@efiahopia
|
"... İçimde iyilik bulabileceğine dair şüpheler görüyorum gözlerinde."dedi, gözlerini kısıp alaycı bir şekilde gülerek. Ardından histerik kahkahaları odanın duvarlarına çarptı haince. Yüzünü tekrar bana çevirdiğinde alaycı ifade bakışlarından silinmemişti. "Bu kadar aptal olduğunu bilmiyordum." diyerek sakallarını sıvazladı başını sağa sola sallarken. Gözlerimin dolmasını engellemeliydim. Her şeyden haberdar olması ve beni zayıf noktamdan vurması adiceydi fakat buna yenik düşemezdim. Hiçbir şey demeden başımı daha da dik tutarak ona karşılık verdim. Cevap vermemi istiyordu çünkü bu şekilde nefretini kusabilirdi. Fakat o, ben cevap vermeden de nefretini ateş gibi üzerime salıp beni kül edebilecek biriydi. "Ah Eliana…" dedi, sahte bir hüzünle. "Gözlerinde ki hayal kırıklığını görmek kadar zevk veren başka bir şey yok şu evrende." Sahte hüznü yerini yavaşça şeytani bir dudak kıvrımına emanet etti. "Belki de bu kadar nefret etmesen, daha kolay olurdu her şey." dedim, tiksinen dudaklarımı aralayarak. O anda göz pınarlarım bana ihanet etti ve bir damla yaş, yüzümde sıcak bir yol çizdi. Gözü kısa bir anlığına oraya takılırken, gördüğü manzaradan memnun bir şekilde daha da kıvrıldı dudakları. İri kemikli eli, boşluğa düşmek üzere olan gözyaşıma tutundu. Okşadığını, belki merhamet beslediğini düşündüm. Öyle olmadı. Gözyaşımı sildi ve parmakları nazikçe çenemi kavrarken konuştu. " Nefret güçlü bir duygudur Eliana. Senden zerre kadar hazetmememe rağmen nefret etmiyorum. Çünkü nefret ettiğin birini bile zamanla affedebilirsin. Fakat ben seni hiçbir zaman affetmeyeceğim." Elini geri çekip yüzünü yüzüme yaklaştırdığında nefesinin tüm bedenime yayıldığını hissettim. Gözleri daha da kararırken diliyle yavaşça ıslattığı dudakları aralandı. "Sen bir zavallısın Eliana ve bugün bunu tekrar görmüş olduk." Sinirden seğiren gözüme ve titreyen çeneme aldırış etmeden çıkıştım. "Ben zavallı değilim." Bir damla gözyaşı daha yanağımdan aşağı süzülüverdi. Ağlamanın zayıflık olduğunu düşünmüyordum fakat onun karşısında bu durumda olmak beni kahrediyordu. Kurduğum cümle bile umrunda olmamıştı. Ağlamam, zayıf düşmem ve kaybetmem onun en büyük zaferiydi. "Asıl zavallı sensin biliyor musun?" dedim, titreyen sesime inat gür bir tonla. Dudağı kıvrıldı ve kaşları alayla havalandı. "Öyle m-" "Öyle!" Lafını bitirmesine izin vermeden hiddetle karşılık verdim. Bir anlığına alaycı ifadesi şaşkınlığa evrilmişti. Bundan faydalandım. " Hâlâ bütün derdin benim. Söylesene, madem beni affetmek istemiyorsun neden senden af dilememi bekliyorsun? " "Ben öyle bir şey beklemiyorun." dedi, ifadesizce. "Güzel." yarım yamalak gülümsemeye çalışırken devam ettim. "Çünkü senden hiç bir zaman af dilemeyeceğim." Alaycı ifadesi yeniden yüzünde yer edindi. "Tabii ki dilemezsin. Yaptıklarından pişmanlık duyanlar ancak affedilme ihtiyacı hissederler." Elimin tersiyle gözyaşımı silerken ona kafa tuttum. "Pişmanlık duymadığım doğru." Şaşırdı. Kaşının teki yukarı kalktı ve ifademi süzdü. Ardından devam etmemi bekler gibi baktı. "Hatırlamadığım bir şey için pişmanlık duyacak değilim. Eğer yaptıysam da içimde en ufak bir suçluluk duygusu yok. Eğer sevdiğin kadını öldürdüysem, öyle gerekmiştir. " Kelimelerimin her birinin üzerine basa basa konuşmam onu hiddetlendirmişti. Sinirle üzerime yürüyüp bu defa sert bir şekilde çenemi tuttu. "Seni şuan öldürmüyorsam, sebebi bu evrenin varlığı! Ama buna da çok güvenme, eğer gözüm dönerse seni yok etmem sadece an meselesi, duydun mu beni!" Konuşması bitince beni ittirerek çenemi bıraktığında acı bir sızıyla baş başaydım "Neden yaptığım şeyi bana ıspatlamıyorsun?" diyerek onun damarına daha çok basmaktı niyetim. Nitekim öylede oldu. Onu karşımda zayıf bırakmak, bana bir artı demekti. "Ne?" dedi, kaşlarını çatarak. Çenemde ki acıya rağmen konuşmayı başarabilmiştim. "Duydun. Eğer gerçekten bunu yaptıysam af dilemek için ayaklarına kapanırım fakat olduğunu sandığım bir şey için üzülmek ahmaklıktır. Belki de yapmam gereken bir şey yapmıştım bunu bilemeyiz öyle değil mi?" Gülüşü soldu, bu defa yüzünde o alaycı ifade yoktu. Bakışlarını bana çevirdiğinde gözleri değişik bir ifadeye bürünmüştü. Söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu bilmesemde bakışlarında anlam veremediğim bir gerçeklik mevcuttu. Ve bu beni ürpertiyordu. "Senin af dilemeni istiyor olsaydım tüm anılarımı önüne yığardım. Ve inanır mısın bunu yapmak benim için çocuk oyuncağı." Ona doğru bir adım attım. "O halde sun zihnini bana. Gerçekte bir katil olup olmadığımı bilmek istiyorum." Kibar sesime nazaran sert duruşu değişmedi. Bakışları tiksinti içeriyordu. "Hayır Eliana, sen sürüneceksin. Ve seni bitiren kişi ben olmayacağım. Sen kendi kendini yiyip bitireceksin ve benim anılarımda ki kadın senin sahte pişmanlığınla kirlenmeyecek!" dedi, parmağını sallayarak. Ardından hışımla arkasını dönerken uzun ceketi havalandı ve kuzguni siyahı andıran saçından bir tutam alnına düştü. Zalim liderin ihtişamı ışıltılı sarayın koridorlarını karanlığa buluyordu. Bir de ardında bıraktığı bulanık zihnimi…
|
0% |