@eemine
|
O an ağzımdan tek bir kelime döküldü. -Miraç... -Helin... -Anaa. Miraç? Ben sanırım ciddi anlamda aşık oldum. -Sessiz ol ve gitmesini bekle dedi. İşaret parmağıyla Berkay'ı gösterdi ve ardından diğer işaret parmağını dudaklarına götürdü. Bu andan sonra yaklaşık 35 saniye hiçbir söylemedik ve sadece birbirimize baktık. Böyle bir olayı Asel yaşayıp bana anlatsa çok saçma bulurdum ama şu an içimdeki kelebeklerin haddi hesabı yok. O mükemmel geçen 35 saniyeden sonra gözlerini kaçırdı fakat ve ben hala onun gözlerine odaklanmıştım. Dışarıdan bir sapık gibi göründüğüme yemin edebilirim. O ise bu bakışlarımdan rahatsız olmuş gibi görünüyordu ki söze girdi: -İstersen gideceğin yere kadar bırakayım seni. Yani sonuçta saat 23.22. Bu saatte kendi başına gidebilecek misin? -Oha saat o kadar oldu mu ya? Saat 23.23... -Çift saat... -Çift saat... Aynı anda söyledik. Baktım bu iş böyle olmayacak, biz yine ciddi bir an yaşayacağız, yeter dedim.(İçimden) Saçma sapan bir kahkaha patlattım: -Ahahahah... Aynı anda söyledik. Şansa bak.. Hahaha. Gülüşüm hiç gerçek gelmemiş olacak ki oda aynı kahkahayı attı. -Ahahaha... Değil mi şansa bak...Neyse ne dersin gideceğin yere kadar bırakayım mı? Hem benim de evdeki işlerim bitti sayılır. -Yani size de zahmet vermiş gibi olacağım ama... -Size? Kaç yaşındaydın bu arada? (Bana karşı gerçekten samimi konuşuyor. Daha da hoşuma gitmeye başladı.) -19 yaşındayım. Siz? Dedim meraklı bir ses ile. -20 yaşındayım ve bana siz değil, sen diyebilirsin. Sonuçta hem komşuyuz hem de yaşlarımız birbirine çok yakın. -Ahh tabii siz nasıl istersen? (Türkçeci duysa benimle gurur duyardı.) -Şu an sen mi dedin, yoksa siz mi?(Yazık çocuğun da kafayı yaktım.) -Sen dedim. Kusura bakma benim hatam. Dedim ve kafamı mahcup bir şekilde önüme eğdim. Tıpkı annesi tarafından ceza almış küçük çocuklar gibi. -Artık gitsek mi? -Olur, hadi gidelim. (Çünkü biraz daha burada durmaya devam edersek benim dilim Arapçaya dönecek.) Yol boyunca ikimiz de konuşmadık. Tam bir şey söyleyecekti. Kelimeleri ağzına tıkıldı kaldı. En sonunda markete vardık. Markete girdiğim gibi noodle reyonuna koştum çünkü gerçekten çok açım. Gelmemiz uzun sürdü çünkü evde yapmaya çok üşeniyorum. Ben de içerisinde mikrodalga ve yemeğimizi yemek için kısımlar olan markete geliyorum. İçeriden 3 noodle, 2 soğuk içecek aldık. Yiyeceklerimizi hazırladık ve sandalyelere oturduk. Sessiz sakin yemeğimizi yedik. Miraç 1 ben 2 tane yedim. Ama aynı anda bitirdik ve anladım çok yavaş yemek yiyor. Ya da ben biraz fazla acıkmışım. Yemeğimin son lokmasını yedim, içeceğimi içtim, arkama yaslandım ve derin bir nefes aldım. O ise dirseklerini masaya dayamış dışarıyı seyrediyordu. Şu an içinden neler geçtiğini okuyabilmeyi o kadar çok istiyorum ki. Normalde çok konuşan biri olduğum için konuşmadığım her saniye daha da sıkılıyorum. O yüzden söze girdim: -Ne düşünüyorsun? -Sevdiğim kızı... Gözlerim doldu. Onun, hoşlandığı biri mi var?? Ama hiçbir şey diyemedim. Sadece olumlu anlamda kafamı salladım ve başımı önüme eğdim. O ise suratımın düştüğünü farketmiş olacak ki hemen: -Aa yemeğin bitmiş benim de bitti. Evlere dağılsak mı artık? Ben hesabı hallettim. Yarın görüşürüz. Diyeceğim her şeyi ağzıma geri sokmuştu. Sadece ''Görü-'' diyebildim çünkü kelimemin yarısındayken dükkandan çıktı. Yanlış bir şey yapmadım ki. Duygularıma hakim oldum. Ona sırf yanlış anlaşılmasın diye konuşmadım bile. Ama o... Madem çekip gidecektin neden getirdin? Hani bu saatte dışarıda olmam iyi değildi. Madem olmayacaktı neden olacakmış gibi yaptın? Neden ümit verdin? Yoksa... Yoksa ben mi öyle algıladım? Ya sadece beni korumaya çalışmışsa, veya arkadaş olmak istediyse. Allah'ım kurtar beni bu beladan n'olur ! Bunları düşünürken bana bakan birkaç göz hissettim. Arkamı döndüğümde ise insanların yargılayıcı bakışlarıyla karşılaştım. Sanırım son söylediklerimi sesli söyledim ve şu an tam olarak rezil oldum. Herkes özür dileyip dükkandan ayrıldım. Yol boyunca denedim. Vazgeçmeyi... Ondan vazgeçmeyi, gözlerinden, esmer saçlarından vazgeçmeyi. Çok denedim. Beynimi kandırmayı çok denedim ama olmuyor. Sorguluyorum... Kendisi benden makas, bant ya da her neyse istemeye geldi. O an sadece onun yakışıklı olduğunu düşünüyordum. Ama nasıl oldu da bir anda ona aşık olabildim? Neden sadece bir hoşlantı veya saçma bir takıntı değil? Neden!!(Bunu da dışımdan söyledim ama etrafta kimse yoktu.) Evimin bahçesine girdim. Apartman kapısını açar açmaz içeriden kedi fırladı. Bir anlık irkilmeyle sakince apartmana girdim. Kapımın önüne geldim ama ne hikmetse anahtar bir anda ortadan kayboldu ama uzun uğraşlar sonucu sapsarı anahtarlığımı buldum. İçeri girer girmez telefonumu şarja takıp kendimi yatağa atmak oldu. 13 saatlik uykunun ardından zor da olsa yumuşacık yatağımdan ayrıldım. Öğlen olmuş. Telefonumu elime aldım, bildirimlere baktım. ANNEM 4 CEVAPSIZ ARAMA EBRUŞŞ 21 CEVAPSIZ ARAMA ASELLL 1 CEVAPSIZ ARAMA ASELLL Ölmediysen mesaj at Bildirimler beni pek de şaşırtmadı. Annem 4 kere aramış fakat tek sayılara gıcıklığı olduğu için 5.yi aramamış ve ben de cevap vermeyince pes etmiş. Asel'e gelecek olursak... O sadece 1 arama ve 1 mesaj atmış. Çünkü Asel benim ne zaman ne yapabileceğimi tüm ihtimalleri ile düşünür ve sakince hareket eder, çünkü hem annem hem de Ebru herhangi bir durumda o kadar çok telaş yaparlar ki anlatamam... Bu durumlarda onları sakinleştirebilecek tek kişi Asel. Ben bunları kafamın içinde döndürürken Ebruş 22. aramasını yaptı, açtım. -Alo. -Alo (Bunu ağzımı yansılar şekilde söyledi.) kızım sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun?! Yemin ederim kaçırıldın sandık ya. -San-DIK derken? Kiminle beraber? -Ha şey işte Miraç, annen ve ben. Şu anki kimin seni merak ettiği değil, senin neden milleti meraka düşürdüğün? Hemen bir açıklama bekliyoruz. O Miraç mı dedi yoksa ben mi yanlış duydum? AAAAAAAAAAAAAAAAAA içimdeki kelebekler uçmaktan yoruldu şu an. -Miraç? Dedim soru sorar biçimde. -Çocuk senin ziline basmış basmış açmamışsın. Bizi de beraber gezerken görmüş. Nefes nefese yanıma geld- Ha? Haaa... Yok öyle olmadı biz annenle evde yalnız kalmayalım diye çağırdık. Komşun sonuçta. -Tamam. Dedim ve sanırım neşemin düştüğünü fazla belli ettim. -Ee sen niye telefonlara bakmadın? Saate baktım, aklımdan kısa bir hesaplama yaptım. Vayy be 13 saat uyumuşum. -Ben uyuyordum o yüzden görmedim. -Yalancı! Kaç saattir uyuyorsun? Kesin bizden habersiz sarhoş oldun di mi lan? -Oğlum sen mal mısın? -Niye lan? -E haram. -Ne bilim oğlum? Dizilerde hep böyle oluyor. -Peki biz dizide miyiz? -Yoo. -Eee... -Hehe doğru. -Neyse. Nerde olduğunu öğrendiğime göre kapatabilirim. Öptüm Bayssss.... -Bayss.. Telefonu kapattım ve direkt kapı çaldı. Asel gelmişti. direkt içeri aldım. Dolaptan ikimize de birar kola alıp geldim. Odamdaki sarı battaniyeli dağınık yatağımın üzerine oturduk. Asel'i ilk defa böyle telaşlı görüyorum. İlginç... |
0% |