Yeni Üyelik
2.
Bölüm

SESLER

@eflininhikayeleri

"Aşk neydi? Aşk tam anlamıyla aptallıktı. Herkesi karşına aldırır ondan başkasını haram ederdi insana."

 

"Sıla?" diye bir ses duydum. "Sıla kime diyorum? İyi misin? Sıla?" karşıma baktığımda Derin'i gördüm. Bana anlamsız gözlerle bakıyordu. "Ha? Efendim." dedim. Yanıma geldiğini yeni fark etmiştim.

"Sana kaç kere seslendim niye cevap vermiyorsun? Ayrıca neye daldın da beni duymadın?" dedi. Karşımda bana olanları çözmeye çalışıyordu aklınca. "Hiç dalmışım öyle." dedim.

"Bende onu diyorum ya neye daldın?' Gerçekten neye daldığımı ben bile anlayamadım. "Bilmiyorum." dedim. Tek bildiğim o adamın canına okuyacağım!

 

"Eee kimmiş gelen?" dedi Derin meraklı gözlerle. Az önce olanları hatırlayınca sinirlenmeye başladım. "Kim olucak o despot" dedim kaşlarım çatık bir şekilde. Sonra Derin'in yanından geçip mutfağa girdim. Derin'de peşimden geliyordu. "Despot dediğin kim?" dedi. Az önce olanlardan onun haberi yoktu tabi.

"Üste yeni taşınan soğuk canavar." dedim. Gerçekten insanlıktan yoksul soğuk bir taş! Egoist nolucak!? "Ha?" dedi ve yanımdan geçip masaya oturdu. "Ha şu yakışılı olan" deyip ağzına bir salatalık attı. Bende kaşlarım çatık bir şekilde karşısına oturdum. "Yakışıklı olduğu kadar egoist ve insanlıktan nasibini almamış biri. Odun kafalı kafası basmıyor! İyilik kavramını anlamamış daha!" dedim. Gerçek düşüncelerim bunlardı. Fazlası değil eksiği bile var hatta! "Demek onu yakışıklı buldun" dedi. Sonrada sırıtmaya başladı. "Saçmalama Derin. Yakışıklı falan bulmadım onu. Ama onu soğuk bir canavar olarak gördüğüm doğru" dedim. Bide kendimi bu konuda ona inandırmam gerekiyordu. Hâlâ sırıtmayı kesmemisti. "Eminim öyledir" diyip yemeğine devam etti. Bende yemeğime devam ettim. "Kesinlikle Araf'la tanıştın."dedi. "Evet zaten tek yaşamıyor mu?"dedim. "Hayır. Bide ev arkadaşı var Yağız siyah saçlı uzun boylu bir çocuk."dedi. "Peki tanıştığım kişinin Araf olduğunu nerden anladın?" dedim. "Çünkü onları tanışırken gördüğümde ayak üstü bi' konuştuk. Yağız çok samimi biriydi. Ama Araf için aynı şeyi söyleyemem." Kollarımı göğsümde birleştirdim ve sırıtmaya başladım. "Ha şimdi belli oldu senin derdin" dedim. Kendimi sandalyeye yasladım. Derin kaşlarını çattı. "Neymiş benim derdim?" dedi. "Sen o Yağız denen çocuktan hoşlandın değil mi?" dedim. Derin küçük çaplı bir kahkaha patlattı. "Sence ben yani tanıştığım birinden hoşlanacak bir tip miyim Sıla? Tabiyki hayır!"dedi. "Ben bana yaptığını sana yapıyorum. O soğuk canavarı sevmedim."dedim. "Ama bu olmayacağın anlamına gelmez" dedi Derin. Şimdi Derin'e kendimi açıklamakla vakit kaybetmiyecektim. Hele aç karnına bununla uğraşamam. Sonuçta ne desem bir faydası olmayacak. Zaten ondan hoşlanmadığımı hareketlerimden kendi anlar. Ondan gerçekten hiç hoşlanmamıştım. "Peki bana niye yeni komşularımız olduğunu söylemedin?" dedim. "Aklımdan tamamen çıkmış. Ayrıca o kadar işimiz gücümüz varken bizim hiç bir şeyimiz olan insanları hatırlayacak değilim." dedi Derin. Haklıydı. Bizim için bir önemi olmayan insanlar için vakit kaybedecek değildik.

 

*

 

"Ya ama yeter artık ya ders çalışıyorum burda ders!"odamdaki çalışma masasından kalktım ve sinirle duvarı yumrukladım. Ama gerçekten de yetmişti bu kadarı! Neredeyse dört saatir yukarıdan hiç ses kesilmiyordu. Bi' alet edavat sesi bir süpürge sesi delirmek üzereyim Allah'ım. Hayır yani anlamıyorum ne yapıyor o iki artı bir evde bu kadar? Evimi baştan mı yaratıyorsun be adam!

 

Duvarı ne kadar yumruklasamda işe yaramadı. Beni duymuyordu. Zaten o gürültünün içinde beni duyması imkansızdı. Bu ses bir türlü bitmiyordu. Tam diyorum ki ha şimdi bitti biticek adam ses çıkarıcak bam başka bir şeyle uğraşıyordu.

 

Kapı çaldı. Evet yine kapı çaldı. Bide bu soğuk canavarın kargolarıyla uğraşıyorum. Bu gün tam tamam yirmi üçüncü kapı çalınışıydı. Ve hepsi aynı sebepten çalıyordu. Lanet olası kargo! Sakin olmaya çalıştım. Kapıyı açmaya doğru yöneldim. Bir yandanda o despottan intikam alacaktım. Onun yüzünden nerdeyse bu gün hiç ders çalışamadım.

 

Odadan çıkıp kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtım. Evet yanılmamıştım yine bi' Aras kargo! Yater ama artık. "Araf Demir'i arıyorsanız bir üst katta kargonun sahibi odur ve lütfen artık beni bir rahat bırakın da ders çalışayım!" dedim ve adamın yüzüne kapıyı sertçe kapattım. Normalde asla böyle bir şey yapmazdım. Şuan kafayı sıyırmak üzereyim. Bu gün

yirmi dört oldu. Benimde kendime göre işlerim vardı dimi yani. Mesela ders çalışmak gibi.

 

Odama girip çalışma masasına tekrar oturdum. Artık şu ödevleri bitirip sınava çalışmam gerekiyordu. Derin'de alışverişe gidecek zamanı buldu. Gidip şu komşuyu nazikçe uyarıp sustursaydı daha iyi olurdu. Çünkü ben gidersem nazikçe uyarmam. Tam o sırada sesler kesildi. Allah'ım sonunda hiç bir istediğim bu kadar kolay olmamıştı. Tabi dört saattir çekiyorum bunu ama olsun. Hiç yoktan iyidir.

 

Anahtar sesi duydum. Kapı açıldı. Kesinlikle Derin'di. Odadan neredeyse koşar adımlarla çıktım. Derin'in yanına gittim. Derin elindeki poşetleri yere bıraktı. Sonrada bana baktı. "Sorun ne?"dedi. Derin'e sarıldım. "Ah sonunda kargocu hariç bir insan"dedim. Derin sarılmama karşılık verirken kıkırdadı. Kısa bir süre sonra ayrıldık. Yerdeki poşetleri alıp mutfağa götürdük. Poşetleri dolaba yerleştirdikten sonra bir kahve yapmaya başladım. Derin sandelye çekip oturdu. Bende türk kahvesi yapıyordum. "Derin sabahtan beri kargolar bitmiyor" dedim. "Gördüm Sıla. Ben eve çıkarken bir kargocu aşağı iniyordu"dedi Derin. Kahve pişince ocağın altını kapattım ve kahveyi fincanlara boşalttım. "Hayır yani anlamıyorum. Kargonun üstünde koş koca yedinci kat yazıyor" dedim. "Orası üç yıldır boştu bu yüzden karıştırıyorlar." dedi Derin. Kahveyi Derin'in önüne koyup karşısına oturdum. "Bide sabahtan beri ses çıkaracak yeni bir şey buluyor."dedim. "Yeni taşındılar çok normal." dedi Derin. Niye herkesle empati kurması gerekiyordu ki?

 

"Derin bak yine kapı çalıyor. Artık çıldıracağım!" Derin bana onlarla empati kurmamı söylemişti. Empati kurmaya çalışıyordum ama bu adamın kargoları bir türlü bitmemişti. Bu durumda nasıl empati kurabilirim ki? Saydım bununla birlikte kırk dördüncü bu gün yeter ama ya. "Sakin ol bebeğim ben açayım bu sefer kapıyı." dedi ve tam kapının olduğu yöne doğru yönelmişti ki önüne geçtim. "Hayır dur ben bakarım." dedim aklıma çok iyi bir plan gelmişti. O kargoların içinde ne var hemen öğrenmeliyim. Ne sipariş etmişti bu kadar çok merak ediyorum.

 

Kapıyı açmadan önce elime çantamdan para aldım. Çantayı yerine koydum ve kapıyı açtım. "Buyrun?" dedim adama bana "Rahatsızlık verdim kusura bakmayın ama Araf bey'in kargosunu getirdim. Kendisi burda oturmuyor galiba yerini öğrenebilir miyim?" dedi oldukça nazik bir adamdı. Kargoyu yanlış yere getirdiğini düşündüğü için aşırı nazik davranıyordu. Bende aynı onun gibi nazik bir şekilde "Hayır. Araf bey burda oturuyor ama kendisi şuan evde değil Ben ablası Sıla Demir kargoyu ben alıcam." dedim. Adam derin bir nefes aldı. "Yenisiniz galiba?" dedim. Bu adamı daha önce hiç burada görmemiştim. "Ah evet yeni başladım. Bugün girdim daha işe personel eksikliği varmış." dedi adam. Tabiyki olur bu despot İstanbul'un tüm kargocularını bizim eve topladı!Elimdeki parayı uzattım. Parayı aldıktan sonra elindeki dosya ve kalemi bana doğru uzattı. Nazikçe alıp imza attım "İyi günler" dedikten sonra uzaklaştı. Bende kapıyı kapatmaya tenezzül bile etmeden hemen kargoyu açmaya başladım. Kutunun kapaklarını açmıştım ki biri kolumdan tutup kargoyu hemen elimden aldı. Karşımdaki kişi tabiykide o soğuk canavardı.

 

"Daha yavaş olmaz mıydın kolumu kırsaydın bari despot"dedim sinirle. Kargonun içinde ne vardı yine öğrenememiştim. "Bana bak!" dedi dişlerinin arasından. Gerçekten şuan çok korkutucu gözüküyordu. Üstüme yürümeye başladı. Bende can haliyle geri geri adım atmaya başladım. En son ayakkabılığa sırtım değince ikimizde hareket etmeyi bıraktık. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Bende korkudan hızlı nefes alıp veriyordum. Eğer beni öperse tokatı yerdi! Çok soğuk biriydi. Ardından iyice yaklaştığınına emin olduktan sonra konuşmaya başladı. "Eğer bir daha her hangi bir eşyama izinsiz dokuncak olursan o zaman seninle görüşürüz."dedi dişlerini sıkarak soğuk bir tavırla. Sonra sırıtmaya başladı.Ben hiç bir şey diyemedim. "Merak etme seni öpecek değilim." dedi. Bu adam kesinlikle benim düşüncelerimi okuyordu. Onu ittim. Aniden geri itilince gülüşü soldu.

"Öyle bir şeyi aklımdan bile geçirmedim." dedim. Sakin bir tavırla Sanki ağzım düğümlendi. Sonra birden benden uzaklaşıp kapıyı çarpıp çıktı evden. "Kendini ne sanıyor bu despot ama ben sana gösteririm akşam beni korkutmak neymiş!" dedim kendi kendime. Aklıma çok güzel bir plan gelmişti. Ve bu sefer istediğim gibi planım tıkır tıkır işleyecekti. Şimdi sadece akşamı beklemek kalmıştı. Bekle beni Araf Demir canına okuyacağım!

 

Akşam saatlerindeydik kafayı yemek üzereydim. Kargolardan kurtuldum ama süpürge sesinden hâlâ kurtulamadım. Sesi bir türlü kesmiyordu. Sıkılmıştım artık ses rahatsız ediyordu. Uyarsam sorun olmazdı. Bugün zaten çok ders çalışamamıştım. Sınavlara da az kalmıştı. Bu ses yüzünden çalışamamıştım. Bu durum sinirimi bozuyordu. İstediğim bölümü alamazsam bu adamdan fena hesap sorarım.

 

Pijamamın üstüne yelek aldım ve anahtarımı elime alıp kapıdan çıktım. Ayağıma toz pembe terliklerimi geçirip yukarı doğru çıkmaya koyuldum. Merdivenleri yavaş yavaş çıktım. Hâlâ kesilmeyen süpürge sesi giderek yükseliyordu. Tam kapının önünde durdum. Derin bir nefes alıp bir cesaret zili çaldım. Süpürge sesi kesilmişti. Adım sesleri duymaya başladım. Adım sesleri giderek yaklaşıyordu. Kapı açılmıştı.

 

Beni görünce kaslarını çattı Araf. "Ne var? Ne istiyorsun?" dedi Araf denen despot. Ne yani biraz daha nazik olmaz mıydı? Adam gibi konuşmaya geldik buraya!

 

"Acaba işin ne zaman biter malum sınavlar yaklaşıyor benimde çalışmam lazım saatte geç oldu bu sesler bir bitse sende işine yarın devam etsen çok güzel olmaz mı?" dedim. Sinir etmemek için güzel konuşmaya çalışıyordum. Beni içeri davet etmesi gerekliydi. Onun için çok güzel bir planım vardı.

 

"Olmaz!" dedi. Yüzüme kapıyı kapatacakken ayağımı kapının eşliğine koydum.

 

"Ah demek beni içeri davet ediyorsun. Çok naziksin." dedim. Sonrada onu itip içeri girdim. Terliklerimi çıkardım. Sanki kendi evimmiş gibi ev terliği alıp giydim. Şaşırmış gözlerle beni inceliyordu.

 

"Sana içeri girmeni kim söyledi?" dedi. Sesi hafif sinirli ve soğuk çıkıyordu. Ama aldışız etmedim. Kendileri aldırış edilecek türden değil!

 

"Salon bu tarafta olsa gerek" dedim. O tarafa yöneldim. İçeri girdiğimde yanılmadığımı anladım. Salon buradaydı. Salonun loş bir havası vardı. Ne yalan söyleyeyim? Bu adam zevkli biriydi. Peşimden geldiğine emindim. Zatende peşimden gelmişti.

 

"Çık git evimden. HEMEN!" diye bağırdı. İşaret parmağıyla kapıyı gösteriyordu. Ama ben geçip koltuğa oturdum.

 

"Sen ne biçim bir ev sahibisin? Misafir böyle mi ağırlanır ailen sana hiç terbiye öğretmedi mi?" dedim. Sabahki onu taklit ederek.

 

"Ailemi karıştırma vahşi cadı"

 

Koltuktan kalktım ve önünde dikildim. İşaret parmağımı ona sallayarak "Neden sen benim ailemi karıştırıyordun ama bu sorun olmuyordu ben karıştırınca mı sorun oldu?" dedim.

 

"SANA EVİMDEN GİT DEDİM HEMEN"

 

"Noluyo burada?" kıvırcık siyah saçlı uzun boylu bir çocuk çıktı içerden hoş bir yakışıklılığı vardı. Bu Derin'in bahsettiği Yağız olmalıydı.

 

Gözlerimle yanındaki çocuğu işaret edip demire baktım. "Ev arkadaşın mı?"

 

"Sanane çık git evimden" dedi Araf.

 

Siyah saçlı çocuk atıldı söze "Evet onun ev arkadaşıyım. Sende alt komşu olmalısın. Tanıştığımıza memnun oldum. Yağız ben Yağız Kıvanç" elini uzattı sıktım. Adının Yağız olduğunu öğrenince yanılmadığımı anladım.

 

"Sıla Karlı bende memnun oldum" dedim Yağıza. Gülümsemişti bana. Bende karşılık olarak gülümsedim. Bu anı bozan Demir oldu.

 

"Yağız işini bitirdin mi sen?" dedi Araf. Soğuk bir sesle.

 

"Az biraz işim kaldı Araf"

 

"İnşallah düzgün yapmışsındır. Eğer öyle değilse baştan bir daha yaparsın"

 

Yağız boş gözlerle bana baktı. Bende ona baktım.

 

"Biliyor musun Araf'ın temizlik takıntısı var. Sabahtan beri canımı çıkardı. Aynı kitaplığı on dört kere sildirdi bana." dedi. Yağız

 

Şimdi anlamıştım. Temizlik takıntısı olduğu için sabahtan beri bu sesler kesilmiyordu. İyi ama artık saat geç olmuştu buna bir son vermesi gerekiyordu.

 

"Yağız işinin başına. HEMEN" diye gürledi Araf.

 

Yağız "Tamam tamam." deyip solandan çıktı.

 

"Niye kovuyorsun çocuğu? Ben sevmiştim onu. Senin aksine nazik biri."

 

"Tam olarak beni ne kadar tanıyorsun ki böyle boş konuşuyorsun. Ayrıca senin gibi biriyle Yağız'ın başını yakamam. Onu senden korumam lazım."

 

"Benim gibi biri derken?"

 

"İşte böyle huysuz, ukala,kendini beğenmiş, çevresini düşünmeyen biri."

 

Güldüm. Bu sözleri karşı sadece güldüm.

 

"Yağız'ın böyle biriyle başı zaten dertte."

 

"O ne demek?" dedi kaşları çatık bir şekilde.

 

"Aynaya bakarsan görürsün."

 

Göz devirip bi' off çekti. Bu neşelenmeme sebep oldu.

 

O sırada gözüm masaya takılmıştı. İstediğim şey oradaydı. Tam yanındada bir kaç test kitabı vardı. Masaya doğru yöneldim ve test kitaplarına bakmaya başladım.

 

"Ne yapıyorsun sen eşyalarıma dokunma dememişmiydim ben sana" dedi Araf.

 

"Sakın ol sadece test kitaplarına bakıyordum." dedim.

 

Araf yanıma geldi. Dibimde durdu.

 

"Baktıysan defol evimden." dedi.

 

Ama daha istediğime ulaşamamıştım. Ellerimi masanın üstüne koydum. Sırtım masanın kenarına değiyordu. Önümde de Araf duruyordu. Araf görmesin diye ellerimi yavaşca hareket ettiriyordum. Araf'ın gözlerinin içine bakıyordum. İstediğimi sonunda almıştım. Yavaşca arka cebime koydum.

 

"Peki gidiyorum. Sonra görüşürüz soğuk canavar." dedim. Kapıya doğru yürüdüm. Arkamdan geliyordu. Ben ev terliklerimi çıkardım. Kendi terliklerimi giydim. Benim için kapıyı açmıştı.

 

"İnşallah görüşmeyiz vahşi cadı" dedi ve beni kolumdan tutup dışarı bıraktı. Sonrada yüzüme kapıyı çarptı. Neye sinirlenmişti ki şimdi bu! Ne bu hareketler?

 

Hızlı adımlarla aşağı indim. Anahtarla kapıyı açtım. İçeri girer girmez sırtımı kapıya yasladım. Gözleri kapadım. Biraz nefes aldıktan sonra cebimden aldığım şeyi çıkardım. Bu onun telefonuydu. Acaba evde telefonunu kaç saat arayacaktı.

 

Telefonu açtım. Şifresi yoktu. Bu işimi kolaylaştırmıştı. Tam o sırada telefona bir mesaj geldi.

 

Telefonumu aldığını anlamayacağımımı düşünüyordun cadı?

 

Bir dakiyka ne? Telefonunu aldığımı anlamışmıydı. İyide o zaman neden bir şey yapmamıştı? Neden almama izin vermişti? Telefonu bende olduğuna göre kimden mesaj atmıştı? Numara bana bir yerden tanıdık geliyordu. Ama nerden?

 

Dikkatli bakınca benim numaram olduğunu anlamıştım. Bir dakiyka numara gerçektende benim numaramdı. Hemen ceblerimi kontrol ettim. Telefonum yoktu. TELEFONUM GERÇEKTENDE YOKTU!

 

Sinirle nefes alıp vermeye başladım. "Demek öyle soğuk canavar. Bu savaşı sen başlattın. Cezasınıda çekiçeksin" dedim. Ben onun telefonunu alırken önündeydi. Çaktırmadan oda benimkini almıştı. Kısasa kısas yapıyordu aklınca! Ama ben bu oyunların altında kalacak biri değilim ben bunun intikamını alırım.

 

Bölüm sonu lütfen beğenmeyi unutmayın fazla emek var umarım iyisinizzdir günününüz güzel geçsin

 

Loading...
0%