Yeni Üyelik
28.
Bölüm

27. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Meryem...

 

Uyumak için yatağa uzandığımda Mehmet hemen kollarını bedenime sardı. Başımı göğsüne yaslayarak gözlerimi kapattım. Günlerdir yüreğimdeki özlemi Mehmet'e onu kırmadan nasıl anlatırım diye düşünüyorum. Düğünümüzün üzerinden geçen sekiz ayın ardından ilk defa onunla bu konuyu konuşacağım bu yüzden biraz gerginim. Acaba desem uykusu kaçar mıydı? Ya sabaha kadar uyuyamazsa? Ama sabah söylesem tüm gün dalgın olur, ya kaza falan yaparsa? Aman Allah korusun! Yutkunarak yüzümü iyice göhsüne gömdüm.

 

"Mehmet... "

 

"Hım. "

 

"Bugün genel muayene için doktora gittim. " Yüzümü ona taraf çevirdim.

 

"Bir şey mi oldu? " Anında açıldı gözleri.

 

"Yok çok şükür, hatta doktor durumumun epey müsait olduğunu söyledi. "

 

"Ne için? "

 

"Hamile kalmak için. " Endişeyle kaldırmış olduğu başını, gözlerini benden kaçırarak gerisin geriye yastığa bıraktı. "Dondurulmuş embriyolarımız vardı ya, doktor çok geç olmadan denememizi önerdi. Ne dersin, deneyelim mi? "

 

"Yüzde yüz tutma ihtimali yok ama. "

 

"Ömür ile Yavuz'un var mıydı sanki? Kaderde ne varsa o. Hiç denemeden ömür boyu pişman olacağımıza deneyip nasibinizin peşinden koşalım. Olursa bin şükür olmazsa elhamdülillah. "

 

"Biraz sıkıntılı bir süreç, zorlanmaz mısın? " kendini ne kadar kötü hissettiği sesinden belliydi.

 

"Zahmetsiz rahmet olur mu hiç, ben her sıkıntısına talibim. Hamdolsun evlatsız değiliz ama ihtimalde varken neden denemeyelim ki, ne dersin? "

 

"Sen öyle istiyorsan deneyelim. " Saçlarımdan öperek derin bir nefes aldı. En çok onun için istiyorum bir çocuğumuzun daha olmasını belki kendini böyle kötü hissetmezdi bu konular geçince.

 

Tekrar yüzümü göğsüne yasladığımda az öncenin aksine şimdi derin ve sık nefesler aldığını farkettim. Demese miydim acaba? Daha fazla dayanamayıp doğruldum. Tavana diktiği gözleri hemen bana döndü.

 

"Hâlâ niye kendine dert ediyorsun bu konuyu, ben sadece doktor durum uygun diyince bir deneyelim diye dedim. Hani istemiyorsan bir daha konusunu bile açmam, çok mu lazım sanki hamdolsun değil. " Bana doğru çevirdi bedenini. Yüzümü okşayarak saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

 

"İstememek değil meleğim, sadece sen o sıkıntılara bir daha maruz kalma istiyorum. "

 

"Sıkıntı olacak bir şey yok ki sevgilim, sadece transfer yapılacak o kadar. Tutarsa tutar, tutmazsa da kaybedecek bir şeyimiz yok zaten. Hazırda embriyolar varken deneyelim diye demiştim ama seni üzmek istememiştim. "

 

"Ben ancak seni üzdüğüme üzülürüm. "

 

"Ben senden razıyım Allah'ta razı olsun, senden yana şikayetim yok, tek bir konu dışında. " Son sözlerimi engel olamadığım bir gülüşle tamamladım. Onunda yüzü anında tebessüm etti. Tabi biliyordu neyi kastettiğimi.

 

"Senin suçun bu, kadar güzel olmasaydın sende. "

 

"Bir kere de suçunu kabul et be adam. "

 

"Ne zamandan beri sevişmek suç sayılıyor. "

 

"Allah aşkına uyu Mehmet beni haklı olduğum halde haksız çıkarmaya bayılıyorsun. " Bir taraftan çemkirirken diğer yandan da gülüşlerime engel olamıyorum.

 

"Birkaç ayda bıktım mı benden yoksa? " Onun da yüzü gülüyordu şimdi.

 

"İnsan sevdiğinden bıkar mı hiç, beni bıktıran doymak bilmeyen nefsin ördek gibi her gün sudayım. "

 

"Haftada dörde düşürdük ya daha ne istiyorsun? "

 

"Dünya rekoruna koşuyorsun ya ondan şikâyetçiyim. "

 

"Dünya rekoru dokuz saat, ama istiyorsan deneriz. "

 

"Tövbe estağfurullah gece gece söylediği şeye bak! Sanki eksik yanın var, haftalık kırıyorsun sen o rekoru. Sabah ezanına kadar seninle uğraşıyorum. " Gülerek beni göğsüne sardı.

 

"Ya şunun şurasında kaç yıl genç kalacağız, kaç sene sonra yaşlanacağız o zaman istesekte olmayacak. Daha gençken niye heba edelim zamanımızı. "

 

"Sen iflah olmazsın. "

 

"Sende çok güzelsin. " Mutlulukla sarıldım kocama. Şikâyet ediyordum arada ama onunla yaşadığım her saniyeye de şükrediyorum. O da biliyor ya bunu şikâyetlerimi görmezden geliyor. İyi en azından yüzünü güldürdüm.

 

"Seni seviyorum. " Söylediğimle birlikte iyice sokulup daha sıkı sarıldım.

 

"Ben daha çok seviyorum. " O an muzipçe güldüm.

 

"Kendini mi, beni mi? " Hafif güldüğünü işittim.

 

"Espiri mi bu şimdi? "

 

"Beğenmedim mi? "

 

"Hayır. " Saçlarımı okşayarak öptü. Gülümseyerek gözlerimi kapattım.

 

....

 

Heyecanla doktorun ağzından çıkacak kelimeleri bekledim. Transferin üzerinden on gün geçmişti, bugün emriyonun tutup tutmadığını öğrenecektik. Günlerdir dualarla bekliyorum bu anı Mehmet'le birlikte.

 

Doktor kan sonuçlarıma bakarken yüzünün hali umutlarımı tarumar ediyordu. Eğer tutmamışsa çok üzülürdüm, ama daha dikkat etmem gereken bu üzüntüyü Mehmet'e yansıtmamaktı.

 

"Kan sonuçlarınıza göre maalesef embriyolar tutmamış. " O an içimden bir şey koptu gitti sanki, yinede tebessüm ettim. Mehmet'in yeterince üzüldüğü ortadayken durumu toparlamam gerek.

 

"Hamdolsun, vardır bunda da bir hayır. Demek ki hayırlısı buymuş, önümüzdeki ay bir daha deneriz. " Doktor bu kadar sakin karşılamamı beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla yüzüme baktı uzunca.

 

"Tabi. " Şaşkınlığını atlatabilen doktor bana ancak cevap verdi.

 

"Ben size haber veririm, bir sonraki transfer için uygun zamanı bize bildirirsiniz. "

 

"Elbette. " Ayaklanmamla Mehmet'te ayağa kalktı.

 

"Çok teşekkür ederiz. "

 

"Rica ederim, geçmiş olsun. "

 

Odadan çıktığımızda Mehmet'in koluna girdim.

 

"Gitmeden önce bir kahve mi içsek, epeydir yasaktı ya bana burnumun direği sızlıyor. "

 

"Olur. " Nihayet tek kelime etti.

 

"Niye astın suratını öyle, tutmadı diye mi? "

 

"Günlerdir umutla bekliyordun. "

 

"Günlerdir hayırlısını diliyorum, demek ki hayırlısı buymuş. Kime isyan edeceğiz vermeyene mi? Allah aşkına Mehmet canını sıktığın şeye bak, Ömür ile Yavuz'u veren de Allah, denediğimizi vermeyende; şimdi biz neye üzülelim? "

 

"Haklısın da, "

 

"Dası yok sevgilim, önümüzdeki ay tekrar deneyeceğiz olmazsa bir sonraki ay tekrar deneriz ya nasip, Ya Allah. Nasibimiz varsa olur yoksa başımız, gözümüz üstüne. " Mehmet kolunu bana sardı.

 

"Her gün daha fazla sana aşık oluyorum. " Anında güldü yüzüm, elimden tuttu gülümseyerek. İkimiz birlikte yürürken ona yaslandım.

 

...

 

Kahvelerimizi içtikten sonra Mehmet beni eve bırakıp işe gidecekti. Bahçeye girmeden araba atıldım hemen.

 

"Hiç bahçeye girme ben burda ineyim. "

 

"Peki. " Araba durduğunda inip gülümseyerek baktım kocama.

 

"Akşam erken gel. " Gözlerinin içi parıldayarak baktı.

 

"Akşamı bekleyeceğimi kim söyledi, iki saatlik işim var sonra evdeyim. "

 

"İyi, " İmalı bakışlarıma gülümsedi.

 

"Sen böyle yaparsan gidemem ama. " Kıkır kıkır güldüm.

 

"Tamam bir şey yapmıyorum, dikkatli git, dikkatli gel. "

 

"Hiç gidesim yok ama. "

 

"Saçmalama! Adamlar sabahtan beri bekliyorlar seni, hadi yürü hem benimde bir sürü işim var şimdi sana ayıracak vaktim yok. Hem İklima evde! " Arabanın kapısını kapatıp bir adım geriledim.

 

"Ben çok vakit soracağım ya! "

 

"Sen hâlâ burda mısın? " Gülümseyerek önümden geçip gitti. Vakit sormazdı doğruydu. Mehmet gibi biri için iki hafta çok çok uzun bir zamandı. Doktor transfer süresince birlikte olmamamız gerektiğini söylemişti. Mehmet'in hoşuna pek gitmesede ses etmedi. Bazen düşünüyorum da o kadar zaman nasıl sabretmişti hayret ediyorum.

 

Hamdolsun iyi, hatta çok çok iyiydi. Azmi ve çalışkanlığı sayesinde eskisi kadar sağlıklıydı. Dengeli ve düzenli beslenmesine çok dikkat ediyorum, o ise bir gün dahi aksatmadan sporunu düzenli yapıyordu. Boksörlük yaptığı zamandan bile daha yüksekmiş kondisyonu, öyle demişti eski antrenörü. Geçirdiği ameliyatlar olmasa bir an bile düşünmeden geri dönerdi boksörlüğe.

 

Giden arabanın ardından gülümseyerek bahçeye girdim. Çocukların sesinin arka bahçeden geldiğini duyunca yönümü oraya çevirdim. İklima gölgede oturmuş çocuklar ise oyun oynuyorlardı.

 

"Selamünaleyküm. "

 

"Aleykümselam. " Gidip kardeşimin yanına oturdum. " Üzme kendini inşaallah ikinci denemede tutar. " Derin bir nefes alıp baktım ona.

 

"Aslında çok üzüldüm ama hayırlısı buymuş demek, ya nasip Ya Allah. Yapacak bir şey yok. "

 

"Üzme kendini ne olur, çok şükür Yavuz ile Ömür var. "

 

"Hamdolsun! " İkimiz sessizce oturduk bir süre. "Ne yapalım biliyor musun Fatıma ile Ceren'i çağıralım, güzel bir yemek yapalım, akşam da erkekler gelsin hep beraber toplanalım. " Diyiverdim bir çırpıda.

 

"Çok güzel olur, epeydir toplanmıyorduk. O zaman ben Kemal'e haber vereyim. "

 

"Bende kızlara haber vereyim. " İkimiz birlikte kalkıp içeri giderken İklima bir yaşını yeni doldurmuş oğlu Ömer'i kucağına alarak yürüdü.

 

"Güzel güzel oynayın kavga etmeyin. " Kızım kaşlarını çatıp bakarken huyu yüzü gibi güzel oğlum bana gülümseyerek öpücük attı. Bende ikisine öpücük atarak içeri girdim.

 

Önce kızları arayıp haber verdim. Ardından ne yemek yapacağımıza karar verdik.

 

İklima ile yemeğe girşmiştik ki kızlar da geldi. Elbirliğiyle yemekleri yaptık, az kalmıştı hazır olmaları. O sırada bizde sofrayı hazırlamaya başlamıştık Mehmet geldi. Kızları görmeyi beklemiyordu, yüzünün şekli çokta hoşuna gitmediğini belli ediyordu. Oysa farklı anlaşmıştık ama...

 

"Hoş geldin abi. " Ceren gidip abisine sarıldı. Bu kadar bozulmasının sebebini biliyorum tabi ama gülümsedim yinede.

 

"Hoş geldin. " Bana ters bir bakış attı.

 

"Hoş buldum. " Diyebildi en azından.

 

"Nasılsın enişte? " Fatıma'ya döndü keyifsiz bakışları.

 

"Hamdolsun iyiyim. Sizlerde iyisiniz maşaallah. " Hafif çattığım kaşlarımla bakarken o da aynı şekilde bana baktı. Kızlar birbirlerine bakarken Ceren gülmemek için dişlerini sıkıyordu.

 

"Ben üzerimi değiştireyim. " Ceren'e bakarak söyledi. Mehmet merdivenlerden yukarı çıkarken Ceren sessiz sessiz gülmeye başladı. İklima mahçup bir şekilde baktı.

 

"Rahatsız ettik galiba. " İklima'nın omuzu sıvazladım.

 

"Saçmalama, ne rahatsızlığı yorgundur o yorgun. "

 

"Belli belli! " Sesli bir şekilde gülen Ceren'e Fatıma ile İklima anlamamış gözlerle baktı.

 

"Yenge sen niye gülüyorsun? " Fatıma çattığı kaşlarıyla baktı.

 

"Abimin meramına. "

 

"Ceren! " Ceren'in beni çok umursadığı yok ama.

 

"Abla sen bir dur, neymiş ki meramı? "

 

"Şimdi tüp bebek için iki haftadır bunlarda fan fin fon yok ya, belli ki abimin başka planları vardı. " Üçü birlikte gülmeye başladı.

 

"Allah senin canını almasın! " Kızmam Ceren'in umurunda bile değil, tabi kocası gibi benimle uğraşmayı seviyor.

 

"Ama haklı şimdi, engel olmuş olduk. " İklima'nın her şeye şu naif bakış açısı yok mu, bir insan her şeye bu kadar mı haklı bakar? İnanamayarak baktım ona.

 

"Abla sende yukarı çık biz buraları hallediyoruz. " Bir gırgırları eksikti. Üçünün imalı bakış ve gülüşleri bitmek bilmedi bir türlü.

 

"Ayıp ediyorsunuz ama! "

 

"Ayıp seni yukarda bekliyor Meryemciğim. " Ceren'in söyledikleriyle üçü kahkahalarla gülmeye başladı.

 

"Yaa utandırmayın kardeşimi, yanakları pembe pembe oldu. " İklima kolunu bana sardı gülmeye devam ederken.

 

"Gündüz gözü plan yapmaya utanmamış ben diyince mi utanmış. " Kendime engel olamayıp güldüm.

 

"Sen çok fenasın Ceren ya, bence sen sus yoksa ben seni daha çok utandırırım. " Ceren gülmeye devam ederken başını hafifçe salladı.

 

"Tamam, tamam hadi sen abimi bekletme biz buraları hallediyoruz. "

 

"Bak hâlâ konuşuyor! Kesin gülmeyi yürüyün mutfağa, hadi! "

 

Aklım Mehmet'te kalırken kızların gırgırı ve imalarıyla kalan işlerimizi hallettik.

 

....

 

Mehmet'in benden taraf bakmadığı akşam boyunca erkeklerin muhabetti bahçede iş üzerine dönerken, bizimde içeride tek konumuz çocuklardı. İklima'nın yemek yaparken mutfaktan kaçışları, sofrada yemek yiyememesi gözümden kaçmadı. Ara ara yüzünü ekşittiğini farkediyorum.

 

"Rahatsız mısın? " Başını hemen iki yana salladı bakışlarını benden kaçırarak.

 

"Yok, iyiyim. "

 

"Yemekte yemedin doğru düzgün. "

 

"Gerçekten iyiyim yok bir şeyim. Üşüttüm galiba midem kötü biraz. "

 

"Yazın ortasında üşüttün? " Ne diyeceğini şaşırdı bir an. "Ne saklıyorsun sen? " Bariz belliydi bir şey saklıyor, kardeşimi tanıyorum çünkü.

 

"Ne olur üsteleme yok bir şey işte. "

 

"Biz kardeş değil miyiz, birbirimize söz vermedik mi her ne olursa olsun mutluluğumuzu, üzüntümüzü, sevincimizi paylaşacağız diye. Şimdi ne saklıyorsun dökül bakalım. "

 

"Şey... Aslında kötü bir şey değil ama sizde denemişken ve tutmamışken diyemedim işte. "

 

"Hamile misin? " Birlikte konuşan Ceren ile Fatıma'nın bakışları anında bize döndü. İklima ne yaptın der gibi baktı bana.

 

"Yanlış mı duydum? " Fatıma'nın bakışları tehditkârdı bir parça sakladığı için. İklima omuzlarını düşürüp başını hafifçe salladı.

 

"Bende çok şaşkınım, beklediğim bir şey değildi ama olabiliyormuş. Birde Meryem'in tüp bebek denemesine denk geldi diyemedim işte. "

 

"Delinin zoruna bak! Saklanacak şey mi bu, buna en çok ben sevinirim. Kendim için olsa ancak bu kadar sevinebilirdim. Analı, babalı, hayırla doğsun, büyüsün inşaallah. " Sarılıp tebrik ettiğim kardeşim hem mutlu hem de mahçuptu.

 

O kadar naif ve güzel bir yüreği vardı ki tüm mutlulukların en güzelini hakediyor kesinlikle. O kadar mutlu olmuştum ki onun adına kelimelerle anlatamam. Ömer daha küçük biraz zorlanacaklar ama alışır, kolaylaşır inşaallah.

 

"Kemal Abi biliyor mu? " Fatıma neşeli bir şekilde sordu.

 

"Ona da demedim daha. "

 

"Kaç haftalık? " Bu kez heyecanı Ceren ele aldı.

 

"Yediymiş. "

 

"Yediymiş ve hâlâ kimseye bir şey demedin öyle mi? "

 

"Diyemedim işte. "

 

"Benim güzel yürekli kardeşim, hamdolsun biz evlatsız değiliz ki kendini bu kadar mahçup ediyorsun. Bizim niyetimiz dondurulmuş embriyolarımız varken denemekti, belki önümüzdeki dönemde yine tutmayacak bir garantisi yok ki. Bunun için hiç bu güzel haber ertelenir, saklanır mı? Allah'ın verdiği nimet ancak buna sevinilir. " Mutluydu ama mahçubiyetini de atamıyordu.

 

Kendi aramızda neşeyle kutladık ailemize katılacak küçüğün müjdesini.

 

....

 

Gecenin sonunda herkes evlerine giderken uyuyan çocuklarımı kontrol edip odama geçtim. Elindeki kağıtları kontrol edip istifleyen Mehmet yüzüme bakmadı. Kızmıştı farkındayım, şimdi gönlünü almam lazım. Arkadan sarılıp yüzümü sırtına yasladım.

 

"İşim var çalışacağım. " Diyerek topladığı kağıtlarıyla odadan çıkıp gitti. Dudağımın kenarını ısırıp arkasından baktım. Çok kızmıştı belli ki, eh tabi haklı olarak. Benim acil bir şekilde kocamın gönlünü almam lazım. Asla dayanamam onun bana kızmasına, yüzüme bakmamasına. Onun bana kızgın ve kırgın olduğu her an için melekler lanet ederdi.

 

Ne yapsam, ne etsem diye teleşla dolanırken aklıma aylar önce Fatıma'nın aldığı şu gecelik geldi. Hemen koşup nereye kaldırdığıma baktım. Kartonuyla birlikte bulduğum geceliği alıp içeri döndüm.

 

Hemen üzerimi çıkarıp geceliği giydim. Üzerine sabahlığı giyip önü açık kalacak şekilde kuşağını bağladım. Saçlarımı fırçalayıp sağ omuzumda topladım. Mehmet saçlarımı böyle çok beğeniyordu. Aynadan kendime bakarken dudağımın kenarını ısırıp gülümsedim, aklını alacağım senin bekle sen! İşin var çalışacaksın öyle mi, bu gece benden başka işin yok Mehmet efendi!

 

Yere düşmüş Mehmet'in farketmediği kağıdı alıp odadan çıktım. Çalışma odasının kapısına geldğimde derince bir nefes alıp kapıyı açtım. Masanın başında oturuyordu önünde bir sürü kağıtla. Ben olduğumu bildiği için başını kaldırıp bakmadı. Masasına doğru yürüdüm.

 

"Bunu düşürmüşsün. " Çatık kaşlarıyla bakarken donup kaldı öylece. Kağıdı masaya koyup kalçamı masaya dayadım. Gözlerini benden alamazken yutkunmasıyla gülümsedim. Ona doğru eğilip yakasından tuttum iki elimle.

 

"Geceleri benden başka işin olamaz senin! " Gözlerindeki arzunun yanında bir parçada öfke vardı. Göğsünden iterek sandalyesinin biraz geriye gitmesini sağladım, kucağına oturup kollarımı boynuna sardım. Elleri sert bir şekilde bedenimi kavradı. Nefesi nefesime karışırken gözlerinin içine baktım.

 

"Özür dilerim. " Dudağımı büküp söylediğime dudağının kenarıyla hafif gülümsedi.

 

"Özrünü kabul etmem için bakalım neler yapabiliyorsun. " Gülümseyerek öptüğüm kocama kendimi affettirmem lazımdı şimdi.

 

....

 

Yorgunca kapattım okuduğum Kur'an'ı Kerim'i. Hamile kalabilmek için son şansımdı dokuz gün önce yapılan transfer. Embriyoların ikisi bozulmuştu ve sağlıklı son iki embriyoda transfer edilmişti. Eğer bu da tutmazsa bir daha hamile kalmak için şansım yoktu. Halimi kainatın sahibine teslim ettim, ya nasip Ya Allah.

 

Tam kırk gündü Meryem Suresi okuyordum, yeniden anne olmayı çok istiyorum. Mehmet'i incitmemek için pek belli edemiyorum ama çok istiyorum.

 

Yerimden uyuşuk bir şekilde kalkıp mutfağa indim. Bir saatte kalmadan çocuklar kreşten dönerdi. Gelir gelmez kurt gibi aç oluyorlardı, onlara yiyecek bir şeyler hazırlayayım. Çok fazla koşuşturup oynayınca doğal olarak çokta acıkıyorlardı.

 

Öyle bir yorgunluk var ki üzerimde hiçbir şey yapasım gelmiyor. Tencere tava çıkarmıştım ki telefonum çalmaya başladı. Elime aldığım telefonun ekranında çocukların öğretmenlerinin adı vardı.

 

"Hayrolsun inşaallah. " Diyerek açtım.

 

"Buyrun Meliha Hanım. "

 

"Meryem Hanım, acil bir şekilde okula gelmeniz gerek, Ömür yok. " O an tüm dünya başıma yıkıldı zannettim.

 

"Ne diyorsunuz siz, nasıl Ömür yok? "

 

"Kamera kayıtlarında yabancı bir kadın arka taraftan okula girmiş, polisler eşinizin üvey annesi olduğunu söylüyorlar. " Bütün dünya karardı, hiçbir şey kalmadı etrafımda. Nefesim kesildi, nefes alamadım. Örtümü çekiştirdim nefes alabilmek için. Ayakta duramadım, tutunduğum tezgahtan elim kayarken ölümün nimet sayılacağı bir acı beni esir aldı.

 

Kızım, ömrüm, Sarı Papatya'm... Bilincim beni terkederken tek duam kızıma bir şey olmasındı...

 

Loading...
0%