Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@eflininhikayeleri

 

*Aynı apartmanda oturan iki düşmanın artık biz soğuk canavar"

 

Sıcacık yatağımdan kalkıp hiç bir şey yapmak istemiyorum.Hava aydınlanmamıştı bile. Yani bilmiyorum. Gözüm kapalı olduğu için bana öylede geliyor olabilir. Ay aman canım ne farkeder? Sonuç olarak ortam hâlâ karanlık. Bu biraz daha uyumak için harika bir ortam. Ama ev arkadaşım sağ olsun bi türlü susmak bilmiyor. Onun sesinden dolayı kafamı bir sağa bir sola hareket ettiriyorum. Ya derdim sadece biraz daha uyumak. Yani kim okullar kapalıyken sabah saat sekizde uyandırılmak ister ki? Bide cumartesi günü. Yani bırakta rahat rahat uyuyalım dimi arkadaş ama nerde. Adamı bir rahat bırakmıyor ki?Allah'ın cezası hâlâ konuşuyor!Ha şimdi bide odama geldi! Bu kız beni uyandırmadan buradan çıkmaz arkadaş.

 

"Kalk artık uyuyan güzel sabah oldu!" dedi Derin. Ama kalkmadım. Çünkü ben sadece birazcık daha uyumak istiyorum.

 

Hâlâ yatakta uykulu bir sesle "Sabahın sekizinde ne istiyorsun?" dedim. Saate bakmadım ama sabahın sekizi olduğuna çok eminim. Çünkü hava daha tam olarak aydınlanmamıştı. Yada benim siyah kalın perdelerim camı kapladığı için bana öyle geliyor olabilir. Pek fark eden bir şey yok benim için. Sonuç olarak hâlâ karanlık bir ortamdayım. Buda uyumam gerektiğine işaretti.

 

Derinin kısık sesle kıkırdamasını duydum "Ah be güzelim sabahın sekizimi kaldı? Saat bir buçuk." Dedi Derin. Ne yani şimdi saat sekiz değil mi? Ama ben sekiz olduğuna çok emindim.

 

Derin pencerenin önüne gitti. Kalın perdemi açtı. Odayı öyle bir ışık kapladı ki gözüm kısılıyordu. Bu yeni ışık yüzü gördüğüm için gayet normaldi. Kafamı yastığa gömdüm. Yine karanlık oldu. Hâlâ uyuyabilirdim sorun yok."Artık kalkmazsan seni gerçekten öldüreceğim!" dedi. Gerçekten artık kalmam gerekiyordu. Bu saate kadar uyumak hiç benlik değildi.

 

Dur Derin ne demişti? Saat bir buçuk demişti. Bir dakiyka ne saat bir buçuk mu? Hani öğlen vakti olan bir buçuk mu? Aman Allah'ım nasıl uyumuşum ben böyle ya!

 

Hemen yataktan kafamı kaldırdım ve saate baktım. Saat gerçektende bir buçuktu hatta geçiyordu. Sonra kafamı sola doğru çevirdim. Aynayla göz göze geldim. Aman Allah'ım cin çarpmışa benziyorum. Abartmıyorum gerçekten saçım başım çok kötü dağılmış haldeydi. Ha tabi üstümde bir de kedili pijama var!

 

"Günaydın uykucu güzeli." dedi ve aylaycı bir tavır aldı. "Kahvaltınızıda hazırladım efendim. Başka bir emriniz var mı prensesim?" deyip beni süzdü ve alaycı bir tavırla "Prenses dediğime bakma bu halde cadıya benziyorsun." dedi ve gülmeye başladı.

 

"Derinn! Hiç komik değil" Halimin nesi varmış canım bu kadar gülünecek? Hâlâ çok güzelim. Tabi bi o kadarda agresif. Ama sabah sabah bu çok normaldi. Güzellik uykumdan yeni kalktım ben.

 

"Tamam be ne dedim sanki? Allah aşkına ya şu haline bak ben bu halde olsam kesinlikle kafayı yerdim. Neyse git hazırlan kendine bir çeki düzen ver, kahvaltıya gel." dedi ve kapıya doğru yöneldi sonra da kapıyı kapatıp odadan çıktı. Giderken bana laf sokmayı unutmamıştı tabi. Ah gerçekten bu kız tam bir baş belası. Ama tatlı bela çok seviyorum onu.

 

Odadan çıkıp bonyaya girdim. Aynaya baktım gerçekten berbat haldeydim. Önce soğuk suyla yüzümü yıkadım ve havluyla kuruladım. Soğuk su uykuma iyi gelmişti. Soğuk uykumu açıyordu. Saçlarımdaki lastik tokayı zor olsada çıkardım. Elime tarağı aldım ve saçımı taramaya başladım.

 

Apartmandan sesler geliyordu. Noluyo acaba yine diye düşündüm.

Aynaya bakarak "Nolucak Fahriye Teyze dedikodu için mahalleyi bahçeye getirmiştir." diyip kıkırdadım. Kesinlikle mahallenin muhtarı gibiydi. Kadının her şeyden haberi oluyor arkadaş. Boşananlar, kavga edenler, ayrılanlar, entrika, kaos mahalle hakkında bir kaynağı bu kadına sor sana en ince ayrıntılarına kadar anlatır Fahriye Teyze. Bu kadın dedikoduculukta bir dünya markası yaratır.

 

Saçlarımı tarama işlemi bitince tarağı yerine koydum. Saçlarım koyu kestane rengindeydi. Saçlarımı seviyordum ve doğaldı. Belime kadar geliyordu. Saçlarımı elime doladım ve dağınık bir topuz yapıp percemlerimi düzeltim.Saçlarımın düz olması işime yarıyordu. Şimdi daha iyi gözüküyordum.

 

Banyodan çıkıp mutfağa doğru yöneldim. Mutfaktan şarkı sesi geliyordu. Derin o sesine bakmadan şarkımı söylüyordu? Lütfen böyle bir şey olmasın buna daha hazır değilim. Mutfağa gittiğimde yanılmadığımı anladım. Hoplaya zıplaya şarkı söylüyordu Derin. Elindeki çaydanlığa çay koydu. Sonrada alt çaydanlıktan üst çaydanlığa su koyup ocağa yerleştirdi. Duvara yaslanıp onu dinleyeme başladım. Sesi gerçekten berbat ötesiydi. Tamam kabul etmek gerekirse güzeldi.

 

"Al aşkım beni yanına dalmışım sarhoşluğuna

Bir ömrü senle aşalım al uçur beni sonsuza

Kaybetmek varsa ne çıkar aşkta yer yok hiç korkuya

Öyle günler var ki baştan sonu gelmiş

Böyle istenmiş sen yaşamalısın

Ayrılık beter ölümden Tanrı yazmasın

Aşkımı benden kimse ayırmasın

Biz dünyayı çok sevdik ölüm bizden uzak olsun

Aşık olduk yüreklendik kader bizden yana dursun

Hasretliği çektirme Tanrım gözümüz yollarda kalmasın

Ne istersen al götür ama sevda bize aşk bize kalsın"

 

Ocağı söndürüp elinde çaydanlıkla bana doğru döndü ve beni gördü.

 

"Şey çok mu kötü söyledim" dedi utanmış bir tavırla.

 

"Kötü mü?"dedim. Meraklı gözlerle bana baktı. "Tabiyki de hayır bu..." biraz heyecanla sözümü tamamlamamı bekliyordu."Berbattı." dedim ve kahkaha atmaya başladım.

 

Keyfi bozulmuş bir şekilde elindeki çaydanlığı mayasaya bıraktı. "Gülüceğine oturda kahvaltını et." dedi bir sandelye çekip oturdu. Hâlâ duvara yaşlanmış bir şekilde ona bakıyordum. "Sana bir şey söyliycem." dedim. Meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Dinliyorum." dedi. Kollarını göğsünde birleştirmiştirti. Hafif bir gülümsemeyle "Sesin biraz kötü olabilir ama..." dedim. "Evet?" dedi. Ne diyeceğimi aşırı merak ediyordu. "En azından şarkı seçimin güzel." dedim. Bir küfür savurdu. Bozulmuştu. Bu daha fazla gülümseme neden oluyordu. Onunla uğraşmayı seviyorum. "Alınma ama dalga geçiyorum." dedim. Benimle birlikte kıkırdadı. "Biliyorum." dedi.

 

Masada oturuyordu. Bende karşısına oturdum.Gözlerimi bir süre masada gezdirdim. "Kızım acaba ben senle mi evlensem?" dedim anlamsız gözlerle bakıyordu bu seferde. "Nasıl yani?" dedi. Sırıtarak "Sesin kötü ama el lezetin iyi sofyayı donatmışsın yine yavrum." dedim. Gerçektende sofrada bir kuş sütü eksikti. Sürekli sesine vurgu yaptığım için ters bir bakış attı.

 

"Onu bunu boş verde." diyerek başka bir konu açtı. "Sınavlar yaklaşıyor." dedi. Evet Üniversite sınavına bir hafta kalmıştı. Moda tasarımcısı olmak istiyordum. Bunu için bir sürü çizim, araştırma ve daha fazlasını yapmıştım. O üniversiteyi kazanıp o mesleği yapacağım. Buda kendime sözüm olsun.

"Evet çok heyecanlıyım. İyi hazırlandık bu yıl. Kazanacağımıza eminim."dedim. Evet kazanacağımıza emindim. İkimizde sabah akşam nerdeyse ders çalışıyorduk. Derin dövüş sanatları uzmanı olmak istiyordu. Bunu için pek çok yardım ve profesyonellerden ders almıştı. "Ay bende çok heyecanlıyım. Gazamız mübarek olsun Sıla." dedi. Derin bana çay doldurmuştu. Bende ağzıma bir salatalık atmıştım. Tam o sırada kapı çaldı. Normalde kapımız bu saatte çalmadı."Birini mi bekliyorduk?" dedim. Derin hemen atıldı.

"Hayır kimki acaba?"dedi. Bize pek gelen gidende olmazdı. "Kimdi ki şimdi bu?" dedim. Bilmiyorum dercesine bana baktı. "Abin olabilir mi?" dedim. "Hayır. Ağabeyim olamaz. Eğer o olsaydı beni arar haber verirdi." dedi Derin. Haklıydı. Abisi buraya gelecek olsa kesinlikle arar haber verirdi. "Belki senin ailendir. Sana Bursa'dan bir şeyler göndermişlerdir."dedi Derin. Evet buda bir teoriydi. "İyi ama annem bana haber verirdi." dedim. Annem bir şey gönderecek oldumu kesinlikle haber verir iki saat telefon konuşması yapardı. Derin'in ise ailesi yoktu. Sadece bir abisi vardı. Ailesinden kalan tek kişi abisiydi. "Belkide komşudur"dedi Derin. Evet bu daha makbul bir teoriydi. Kapı ikinci kez çaldı. Aklıma gelen kişi hafif gülümseme neden oldu. "Kesin Fahriye Teyze dedikodu için gelmiştir."dedim. Bu saatte ondan başkası olamazdı. Derin kıkırdadı. Bize pek gelen giden olmadığı için biraz tedirkin olmuştuk. Masadan kalktım. "Ben bir bakayım"dedim.

 

Kapıya gittim. Kapının deliğinden kim olduğuna baktım. Bir adam vardı. Üstünde Aras kargo yazan bir ünü forma vardı. Kargocuydu. En azından Fahriye Teyze değildi. Kapıyı açtım ve üstümde hâlâ kedili pijama vardı. Adam beni görünce kıkırdadı. Ne yani sen sürekli ünü forma giyiyorsan bu benim suçum mu? Üstümdeki dalga geçilecek bir şey değil genç adam! "Buyrun kime baktınız?" dedim sinirlerime hakim olmaya çalışarak. Adamın benim soğuk suratımı görünce gülüşü soldu. Bu iyi bir şeydi. En azından benim açımdan. Halinde gülünecek bir şey yoktu. "Kusura bakmayın hanımefendi ben siparişinizi getirdim."dedi kargocu. Bana güldüğü için kusura bakmayın demişti. Bundan emindim. Onun aptal gülüşünü umursayacak değildim. Bir dakiyka sipariş mi? Ne siparişi. Ben sabah zar zor uyandım. Rüyamda sipariş verecek değilim heralde. Derin sipariş vermiş olsaydı bunu unutmazdı. "Ne siparişi biz bir şey sipariş vermedik ki?" dedim neydi şimdi bu? Ne siparişi? "Kargonun üstünde buranın adresi yazıyor efendim" dedi kargocu. Acaba ailem Bursa'dan İstanbul'a bir şey mi göndermişti? Kesinlikle öyle olmalıydı. Ama kimse bana haber vermemişti. Bu işte başka bir iş vardı. Çünkü bu kargonun başka bir açıklaması olamaz."Bir dakiyka bekleyin para getireceğim." dedim kapıyı biraz Aralık bırakarak koridorda şifon yerinde duran çantamın içinden bir miktar para alıp kapıya doğru yürüdüm. Kapıya geldiğimde kargocuya parayı uzattım. Elimden parayı aldıktan sonra elindeki rapor kağıdı gibi şeyi bana uzattı. Kalem vermeyide ihmal etmedi."Şuraya bir imza lütfen" kalemi elime aldım ve imzaladım."İyi günler hanımefendi" dedi ve merdivenlere yöneldi. Kargonun üstündeki yazıyı okumaya başladım.

 

Araf Demir Osmanbey Mahallesi Halaskargazi caddesi Poyraz sokak

13. Blok 7. kat

 

Yedinci katmı? Orası üç yıldır boştu.Bu gün apartmandan gelen sesler taşınma sesiydi o zaman.Yeni komşularımız vardı ha bide bu eksikti. Zaten sınav haftası git tanış taşınmalarına yardım et falan pek bize göre şeyler değil. Hem de sınav haftasında! Evet o büyük sınav haftasında! Üniversite sınavı!

 

Aptal kargocu yanlış yere getirmiş siparişi. Tabi üst kat üç yıldır boş olunca adamda şaşırmıştır tabi. Meraklı biriydim. Madem kargo bana gelmişti. Tabiyki açacaktım. Elimde kargoyla tam kapıyı kapatacaktım ki o sırada yukarıdan bir ses geldi. Başımı kaldırdım karşımda benim gibi açık bebek kumralı ,kıvırcık saçlı benim yaşlarımda yeşil gözlü yakışıklı uzun boylu biri duruyordu. Ben yanlış mı görüyorum yoksa çocuk taş mı? Oha olum lan çok yakışıklı! Bu nedir Allah'ım. Analar neler doğuruyor be!

 

"Başkasının kargosunu açmak ne kadar doğru?" dedi merdivenlerden yavaşça inerek. Soğuk bir tavrı vardı. Belki ki pek anlaşamayacaktık.

 

"Açmadım ki" dedim kendimi savunurcasına. Hâlâ ona bakarken mervivenlerden indi ve tam karşımda durdu. Çok soğuk birine benziyordu.Taş olsa çatladı karşısında Kaşları çatık bir halde bana bakıyordu. Yutkundum. İnsan yakışıklı olduğu kadar da nazik olur be adam!

 

"Gelmeseydim açacaktın ama" dedi ve elimdeki kargoyu sertçe aldı. Beynimi mi okumuştu? Nerden biliyordu açacağımı. Belki açmayacağım. Öküz elimide acıttı alırken. Elimi kırsaydın adamım olmadı bu! Elimi ovalamaya başladım. Ama bu Araf denen adam oralı bile değildi. İnsan en azından bir özür diler değil mi? Ama nerde karşımda bir robot var sanki!

 

"Ailen sana hiç terbiye öğretmedi mi? başkasının kargosu açılmaz!" dedi. Ailem mi? Ama bu adam benim kırmızı çizgilerimle oynayıp beni deli ediyor. Ailem hakkında kimse böyle bir terbiyesiz imasında bulunamaz. Derin bile! Ayrıca kargocu yanlış yere siparişi getirdiyse bu nasıl benim terbiyesizliğim oluyordu ki? Tüm suç kargocunun adamım.

 

Artık gerçekten sinirlenmeye başladım. Aptal bir kargo için bana hakaret ediyordu. Daha doğrusu canımdan çok sevdiğim aileme. Bu sabır taşımın çatlaması demekti.

 

"Bana bak soğuk kanlı canavar burası bir apartman ve burda herkes herkese nezaketli davranır. Ayrıca ne olmuş yani kargonu aldıysam. Kargocu sipariş yerini karıştırmış. Hem sen beni ne ara bu kadar iyi tanıdın da açıp açmayacağımı söylüyorsun? Belkide açmayacaktım. Sanada iyilik yaramıyor be. Keşke Allah tipine vereceğine biraz da beynine verseymiş o zaman en azından iyilik kavramını bilirdin. Egoislikten geberip gidiceksin. Bir şeyi çok merak ettim. Hep böyle öküz müydün? Yoksa sonradan olan bir şey mi? Ayrıca sen kimsin de benim aileme laf ediyorsun? Bana bak soğuk kanlı canavar bir daha ailem hakkında bir şey dersen seni mahvederim duydun mu be-" dedim ve beni bağırarak susturdu. Despot sen kimsin ki bana bağırıyorsun?

 

"Kes kızım artık sesini sen hep böyle çok konuşur musun!?"

 

"Kızım derken ben senin nereden kızın oluyorum. Hem sen ne hakla bana bağırıyorsun? Ayrıca sen despotsan ben napiy-" işaret parmağını dudağıma kondurdu. Sustum. İyice dibine girdi ve gözünü gözümden ayırmadı.

 

"Görüşürüz vahşi cadı" dedi ve benden uzaklaşırken elini çekti. Merdivenlere yöneldi. Sonrada tek tek çıkmaya başladı. Bir anda durdu. Ters bir bakış attı. Neydi şimdi bu savaş haberimi. Olur tamam savaşsa savaş ben savaşırım.

 

"Daha çok görüşeceğiz soğuk kanlı canavar"dedim ve kapıyı sertçe kapadım. Kapının arkasına yaslandım. Hâlâ çok sinirliydim. Allah'ım sen beni neyle sınıyorsun? Nereden çıktı geldi bu adam benim hayatıma ya! Sınav haftasında savaş! Ben bu savaşı almasını iyi bilirim ama. Sen daha beni tanımıyorsun soğuk kalpli canavar!

 

"Aynı apartmanda oturan iki düşmanız biz artık soğuk canavar " dedim kendi kendime. Evet öyledik. Kafayı taktım ona. Ya o gidecek yada ben. Ama gidenin kesinlikle onun olması için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bu apartman ikimizden birine dardı. Birimiz gitmek zorundaydı ve giden kişi kesinlikle ben olmayacaktım.

 

Onu bu apartmandan göndereceğim. Onu buraya taşındığına pişman edeceğim. Onu bu apartmanda değil bu mahallede barındırmıycam. Hatta bu şehirde. Gitmek için bin bir türlü yol arayacak. Gitmesi için elimden gelen gelmeyen her şeyi yapacağım. Bundan pişman olacağımıda hiç düşünmüyorum. Çünkü pişman olmayacaktım. Kendimi tanıyorum. Bu adam bu apartmandan gidene kadar durmayacağım. Bir başkası veya Derin hiç fark etmez beni durdurmaya çalışsada işe yaramayacak! Bekle beni Araf Demir Sıla Karlı sana dünyayı cehenneme çevirecek!

 

Loading...
0%