Rüzgarlar esiyor,
Yer yer sıcak arada bir soğuk.
Hafif rüzgarlar tenimi deliyor.
Evlerin duvarlarını deliyor.
Gel gezelim biraz sevgilim.
Biraz sahilde biraz parkta.
Gel sana çakıl taşı vereyim.
Ya da bir demet papatya.
Sen seversin papatyayı.
Matemli günler yakın sevgilim.
Hissediyorum rüzgarın gelişini.
Saçların dağılmadan gidelim.
Yakında hasret güneşi de gelir.
Soğuk güzler ve ardından felaket kış.
Sen varken ister kış ister güz olsun.
Sen varken her mevsim yaz bana.
Birer bardak kahve içelim.
Kahveyi sevmem ama sırf sen seviyorsun diye.
Sana eşlik etmeyi seviyorum.
Sen bilmezsin, sevgilim.
Dizlerine uzanıp beraber yıldızları izlemeyi,
Bir bankta seninle şiir okumayı,
Sahilde gezmeyi ve sana birbirinden hiçbir farkı olmayan çakıl taşlarını vermeyi o kadar çok özledim ki.
Beni kırmamak için o her bir taşa farklıymış gibi davranırdın ya, gözlerinde görürdüm beni mutlu görmeyi ne kadar sevdiğini.
Ahmet Arif'in dediği gibi hasretinden prangalar eskittim sevgilim.
Sen şimdi çok uzaktasın sen beni aramasan da ben seni bilirim.
Sende özledin bulutlara bakmayı sana gitar çalmamı.
Çık gel yanıma artık sensizken güçsüzleşen bir ben var.