Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29. Bölüm

@eelliiffiippeekk

 

Nefes alamadığım zaman geçmek bilmiyor beni saniye saniye öldürüyordu. Bir umudun kanat uçlarına tutunmuştum çaresizce. Dilimden düşürmediğim ayetlerle tek niyazım kızımın sağ salim bulunmasıydı. Yirmi saatten fazla olmuştu Mehmet'e ulaşamadığım.

 

Aynı şekilde ne Ali Abi'ye, ne de Kemal'e ulaşamıyorduk. Bu bilinmezlik beni katre katre yıkıp döküyordu. Başlarına bir şey mi geldi, ne oldu hiçbir bilgimiz olmadığı gibi hiçbir fikrimizde yoktu. Kızım ortada yokken aynı zamanda karnımdaki bebeğimde tehlikedeydi.

 

Gözümü kırpmaya korkuyordum olurda bir haber gelirde duyamazsam diye. Uykusuzluktan midem bulanıyor ama yinede uyumamaya çalışıyorum. Bir kere daha elimdeki telefondan Mehmet'in numarasını çevirdim. Yine telesekreter, yine ulaşılamıyor. Ah Mehmet nerdesin?

 

"Hadi biraz uyu. " Annem elimden telefonu alıp yatağın başını indirdi. Endişeyle baktım annemin yüzüne.

 

"Ya Mehmet ararsa? "

 

"Ben burda neciyim! " Her ne kadar istemesemde gücüm yetmiyordu daha fazla uyanık kalmaya. Annem üzerime pikeyi çektiğinde gözyaşlarıyla gözlerimi kapattım. Şimdi neredeydi benim küçük meleğim, Sarı Papatya'm. Biri bir şey yapmış mıydı, biri ona zarar vermiş miydi, neredeydi? Kim bilir ne kadar çok korkmuştur? Karnı aç mıdır, tok mudur? Aklımda onlarca soruyla hıçkırdım sessiz sessiz. Beni yavaş yavaş esir alan uykuya rağmen içimdeki acı her saniye daha da fazla büyüyordu.

 

....

 

Her günü cehennem gibi geçen iki ay! Umutlarımı paramparça eden, öğrenilmiş çaresizlikle sınandığımız en azından, kızımın yaşadığını bildiğimiz iki ay! O kadar dehşet verici şeyler duymuştuk ve görmüştük ki yanımızda olamazsa bile kızımızın hâlâ yaşdığına şükrediyoruz.

 

Mehmet hâlâ Gürcistan'daydı, sokak sokak kızımızı arıyordu. Ben ise hâlâ yatağa bağlıyım, bebeğimin canı için hâlâ ayağa kalkmam yasak.

 

Ömür'ün kaçırıldığı tır Gürcistan gümrüğünden geçerken Ömür'ün ağlamasıyla adamlar yakalanmış. Yirmiden fazla kaçırılmış çocuk bu sayede ailelerine kavuştu ama benim kızım hâlâ kayıp. Oradaki polislerin dikkatsizliği yüzünden kızım orda kaybolmuş, Mehmet'in bulduğu bir güvenlik kamerası kaydında sokak çocuklarından biri elinden tutmuş kendisiyle götürüyordu.

 

Mehmet çocuğu buldu ama kızım yine yoktu. Bir kadının kızımı alıp götürdüğünü söylemiş. Kadının kim olduğu bulundu ama kızımla birlikte sırra kadem bastı. İki kızını genetik hastalık sebebiyle Ömür'ün yaşlarında kaybetmiş, kocasının söylediğine göre ilk değilmiş başka çocukları sahiplenişi.

 

Ömür'ü alıp ilk evine götürmüş, kocası polise haber verince oradan kızımla beraber kaçmış, daha sonra anaannesine gitmiş polisler orada da izini bulunca adeta buhar olup uçtu sanki. Mehmet iki aydır o kadını bulmaya uğraşıyor.

 

Kocasının söylediğine göre Ömür'e asla zarar vermezmiş, onu kendi çocuğu gibi sever, korur, kollarmış. Allah'ın lütfu ve hediyesi olduğunu söylüyormuş Ömür için. Şükrediyorum en azından kızım yaşıyor ve canı tehlikede değil, çünkü kızımla beraber kaçırılmış çocukların hepsi sadist insanlara satılmak üzere kaçırılmıştı. Hatta daha önce kaçırılmış çocukların tören ve ritüellerde vahşi şekillerde kurban adı altında katledildiği ortaya çıktı. Suç şebekesine bağlı birinin itiraflarıyla ortaya çıktı tüm bunlar. Bunları duyduğumda bende uyandırdığı korku ve dehşetten kalp krizi geçirecektim neredeyse. Fenalaşıp hastaneye kaldırıldım.

 

Küçücük kızımın başına bunlar gelebilirdi verdikleri ilacın etkisi geçip uyanamasaydı. Aklıma geldikçe tüylerim ürperiyor, aklımı kaçıracak gibi oluyorum.

 

Küçücük çocuklara işkence edip, kanını içmek, etini yemek nasıl bir vahşetti aklım almıyor. Nasıl bir korkunçluk bu, bunu yapanlar nasıl bir inanışa sahip aklım almıyor. Hangi inanç bu kadar sapkın, bu kadar korkunç olabilir? Aklıma geldikçe ürperiyorum.

 

Babam bunları duyunca dehşete düştü, torununun kurtulduğu bu vahşet sonrası hemen kurban kestirip ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Bize de büyük bir sadaka vermek vacip olmuştu.

 

Dua etmekten başka hiçbir şey gelmiyor elimden. Sabahten beri bilmem kaçıncı kez aradığım Mehmet nihayet telefonu açtı.

 

"Mehmet, var mı bir iz, bir haber? " Derince nefes soluduğunu işittim.

 

"Yok meleğim, sanki yer yuttu, gök sakladı. Karış karış aramadığım yer kalmadı ama yok! Ne bir iz, ne bir gören, ne bir duyan yok. " Damlayan gözyaşlarımı hızla sildim çünkü yanımda oğlum vardı. Ömür kaçırıldığından beri bir kere gülümsemedi bile. Neredeyse hiç konuşmuyor, doğru düzgün yemek yemiyor hatta odalarında bile uyumuyor. Kardeşinin eşyalarına kimseyi dokundurtmuyordu.

 

"Sen nasılsın? "

 

"Kızımı bulamadığım her an kötüyüm. " Sesi titriyordu.

 

"İlla bir yerde yakalanacak! "

 

"Bu kadın burda değil Meryem çoktan kaçmış, burda olsaydı muhakkak bir iz bulmuştum. "

 

"Hani tüm yollar tutulmuştu, bir yere gidemezdi? "

 

"Bir çocuğa sahip çıkamamışlar onların tuttuğu yoldan ne olacak! Onlarca çocuğun içinden nasıl sadece benim kızıma sahip çıkamazlar? "

 

"Mehmet ne olur sakin ol, sana bir şey olacak diye çok korkuyorum. Zaten kızımız yok ortada, sana da bir şey olursa biz ne yaparız. Çocuklarımız için kendine iyi bakmalı, dikkat etmelisin, bizi ayakta tutan sensin. "

 

"Umudumu kaybediyorum Meryem, kızımı bulacağıma dair inancım her gün biraz daha tükeniyor, buna dayanamıyorum. " Hıçkırıklarla ağlamamak için dudaklarımı ısırdım, hızlı hızlı sildim gözyaşlarımı. Konuşabilmek için kaç kere yutkundum bilmiyorum.

 

"Sonsuza kadar kaçamaz ya, bugün olmazsa yarın illa ki yakalanacak o kadın, bulacağız kızımızı. " Mehmet'in o çaresizliğini bende yaşıyorum, öğrenilmiş bir çaresizlikle kızımın bulunacağına inanmak istedim. Ama tükeniyorum umutlarım gibi.

 

"Şehir dışına çıktığı kesin, nasıl çıktığını öğrenmek için uğraşıyorum. "

 

"Bir şey bulursan haber ver. "

 

"Tamam meleğim, Allah'a emanet olun. "

 

"Sende. " Kapattığım telefonla gözyaşlarımı sildim. Nerdeydi, nasıldı kızım kim bilir. Ya kızıma bir zarar vermeye kalkarsa o kadın, düşündükçe aklımı kaçıracak gibi oluyorum. Hele öncesinde ortaya çıkanlar buna bile şükrettiriyor. Derince bir nefes alıp usulca verdim.

 

"Fidan Abla! "

 

"Buyur kızım. " Elinde temizlik beziyle çıka geldi.

 

"Abla sana zahmet Yavuz'a yiyecek bir şeyler getirsende yedirsem. "

 

"Getireyim kızım. " Fidan Abla iki aya yakındı bizimle çalışıyordu. Benim ayağa kalkmam bebeğim için tehlike arz ettiğinden eve yardımcı almak zorunda kalmıştık. Sağ olsun Fidan Abla tanıdığımız, güvenilir bir insandı.

 

Az sonra Fidan Abla'nın getirdiği yemeği kucağıma oturttuğum oğluma kardeşini hatırlatmayacak şeylerle oyalayıp yedirdim. En ufak şeyde Ömür gelsin diye ağlıyordu. İçim kan ağlarken oğluma gülümsemeye, onu gülümsetmeye çalışıyorum. Çok başarılı olduğum söylenemez, iki buçuk aydır oğlum tebessüm bile etmedi.

 

Yemeğini binbir çabayla yedirdiğim Yavuz'um yanıma uzanıp uyudu. O uyuduğu için artık rahat rahat ağlayabilirdim.

 

"Meryem! Ne konuştuk kızım biz seninle, iki canlı halinle bu kadar hırpalıyorsun kendini ama. " salona gelen Fidan Abla birazda kızarak söylendi.

 

"Ne edeyim abla, içim acıyor. Kızım yok, nefes alamıyorum. Elimden hiçbir şey gelmiyor, şu yataktan bile kalkamıyorum. " Fidan Abla yanıma ilişip elimi sıkıca tuttu.

 

"Hamdolsun kızın yaşıyor, yavrusu vahşice katledilenler ne etsin! Senin gibi birine umutsuzluk yakışıyor mu hiç? Sil şu gözyaşlarını, duadan keskin kılıç mı var? "

 

"Şüphesiz öyle, içimin acısı aklımı gölgeliyor, hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım, hiç bu kadar çok canım yanmamıştı. "

 

"İmtihanın ağar Rabbim kolaylık versin, teslimiyeti elden bırakmayın imtihanınız kolay geçsin. "

 

"İnşaallah ablam, sağ olasın. "

 

"Sende sabahtan beri pek bir şey yemedin, yemek getireyim de iki lokma bir şey ye. " Başımı hafifçe salladım. Fidan Abla kalkıp mutfağa giderken tüm benliğimle duaya sarıldım.

 

Az sonra kapının zil sesiyle gözyaşlarımı sildim. Annem geldiyse eğer ağladığımı görürse çok kızar, onun kadar metanetli olamıyorum maalesef. İçeri giren Ali Abi ile Ceren'di.

 

"Meloşum! " Ali Abi yanıma gelip örtümün üzerinden öptü.

 

"Hoş geldiniz. "

 

"Hoş bulduk. " Ceren yanıma otururken Ali Abi geçip karşıma oturdu. "Nasılsın Meryemciğim? "

 

"Karmakarışık! " Ceren omuzumu sıvazlayarak bana hafif gülümsedi. Ali Abi derince bir nefes alarak sesli bir şekilde verdi konuşmadan önce.

 

"Hepimiz gibi. "

 

"Abim ne yapar eder illa Ömür'ü bulur. "

 

"İnşaallah! Tüm dualarım bu. " Ceren kolunu bana sararak hafif tebessüm etti.

 

"Ben inanıyorum ki abim Ömür'ü bulacak, çünkü o benim abim biliyorum. Kendimi bildim bileli her zora düştüğümde ilk aklıma gelen o oldu. Babamda vardı ama hep aklıma ilk gelen abim olurdu. Her sıkıntımda ilk koştuğum, konuşmasam bile beni anlayan, her sorunumu, sıkıntımı çözen hep o olurdu.

 

Yıkık dökük bir yerde, zorla bir sedyeye bağlandığımda abim gelip kurtaracak beni diye hayatta kaldım. Acılar içinde gözümü abimle açtım aynı o yerde. Ölmekten hiç korkmadım, biliyordum ki abim gelecek. Yine hastane odasında onunla gözümü açtım yanımdaki yatakta bana hayat olmuş, benimle birlikte yatarken. O benim abim, onun yapamayacağı hiçbir şey yok, Ömür'ümüzü de bulup getirecek.

 

Bir kere bile olsun umudumu kaybetmedim; çünkü biliyorum abim bulacak. "

 

"Mehmet, Ömür'ü bulmak için çok uğraşıyor, kendini de çok ihmal ediyor. Ona bir şey olacak diye çok korkuyorum. Zaten kızım yok, bebeğim tehlikede Mehmet'e de bir şey olursa, en ufak bir şey bile dayanamam, kaldıramam. Tükendim. " Durmak nedir bilmeyen gözyaşlarım yine sağanak oldu. Ceren bana sarılırken Ali Abi kaşlarını çatarak baktı.

 

"Sil bakayım şu gözyaşlarını ağlamak sana yasak değil mi? Kendini düşünmüyorsun bebeğini düşün. Önce senin güçlü durman lazım ki Mehmet Abi'de sapasağlam ayakta dursun. "

 

"O kadar zor ki! "

 

"Seni tanımasam bu karşımdaki başka biri derim, sen nelere, kimlere rağmen dimdik ayakta durmuş birisin kendini böyle bırakmak sana yakışmıyor. "

 

"Bu hiçbir şeye benzemiyor abi, o kadar ağır bir şey ki güç yetiremiyorum. Dünya gelse üzerime ayakta dururum ama bu çaresizlik takatimi kesiyor. "

 

"Ben kolay demiyorum ki, güç alacağın Yavuz var, bebeğin var, Mehmet Abi var, biz varız. Her şeyimizle Küçük Ömür'ümüz bulunsun diye canla başla uğraşıyoruz. "

 

"Mehmet, kadının başka bir yere kaçmış olmasından şüpheleniyor. "

 

"Oradaki avukatla konuşmuş mu? "

 

"Bilmiyorum. O kadar çok şeyi unutur oldum ki sormak aklıma gelmedi. "

 

"O zaman ben bir avukatı arayayım, bakalım başka şehirlerde akrabaları var mı yanına gidebileceği. " Ali abi telefonunu alıp salondan çıkarken Ceren bana tebessüm etmeye çalıştı.

 

"Muayenen yarın değil mi? "

 

"Evet. " O sırada Fidan Abla yemek tebsisiyle geldi. Ceren hemen önüme sehpayı çekti.

 

"Sana mis gibi kelle paça yaptım, üç kez bundan yersen ayağa kalkarsın inşaallah. " Fidan Abla tepsiyi sehpanın üzerine bıraktı. "Gözün üzerinde olsun yememezlik ediyor ben size kahve yapana kadar. " Ceren gülümseyerek başını salladı.

 

"Merak etme abla bu yemeğin hepsini yedireceğim ona. "

 

"İyi bende kahve yapayım o zaman. " Fidan Abla gülümseyerek mutfağa gitti.

 

....

 

Ceren'in yardımıyla sedyeye uzandım. Yine Ceren'in yardımıyla karnımı açtım. Doktor ultrason aletinini karnımın üzerinde gezdirmeye başladı. Monitörden gördüğüm küçücük şeye gülümsedim. O benim bebeğimdi.

 

"Gayet sağlıklı, ama beklediğimden daha aşağıda. Düşük tehlikesi hâlâ geçmiş değil bu yüzden kendine bebeğin için çok iyi bakmalısın. Zor ve sorunlu bir hamileliğin olduğu için basit görünen bir merdiven çıkmak bile bebeğini kaybetmene sebep olabilir. " Doktorun söyledikleriyle gözümü monitörden ayırdım. Allah korusun, onu bana bağışlasın.

 

"Elbette çok dikkat ediyorum daha da fazla dikkat ederim, bu durum gelişimini etkiler mi? "

 

"Bebeğin sorunsuz bir şekilde gelişimine devam ediyor ama kanama geçirmen halinde gelişimini etkilemenin yanı sıra bebeğini kaybedebilirsin. Yapacağın şey ani ve sert hareketlerden kaçınmak, tuvalet ihtiyacı dışında ayağa kalma. "

 

"Kalkamıyorum zaten. "

 

"Güzel. İlaçlarını düzenli kullanmaya devam et, ileriki dönemde hamileliğinin daha rahat geçmesi için kendine son derece iyi bakmalısın çünkü bebeğin büyüdükçe daha çok zorlanacaksın. Şimdiden ne kadar toplanabilirsen ileride o kadar rahat geçer gebeliğin. "

 

"Tamam. " Ceren'in yardımıyla doğruldum. Yavaşça ayağa kalkıp az önce üzerinde geldiğim tekerlekli sandalyeye oturdum tekrar. Ceren doktorun verdiği reçeteyi alarak çantasına koydu. Odanın kapısını açıp Ali Abi'ye seslendi. Ali Abi içeri girip tekerlekli sandalyeli beni odadan çıkardı.

 

"Ne dedi doktor? " Ali Abi'nin sorusuna Ceren tebessümle cevap verdi.

 

"Küçük yeğenimiz gayet sağlıklı annesinin kendisine çok çok iyi bakması gerekiyormuş. "

 

"Düşük tehlikesi geçti mi? "

 

"Yok o daha devam ediyor maalesef. "

 

"Allah büyüktür geçer inşaallah! "

 

"İnşaallah canım. " Dahil olmadığım konuşmaları biz dışarı çıkana kadar devam etti. Arabaya binmek için ayağa kalkmaya teşebbüs etmiştim ki Ali Abi izin vermeden beni kucağına alarak arabaya yerleştirdi.

 

"Sağ ol abim. " Ali Abi bana gülümseyerek arabanın kapısını kapattı. Ceren'le ikisi arabaya yerleşirken derince bir nefes aldım.

 

"Bugün Mehmet'le konuştunuz mu hiç? Kaç kere aradım ama telefonu hep kapalıydı. " Meraklı ve endişeli sorumla Ali abi dikiz aynasından bana baktı.

 

"Bende aradım ama ulaşamadım. "

 

"Bende ulaşamadım mesaj attım, mesajı görünce dönmesi için. Ali, avukat halası mı var demişti? "

 

"Evet canım, Mehmet Abi'ye verdi adresi bakacaktı. " Dünden beri yine arıyor, ulaşamıyorum kocama. Hayırla kızımızı bulup dönsün istiyorum tüm kalbimle.

 

"İnşaallah ordadır da abim alıp gelir Ömür'ü. "

 

"İnşaallah! " Tüm benliğimle demiştim bunu, çünkü gücümün tükendiğini hissediyorum. Artık iyi bir şeyler olsun istiyorum.

 

"İnşaallah! " Ali Abi dikiz aynasından tebessümle bana baktı bir kere daha. "Sabah kahvaltını doğru düzgün yapmamışsın Fidan Abla söyledi, şimdi gidiyoruz sen güzelce yemek yiyeceksin sonra eve gideceğiz. "

 

"Sabahları midem bulanıyor ya yiyemiyorum pek. Annemin o yaptığı karışımlar zaten çok kokuyor, o koku genizimde olduğu sürece bir şey yiyemiyorum. " Ceren ön koltuktan bana dönerek konuştu.

 

"Aksatmadan kullanmaya devam et, yüzüne renk geldi sen onları kullanmaya başladığından beri. " Başımı hafifçe salladım.

 

O sırada telefonum çalmaya başladı. Ceren çantadındaki telefonumu çıkarıp bana uzattı.

 

"Fidan Abla arıyor. " Aldığım telefonu açarak kulağıma koydum.

 

"Efendim ablam. "

 

"Sesine kurban olduğum ne ablası? " Duyduğuma inanamadım.

 

"Mehmet! "

 

"Meleğim! "

 

"Mehmet sen, sen evde misin? " Arabanın durmasıyla sarsıldım. Ali Abi ile Ceren dönmüş heyecanla bana bakıyordu.

 

"Evdeyim iki gözümün nuru seni bekliyoruz. "

 

"Ömür, kızımı da getirdin değil mi? "

 

"Getirdim sevgilim, hemde allı allı getirdim. "

 

"Allah'ım şükürler olsun, şükürler olsun! Hemen geliyoruz biz! "

 

"Gel canımın canı hasretle bekliyorum. " Elimi yüreğimin üzerine koydum.

 

"Şükürler olsun, Ya Rabbi şükürler olsun! "

 

"Meryem, abim mi gelmiş? "

 

"Gelmiş, Ömür'ü de getirmiş! Abi sür kızıma yetiştir beni! " Ali Abi tuttuğu nefesini usulca verdi.

 

"Allah'ım sana sonsuz şükürler olsun! " Diye fısıldadı.

 

"Biliyordum, abimin Ömür'ü bulacağını biliyordum! " Ceren sevinçle bağırarak konuşurken Ali Abi arabayı çalıştırdı.

 

Çok uzak olmamasına rağmen yol bitmiyordu sanki. Hiç bu kadar sabırsızlandığımı hatırlamıyorum. Başım dönüyor, midem bulanıyordu kızıma, kocama kavuşacağımın heyecanından. Ellerim soğuk soğuk terliyordu.

 

Araba bahçeye girdiğinde bir an önce dursun inip kızıma, kocama koşayım istiyordum. Evin kapısından çıkan Mehmet'le nefesimi tuttum. Ne çok özlemiştim onu! Bir an nefesim genizimde tıkandı heyecandan ve mutluluktan.

 

Arabanın durmasıyla hızlı adımlarla arabaya doğru geldi. Kapıyı açmış hızla inecektim ki ayağa kalkmamın yasak olması geldi aklıma. Mehmet kapısı açık arabadan sıkıca sarıldı bana.

 

"Mehmet! " Adını haykırırken sanki yüreğim şaha kalkmıştı. Gözyaşlarıyla sarıldım ona. Kokusu, sıcaklığı, varlığının verdiği güven ve huzur, ben nasıl dayanabilmiştim bu kadar zaman o olmadan?

 

"Meleğim, her şeyim! " Sesindeki özlem yüreğimi titretti. Hayat misali derin derin soludum kokusunu. Geri çekilip yüzüme baktı, gözlerindeki özlem ayan beyan ortadaydı. Alnımdan öperek bir kere daha sarıldı. Aynı hasretle daha sıkı sarıldım.

 

Daha sonra dönüp Ali Abi ile Ceren'le de sarıldı. Zayıflamıştı, hemde epey bir zayıflamıştı. Allah'ım ne kadar çok özlemişim, ona baktıkça içim acıyor özlemimden.

 

"Ömür nerde? "

 

"Gel bakalım. " Yüzündeki o eşsiz gülüşüyle beni kucakladı, boynuna sarıldım hemen. "Kızın stil değiştirmiş inşaallah beğenirsin. "

 

"Ne? " Başka bir şey söylemeden tatlı tatlı gülülmeye davam etti.

 

Kapıdan girdiğimiz gibi Yavuz'un kahkahaları ilişti kulağıma. Kendimden bağımsız gülümsedim. Salona vardığımızda sabırsızlıkla görmeyi beklediğim kızım gözlerini dikip bana baktı. Saçları kırmızıydı!

 

"Ömrüm! " Mehmet beni yatağıma bıraktığında yabancı gibi bakmaya devam etti. "Gel benim bebeğim! " Hafif gülümseyerek bana geldi. Gözyaşlarıyla sıkı sıkı sarıldım, öptüm , kokladım. "Bebeğim, meleğim, bir tanem! "

 

"Ömüy kıymızı oymuş. (Ömür kırmızı olmuş) " Yavuz'un kahkahalarla söylediğine bende gülümsedim gözyaşlarımı silerek. Yüzünü, ellerini, buram buram kına kokan kıpkırmızı saçlarını onlarca kez öptüm.

 

"Azıcık bize de bırak. " Diyerek Ceren aldı kızımı kucağımdan. O ile Ali Abi sarılıp uzun uzun öptü kızımı. Rüya gibiydi! Kızım buradaydı, yanımda!

 

Daha ben kızımı öpmelere doyamadan annem, babam, ailemin hepsi heyecanla girdi içeri. Kutsal emanet gibi herkesin elinde, kucağında dolaştı kızım.

 

Yavuz her zaman ki gibi babamın kucağında yerini alırken, durmadan aynı şeyi tekrarlayıp gülüyordu.

 

"Dede Ömüy kıymızı oymuş! " O kadar büyük bir heyecan ve sevinçle söylüyordu ki herkes her seferinde gülüyordu.

 

"Çok güzel olmuş ama değil mi? " Babamın gülerek söylediğine Yavuz kahkahalar attı. Sevinçten ne yapacağını bilmiyor gibiydi oğlum.

 

...

 

Gözümü kırpmaya korkuyordum, sanki gözümü kırpsam kızım kaybolacak gibiydi. Hayal gibiydi. Saatlerce gördüğü sevgiden yorulan kızım kucağıma kıvrılıp uyuya kaldı. Sessizdi, neredeyse hiç konuşmuyordu. Başını sallayarak karşılık veriyordu nerdeyse her şeye. O sevecen, yaramaz kızımın yerine sus pus, ağzını bıçak açmayan biri gelmişti.

 

Kızımı bir pedagogun görmesi gerekiyordu, ilk gördüğümden beri farkındayım. Her baktığımda bakışları üzerimde sabitli kocamda farkındaydı, belliydi gözlerinden.

 

"Abla ver ben yatağına yatırayım Ömür'ü. " Emin'in almak için eğildiği kızıma daha çok sarıldım. Sanki bıraksam gözümün önünden kaybolacakmış gibi geliyordu.

 

"Yok paşam, kucağımda uyusun. "

 

"Meryem, kızım öyle ne sen rahat edersin, ne de o çocuk dinlenebilir. " Bakışlarım hafif kızar gibi bana söylenen anneme döndü.

 

"Yanıma koyarım, burda uyusun. " Kızımı yanıma yatırırken başımda hâlâ dikilen Emin yardım ederek Ömür'ü iyice yanıma yerleştirdi. Üzerini örttüğüm kızımın saçlarını okşadım.

 

Binlerce kez şükrettim ona bakarken, dokunurken...

 

"Karışma Züleyha. " Babaannem halimi anlamış annemi ikaz ederken, bana hafif gözlerini yumarak başını hafifçe salladı. Dolan gözlerimdeki yaşların akmasına izin vermeden sildim. Bakışlarımın kesiştiği Mehmet'in içindeki ateş gözlerinden okunuyordu. Yavuz babamın kucağından inerek Mehmet'in kucağına oturdu.

 

"Baba Ömüy kıymızı oymuş. " O kadar çok sevinmişti ki kardeşinin dönüşüne inanamıyordu benim gibi.

 

"Evet aslanım, Ömüy kıymızı oymuş. " Mehmet'in Yavuz'u taklit ederek konuşması herkesi bir kere daha güldürdü. Mehmet sarıldığı Yavuz'un saçlarını öptü. "Oh aslanım benim! Seninde saçlarını kıymızı yapalım mı? "

 

"Hayıy! Ömüy kıymızı Ömüy! " ellerini kaldırıp karşılık vermesi hele o kadar tatlıydı ki, oğlum aylardır ilk defa mutluydu ve ağlamıyordu. Kardeşinin adı ağzından hiç düşmüyordu.

 

"Ömür'ün saçlarına o kadın mı kına yakmış? " Fatıma'nın sorusuna Mehmet hafif başını salladı.

 

"Daha rahat kaçırabilmek için yapmış. Ki başarılı da oldu, bu sayede kaçabilmiş. "

 

"Nerde buldun Ömür'ü? " Ali Abi saatlerdir kimsenin sormaya bir türlü dilinin varmadığı soruyu nihayet sordu.

 

"Avukatın verdiği adrese gittiğimde Ömür bahçede oynuyordu. Saçları kırmızı olduğu için Ömür olabileceği aklıma bile gelmedi gözüm hep sarışın halini aradığı için, ama o görmüş beni. Öyle bir baba diyişi vardı ki sesini duyduğum an hayal mi, gerçek mi ayırt edemedim. Gözümün önündeki kızımı göremedim. Sanki gök kubbe başıma yıkıldı, zihnimin çarkları paramparça oldu. Zamanın içinde hapsoldum sanki, inanamadım, aylarca arayıp umudumu kaybettikten sonra o beni bulunca bana ne olduğunu ben bile bilmiyorum.

 

Öylece kalmışım. Ömür elimi tuttuğunda kendime gelebildim. Gerçekti. Dokundum, sarıldım, öptüm; hayal gibiydi ama gerçekti. Ömür'ü aldıktan sonra polislere haber verdim, gelip kadını aldılar falan, o hengamde telefonumu düşürmüşüm o yüzden hiçbirinize haber veremedim. İşlemler hallolunca bizde ilk uçakla geldik işte. Ama Ömür çok fazla etkilenmiş bu olanlardan doğal olarak, yarın ilk işim onun için iyi bir pedagog bulmak olacak. "

 

"Hastane taraması yaptırdın mı? " Babamın üzgünce sorduğuna Mehmet başını hafifçe salladı.

 

"Yaptırdım baba, çok şükür bir şeyi yok. "

 

"Hamdolsun! "

 

"Çok büyük bir badire atlattık o denli büyük bir sadaka da vacip oldu bize. " Herkes Mehmet'i onaylarken eğilip kızımı öptüm.

 

.... 

 

Zor kızımdan ayrılabildiğim gecenin bilmem saat kaçıydı. Mehmet beni kucağına alarak ayaklandı.

 

"Dur bir Ayete-l Kürsi daha okuyayım öyle gidelim. "

 

"İki gözümün nuru, o kadar çok okudun ki kaç ordu melek var bu odada Allah bilir. " Mehmet söylenirken ben bir kere daha Ayete-l Kürsi okudum. Çocuklarımızın odasının kapısını açık bırakarak odamıza geçtik.

 

Mehmet beni yatağa yatırıp, yanıma uzandı. Pikeyi ikimizin üzerine örttü. Elini başının altına destek ederek beni izlemeye, yüzümü okşamaya başladı. Ona gülümseyerek yüzümü okşayan elinin avcunu öptüm.

 

"Çok zayıflamışsın. " Gözlerimin içine bakarak burnundan derince bir nefes çekti.

 

"Bana diyene bak, birde hamile olacaksın. "

 

"Mide bulantılarım geçtikten sonra kilo alırım ben, o zaman beni taşıyabilecek misin? " Hafif dudağının kenarıyla gülümsedi.

 

"Günlük seksen beş kilodan fazla ağırlık kaldırabiliyorsam sen doksan kilo olsanda seni taşırım. "

 

"Limit doksan yani? " Eğilip alnımdan öptü.

 

"Sen sadece iyi ol gerekirse ben vinçte getiririm. "

 

"Mehmet ya! " Onun o tatlı gülüşüne güldüm. İkimiz sessizce birbirimize baktık bir süre. Yüzünün her bir milimini yeniden yeniden aklıma kazıdım. Ne kadar çok bakıp, sarılsam, dokunsam da ona olan özlemim hafiflemiyordu sanki.

 

"Bizim küçük nasıl? " Eli karnımı hafif hafif okşadı. "Onca şeyin içinde soramadım bir türlü sabahtan beri aklımdan çıkmadı "

 

"Çok şükür iyi, onun iyiliği için benim çok çok dikkat etmem gerekiyor. İlaçlarıma, yeme, içmeme, ayağa kalkmamaya dikkat etmem gerekiyor. Büyük ihtimalle erken doğacak dedi doktor. "

 

"Biz elimizden geleni yapacağız gerisi de Allah'ın taktiri. Gönül isterdi ki gebeliğin normal olsun, normal insanlar gibi heyecanla bekle doğumu sana bunu bile veremedim. "

 

"Neler söylediğinin farkında mısın? Bu halimden bile kendini suçluyorsun, gebeliğimin sorunlu olması tüp bebek olmasından değil, hamileliğimin ilk dönemlerinde dikkat edemediğim için rahim duvarının olması gerektiği gibi gelişememesinden. Ömür'le Yavuz iki tanelerdi de sorun yaşamadım ki onlarda başka operasyonlarda geçirdim. Ayrıca heyecanla bekliyorum bebeğimizi, ne olmuş ayağa kalkamıyorsam çok şükür Türkiye şampiyonu kocam var benim beni her yere taşır. Bir daha bu konuyu aklından bile geçirmeni yasaklıyorum! Vallahi çok kızdırıyorsun beni. " Gözlerimin içine baktı uzun uzun.

 

"Bazen düşünüyorum yetim mi sevindirdim, öksüz mü güldürdüm de mükafatı bu denli büyük ve güzel oldu. Sen hangi hayrın mükafatısın kadın vallahi bilmiyorum. Anamın, babamın duası mısın, sen nasıl bir hazinesin?" Alnını alnıma dayadı, nefesi nefesime karışırken fısıldadı. "Çok seviyorum seni kadın, hangi kelime anlatabilir, hangi söz karşılık gelir bilmiyorum bu sana duyduğum tutkunun tarifine. "

 

"Kelimelerle anlatmana gerek yok sevgilim, gözlerin anlatıyor her saniye. " Dudakları dudaklarıma değdiğinde sabırsızca onu ilk ben öptüm.

 

 

Loading...
0%