Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@efil_efil

Hayır artık emindim. Hayat bize acımıyordu. O bizden nefret ediyordu. Bizi yerden yere vuruyor canımızı yakmak için bahaneler arıyordu. Kaderimizi başkası değil kendimiz seçiyorduk. Tercihler karşılığında bize birşeyler oluyordu hatalarımız olduğu kadar doğrularımız da oluyordu. Ve bu hataların doğrularını bulmak için vakit çok geç oluyordu. O yanlışlar bizi saç baş yoluyor bir defa güldüğün zaman o gülüşün son gülüşün olması için çaba harcıyordu.

Hayalleri anımsadım. O küçük Zümrüt'ü anımsadım. Okuluna derslerine aşık o kızı. Sonra o kız büyüdü ama hayat onu hiç incitmedi. Ya da o öyle zannetti. Üniversite de aşık oldu. Aşık olduğu çocuğun onu hiçbir zaman fark etmeceğini düşündü ama ilk defa o zaman kendi tipinin o kadar kötü olmadığına diğer kızlar gibi güzel olduğuna karar verdi. O çocukla tanıştı ve evlendi. Ailesi hiç bir zaman gelinlerini kabul etmedi ama o kız için önemli değildi kocası yanındaydı. Aile diyerek başını omzuna koyacağı birileri vardı. Sonra hamile kaldı eşi ile herşeyin üstesinden geleceğine karar verdi ama o zaman da öyle olmadı. Doğumda kocasının öldüğünü öğrendi tek başına kaldı sandı gerçek ailesi geldi. Bebeğine de kızına da çok iyi baktılar. Sonra ise sahi sonra ne oldu hayat kadını tekrar yarasından vurdu ve tekrar o yaraya tuz bastı. Hayır sonra ne olduğunu hatırladım.

O kadın delirdi. Her yeri dağıttı ,kırdı, parçaladı. Kimseye acımadı bebeğini aramak istedi ama çocuğunu kaçırmışlardı. Sonra aradan seneler geçti. Kaç sene geçti bilmiyorum ama o kadının saçları ağardı elleri, yüzü bütün vücudu ağardı. Bir gün kapısı çalınmış ve kadın kapıyı açmaya kalkmış. E yaşlandı artık dinamik ve güçlü değil uyuşuk uyuşuk kapıyı açmış. Karşısında genç güzeller güzeli uzun düz saçları beline gelen ufak ve hafif burnu kalkık gözleri ela renginde bir kız çıktı. Bu kız kimdi bilmiyordu. Ama o kız karşısındaki yaşlı kadına nefret ile baktı. Sonra yaşlı kadın karşısındakine kimsin diye sormadan genç kız lafa başladı.

"Ben Ela"

Kadın duyduğu isimde çok kişi tanıyordu ama bu genç kızın kim olduğunu ilk başta anlamadı. Anlamaz bakışlarını kıza yöneltti. Kız saçlarını sağ tarafına doğru aldı ve üzerindeki tişörtün yaka kısmını aşağı doğru çekti. Ensesinin biraz altında küçük bir iz vardı. Ne olduğu belli değildi ama yıllar öncesine ait olduğu açıkça ortadaydı.

"İyi bak belki tanırsın "

Bu iz neydi bilmiyordu kadın fakat ize bakarken canı yanmıştı.

"Yıllar öncesine ait tam 20 yıl öncesine ait ben bebekken olmuş bu iz. 3 aylıkmışım. "

3 aylık. Yaşasaydı ve kızı elinden alınmasaydı kızı da bu kız gibi olacaktı. Onun bebeği elinden alındığında bebeği de 3 aylıktı.

Kadın bu sefer dayanamadı ve sordu

"Kimsin sen"

Kız karşısında şaşıran kadına bakarak bir kahkaha attı. Bu kahkaha kadının canını yaktı aynı o kadın gibi kahkaha atmıştı kız. Yarasını deşecekmiş gibi...

"Ela olduğumu söylemiştim. Ben Ela'yım. Ailesi tarafından terk edilen babası o daha doğmadan ölmüş ve baba sevgisi nedir bilmeyen bir kadınım"

Kadın şaşırmıştı ama aynı soruyu tekrar etti

"Kimsin sen"

Karşısındaki genç kadın ona bu sefer anlamaz bakışlarla baktı ve o da uslanmadan konuştu. Fakat bu seferki konuşması kadının kalbini deldi.

"İzlem Ela Kılıç. Zümrüt ve Mehmet Kılıç'ın biyolojik kızı fakat gerçek ailesi Ela ve Mehmet olan ailenin çocuğu"

Kadın karşısındaki genç kızın kendi kızı olduğunu anladı fakat bu bakışlar çok boş bakışlardı. Artık kendi kızı değildi başkasını ailesi olarak görmüştü. Ama o bebeği 9 ay karnında taşımış her seferinde herşeyin daha iyi olacağını söyleyen sütü ile besleyen kendisiydi. Nasıl olurda kızı kendi annesini aile yerine koymazdı. Kadın dayanamadı gözleri hunharca aktı kollarını kaldırarak kızına doğru yavaş adımlar attı ve

"İzlem'im güzel kızım" diyerek kızına sarılmak istedi. Ama karşısındaki genç kadın annesi ona sarılmadan geri çekildi ve kadının kollarının havada kalmasına sebep oldu.

"Ben senin kızın değilim. Sen benim annem değilsin. Benim annem Ela "

Yıllar önce sevdiği adam kızlarına bu ismi koymak istediğinde laf etmemişti. Ama canı yanmıştı şimdi karşısına kendi kızı çıkmıştı daha 3 aylıkken annesinin koynundan çalınan kızı. Ve kızı sen benim annem değilsin dememiş gibi birde benim annem o kadın diyordu.

Sonra kızının arkasında bir araba durdu. Bu arabayı tanıyordu. Yıllar önce kızını da bu arabaya koymuş ve kaçırmışlardı. Arabadan önce o kadın indi ve elini kendi kızının omzuna koydu. Sonra küçümseyen bakışlarını kadına çevirdi.

"Sana demiştim seni öldürecektim. Ve daha 48 yaşında olmana rağmen bir ölüden farkın yok" Diyerek kahkaha atmıştı elini havaya kaldırıp gel işareti yaptı. Aynı arabanın kapısı bir kez daha açıldı ve bu sefer arabadan Ceylin indi. Yanında bir adam ile. Bu adamı tanıyordu. İçinden tek bir isim geçti.

Efkan

Efkan'ın onlarla ne işi var diye geçirdi içinden. İkisi de kadına yaklaştı. Ama önce konuşan Efkan oldu.

"Herşey bir plandı. Hep onların yanındaydım"

İşte bu kadının kalbinde delinmeyen tek yeri delmeye yetmişti. Boğuluyordu gerçek mânâda değildi belki ama psikolojik olarak boğuluyordu. Ellerini boynuna götürmek istedi ama bişey bunu engelliyordu. Kendini burdan kurtarmak istedi ama bişey onu tutuyordu. Elleri boynuna hiç gidemedi kimse onu o karanlıktan çekmeye yetmedi. Kimse onu kurtarmak istemedi. Aksine herkes ondan kurtulmak istedi. Göz kapakları ağırlaştı burnu sızladı . Demir tadı ve kokusu aldı. Burnu kanıyordu. O daha ne olduğunu anlamadan göz kapakları kapandı. Son duyduğu şey ise

"YARDIM EDİN " diye bağıran biri oldu.

Sahi o kadar boğulmuştu. Kimse yardım etmemişti neden öldükten sonra yardım etmek istemişlerdi ki?

                                          ✾

Göz kapaklarımı yavaşça hareket ettirdim. Bişey gözümü yakıyordu. Gözümü tam olarak açtığım zaman gözümün acısına dayanamadım ve gözlerimi yumup yüzümü buruşturdum. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Susamıştım. Dudaklarımdan "su" kelimesi firar etti. Ben bile kendimi zor duymuştum ve şuan nerede olduğumu bilmiyordum. Gözlerimi açabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Birinin elini sırtımda hissettim kimdi bilmiyorum ama canımı yakmamak için aşırı yavaş hareket ettirmişti. Yavaşça gözlerimi aralamaya çalıştığımda soğuk bişey dudaklarıma değdi.

"Su" dedi. Sesi çok tanıdık geliyordu ama sesi sanki uzun süredir konuşmamış gibi çıkmıştı .

Dudaklarımı aralayıp suyu yavaşça içmeye başladım. Işık artık o kadar gözümü acıtmıyordu. Yavaşça gözlerimi açtım. Fakat etrafa kısık gözlerle bakmaya devam ettim. En son bana suyu içiren kişiye baktığımda asla karşımda olmasını beklemediğim biri olduğunu fark ettim. Saçları dağılmış yüzü gözü şişmiş uzun süredir uykusuz gibi göz altları mosmor olmuş dudakları çatlamıştı.

"Efkan"

Gözleri gözlerimi bulduğunda bakışlarındaki yorgunluk beni ayakta bitirdi fakat ona acımadım her ne olursa olsun bana rüyamı anımsatmıştı. Rüya mı? Ben neredeydim? İzlem ya izlem neredeydi? Telaşlı gözlerle etrafa bakmaya başladım. Bacaklarımın üstündeki örtüyü açtım ve bacaklarimi kendime doğru çektim aşağı inip kızımı aramalıydım. Annemde olmalıydı ya da babamda. Daha çok babamı seviyordu. Karnıma giren sancı ile hareket edemedim. Bakışlarımı tekrar Efkan'a değdirdiğim de kısık sesle "İzlem nerde" demiştim. Bu sefer bana bakmak yerine karşısına odaklanmıştı. Tekrar efkan'a aynı soruyu sorduğumda yine bana cevap vermedi. Aynı soruyu belki de defalarca sordum ama bir türlü bana bakmıyor asla cevap vermiyordu.

Kendimi bir okyanusun içinde hissettim. Yüzme biliyordum fakat bişeyi bana bağlamışlardı ve ben suyun üzerine çıkamıyordum. Nefes almakta güçlük çekiyordum.

Ellerim boynuma gittiğinde bakışları beni buldu. Bana ne olmuştu bilmiyordum fakat bana hiç bir şekilde cevap vermemesi beni yormuştu. Boğuluyordum.

Ellerim üzerimdeki ve yeni fark ettiğim hastane önlüğünü çekerken nefes almaya çalışıyordum ama aynı zaman da İzlem diyerek bağırıyordum.

Elleri usulca boğazımı yırtan ellerimi tuttu ve kendimi yırtmama izin vermedi. Bu beni daha çok sinirlendirdi çünkü eğer bunu yapmazsan nefes alamazdım ölürdüm.

"DOKUNMA BANA "

bağırarak ellerimi kurtarmaya çalışırken karnımdaki sancıyı umursamadan karşımdaki adama tekmeler savuruyordum. Karnımdaki sancı kat be kat artarken nefes almayı unutmuştum.

"Zümrüt sakin ol. Sakin ol lütfen"

Gözyaşlarım gözlerimden bana ihanet edercesine akarken artık çırpınmayı bırakmıştım kendimi Efkan'ın kollarına teslim etmiştim. Efkan sıkıca bana sarılırken çenesini başımın üzerine koymuştu.

"Kızım nerde Efkan? "

Elleri sırtımdan saçlarıma ulaştı ve sakince saçlarımı okşamaya başladı. Bu beni daha çok ağlatırken konuşmaya devam ettim.

"Alıcaklar kaçıracaklar kızımı. Efkan ben onu yaraladım. O doğmayı istemedi belki de. Onunla dalga geçecekler babasız diyecekler. Annesinden nefret edecek "

Söylediklerim canımı daha da çok yakarken dudaklarını saçlarımın üstüne bastırdı.

"Kim demiş ona babasız diyecekler diye? Nerden geliyor bunlar aklına. Hala aynı aptallıktasın Zümrüt. Yıllar geçmiş ama sen hiç büyümemişsin. "

Ben hiç bir zaman olgun biri olamamıştım ki. Ailemin yanında çocuktum sevdiğin insanların yanında çocuktum. Ben, beni dışlayacak insanların yanında olgun davranmak zorunda bırakılmıştım.

"Diyecekler şimdi olmasa bile okula başladığında diyecekler"

Ellerini saçlarımdan çekti ve yanaklarıma yerleştirerek göz göze gelmemizi sağladı. Dudaklarını araladı bişey diyecekti fakat geri kapattı ve söylemekten vazgeçti.

"Buldun mu kızımı? " diyerek tekrar aynı soruyu sordum.

Bu sefer gözlerime bakmıyordu. "Efkan" diyerek elimi koluna koydum. Bakışları koluna kaydı ve oturduğu yerden kalktı.

"Hemen gelicem korkma"

diyerek odanın çıkışına doğru yürümeye başladı kapıyı açmıştı ki sesim benden bağımsız çıkmış ve onu durdurmuştu.

"Gitme benimle kal"

Yalnız bir insan hiç bir zaman olmamıştım. Ama kendimi yalnız hissettiğim zamanlar çok olmuştu.

"Yanındayım Zümrüt'ük senden gitmem korkma"

Zümrüt'üm...

Daha önce kimse böyle dememişti. Babam güzel kızım ya da Zümrüt güzeli derdi. Bazen belki de çok nadiren Zümrüt'üm dediği olmuştu ama bu kelime Efkan'a daha çok yakışmıştı.

Efkan'ın çıkışı üzerinden 1 dakika geçmemişti ki annem ve babam endişeli ve bir o kadar da tedirgin gözler ile odaya girmişti.

"Kızım" diyerek annem bana sıkıca sarıldı babam sırasını beklemek yerine anneme de bana da sıkıca sarıldı.

"İyi misin güzel kızım" dedi bu sefer de babam. Ailem ne kadar da endişelenmişti benim için. Benim kızım kim bilir hangi durumdaydı.

"Ben kızımı istiyorum " dedim. Sonra susmak yerine "eve gidelim " dedim.

Ev. Aile. Nerdeydiler bana söz vermişti Mehmet senin evinde ailende ben olacağım demişti nerdeydi benim evim nerdeydi benim ailem...

"Kızım ameliyat zordu kan kaybetmiştin hem doktor en az bir hafta hastanede kalman gerektiğini söyledi"

Ailem benim için endişelenirken bende kendi kızım için endişeleniyordum. Kim bilir ne haldeydi aç mıydı altı temiz miydi?

"Bari üstümü değişeyim bu kıyafetlerle çok bunalıyorum " dedim.

"Bekle doktora soralım kızım hem sen niye kalktın yatsana" diyerek beni yatağa geri yatırdı babam.

Annem ve babam bana birşeyler daha söylerken kapı çaldı. Gelenin Efkan ve kızım olduğunu düşünüp heyecanlanmıştım. Umduğum gibi olmadı kapıda gördüğüm genç kız Tuana'ydı.

"Gelebilir miyim Zümrüt abla? "

Konuşmak için hiç halim kalmamıştı fakat gözlerimle gelmesini işaret ettim. Annem ve babam bize izin vererek odadan çıktı.

"Ben üzgünüm. " diyerek lafa başladı. Neye üzgün olduğunu anlayamamıştım? Tuana da zaten akıllı bir kızdı anlamadığımı anlamıştı.

"Ben dedim ya işte senin susturamadığın çocuğu abim susturdu. Seni anneliğinden vurmus gibi oldum. Gerçekten çok üzgünüm ben bir anda söyledim. "

Ses tonundan bile üzgün olduğu belli oluyordu ki zaten ben böyle birşey dediğini şuan hatırlamıştım.

"Gerçekten sorun değil"

Gözlerini bana değdirmiyordu. Annem odanın kapısını açıp "doktor üstünü değiştirmene izin verdi kızım ama kıyafetin yok baban da anlamaz zaten beni eve bırakacak sana el yapımı anne böreği getirim hem " gülerek bende onayladım. Tuana utanarak

"Benim kıyafetlerim olur Zümrüt y- ablaya "

"Olur mu öyle şey kızım biz ona evden getiririz. "

"Gerçekten benim için sorun olmaz"

"Aaa beni dinle Tuana'cım. Hem sen ne zaman gidiyorsun dolmuş parası verme biz bırakalım"

Tuana gidiyor muydu?

"Nereye gidiyorsun? " diye sordum meraklı gözlerle Tuana ya.

"Çok vaktim yoktu. Okula dönücem birkaç gün boştum. Yurtta kalmak yerine geleyim Ali amca ve Sema yengeyi göreyim dedim. "

Unutmuştum. O üniversiteye gidiyordu tabi dersleri olacak zorlanacaktı.

"Numaranı versene ara sıra konuşuruz " dedim.

"Şuan çok az vaktim kaldı hem senin telefonun da abim de zaten. Sen abimden alırsın. " diyerek bana yaklaştı ve yanağımdan öpüp el sallayarak odadan çıktı.

"Anne telefonum neden Efkan'da ? " diyerek anneme baktım.

"Bilmiyorum kızım ama Efkan kötü bir çocuk değil bi amacı elbette vardır. Şimdi sen uslu bir kız ol ve anne babanı bekle "

Odadan dışarı çıkarken doktor içeri girdi.

"Nasılsınız Zümrüt Hanım? " diyerek sordu. Bu adam ciddi miydi?

"Kızımı gördüğümde daha iyi olacağım. Efkan'ı gördünüz mü? " diye sanki askerlik arkadaşımmış gibi doktora sordum.

"Efkan eşiniz oluyordu dimi sizi buraya getiren"

Çüş. Ama siz niye herkese eşiniz mi diye soruyodunuz

"Arkadaşım "

diyerek konuyu uzatmamayı seçtim. Doktor gerekli muyaneleri yaptıktan sonra beni bırakıp gitti.

Şu süreçte kendi başıma olmam iyi değilmiş gibi hissettirse de düşünmem için iyi bir süreçti.

                                              ✾

Gözlerimi yavaşça açıp kapadığımda artık gözümü yakan o beyaz ışık yoktu. İzlem gelmiş miydi? O neredeydi? Başımı yana doğru çevirdiğimde oda da tek başıma olduğumu fark ettim. Annem ve babam hâlâ gelmemiş miydi? Ya da Efkan veya İzlem?

Gözyaşlarım akmaya zaten müsaitken bu durum ağlamam için net bir işaretti. Yatmaktan sırtım ağırmıştı ve kalkmak istiyordum artık. Kendimi kalkmak için zorlarken karnımın sancısı artıyordu. Ben kalkmaya çalışırken kapı sakince açılıp kapandı. Bakışlarım kapıdaki kişiye kaldığında onun da bakışları bendeydi.

"Uyumadın mı? " diye sordu Efkan.

"Uyudum hatta aşırı uyudum. Sen nerdeydin? İzlem'i buldun mu? "

Yine aynı şeyi yapıyordu soruma yanıt veremediği zaman bakışlarını kaçırıyordu.

"Bulucam sana söz veriyorum İzlem'i sağ salim şekilde kucağına bırakıcam "

Ona güveniyordum. Belki 3 ay önce karşıma ilk çıktığı günler güvenmiyor olabilirdim ama onun bakışlarında güven vardı bakışlarında benim anlamadığım bir sürü şeyler vardı. Yanıtına gülümsedim.

"Annem ve babam eve gitti ama hâlâ gelmedi arayıp sorabilir misin? "

Cümlem biter bitmez telefonunu çıkartıp numara tuşladı ve tahminimce babamı aradı. Telefon birkaç çalışta açıldı.

"Alo Ali amca ben Efkan. Zümrüt sizi merak etmiş nerdesiniz? "

Karşı tarafı bir süre dinledi ve bana bakarak babama cevap verdi

"Yani tabi siz gelene kadar yanında dururum da sizin kız sizi aşırı özlemiş gözlerini biraz daha açarsa gözleri yerinden çıkacak" diyerek gülerek babam ile konuştu.

Ne alaka yerinden çıkacak filan ellerimi göğsümde topladım ve Efkan'a sırtımı döndüm. Efkan telefonu kapatıp cebine koydu ve bana baktı. Ya da ben öyle hissettim bilemiyorum.

"İstediğin kadar trip at. Ama bu triplerini sadece bana at"

Bu cümle çok hoşuma gitmişti ama babam ile konuşurken kullandığı cümle geldi aklıma ona sırtımı dönmek yerine ona doğru döndüm ve

"İzlem bulunduğunda anne ve babam yanıma geldiğinde gidecek misin? "

Bana şaşkın gözlerle bakarken bende ona bakmaya devam ettim. Bana bir cevao vermesi gerekiyordu birşeyleri bilmeye ihtiyacım vardı.

"Bu nereden çıktı? " diye sordu şaşkın bir şekilde.

"Gitmeyeceğim demek mi bu? " Onunla beraber benim de kafam allak bullak olmuştu.

"Yok soru sordun ya ilk soru nerden çıkardın gideceğimi? "

"Siz gelene kadar dururum dedin ya"

Gerçekten birbirimize bakarken şaşkınlıktan ölecektik.

"Lafın gelişi ama elbette bir gün gideceğim"

Elbette bir gün gidecekti. Ama ben gitsin istemiyordum. Diyecek bişeyim yoktu sadece tebessüm ettim ama bu tebessüm mutluluktan değildi.

"Sen aç mısın? "

"Yok ama biraz yürümek istiyorum bana yardım eder misin? " diye sordum.

"Doktor? "

Hay başlayacağım doktorunuza ama.

"İstemiyorum doktor filan nolur " dedim. Utanmasam yalvarırdım. Efkan gülümseyerek koluma girip beni kaldıracaktı ki aklıma bişey geldi ve ona dönüp.

"Telefonum neden sende? " diye sordum. Cidden ben bugün soru sormak disinda kimseyle pek konusmadım galiba.

"Tuana mı dedi? " diye o da bir soru yöneltti.

Başımı salladim ve verecek olduğu cevabı bekledim.

"Kendinde değildin ve seni arama ihtimalleri vardı buna karşı telefonunu yanıma aldım. " diyerek bir açıklamada bulundu. Onu yanlış anlamamıştım.

"Birde telefonuma Tuana'nın ve kendinin numarasını ekleyeceksin ben eklemeye üşeniyorum. "

" Kim demiş bunu"

"Bendiniz Zümrüt " diyerek gülmeye başladım ve o da benimle beraber gülmeye başladı.

"Senin numaran bende var eve geçince atarım " diyerek benim telefonumu cebinden çıkardı. Ve bana uzattı.

"Yürümeyecek miyiz? "

Bakışlarını bana çevirdi ve bunu unutmuş olduğunu fark ettim. Yanıma yaklaşıp koluma girdi fakat bacağımı hareket ettirdiğimde canımın daha fazla yandığını fark ettim. Aklıma bişey geldi. Bu ne kadar doğru ne kadar yanlıştı bilmiyorum ama madem o benim rüyada cabimi yakmıştı sıra bendeydi. Belki canını yakamazdım ama onu yorabilirdim.

"Öyle karnım çok acıyo beni kucağına alıp dışarı çıkarsana" Söylediğim şeye bu sefer de kendi gözlerini büyüttü ve yutkunarak bana yaklaştı. Bir elini belime koyarken diğer elini de bacaklarımın altından geçirdi ve beni yataktan kaldırdı. Ve odanın kapısını açarak beni sakince dışarı çıkarttı .

                                         ✾

Kafeteryanın olduğu yere geldiğimizde beni bir sandaliyenin üstüne oturttu ve kantinden birşey almak için ilerledi.

Geri geldiğinde elinde iki kahve bardağı tutuyordu. Benim olduğunu düşündüğüm bardağı havaya kaldırıp "şekerli" dedi.

Bu adam nereden geliyordu ve benim hakkımda bu kadar şeyi nereden biliyordu bu sorularımın cevabının bende değil onda olduğunu fark etmiştim...

Karşıma gelip oturdu ve birkaç dakika belki de yarım saat boş boş karşıyı izledik. Onu yormak istemiştim ama hiç de yorulmuş tipi yoktu.

"Yoruldun mu? " diye sohbeti ben başlatma kararı aldım. Gözleri ile "niye" der gibi baktı

"E kucağında taşıdın beni asansöre de binmedin yorulmuşsundur" diyerek devam ettim.

"Hafifsin zorlanmadım ve yorulmadım da ayrıca şu sabah gördüğün rüyayı anlat bakalım " Duyduklarımı yavaşça sindirmem gerekiyordu.

Öncelikle hafif miydim? Mehmet bana hiç bir zaman hafifsin dememişti hatta hamileyken şişman diyordu. Ama o zaman cidden şişmandım karnım burnumda geziyordum. Ve rüyayı hatırlamak bile istemiyordum.

"Hafifsin diyosunda hamileyken hiç görmedin ki " dedim ve telefonumu cebimden çıkarıp fotoğraflara girdim. Fotoğraflarda bulduğum mavi beyaz çiçekleri olan ve karnımın kocaman olduğu bir fotoğrafı göstererek " Bu mu hafif kadın " diyerek sordum.

"Evet. Farkında mısın sen zayıfsın sadece karnın büyük" diye söylenmeye başladı.

Gözlerimin içine baktı ama sadece gözlerime bakmadığını ikimizde biliyorduk o zihnimi de okuyordu. "Anlat " dedi.

Anlatmak canımı yaktı. Anlatırsam nefes alacak gücü kendimde bulamacağımı düşündüm. Sadece

"İzlem yıllar sonra karşıma çıkmıştı başka bir kadına onu kaçıran kadına anne diyordu. Benden nefret ediyordu. Ben babasız doğdum filan diyodu babasız büyüdüm öyle işte " diyerek daha da uzatmamaya karar verdim.

"Zümrüt " diyerek elini elimin üzerine koydu.

"Onun babası geri gelmeyecek bu geçmişi değiştiremeyiz. Ama istersen izin verirsen yani ona baba olabilirim"

"Ona baba olabilirim"

Zihnimde defalarca tekrar etti bu cümle. Uzun bir süre....

Okuduğunuz için teşekkürler... 🦋

Loading...
0%