Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Ertesi gün....

 

"Sen Harun kızı Meryem, Yavuz oğlu Mehmet'i kocalığa kabul ettin mi? "

 

"Ettim. "

 

"Ettin mi? "

 

"Ettim. "

 

"Ettin mi? "

 

"Ettim. "

 

"Sen Yavuz oğlu Mehmet, Harun kızı Meryem'i zevceliğe kabul ettin mi? "

 

"Ettim. "

 

Ettin mi? "

 

"Ettim. "

 

"Ettin mi? "

 

"Ettim. "

 

...

 

Bir hastane odasında iki hademenin şahitliğinde kıyılan bir imam nikahı ile evlenmemin ardından, kabul ettiğim diğer şartları yerine getirmek için, beni dün bu odaya getiren Doktor Ceren ile birlikte odadan çıktık.

 

"Her şey hazır, senin için her kolaylığı ayarladım. Sen nasıl istiyorsan her şey öyle olacak. " Başımı hafif sallayıp cevap verdim.

 

"Bu süreçte tek bir erkek doktor istemiyorum. "

 

"Tabi nasıl istersen. " Ceren'in bana gösterdiği yoldan vardığım odada kan almak için hazır bekleyen hemşireyle kolumu sıyırdım. Bir dakika bile sürmeyen dört tüp kanı alan hemşire odadan çıktı.

 

"Yarım saate sonuçlar çıkacak. " Ceren'in cümlesiyle başımı aşağı, yukarı hafif salladım. "Bir şey yemek, içmek ister misin? "

 

"Hayır. "

 

"Sonuçlar çıkana kadar uyu istersen. "

 

"Gerek yok. " Birkaç dakika ikimizden de çıt çıkmadı.

 

"Korkuyor musun? " Bakışlarımı kaldırıp karşımdaki kadına baktım.

 

"Korkmak için artık biraz geç değil mi? "

 

"Çok zor bir şeyi göze aldın, ailen ve çevren tarafından çok fazla tepki göreceksin. "

 

"Şu an için bunları düşünmeye cesaretim bile yok. Her şeyi zamana bıraktım, ne gelecekse hayrıyla gelsin. "

 

"Amin. " Aramızda baş gösteren sessizlik sonuçlar çıkana kadar devam etti.

 

Odanın kapısı tıkırdatılıp açıldı.

 

"Ceren Hoca'm, Meryem Hanım'ın sonuçları çıktı. " Kapıda görünen hemşire haber verdikten sonra tekrar kapıyı kapattı. Ceren'in ayaklanmasıyla bende ayağa kalktım. Ceren ile birlikte başka bir doktorun odasına doğru yürürken hiçbir şey düşünmemeye çalışıyorum. Düşünmeye başlarsam yapacak gücü kendimde bulamam çünkü.

 

Girdiğimiz odada muayene için hazır bekleyen doktor paravanın arkasındaki bölüme geçmem için nezaketten bir tebessümle yol gösterdi.

 

"Uzanıp karnınızı açın. "

 

"Bismillah! " Diye sessizce fısıldayarak uzandığım sedyede karnımı açtım. Doktor soğuk ultrason aletini karnımın üzerinde gezdirmeye başldı.

 

"En son ne zaman adet gördünüz? "

 

"Bugün ilk günüm. "

 

"Bu çok iyi! Hemen tedaviye başlayabiliriz. Bugünden başlayarak dokuz gün düzenli olarak iğne olacaksınız. Son iğne yumurta çatlatma için olacak ardından otuz saat sonra yumurta toplama işlemi yapacağız, üç gün sonrasında da embriyo transferi yapacağız. Yaşınız ve sağlık durumunuz gayet iyi operasyon yüzde seksen civarında başarılı olacaktır. "

 

"Teşekkür ederim. "

 

"Kalkmayın iğnenizi şimdi yapacağım. " Karıştırdığı ilaç dolabından kalem şeklindeki iğneyle geri döndü.

 

"Koldan mı, bacaktan mı yapacaksınız? " Soruma hafif tebessüm etti.

 

"İğnelerin hepsini karnınızdan olacaksınız. " Şaşırmıştım. "Çok fazla canınız yanmayacak merak etmeyin. " Karnımın derisini parmakları arasına alıp hafif çekiştirdi. Tenime battığını hissettiğim iğneyle dişlerimi sıktım.

 

"İki dakika sonra kalkabilirsiniz. " Doktor beni sedyede bırakıp masasına döndükten iki dakika sonra toparlanıp yanına gittim.

 

"İyi misin? " Ceren'in sorusuna başımı hafif salladım. Ceren doktora döndü. "Süreç nasıl devam edecek hocam? " Diye sordu.

 

"Meryem Hanım'ın sağlık durumu, kan değerleri, rahim duvarları gayet iyi, yumurtaların gelişimide çok iyi. Sekiz gün düzenli olarak yumurta olgunlaştırma iğneleri olacak, dokuzuncu gün yumurta çatlatma iğnesi olacak, otuz saat sonra da yumurta toplama işlemi yapacağız. Üç gün sonra da embriyoyu transfer edeceğiz. "

 

"Meryem Hanım her gün buraya gelemez, bizim gidip iğnelerini yapmamız mümkün mü? "

 

"Elbette mümkün. Ama altıncı iğneden önce muhakkak kendisini muayene etmem gerekir. "

 

"Tabi gelirim. "

 

"Yazacağım vitaminleri muhakkak almalısınız ve sağlıklı beslenmeye dikkat edin lütfen. "

 

"Dikkat ederim. "

 

"O zaman beş gün sonra tekrar görüşmek üzere. "

 

"İnşaallah, teşekkür ederim. " Ceren ile birlikte odadan çıktıp koridorda yürürken ilk defa ne yapıyorum ben diye kendime sordum. Vazgeçmek için artık çok geçti ama işin garip yanı içimde bir eksiklik duygusu, korku yoktu.

 

"Her gün kursa gelip iğnelerini ben yapacağım. Bu arada sana vermem gereken bir şey var, otoparka birlikte inelim. " herhangi bir karşılık vermeden onunla birlikte asansöre doğru yürüdük.

 

Az sonra gelen asansör kabini ile aşağı indik. Ceren hızlı adımlarla yanına vardığı arabaya binmeden önce benimde binmem için başıyla işaret ederken kapısını açtığım arabanın koltuğuna oturup kapıyı kapattım. Ceren arka koltuğa uzanıp bir çanta aldı. Açtığı çantadan aldığı dosyayı bana uzattı. Bir şey anlamadığım dosyaya boş gözlerle bakmaktan ileri gidemedim.

 

"Ne bu? " Soruma Ceren büyük bir zevkle cevap verdi.

 

"Mehmet Bey'in mehir olarak sana verdiği tüm mal varlığı. Mehir olarak tüm servetim dediğinde şaka yaptığını sanmadın herhalde. " Elimdeki dosyaya bir kere daha baka kaldım. " Bu da kartın, içinde bir ömür harcsan bitiremeyeceğin kadar para var. " Bana uzattığı kartı da aldığımda bir kart daha uzattı. "Bu kartı asla kaybetme ve yanından hiçbir zaman ayırma; nerde, ne halde olursan ol yardımına en kısa sürede yetişecek güce sahip bir avukat Nedim Bey. Ona koşulsuz güvenebilirsin. " Elimdeki kartlara ve dosyaya bakarken sıkıntı dolu bir nefes üfledim.

 

"Bunlara gerek var mıydı? "

 

"Mehmet Bey diyorsa bir sebebi vardır ve gereklidir. "

 

"Neden ona bu kadar yardımcı oluyorsun, bir doktordan ziyade başka bir ilgi, sevgi ile ilgileniyorsun onunla. "

 

"Çünkü o benim abim! " Çattığım kaşlarımla söylediği cümleyi sorguluyordum. Ceren yutkunarak canının yandığını belli eden bir tebessümle bana döndü. " Aslında ben Sümeyye'yim, kimse beni tanıyamasın diye birkaç operasyon geçirdim. Abimle ikimizden başkası bilmesede bunu, onun için yapamayacağım hiçbir şey yok. " Şaşkınlıkla açılan gözlerimi ona çevirdim. Oysa ben cenazesine gitmiştim.

 

"Cenazene geldim ben. "

 

Ceren derin bir nefesle gözlerini kısa süreli kapattı.

 

"Kaçırılmamın üzerinden çok geçmeden abim beni bulup kurtardı, sakladı başka biri olarak büyüdüm. Ama şimdi onu kurtarmaya gücüm yetmiyor. "

 

Şaşırmıştım, hemde çok! Bulunması için çok dua ettiğimi hatırlıyorum. Hafızlık eğitimimin başındaydım o sıralar, bulunması için sabahlara kadar Kur'an'ı Kerim okuyordum. En son ölüm haberini almıştık.

 

"Bulunman için çok dua etmiştim, ölüm haberini aldığımızda çok üzülmüştüm. Annem, babamla evinize gelmiştik, annen yaşıyor olsa kaybolmazdın diye düşünüp, kendimi suçlamıştım. Yaşadığına ve iyi olmana gerçekten mutlu oldum. "

 

"Annenden, senden, ailenden hep nefret ediyordum gerçekleri öğrenene kadar. Annemin ölümüne, ailemizin dağılmasına anneni sebep olarak görüyordum hep. Çok beddua etmişliğimde oldu hakkını helâl et. "

 

"Helâl olsun, yaşadıklarınızın yanında bunun bir önemi yok zaten. "

 

"Seni kursa bırakmamı ister misin? "

 

"Arabamla geldim. "

 

"Peki. "

 

"Allah'a emanet ol. "

 

"Sende dikkat et. " Başımı hafif sallayıp Ceren'in arabasından indim. Elimdekileri hızlıca çantama sıkıştırıp arabamın anahtarını çıkardım. Çok geç kalmıştım zaten.

 

....

 

Derince bir nefes alıp üzerimdeki kıyafetleri çıkarmaya başladım. Bugün yumurta toplama işlemi yapılacaktı. Doktorun söylediğine göre çok sürmesede anestezi altında yapılacak bir operasyondu ama yine de korkumu geçirmemişti. Paravanın arkasında giydiğim hasta önlüğüyle beni bekleyen Ceren ile doktorun yanına geldim. Göz açıp, kapayıncaya kadar olsun bitsin istiyorum. Buz kesen ellerim de bedenim gibi soğuk soğuk terliyordu.

 

"Ben hazırım. " Doktor başını olumlu anlamda sallarken Ceren ile birlikte ayaklandı. Ceren elimi tutup bana hafif tebessüm etti.

 

"Korkma, gözünü kapatacaksın, açacaksın bitmiş olacak. " Korktuğumun farkındaydı. Başımı hafif salladım.

 

"Buyrun ameliyathaneye geçelim. " Doktorun önden yürümesiyle arkasından odadan çıkıp hemen karşı kapıdan girdik.

 

Çatallı sedyeye bakarken korkudan nefesimin kesildiğini hissettim. Ceren elini omuzuma koyup sıvazladı. Derin bir nefes alıp sedyeye çıktım. Hemşire üzerime genişçe bir örtü örttü. Hemen ardından koluma damar yolu açıp sedyenin başında asılı serumu taktı. Seruma kattığı iğneden sonra sanki midem bulanmaya başladı.

 

"Burdayım, yanındayım merak etme. " Ceren'in elini ne zaman tutmuştum ki? Sanırım bana bir şey oluyor...

 

....

 

"Meryem! Meryem! " Gözümü Ceren'in seslenmesiyle açtım. Bana gülümsüyordu. Sanki bir şey gözlerimi zorla kapatıyordu.

 

"Bitti mi? " İlk aklıma o gelmişti. Ne olduğunu anlamadan direkt kendimden geçmiştim.

 

"Beş dakika önce bitti seni odaya aldık. " Sanki iki saniye önceydi gibi. Hiçbir yerimin acımıyor olması beni rahatlatmıştı. "On dakikaya tamamen kendine gelirsin. " Hâlâ midem bulanıyor.

 

"Midem bulanıyor. "

 

"Anesteziden dolayıdır tamamen kendine geldiğinde geçecektir. Sen dinlen ben birkaç dakikaya geleceğim. " Kapanan gözlerim Ceren'in gittiğini görmedi bile.

 

Her geçen saniye daha fazla kendime gelirken birkaç dakika sonra tamamen kendimdeydim. Yerimden yavaşça kalkıp üzerimi gindim. Hemen ardından odaya doktor girdi.

 

"Nasılsınız Meryem Hanım? "

 

"İyiyim sağ olun. "

 

"Operasyon oldukça iyi geçti, otuz yumurta topladık. Topladığımız yumurtaların büyük çoğunluğu yirmi dört milim ve oldukça sağlıklı. Üç gün sonra embriyo transferi yapacağız, bu süre zarfında lütfen kendinize çok iyi bakın. "

 

"Tabi, tekrar teşekkür ederim. "

 

"Rica ederim, iyi günler. "

 

Doktorun odadan çıkmasıyla üzerime feracemi geçirdim. O sırada içeri giren Ceren'in yüzü gülüyordu.

 

"Doktorla konuştum sonuçlar çok iyi. " Sonucun iyi olması onu heyecanlandırmıştı belli ki.

 

"Evet doktor az önce bana da söyledi. "

 

"Kendini nasıl hissediyorsun, iyisin değil mi? "

 

"Evet, iyiyim. Artık gitmeliyim, transfer için beni ararsın. "

 

"Tamam. " Aldığım çantamla odadan çıktım. Bomboş düşünme yetisinden mahrum ettiğim zihnime doluşmaya çalışan düşünceleri bir kere daha hızlıca defedip yoluma devam ettim. Bu iş sonuçlanana ve hamile kalana kadar hiçbir şey düşünmeyecektim.

 

İndiğim otoparktan bindiğim arabayla evin yolunu tuttum.

 

Vardığım evde annem kapıda karşıladı beni.

 

"Hastaneye diye çıkmışsın kurstan, o kadar aradım cevapta vermedin, niye gittin hastaneye sen? " Annem nerden biliyordu bunu?

 

"Sen nerden biliyorsun hastaneye gittiğimi? "

 

"Meltem Hanım'la gelmiştik biz, yüzük almışlardı da. Sen niye gittin hastaneye, bir şey mi oldu? " Birde onlar vardı değil mi? Bir an önce bu işi bozmam lazımdı.

 

"Biraz midem bulanıyor da onun için gitmiştim. " Yalan söylemekten nefret ediyorum!

 

"Üşüttün mü acaba, yediğin bir şey mi dokundu? "

 

"Bilmiyorum anneciğim, ilaç verdiler geldim. Müsaadenle ben çıkıp biraz dinlemeyin belki daha iyi hissederim. "

 

Günlerdir ailemle elimden geldiğince aynı sofraya oturmuyorum. Daha doğrusu oturamıyorum. Doğru düzgün yüzlerine dahi bakamıyorum. Aynı ortamda olduğumuz zamanlarda genellikle ben sadece susuyorum. Gülümsediğim annemi arkmda bırakarak odama çıktım. Hızlıca içeri girip kapattığım kapıyla çantamı kenara atıp üzerimden feracemi çıkardım. Kendimi yatağa gömüp gözlerimi sıkıca kapattım. Aldığım anesteziden olacak ki uyumakta hiç zorlanmadım.

 

Saçlarımı okşayan sevgi dolu ellerle gözlerimi açtım.

 

"Sen iyice uykucu oldun. " Bana gülümseyen annem hafif kaşlarını çatmıştı. "Hadi kalk sana şehriye çorbası yaptım. " Kocaman gülümseyerek doğruldum. "Belki midene iyi gelir. " Yalanım aklıma gelince gerçekten midem bulanmaya başladı. Annem çorba kasesini altındaki tabakla birlikte elime tutuşturdu. "Hadi iç! " Tatlı kızışına gülümseyerek çorbamı içmeye başladım.

 

"Ellerine sağlık anne çok güzel olmuş. " Annemin arpa şehriyeli çorbası başka güzel olurdu. Açık ara en sevdiğim çorbaydı, tabi annem yaptığı sürece.

 

"Meryem, bir şey diyeceğim kızım, " annemin ses tonunda bir endişe sezerken bakışlarımı ona sabitledim. "Ben bu Meltem'i hiç beğenmedim. Burnu havada, kendini beğenmiş, insanlara üsten bakması falan hiç hoşuma gitmedi. Kemal iyi, ahlâklı, saygılı, efendi bir çocuk ama annesi hiç olur gibi değil. "

 

"Aslında bende bu evlilik konusunda pek emin değilim. İlk günden beri içime sinmeyen, aklımda tamamlayamadığım bir eksiklik var. "

 

"Niye bunu ilk başta bana demedin? "

 

"Zamanla oturur, kabullenirim, o eksiklik hissi geçer sandım ama olmadı. Anne ben Kemal ile evlenmek istemiyorum. "

 

"Bunu niye ilk başta demedin kızım insanlar bir dünya hazırlık yapmış. "

 

"Yapabilirim sandım ama olmuyor, yapamıyorum. "

 

"Hayy Allah'ım sen büyüksün! Meryem bu kararı düşünmeden vermiyorsun değil mi? "

 

"Gerçekten yapamıyorum anne. "

 

"Peki babanla konuşurum. " annem nefesini üfleyip ayaklandı. O odadan çıktıktan sonra ciğerlerimdeki havayı sıkıntıyla üfleyerek gözlerimi kapadım. Zihnimi tamamen boşaltıp derin birkaç nefes aldım. Bu iş bozulsun ya da bozulmasın o bebekten vazgeçmeyeceğim.

 

Gözüm bir an duvardaki saate takılırken saatin dörde gelmek üzere oluşu beni yerimden zıplattı. Öğle namazını kaçırmıştım! Nasıl bu saate kadar uyumuştum ben! Havlumu alıp banyoya koştum, önce yıkanmam lazımdı. Saat ondu uyuduğumda, bizimkiler de sağ olsunlar uyandırmayınca öğle namazından olmuş oldum.

 

Hızlıca girdiğim banyoda aynı hızla aldığım gusül abdestinden sonra havluya sarındım. Üzerimi giyinip ıslak saçlarımın suyunu havluyla aldım. Pek kuruduğu söylenemezdi ama o şekilde toplayıp bağladım saçlarımı, annem görse vay halime benim ama çok acelem var bugünlük bir şey olmaz diye düşünüyorum. Normalde de pek kuruttuğum söylenemez. Banyodan çıkıp odama koştum, serdiğim seccademle kaçırdığım öğle namazının kazasını ardından da vakitin namazı ikindiyi kıldım.

 

Seccademi topladığım gibi Fatıma'nın odasına baskına gittim. Kapıyı tıkırdatıp içeri daldım.

 

Kendini kaptırmış okuduğu kitaptan sıçrayan Fatıma elini göğsüne koydu. Kitap okumayı çok seven Fatıma'ın odasının koca bir duvarı tamamen kitaplıktı.

 

"Ay abla ne oluyor? "

 

"Elinin körü oluyor Fatıma Hanım! " Kıstığım gözlerimle bakarken yatağının üzerine karşısına oturdum. "Niye uyandırmıyorsun kız beni, öğle namazından oldum! "

 

Fatıma küçük bir kahkaha attı.

 

"Bir bando takımı tutmadığımız kaldı seni uyandırmak için ama uyanmadın. Babaannem, ' İlaç vermişler o yüzden uyanmıyor, bırakın uyusun ' dedi, bizde seni salıverdik. "

 

O sırada içeri giren Asel babaannem gibi elini yanına dayayarak bilmiş bilmiş konuştu.

 

"Babaannem diyor ki, o tembeller gelip börekleri açsın! "

 

Fatıma gözlerini devirip nefesini üfledi.

 

"Şu kitabı bir okutmadılar ya! "

 

Sabır çeke çeke ayaklanan Fatıma'ya gülerek onu takip ettim. İkimiz mutfağa indiğimizde babaannem ocağın başında yufkaları haşlıyorken annem ile Cemile Yenge'm de yufkaları açıyorlardı.

 

"Ne zaman okuyacak güzel bir kitap bulsam ya börek açarsınız, ya mantı yaparsınız, ya da başka bir iş çıkarırsınız! " Dert yanan Fatıma merdaneyi alıp tahtanın başına otururken bende oklavayı alıp karşısına oturdum. Hıncını hamurlardan çıkaran Fatıma'ya hepimiz gülmeye başladık.

 

"Miden daha iyi mi kızım? " Gülümseyerek baktığım anneme başımı hafif salladım.

 

"Nane kaynattım sana iç midene iyi gelir. " Cemile Yenge'm her zaman böyle naif düşünceliydi

 

"Sağ ol yengem bunları bitirelim içerim. "

 

Açtığımız beş tepsi su böreğinin ardından demlediğimiz çayla çardağa geçtik. O sırada yorulduğu yüzünden belli dedem çıka geldi. Bağ evine gitmişti. Bağı, bahçeyi onarmak için ilkbaharda her zaman yaptığı gibi yine atlamamış gitmişti. Yazın babaannem ile bağ evine çıkarlar her yıl, sonbaharın sonlarına doğru kışlık hazırlıkları tamamlamış olarak geri dönerler. Balından, pekmezine; kurutulmuş meyve, sebzeden patates, soğanına kadar her bir şeyi özenle yapar babaannem.

 

Cemile Yenge'm bir tabak börek getirirken annem de dedeme çay doldurdu. Asel her zaman ki gibi koşup dedemin kucağına kuruldu.

 

"İn bakayım aşağıya, deden ne kadar yorulmuş görmüyor musun? " Annesinin kızmasına oralı bile olmayan Asel'i dedem daha sıkı tuttu.

 

"Elleme kızım o benim yorgunluğumu alıyor. " dedemden tam destek alan Asel kıkır kıkır güldü

 

"Ne ettin bugün? " Babaannemin sorusuna dedem arkasına yaslanarak cevap verdi.

 

"Ayılar bahçenin aşağı çitlerini hep kırmış, Azam yarına malzeme çıkaracak bağ evine sonraki gün gidip yapacağım. Patatesi, soğanı, mısırı ektim kalanını da yarına inşallah. "

 

"Eve zarar vermişler mi? "

 

"Yok. Kış sıcak geçti elma ile armut tutmuş bile. "

 

"Dede bu yıl çileği fazla ek. " Asel'in konuya birden dahline güldük.

 

"Deden sana kurban! Sen istersin de ben ekmez miyim! " dedem Asel'in saçlarını öptükten sonra yan yana oturan ben ile Fatıma'ya baktı gülümseyerek. "Sizin de istediğiniz bir şey var mı onu da ekeyim? "

 

"Kenevir ek dede! O kenevirlerle aha bunların hepsini uyutup keyifle kitap okuyacağım. " Belli ki Fatıma'nın aklı kitabında kalmıştı.

 

"Bu yıl bağa Meryem'i götüreceğim, kendi yuvasının ilk kışlığını kendi eliyle yapsın. " Babaannem tebessümle bana bakıp konuşurken, endişeli gözlerimi anneme çevirdim. Annem o güven veren bakışlarıyla sakin kalmamı isterken başımı bir kere aşağı indirip tamam sinyali verdim.

 

....

 

Ertesi gün cumartesi olduğu için çocuklara pazartesi yapacağım küçük, eğlenceli bir testin üzerinde çalışıyordum. Amcamın yüksek bağırışları bir sorun olduğunun habercisiydi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kulak kesildim. Babam büyük olmasına rağmen evde daima amcamın sözü geçerdi. Sert, kaba, fazlaca inatçı, bir o kadar da dediğim dedik bir insandı. Ali Abi ona karşı gelemeyeceği için hep evden uzak olmak istiyordu ve yapıyorda. Hatta dedemin ona değil, onun sözü dedeme geçiyordu. Onun için bir şey doğruysa ne olursa olsun o şey onun doğru dediği gibi olurdu.

 

"Çocuk oyuncağı mı bu?! " Duyduğum öfke dolu cümle içimde bir korkuya sebebiyet verirken konunun ben olduğumu hissediyorum. Amcamın öfkesinden hep çok korkmuşumdur. Dizlerim beni taşımadı ayağa kalkmak için.

 

Bağrışlar bir süre daha devam ederken içim içimi yiyerek bekledim. Odamın kapısı hafif aralanırken Fatıma'nın yüzü çokta iyi şeyler olmadığını haber veriyordu.

 

"Abla, babam aşağı insin dedi. "

 

Loading...
0%