Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Titreyen adımlarla aşağı indiğimde annem endişeli, babam öfkeliydi. Doğru kelimeler seçip konuşmlıydım, eğer evliliğime dair tek bir şey öğrenecek olurlarsa beni bu evden asla dışarı salmazlardı ve daha yapmak zorunda olduklarım vardı.

 

"Dün kabul edip bugün istemiyorum ne demek?! " Amcamın öfke dolu sivri kelimeleriyle yutkundum.

 

"Yapamıyorum. " Sesimin titremesine engel olamadım.

 

"Neden yapamıyorsun? " Dedemin ses tonu amcama göre daha yumuşaktı.

 

"İstemiyorum. "

 

"Kızım, " babama çevirdim yere sabit gözlerimi. "Bizden ayrılmak istemediğin için istemiyor olman normal, bugün Kemal olmaz yarın başka biri olur ama illa olur. Hayırlı birine denk gelmişken vazgeçmen doğru değil, hele ki günlerdir bize dünür diyip duran temiz, dürüst insanlarken. " bir an anneme döndüm bana destek olmasını beklerken ama tek kelime etmemesi beni hayal kırıklığına uğrattı.

 

"Çocuk oyuncağı değil bu iş! Gidip konuşup, anlaşıp, kabul ettiğin kişi bu çocuk! Kimse sana zorla bir şey kabul ettirmedi! Madem emin değildin kabul etmeden önce biraz düşünecektin, şimdi istemiyorum deme hakkına sahip değilsin! Bizim kadar karşımızdaki insanların da bir adı, bir şerefi, bir haysiyeti var, ayıptır yav! " Amcam bildiği gibi infazımı verirken bana destek olacak tek bir kişi yoktu koca ailede. Ali Abi burda olsa o bir şey yapabilirdi belki ama şimdi o da yoktu. Bir umut anneme döndüğümde o da bakışlarını benden kaçırıp yüzüme bakmadı.

 

Bir insanın irade ve isteklerinin üstünde tuttukları lafta değerlerini bende onların bana yaptıkları gibi yüzlerine çarpmaya o an orda karar verdim. Kabul etmek kadar vazgeçmekte hakkımdı ama onlar için adları daha ilerde geliyordu. Ailemin bu kadar ileri gidebileceğini tahmin etmemiştim. Şeref, haysiyet yaradılanın her hakkına saygıydı ama onlar için bu meziyetler keyiflerine göreydi, az önce bunu çok iyi öğrettiler bana.

 

Hamile kalana kadar tek kelime etmeyeceğim ama o gün ne pahasına olursa olsun bende onları şu anki çaresizliğimde bırakacağım. İçinde büyüdüğüm, bu yaşa geldiğim ailemin bu kadar ketum bir tavır sergilemelerini asla beklemiyordum ki asla karşılaşmamıştım, bu da beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattı.

 

Kimsenin benden yana tek bir bakışı dahi olmazken usul adımlarla salondan ayrıldım. Hayal kırıklığım çok büyüktü, hele ki annemin tek kelime dahi etmemesi beni yıktı. Ne babaannem, ne de yengemden de tek kelime çıkmamıştı. Ya babama ne demeliydi, ben onun tek evladıydım bir kere olsun amcama karşı gelse, benden yana tavır takınsa olmaz mıydı....

 

Göğüs kafesim çökecekmiş gibi ağırlaşırken içimi, dışımı yakan derin bir nefes soludum zoraki. Bugün onların istediği gibi olsun yarına Allah Kerim. Yukarı çıkıp odama zor attım kendimi. O sırada yatsı vaktinin ezanı okunurken açtığım camın kenarına iliştim. Sessiz hıçkırıklarla omuzlarım sarsılırken tek duam yapılacak embriyo transferinin başarılı olması ve bebeğin tutmasıydı.

 

Odamın kapısı hafif bir tıkırtıyla aralandı.

 

"Gelebilir miyim? " Fatıma kapıdan bakarken başımı hafif salladım. İçeri girip kapıyı yavaşça kapattı. Yanıma vardığında elimi sıkıca tuttu. "İyi misin? "

 

"İyi değilim Fatıma, ben hiç iyi değilim. " Gözleri dolu dolu bana bakarken ikimiz sımsıkı birbirimize sarıldık. Ağlayışlarıma o da eşlik ederken buna ne kadar çok ihtiyacım olduğunu o an farkettim. Hiçbir şeyi değiştirmeyecek olsa bile şu an yanımda olması ne kadar da kıymetliydi.

 

Dakikalarca sarıldığım kardeşimin omuzunda ağladım. İçimdeki duygu yoğunluğu bir parça olsun hafiflerken artık kendimi toparlamam gerekiyordu. Çok fazla düşünüp kendimi yıpratmamalıydım pazartesi günü transfer olacağı için moralimin yüksek olması gerekiyordu ama nasıl olacaksa ...

 

İkimiz camın kenarında sessiz sessiz oturduk. Saniyeler dakikalarla, dakikalar saatlerle yer değiştirdi biz ikimiz camın kenarında el ele tek kelime konuşmadan gece yarısına kadar oturduk.

 

Ah Fatıma'm nasılda güzel yürekliydi annesi gibi...

 

"Hadi kalk git, namazını kıl yat geç oldu. " Omuzlarını kaldırıp indirdi.

 

"Yatsam ne olacak abla, uyuyabilir miyim sanki? "

 

"Dinlenmiş olursun en azından. "

 

"İnsanın yüreğindeki meşkaleler insanı daha çok yoruyor. " Bak bu çok doğruydu.

 

"Kalk o zaman birlikte namaz kılalım, az sonra teheccüd vaktide girecek. " kimiz biraz zorlanarak ayaklandık, uzun zaman aynı pozisyonda oturmaktan ikimizde tutulmuştuk, tabi açık duran pencereden esen hafif rüzgarında epey etkisi olmuştur.

 

Önce ben, sonra da Fatıma abdest aldı. İkimize odamda seccade serdim. O da geldikten sonra birlikte saf tutup kamet bağladık. İçim cayır cayır yana yana her seferinde başımı secdeye koydum. Her alnım secdeye değdiğinde aynı duayı ettim. "Rabbim o bebeği bana layık gör. "

 

Vakit namazından sonra birlikte teheccüd namazı da kıldık. Yerimden kalkıp Kur'an'ımı aldım. Her gece kırk Meryem Suresi okuyordum hamile kalabilmek için. O an aklıma Fatıma'dan da istemek geldi.

 

"Fatıma! "

 

"Efendim abla. "

 

"Senden bir şey isteyebilir miyim? "

 

"Tabi ne istersen! "

 

"Tüp bebek yapacak bir arkadaş var bebeğinin tutması için her gece kırk Meryem Suresi okuyorum, sende okur musun pazartesi gününe kadar. " Kendim için istiyorum diyemezdin ya.

 

"Elbette okurum! Dur Kur'an'mı alıp geliyorum. " Fatıma bir hışımla çıktığı odadan az sonra elinde Kur'an'ı Kerim ile geri geldi. İkimiz birlikte başladık okumaya.

 

İki saati buldu okumamızı tamamlamak. Kur'an'larımızı kaldırıp ikimiz birlikte benim yatağımda yattık. Sabah namazına alarm kurup uyuduk.

 

....

 

Bugün büyük gündü. Uğruna her şeyi göze aldığım bebek için bugün son gündü. Dün kurs müdürüne sabah hastaneye gideceğimi iki saat geç gideceğimi haber vermiştim ama aileme tek kelime etmeden sabah erkenden her günkü gibi çıkmış hastaneye gelmiştim. Üzerimi hızlıca değiştirdikten sonra ameliyathaneye geçtim. Ceren'in yardımıyla çatallı sedyeye uzandım. Hemşire üzerime o geniş örtüyü bir kere daha örterken her zaman yanımda olan Ceren bir kere daha tüm desteğiyle yanımdaydı.

 

"Hiçbir şeyi görmek istemiyorum anestezi altında olsun lütfen. " Ceren başını iki yana salladı.

 

"On dakika bile sürmeyecek sakin ol. Sıkışık ve uyanık olman gerek biliyorsun. " Elimi sıkı sıkı tutan Ceren hemşireye döndü. "Meryem Hanım'a bir sakinleştirici yapalım. Yanındayım korkma! " Başımı hafif salladım. İçeri giren doktorla derin bir nefes aldım. Hemşirenin yaptığı sakinleştirici sonrası endişe ve korkum yatışsada geçmiş değildi.

 

"Hazır mısınız Meryem Hanım? " Başımda dikilen doktorun sorusuna derince bir nefes alarak cevap verdim.

 

"Evet hazırım. "

 

"Merak etmeyin ağrısız ve acısız bir işlem, on dakika bile sürmeyecek. Sizinle konuşamadık ama çok iyi sonuçlar aldık, sekiz embriyomuz var altısını dondurduk ikisini de şimdi nakledeceğiz. "

 

"Yani bu işlem başarısız olursa bile tekrar deneme şansımız var öyle mi? "

 

"Evet, ama gerek kalacağını sanmıyorum, sonuçlar çok iyi. İnşaallah on gün sonra hamile olduğunuz müjdesini de vereceğiz size. "

 

"İnşaallah! " O sırada Ceren gözyaşlarıyla dua ediyordu.

 

"Hadi başlayalım o zaman. " Doktor oturduğu tabureyle işleme başlarken doktorun asistanı ultrason aletini karnımın üzerinde gezdirmeye başladı. Doktorun eli tenime değerken gözlerimi sıkıca kapattım. İçime bir şeyin girdiğini hissediyordum sıktığım dişlerimle bir an önce bitmesi için dua ediyorum.

 

Gözlerimi açmadan beklerken doktor hemşireye seslendi.

 

"Embriyoyu getirin hemşire hanım. " O an içimde engel olmadığım bir heyecan baş gösterdi. Dualarla beklerken birkaç dakika sonra doktorun sesiyle sıkıca kapattığım gözlerimi açtım.

 

"Geçmiş olsun operasyonumuz son derece başarıyla gerçekleşti. " Görüş açıma giren doktor, "Embriyoyu görmek ister misiniz? " Diye sordu. Başımı hafif salladım. Ultrason monitöründe küçük beyaz bir noktayı gösterdi. "İnşaallah tutarsa bu küçük nokta bebeğiniz olacak. "

 

"İnşaallah! " Sanırım mercimek deyimi burdan geliyordu, çünkü küçücüktü. Kendimden bağımsız gülümserken hissediyordum o benim sesi hâlâ kulaklarımda çınlayan bebeğim olacaktı. Aksini düşünmek istemiyordum. Ceren hâlâ gözyaşı döküyordu. Ona bakıp gülümsediğimde o da gözyaşlarıyla bana gülümsedi.

 

"Yarım saat ayağa kalkmadan yatmanız gerekiyor. Daha sonrasında normal bir şekilde hayatınıza devam edebilirsiniz. Ağır kaldırmayın asla, aldığınız ilaçlardan sebep tansiyon düşmesi olabilir merdiven inip çıkarken ya da bir şeye uzanırken dikkat edin. En önemlisi iyi ve protein ağırlıklı beslenin, uyku düzeninize çok dikkat edin. Kasıklarınızda ve göğüslerinizde ağrı olması normal bundan sakın korkmayın. Bir sorun ve ya sorunuz olursa her zaman beni arayabilirsiniz. On gün sonra kan tahlilinde bebeğin tutup tutmadığını öğreneceğiz. Bu süre zarfında kendinize iyi bakın. "

 

"Teşekkür ederim. " Doktor ameliyathaneden çıktıktan sonra Ceren iki eliyle gözyaşlarını sildi.

 

"Çok sıkıştıysan yardımcı olabilirim. "

 

"Yarım saat daha tutabilirim. "

 

"Abim seninle konuşmak istiyor. "

 

"Peki. " o sırada hemşire ayaklarımı üzerine uzatmam için yarım bir sedye getirdi. Çatallı sedyeyle birleştirdiği sedyeye topladığım bacaklarımı uzattım. Şimdi yarım saat burda beklemem gerekiyordu.

 

...

 

Hastaneden çıktığımda yağmur çiseliyordu. Yol kenarına park ettiğim arabamın yanına vardığımda kirpiğime düşen yağmur damlasıyla duraksadım. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Yağmur taneleri yüzüme tek tek dökülürken iki elimi karnımın üzerine koyup gözlerimi yumdum.

 

"Onu halk edip bize layık gör Ya Rab, damla damla yağdırdığın rahmet hürmetine emeklerimi boşa çıkarma... " Her yağmur yağdığında dua ederdim, Peygamber Efendimiz duaların kabul edildiği vakitlerden birinin de yağmurun yağdığı zamanlar olduğunu heber vermişti.

 

Gözlerimi açtığımda Mehmet camdan beni izliyordu. Onun için yaptığım bu deliliğin sonucu ne olursa olsun, kaç kere denemem gerekirse gereksin ona o çocuğu vereceğim. Hafif bir tebessümle ona el sallayıp arabama bindim. Şimdi kursa gitmem gerekiyordu.

 

Bir kere daha ona bakıp çalıştırdığım arabayla kursun yolunu tuttum.

 

....

 

Oturup kalkarken bile dikkat ettiğim on günün ardından hastaneye gidip kan tahlili yaptırmam lazımdı. Ama dışarı çıkmaya bir bahane bulamıyordum. Anneme olan kırgınlığımdan sebep epey bir süredir gerekmediği sürece konuşmuyorduk. Sadece onunla değil babaannem, dedem, yengem, babamla da mecburi olmadığı sürece konuşmuyordum. Amcam ise hâlâ beni suçluyor, hakkımda verdiği karar onu kesmemiş olacak ki yüzüme bakmayı bırak mecburi olsa bile benimle konuşmuyor. Öyle ki Asel bile onun korkusundan epeydir benimle uyumaya bile gelmiyor. Ben ise tüm günümü kursta geçiriyor, eve geldiğimde ise odama kapanıyordum.

 

Şansıma bir hafta kursa ara verilmişti. Hiç olmasa Ceren gelip kan alır götürür tahlil yapardı.

 

Benim bir şekilde gidip kan tahlili vermem gerekiyor ama nasıl? Düşündükçe içinden çıkamıyorum.

 

Bir kere daha telefonum çalarken yine Ceren arıyordu. Sabahtan beri bu kaçıncıydı. Açtığım telefonu kulağıma koydum.

 

"Meryem, çıkamadın mı? "

 

"Hayır! Bu hafta kursta yok hastaneye nasıl gelip gideceğim bilmiyorum. "

 

"Yarın için çıkman mümkün mü peki? "

 

"Düşünüyorum ama bir bahane bulamıyorum. Bugün çıkmanın bir yolunu bulursam haber veririm ama bulamazsam yarın mutlaka bir yol bulup geleceğim. "

 

"Tamam, senden haber bekliyorum. " Kapattığım telefonu yeleğimin cebine koydum. Yatağın üzerine oturup boş boş karşı duvarı izlerken sıkıntıdan patlayacaktım. Dayanamayıp kalkıp tertemiz olan odamı baştan aşağı tekrar temizledim.

 

Akşam yemeğini yapma vaktiydi. Aşağı mutfağa indiğimde annem ile yengem yemek yapıyorlardı. Fırındaki patlıcanlara bakılırsa karnıyarık yapılacaktı. Tek kelime etmeden dolaptan çıkardığım malzemeleri doğrayıp tencereye attım. Ocağa aldığım tenceredeki malzemeleri karıştırırken aklımdaki tek soru nasıl yapsam da hastaneye gitsemdi. Karanlık çökmeye başlarken bugün için umutlarım tükenmeye yüz tuttu.

 

Tamamladığım karnıyarıkları fırına sürdüğüm sırada babaannem mutfağa girdi.

 

"Hazırlıklarınıza şimdiden başlayın ancak yetiştirirsiniz yarın Meryem'i istemeye geleceklermiş. " Elim fırının kapağında öylece kaldım. Hani iki hafta sonraydı? Bebeğin varlığını tescillesem zaten söylerdim evlendiğimi, bir başkasıyla evlenemeyeceğimi. Annemle yengemin sessiz bakışları üzerime sabitkenirken elimdeki havluyu masanın üzerine koyup bahçeye çıktım sessizce.

 

Yarına kadar nasıl bozabilirdim ben bu işi, nasıl? Ne yapıp edip kendimi bir şekilde hastanelik etmem gerekiyordu. Hızla kalkıp mutfağa geri döndüğümde annemle yengem yoktu. Ocağın üzerinde kaynayan suya bakarken başka çarem yoktu. Tabi kendimi haşlayacak hâlim de yoktu.

 

Yeleğimin cebinden çıkardığım telefonla Ceren'i aradım.

 

"Ceren hazırlığını yap en geç yarım saate acilde olacağım. "

 

"Nasıl? Bir delilik yapmayı düşünmüyorsun değil mi? "

 

"Başka çarem yok işler iyice sarpa sardı. "

 

"Meryem başka bir çaresini bulabiliriz kendine zarar verecek bir şey yapma sakın! "

 

"Sen dediğimi yap acilde müdahale etmek için hazır ol. " Kapattığım telefonu yine yeleğimin cebine koydum. Havluyla tuttuğum demlikten biraz kaynar suyu sürahiye koydum. Üzerine biraz soğuk su ekleyip kontrol ettim. Acıtırdı ama derimi soyacak kadar yakmazdı. Elimi o sıcak suya daldırıp çıkardım. Gerçekten canım yanmıştı. Bir kere daha elimi sıcak suya daldırdım, iki saniye kadar bekleyip çıkardım; evet şimdi elimi yakmıştım. Diğer elimle aldığım demliği yere atıp bir çığlık kopardım.

 

Saniyelerle ev ahalisi mutfağa doluşurken tuttuğum acıyan elimle yerimde duramıyordum.

 

"Meryem! " Annemin endişe dolu sesi mutfağı kaplarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

 

"Demlik kaydı elime kaynar su döküldü! " Acı içinde söylediklerimle ortalığı bir karmaşa kaplarken annem telaşla elimden başka yerimin yanıp yanmadığını anlamaya çalışıyordu.

 

"Fatıma amcanı ara gelip Meryem'i hastaneye götürsün! " Babaannem telaşla Fatıma'yı gönderirken bağırdım.

 

"Babam gelene kadar dayanamam! Fatıma götürsün işte! " Allah'tan Fatıma'dan başkası araba kullanmayı bilmiyordu kadınlardan.

 

"Fatıma, Meryem'in arabasının anahtarını al gel benle sen götüreceğiz. " Babaannemin söyledikleriyle Fatıma yukarı koştu.

 

"Feracemi de unutma! " Diye arkasından bağırdım. Birkaç dakika içinde hastaneye yola çıkmamızın ardından elimdeki acı unurumda değildi. Tabi bunu babaannem ile Fatıma'ya belli etmeyeceğim.

 

Bu yol bu kadar uzun muydu gerçekten? Bir bitmek bilmiyordu. Hastanenin acil bölümünün önünde duran arabayla aşağı indim.

 

"Fatıma arabayı ceza yemeyeceği bir yere parket öyle gel. " Babaannem kolumdan tutarken Ceren endişeyle bana bakıyordu. Acile girdiğimizde Ceren'in ayarlaması üzerine başka doktor değil o bizimle ilgilendi.

 

"Buyrun nasıl yardımcı olabilirim? "

 

"Elime kaynar su döküldü. " Ceren inanamayarak bana bakarken babaanneme döndü.

 

"Teyzeciğim dışarda beklemeniz gerekiyor sizin ama. Buyrun arkadaşlar size yardımcı olsun. Arkadaşlar teyzemizi bekleme alanına alabilir miyiz lütfen?! "

 

"Merak etme babaanne iyiyim ben! " Babaannem istemeye istemeye söylenip, kızarak çıkarken Ceren öfkeyle bana döndü.

 

"Sen nasıl kendine böyle zarar verirsin?! "

 

"Kendime bir şey yaptığım yok Fatıma gelmeden tahlil için kan al, babaannemi kandırdın onu kandıramazsın. "

 

"Şu yaptığına inanamıyorum! " Ceren bir taraftan kan almak için eldiven takıyorken, bir yandan da bana kızıyordu. Hızla kolumu sıyırdım. Ceren şırıngayla aldığı kanı tüpe aktarıp hemşireye verdi.

 

"Bunu labaratuvara götür, Ekrem Bey'e ver o ne yapacağını biliyor. "

 

"Hemen hocam! " Hemşire hızlı bir şekilde tüpü alıp çıkarken Ceren aldığı kremi yanık elime sürdü.

 

"Bir daha kendine lütfen zarar verme! Lütfen! "

 

"Başka çarem yoktu. "

 

"Yarın bir şekilde ayarlardık bir şeyler. "

 

"Yarın beni istemeye gelecekleri için çok bir şey ayarlayabilecek zamanımız olmazdı. "

 

"Ne istemesi? " Ceren şok geçiriyordu.

 

"Abinle evlenmeden iki gün önce evlenmeyi kabul ettiğim biriydi, sonrasında işi bozmayı başaramadım. Yarın da istemeye gelecekler işte. "

 

"Meryem bir başkasıyla evlenemezsin! "

 

"Farkındayım! Ama önce bebeğin tutup tutmadığını öğrenmem lazım, sonrası umurumda değil! " Aileme olan kızgınlığım çok büyüktü. Hele ki istemediğimi bile bile her gün gözüme soka soka yaptıkları hazırlıklar beni çileden çıkarıyordu. Onlar için bir parça olsun ne istediğimin bir kıymeti yoktu.

 

"Abla! " Fatıma'nın kapıdan bir hışımla girmesiyle Ceren doktor tavrını takındı.

 

"Merak etmeyin ablanız iyi sürdüğümüz krem az sonra acısını keser. " Ceren'in söylediğiyle Fatıma bir kere daha endişeli bakışlarını bana çevirdi.

 

"İyiyim! Krem acıyı kesmeye başladı bile. Doktor hanım bize ilaç yazdıktan sonra eve gidebilirmişiz. "

 

"Emin misin? "

 

"Eminim! Babaannemi bekleme alanına gönderdiler sen onu bul gel, bende reçeteyi alıp geleyim kapıda buluşalım. "

 

"Babaannem bir şey olmaz reçeteyi yazsın doktor birlikte çıkalım. " Fatıma'yı gönderemezken Ceren'e döndüm. Ceren yazdığı ilaç reçetesini bana uzatırken Fatıma aldı.

 

"Teşekkür ederiz! " Fatıma koluma girdiğinde kafasına yatmayan bir şeyler olduğu belliydi. "Gerçekten iyi misin sen? "

 

Sorusuna başımı hafif salladım.

 

"Tabi ki iyiyim. "

 

"Yarın istemediğin biri seni istemeye geliyor ve sen iyisin? " Kıstığı gözlerini bana diken Fatıma'yı şimdilik ikna etmem gerekiyordu.

 

"Elimi diyorsun sandım. Elim iyi acısı kesildi sayılır ama diğer konuya gelirsek hâlâ fikrim değişmedi. Ben Kemal ile evlenmeyeceğim. "

 

"Nasıl olacak peki? "

 

"İstemiyorum daha ne olsun! Hiçbir erkek kendisiyle evlenmek istemeyen bir kadınla evlenmek istemez. "

 

"Kemal Abi ile mi konuşacaksın? Babam duyarsa olacakları düşünmek bile istemiyorum. " O sırada köşede durmuş bizi dinleyen babaannemi farketmemle Fatıma'nın kolunu sıktım susması için. Umarım babaannem konuştuklarımızı duymamıştır.

 

"Ne ettiniz? " Babaannemin sorusuyla Fatıma'ya baktım.

 

"Çok şükür iyi babaanne, ilaç falan sürmüşler eline reçete de yazdı doktor. İlaçları alalım, eve gidelim. "

 

"İyi çok şükür! Çok acıyor mu kızım? "

 

"İlaç iyi geldi o kadar da çok acımıyor şimdi. "

 

"De hadi gidelim soğuk hava daha fazla eline vurmasın. Fatıma arabayı getir kuzum şu ilacı alalım gidelim. "

 

Aldığımız ilaçlardan sonra eve yola koyulurken arayan endişeli anneme de iyi olduğumu haber verdim. Hemen ardından Ceren'e sonuçlar çıktığında bana haber vermesi için mesaj attım.

 

Nasıl gergin bir bekleyişti bu böyle! Zaman geçmek bilmiyordu. Giderken bitmek bilmemişti yol döndüğümüzde ise sanki sadece beş dakika sürmüş gibiydi. Daha arabadan inmeden annem arabanın yanında bitiverdi.

 

"İyi misin kızım, çok acıyor mu? "

 

"Yok anne iyiyim! Acımıyor bile artık. " Umurumda mıydı sanki?

 

"Oh Ya Rabbi şükür! Hadi içeri gir soğuk hava almasın. " Annemle eve yürürken aklım telefondaydı.

 

İçeri girdiğimizde çalan telefonumla yüreğim ağzımdan çıkacaktı sanki. Heyecanımı belli etmeden çebimden çıkardığım telefonun ekranına baktım, Ceren arıyordu.

 

"Şu telefona bakayım, üzerimi değiştirip geliyorum. " hızlı adımlarla merdivenleri çıkarken odama yetişemeyecekmişim gibi gelmişti. Açtığım telefonu kulağıma koymamla Ceren'in ağlayan sesi içime oturdu. Saliselerle kaç çeşit korku geçti yüreğimden sayamam.

 

"Meryem... "

 

"Ne oldu? "

 

"Tutmuş, hamilesin! " Dünyanın rengi değişti sanki bir anda, yatağın üzerine bıraktım kendimi ayakta duramazken.

 

"Gerçekten mi? " İnanamadım.

 

"Gerçekten! " Dolan gözlerime engel olamadım.

 

"Abla! " Fatıma'nın sesini duymamla hemen gözyaşlarımı sildim.

 

"Kapatmam lazım. "

 

"Tamam sonra yine konuşuruz. " kapattığım telefondan bir kere daha Ceren'in aramasını sildim. O sırada Fatıma içeri girdi.

 

"Sesleniyorum duymuyor musun abla, dur bakayım sen ağladın mı? " Birden tavrı endişeye dönerken bir kere daha gözlerimi sildim.

 

"Elimi çarptım da çok canım acıdı öyle gözüm doldu. "

 

"Dur krem sürelim. " Fatıma elime ilaç sürerken ilaç kuyusunu elinden almamla gözlerini bana dikti soru dolu ifadesiyle.

 

"Ali Abi'yi ara Kemal'in numarasını iste, mutlaka onunla bu gece konuşmam lazım. "

 

"Sen niye istemiyorsun? "

 

"Saçmalama ben utanırım isteyemem. "

 

"Bu işi de ben yapacağım tamam! Ama akşam yemeğinden sonra ancak. "

 

"Tamam. İyi ki varsın kız! Vallaha bak! "

 

"Tamam, tamam yağlama kayar düşerim şimdi. " İkimiz gülerek birbirimize bakarken onun benim için yaptıklarının hakkını ödeyemezdim.

 

....

 

Akşam yemeğinden sonra Fatıma telefonunu bulamazken işin garip yanı benim telefonumda ortalıkta yoktu. Bir türlü aradığım telefonumu hiçbir yerde bulamıyordum. Annemin sesi mutfaktan gelirken, o tarafa yöneldim.

 

"Ablanın yanlışına bir de çanak tutuyorsun! " Annem Fatıma'ya kızıyordu. Annem çattığı kaşlarıyla bana sert bir şekilde bakıp önümden geçip gitti.

 

"Telefonlarımızı yengem saklamış, belli ki babaannem konuştuklarımızı duymuş. " Ailem bana hiç çare bırakmıyordu. Artık benimde yapacak bir şeyim yoktu, böyle olmasını onlar istemişti. Yarın olacaklardan ben sorumlu değilim.

 

...

 

Buz tutmuş ellerimi birbirine kenetledim nefesim kesilirken. Fatıma fincanlara doldurduğu kahveyle bana döndü.

 

" Bak bu tuzlu olan karıştırma! " gözlerimi devirip Fatıma'ya bakarken nefesim kesiliyordu.

 

"Fatıma, kahveleri sen götürsene... " deyiverdim.

 

"Aa... seni istemeye gelmişlerken abla kahveleri ben niye götürüyorum! " Fatıma'nın çıkışıyla ellerini tuttum.

 

"Allah aşkına Fatıma kahveleri sen götür ben yapamam. "

 

"Abla ellerin buz gibi olmuş. " o sırada mutfağın kapısında belirdi annem.

 

"Meryem, nerde kaldı kızım kahveler? Adam söze girdi kahveler yok daha! Al şu tepsiyi hadi! " dedi alelacele. Fatıma tepsiyi ellerime tutuştururken annem önüne katıp salona götürdü beni.

 

Salondaki herkesin yüzü bariz bir mutlulukla parıldıyordu. Dedem, babaannem, babam, amcam, yengem, kuzenlerim ve en kıymetlim annem; her ne kadar şu sıralar bana sırt çevirmiş olsa da, herkes benim aksime mutlu ve heyecanlıydı. Diğer tarafta evlenirim diye kabul ettiğim adam ve ailesi, Allah'ım yardım et bana...

 

Dedem,

 

"Getir kızım kahveleri. " dedi yüzünde hafif bir tebessümle. Ben nasıl anlatacaktım şimdi derdimi...

 

Dedemden başlayarak kahveleri dağıttım. Her an bayılacakmış gibi hissediyordum.

 

Mithat Amca kahvesini yudumlayıp söze başlayınca çaresizce baktım.

 

"Sebebi ziyaretimiz malumunuz. Yüce Allah'ın emri, Resulullah Efendimiz'in kavli ile kızınız Meryem'i, oğlumuz Kemal'e istiyoruz. "

 

Dedem arkasına yaslanıp konuştu.

 

"Gençler oluruna karar vermişken bize de hayırlı olsun demek düşer. " Yutkunarak gözlerimi kapattım. Şimdi yapamazsam bir daha yapamazdım. Tüm cesaretimi toplayıp,

 

"Olmaz!!! " dedim yüksek sesle. Herkesin bakışları bana dönerken, "Ben evlenemem... " diye ekledim. Herkesin meraklı bakışları baskıcı bir şekilde üzerime sabitkenmişken amcam oturduğu yerden öfkeyle ayaklandı.

 

"O ne demek? " Sıktığım ellerim ve dişlerimden güç almaya çalıştım.

 

"Ben zaten evliyim, bir başkasıyla evlenemem. "

 

Babam hiddetle ayaklandı.

 

"Ne diyorsun kızım sen? Şaka mı ediyorsun? "

 

"Şaka etmiyorum baba, ben evlenemem. " herkesin şaşkın ve öfke dolan bakışları beni eziyordu. Onlar bu işi bu raddeye getirmişlerdi. Soğuk terler bedenimi sararken ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim. Ne kadar zor olursa olsun, bana emanet edilen bebeğim için bu savaşı öyle ya da böyle vereceğim.

 

"Ben evliyim ne demek?!!! " amcamın öfkeli sözleriyle ne diyeceğimi bilemedim. O kadar çok korkuyorum ki elim ayağım titriyordu. Yutkundum bir kere daha.

 

"Cevap ver! " amcamın o gür sesi salonu titretirken gözyaşlarım ard-arda dökülmeye başladı. Onlara verecek onlarca cevabım varken susmak zorundaydım. Mehmet için susmak zorundaydım.

 

Kolumu sert bir şekilde tutup beni kendine çeviren annem,

 

"Meryem, şaka yaptım de, şaka yapıyorum de kızım! " dedi yalvarırcasına. Bakışlarımı indirerek başımı iki yana salladım gözyaşlarım durmadan akarken. Suratımda patlayan tokatla yere düştüm. Annem öfkeyle üzerime eğilerek diğer yanağımada bir tokat patlattı.

 

"Züleyha! " dedemin sesiyle annemin bir kere daha yüzüme patlamak üzere olan eli havada kaldı. Annem öfkeden titriyordu. Elimden ağlamaktan başka bir şey gelmezken Kemal hayal kırıklığıyla bana öylece bakıyordu. Onun yüzüne bakmaya yüzüm yoktu. Ona bakamayan gözlerim yere döndü.

 

"Bu ne rezalet Harun? " Mithat Amca da konuya dahil olurken babam ne yapacağını bilmez bir şekilde bana bakıyordu. Ben bunların hepsini göze almamış mıydım zaten?

 

"Rezaletse bizim rezalerimiz; Azam, misafirlerimize kapıya kadar eşlik et. " dedem konuya hızlı bir şekilde el koyup Mithat Amca'ları evden gönderirken amcam onları geçirdi.

 

"Kalk yerden! " tepemde dikilen dedeme değen kısa bir bakışın ardından olduğum yerden kalktım. Başımı kaldırıp yüzüne bakamadım.

 

"Sen kiminle evlendin? " dedemin sakin sorusu karşısında sessizce bekledim. "Cevap ver! " sesi tavrı gibi kabalaşırken başımı iki yana salladım. "Sabrım taşıyor Meryem cevap ver! " şu an için onlara verecek cevabım yoktu. Başımı önüme eğip susmaktan başka çarem yoktu.

 

Babaannem o eşsiz merhametiyle yanıma varıp, elimi tuttu.

 

"Neden yaptın kuzum, çok mu sevdin? " merhametine sığınıp yüzüne baktım babaannemin. Başımı iki yana salladım. "Zorladılar mı seni, tehdit mi ettiler, kötü bir şey mi yaptılar? " tek cevabım başımı iki yana sallamak oldu.

 

Kolumdan tutup sert bir şekilde kendine çeviren amcama korkuyla baktım. O hep çok kaba ve sert bir adamdı.

 

"Ne halt ettin anlat! Anlat! " amcamın sesi evi titretirken başımı iki yana salladım. Elini bana kaldırmıştı ki elimi kaldırıp kendime siper etmeye çalışırken,

 

"Allah hakkı için vurma, hamileyim... " dedim can havliyle. Amcam dondu kaldı eli havada. Babam koltuğuna çökercesine oturdu. Dedem sırtını dönüp giderken herkes kör bir sessizlikle birbirine bakıyordu. Amcam öfkeyle soluduğu nefesle kolumdan tuttu.

 

"Ne dedin sen? " yine sustum. Benim kaderim buydu, ben bunu seçmiştim. "Susma!!! " amcamın sesi beynimin her hücresini titretti. "Delirtme beni Meryem elimde kalacaksın! Konuş, anlat, susma elimde kalacaksın! Sen bunu yapacak biri değilsin ne oldu? Konuş zıvanadan çıkacağım, konuş!!! " sessizce ağladım tir tir titrerken. Babaannem araya girip beni aldı amcamın öfkesinden. Bana siper oldu.

 

"Elbet anlatacak. Eli abdestli, alnı secdeli, dili Kur'an'lıdır kızımın vardır sebebi. Hepiniz onun temizliğine, saflığına şahitsiniz yanlış yapmaz benim kızım. "

 

"Bundan alâ yanlış mı var?! " amcam öfkeyle bağırırken babaannem elimden tutup beni odama götürdü.

 

Loading...
0%