@efil_efil
|
Güneş doğmak üzereydi. Yastığı kafama bastırdım ve gözlerimi açmamak üzere kapatmak istedim. Bebek ağlıyordu. Onunla beraber ağlamak istedim. Onu da beni de öldürmek istedim. Zaten bunu denemiştim. Ama bebeğe zarar verememiştim. Bileğime keskin bir bıçak dayamış bıçağı kaydıracakken bebek yine ağlamıştı. O asla susmuyordu. Ağlamak dışında birşey bilmiyordu. Doğalı bir hafta olmuştu. Aynı zaman da yetim kalalı da. O baba sevgisini tadamayacaktı. Annem bize gelmişti. Bebek ile ilgilenmem ve cenazeye yardım etmem için. Boğuluyordum. O yokken nefes alamıyordum. yokken nefes alamıyordum. Onu geri istiyordum. Allah'ım ben mehmedim olmadan yaşayamıyordum. Annem kapıyı araladığında beni uyanık görmeyi beklemiyordu. Şaşırmıştı. Bir haftadır uyku ilaçları ile uyutuyorlardı uyandığımda krizler geçiriyor kendime zarar vermeye çalışıyordum. "Kızım, uyanmışsın annem" "Uyanmamayı yeğlerdim anne. Yalvarırım beni de öldürün" "Sus Zümrüt sus. Bak kızın uyanmış açdır şimdi. Hadi annem emzir bebeğini" diyerek bebeği beşiğinden aldı ve kucağıma verdi. Ağlamayı kesmişti. Babasına benziyordu. Bu ağlama isteğimi coşturuyordu. Ağlayarak bebeği anneme uzattım. "Yapamam, yapamam anne baksana ona benziyo ben ona bakamam kucağıma alamam öpüp koklayamam. " Annem bana inanmıyormuş gibi baktı. Ellerim güçsüzleşiyordu. Annem bebeği kucağımdan hemen aldı. Mutfağa gitti. Bende gözyaşlarımı silmeden yatağa uzandım. Yorganı kafama kadar çektim. Annem çok sürmeden geldi ve bebeği beşiğine yatırdı. Sonra tekrar odadan çıktı. Nereye gittiğini bilmiyordum belki de benim anne olmamam gerektiğini düşünüyordu. Beşiğe doğru döndüm. Beşiği izlemekten başka birşey yapamıyordum. Annem geri girdi odaya elinde iki valiz vardı. Yataktan doğruldum. "Anne ne yapıyosun o valizlerle" sesim pürüzlü çıkmıştı. Annem dolapların kapağını açtı. Bir an Mehmet'in kıyafetlerine gitti eli fakat sonrasında benim. kıyafetlerimi dolaptan çıkarıp valize dizmeye başladı. "Anne" dedim. Beni duymazdan geliyordu. Dolapta yanlızca Mehmet'in kıyafetleri kalmıştı. Çekmeceleri açtı iç çamaşırlarımı ve çoraplarımı valize yerleştirmeye başladı. "Anne" sesim diğerlerine göre daha yüksek çıkmıştı. Bana döndü "Sus Zümrüt sadece sus" Diğer valize bebeğin eşyalarını yerleştirmeye başladı. Sonra iki valizi de kapattı. Ve ikisini de alıp odadan çıktı. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama en fazla 20 dakika sonra kapı çaldı. Annem evde olmasa kapıyı açmazdım zaten annem şuan kesin kapıyı açmıştır. Dilenci filan uğramıştır diye düşündüm. Annem odaya geldi elinde diz kapaklarıma kadar gelen uzun kollu hırkam vardı. "Ne yapacaksın onu? " "Sana giydirecem" "Niye? " "Gidiyoruz" Beynimde defalarca tekrar ettim bu kelimeyi. Gidiyoruz . Nereye giderdim? Benim başka evim yoktu ki. "Anne yapamam" dedim. Annemin umrunda değildi. Koluma girmiş beni ayağa kaldırmıştı. Hırkayı üzerime giydirdi ve fermuarını çekti. Direnecek gücüm yoktu ağlamaya başladı. "Anne, yapma nefes alamam. " "Alırsın zümrüt'üm alırsın. Gençsin kızım çok genç hayatını kurtaracaksın. Bak kızın var mesleğin var" Anlamıyordu. O babamla daha önce ayrılmamıştı. Nerden bilebilirdi ki. Ben anneme ağlayarak yalvarırken odamın kapısını tıklatıldı. "Selma teyze gelebilir miyim? " Evimde yabancı biri vardı ve bu benden değil annemden mi izin istiyordu hemde benim odama girerken. "Gel oğlum " dedi annem. Yabancı kapıyı açarak odaya girdi. Bakışları bana değdi fakat üzerimde 2 saniye bile durmadan anneme kaydı. "Teyze ben ne alayım? " Ne alacaktı be evden. Vallahi gebetirdim. "Oğlum, beşikteki bebeği sakince alsan olur mu? Benim kız şimdi öğrendi sana anlatmıştım hani" Annem benim hakkımda ne anlatılmıştı. Bebeği nereye götürüyordu? Yabancı sakince beşiğe yaklaştı bebeği almak ve almamak arasında gidip geldi fakat çevik davranarak bebeği beşikten aldı. "Selma teyze, battaniye filan var mı? Üzerindeki çok ince hemen hasta olur ufaklık" dedi. Annem beni yatağın üzerinde oturttu ve bebek için hazırlanmış dolaptan bir battaniye çıkardı ve yabancıya verdi. Yanlızca yabancıyı izliyordum. Yabancı sanki daha önce de yapmış gibi bebeği yavaşça battaniyeye sardı. Sanki kimse bebeği görmesin diye iyice göğsüne yaklaştırdı. "Selma teyze valizleri ve bebeği indiriyorum" dedi. Annem onaylar mânâda kafasını sakladı. Adam mehmetle benim kızımı alıp odadan çıktı. Çok geçmeden dış kapının sesi de duyuldu. Anneme baktım annem de bana bakıyordu. "O kim" diyebildim sadece demek istediklerim dudaklarımdan çıkanlardan çok daha fazlaydı fakat ben yanlızca bu kadarını diyebilmiştim. "Sen tanışırsın kızım " dedi. Bunu yapmayacağımı iyi biliyordu. Tekrar koluma girerek beni ayağa kaldırdı. Burdan gideceğimizi biliyordum. Direnecek gücüm yoktu. Annem kolumda beni yürütüyordu. Ama adımlarımı ben değil başkası atıyor gibiydi. Annem dış kapıyı açtığında ayakkabılarımı dolaptan çıkarmak için beni kapının yanındaki sandaliyeye oturttu. Hani bazen bir yere dalarsın sen başka yerdesindir ama ruhun başka yerdedir. Aynen öyle hissediyordum şuan. Yaklaşık iki buçuk ay önceydi. Karnım burnumda yürüyordum ona göre penguen yürüyüşü yapıyordum. Bu sandaliyeyi buraya koymuştu ki o ayakabılarımı giydirirken ayakta yorulmayayım diye. Şimdi annem beni buraya oturtmuştu ki ayakta durarak kalan gram gücümü de harcamayayım diye. Başım dönüyordu. Midem bulanıyordu. Bir anda dünyam kararıyo gibi oldu. Anneme baktım ayakkabılarımı arıyordu. En son duyduğum şey ise "Selma teyze, Zümrüt" oldu. Başka bişey duymadım bir anda her taraf karardı. Soğuk bir yerde olduğumu hissediyordum. Belki de sevdiğim adama kavuşuyordum. Havalandığımı hissettim. Ruhum canımdan çıkıyordu galiba. ✾ Göz kapaklarım aralanıyor gibiydi fakat gözlerimi açamıyordum. Ne oluyordu neden etraf hareket ediyor ve ben titriyordum. Etraftan tangur tungur sesler çıkıyordu. Sonra annemin sesini işittim. "Sana da zahmet oldu be oğlum" Kime zahmet olmuştu ? Ne zahmeti olmuştu? Hiçbir şey anlamıyordum şuan. Ben daha nerde olduğumu çözmeden başka biri cevap verdi. "Olur mu öyle şey selma teyzem zaten gelecektim İstanbul'a sen de aramışken boş dönmemiş olurum dedim" Bu bir erkek sesiydi. Kimdi ki bu? "Ama oğlum" dedi annem fakat yabancının sesi annemi böldü. "Ufaklığın adı ne? " Ufaklık bi burda ufaklık mı vardı? Gözlerimi zorla aralardım. Bir arabanın arka koltuğunda yatıyordum. Annem öndeydi ve bebek de kucağındaydı. Sürücü koltuğunda ise bizim evet gelen yabancı vardı. Bu adamı tanımıyordum ama annem tanıyordu. "İsmi yok" Annemin dediği şey ile yabancı şaşırmıştı ve anlık olarak aynadan bakışmıştık. "Günaydın hanımefendi" demişti. Annem de onun lafı üzerine bana bakmıştı. Annemin bakışları yumuşamıştı. "Günaydın kızım" demişti. Bakışlarım ile annemi onaylamıştım. Yabancı tekrar aynadan bakarak bana karşı "bebeğin ismi neden yok" demişti. Annem bana dendiğini anlayınca cevap vermemişti. Boğazımı temizleyerek konuşacaktım ki tekrar sözü aldı "yanınızda su var" Bakışlarım yan tarafında duran yarım litrelik suya takılmıştı. Elim suya gitti kapağını açarak içmeye başladım. En son ne zaman kendi isteğimle su içtim diye düşündüm. Su bittiğinde kapağını kapatarai tekrar yerine koydum. "Evet şuan iyiyseniz sorumun cevabını alabilir miyim? " diye sordu yabancı. Hayır yani ben ona ismini soruyor muydum da o bana bebeğin neden isminin olmadığını soruyordu. Düşündüklerimi söyleyecektim tabiki de ben böyle büyümüştüm. " Pardon da ben size isminizi sordum da mı siz bana bebeğin neden ismi yok diye soruyorsunuz " Adamın bakışları üzerimde dolaştı sonrasında "Sorabilirsiniz ismim bana özel değil ama şuan bebeğinizin ismi yok ve ona nasıl hitap etmek gerektiğini bilmiyorum" dedi. Kardeşim sen ne yapacaksın bebeğin ismini demek yerine "Adını merak etmiyorum ve bebeğe hitap etmek zorunda değilsin" dedim. Annem bakışları ile beni kınadı. Anlık olarak çenemi tutamadım "Hem ne yapcaksın bebeğin ismini yok diye sen mi isim vereceksin" dedim. Adam kahkaha atmıştı. Yeminle annem beni bir delinin arabasına mı bindirmişti. "Olabilir hatta bak şuan kafamda birkaç tane isim var" "Hıı öyle mi? Söylesene bana aklındaki isimleri" Adam şaka yapıyor sanmıştım fakat isimleri saymaya başlanmıştı. "Umay, İzlem, Minel, Laçin. " "Belki ben ismini koydum ama kimseye söylemedim" dedim. Yalan söylüyordum. Aklımdan bir tane isim geçmemişti. "Gözler yalan söyleyemez hanımefendi" Bakışlarımı ellerime kaydırdım. "Ve bence kızına İzlem ismi yakışır. Ve yanlış anlama ama en kısa sürede kimliğe ismini yazdır. Çocuğuna iğrenerek bakıyo komşuların ve sanada" Söylediklerini umursamadım ve ona başka bir soru yönelttim. "Adın ne? " Belki de kendimden o kadar emindim ki asla cevap vereceğini düşünmemiştim. "Efkan, Efkan Vural" Güzel bir ismi vardı. Acaba anlamı neydi? "Anlamı ne? " "Cennetteki güzel gözlü mânâsına geliyo. Peki sen kendi isminin anlamını biliyo musun? " Adımı sormamıştı direkt manasını sormuştu. "Adımı biliyor musun? " "Anlamını bile biliyorum. Ve Zümrüt, ben senin hayatını değiştirmeye geldim. Amacıma ulaşmadan da vazgeçmem" ✾ Kaç saattir bilmiyorum ama yatakta dönüp durmaktan başka birşey yapmamıştım. Söylediği sözler o kadar tuhaftı ki. Hiçbirine anlam veremiyordum. Hayatımda değişecek birşey yoktu. Gece iki gibi eve gelmiştik. Babam normalde erken uyuyan bir adam olmasına rağmen gece ikiye kadar bizi beklemişti. Adının Efkan olduğunu öğrendiğim adam ise bizi eve bıraktıktan sonra yanımızdan ayrılmıştı. Bebek zaten arabada bir süre uyumuş eve gelince ise ağlamaya başlamıştı. Annem ve babam onunla ilgilenirken bende odama gelmiştim. Her ne kadar bebekten kaçmak istesemde o benim kızımdı. Babası yok diye annesiz de mi kalmalıydı? O harika bir anneanne ve dedeye sahipti. Ama annesi için bunları diyemezdim. Belki de o yabancı haklıydı. Bebeğe en kısa sürede isim vermeliydim. Bebeğe hamileyken mehmet ile beraber düşünüp koyduğumuz ismi vermeyecektim. Bebeğimin babası yanında yoksa annesi vardı ve ismini de annesi seçecekti. Bir ömür boyu bebeğe her baktığımda mehmet'i hatırlamak istemiyordum. Evet belki mehmet benim sevdiğim adam kızımızın babasıydı fakat bebeğimiz buna hazır değildi o daha çok küçüktü. Güneş çoktan doğmuştu. Fakat gözüme gram uyku girmemişti. O adam kafamı allak bullak etmişti. Off offf zaten en son evlenip atanmadan önce yatağımda uyumuştum. Rahat rahat yatamamıştım. Evdekilere güçsüz yanımı göstermemeliydim. Onların küçük kızlarıydım. Ve beni güçsüz değil hep güçlü biri olarak büyütmüşlerdi. Yataktan sakince kalkmıştım. Fakat ister istemez bir yanımız boş hissediyordum. Her yataktan kalkışım da bebeğimize ve bana sarılan bir adam yoktu bana ufak bir buse konduran bir adam yoktu. Annemler bebeği gece nereye yatırmıştı bilmiyorum yorgundum ve eve geldiğimde odama geçmiştim. Sessizce kapıyı açarak banyoya ilerledim. Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçip dolaptan birkaç yumurta çıkardım. Evin düzenini az çok değiştirmişlerdi. Evin tek kızıydım daha doğrusu evin tek çocuğuydum. Hem annemin hem babamın biricik çocuklarıydım. Kahvaltıyı hazırlamıştım. Annem ve babam henüz uyanmamıştı. Henüz küçük hanımdan da ses soluk çıkmamıştı. Acaba neredeydi? Henüz kendi kızımı bile kucağıma almamıştım. Biraz sonra babamın kahkahalar ile dolu sesi doldu kulaklarıma. "Küçük prensesim, dedesinin gülü. Benim torunum dedesi ile çok mu mutluymuş? " Babam biraz sonra mutfağa kızım ile girmişti. Gülümseyerek bana baktı bende ellerimi göğsümde bağladım ve sırtımı babama döndüm. "Hıh torununu gördün beni unuttun hani bendim senin gülün" dedim. Babam gülerek bir kolu ile beni sardı. Kafamın üzerini öperek "sen de benim prensesimsin ama kızımın kızı da benim kızım" dedi. Bende oturduğum sandaliyeden kalmadan kollarımı babamın beline doladım. Babam ile beraber biraz öyle durduk sonrasında ise annesinin küçük kızı ağlamaya başladı. Geri çekildim ve parmağımı bebeğime doğru sallayarak "çok kıskançsın İzlem" dedim. Bir an da dudaklarımdan firar eden bu isim ile anlık şaşkınlık ile babama bakmıştım. Babam da bana. Hatta bana bir an öyle geldi ki bebek bile susup bize bakmıştı. İzlem.... Ona bu ismi koymayı düşünmemiştim. Sadece anlık olarak dudaklarımdan dökülü vermişti. Ben babama bakarken annem de mutfağa gelmişti. Baba kız birbirimize pür dikkat baktığımızı görünce annem dayanamayıp "Allah sohbetinize doyum vermesin. Ne bakıyonuz birbirinize hadi bakalım kalkın yardım edin" Annem bize dedikten sonra sofrayı hazır görmeyi beklemiyordu. "Vay Zümrüt Hanım, kendinizi toparlayabilmişsiniz" dedi. Bir süre daha babam ile birbirimize baktık. Babam bir kahkaha patlatarak tekrar beni kendine çekti ve sarıldı. "Selma bizim kız toparlamaya başlamış " dedi ve saçlarımın üzerine bir öpücük daha kondurdu. Geriye çekildiğimiz de annem anlamsız bakışlarını üzerimizde tutuyordu. Babam açıklamak için sözü devraldı "torunumuzun adına karar verdi" dedi. Annem de heyecanla bir babama bir de bana bakıyordu. Gerçek mi yoksa şaka mı yaptığımıza anlam verememişti. Bana baktığında bende onaylar mânâda kafamı salladım. Annem de koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı. "Adı ne? " diye sordu. Anlık dudaklarımdan dökülen o isim şimdi dudaklarımdan çıkmaya cesaret etmiyordu. Annem , babam gibi beklemek istemiyordu bu huyum özellikle anneme çekmişti. "Hadi ama Zümrüt, heyecana gerek yok misafirimiz gelecek acele et". Cidden mi? Kızın ve torunun evine gelir ve sen misafir mi çağırırsın. Ki misafir de bu an'ı bekliyormuş gibi zili çaldı. Annem bekle mânâsında kafa işareti yaptı ve kapıya bakmaya gitti. Babam bana bakmadan kucağındaki bebeği yukarı doğru zıplatmaya başladı. Anlık bir refleksle elim yukarı doğru gitti fakat babamın kınayan bakışlarına mâruz kaldım. Güzel kızım tekrar ağlamaya başladığında babama "baba sen İzlem'i versen de emzirip getirsem" dedim. Babam İzlem'i bana doğru uzattığın da annem konuştu " Aç aç emzirme kızım birşeyler atıştır yine " dedi. Fakat İzlem ilk defa anne sütü içecekti ve bu beni çok heyecanlandırıyordu. "Yok anne ilk defa emziricem çok heyecanlıyım" dedim fakat annem gitmeme müsaade etmeden ağzıma bir ekmek ve birkaç peynir parçası sıkıştırdı. Ben ağzıma sıkıştırılanları çiğnemek ile meşgulken duyduğum ses ile yediklerim boğazımda kaldı. "Selma teyze, gerçekten ben gideyim hiç gerek yok Zeynep gitmeden yemek pişirmişti" Zeynep kim be? Hem bunun burada ne işi vardı? Annem cevap vermeden bakışları beni buldu. Ya da ben öyle zannettim. "Güzelim" Diyerek henüz benim bile yeni kucağıma aldığım çocuğu kendi kucağına aldı. İzlem daha bir haftalık bebek olmasına rağmen gülüyordu. Oysa henüz annesine hiç gülmemişti. Yediklerimi yuttuktan sonra ayağa kalktım ve İzlem'i almak için kollarımı öne uzattım. Efkan, İzlem'i kucağıma verdikten sonra anneme dönerek "İzlem'i emzirip geliyorum anne" dedim. Ve sırtımı mutfaktakilere dönerek onları tek başlarına bıraktım. Fakat Efkan duyduğu isim ile zevkten dört köşe olmuşa benziyordu. Ben henüz kapıdan çıkmadan "Ve kızının adını da bir nevi ben koymuş oldum, şuanlık Zümrüt Kılıç. ✾ |
0% |