@eelliiffiippeekk
|
Zaman durur ya işte tam ordaydım, zamanın dışında kalan beni zaman es geçiyordu. Açık tutmaya çalıştığı gözleri bizim üzerimizde sabitliydi. Durmadan kapanan göz kapaklarını tekrar tekrar büyük güçlükle açıyor ve bize bakıyordu.
"Meryem, niye ağlıyor çocuklar? " Ceren ne zaman gelmişti görmedim bile. Omuzuma yasladığım kızımı alırken kızımın sesi halasının kucağında kesildi. Ceren hâlâ farketmemişti abisinin uyandığını.
"Mehmet... " Sayıklamamla Ceren'in hafif çatılan kaşları bana döndü.
"Ne? " Tek kelime daha edemedim ancak elimle işaret edebildim. Ceren sesli bir iç çeker gibi nefes aldı. "Abi! " O nidası odayı titretti. Kucağındaki Ömür'ü hemen pusetine bırakıp abisinin yanına koştu.
"Abi... Beni duyuyor musun? " Öyle bir çırpınışı vardı ki Ceren'in içler acısıydı. Hızlı bir şekilde acil butonuna bastıktan sonra abisinin elini tuttu. Nasıl, ne yapacağını bilmiyordu. Az sonra Mehmet'in doktoru yanında birkaç kişiyle içeri girerlerken hemen Mehmet'in etrafına toplanıp onu muayene etmeye başladı. Hemşirelerden biri dışarı çıkmamı söylerken Ceren arabanın anhtarını elime tutuşturup ne zaman pusetinde uyuduğunu dahi anlamadığım kızımın üzerine örtü örttü.
"Meryem, sen çocuları alıp arabaya geç ben birazdan gelirim. " Başımı hafifçe sallayıp hâlâ mızmızlanan oğlumu pusetine koydum. Üzerini örttüğümde hemşirelerden biri Ceren'in ricası üzerine bana yardım edip kızımın pusetini benimle aşağı kadar taşıdı. Bebeklerimi arabanın arka koltuğuna yerleştirip teşekkür ettiğim hemşire hastaneye döndü. Hâlâ ağlayan oğlumu pusetinden çıkarıp emzirmeye başladım. Diğer yandan kontrol ettiğim kızım mışıl mışıl uyuyordu. İçim içimi yiyiyordu, Mehmet ne oldu acaba?
Hafif gülümseyerek baktım kızıma, önce babasına yeni bir hayat verdi şimdi de onu uyandırana kadar ağlamış ve başarmıştı. Annem haklıydı galiba onun ağlamaları babasına dua ve şifaydı. Kucağımda uyuyan oğlumu pusetine koyup beklemeye başladım. Bir yandan Ceren'in hemen gelmesini isterken diğer yandan getirebileceği olumsuz haberlerden de korkuyorum.
Kırk dakikalık bekleyişin ardından nihayet Ceren gelirken merakla arabadan fırladım.
"Nasıl?! " korkuyla sorduğum soruya Ceren derince bir nefes alarak yorgunca verdi. Ayakta zor duruyor desem yeriydi. "Gel şöyle oturalım. " Gösterdiğim banka doğru yürüdük birlikte. Ceren çökercesine oturdu, omuzunu sıvazlayarak yanına oturdum.
"Çok şükür zihinsel olarak hiçbir sıkıntısı yok her şeyi hatırlıyor, zorda olsa konuşabiliyor ama hiçbir uvzunu hissetmiyor. Nörolojikte olabilir, fizikselde onun için birkaç tahlil yapılacak. MR çekilecek ve birtakım testler daha yapılacak. "
"Senin kanaatin ne? "
"Fiziksel olmasını umuyorum, eğer nörolojik olursa abimin eski haline dönmesi çok zor olur. Ağır beyin ameliyatları geçirmesi de muhtemel. " Son cümlesinden ne kadar korktuğu aldığı nefesten bile belliydi.
"Nörolojik ya da fiziksel ne olursa olsun onun iyileşeceğine inanıyorum. "
"Seni sordu, çocukları sordu. İkisi de senin dediğimde gözlerindeki mutluluğu görmeliydin, hele ki annemle babamın adını çocuklara koyduğunu söylediğimde mutluluktan ağladı. Seninle konuşmak istediğini söyledi ama çene kaslarındaki erime yüzünden çok zor konuşabiliyor bu yüzden çok fazla yordu kendini konuşabilmek için, çok yorulduğu için tekrar uyuya kaldı. Doktor zamanla konuşmasının düzeleceğini söyledi. Durumu toparladıkça uyanık kalma süreleride uzayacakmış. "
"Çok şükür! Bundan sonra abine hiçbir şey olmaz bak göreceksin. O çocukları için yaşayacak, senin için yaşayacak. "
"Tedavi süreci çok uzun olacak, eski sağlığına kavuşması ve vücudundaki zehirin temizlenmesi üç ile yedi yıl gibi bir zaman alacakmış. Vücudundaki zehri temizlemek için başka bir zehir veriyorlardı, düzenli bir şekilde verilen zehirin abimi öldürmemesi içinde tedavi görecek yine. Ama bünyesi verilen zehire bağışıklık kazanırsa iyileşmesi daha da hızlı olabilirmiş. "
"Neler atlatı o, bunların hepsinide atlatacaktır. O çok güçlü biri daha kısa sürede bile toparlayacaktır. Neler atlattı da bugün yeniden hayata uyandı, daha kaç gün önce yaşamasına ihtimal dahi verilmiyordu ama bak bugün onunla konuştun. Yarında ayağa kalkacak bunların hiçbirini yaşamamış gibi. Sende daha fazla kendine yüklenme sanada yazık, artık sana bir şey olaacak diye korkuyorum. " Ceren gülümseyerek gözlerini yumdu. Titreyen nefesini usulca verdi.
" Abim iyi olsun başka hiçbir şey istemiyorum. "
"Sen iyi ol ki abinde iyi olsun. "
"İnşaallah... Ben burda kalacağım testlerin sonuçlarını takip edeceğim, sen eve dön. "
"Tamam canım kendine dikkat et beni habersiz bırakma. "
"Tamam. " Endişeli Ceren'i arkamda bırakarak arabaya yürüdüm. Kontrol ettiğim bebeklerimden sonra direksiyona geçip çalıştırdığım arabayla el salladığım Ceren de bana el sallarken eve gitmek için yola çıktım.
...
"Güzel bir duş al, iyice dinlen. Abini de merak etme bir saniye bile başından ayrılmayacağım. " Ceren endişeli gözlerle bakarken ne desemde gitmesem diye rermen çırpınıyor.
"Ya çocuklar durmazsa? " Zorla eve göndermeye çalıştığım Ceren gitmemek için bin bahane çıkarıyor. Beş gündü hastanede abisinin başından bir saniye bile ayrılmamıştı, üstelik Mehmet'in sağlık problemlerinin bir kısmının nörolojik olması da onu bu hâle getirmişti.
Mehmet'in beyninde zehirden oluşan hasardan sebep bedenini hissetmiyordu bu yüzden ameliyat olması gerekiyordu. Ameliyat oldukça riskli olduğu içinde Ceren tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordu. Üstelik ameliyattan sonra Mehmet ayağa kalkabilirdi ama hiçbirimiz hatırlamayacaktı.
Yorgunluktan bitkin düşmesine rağmen hâlâ bahaneler üreten Ceren'i ikna etmeye çalışıyorum. Birkaç saat uyusun dinlensin diye ben gelmiştim ama o gitmek istemiyordu. Hem Mehmet de benimle konuşmak istiyormuş.
"Annem yanlarında, onlara beş-altı saat yetecek sütte bıraktım. Ayrıca dondurucuda da süt var merak etme. "
"Burda bir yer ayarlar uyurum ben beş-altı saat nasıl bırakayım abimi? "
"Allah aşkına yeter! Ya bir tarafa yığılıp kalacaksın, bağırtma beni hastanenin ortasında şimdi. Bitmiş, tükenmiş bir haldesin ayakta zor duruyorsun! Yemiyorsun, içmiyorsun, uyumuyorsun el insaf yav! Tek kelime daha bahane dinlemeyeceğim. Annem sana yemek yaptı, seni bekliyor. Taksi de çağırdım bu halde araba kullanma diye. Tamam senin kadar doktor değilim ama bir olumsuzlukta dokturuna haber vermeyi de biliyorum. Çok şükür iki aydan fazladır hiçbir olumsuzluk olmadı beş-altı saat içinde de olmaz! Yürü şimdi eve gidiyorsun! " En son gerçekten kızmıştım çünkü Ceren'in durumu beni fazlasıyla endişelendiriyor. Ceren istemeye istemeye başını sallarken onunla merdivenlere doğru yürüdüm.
"Tamam ben giderim sen abimin yanına git yalnız kalmasın. " O kadar çok korkuyordu ki abisine bir şey olmasından iyi bir şeye inanması bile zaman alıyordu. Kolay şeyler yaşamamıştı, tam abisi hayata döndü derken şimdi de ameliyat sorunu çıkmıştı. Aslında psikolojik destek alması şarttı, telefonda konuştuğum Ali Abi'ye de bundan bahsetmiştim dün, o da benimle aynı fikirdeydi. Yarın geldiğinde bu konuyu o Ceren'le konuşacak. Ceren istemsizce merdivenleri inip giderken yönümü Mehmet'in odasına çevirdim.
Önünde durduğum kapıya bakarken derince bir nefes aldım. Acaba uyuyor muydu? Ciğerlerimdeki havayı usulca vererek kapının kulpunu olabilecek en sessiz şekilde aşağı indirdim. Yavaşça içeri adımladım. Uyuyordu.
Ne yapacağımı bilmiyorum şu an. Ona diktiğim gözlerimle öylece kaldım. Neden bilmiyorum ama ona her baktığımda sanki bir şey beni olduğum yere çiviliyor.
"Meryem... " Sesi kısık çıksa da adımı seslendiğini duydum. Neredeyse bir yıl olacaktı sesini duymayalı. "Neden orda duruyorsun? " Bana taraf bakmıyordu bile nasıl anlamıştı ben olduğumu? Ceren'e de söylemiştim geleceğimi oysa.
Tereddütlü adımlarla ilerledim yatağına doğru.
"Ne olduğunu bilmiyorum ama sen her geldiğinde seninle birlikte bir ferahlık, bir aydınlık geliyor. " Çenesi kasılmış gibi konuşsada her kelimesini anlamıştım. Zorla çevirdiği başıyla bana baktı. Ne diyeceğimi bilemedim.
"İyi misin? "
"Hiç bu kadar iyi olmamıştım. Çocuklar nasıl? " Kendimden bağımsız gülümsedim çünkü çocuklar derken gözlerindeki o ifade ona vermek istediğim şeydi.
"İkiside çok iyi. Hızla büyüyorlar, her gün huyları değişiyor hızlarına yetişmeye çalışıyorum. " Şimdi de o gülümsüyordu.
"Sen iyi misin? " Bu haliyle beni mi soruyordu?
"Sen iyi olduğun her gün biz daha iyi oluyoruz. "
" Seninle konuşmadan ölmemek için çok dua ettim. Senden helâllik almadan ölseydim nasıl verirdim hesabını bilmiyorum. Meryem ben çok üzgünüm, benim yüzümden yaşadığın her şey için çok özür dilerim. Belki bir şeyi değiştirmez ama hiçbirini yaşamanı istemezdim hakkını helâl et. "
"Kaderimle gelen kedere kendi rızamla talip oldum, hiçbirinden şikayetçi değilim yaşadıklarımın. Hak konusuna gelince hakkını helâl etmesi gereken sensin. Kaderin önüne geçilmez ama kaderinize ben sebep oldum, bencillik etmesem belki farklı oldurdu. "
"Eğer sen sebep olmasaydın bugün iki evladım olmazdı. O kadın annemi illa öldürecekti ama benim yeniden hayata dönme sebebim olmazdı. Sen başıma gelmiş en iyi sebepsin Meryem tüm yaşadıklarıma rağmen şükrettiğim en iyi sebepsin. Benden yana ne hakkım varsa helâl olsun, Allah rızası için sende hakkını helâl et taşıyamayacağım kadar ağır bir yük. " Sanki dünyanın yükünü almışlardı omuzlarımdan, çok yorulduğu kapanan gözlerinden belli oluyordu. Konuşabilmek için çok çaba sarfediyordu çünkü.
Biraz tereddüt etsemde elini tuttum.
"Ne hakkım varsa helâl olsun, seninle gelen hiçbir şeyden şikayetçi değilim. " O an tuttuğum eli elimi sıkarken şaşkınlıkla baktım. "Sen elini hissedebiliyor musun? " Merak ve heyecanla sorduğum soruya gözleri kapanmadan önce cevap verdi.
"Sen elimi tutana kadar hissetmiyordum. " Hemen acil butonuna bastım Mehmet hâlâ elimi tutmaya devam ediyordu. Birkaç saniye içinde doktoru odaya geldi bile.
"Elini hissetmeye başladı, bakın elimi tutabiliyor. " Hızlı ve heyecanlı söylediklerime doktorunda çok şaşırdığı yüz ifadesine yansıyordu. Elimi tutan elinin parmaklarını tek tek kontrol edip şaşkınlıkla bana döndü.
"Bu mümkün değil! MR sonuçlarını gördüm bu nasıl olabilir? " Doktor benden daha şaşkın bir şekilde hemşireden nöroloji doktorunu çağırmasını istedi. Nöroloji uzmanı gelene kadar raporları tek tek incelemeye başladı.
Alelacele içeri giren doktor Mehmet'i muayene etmeye başladı. Az sonra o da raporları kontrol edip onlara beklentiyle bakan bana döndü.
"Bir tomografi çekelim hemen size daha sağlıklı bir bilgi verebilirim o zaman. " Başımı hafif salladığımda Mehmet hafif gözlerini araladı.
"Ameliyattan başka bir tedavi yöntemi bulun, eşimi, çocuklarımı, kardeşimi unutmak istemiyorum. Hayalim olan evlatlara kavuşmuşken onları benden almayın. " İçimden bir dünya koptu ters, düz oldu sanki. Elini daha sıkı tuttum gözyaşlarım akmaya başlarken.
"Bana biraz izin verir misiniz lütfen? " Çekilmemi isteyen doktorun ricasıyla kenara geçtiğim vakit bile Mehmet elimi bırakmadı.
"Başka herhangi bir yerinizi hissedebiliyor musunuz Mehmet Bey? " Doktorun sorusuna Mehmet zor gözlerini araladı.
"Kollarımı kaldıramıyorum ama hissedebiliyorum. "
"Bu müthiş bir şey! Hemen bir tomografi çekelim sonucuna göre konuşalım. "
Doktor acil bir şekilde Mehmet'i tomografiye gönderirken dualarla hayırlı sonuçlar bekliyordum.
Mehmet'in başından bir saniye dahi ayrılmadığım bir buçuk saatin ardından Mehmet'in doktoru ile nöroloji doktoru birlikte elinde raporlarla geldi.
İçimde bin türlü duygu birbirine karışırken tüm kalbimle hayırlı haberler vermeleri için durmadan dua etmeye devam ettim.
|
0% |