Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm

@eelliiffiippeekk

Göze aldıklarımın hepsiyle yüzleşmeye hazırdım ama biraz zaman lazımdı bana sadece.

 

Çökercesine yatağımın üzerine oturduğumda babaannem de yanıma oturdu endişeyle. Elimi tutup hafif sıktı.

 

"Meryem, evlenmek istemediğin için mi böyle dedin? " Babaannemin hâlâ umudu vardı, sorusuna başımı iki yana salladım. "Kimle evlendin o zaman kızım sen? "

 

"Bana biraz zaman verin babaanne, ihtiyacım olan yalnız bu. "

 

"Amcanı tanımıyor musun sen, o durur mu hiç? "

 

"Durmasın babaanne, öldürecek hali yok ya. "

 

"Sen yanlış bir şey yapmazsın tanıyorum seni, bir sebebin illa vardır, de ki bana arkanda durayım. "

 

"Keşke istemiyorum dediğimde arkamda dursaydın da bugün bunları yaşamasaydık babaanne. Belki o zaman güvenip kimle evlendiğimi, niye evlendiğimi söyleyebilirdim. " babaannem sıkıntılı bir nefes alıp elini elimden çekti. Elini yakınır bir şekilde dizine vurdu.

 

"Bebek işi de gerçek o vakit. " babaannem başını iki yana sallaya sallaya söylenmeye devam etti. "Ya Rabbi sen büyüksün! Bu duyulduğunda ne edeceğiz biz? Amcanın yapacaklarından bile korkmayıp neye susuyorsun o zaman?! "

 

"Taşıdığım canın, canına zeval gelmesinden korkuyorum! " Sesim yüksek çıkmıştı biraz. Derince bir nefes alıp bakışlarımı indirdim. "Zorlama beni babaanne benim derdim bana yeter! "

 

"Ne demek o öyle? Neye bulaştın sen?! "

 

"Yalvarırım babaanne gelme daha üstüme, diyebilecek olsam niye susayım! " Mehmet'e sözüm vardı, o başındaki belaları halledene kadar onun adını kimse duymayacaktı. Olurda üvey annesi ile üvey kardeşi varlığımdan ve bebeğimden haberdar olacak olurlarsa tüm ailesini nasıl yok ettilerse bizi de aynı şekilde yok etmek isteyeceklerdi. Neticede istedikleri mal varlığı ve servete kavuşmaları arasındaki tek engel Mehmet'i. Şimdi bir diğer engel varlığını öğreneli henüz yirmi dört saat olan bebeğimdi.

 

Ceren'in anlattığına göre emelleri için yapamayacakları şey olmayan insanlarmış ki Mehmet de söylemişti; 'Melek yüzleri altındaki canavarlığı insan aklı alamaz' demişti. Üvey annesini hiç görmedim ama üvey kardeşine bir keresinde denk gelmiştim. Birkaç yıl önce Mehmet Türkiye Şampiyonu olduğunda babam onu tebrik etmişti çarşıda karşılaştığımızda, o zaman yanındaydı görmüştüm. Ama Mehmet'e kardeş gibi davranıyordu gel gör ki aynı kişi Mehmet'in kız kardeşini organ mafyasına satıp böbreklerinin çalınmasına sebep olmuştu.

 

Mehmet kardeşini yaşatmak için kendi böbreğini verip onu hayata bağlamış. O zamandan bu zamana etraflarında olan hayini arayıp durmuş, yıllar sonra kardeşi olarak kabul ettiği kişinin aradığı düşman olduğunu öğrenmesiyle hayatının en büyük yıkımını yaşamış. Ne yazık ki onların suçlarını delillendiremeden onların tuzağında bulmuş kendini.

 

Dökülen gözyaşımı yavaşça silip babaanneme döndüm.

 

"Babaanne, ben yanlış bir şey yapmadım. " Babaannem yüzüme ne yapacağını bilemez bir şekilde bakmaya başladı.

 

"Bilirim bilmesine de ben nasıl anlatayım şimdi bunu her bir kişiye? "

 

Herkes kendince haklıydı ama iyi bildiğim bir şey vardı ki ben haksız değildim. Kapı hafif aralanırken Fatıma göründü aralıktan.

 

"Babaanne dedemler seni çağırıyor. " Babaannem ayaklanıp odadan çıkarken Fatıma yerine oturdu.

 

"Abla, kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın ben pek bir şey değiştirmeyecek olsam da yanındayım. Bilirim ki sen yanlış yapmazsın, öyle olması gerekiyorsa yapmışsındır. " Birinin koşulsuz size güvenip inanması ne büyük bir lütuftu, işte Fatıma da hiçbir zaman sahip olmadığım o eşsiz kardeş ve en büyük lütuftu.

 

"Sen iyi ki varsın Fatıma, vallahi de, billahi de sen şu ailede koşulsuz güvenebileceğim ilk kişisin ama ne olur gönül koyma anlatabilecek olsan ilk sana anlatırdım. "

 

"Ben sana sormam ablam, merak etme asla gönülde koymam. Bugüne kadar birbirimizden ne gizlimiz oldu ki bizim, ben senin diline dökemediğin her bir şeyi gözlerinin ardında görüyorum, tıpkı senin içimdeki eksiklikleri gördüğün gibi. " Sımsıkı sarıldım kardeşime. O bu hayattaki en büyük armağandı benim için.

 

"Ben sana haber veririm ne yapacaklarını. " Başımı hafif salladığımda Fatıma yavaşça odadan çıktı. Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. Annem telefonumu sakladığı için Ceren'e de ulaşamıyorum. Bundan sonra asla vermez o telefonu bana.

 

"Ya Rabbi sen yardım et... " Derince soluduğum nefesi başımı yukarı kaldırıp usulca verdim.

 

Birkaç dakika sonra odamın kapısında duyduğum kilit sesiyle ayaklandım. Yetiştiğim kapının koluna asılırken açılmadı.

 

"Anne! Fatıma! " Kimseden ses çıkmayınca bir kere daha seslendim kapıyı yumruklayarak. "Anne! Fatıma! Babaanne! " Çarelerim tek tek yaprak dökerken iki elimi kapıya dayayıp dökülen gözyaşlarımla alnımı kapıya yasladım. Bir kafeslenmem eksikti o da şimdi tamamdı.

 

...

 

Kenarına iliştiğim pencereden karanlığı izlerken odamın kapısındaki kilidin sesiyle kapıya döndüm. İki gündü kilit altında tutuyorlardı beni, Fatıma'nın dediğine göre kaçmayayım diye amcam kilitlemiş, gidecek yerim vardı da sanki. İçeri annem çatık kaşları ve gözlerinden belli olan öfkesiyle girdi.

 

"Otur! " Emrivaki ses tonuyla işaret ettiği yatağa oturdum. Annem bana çok düşkündü ama kızdığında da bir o kadar katı olurdu. Huyu anaanneme çok olmasada benzerdi. Ki anaannem ile amcamın huyu hemen hemen aynı gibiydi, neticede teyzesiydi elbet benzerdi. Evet anaannem ile babaannem kardeş ama birbirinin tam tersidirler.

 

"Şimdi bana kiminle ne halt yediysen anlatacaksın! " İnanamayarak baktım yüzüne. "Bakma bana öyle! " Öfkeyle bana bağırması gözlerimin dolmasına sebep oluyordu. Buğulu bakışlarımı kucağımdaki ellerime sabitledim.

 

"Yüzüme bak! " Islak bakışlarımı anneme çevirdim bir kere daha. "Deliriyorum! Nasıl yaparsın sen böyle bir şeyi aklım almıyor deliriyorum! Ben seni böyle yetiştirmedim Meryem! Ben seni harama bulaşacak kadar bilinçsiz yetiştirmedim!" Annem çıldırmış gibiydi.

 

"Göz ucuyla bile harama bakmadım ben! " İlk defa anneme karşı sesimi yükseltmiştim.

 

"Kim o zaman bu?! Niye saklıyorsun varsa?! " Dilimin ucuna kadar geldi de yutkundum. "Susma! Artık bir şey de susma! Zorla oldu de, tehdit ettiler de ama susma... " Annem hem bağırıyor hem de ağlıyordu.

 

"Kimse beni bir şeye zorlamadı, kendi isteğimle evlendim. " Annem sert bir şekilde kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı.

 

"Yalan söylüyorsun! İşlediğin günaha evledim diye kılıf uyduruyorsun! " Annemin ağır sözleri birer kurşun gibi yüreğime işlerken gözyaşlarıyla bakmaktan ileri gidemedim. "Sana verdiğim emeklerin karşılığı bu mu olacaktı... yazıklar olsun! " Annem tuttuğu kolumdan beni yatağıma doğru itip hırsa yürüdüğü kapıyı ardından çarpıp kilitlemeyi de ihmal etmedi.

 

Biçare kalmış ben düştüğüm yatakta hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Annemin sözleri ağır gelmişti hemde çok ağır. Ama tüm bunlara katlanmama sebep bebeğimdi. Kadın doğurduğunda değil canında bir can filizkenmeye başladığında anne olurmuş, bende artık bir anneydim ve anneliği bana bahşeden bebeğim için yapamayacağım hiçbir şey yoktu.

 

Ağlaya ağlaya gecenin karanlığına kapattım gözlerimi. Bu gece, son kez ağlayışımdı bu. Bundan sonra ne olursa olsun bebeğim için kendime çok dikkat edeceğim, onlar ne yaparsa yapsın kendime bahaneler bulup moralimi yüksek tutmaya çalışacağım mümkün olduğu kadarıyla.

 

Sabah gözümü evde bir kargaşayla açtım. Halamın sesi, bağrışları geliyordu aşağıdan. Bir halam eksikti! Dünyanın fitne, fücurunun yarısını tek başına üreten insandı kendisi. Şimdi başıma geleceklerden gerçekten korkmalıydım.

 

"Sabah sabah felaket gelmiş! " Hızla yataktan kalkıp üzerimi giyindim. Kilitli olan odamdan çıkamazken elimden gelen tek şey odamı toplamak oldu. Odamın camından gelen tıkırtı ile cama koştum. Aşağıdaki Fatıma son derece endişeliydi. Camı açmamla Fatıma telaşla etrafını kontrol etti.

 

"Abla Canan Hala'm gelmiş! "

 

"Duydum da o nerden duymuş da gelmiş? "

 

"Ne bileyim, açtı ağzını yumdu gözünü herkesi ayrı dolduruyor. Babam, amcam, dedem herkes barut fıçısı gibi. "

 

"Ali Abi'yi ara hemen gelsin. "

 

"Yengem telefonumu vermiyor ki! "

 

"Asel'e söyle babaannemin telefonuyla oynarken sana getirsin. "

 

"Tamam. " Fatıma hızlı adımlarla uzaklaşırken elimi alnıma koyup nefesimi üfledim. Diğer elimi karnımın üzerine koyup Ayetel Kürsi okudum. Halam burdayken en doğrusu bebeğimi koruma altına almaktı.

 

....

 

Saatler öğleyi bulurken hâlâ odama gelen giden olmamıştı, üstelik çokta acıkmıştım. Henüz daha kahvaltı etmediğimi düşünürsek çok normaldi bu kadar acıkmam. Hamileliğin getirisi miydi bilmiyorum ama çok acıkır olmuştum bu aralar. Diğer yandan halamın o farklı çalışan aklında neler vardı, ne fikirler sokuyordu bizimkilerin aklına diye düşünmekten delirmek üzereyim. Fatıma da daha gelmedi, küçücük odanın içinde dolanıp durmaktan çıldıracağım artık.

 

Biraz uyumayı denemeli miydim acaba? Ya Fatıma seslenirde duyamazsam? Kendimi halsizce yatağa bıraktım. Hem öğle vakti girecek birkaç dakikaya o zaman abdest almam için kapıyı açarlardı. Yana çektiğim perdeyle camdan dışarıyı izlemeye başladım. Bugün havada bile ayrı bir kasvet var, ağır bulutlara rağmen bir damla yağmıyor.

 

Sıkıntıyla geçen dakikalar saat olurken nihayet odamın kilitli kapısı açıldı. Yengem göründü ucundan. İçeri girmeden kapıdan seslendi.

 

"Kalk abdest al namazını kıl. " Oldukça soğuk tavrı dikkatimden kaçmazken halamın yılan dilinin nasıl bir zehir bıraktığı belli oluyordu. Yavaşça ayaklanıp odadan çıktım, abdest almak için banyonun yolunu tuttum. Abdestimi aldıktan sonra banyodan çıktığımda yengemin gardiyan gibi kapıda bekliyor olması gelinen noktanın vehametini ortaya koyuyordu.

 

"Mutfağa insem olur mu, epey acıktım da? " Mutfağa inmek için bile izin isteyecek kadar yabancı hissediyordum artık.

 

"Amcan odasından çıkmasın demiş, Fatıma'yla göneririm yiyecek bir şeyler. " Başımı hafif sallayıp odama geri döndüm. Odaya girmemle kapının arkamdan kilitlenmesi bir oldu. Bu tavırları beni hem çok üzüyor hem de çok şaşırtıyordu. Benim ailem böyle insanlar değillerdi. Nasıl bu kadar değişmişlerdi bir anda? Ya da vardı böyle bir yanları da ben mi görmemiştim? Bir taraftan onlara da hak vermiyor değildim ama ne bileyim işte bu kadar da hal ve tavırlarının değişmesini beklemezdim. Tabi bağırlarına basmalarını beklemiyordum ama bu kadarı da ağır geliyordu işte.

 

Seccademi serip öğlenin namazına niyet ettim. Yüreğimde koca bir yangınla her seferinde başımı secdeye koydum. Her secdede yükümün hafiflemesi için dua ettim. Namazdan sonra da hem Mehmet'in sağlığı hem de bir an önce o canilerin tüm yaptıklarını ıspatlaması için dua ettim uzun uzun. İnce bir sızı yüreğimin orta yerinde yer edinirken onu çok merak ediyordum. Son gördüğümde iyi değildi, helallik istemişti. Artık ayağa dahi kalkamayacak kadar kötüydü. Her gün parça parça ölüyordu ve panzehirde yoktu ya da bulunması çok zordu bilmiyorum ama yoktu işte. Hem Ceren'in de abisini yaşatmaya umudu her geçen gün azalıyordu. Çaresizce çırpınıyordu ama elinden gelen her şeyi yapması yetmiyordu.

 

Birkaç dakika sonra Fatıma elinde yemek tepsisiyle içeri girdi. O kadar acıkmıştım ki hemen yemeye başladım.

 

"Ali Abi'yi aradın mı? "

 

"Aradım ama iki, üç güne ancak gelirmiş. O gelene kadar halam herkesi kendi gibi yapar. "

 

"Ne diyor peki? "

 

"Ne demiyor diye soracaksın! Liseyi şehir dışında okumandan tut da Kur'an kursunda çalışmana kadar her bir şeyi çarpıttı. Sanki oralarda her gün biriyle düşüp kalkmışsın gibi daha neler neler. Birde verdiği akılları gör, şeytan gelse buyur üstadım diye yol veriri o kadar! " Belli ki başıma gelecek var. Şimdiden önlem almam lazım.

 

"Fatım sana bir şey versem ne pahasına olursa olsun onu herkesten saklar mısın ben senden geri isteyene kadar? "

 

"Arşı Ala'yı üzerimizde dierksiz tutana yemin olsun. " Yerimden kalkıp yatağımın altındaki dosyayı çıkardım.

 

"Bunları kimsenin bulmayacağı bir yere sakla. " Verdiğim dosya ve kartlara bakıp şaşkınlıkla yüzüme baktı.

 

"Mehmet Karabulat? " Sorusuyla başımı hafif yana eğdim.

 

"Dillendirme duvarlar bile duymasın! Son çare olarak, olurda tüm çarelerim tükenir, yetemem, yetişemem ya da çıkmaza girer imkan bulamam o zaman bu avukatı ara. Ama hiçbir yol kalmadığı zaman, en ufak bir çıkış yolu varken bile asla arama tamam mı? "

 

"Tamam. "

 

"Hadi şimdi götür sakla kimse görmesin. " Fatıma başını hafifçe sallayıp hızla odadan çıktı. Yarım bıraktığım yemeğinin başın geri döndüm.

 

....

 

Karnıma bastıran bir elle gözümü açtığımda üzerime eğilmiş tanımadığım bir kadın vardı. Hızla yerimden doğrulup yataktan fırladım. Hemen iki elimi karnıma siper ettim. Korkuyla nefes nefese kalırken yeni farkediyordum odamda annemin, halamın ve anaannemin de olduğunu. Anaannem ne zaman gelmişti?

 

"Gebe, daha çok yeni. " Şaşkınlıkla yutkunurken baktım tanımadığım o kadına. Anaannem o sert bakışlarıyla bakıp kadınla birlikte çıkarken, annem öfkeyle nefesini üfleyerek çıktı. Halam ise küçümseyen bakışlarla bakıp yüzünü buruşturdu. Yüzüme tükürmesiyle ne uğradığımı şaşırdım.

 

"Yazıklar olsun bu ailenin sana verdiği emeğe, değere! Senin sağlam pabuç olmadığın belliydi zaten! " Ne diyordu ya bu?!

 

"Ağzından çıkanı kulağın duysun hala ne yanlışımı gördünüz bugüne kadar! "

 

"Hiç utanmadan cevap veriyor birde! Arsız, edepsiz, namussuz, hayasız! "

 

"Anamın doğurduğu günkü kadar tertemizim elhamdülillah! Namusumun, hayamın zekatını versem dünya yeniden şekillenir! "

 

"He he! Karnındaki kimin piçi o zaman?! "

 

"Piç senin ağzından çıkan her bir kelimedir! Allah şahit nikâhımda var, babası da var! "

 

"Var da nerde o zaman?! "

 

"Kimseyi ilgilendirmez nerde olduğu, ben biliyorum yeter! "

 

"Düşüp kalktığım ortada bıraktı demiyor da de hadi geç bunları! " Halam ağzına geleni saydıktan sonra çıkıp çarptığı kapıyı ardından kilitlerken yatağa oturmak için zor yetiştim. Tir tir titrediğimi farkederken elimi karnımın üzerine koyup günlerdir yaptığım gibi yine Ayetel Kürsi okudum.

 

Üç gündü herkesi diliyle zehirleyen halam en son içindekileri yüzüme kusmuştu. Yaşadığım şoktan bir türlü çıkamıyorum, duyduğum ezan sesiyle saate döndüm. Sabah ezanı daha yeni okunuyordu. Kasığımda hissettiğim keskin sızı yüreğime koca bir korku olarak yer edindi. Titreye titreye ayaklanırken bebeğime bir şey olmasın diye dua ediyordum. Kasığımdaki ağrı belime ve bacaklarıma yayılırken zor yürüdüğüm kapıyı yumruklamaya başladım.

 

"Fatıma! Babaanne! " Sesim kısılıyor, midem bulanıyordu. "Fatıma! Fatıma! " Canhavli yalvarışlarıma ağlayışım karışıyor ayakta zor duruyorum. Kilit sesini duyduğumda gözlerim kararıyordu. Kapı hafif aralanırken günler sonra ilk defa babamı görüyordum. Ağzım dilim neden bir anda böyle kurumuştu.

 

"Baba... " Sesim fısıltı gibi çıkarken yer ayağımın altından kaydı.

 

"Meryem! Meryem! " Babamın o gür sesi bile beni ayık tutmaya yetmedi.

 

Loading...
0%