@efiahopia
|
Aylar önce, yine böyle kasvetli bir günde gelmişti bu şehre. Gerçi ayların ya da günlerin hiçbir önemi yoktu genç kadın için. Onun için önemli olan değişen zaman değil, zamanın değiştirdiği kendisiydi. Aynı uçurumdaydı. Birkaç zaman önce, tesadüfen bulduğunu sandığı o yerde… İki ayrı kenti izleyebileceği en iyi mekandı burası. Ve bir şekilde ki nasıl olduğunu kendisi de bilmiyordu, güvenliydi. Son kez izlemek istediğini farketti Kuvars ve Tanzanit'i. Nedense buraya özlem duyacağını hissediyordu. Halbuki bu evren ona acıdan başka bir şey vaadetmemişti. Kendisi için uzun sayılabilecek bir süredir buradaydı ve sevgisizliğin artık kendisini tükettiğini hissedebiliyordu. Amacı daima sevgi olmuştu, Kara Varis gibi nefretine tutunacak bir şeyi de yoktu nihayetinde. Ondan nefret edebilir, kendisini kullandığı için onu cezalandırmak isteyebilirdi. Lakin ona karşı nefret duymak bir yana dursun, derin bir güven duygusu besliyordu. Hayır, bu kesinlikle kasıtlı yaptığı bir şey değildi. Ona güvenmek, zihninin dahi engelleyemediği muğlak bir çaresizlikti. En iyisi gitmekti. En iyisi, tekrar unutmaktı. Unuttuğu bir şeye özlem duyması imkansızdı, yine de içinde hissedeceği boşluğu kendisine nasıl izah edebileceğini düşünmeden de duramıyordu. "Kimsenin bana ihtiyacı yok." diye düşündü, çarpık zihni. Kara Varis'te öyle demişti neticede. "Sana ihtiyacımız yok." diye bağırmıştı, kendisini kullandıktan hemen sonra. Bu kadar gaddar olmasına hak veriyordu, yalan söyleyemezdi. Yine de kalbi kırılmıştı ve bu denli bir zulmü haketmediğini düşünüyordu. Ah, bir şeyleri hatırlayabilseydi… "Artık imkansız." diye iç geçirdi mırıldanarak. Bu şehre ait olduğunu hissediyordu lakin halkına karşı bir aidiyet besleyemiyordu ne yazık ki. Biraz sonra doğudan esen bir meltem, sarı saçlarından bir kaç tutamı yüzüne düşürdüğünde, elinde eğip büktüğü çiçeği bırakıp sarı tutamlarını kulağının arkasına itti. Ardından dudakları kederle kıvrıldı. Üzülsede biliyordu ki o, bu kente artık yabancıydı. ❈❈❈
|
0% |