak. Bir ve ya iki hafta aralığında Mehmet Bey'in kalbine direkt olarak enjekte edilecek, bunun süresini yapacağımız tahliller belirleyecek. "

 

"İşe yarayıp, yaramadığını ne zaman anlarız? "

 

"İkinci nakilden sonra etkisini görmeye başlayacağız. "

 

"İşe yaradığı taktirde abim ne zaman uyanabilir? "

 

"Tedavi planladığımız gibi gider de herhangi bir komplikasyon gelişmez ise bir buçuk, iki ay gibi bir sürede gözlerini açabilir. Şimdi yapmamız gereken tek şey doğumun gerçekleşmesini beklemek. Hamileliğiniz kaçıncı haftadaydı? " Doktorun bakışları sorusu eşliğinde bana döndü.

 

"Otuz yedi haftalık oldular. "

 

"Çok güzel, hemen hemen doğmak üzereler. "

 

"Son kontrolümüz az sonra, sonrası doğum için geleceğiz inşaallah. "

 

"Kendinize ve bebeklerinize iyi bakın eşiniz için. " başımı hafif sallayarak gülümsedim.

 

"Teşekkür ederiz, " Ceren ile ikimiz ayaklanarak oradan ayrıldık.

 

Şimdi sıra bebeklerimdeydi. İyi olduklarına emindim, annem sağ olsun. Kurtulduğumuz günden beri içinde ne olduğunu bilmediğim bir karışımı sabah gözümü açar açmaz ağzıma sokuyor. Üzerine ben ve bebeklerim hemen toparlamıştık. Son kontolumüzde doktor, bebeklerin beklediğinin üzerinde kilo ve boyunun iyi olduğunu söylemişti. Yaptırdığım kan tahlillerinden de çok iyi sonuçlar çıkmıştı.

 

Hemen alt kattaki doktorun odasının olduğu bölüme indiğimizde bizi sekreter karşıladı. Akabinde de içeri geçtik. Ceren'in yardımıyla uzandığım sedyede doktor muayeneye başladı. Fransızca konuşan doktoru anlamasamda mimiklerinden anladığım bebeklerim iyiydi. İngilizcem iyiydi ama fransızca bilmiyordum, neyse ki Ceren biliyordu ve bana tercümanlık yapıyordu.

 

Doktorla konuşan Ceren gülümseyerek bana baktı.

 

"Her biri üç kilo dört yüz gram olmuş, ikizler genellikle üç kilonun üzerine pek çıkmazmış doktor bile hayret ediyor. "

 

"Annem sağ olsun. "

 

"Kesinlikle. Vücudun doğuma hazır olduğunu birkaç gün içinde doğumun olacağını da söyledi. Bebekler tamamen doğum pozisyonundalarmış. " İkimiz gülümseyerek konuşurken doktor NST istemişti. Ve bizde NST için yan odaya geçtik.

 

Çok şükür ki ikiside çok iyiydi. Şimdi sadece doğmalarını beklemek kalmıştı, eli kulağında hemen hemen gelmek üzerelerdi canımı en içten canları. Sabırsızlıkla bekliyorum ikisini ...

 

...

 

Sabah namazı için abdest almıştım ki elindeki kavanozuyla annem belirdi. Az önce yataktan kalkmam için yardım edip hemen o içeriğini sır gibi sakladığı şifa kavanozunu almak için koşuşturmuştu.

 

"Aç bakayım ağzını! " Konuşmama bile izin vermeden kavanozdaki kaşığı alıp ağzıma soktu. "Eğilemiyorsun oturarak namazını kıl zorlama kendini. "

 

"Tamam anneciğim. " Annem bana gülümseyerek bakıp giderken artık rahat nefes dahi alamıyorum. Uyuyamıyor, oturamıyor, oturdum mu da kalkamıyorum. Annem ile Ceren olmasa kendi başıma yatağımdan dahi kalkamayacak durumdayım. Serdiğim seccadede oturarak beni zorlamayacak, hafif hareketlerle namazımı kıldıktan sonra komodinin kenarına tutunup zorda olsa ayaklandım. İki gündü çok ağrım, sancım vardı. Anneme söylemeye korkuyordum, hemen panik oluyordu o yüzden iyiyim diyip geçiştiriyordum.

 

Keskin bir şekilde kasıklarıma, belime ve kalçalarıma vuran sancı ile adeta dünyam karardı. Kapıya zor tutundum ayakta durabilmek için. Sıktığım dişlerimle derince soluduğum nefesler arasında anneme seslenip seslenmemek konusunda kararsızdım. Bacaklarımda hissettiğim sıcaklıkla hafif başımı eğip baktığımda terliklerimin üzerinden halıya kadar giden suyla öylece kaldım. Keskin bir şekilde tekrarlayan ağrıyla kendime gelirken anneme seslendim.

 

"Anne! Ceren! Anne! " Saniyeler sonra yanımda biten annem koşup tuttu beni.

 

"Suyun gelmiş! " Annemin korku dolu sesiyle gülümsemeye çalıştım.

 

"İyiyim anneciğim ben, bak sonunda geliyorlar işte. " Tekrarlayan ağrıyla nefesimi tutup dişlerimi sıktım. Annem otalığı adeta ateşe verdi saniyelerle. Birkaç saniye içinde Ceren'i ayağa dikip bizi hastaneye yola koymuştu bile.

 

Sık sık tekrarlayan sancılarla dilim damağım kuruyordu. Derin derin aldığım nefesler nefes ihtiyacımı karşılayamıyordu sanki. Günlerdir doğumu bekleyen doktorlar bizi hastanenin önünde bekliyorlardı. Acil bir şekilde alındığım odada doktorlar muayeneye başlarken fransızca konuşmalarından hiçbir şey anlamıyordum. Neyse ki Ceren yetişti. Doktorların ve Ceren'in endişeli tavırlarla konuşmaları içime bir ateş düşürdü.

 

"Ne oluyor? " Korkuyla sorduğuma Ceren derince bir nefes alıp cevap verdi.

 

"Erkek bebeğin eşi bebekten önce geliyormuş. "

 

"Ne olacak şimdi? Bebeğim iyi mi? "

 

"İyi ama seni acil bir şekilde sezeryana almaları gerekiyor. "

 

"Peki abin için gerekli olan kan? "

 

"O da alınacak. " Hemen önüme konulan birkaç kağıdı imzalamamla adeta koştur koştur beni ameliyathaneye götürdüler. Ceren benimle birlikte gelirken anneme de haber verememiştik. Ceren de ameliyata girecekti. Ameliyat sedyesine hızlı bir şekilde alınmamla az önce muayene odasında açılan damar yoluna serum takılırken bana ne olduğunu anlamadım.

 

"La ilahe illallah... " Diyebildim ancak, sonrası yok...

 

Bütün bedenim sızlarken ortalığı yıkan bir ses dolduruyordu kulaklarımı. Acıyan boğazımla yutkunurken biliyordum ki o ağlayan benim bebeğimdi.

 

"Meryem, Meryem! " Açtığım gözlerim ilk Ceren'i gördü.

 

"Bebeklerim...? " İyiler miydi?

 

"İyi, ikiside çok iyi. Sende iyisin çok şükür. Ameliyatın sorunsuz geçti, kanıda aldık. Şimdi seni normal odaya alacaklar Züleyha Teyze seni orda bekliyor o seninle ilgilenecek ben abimin yanına gideceğim ilk kan transferini yapacağız. "

 

"Tamam. " Ceren'in gittiğini görmüştüm gözlerim kapanmadan önce.

...

 

"Meryem, kuzum! Hadi aç gözlerini annem. " Başımdaki annemdi.

 

"Anne her yerim ağrıyor. "

 

"Geçecek annem, hepsi geçecek. Aç gözlerini de şunların güzelliğine bak. " Zorda olsa araldığım gözlerimi aynı beşikteki bebeklerime çevirdim. İkiside uyuyordu. Gözyaşlarıma engel olamadım. Pembeler içindeki kızım babaannesi gibi sarışın, beyaz tenliydi. Mavilere sarılmış oğlum ise babası gibi esmerdi, gerçi bende esmerdim ya.

 

"Anne... Anne bunlar benim mi? " inanılmayacak kadar güzellerdi. Gözlerimi açık tutmaya uğraşıyordum.

 

"Senin ya kızım, ikiside senin! Sarı papatya durmadı da kardeşinin yanına koydum öyle uyudu. " Hem ağlıyor hemde gülüyorduk. Annem eğilip saçlarımdan uzun uzun öptü. "Rabbim sana da onlara da uzun, sağlıklı ömürler versin. Ayağını kaderime değdirmesin. " İçim acıyarak baktım ona. Yaraları tazelenmişti. Çalan telefonuyla gözyaşlarını sildi. "Babanı meraktan öldürdüm, haber veremedim bir türlü. " Açtığı telefonu kulağına koyup gülerek konuşmaya başladı. Durmdan torunlarının güzelliğinden bahsederken sanırım daha ilk dakikalardan pabucum dama atılmıştı. Babam ile Ali Abi de hemen yarın geleceklerdi.

 

Daha fazla açık tutamadığım gözlerim kapanıyordu. Ne kadar uyudum bilmiyorum. Dilim damağım kurumuş bir şekilde uyandım. Ağrım sızım azda olsa azalmıştı sanki.

 

"Anne çok susadım. " Annem saate bakıp hafif gülümsedi.

 

"Az daha sabret, on dakika sonra su içmene izin var kızım. " Boğazımdaki kuruluğu gidermek için yutkundum. Yorgun bakışlarımı bebeklerime çevirdim. Allah'ım ne kadar güzellerdi.

 

Gözlerimi ikisinden ayıramadan baktığım dakikaların ardından sarı papatyam kımıldanıp ağlamaya başladı. Annem durmdan sarı papatya diyip duruyordu. Annem bin türlü sevgi sözcükleri ile kucağına aldığı kızımı emzirmem için bana getirdi. Yatağın başını hafif kaldırarak göğsüme tuttu. Ben pek bilmesemde annemin yönlendirmesiyle kızım göğsünün ucunu ağzına alıp emmeye başladı. Ama inanılmaz acıyordu. Sıktığım dişlerimle yatağın korkuluğunu sıkmaya başladım.

 

"Anne çok acıyor! " diye söylendim sıktığım dişlerim arasında.

 

"İlk zamanlar acır böyle, sonra geçecek merak etme. " Benim acımdan çok torununu besleme derdindeydi annem. Torunun evlattan daha tatlı olduğu söylemi şu an gözlerimin önünde gerçekleşiyordu. Sıktığım dişlerimle dakikalarca devam etti kızımın küçük karnını doyurma çabası.

 

Emerek uyuya kalan kızımı anaanesi yavaşça beşiğe koydu.

 

"Kurban olurum size ben... " Annem üzerini örtüp sevgiyle baktı ikisine. Birkaç dakika sonra ilk kez sesini duyduğum oğlumda ağlamaya başladı. Kız kardeşi gibi ortalığı yıkmaktan çok mızmızlanır gibiydi ağlamaları. Annem bu kez onu getirdi bana.

 

"Az doğrula bilecek misin? " Bu kez diğer tarafıma döndüm bin bir acı, sızıyla. Bir kere daha annem bebeğimi göğsüme tuttu. Aynı acı ile emzirmeye başladım bebeğimi. Kız kardeşi gibi obur değildi, hemen karnını doyurma çabasından çok keyfine göre uyuya uyuya aralıklı emmelerle karnını doyuruyordu. Keyifçi oğlum nihayet karnını doyurup uyurken içeri hemşire girdi.

 

Su içebileceğimi, yemeği de ancak çorba olacak şekilde iki saat sonra aralıklarla yememi söyledi. Birazdan doktorun da geleceğini haber verip kontrollerimi tamamladı. İngilizce bilmeyen annem hemşireye ters ters bakarken hemşire işini bitirip çıktı.

 

"Ne dedi o öyle? " Annem hâlâ hemşirenin arksında çatık kaşlarıyla bakıyordu.

 

"Az sonra doktor gelecekmiş. Su içebilirmişim, ancak çorba olmak kaydıyla yemeğe iki saat sonra başlayabilecekmişim. "

 

" Biz eve bir çıkalım Allah'ın izniyle seni iki günde ayağa kaldırırım. "

 

"İnşallah anneciğim. " Ağrım, sızım çok olsada karşılığında aldığım iki mucize çok çok güzeldi.

 

...

 

"Anne boğazına su kaçacak! " Endişeli çırpınışlarıma annem rahat tavrıyla gülüyordu. O ile Ceren kızımı yıkıyordu. Annemin yüzüstü tuttuğu kızıma halası korkmadan foşur foşur su döküyordu. Bir taraftan göğsümdeki oğlumu emzirmeye çalışırken bir taraftan da diğer bebeğimin boğazına su kaçacak korkusuyla bakamıyorum bile.

 

"Ay Meryem! Yüzüstü kızım bir şey olmaz. " Annem beni ve korkumu takmadan Ceren'e döndü. "Dök kızım dök! Sıcak su rahatlatır, uyur üstüne. " Ceren bir taraftan kızıma su döküyor bir taraftanda korkuma hafif hafif kıkırdıyordu. Daha fazla bakamazken kucağımdaki bebeğime döndüm. Karnı doymuş, açtığı güzel minik gözleriyle bana bakıyordu. Hafif ısırdığım dudağımla yüzünü okşadım. Allah'ım ne kadar güzel bir şeyi bu böyle! Ben yüzünü okşadıkça gülümsemeye başladı. Pıt diye gazını çıkarırken gülüşlerime engel olamadım. Şu iki haftada bütün dünyam ikisinden ibaret olmuştu.

 

İkizlerdi ama birbirinin tam tersiydiler. Güzel oğlumun hiç sesi çıkmıyordu, ağlamak nedir bilmiyordu sanki. Karnı doydu mu, altını değiştirirken bile uyanmıyordu. Hele ki anaanesi yıkadıktan sonra üç saat kesintisiz uyuyordu. Doktor sık sık uyandırp emzir demesine rağmen annem uyandırmama pek izin vermiyordu. ' Açıktığı zaman zaten kendi uyanıyor, uykusunu bölme' diye kızıyordu. Ama sarı papatyam kardeşinin tam tersiydi. Uyku nedir bilmiyordu adeta. Bazen uykusuzluktan kustuğum bile oluyordu. Allah'tan annem vardı. Karnı tok, altı temiz, gazını çıkarmış olması bile uyumasına yetmiyordu. Ancak banyodan sonra uyuyordu. O uyudu mu bende hemen dinlenmek için uyuyordum.

 

Annem kızımı havluya sarıp bana verirken sıcak su onu mestetmişti. Hemen bezleyip üzerini giydirmeye başladım. O sırada da annem oğlumu yıkamaya başladı. Bakmaya cesaret edemezken sırtımı onlara dönüp kızımın üzerini giydirdim. Annem korkmadan öyle bir yıkıyordu ki benim korkudan tansiyonum çıkıyordu.

 

Nihayet ikiside uyurken bende uyumayı planlıyordum. Ceren çalan telefonunu eline alırken yüzünü belli bir endişe kapladı.

 

"Abimin doktoru arıyor. " O an endişesinin sebebini anladım. Açtığı telefonu kulağına koydu. Bugün nakledilen kordon kanının işe yarayıp yaramadığı belli olacaktı. Ceren endişeyle dinledi karşı tarafı.

 

Durgun bakışları buğulanırken yanaklarından damla damla aktı yaşlar. Nefes alamadığına şahit olurken endişeyle elini tuttum.

 

"Ne oldu? Ne diyor doktor? " Ceren iç çeker gibi aldığı nefesle bana döndüğünde yüreğim ağzımda, ağzından çıkacak cevabı bekledim.

 

Loading...
0%