@efil_efil
|
Sıkılmış ,bunalmış ve aşırı yorulmuştum. Hiçbir zaman zor bir hayatım olmamasına rağmen evlendikten sonra hayat bana aşırı zor gelmişti. Belki de bu yüzden Mehmet'in ailesi beni hiçbir zaman sevmemişti. İlk evlendiğimiz zamanlar asla yemeklerin tuzlarının ayarlayamamış hatta kurban bayramında gelen etlere dokunamam dediğim için hayatım boyunca ilk defa yanağımın sızlamasın hissetmiştim. Mehmet ailesine çok düşkün bir adamdı. Onlar öl derse ölür yaşa derse yaşardı onun içinde ailesine ilk baş kaldırışı bendim. Benimle evlenmek için ailesini karşısına almıştı. Ailesi ile 2 yıl görüşmemişti ta ki hamile olduğumu öğrenip de eve gelene kadar. Ellerinde çiçekler çikolatalar ve tatlılar ile eve gelmişlerdi. O zamanlar daha 2.5 veya 3 aylık hamileydim. Canım çilek aşeriyordu. İlk defa o zamanlar aşermiştim ve ilk aşerdiğim şeyi asla hamileyken yiyememiştim. Karnımdaki çocukta çilek lekesi çıkacağını düşünüyorlardı. Daha doğrusu çağ ne kadar ilerlemiş olsa dâhi bazı insanlar cahil kalacaktı. Ve bu cahil insanların içinde okumadığı diye asağılanan insanlar olmak zorunda değildi. Okuyan insanlar diğerlerine göre daha ilkel gözükse bile bazen cahil olduklarını belli ederlerdi. Mehmet'in annesi de babası da öğretmendi. Fakat karnımdaki bebeğin cinsiyetini tahmin etmelerini istediğim de bana erkek olacaklarını söylüyorlardı. Bir bebeğin cinsiyeti ne kadar bir insana batabilir diye düşünüyorum da onlar kızım olacağını öğrendiklerinde bile sevinmek yerine "zaten senden ne beklenebilir ki " demişlerdi. Mehmet kızımız için oda bile ayarlamıştı ama ismini Ela koymak istemişti. Bir isim ile alıp veremediğim hiç birşey olamazdı hatta şimdi Ela ismi ile kızımı düşündüğümde ismi ona yakışıyordu. Sadece canımı yakan şey eski aşığının ismini kızımıza koymak istemesiydi. Ve ben sırf o ismi koymamak için bir yabancının seçtiği ismi kızıma koymuştum. Sonra ise yüreğim cız etmiş ve sevdiğim adanın istedigi ismi de koymuştum. Geçen hafta ise yabancı dediğim adam bana kızıma baba olabileceğini söylüyordu. İyi de ben hâlâ mehmet'e aşıktım. İyi de o hiçbir zaman kızımın babası olamazdı ki onun bir babası vardı. Sadece kızımın kalbinde yasayacai bir babası vardı. Böyle bir teklifi karşımdaki insanı kırmadan söyleyebilirdim fakat o an kan beynime sıçramıştı ve bir anda kıyameti koparmıştım. ✾ Geçen Hafta... "Ona baba olabilirim" Defalarca tekrar ettik bu cümleyi. Ellerimi bir hışımda ellerinin altından çekip ayağa kalktım ve yüzüne karşı "BU NE HADSİZLİK " diyerek bağırarak tokat attım. "SEN NE DEDİĞİNİN FARKINDA MISIN? BENİM KIZIMA BABASIZ MI DİYORSUN SEN BENİM KIZIMA BABASIZ DİYORSUN ONUN BABASININ OLDUĞUNU DA GAYET İYİ BİLİRKEN HEMDE" Arkama bile bakmadan masadan uzaklaşarak dışarı çıktım. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Çok geçmeden yan tarafıma biri oturdu. Onun olduğuna gayet emindim ama bu eminlik nerden geliyordu bilmiyordum. "Ben öyle demek istemedim" dedi bir anda. Nasıl demek istediği umrumda dahi değildi benim kızıma babasız demişti ve gram umursamamıştı. Bir an düşüncelerim dudaklarımdan döküldü. "Benim kızıma babasız derken iyi ama söylesene bana senin annen ve baban nerde? Ailesiz misin? Terk mi edildin? Sokağa mı atıldın? Piç misin? ". Efkan yüzüme baktığında ne demek istediğini hiçbir şekilde anlamadım. Ama bakışlarını okumama izin vermiyordu. Başka zaman olsa ufacık bir parıltı görürdüm gözlerinde ama şuan o parıltı yoktu. Bir şey demeden yanımdan kalktı. Belki arkasını dönüp gidecekti ama üzerindeki ceketini omuzlarıma örttü. Üzerimde hastane önlüğü dışında bir de Efkan'ın ceketi vardı artık. Omzumun üzerinden ona baktım. Fakat bana bakmak yerine ileriye doğru bakıyordu. Hiç'liğe bakar gibi. "Kızını arıyoruz. Yakında Allah izin verirse bulacağız. " Bulacağız mı? Kaç kişiydi bunlar? "Ama unutma Zümrüt bazı insanlar , bazı insanları kurtarmak için birçok şeyden vazgeçebilir fakat bunların arasında belki en değerli şeyleri veyahut da canları olabilir" diyerek beni umursamadan arkasına dönüp gitti. ✾ Ellerimin arasında olan fotoğraflara bakarken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Fotoğraflardan birinde hamileydim üzerimde pembemsi bir elbise vardı karnım burnumda annem ve babam yanımdaydı babamın eli karnımın üzerinde objektife bakmış gülüyorduk. Diğer fotoğrafta ise İzlem babamın kucağında babam ise İzlem'i havaya doğru kaldırmış kahkaha atarken annem de bir elini İzlem'in bacağına koymuş yandan ona bakıyordu. Fark etmiştim ki İzlem ile anne ve babamın benden çok fotoğrafı vardı. Birkaç fotoğrafı daha annem ve babam ileydi sonra ise benim ile olan nadir fotoğraflara baktım. Birinde göğsümün üstünde ağzında emziği ile uyuyordu. Başka bir fotoğrafta ise yine göğsümün üstünde fakat bu sefer uyumak yerine sakince etrafa bakıyordu. Biraz daha fotoğraflara bakmaya devam ettim çoğunda uyuyordu ve yüzü bana dönük olduğu için yüzü gözükmüyordu. Fotoğrafları kaldıracakken birkaç fotoğrafa daha denk geldim. Bunların ne zaman çekildiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ne zaman çekildikleri ayrı buraya nasıl geldikleri ayrı mevzulardı. Fotoğraflardan birinde İzlem Efkan'ın kucağında Efkan ise elinde biberon ile İzlem'i doyuruyor ve ona bakıyordu. Başka bir fotoğrafta Efkan İzlem'in üzerine doğru eğilmiş ona doğru gülerken İzlem de elleri ile ayaklarını kavramış ve Efkana gülüyordu. Bu fotoğraflar çok hoştu. Ama belli ki Efkan bile bu fotoğraflarda çekildiğinin farkında değildi. "Ah minik kuzum" diye geçirdim içimden. Şu an kim bilir ne yapıyordu? Aç mıydı , altı temiz miydi? Uyumuş muydu? Ne zaman kızımı bana getireceklerdi. Ne zaman kokusunu içime doya doya çekecektim. Ben birkaç fotoğrafa daha bakmaya devam ederken kapı çaldı ve annem içeri girdi. "Gel anne" dedim ve yanıma gelmesini bekledim. Yanıma gelip yatağın köşesine oturduğunda yatağın üzerine serpilmiş olan fotoğraflara baktı. "Anne kızımı getirecekler dimi? " diye anneme beklenti içinde baktım. O ise inat ediyordu bana bakmamak için. Getirecek kızım de dedim içimden. Kızına kavuşacaksın desin istedim ama annem bunlarin hiçbirini söylemedi. Fotoğrafları yatağın üzerine bıraktı ve "Yemek hazır gel" dedi ve geldiği gibi odadan çıktı. Nasıl boğazımdan geçecekti lokma. Kızım aç mı onu dahi bilmezken ben nasıl rahat rahat yemek yiyecektim. Kendimi sırt üstü yatağa bıraktım ve akmak için çaba sarf eden gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Ne kadar böyle durdum bilmiyorum fakat telefonumun çalması ile yataktan kalkıp komidinin üzerinde duran telefonu elime aldım. Arayan kişinin ismi yazmıyordu. Kim olduğunu da bilmiyordum ama İzlem için alıyorlardır diye düşünerek telefonu açtım. Henüz daha ben birşey demeden karşı taraftan ses geldi. Bu ses tanıdık bir sesti. "Rahatsız ettiysem özür dilerim. Ben Tuana zümrüt abla" Tuana. Efkan'ın kız kardeşi. "Yok canım ne rahatsızlığı. " "Abla abime 2 gündür ulaşamıyorum bir bilgin var mı? Biliyorum şuan seninde abımı düşünecek gücün yok ama benim de abim dışında kimsem yok. " Efkan'ı en son geçen hafta o gün görmüştüm. Ondan sonra ne buraya gelmiş ne de aramıştı. Sadece İzlem'i getireceğini söylemişti. "Bilmiyorum ki abini en son geçen hafta gördüm." "Tamam sağol yinede ama abımı görürsen beni aramasını söyler misin" sesi endişeli çıkıyordu. Şuan onun abisinden benim ise bebeğinden haberim yoktu. "Olur söylerim " "Teşekkürler" diyerek telefonu kapattı. Biraz daha beklersem annemin bir daha odaya geleceğinden emin olduğum için banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynada kendim ile karşılaştığım da karşımdaki kadının kim olduğunu dahi bilmiyordum. Yüzü şişmiş, gözlerinin altı mosmor kimdi bu kadın ben olamazdım ki yoksa ben miydim ? Daha fazla oyalanmadan odadan çıktım ve mutfağa doğru ilerledim. Annem ve babam sessizce yemek yiyordu. Bende her zaman ki yerime geçtim. Sadece oturuyordum. Yemek yemek istemiyordum. "Efkan'ı gördünüz mü? " Sorduğum soruyu beklemiyorlardı. Bende beklemiyordum sadece Tuana istedi diye sormuştum zaten. "En son 2 gün önce buraya geldi ama sonra ne aradı ne de geldi niye sordun? " diyerek annem cevapladı bu seferde. "Tuana aradı az önce abisini merak ediyor o yüzden sordum" Sonrası yok yine sessiz kahvaltımıza devam ettik. Taa ki kapı çalana kadar. Annem kapıyı açmam için bana bakarken benim kapıyı açacak gücüm kalmamıştı. Kapıyı açmayı köşeye koysak ben şuan burada oturmak için bile güç sarfediyordum. Ve ayakta duracak güce yanlızca kızım yanımdayken sahip olabiliyorum. Annem sofradan kalktı ve kapının oraya doğru gitti. Çok geçmeden annemin sesini duydum. "Zümrüt" diye bana sesleniyordu. Ama ben gitmek istemiyordum. Kokuları buraya kadar geliyordu. Kim geldiğini anlamıştım. Annem tekrar bana seslendiğinde "istemiyorum " diyerek bende onlara seslendim. Bu sefer annem onları alıp mutfağa geldi. O kadın ağlayarak yanıma gelip beni kendine çekti ve sarıldı. Ellerim ile kadını geriye doğru itip hızlıca ordan uzaklaştım. "Yapma kızım " diyerek timsah gözyaşları dökmeye başladı. Ve bana yine yaklaşmaya çalıştı. Bütün sesim ile çığlık attım. "Uzak dur benden sakın bana timsah gözyaşı dökme UZAK DUR BENDEN" Diyerek ağlayarak geriye doğru kaçtım. "Uzak dur benden sakın bana yaklaşma " diyerek duvar ile bir bütün oldum. Kadın ise inat etmiş bana yaklaşmaya çalışıyordu. "Yardım et kızım kurtar" "Uzak dur ben kimseyi kurtaramam. " Neyi kurtarmam gerektiğinin bile farkında değildim. Onlar ile tanıştığım da da onlardan korkuyordum şuan da onlardan korkuyorum yarın da korkacağım. Bana yapmadıkları eziyet kalmamıştı. Hiçbir zaman fiziksel şiddet uygulamamışlardı fakat şimdi fark ediyorum ki psikolojik şiddet uygulamak daha kolay gelmişti. Tekrar bana doğru bir adım atmışlardı ki daha çok çığlık atarak ağlamaya başladım. Daha çok ağlamam şiddetlenirken bir erkek sesi duydum. Ses dışarıdan geliyordu. "ZÜMRÜT" Kimdi bu beni nerden tanıyordu. O ikisi bana daha çok yaklaşmaya başladığında babam sandaliyesinden kalktı ve yanıma geldi. Elini sırtıma koyup ağlamamam gerektiğini söyleyip durdu fakat bu söylediği ağlamamamı daha çok şiddetlendirdi. Bu sefer annem karşımda duran iki canavara sakin olmaları gerektiğini söylerken o adam annemi geriye doğru itti. Bu babamı daha da sinirlemdirdi ve "Sen benim evimde kimi itiyosun lan " diyerek adamın üstüne çıkıp sayısız yumruk atmaya başladı. Annem babamı tutmaya çalışırken o kadın inat etmiş bana doğru yaklaşıyordu. Ben daha çok çığlık atıp ağlamaya başladığında yumruk sesleri de dış kapı da başladı. Tekrar aynı sesi duydum. "ZÜMRÜT" Herkes adımı duyduktan sonra havada uçuşan yumruklar bir süre kesildi fakat sonra kaldığı yerden devam etti. Bir kez daha çığlık atacaktım ki arkamda duran cam yavaşça yere indi. Ben korku içinde ellerim ile başımı koruyarak yere çökerken evdeki yumruklar havada kaldı herkes camın olduğu tarafa bakıyordu. Biri ayağı ile camları aşağı döktü ve eli ile pencereyi açtı. Benim dışımda herkes o kişinin kim olduğunu görmüştü ama ben korkudan başımı kaldıramıyordum. Camı kıran kişi eve girip karşıma geçti. Karşıma geçtiğini yere eğik olan başımın önüne gelen siyah spor ayakkabılardan anlamıştım. Karşıma durup ayakta dikilmek yerine aşağı doğru eğilip eli ile başımın üzerinde duran kollarımı başımın üzerinden aldı. Fakat ben korkudan başımı kaldırıp karşımdakine bakamadım. "Zümrüt " Sesini duyduğum an zaten kim olduğunu anlamıştım. Herkese karşı tok çıkan bir sesi olmasına rağmen bana karşı yumuşuyordu sesi. Efkan. Efkan gelmişti. Efkan beni yalnız bırakmak yerine gelmişti. Ben onu istemiyordum fakst o beni bırakmıyordu... "Zümrüt bana bakabilir misin? " Sorduğu soru ona bakma hissiyatımı artırıyordu. Fakat göreceklerim beni korkutuyordu. Annemin babamın o ikisinin bakışları. Tekrar ağlamaya başlayıp başımı sağa sola salladım. "Zümrüt sadece bana bak lütfen" Bakmak istiyordum fakat korkuyordum. "Dokunabilir miyim sana? lütfen" Ağlayarak başımı bu sefer de aşağı yukarı salladım. Biraz daha bana baktı ve sonrasında ellerini kollarıma koydu kendine doğru çekti ve sarıldı. Sarılması o kadar iyi gelmesine rağmen ağlama hissiyatımı daha çok arttırıyordu. Bende ağlamamı umursamadan ona doğru sarıldım. Beni göğsüne çektiğinde ilk defa kokusunu bu kadar net aldım. Genelde erkek parfümleri aşırı ağır konmasına rağmen onun kokusu aşka ağır değildi. Çok hoş bir kokusu vardı. İnsana nefes alabildiğini hatırlatır türden. Biraz olsun aglamam duraksasa da ağlamaya hala devam ediyordum. "Eğer ağlarsan sana İzlem ile ilgili öğrendiğim şeyi demiyeceğim" duyduklarım ile ne yapacağımı anlamayamadım. Önce geri çekildim sonra yüzüne baktım. Gözleri bana güven sunuyordu. Hemen ellerim ile gözyaşlarımı sildim. "Bak ağlamıyorum söyle" dedim. O ise gülerek yanaklarımı tuttu. "Halâ ağladığının farkında bile değilsin" Sözlerinin etkisi ile hayır ağlamıyorum demememin imkanı yoktu. Evet ağlıyordum. Korkudan, acıdan herşeyden korkuyordum. "Efkan ne olursun susma söyle" diyerek devam etmesini istedim. Efkan ise önce ellerini yüzümden çekti sonra ise geri çekildi. Ve ayağa kalktı. Üzerini silkeledi elini bana doğru uzattı. Bir an bile düşünmeden elini tuttum ve beni ayağa kaldırmasına izin verdim. Bana doğru yaklaşarak külahıma "bence daha fazla çığlık atma çünkü bu çığlıkların ile arabanın içinde olan uyanabilir. " Arabanın içinde olan biri ve uyanmak? Aklıma gelen şey ile biraz geri çekildim ve Efkan'ın yüzüne baktım. Gözler yalan söylemezdi. "Efkan" diyebildim sadece. "Evet Zümrüt şimdi sakinleş ve gidelim onun yanına " Kızımın yanına gitmek için acele etmeye başlamıştım fakat Efkan sakinleşmeden gitmeyeceğimizi söyledi. Ve sandalyeyi çekip beni oraya oturttu bir bardak da su verdi. Babam ve annem demin ki ağlayan halimden eser kalmadığını görünce yanıma geldi fakat o kadın yine timsah gözyaşları dökmeye başladı. "Zümrüt güzel kızım n'olursun yapma izin verme böyle bir şeye. " Yine yalvarıyordu fakat ben yine neye yalvardığını bilmiyordum. Onların ise bakışları ben ve Efkan adasında gidip geliyordu. "Güzel kızım bak sende bir annesin anlarsın beni" diyerek başladığı lâfa Efkan'ın sözü ile yarıda kalmışlardı. "Kendinize gelin. Zümrüt sizin kızınız değil önce onun anneliğini bitirmek isteyip sonrasın da işiniz düşünce anneliğini öne süremezsiniz. " Efkan'ın sözü ile babam elini sırtına koyunca bu sefer de Mehmet'in babasi sözü devraldı. "Hadi biz bir hata yaptık. Sen kim oluyorsun da bize had bildirmeye çalışıyorsun. Yetmiyormuş gibi bir de gelinimiz ile haddinden fazla ilgilisin? " Ortam bu laflar ile gerilmeye başlamıştı ve benim psikolojim bir kavgayı daha kaldıracak durumda değildi. "Siz benim kim olduğumu daha iyi bilirsiniz sanki" "Nerden tanıyalım be " " Her şeyin bir vakti var o vakit geldiğinde kim olduğumu o kadar iyi anlayacaksınız ki. Size yemin ederim değil Türkiye bütün dünya sizi korumak için çabalasa kimse sizi elimden almayacak." Neydi Efkan'ın onlaedan nefret etmesine sebep olan bu şey neydi Efkan'ın bunlara kin beslemesinin asıl nedeni? "Ve Zümrüt" Diyerek bana döndüğünde ben ne olup bittiğini anlamış değildim. Sadece ona baktım. "Sana bu kadar yalvarmalarının nedeni kızını ve metresi şikayet etmiş olmam. Yakında mahkeme olacak şuan hapiste ikisi de. Tabi ki karışmak haddime değil ama bir çocuğu uyuşturucu için satmaya kalkan insana ben acımam özellikle de o çocuk benim çocuğum gibiyse hiç acımam.. " Benim küçük kızımı uyuşturucu için satacaklardı. Benim daha küçücük olan goncamı uyuşturucu için mi satacaklardı? "Efkan" Efkan bana dönüp başı ile "hadi" diyerek komut verdi oturduğum sandalyeden ayağa kalktığımda tutunacak birini aradım ve elim ile Efkan'ın koluna sarıldım. Efkan bu hareketime her ne kadar şaşırmış olsa da birşey demedi ve kapıya kadar ilerledik. Onlar da tabi ki peşimizden gelip yalvarmaya devam etti. Efkan arabanın kilidini açınca bende Efkan'ın kolundan uzaklaştım ve arabanin kapısını açtım. Kapıyı açtığımda İzlem bebek oto koltuğunda uyuyordu. Küçücük kızımın hiçbirşeyden haberi yoktu. Yavaşça kemeri açıp İzlem'i kucağıma aldığımda gözyaşlarımı tutamadım ve kendimi zapt etmek yerine ilk defa özgür bırakarak yavaşça Efkan'a doğru yürüyerek başımı göğsüne koydum ve ağlamaya devam ettim.
Hepinize iyi okumalar. Yanlış yazdığım yerler varsa tekrardan özür diliyorum. Okullar açılacağı için bölümler eskisi kadar sık gelemeyecek fakat boş vakitlerimde yazıp atacağım. |
0% |