@efloranizz35
|
Merhaba değerli okurlarım. Bu kitaptaki karakterler ve olaylar gerçekten alınmıştır. Hepinize iyi okumalar diliyorum. Karanlık bizim tek dostumuzdu, ışıktan daha çok yanımızda olandı. Evini kaybeden insanlara sesleniyorum: Leviathan Krallığı'na kollarınızı açın çünkü yuvanız olmak için sizi bekliyor:) Varlığından bile emin olmadığı bir insanı düşlemek... Bir krallık yönetiyor olmak birçok kişinin hayali olabilir, kulağa güzel gelebilir. Fakat düşünüldüğü kadar havalı bir şey değildir; özelikle onun için... O bir melezdi, annesi ve babası normal bir insanken; kendisi büyücüydü. Onun gibi büyücüler Leviathan Krallığı'nda bile bulunmuyordu. Çünkü krallığın dışına çıkan büyücülerin hepsi idam edilmişti. Bu yüzden Leviathan'ın eski kralının verdiği net emirle krallığın sınırları kapatıldı ve sadece davet edilenlerin giriş yapmasına izin verildi. Leviathan Krallığı'nın ismi geçmişten gelen bir inanış olan okyanusların hâkimi bir su canavarından, Leviathan'dan gelmekteydi. Bu inanışa göre krallığın okyanusunda bu canavar yüz yıllar önce görünmüş fakat kanıt bulunamadığı için bir efsane olarak kalmıştı.
🌼🌼🌼
Davet mektuplarını krallığın üstleri olan Elfler göndermekteydi. Elfler, o gün verilen mektupları dağıtmış krallığa geri dönüyorlardı. Krallığa girişte soy ayrımı veya herhangi bir olağanüstülük gerekmezdi. Ay Işığı Krallığı'nda yaşayanlar hariç herkes krallığa gelebilir, kötü bir sorunla karşı karşıya kalındığındaysa krallıktan sınır dışı edilirlerdi. Leviathan'ın sınırlarının önündeki at arabalarına bakılırsa mektupları alan bazı kişiler krallığa gelmeye başlamıştı bile. At arabalarının birisinden; kahverengi kıvırcık saçlı, kahverengi gözlere sahip olan genç bir kız, sevinçle indi. Her zaman kurtulmak istediği geçmişini geride bırakmanın heyecanıyla yeni hayatına 'merhaba' dedi. Genç kız, at arabasından indiği an lila renkli elbisesinin eteğini tutarak krallığın sınır kapısında duran vezirle göz göze geldi. Birkaç küçük adımda gelen misafirlerin davetiyelerini kontrol eden vezire doğru yaklaştı. Kahverengi saçlara ve kısa sakala sahip olan uzun boylu vezir, kız yanına geldiğinde; "İsminiz nedir?" diye sordu. Kız, çekingen bir ses tonuyla "Berfin... sadece... Berfin." diyerek cevapladı. 'Sadece' kelimesi hiçbir yere ve soya ait olmama durumunu ona hissettirdiği için kendisini tanıtırken hep bu şekilde tanıtırdı. Vezir gülümsedi ve bu gülümseme kızın biraz daha rahatlamasına yardımcı oldu. Berfin, Tomris tarafından verilen güçle melez bir büyücü olmuştu. Büyücü ismi Eflora'ydı. Büyü yapmayı evinin önüne gelen ve kimin bıraktığı belli olmayan kitaplardan öğrenmişti. Onun gibi Tomris'in güçleriyle büyücü olmuş olan prensinin de belki bu krallıkta olabileceğini; Elfler tarafından gönderilen mektubun ona ulaşmaya bir işaret olarak görüyordu. Fakat bir yandan da Aurora Krallığı'na kadar gelen gazete haberleriyle büyücü olduğunu saklamaya bu krallıkta mahkûm kaldı. En azından abisinden kurtulduğunu düşünerek büyücülüğü bir kenara bıraktı. "Memnun oldum. Ben de Ozaniryuz." diyerek göz kırptı, vezir. Elini uzatarak utangaç bir tebessümle ona bakan Eflora'nın davetiyesini kendisine vermesini bekledi. "Ben de memnun oldum, Ozaniryuz." dedikten sonra küçük, eski, kahverengi çantasından davetiyesini çıkartıp Ozaniryuz'a uzattı. Davetiyeyi kontrol eden Ozan, yanındaki muhafızdan aldığı davetli listesinin yazılı olduğu parşömenin üzerine Eflora'nın ismini yazdı ve tekrar ona bakıp gülümsedi. Daha önce içeriye aldığı misafirlere yaptığı gibi sevecenlikle "Leviathan Krallığı'na hoş geldin. Krallığa adımını attığın gibi sen de diğerleri gibi bir Leviathanlı olacaksın." dedi. Eflora, tekrar eteğini tuttu ve önündeki Ozan'a reverans yapmasının ardından yanından kıkırdayarak geçip, krallık sınırlarından içeriye girdi. Leviathan, küçükken ona anlatılan hikâyelerdeki gibiydi. Bir masalın içine girmiş gibiydi adeta. Her şeyiyle, her şeyden farklıydı. Masmavi, tertemiz denizi, yemyeşil doğası, her tarafı çiçeklerle çevrili olan krallık göz alıcı olduğu gibi Eflora'yı da büyülemişti. Eflora, etrafın güzelliğine dalmışken bir kız ona doğru yaklaştı. "Hoş geldin, sanırım yeni gelenlerdensin." dedi güler yüzle. Kızın, kahverengi dümdüz omzuna uzanan saçları vardı. Kafasına takmış olduğu taçla asilliğini koruyan bir prenses olduğu anlaşılıyordu. Yemyeşil elbisesinin üstünde bulunan çiçek desenleriyle birlikte saçına taktığı çiçekler, güzelliğine güzellik katıyordu. 'Evet' anlamında kafasını salladı Berfin ve prensesin önünde hızla reverans yaptı. "Tanışalım istersen. İsmim Tuğçe ama soyumdan dolayı bana genelde Ophelia derler." Diyerek tebessüm eşliğinde, Eflora'nın kendisini tanıtmasını bekliyor gibi bakıyordu gözlerine. Eflora, Ophelia'nın yüz ifadesinden anlamış bir şekilde gülümsedi ve "Memnun oldum, majesteleri. Ben de sadece Berfin." Diyerek elbisesinin eteğinden tutup hızla reverans yaptı. "Ben de memnun oldum, Berfin." Prenses Ophelia, krallığın en sevdiği ve güven duyduğu prenseslerinden birisiydi. Bu kadar sevilmesinin ve güvenilmesinin nedenlerinden birisi sözleriydi. Herkesin derdini dinlemeyi, teselli vermeyi severdi. Ophelia isminin anlamı 'ophelos' kelimesinden geliyordu. Anlamı 'yardım' demekti. Leviathan Krallığı'nda ne kadar seviliyor olsa da kimseye hayat prensipleri gereği kolay kolay güvenemiyordu. Bu yüzden tek yakın dostu krallığın suikastçısı Orpheus'tu. Her ikisi de gülümsemelerini sürdürürken Eflora gözlerini, Ophelia'nın gözlerinden kaçırarak krallığın yemyeşil çimenlerine doğru kaydı. Oradaki çiçeklerin güzelliği onun yüzüne yansımış, gülümsemesini artmıştı. Ophelia, Eflora'nın baktığı yere bakarak çiçeklerle doğru baktı. Eflora'nın çiçeklere ilgili olduğunu düşünmek kendisini mutlu hissettirdi. "Çiçekleri seviyor olmalısın. En sevdiğin tür hangisi?" diye bir soru yönelttiğinde Eflora'nın gözleri yeniden Ophelia'nınkilerle buluştu. "Papatyalar." Cevabına karşı Ophelia şaşırdı. O kadar farklı tür varken Eflora'nın papatya sevmesi onu oldukça şaşırtmış gibiydi. "Neden peki?" Diye bir soru daha yöneltti, kaşlarını kaldırarak. "Papatyalar narin ve zarif güzelliği ile saflığı simgelediği gibi mutluluğu da simgeler. Bu yüzden en sevdiğim çiçek türü papatyalardır, majesteleri. Belki klasik gelecek size. Fakat papatyalar benim için daha fazlası..." diye yanıtlamasıyla Ophelia'nın da yüzünde nedensizce bir tebessüm oluşmuştu ve aniden arkasını döndü. Eflora, Ophelia'nın arkasına dönme sebebini sorgularken; Ophelia, ellerini bir arada tutarak bir papatya tacı yarattı ve tacı tekrardan Eflora'ya doğru döndüğü gibi ona uzattı. Gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde; "Bunu nasıl yaptın?" diye sordu, Eflora. Ophelia, papatyalarla Eflora'yı büyülemeyi başarmışçasına gülümsedi. Herkesin klasik buldukları papatyalar onun mutluluğuna yetiyordu. Ophelia'nın elindeki papatya tacını yavaşça eline aldı ve kafasına taktığında Ophelia, Eflora'nın sorusuna karşılık: "Doğa Tanrıçasıyım." cevabını verdiğinde Eflora'nın içinde bir üzüntü oluşmasına rağmen bunu yüzüne yansıtmamaya özen gösterdi. Krallıkta bir prensesin tanrıça olmasına rağmen, büyücülüğün yasak olması oldukça ilginç gelmişti. Çünkü her iki soyda da sihir gibi olağanüstülükler bulunuyordu. Bunu üzerine Eflora, Ophelia'nın ağzını aramaya karar vererek; "Krallıkta başka tanrıçalar, cadılar veya büyücüler var mı?" diye bir soru yönelttiğinde Ophelia, hiç düşünmeden; "Krallığın yöneticilerinden, Prenses İlkay ateş tanrıçası soyundan geliyor. Ayrıca kendisi Leviathan Krallığı'nın kralı Barış'ın en büyük destekçi prensesi ve en çok güvendiği kişilerdendir. Tuana, diğer ismiyle Sylwia cadı soyundan geliyor. Kendisi de krallığa 1 hafta önce geldi. Fakat Leviathan'da bir büyücü soyu bulunmuyor. Bulunmaz da zaten." Dediği an Eflora'nın yüzündeki gülümsemeden eser kalmadı. Eğer prens krallıktaysa bile bunu kimsenin bilemeyeceğini düşünerek derin bir nefes aldı ve umudunu kaybetmeyerek; "Bunun nedeni nedir majesteleri?" diye tekrardan bir soru yöneltti. Ophelia, kaşlarını çatarak, "Birincisi, bana öyle seslenmene gerek yok. İkincisi, büyücülerin yıllar önce soyu tükendi. Bunu herkes bilir." Cevabıyla Ophelia, tekrardan gülümsedi. Eflora, yutkundu. Büyücülerin idamı hakkındaki söylentileri Aurora'daki gazete haberlerinde görmüştü. Doğruluğundan emin olmak istiyordu. Bu söylentiler gerçek değilse krallıkta daha rahat yaşayabilirdi. Ama bu şekilde krallıkta yaşamını sürdürmek onu zorluyor, sınırlıyordu. Aurora Krallığı'nda onun büyücü olduğunu kimse bilmediği gibi burada da bilinmemesini doğru bulurken bir yandan da kendisini her zaman olduğu gibi bu konuda suç işlemişçesine kötü hissettiriyordu. Yaşaması suçmuş gibiydi adeta... "Ama nasıl?" diye bir soru daha sorduğu an hafif ince bir erkek ses duyuldu. "Fazla merak sence de zarar değil midir?" Ophelia, gelenin kim olduğunu gördüğü an eteğini tutarak gelen kişinin önünde eğilirken, Eflora, gelen kişinin kim olduğunu anlamaya çalışırcasına bakmayı sürdürüyordu. "Yenisin galiba burada." Diyen adama karşı, kafasını onaylar bir biçimde salladı ve "Evet." diye yanıtladı. "Hoş geldin." "Hoş buldum." dedi ve bakışları Ophelia'ya yöneldi. Ona, yanlarındaki adamın kim olduğunu söylemesini beklercesine bakıyordu. Ophelia, Eflora'nın kulağına yaklaşarak "Kral." diye fısıldadı. Eflora, yüzündeki şaşkınlıkla beraber "Bağışlayın majesteleri." diyerek hiç beklemeden Ophelia'nın yaptığı gibi reverans yaptı. Kral'ın giysilerine bakılınca kral olduğunu anlamak zordu. Açık mavi gömleğin yanında taktığı bordo kravat ve lacivert beyaz çizgileri olan ceketiyle aynı renkte pantolon... Farklı bir dünyadan gelmiş gibiydi. O an Kral bile Eflora için diğer krallardan farklı gibiydi. "İsmin nedir?" diye sordu tek düze bir sesle, kral. "İsmim Berfin, majesteleri." dedi ve başını eğmeyi sürdürdü. "Memnun oldum, Berfin. Leviathan Krallığı'nda rahat olabilirsin. Kimseye de soylu olduğu için 'majesteleri' diye hitap etmene gerek yok. Bana da öyle. İsmim Barış, istediğin şekilde seslen. Fakat rahatsın diye de bir saygısızlıkta asla bulunamazsın. Ne bana ne de başka bir Leviathanlıya. Ben önden uyarmış olayım." "Bende, memnun oldum." diyerek gülümsemeye çalıştı, Eflora çekingen bir şekilde. Barış, ona sert bir biçimde bakmayı sürdürdü ve yanlarından yavaş adımlarla ayrıldı. Kral Barış, Leviathanlılara karşı oldukça merhametli davranan; dürüst ve bir o kadar iyimser kişiliğe sahip bir kraldı. Leviathanlılara karşı söz geçirmek için ne kadar otoritesini ön planda tutsa da içindeki sıcaklığı daima krallığın prenseslerine gösterirdi.
🌼 🌼 🌼
Kral Barış gittiğinde Ophelia, anlamsızca Eflora'ya bakarak gülümsemeyi sürdürüyordu. "Soruların olursa her zaman buralardayım." demesine karşı Eflora, yapmacık bir gülümseyişle yetindi. Ophelia, yanından ayrıldığı gibi verdiği tacı eline aldı ve incelemeye koyuldu. Prenses Ophelia'nın ona daha ilk tanışmada böyle bir taç vermesi oldukça garibine gitmişti. İyimserliğe bağlayarak 'belki krallıkta dostu yoktur' diye kendisini kandırmaya çalışsa da anlamsızdı. Koskoca Leviathan prensesinin hiç mi dostu olmayacaktı yani? Bu düşünceleri bıraktı ve taçtaki papatyaların yapraklarını özenle bakmayı sürdürdü. Papatyalar sadece masumiyet ve saflığı ifade etmezdi. Sevgi ilişkileri, dostluklar ve duygusal bağlarla da ilişkilendirilirdi. Onlar Eflora'yı her zaman sembolize eden oldu. Her şeyleri ile insanlara güzellik katıyorlardı. Ölümleriyle bile... Papatyaların ölünce kokması bile fazla anlamlıydı... Topraktayken koku vermez ancak kökünü topraktan ayırırsanız o güzel kokusunu verir bir nevi ölümün, son oluşun kokusuydu. Bir canlının ölümü güzellikler yaratıyordu Papatyalar için ölüm, insanlara bir hediyeydi adeta. Kafasını taçtan kaldırarak tekrar etrafına bakmaya koyuldu. Kulağına gülüşme sesleri geliyordu. Herkesin birbiriyle barış içinde olduğu bu krallıkta onun bir yeri olacak mıydı? Pek sanmıyor olsa da her zaman olduğu gibi umut ediyordu. O, her zaman umut ederek kaybetmişti. Büyücülerin idamından sorumlu olduğu düşünülen krallıkta bir büyücü olmak onun için ne kadar zor olacağını düşünse de gülüşmeleri duydukça bir Leviathanlı olma isteği içinde her saniye biraz daha yeşeriyordu.
🌼 . . . Sizce Eflora Leviathan'a uyum sağlayabilecek mi? Eflora ve Prens ileriki bölümlerde karşılaşacak mı? Umuyorum ki güzel bir bölüm olmuştur. Desteklerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.^^
|
0% |