Yeni Üyelik
24.
Bölüm

23. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Kör sessizliği bozan tek ses Mehmet'in öfkeli nefes alışlarıydı. Demir sürekli yüzünü sıvazlıyor hop oturup hop kalkıyordu. Fatıma ise ona öyle bir öfkeyle bakıyor ki öldürecek gibi.

 

"Allah rızası için biriniz artık bir şey diyecek mi? " Sesim oldukça yüksek çıkmıştı.

 

"Aslında Sahre Hanım ailesini terketmemiş, sadece amcasının oğlu onu hastaneye götürmüş. " Nihayet Fatıma cevap vermişti de Sahre Hanım'da kimdi?

 

"Sahre Hanım'da kim? " Fatıma dinmeyen öfkesiyle Demir'i gösterdi.

 

"Bu gerizekalının annesi! Kadın neler yaşamış, neler neler yazmış bu aptala; ama bu beyni tek hücreli embesil o kadının zerre kadar sevgisini ve dualarını haketmiyor! " Neler olduğu bir yana dursun Fatıma'nın ettiği hakaretler başka bir seviyeydi kesinlikle.

 

"Şunu baştan anlatacak mısınız artık? " Mehmet üst üste birkaç kez derin derin nefesler alıp verdi. Geçip koltuğa oturduğunda yanına oturmamı istedi. Merak ve edişeyle hemen geçip yanına oturdum.

 

"Dayım, yengeme şiddet uyguluyormuş yengemin ölümü bundan sebeple olmuş. "

 

"Yalan söylüyor ya bu! Babamı tanımıyor musun abi? Babam yapmaz öyle şey! " Demir sinirle Mehmet'in söylediklerine karşı çıktı.

 

"Yalan falan söylemiyorum! Elimde hastane raporları da var, polis tutanakları da var, mahkeme kararıda! Az sonra avukat geldiğinde göreceksin kim yalan söylüyormuş! " O sırada kapının zili çaldı. Emin gidip kapıyı açtı. Avukat Ufuk Bey yüzü sirke satar bir şekilde içeri geldi.

 

Herpimiz avukata bakarken Mehmet konuştu.

 

"Belgeler doğru mu Ufuk Bey? "

 

"Maalesef doğru. Sahre Hanım'ın kafatasındaki çatlak şiddet sonrası oluşmuş, zamanında tedavi alamadığı içinde beyinde komplikasyon meydana gelmiş bu sebeple de vefat etmiş. Ailesi dava açmış ama dayınız Ozan Bey o sıralar sekiz yaşında olan oğlullarını alıp yurtdışına kaçmış. "

 

"Yalan bu! Bu gerçek olmaz! Babam öyle bir şey yapmaz! Babamı tanıyorum ben, o kimseye zarar vermez! " Çırpınan Demir kabul etmemekte kararlıydı.

 

"Hastane raporları, polis tutanakları, soruşturma neticesi, adli tıp raporu ve mahkeme kararıyla sabit ki annenizin ölümüne babanız sebep olmuş. " Avukatın büyük üzüntüyle söyledikleri Demir'i uçurumlardan atmıştı. Sendeleyerek geriledi. Nefes alamadığı çok belliydi.

 

Dış kapıya yalpalayarak koştu. Mehmet hemen peşinden koştu. İkisinin peşinden avulatta çıktı. Şok olmuştum! Tuttuğum nefesimi usulca verdim.

 

"Sen nerden öğrendin bütün bunları? " Fatıma omuzlarını düşürüp gelip yanıma oturdu.

 

"Hani Ceren'in eşyalarını topladığımız gün mektup ve günlükleri bulmuştuk ya, işte onları ben alıp günlükleri okudum. Gerçeği öğrendiğimde duramadım, Niğde'ye o yüzden gittim. Hem kadıncağızın mezarını ziyaret ettim, hem de ailesiyle konuştum. Evladının hasretiyle, adını sayıklaya sayıklaya ölmüş. Ben annemle bir anım olabilmesi için düşünmeden ölebilirim, ama o annesine ağza alınmayacak şeyler söyledi biliyor musun? " Acı dolu gözyaşları yağmur gibi sağnak oldu.

 

Onun o gözyaşlarına bende dayanamadım. Sıkıca sarıldığım Fatıma hıçkırıklarla ağladı.

 

"Ben sadece bir anne evladı tarafından kötü bilinmesin istedim. Benim annemden bana hiçbir şey kalmadı o annesinin hatıralarına sahip çıksın istedim. " Hıçkırıkları arasında söyledikleriyle sanki yüreğim yerinden söküldü. Keşke anneler ölümsüz olsa...

 

Daha sıkı sarıldım kardeşime, annesizlik kaç yaşına gelirse gelsin insanı çok büyük yaralıyordu, yarım bırakıyordu.

 

Fatıma dakikalarca ağladı. Emin'in getirdiği sudan birkaç yudum içirmemle biraz olsun sakinleşmişti. Onu bu halde eve gömderemezdim. Annemi arayıp Fatıma'nın döndüğünü ve bu gece bende kalacağını haber verdim. Fatıma'm koltuğun köşesine sinip usul usul akan gözyaşlarıyla öylece oturdu. Ne dersem diyeyim yukarı çıkıp uyumaya ikna edemedim. Onu ikna edemedim ama Emin'i uyuması için yukarı gönderdim.

 

Bir saati aşkın bekleyişimiz sonrasında Mehmet'in kolundan tutup getirdiği Demir yıkılmıştı. Enkazdan farkı yoktu, öğrendiği şeyler çok ağırdı, etkiside o denli büyüktü. Fatıma yerinden kalkıp koltukta duran çantayı aldı. Karşısına geçtiği Demir'in göğsüne çarptı çantayı.

 

"Annenin her satırında gözyaşı izleri olan hatıraları. Senin için bir anlam ifade eder mi bunlar bilmiyorum, ama benim annemden bir satır dahi bir hatıra kalması için neler vermezdim ki. İstemezsen giderken buraya bırak ben kutsal emanet gibi saklarım, çünkü hiçbir annenin hatıraları, çöpe atılmayı haketmez. " Fatıma her kelimesine bir gözyaşı döktü, Demir karşısında söylediği her cümleye yıkılıp döküldü gözyaşlarıyla. Fatıma onu çantayla orda bırakıp yukarı çıktı. Hemen peşinden bende çıktım.

 

Fatıma'yı geçirdiğim odada gözyaşlarıyla yatağa yattı. Üzerini örttüm, yanına oturup elini tuttum. Fatıma ağlaya ağlaya uyuya kaldı. Onu izledim gözyaşlarıyla, ne yaparsak yapalım o yaralı yanına asla derman olamıyorduk. Annesizliğe ne derman olabilirdi ki... Hiçbir şey! Koca hiçbir şey!

 

Uyuyan Fatıma'nın üzerini iyice örtüp ışığı kapattım. Odanın kapısını yavaşça kapatıp aşağı indim. Mehmet tek başına salonda oturuyordu.

 

"Demir nerde? " Mehmet'in kırık bakışları beni buldu.

 

"Yukarıda. " Geçip kocamın yanına oturdum. Onunda ne kadar üzüldüğü, hayal kırıklığına uğradığı belliydi. Elimi uzatıp yüzünü okşadım. Bana hafif bir tebessümle baktı. Uzanıp başını dizime koydu. Saçlarını okşadım.

 

"İnsan inanamıyor. Dayım ya! Bir insan eşine nasıl el kaldırır! Evladının annesi ya! Aklım almıyor Meryem, nasıl yapar bunu? Adam olan kadına el kaldırır mı? " Kızgınlığı ayrı, kırgınlığı ayrı öfkesi daha ayrıydı.

 

"İnsan işte, her meşrebten olabiliyor demek ki. "

 

"En çok gülen insanların yaraları en büyük olurmuş ya, bugün Fatıma bize bunu kanıtladı. Ne büyük yaralar saklıyormuş gülüşleri ardında. "

 

"Onun annesizlik yarası hiç kabuk bağlamadı, annesinin elinden tutan bir çocuk görse bile gizli gizli ağlardı. O yüzden annem hiç elimden tutmazdı biliyor musun? Rahmetli yengem, ölmeden evvel Ali Abi ile Fatıma'yı anneme emanet etmiş, annem benden çok onlara annelik etmiştir Allah razı olsun. Ben lise için Rize'ye gittiğimde annemin gıkı çıkmadı ama Fatıma'yı şehir dışına göndermedi, olurda bir şeye ihtiyacı olursa yetişemezse diye. Ama bir parça bile olsa Fatıma'nın yaralarına derman olamadı. Annesizliğin yarasını hiçbir şey saramıyor işte. "

 

Mehmet doğrulup gözyaşlarımı sildi ama onunda gözleri buğuluydu. O da aynı yaranın yaralısıydı. Sıkıca boynuna sarıldım. O da kollarını bedenime sardı sıkıca. İkimiz gözyaşlarımızı silip ayaklandık. Mehmet elimden tuttu sımsıkı, ikimiz birlikte yukarı çıktık. Önce çocuklarımızın odasına uğrayıp ikisini kontrol ettik. İkisini bol bol öperek acılarımızı hafiflettik. El ele odamıza giderken Demir'in ağladığını duyduk.

 

Mehmet'in yüzüne baktım ne yapalım diye. Mehmet beni kolunun altına alarak yürümeye devam etti.

 

"Yüklerini indirmeye ihtiyacı var onun. " Diye konuştu kısık bir sesle. Odamıza geçtiğimizde Mehmet duş olmak için banyoya girdi.

 

...

 

Sabah namazına kalktığımda Fatıma ayaktaydı, Demir ise çıkıp gitmişti. Demir'in tüm gece küçük bir çocuk gibi ağladığına şahit olduk.

 

"Ne zamandan beri ayaktasın sen? " Fatıma bana hafif tebessüm etti.

 

"Çok olmadı merak etme, ezan sesine uyandım. "

 

"İyi dinlenmiş oldun bari. "

 

"Abla, " dedi gülümseyerek. Ona döndüğümde gözleri dolu dolu olsada gülümsüyordu. "Annemi gördüm rüyamda, masmavi bir suyun kenarında bir sofranın başında oturuyordu. Sofrasında envai çeşit meyve vardı. Kucağıma bir sürü meyve sıkıştırdı. Kaç yıl oldu, onu ilk defa rüyamda gördüm. "

 

"Hayırlara çıksın inşaallah, ama hayırlı bir rüya bu gönlünü ferahlatmak için geldi rüyana. "

 

"Biliyorum. " Uzanıp alnından öptüm. Bana gülümsedi derin bir nefes alarak.

 

"Hadi ben abdest alayım da beraber namaz kılalım. Ben abdest alana kadar sende Emin'i uyandır. "

 

"Tamam. " Dedi.

 

Yukarı çıktığımda Mehmet hâlâ uyuyordu. Yatağın kenarına oturup yanağını öptüm.

 

"Namaz alarmı! " Üst üste defalarca kez öpüp aynı şeyi söyledim. Gülerek gözlerini açtı.

 

"Hadi kalk namazını kıl, Ömür az sonra seni esir alacak. "

 

"Tamam kalktım. " O kalkana kadar ben geçip abdest aldım.

 

"Biz Fatıma'yla aşağıda namaz kılacağız. " Başını hafif sallayarak ayağa kalktı. O abdest almak için banyoya giderken bende hızlı adımlarla aşağı indim. Fatıma ikimize seccade semişti. İkimiz yan yana namazımızı eda ettik.

 

...

 

"Hadi kızlar, hazır değil misiniz daha? " Birazda kızıyordum aslında. Kaç saattir kuafördelerdi ama hâlâ işleri bitmemiş görünüyorlar. Onları burya bıraktıktan sonra bir dünya iş görüp gelmiştim ama onların süsleri hâlâ bitmemişti.

 

"Makyajlarının son dokunuşlarını yapıyoruz. " Elinde fırçayla Ceren'in yüzüne bilmem kaçıncı kat boya süren kadın bana dönerek konuştu.

 

"İki ayağımızı bir papuca sokuyorsun Meryem. " Şikyet eden Ceren'di.

 

"Abim geldi kapıda bekliyor haberiniz var mı gelin hanım? "

 

"Ali geldi mi? " Ceren heyecanla bana döndü.

 

"Geldi, sağdıçıyla kapıda bekliyor. " Sağdıcın ne olduğunu geçtiğimiz günlerde öğrenen İklima'nın gözleri heyecanla açıldı. Tabi biliyordu abimin sağdıcının Kemal olduğunu. Gülümsediğini gördüğümü farkettiğinde başını diğer tarafa çevirdi. Aramızda malum konunun bahsi bir daha geçmesede normal bir şekilde hayatımıza devam ediyorduk.

 

"Buyrun sizinde makyajınızı yapalım hemen. " Bana yer gösteren kadına başımı iki yana salladım.

 

"Teşekkür ederim ama ben makyaj yapmayı tercih etmiyorum. " Ceren bana hafif çattığı kaşlarıyla baktı.

 

"Benim düğünümde de mi yapmayacaksın? " Diğer yandan da Fatıma hemen atladı.

 

"Abla bak ben bile yaptırdım. "

 

"Yok sağ olun ama bana göre bir şey değil. " İsteyen elbette yaptırırdı ama bana göre bir şey kesinlikle değildi. Bu yaşıma kadar bir kere bile makyaj ürünlerinin tekini kullanmışlığım yoktu aşura günü şifa niyetine sürme dışında.

 

"Hadi Meryem naz yapma hafif bir makyaj sanada yapsınlar, çok güzel olacak. " Adaşım eksik kalır mı?

 

"Ne tutturdunuz ama! " Kızmalarım hiç umurlarında değil şunlara bak!

 

"Hadi abla ya! " Koluma yapışan Fatıma'ya kaşlarımı çattım.

 

"Ay Fatıma! "

 

"Lütfen! Bak sende yaptırırsan yengem çok kızmaz bana, az kızar. " Birde şirinlik yapıyor şapşal. Tabi boya kutusuna düşmüş gibi makyaj yaptırırken aklına gelmemiş şimdi çıkar yol arıyor.

 

"Ne direttin Meloş ya! Hadi ama! "

 

"Bugün o makyaj yapılacak! " Diğer kolumada Meryem İklima yapıştı. Beni sandalyeye oturttu Fatıma'yla birlikte.

 

"Vallahi çok ayıp ediyorsunuz ama! " Üçü bana sinirli sinirli bakarken nefesimi üfledim.

 

"Hışt! O ses çıkmayacak! Yaren Hanım siz onuda bize benzetin lütfen. " Anlaşıldı kaçarım yok bari müdahil olayım.

 

"Tamam ama çok hafif bir şekilde lütfen. " Yalvarır gibi söylediğime karşımdaki kadın gülümseyerek başını salladı.

 

....

 

Kendime yabancıymışım gibi suratımdaki boyadan oldukça rahatsızım. Abartılı bir şey değildi ama yinede hiç hoşlanmamıştım. Hayatım boyunca ilk defa makyaj yaptırışımdı bu ve sonda olacaktı. Annemden de iyi bir kalay yemiştik Fatıma ile birlikte. Hatta Meryem İklima da nasibini aldı annemin kızmalarından.

 

Ömür'ün altını değiştirene kadar Asel zor sabretti. İkisi o kadar güzel oynuyorlar ki Ömür, Asel'in peşinden bir saniye bile ayrılmıyor. Tabi Yavuz'un nişanda dışarı çıkma teşebbüsü yüzünden Asel de Ömür'ü gözünün önünden ayırmıyor. Üzerini düzelltiğim Ömür'ü, Asel elinden tuttuğu gibi koşturarak götürdü, gülerek baktım ikisinin arkasından. Odadan çıkıp Elimi yıkamak için lavoboya gittim. Elimi lavaboda yıkayıp çıktım.

 

Hole vardığımda Mehmet telefonla konuşuyordu. Bakışları beni bulduğu gibi kıstığı gözleriyle baktı.

 

"Sizden haber bekliyorum. " Diyerek kapattığı telefonu ceketinin iç cebine koydu.

 

"Hayırdır kimden neyin haberini bekliyorsun? " Gülerek söylediğime yabancı bir tavır takındı.

 

"Tanışıyor muyuz? " Daha çok güldürdü beni ifadesi.

 

"O ne demek? "

 

"Sizi tanıdığımı sanmıyorum. " Gülmeye devam ederken biraz daha yaklaştım ona.

 

"Ya öyle mi? Hatırlatayım o zaman ben Meryem, çocuklarınızın annesi. " Başını hafif yana eğerek bakmaya devam etti

 

"Çocuklarımın annesine hiç benzemiyorsunuz, halbuki çocuklarımın annesinin ay gibi parıldayan teni, gülkurusu dudakları, kömür karası kaşlarına kadar uzanan ipek gibi kirpikleri, her baktığımda derdi, tasayı unutturan gözleri vardı. " Anlaşıldı, makyajı o da beğenmemiş.

 

"Ne güzel kadınmış o öyle kıskandım. "

 

"Güzelde laf mı, o semaya baktığında ay bile kıskanıyor. " Gülümsemem yüzüme yayılırken biraz daha yaklaşıp hafifçe ceketinin yakasından tuttum. Gözlerinin içine baktım en derin şekilde.

 

"O kadar mı çok seviyorsun? " Gözlerimin içine öyle bir baktı ki nefesim kesildi.

 

"Benimki sevmek değil aşk! Bir daha aşık olduğum kadına bu kötülüğü yapma. "

 

"Bir daha yapmam sevgilim. " Onun gözlerinde zamana esir oldum. Derince bir nefes alarak burnundan sert bir şekilde verdi.

 

"Ben gitsem iyi olacak. " Gözlerini benden öyle bir kaçırışı vardı ki dayanamadım gülmeye başladım.

 

"Gülme kadın öyle tatlı tatlı. "

 

"Peki, " bir taraftan gülmemeye çalışırken bir taraftan da gülmeye devam ettim.

 

"Ben gideyim. " Arkasına bakmadan adeta kaçarcasına gidişine gülerek baktım.

 

"Deli ya! " Gülerek yürümeye başladım. İçine karıştığım kalabalıkta annemin yanına oturdum.

 

"Ne öyle gülüyorsun şapşal gibi? " Anneme döndüm.

 

"Yok bir şey! " Bir anda kolumda hissettiğim acıyla, koluma çimdik atan Fatıma'ya çattığım kaşlarımla döndüm.

 

"Ne oluyor? "

 

"Asıl sen söyle ne oluyor? " Engel olamadığım gülüşlerim beni ele verdi. "Bak şuna ya! Hem kıkırdıyor hem de söylemiyor! Abla! "

 

"Ya yok bir şey, Mehmet şu yüzüme zorla sürdürdüğünüz boya badanadan pek hoşlanmadı onu söyledi. "

 

"Nasıl söylemişse artık ağzın kulaklarında. "

 

"Eh o da bizim aramızda. "

 

"Bak bak, hallere bak! İyi öyle olsun bakalım. "

 

O sırada yanımıza davetlilerden birinin çocuğu geldi. Fatıma'nın eline bir kağıt tutuşturup kaçıp kalabalığa karıştı.

 

"Bu neydi şimdi? " Fatıma şaşkınlıkla bakarken diğer tarafımdaki annem bize döndü.

 

"Ne oldu? " Elimi Fatıma'nın elindeki kağıdın üzerine kapattım.

 

"Yok bir şey konuşuyoruz öyle. " Annem diğer tarafa döndüğü gibi Fatıma kağıdı açtı. Mesajın sahibi Demir'di.

 

Bana ayıracak biraz vaktin var mı?

 

Fatıma okuduğu kağıdı elinde buruşturdu.

 

"Gidecek misin? " Fatıma soruma umursamaz bir tavır takındı.

 

"Hayır! Ona ayıracak bir saniyem bile yok. " Tüm yaptıkarına rağmen bu katı tutumuna şaşırdım.

 

Demir iki haftayı anaannesi ve dedesiyle Niğde'de geçirmişti. Onlarla beraber de Ceren ile Ali Abi'nin düğününe gelmişlerdi. Demir'in anaannesi Hacer Teyze babaannemle çok iyi bir muhabbet kurmuşlardı şu iki günde.

 

....

 

Yorgunluktan ayakta duracak hâl bulamıyorum kendimde. Çocuklarımı yataklarına koyup biberonlarını ellerine tutuşturdum. Uyku saatleri geçen yavrularım hemen uyku pozisyonu alıp sütlerini içmeye başladılar. İkisini öpüp üzerlerine Ayetel Kürsi okuyup odadan çıktım. Koltuğa zor attım kendimi. Biraz uzanmıştım ki Mehmet yanıma uzanıp kollarını bana sardı.

 

Sırtımı göğsüne iyice yasladım.

 

"Uyuya kalırsın burda ama. "

 

"Hiç elleme beni burda uyuyalım işte. "

 

"Peki, uyuyalım. "

 

Birkaç dakika sonra Mehmet mırıldanır gibi konuştu.

 

"Meryem, "

 

"Hım! "

 

"Galiba Demir gönlünü Fatıma'ya kaptırmış. " Uykulu gözlerim anında açıldı. Dönüp arkamda yatan kocama baktım.

 

"Sen ciddi misin? "

 

"Evet! " O kendinden emin gülüşü beni de gülümsetti.

 

"Bak sen! Bugün Fatıma'ya bir not göndermişti, ama Fatıma görüşme isteğini kabul etmedi. "

 

"Sence olur mu onlardan? "

 

"Nasipten öteye yol yok, kaderlerinde varsa olur ama Fatıma anasından emdiği sütü burnundan fitil fitil getirir benden demesi. "

 

"İkisinin de yüzü hiç gülmedi, Fatıma'yla olmalarını isterim aslında. Kimsenin saramadığı aynı yaraları var ikisinin de, belki birbirlerine dermen olurlar. "

 

"İnşaallah sevgilim, bunu benden daha çok kimse isteyemez. " Başımı tekrar koltuğa koydum. Mehmet daha sıkı sarılırken göğsüme sardığı koluna sarıldım.

 

...

 

"Neden bu kadar katı davranıyorsun ama kuzum? "

 

"İstemiyorum dedim abla ya gelmeyin üzerime ama! " Fatıma koşarak merdivenleri tırmandı. İki aydı Demir peşinden koşturuyor Fatıma ise değil onunla konuşmak konusunu dahi açtırmıyordu. Konu açılacak olsa hemen ters tepki gösterip kaçıyordu. Dönüp baktığım İklima omuzlarını kaldırıp indirdi.

 

"Ben çıkıp Demir'e durumun değişmediğini haber vereyim. " İklima sıkıntılı bir nefes verip başını salladı.

 

Akşama İklima'yı istemeye geleceklerdi, hazırlıklara yardım etmek için gelmiştim bende. Geldiğim gibi de Demir'i kapıda buldum. Yalvar, yakar Fatıma'yla konuşmak istediğini söyledi. Ama Fatıma bir kere daha konusunu açtırmadan kapattı.

 

Çıktığım bahçenin dışında bekleyen Demir öğrendiği çaresizlikle baktı bana. Başımı iki yana salladığımda bir şey demeden arabasına binip uzaklaştı.

 

Geçtiğim içerde hazırlıklara yardım etmeye başladım. Fatıma üzgün olduğu belli ama saklama çabasıyla bizimle birlikte hazırlıklara yardım ediyordu.

 

İklima ise aşırı çok heyecanlıydı. Onların kültüründe kız isteme gibi bir şey yoktu, dedemler bize gelip Ceren'i istediklerinde hem çok şaşırmış, hem de hayran kalmıştı. Kültürümüze her gün biraz daha hayran kalıyordu.

 

Kemal ona evlenme teklifi ettiğinde heyecanla bize anlatmıştı. Düğün hazırlıklarına el birliğiyle yardımcı oluyorduk, iki gün sonra düğünleri vardı ama gönlü kız isteme merasiminde kalmıştı. Annem duyunca da tabi ki kardeşimin gönlünde ukte kalmasına izin vermemişti. Geçmişte yaşanan tatsızlıklara rağmen babam gidip Mithat Amca ile konuşmuş, onlarda kabul etmişlerdi.

 

Mithat Amcalar bir kere daha babamların evine kız istemeye geleceklerdi geçen sefer olanlara rağmen. Ama bu kez herkesin emin olduğu bir şey vardı, bir terslik çıkmaycaktı.

 

Özenle hazırlanan Meryem İklima heyecandan duramıyor yerinde. Gülerek örtüsünü düzelttim.

 

"Tamam mı? " Sesi titriyordu heyecandan.

 

"Evet canım tamam. Çok güzel oldun. "

 

"Teşekkür ederim. Sanırım kalp krizi geçireceğim. "

 

"Sakin ol, bir şey yok! "

 

"Meryem, ben çok teşekkür ederim her şey için. "

 

"Deliye bak şimdi yanında olmayacağımda ne zaman olacağım. "

 

"Sadece bugün için değil, tanıştığımız ilk günden bugüne kadar yaptığın her şey için minnettarım. Sen olmasaydın ben doğruyu bulamayacaktım, buraya gelemeyecektim, Kemal'i hiç tanımayacaktım, bu kadar büyük bir aşka ve mutluluğa sahip olamayacaktım. Meryem sen benim hayatımın dönüm noktası oldun. İyi ki seni tanıdım kardeşim, iyi ki varsın. Hiç sahip olamadığım çok kıymetli bir aileye, anne ve babaya, çok değerli kardeşlere sahibim şimdi, hiçbirinizle kan bağım olmamasına rağmen hiçbir eksiklik hissetmiyorum ve hepsinin mimarı sensin. " İçten, samimi her kelimesine içten bir sarılmayla karşılık verdim.

 

"Sen çok güzel bir insansın, bulduğun her iyilik güzel kalbinden sebep. İyi ki tanıdım seni, iyi ki kardeş oldun bana, iyi ki ailemize yeni bir soluk, yeni bir can oldun. Seninle birlikte o kadar çok iyikilerimiz oldu ki asıl ben çok teşekkür ederim. " O sırada odanın kapısı hızlıca açıldı. Fatıma gülümseyerek konuştu.

 

"Hadi aşağı inin artık geldiler! " Ellerini tuttuğum kardeşimin ellerini daha sıkı tuttum.

 

"Sakin ol, şimdi gidip kapıyı açacak misafirleri karşılayacaksın. " İklima derin bir nefes alıp gülümsedi.

 

"Tamam hazırım! " Üçümüz aşağı indiğimizde kapı çalmya başladı. Fatıma'ya, İklima'nın yanında olması için göz ucu işaret verip mutfağa geçtim. Beni görmeleri çok doğru olmazdı. Bu konuyu Meryem İklima'yla konuşmuştuk önceden. Sırf bu yüzden bugün çocuklarıda getirmemiştim. Babalarıyla eğleneceklerdi bugün.

 

Kahve için fincanları hazırladım.

 

Biraz sonra İklima yanakları al al mutfağa girdi.

 

"Ne oldu? " Güldürmüştü beni o tatlı utangaçlığı.

 

"Çok heyecanlıyım ama çokta mutluyum. "

 

"Daha bunlar ne ki, inşaallah daha çok güzel mutluluklar yaşayacaksın. "

 

"İnşaallah! "

 

"Hadi kahveleri yap. " Hemen başını sallayıp ocağın başına geçti.

 

Tuz kavanozyla fincanların başında beklemeye başladım. İklima pişen kahveyi fincanlara doldurdu.

 

"Hadi tuzu at bakalım. " Uzattığım kavanoza tereddütle baktı.

 

"Koymasak olmuyor mu? " Ah güzel yüreklim benim!

 

"Adettendir koymazsan olmaz. "

 

"Tamam ama az koyacağım. " Eline aldığı ölçeğin ucuna azıcık tuz aldı. Uyarıcı bir şekilde öksürmemle azıcık daha aldı.

 

"Elini korkak alıştırma yoksa tüm kavanozu boca ederim! "

 

"Meryem ya! " Azıcık daha tuz ekledi fincana. Ona kıyamadığım için daha fazla diretmedim.

 

"Tadı çok kötü olmamıştır değil mi? "

 

"Olmamıştır merak etme. Hadi götür kahveler soğumadan. " Üzgün üzgün tuzlu kahveye bakarak tepsiyi aldı. Derin bir nefes alarak içeri gitti.

 

Kız isteme olayı bitene kadar mutfaktan çıkmadım. Sağ olsun İklima'da anlayış göstermişti yüzükleri takılırken yanında olamayışıma. Dünyanın diğer ucundan can kırıklarını alıp, bize güvenerek gelmişti can kardeşim. Birbirimize kan bağından öteye can kardeşi olmuştuk. Bugün çok mutluydu, onun mutluluğuyla bende çok mutluydum.

 

....

 

Nihayet gece son bulurken bende eve döndüm. Döndüğüm evde daha kapıdan girdiğim gibi, beni bomba gibi bir sürpriz bekliyordu. Karşımdaki görüntüye ağzım açık bakakaldım.

 

Loading...
0%