@efil_efil
|
O adama güvenmemem gerektiğinin farkındaydım. Adam psikopat gibi birşeydi. Onun dışarıda kendi hâlinde bulunması çok yanlıştı. İzlem'i emzirdikten sonra üzerime bir gömlek ve kot pantolon giydim. İzlem'i de giydirdikten sonra aşağıya bakanların yanına indim. Babam izlem'i gördükten sonra "gel bakalım dedesinin gülü " diyerek izlem'i istediğini belirtti. Bende kahvaltı etmek maksadı ile izlem'i babamın kucağına verdim. Annem de bu sırada bardağıma çay dolduruyordu. O yabancı ki adını bildiğim hâlde hâlâ benim için bir yabancı olan o adam kahvaltı masasında oturuyordu. Nasıl oluyordu da babam benim ile böyle konuşmasına rağmen bu adamı burda oturtturuyordu anlamıyordum. "Kızım bir yere mi gideceksiniz böyle giyinmişsiniz". Annemin sorduğu soru ile bakışlarımı ona yönettim. " Evet anne, İzlem ile Nüfus Müdürlüğü'ne gidicez isim için. " Evdekiler henüz bunu beklemiyordu ki hepsinin şaşkın bakışlarına bir süre maruz kaldım. "Bende geleyim kızım tek gitme " dedi babam. Annem ise "Ali sen yaşlandın o yolları nasıl kaldıracaksın " dedi. Sonra ben tek başıma gidebileceğimi söyleyecektim ki annem sözü devraldı. "Efkan oğlum gider kızımız ve torunumuzla. Hem burada ondan başka güvenebileceğimiz başka biri mi var ". Oğlum mu? Nerden bu psikopat ,annem ve babamın oğlu oluyordu. Bu evin tek kızı ve tek çocuğu bendim. Ve bu adam nasıl annem ve babamın güvenini kazanmıştı. Hayır yani başka bişey için olsa anlardım fakat konu ben ve izlem'ken asla böyle şeyler yapmazlardı. Hatta ortaokula giderken taşıdığımız için babam servislere güvenmiyordu ve beni her gün kendi okula bırakıyordu. Büyümüştüm fakat ben yokken birşeyler değişmişti bu çok bariz bir şekilde ortadaydı. "Senin için sorun olmaz dimi oğlum? " Dedi annem. Bana dediğini düşünmüştüm fakat muhattabı ben değildim. O adamdı. "Olur mu öyle şey ne sorunu seve seve. Hem ufaklık kendini çok sevdirdi onun ile ilgilenirim. " Göz ucu ile bana baktı ve devam etti. "Tabi annesi de izin verirse ". Bu adam evli değil miydi? Parmağına baktığımda yüzük göremedim. Nasıl bu yakışıklılık ile evde kalmıştı hiç bir fikrim yoktu. Bence onu bir insan bir kere görse bir daha asla unutamazdı. Adam bir travma gibiydi. Etrafta olmasa bile kendini bir şekilde hissettiriyordu. Tuhaftı. Hatta çok tuhaftı. O adama karşılık vermeden anneme döndüm. "Anne, İzlem'in kıyafeti yok " Annem izlem için birkaç parça birşey almıştı fakat küçük kızım kış ayında doğduğu için yaza giyecek birşeyi yoktu. Annem tuhaf bir şekilde bana baktı. Şuan neyin bu kadar tuhaf olduğunu çok merak ediyordum. "Zümrüt" dedi. Ne oluyo manasında kaş göz işareti yaptım. "Kızım bebeğin doğalı 1 hafta oldu. Daha yaza var. Hem korkma bu kadar çabuk büyümezler. Senin gözünde çabucak büyüyecektir orası net. Sen bir annesin. Seni istemeye geldiklerinde baban ile seni bir ömür odana kapatmak ve kimseye göstermemek istemiştik. O daha çocuk demiştik. Evlatlar annelerin gözünde çabuk büyür... " Şuan sadece bir kıyafet konusundan buraya geldiğimize hâlâ inanamıyorum. Ama isteme günümü düşününce ister istemez dudaklarıma bir gülüş oturdu. Gül pembesi bir elbise gitmiştim. Babam evlendiğimde bile beni Mehmet'le yan yana görmeye dayanamazdı. O gün de kıskançlığı tutmuştu. Elbisem diz kapağımın biraz üzerinde bitiyordu. İnce askıları vardı. Üzerinde küçük küçük çiçek ve elmaslar ile süslenmişti. Yüzümde çok bir makyaj yoktu. Mehmet'in ailesi ilişkimize her ne kadar birşey demese de beni ailelerine lâyık görmediğini biliyordum. Mehmet bunu benden saklamaya çalışıyordu fakat hislerimde yanılmam. Hamile olduğumu öğrendiklerinde de sevinmiş gibi yaptıklarının farkındaydım. Mehmet'in benimle evlenmesini hiçbir zaman istememişlerdi. ✾
Bazı hisler vardır. Nasıl hissettirdiğini anlamazsın ama sana iyi geldiğinin de farkındasındır. İşte şuan tam o hislerden birini yaşıyordum. Ama adını bilmiyordum bu hissin. İzlem benim kucağımda mızmızlanmıştı ve bu yüzden Efkan , izlem'i benim kucağımdan almıştı. Sırf bu yüzden hâlâ nüfus müdürlüğü'ne varamamıştık. Ama izlem'in daha 1 haftalık bebek olmasını umursamadan etrafa dağıttığı gülücüklere değerdi. Çok güzel gülüyodu benim kızım. Onun gülüşü bana yaşadığımı hissettiriyordu. Ama onun bu gülüşü bana değil kucağında durduğu adamaydı. Güzel kızım benim.. Annen o kadar çok hata yaptı ki doğar doğmaz babasız kaldın... "Zümrüt, çayın geldi içsene" O adamın sesi ile bakışlarım masadaki çay bardağına kaydı. Şimdi Mehmet olsaydı dalgaya vurur güldürürdü. Çayım soğurdu ama şimdi düşünceler yüzünden elim bardağa ulaşmıyordu. "Hadi Zümrüt hadi. Sen bu uyuşuklukla ancak seneye isim verirsin bu güzelliğe" Ben sevdiğim adama ihanet ediyordum. Yaptığım doğru birşey değildi. Hamile olduğumu öğrendiğimizde biz zaten iki isim bulmuştuk. Biri oğlumuz olursa diye diğeri de kızımız olursa diye. O zaman neden şimdi yabancının dediği isimi kızıma koyuyordum. Daha tanıyalı 2 gün olan adam ile neden kızıma isim vermeye gidiyordum. "Zümrüt benim sana çay borcum olsun olur mu? Hadi gidiyoruz. " Ona cevap vermek istemiyorum. Bakışlarımı adama çevirdim. Eli ile acele etmemiz gerektiğini işaret ediyordu. Daha yeni gelmiştik ve bu acelesi çok saçmaydı. Garsonu çağırdı ve parayı bıraktı. Tekrar bana döndüğünde ben hâlâ oturduğum yerden kalmamıştım. Bir kolu ile İzlem'i sıkıca kavramışken bir eli ile koluma dokundu ve kolumu kavradı. Bunu başka zaman yapsaydı belki ortalığı yıkardım fakat düşünceler bedenimi uyuşturmuştu. Zihnimde bir sürü ses vardı. Hepsi birbirine girmişti ve beni ayakta bitiriyorlardı. Ayakta daha fazla duramadım ve bedenimi ona yasladım. Bir an yaptığım şeye şaşırdı fakat bunu belli etmemeye çalıştı. Duygularını anlıyordum. Bakışlarını kaçırdığın da düşüncelerini anlamamamı istiyordu fakat o anlarda bile gözleri düşüncelerini belli ediyordu. Benim duygusuz bir kadın, duygusuz bir anne olduğumu düşünüyordu. Çantamı koluna asıp diğer kolunu belime yaslayarak bana yön vererek arabaya kadar götürdü. Kapıyı açarak beni ön koltuğa oturtup ehliyet kemerimi taktı. İzlem'i kucağıma doğru uzattı fakat ben kollarımı uzatıp almadım. Biraz daha o pozisyonda bekledi sonrasında almayacağıma kanaat getirince kapıyı kapattı. Arabanın etrafından dolaşıp kendi koltuğuna yerleşti bir eli ile ehliyet kemerini hızlıca taktı. İzlem'i hala kendi kucağından indirmemişti.
✾ Yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyordum. Ben "evet" derken eve dediğim adam ile başımı bir yastığa koymayı onun ile iyi günde de kötü günde de beraber olacağını söylemiş buna yemin etmiştim. Biz birbirimize aşık olmuştuk ve bu aşkın sonucunda bir kızımız olmuştu. Bebeğime hamileyken beraber sanki kendine birşey olacağını biliyormuş gibi beraber bir kız bir de erkek ismi bulmuş hatta bunu koyacağınıza söz vermiştik. Şimdi ise benim birbirimize verdiğimiz sözü umursamayıp daha tanıyalı 2 gün olan bir adamın düşündüğü ismi vermek canımı yakıyordu. Efkan içeri girmemiş arabada oturmuş bizi bekliyordu. İzlem kucağımda kimliği ise işaret ve orta parmağımın arasındaydı. Arabaya yaklaşınca kendisi koltuğundan indi ve kapımı açtı anlamaz gözler ile ona bakarken 'kucağıma alıp ben mi oturtayım ne istiyon " Dedi. Bu adamın lafları beni öldürüyordu. Nefret edecek kadar hemde. Sakince arabaya oturdum ve kemerimi bu sefer kendim taktım. İzlem uykuya dalacak gibi olduğu için kapıyı kapatmak için uzandığımda kendisi yavaşça kapıyı kapattı ve kendi koltuğuna geçti. Arabayı yavaşça çalıştırdı ve park ettiği yerden dikkatli bir şekilde çıktı. Ana yola çıkmaya yaklaştığımızda ehliyet kemerini takmamış olduğunu fark ettim. "Ehliyet kemerin" dedim. Bakışları bana kaldığında "önemli değil" dedi. Önemli değil miydi? Kızımın babası belkide ehliyet kemerini takmadığı için şuan yanımızda değildi. Belki de bu yüzden benim kızım babasızdı. "Kemerini takmadığın sürece senin ile hiçbir yere gelmeyeceğim" dedim. Ufak bir kahkaha attı. "Bak kemerim şuan bende yok fakat sen benimle geliyorsun" Bu adam canını umursamıyor muydu? "Sen kendini öldürmek istiyorsan öldürebilirsin ama benim kucağımda bir bebek var ve ayrıca kucağımda bir bebek olmasa bile ben canımı önemsiyorum " dedim. Bakışları biran kucağımda uyuyan İzlem'e kaydı. Bir eli ile direksiyonu tutarken bir eli ile de hızlıca ehliyet kemerini taktı. Sessiz geçen bir yolculuk sonunda eve vardığımızda içimden bütün duaları okudum. Bu adam çok sıkıcıydı. Arabadan indiğimde o da benimle beraber indi. Sorgulayan bakışlarım ile onu izlediğimde bana "baban seni bana emanet etti babana teslim etmeden gece uyuyamam. Ve uyku yeni gün için temiz bir sayfadır sana da öneririm gözlerinin altı mosmor olmuş" dedi. Şımarık adam kendisini birşey sanıyordu. Ayakkabılarımı çıkaracakken kendisi benden önce yere eğildi ve ayakkabımın bağcığını sakince söktü. Bakışlarım yerdeydi onun bakışları ise sanki çok önemli bir iş yapıyormuş gibi ayakkabı bağcıklarımda. Bağcıklarımı tamamen çözdüğünde cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Yok artık anahtarı mı vardı? Eli ile önden geçmem için işaret etti. Bu halleri az önce dediğim şımarık adam lafı içindi büyük ihtimalle ama çok tatlı olmuştu kendime engel olamadım ve kıkırdadım. İçeri girdiğimde oturma odasına geçmeden arkamı dönüp onu bekledim. Kapıyı kapatıp yanıma geldiğinde o da sorgular cinsten bana baktı. "E babama daha teslim etmedin önden yürüyün İstanbul beyefendisi" dedim. Gerçekten de önümden geçmişti oysa ben şakasına önüme geçmesini söylemiştim. Ne beklersin işte dağ ayısı. Bende arkasından uzun uzun bakmak yerine birkaç büyük adımda yanına geçtim. Oturma odasına birlikte girmiştik. Ama keşke girmeseydik. Mehmet'in annesi, babası, kızkardeşleri hepsi burdaydı. Acaba ben lohusayım kızımı da gösteremem filan deyip kaçsa mıydım? "Hoşgeldin gelin kızım" dedi Mehmet'in annesi. Hay gelin kızın kadar taş düşsün kafana dedim sesli olmayacak bir şekilde ama sırık bey duymuş olacak ki dayanamayıp gülmeye başladı. Evdekiler ters ters bakarken Mehmet'in kardeşinin ondan etkilenmiş olduğunu fark ettim. "Sağol annecim asıl siz hoşgeldiniz niye geldiniz?"dedim pat diye. Şu çenesini kapalı tut Zümrüt çeneni kapalı tut. Vallahi Mehmet'de yok kimse seni ellerinden kurtaramaz. " Yengecim " M harfini aşırı uzatarak söyleyen Ceylin'e baktım. Yüzündeki sahte gülüşümü iyi tanırdım. Erkek avcısı dedi iç sesim. "Canımm " Dedim aynı onun söylediği gibi fakat benim ses tonumda bile yapmacık olduğu belli oluyordu. "Beyefendi ile tanıştırmayacak mısın? " Ben Efkan'a bakmışken o da şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Bilmem kendisi seninle tanışmak istiyor mu acaba? " Bu sefer Efkan'a bakan sadece ben değil bütün evdekilerin bakışları Efkan'ın üzerindeydi ve bu durumu sevmemişe benziyordu. "Ben " demişti ki Efkan'ın lafını yarıda kesen cemile anne olmuştu. "Evli misin oğlum? " Çüş utanmasalar bir anda hadi gel bizim kızı hamile bırak diyeceklerdi adama yuh ama. Efkan aldığı soru karşısında gözlerini büyütmüş bir şekilde bana bakarken yapabileceğim birşey olmadığını söylemek istedim ama şuan bunu söyleyemezdim. "Niye sordun teyze? " dedi pekte nazik olmayan bir hitap şekliyle. Şuanki ses tonuna aşırı tuhafıma gitmişti. O şaşkın hâlinden benim dışımda kimse görmeden kurtulmuştu. "Oğlum senin annen baban nerde büyüğünle bu ses tonu ile konuşulur mu? " dedi. Evet bu soruyu sorması normaldi ve eğer Efkan evet evlilik düşünüyorum derse ceylin ve efkanın arasını yapacaktı. Doğrusu Efkan istemese bile ceylin ile arasını yapıcaktı. Bakışları bunu söylüyordu. Bu bakışlar o kadar tanıdıktı ki Mehmet ve benim olmayacağımı iddia eden o bakışlardı bunlar. İstediğini ona vermemiştik nikahımıza onları çağırmamıştık ve karşılarına evli bir çift olarak çıkmıştık. "Annem veya babamın nerede olduğu sizi gram ilgilendirmiyor" dedi Efkan bir anda. Sesi fazla çıkmıştı ve cümlesini bitirir bitirmez İzlem ağlamaya başlamıştı. Elim ile sırtını pervazlayarak sakinleştirmeye çalıştım fakat susmuyordu. Cemile anne ayağa kalkmıştı ki Efkan koluma dokundu ona döndüğümde kollarını bana doğru uzatıyordu.İzlem'i kucağına bırakacakken cemile anne bana doğru " Zümrüt saçmalama o bebeğin daha kırkı çıkmadı milletin elinde kolunda gezmesin hem o kız çocuğu tanımadığın adam ile yalnız bırakma onu " dedi. Ne? Bu kadın ne saçmalıyordu ya? Efkan baktığımda Efkan bana veya cemile anneye bakmak yerine annem ve babama bakıyordu. Tam ağzını açmış konuşacaktı ki annem ve babam onaylamaz şekilde başlarını iki yana salladı. Ama susmadı bu sefer cemile anneye baktı. "Çok konuştun bu masaldaki kötü kalpli cadı. Sen, oğlun ,kocan kimsiniz kimlerdensiniz çok iyi biliyorum. Ve oğlunun yediği bokları da iyi biliyorum. O çeneni kapat yoksa ben kapatmak zorunda kalırım. " Ne olduğunu anlamıyordum şuan. İzlem'i susturmak ile uğraşırken Efkan daha yüksek sesle hatta belki de bağırarak konuştu. "KAFANDA KURMAYA DEVAM ET KADIN BEN SENİN KAFANDAKİ O İĞRENÇ ADAM DEĞİLİM BEN Bİ ÇOCUĞA İĞRENÇ MUAMELELER YAPACAK BİR ADAM DEĞİLİM " İzlem'in ağlamaları daha da şiddetlenirken kucağımdaki bebeğe baktı ve bu sefer bağırarak söylemedi fakat sözleri bedenimi uyuşturacak zehirli oklar gibiydi. "Ben senin oğlun değilim". Ne demeye çalışmıştı? Ne demek istiyordu? Hiçbirşey anlamıyordum. İzlem de zaten susmuyordu başım dönmeye başlamıştı. Boğazıma bir yumru oturmuştu ve her an ağlayacak gibiydim. " Sen kimsin de benim oğlum ha" devamı gelmedi. Efkan elini kaldırıp onu susturdu. Yanıma yaklaşıp İzlem'i kucağımdan aldı ve evden dışarı çıktı. Gözyaşlarımı daha fazla tutacak gücüm kalmamıştı. "SEN NASIL BİR ANNESİN YA ELİN ADAMI KIZINI KUCAĞINDAN ALDI VE GİTTİ HÂLA BURDA MISIN? " Ceylan'in söyledikleri ile kafamı kaldırıp ona baktım. Her zaman aynısını yapmıştı. Evlendiğimde sen nasıl bir kadınsın kendini abime nasıl layık görürsün o senden iyilerini hak ediyor demiş şimdi ise sen nasıl bir annesin. Her zama düşünmeden yargılamaya başlıyordu. "Ben nasıl bir anne miyim? 1 hafta öncesine kadar karnı burnunda sevdiğim adamın eli karnımın üstünde bebeğini sevip okşarken o adamın harika bir baba olacağını düşünen 1 hafta sonra ise doğuma girerken yanında yalnızca kendi anne ve babası olan doğumda kocasının öldüğünü ögrenen ve 2 gün öncesine kadar intiharı düşünen bir anneyim ve ceylin benim hiç bir zaman abine yakışan bir kadın olmadığımı düşündüğünü biliyorum ama hayır "dedim başımı iki yana sallayarak sadece ceylin'e değil cemile anne ve mustafa babaya baktım. " Hayır kızımı benden almanıza izin vermeyeceğim. Onun annesi benim, benim koynumda benim nefesimde yaşayacak. Beni hiçbir zaman ama hiç bir zaman kızınız yerine koymadınız. Kızınız olmayı bir kenara bırak gelininiz olarak bile görmediniz. İzlem'i görmek mi istiyorsunuz az önce olay çıkaracağınıza kucağınıza alıp sevme fırsatınız vardı. Ama şimdi izlem'i size yaklaştırmam. Fotoğraf atarım dedesini , halasını ve babannesını tanır ve görür. Ama sizin ile birlikte tek başına takılmasına izin vermem. Beni anladınız mı? Ve şimdi lütfen ben sizi kırmadan evden defolup gidin. Sizi görmek istemiyorum. " dedim ve oturma odasından çıkıp yatak odama geçtim. Yatak odam evin arka kısmına bakıyordu evlenmeden önce oraya annemler ile beraber çiçekler dikerdim. Salıncak vardı orda kitap okurdum. Ailecek orada yemekler yerdik. Şimdi orada kızım vardı. Etrafa gülücükler saçıyordu. Annesinin kucağındayken ağlıyordu annesi onu susturamıyordu. Annesi onun şifası değildi. Efkan'ın bir eli İzlem'in karnının üzerindeyken bir eli ile de sıkıca fakat canını acıtmayacak şekilde sırtından tutuyor ve havada uçuşuyordu. Bütün zerrem biliyordu ki o ilerde harika bir baba olacaktı.... Cemile annenin ona yaptığı ithamlar iğrenç şeylerdi ve ben Efkanın böyle şeyler düşünmediğini adım kadar biliyordum. Efkan'da onun ile berbat oldukça mutluydu. Ben pencereden onları izlerken annem kapıyı tıklatarak içeri girdi. "Gittiler kızım " dedi ve oradan çıktı. Biraz daha yaslandığım yerde durdum sonra pencereyi açarak Efkan'a seslendim. "Biraz daha öyle gezerseniz kızım kendini uçak sanıcak hem havaya baksana üzerinde tişört var sende hasta olacaksın İzlem'de. Hadi çabuk içeri gelin çay koyuyorum. " Söylediklerimi dinledikten sonra küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzdü "Biraz daha oynasaydık " Kendimi tutamadım ve bir kahkaha attım. "Çocuk gibisin Efkan, hadi ama içeri gel artık" Sözlerimi bitirdikten sonra pencereyi kapatarak mutfağa geçtim ve çay demlemeye başladım. Çayın altını yaktıktan sonra oturma odasına gittim. Efkan annem ve babamın karşısında oturuyordu. İzlem ise babamın kucağındaydı. Kapıya yaslanarak onları izledim. Ben değildim ama Efkan sanki onlardan bir parça gibiydi. Beni ilk fark eden Efkan oldu. Zaten nasıl oluyordu bilmiyorum fakat beni ilk fark eden hep Efkan oluyordu. "Zümrüt çay nerde ben gidiyorum" Gidiyor muydu? Nereye? "Nereye gidiyorsun? " dedim. "İstanbul'a" İstanbul... Bazı aşkların başlangıcı ve bitişi olan şehir.... "Niye? " diye sordum bu seferde. Annem ve babamın bakışlarını da üzerimde hissediyordum. Efkan ise bu soruya belki cevap vermek istemedi belki de vereceği cevap beni ilgilendirmiyordu. Bakışları koluna kaydı ve saatine baktı. "Hadi bakalım " dedi ve ayağa kalktı önce anne ve babama sarıldı sonra ise dizlerinin üzerine çöktü ve işaret parmağı ile izlem'in ellerini kavradı ve dudaklarına götürdü. "Görüşürüz Prenses'im" "Onun bir adı var biliyorsun dimi" dedim İzlem'in ellerini bıraktı ve ayağa kalktı. Bana doğru yürümeye başladı. "Evet bir adı var ama sen hâlâ bana onun adını söylemedin" Hiçbirşey söylemeden yanımdan geçtı ve kapıya ulaştı. Annem ve babam da onun ile beraber kapıya kadar ilerledi. Annem ve babam ile tekrar vedalaştı ve bana dönüp "kendine ve bebeğe dikkat et" dedi. Arkasını dönüp ilerlerken "İzlem Ela"
|
0% |