@eelliiffiippeekk
|
Korkuyla baktığım Ceren hafifçe tebessüm etti derin bir nefes alarak.
"Kan işe yaramış, abimin kan değerlerinde farkedilir derecede gelişme varmış. " Bunun gerçekliğine mi inanmıyordu yoksa sevinmekten mi korkuyordu bilmiyorum ama çaresizliği ayandı. Birkaç kere yutkundu, ne yapacağını bilemez bir şekilde bakındı.
"Ceren, söylediğin şeyin farkındasın değil mi? Abin yaşayacak! " o söylediğine onu inandırmak istiyordum.
"Meryem abim yaşayacak! Abim yaşayacak değil mi? " Sıkıca sarıldım ona.
"Evet abin yaşayacak, artık iyi olacak! " Küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Aylardır ilk defa abisiyle ilgili iyi bir şey duymuştu ve aylardır dua ile beklediği şey gerçek olunca inanamamıştı.
Dakikalarca omuzumda ağladı. Onu nasıl teskin edebilirdim bilmiyorum. Ömür'ün üzerine eğilip onu uzun uzun öptü.
"Sen küçücük varlığınla babana yeni bir ömür mü verdin Sarı Papatya. " Sevgiyle baktığı yeğeninin pırıl pırıl parlayan saçlarını hafif hafif okşadı. Dönüp minnetle bana bakarken sıkıca boynuma sarıldı. " Meryem ben sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum, sana ne yaparsam yapayım hakkını ödeyemem. Bir vefa borcu hatrına göze aldıklarına, abim için yaptıkarına, ona iki çocuk dünyaya getirmene, ona yenide bir hayat vermene, bana yeniden ailemi, abimi vermene diyecek bir kelime, edecek bir teşekkür bulamıyorum. Gerekten ben senin için ne yapabilirim bilmiyorum. " O kadar samimi ve içtendi ki kelimeleri gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
"Sen hep gülümseyip, mutlu olursan benim için en büyük teşekkürdür. İnsan kardeşinin mutluluğundan daha büyük ne isteyebilir ki. "
" Sen iyi ki varsın Meryem! "
"Sende canım, iyi ki sende varsın. " İkimiz bir kere daha birbirinize sarılırken odanın kapısını annem açtı.
"Niye ağlıyorsunuz siz? " Endişeli bakışları ikimizin arasında gidip gelirken Ceren gülümseyip onada sarıldı.
"Abim iyileşiyor Züleyha Teyze, abim iyileşiyor! Sarı papatya babasına yeni bir hayat verdi. "
"Şükür Ya Rabbi! " Annem sevinçle Ceren'in saçlarını okşarken gözlerimi aynı beşikte uyuyan bebeklerime çevirdim. Dualarım karşılık bulmuştu, çocuklarım yetim büyümeyecekti. Gözlerimi hafif yumarak derince aldığım nefesle bir kere daha tüm benliğimle şükrettim.
"Ben hastaneye gidiyim. " İlk defa yüzü gülerek söylüyordu bunu.
"Bana haber ver, "
"Tamam. " Ceren hızlı ve mutlu adımlarla çocuk gibi koşturarak giderken annem bana gülümseyip omuzumu sıvazladı.
"Sarı Papatya uyanmadan sende biraz uyu, az sonra yine ortalığı yıkmaya başlar. "
"Tamam anneciğim. " Annem odadan çıkarken girdiğim yatağımda derince bir nefes alarak gözlerimi kapattım.
...
"Abla bu çok tatlı ya! " Fatıma geldiğinden beri her fırsatta Yavuz'u kucağından indirmeden seviyordu. Küçük oğlum teyzesini sevmiş olacak ki durmadan ona gülümsüyordu. "Ben sana kurban olurum! O güzel gözlerini yerim, o güzel ellerini yerim! Yakışıklım benim! Teyzesinin aslanı! " Fatıma öpmelere doyamadığı Yavuz'u, Ömür'ün uyanıp ağlamaya başlamasıyla bana verip bu kez onu aldı kucağına. Babasına yeni bir hayat olduğunu öğrendiğimizden beri güzel kızıma bir sakinlik gelmişti. Artık o kadar çok ağlamıyor aksine sürekli uyuyordu.
Anneme göre babasına duasıydı o ağlamaları.
Fatıma hayran kaldığı Sarı Papatya'mı nasıl seveceğini şaşırmıştı.
"Abla sen bu tatlılara bol bol oku çünkü ikisinide bol bol nazar ettim. "
"Deli. " Gülerek baktığım Fatıma, Ömür'ün küçük parmaklarını tek tek öpüyordu. Annem ile Ceren su kovası ve leğenle içeri girdiklerinde yine korkum baş gösterdi. Bugün tam kırk günlüktü bebeklerim ve annem tutturmuştu çocukları kırklayacağım diye. Her ne kadar kırklamak bebekler için değilde anneleri için geçerli olsa da annemin hevesini kırmak istemediğim için bir şey demiyorum. Annem kırk tane buğday tanesi, kırk tane de kaşığı suyun içine koyunca çok şaşırdım. Ne için yapıldığını bilmediğim şeye eminim annemce bir anlam yüklüydü.
"Anne kaşıkları niye suya koydun? " Annem hafif gözlerini devirip baktı bana.
"Kızım sende hiçbir şey bilmiyorsun! Niye olacak çocukları kırklayacağız. "
"Kaşıklarla mı? " Cidden merakıma engel olamıyorum.
"Oy Meryem yeter! Bilmiyorsun bari bana engel olma, su soğuyacak çocuklar üşüyecek. Hangisini doyurdun? " Annem bana cahil muamelesi yapıp suyu kontrol etti.
"Yavuz'u doyurdum. " Annem yıkmak için oğlumu kucağımdan aldı.
"Ömür'ün de karnını doyur hemen onu da yıkayacağız da. " Başımı sallamakla yetindim. Emzirme koltuğuna geçip Fatıma'nın verdiği kızımı emzirmeye başladım. O sırada Fatıma da annemlerin kırklama merasimine katıldı.
"Yenge şimdi nasıl yapacağız. " Fatıma'nın o heyecanına inanamadım.
"İnanmıyorum Fatıma sende mi? "
"Ay abla ne var, merak ediyorum. " O sırada Ceren kıkır kıkır gülerek konuşmaya dahil oldu.
"Büyüklerin bir bildiği var ki yapıyorlar, günlerdir ben bu anı bekliyorum. "
"Hele sana hiç inanamıyorum Ceren! Dünyayı görmüş, doktor olmuş koca kadınsın ama gelmiş burda bebek kırklıyorsun. "
"Hayır doktorlar böyle şeylere inanamaz mı? " Birde kıkır kıkır gülüyordu. Tabi abisi üç gündü makina olmadan kendi başına nefes alabildiği için ayrı bir mutluydu.
Bir şey demeden gülebildim ancak onlara. Annem dualarla o çok inandığı kırklama işlemini ondan taraf olan Ceren ile Fatıma'yla birlikte tamamlayıp çocukları yıkadığı suyuda bir ağacın dibine dökmek için götürdü.
"Ben çıkayım, geç kaldım. " Ceren saatini kontrol ederek bileğine taktı. Az önce ıslanmasın diye çıkarmıştı.
"Bugün mü Mehmet Abi'yi normal odaya alacaksınız? " Dilimin ucundaki soruyu Fatıma sordu.
"Evet. Üç gündür kendi başına nefes alabiliyor sorunsuz bir şekilde, inşaallah en kısa sürede gözlerini de açacak. "
"İnşaallah! " Fatıma en içten şekilde dua ederken Ceren'e çevirdim bakışlarımı.
"Beni habersiz bırakma. "
"Tamam. " Ceren çıktıktan sonra Fatıma yanıma oturdu.
"Gözün aydın inşaallah en kısa sürede kocana kavuşacaksın. " ah benim güzel yürekli kardeşim.
"Kavuşmak derken? " Soruma Fatıma hafif çatılan kaşlarıyla baktı.
"Ee Mehmet Abi iyileşiyor ya. "
"Sende Fatıma! Benim derdim Mehmet'le birlikte olmak mı! "
"Kocan ya! "
"Kocam olması onunla birlikte olacağım anlamına gelmiyor. Ben ona borçlu olduğum evlatları vermek için evlendim. O herkesini benim yüzümden kaybetti ve bana, tüm ailemi bana borçlusun dedi. Ona altı evlat daha verme şansım var hâlâ, benim yüzümden kaybettiği her biri için bir evlat verebilirim ama duyduğum vicdan azabı diner mi bilmiyorum. "
"Niye senin yüzünden olsun ki! Onlar zaten acımasız, insanlıktan nasibini almış vicdansızlardı. "
"Ömür Teyze organ bağışından vazgeçmişti, 'annemin ölmesine izin verme ' diye yalvarmıştım da ikna olmuştu. O sırada Mehmet de ordaydı. Sonrasında da olanlar oldu işte. Benim annem yaşadı onun annesi öldü. Ceren yıllarca benden nefret etmekte haksız değildi, Mehmet 'Bir anne, bir baba, bir kardeş, üç evlat, birde eş borçlusun ' dediğinde haksız olmadığı gibi. Aylardır aldığı nefes bile pamuk ipliğine bağlı ve yine benim yüzümden. Ona borçlu olduğum her can, her hayat için bir evlat vereceğim bunun için onunla birlikte olmama gerek yok. Dondurulmuş altı embriyomuz var daha."
"Sen kendine haksızlık ediyorsun! Onların hiçbirini de borçlu değilsin! Neden bunu yapıyorsun kendine, her seferinde başkaları için her şeyi yapıp yine de kendini haksız buluyorsun! Abla, bak gerçekten bu yaşananlar senin suçun falan değildi. Serkan'ın bize yaptıklarını unuttun mu? Ki onu yetiştiren ananın ne olduğunu da biliyoruz. Rahmetli Ömür Teyze yengeme karaciğerinden vermemiş olsaydı bile Şebnem canisi yine bunların hepsini yapacaktı, abim söyledi. Serkan'ın ifadelerini okumuş, yıllar önce her şeyi tek tek planlamışlar. "
"Bilmiyorum Fatıma, vicdanımın sesini susturamıyorum, ağır geliyor altında eziliyorum. Sanki Mehmet uyanıp çocuklarını görse yüküm hafifleyecek gibi, o da ölürse ben bu yükü nasıl kaldırırım bilmiyorum. En azından o iyileşsin istiyorum, dayanamıyorum bir parça olsun gözlerimi rahat kapatmak istiyorum. "
"Ah benim güzel ablam, bir ömrü böyle mi harcayacaksın! "
"Çocuklarım yanımda olduktan sonra nasıl yaşamışım çokta umurumda değil. "
"Ya Mehmet Abi seninle birlikte bir aile olmak isterse? "
"Sanmam. Onun elişini ne kadar sevdiğini bilmeyen yok. "
"Ama o eşi öleli çok oldu hatırlatırım. "
"Sevgi ölmekle bitmiyor Fatıma, "
"Ama sende onun eşisin. İki çocuk ve yeniden bir hayat verdin ona, bak durumu da iyiye gidiyor. Sen kendini suçluyorsun ama o borçlu sana sen ona değil. Çünkü o caniler zaten yapacaktı tüm bunları, sen ona umut bile edemeyeceği şeyler vermişken birde kendini suçlusun. "
"Düşünmekten, vicdanımla muhasebe yapmaktan çok yoruldum Fatıma, iyi bir şey olsun istiyorum artık. Mehmet uyansın çocuklarını görsün, onlar için hayata tutunsun, onları büyütsün, beni affetsin istiyorum. Diğer yandan çocuklarım var, yetim kalmasınlar istiyorum. Babalarını bilsinler, tanısınlar, eksik kalmasınlar istiyorum. Of! Bilmiyorum işte Fatıma yoruldum. " Fatıma üzgün bakışlarla bakarken içim acıyordu. Aylardır sırtımda kambur gibi büyüyen hisleri, yükleri tek tek dökmüştüm. Bir parça olsun hafiflemiş miydim, evet ama; daha çok canım acıyordu şimdi. "Ben biraz uyusam iyi olacak. "
Uzandığım yatakta Fatıma üzerime battaniye örtüp odadan çıktı.
...
Kontrolleri olan bebeklerimi halalarıyla birlikte doktora götürmüş, dönüyorken Mehmet'in doktoru Ceren'i arayıp gelmesini istedi. Üç gündü normal odaya alınan Mehmet henüz bir tepki vermemişti. Aslında bende onu görmek istiyordum. Diğer yandan bugün yine huysuzluğu üzerinde kızım bir türlü susmuyor sürekli ağlıyordu. Nihayet kucağımda susan küçük hanım uyumaya çokta niyetli olmadığı cin gibi açık gözlerinden belliydi.
"Abini görmem mümkün mü? " Ceren başını hafifçe salladı araba kullanırken.
"Tabi. "
"Çocukları yanımızda götürebilir miyiz peki? " Ceren merakla dikiz aynasından baktı bana.
"Niye ki? "
"Belki abin onlara bir tepki verir. "
"Aslında iyi fikir, ben doktorunu arayıp bir sorayım. "
Ceren arabayı kenara çekip doktoru aradı. O sırada kucağımdaki küçük kızım ilgisini çeken dışarıya bakıyordu. Hemen yanımda pusetinde uyuyan oğluma gülümseyerek baktım. Onunda uyanmaya hiç niyeti yoktu kardeşinin aksine.
Arabaya binen Ceren yüzünde bir gülümsemeyle arkaya doğru döndü.
"Doktor olur dedi ama çocuklar pusetlerde üzerleri kapalı bir şekilde abimin odasına kadar getirilecek dedi. "
"Tamam. " Ceren derince bir nefes alıp arabayı çalıştırdı. "Bak gördün mü, senin o sevmediğin pusetine girmen gerekiyormuş küçük hanım. " Öptüğüm birtanem gülücükler saçıyordu şimdi.
Önünde durduğumuz kliniğin dış çephesine içimde ne olduğunu bilmediğim bir hisle baktım. Ceren üzerini örttüğü Yavuz'un pusetini alırken kucağımdaki kızımı pusetine yerleştirip üzerini örttüm. Ceren ile birlikte girdiğimiz klinikte Mehmet'in doktoru bizi karşılayıp onun odasına doğru hızlı bir şekilde yönlendirdi. Bir taraftan da doktorla konuşan Ceren odaya girmeden önce doktora teşekkür etti.
"Oda zaten steril ama bebekler işin ekstra sterilizasyon önlemleri almışlar. " Diyen Ceren'e hafif başımı salladım. Ceren Yavuz'un pusetini koltuğa bırakıp eline eldiven geçirerek abisini muayene etmeye başladı bir yandan da doktorla konuşurken.
Baktığım yüzünde sanki bir değişiklik vardı. Ölü gibi değildi bu kez, yaşadığını biliyordu insan.
"Ben birazdan geliyorum canım. " Ceren doktorla birlikte çıktı odadan. Yerimden kımıldayamadım, bilmiyorum neden ama öylece kaldım. Dakikalarca ona öyle baktım. Ağlamaya başlayan kızımla gözlerimi ondan ayırabildim ancak. Kucağıma aldığım kızımın yine huysuzluğu tutmuştu. Ne yaparsam yapayım bir türlü susmayan bebeğimi cama doğru götürüp ışığın dikkatini çekmesini umdum ama olmadı. Oturduğum koltukta emzirmeye çalıştım ama mümkün değil susmuyordu.
"Ne istiyorsun anneciğim anlamıyorum ki! Altın temiz, karnın tok, gazın yok, çok şükür hasta da değilsin niye ağlıyorsun yine bu kadar. " Annem olsa hemen sustururdu. Artık bende ağlayacak gibiydim çünkü kızımı susturamıyorum. Ceren de gitti gelmek bilmiyor! Patlarcasına ağlayan kızıma sarılıp kucağımda sallamaya başladım. Başka ne yapabilirdim bilmiyorum. Engel olamadığım gözyaşlarımla ağlamaya başladım.
"Nerdesin Ceren ya! Tamam güzel kızım benim, biraz sakinleş ne olursun! " Kızımın yanaklarımdan patır patır dökülen yaşlarla sanki bütün dünya başıma yıkıldı. Hemen pusete bırakıp altını açtım ama bezi temizdi. Ağlaya ağlaya tekrar bezleyip üstünü düzeltip kucağıma aldım. Omuzuma yaslayıp sırtını sıvazlarken Yavuz da ağlamaya başladı.
"Oğlum bari sen yapma kurban olayım! Of nerdesin Ceren! " Çantamdaki telefonu alıp Ceren'i aradım ama telefonu çantasıyla birlikte burdaydı. Çıldırmak üzereydim. Hafif hafif sakladığım pusetteki oğlumda susmuyordu. Ömür'ün ağlaması hafiflerken diğer omuzuma da oğlumu yasladım. Üçümüz de birlikte ağlıyorduk resmen, tüm yaptıklarıma rağmen susmamaları beni çaresiz bırakıyordu. Ömür biraz sussa Yavuz'u emzirsem sesi çıkmazdı daha onunla ilgilenirdim ama susmuyordu bir türlü. İkisini kucağımda sallaya sallaya susturma çalışırken farkettiğim şeye inanamadım. Ağlamayı, çocukların ağlamalarını unutup öylece kaldım. Mehmet gözlerini açmış bize bakıyordu.
|
0% |