
Pınar Sezen Mutlu
Sonraki birkaç günüm onu televizyondan izlemek oldu. Annem ekranda onu gördüğünde yüzünü buruşturdu. Kendine göre haklıydı.
Ekrandan hızla bir numara geçti. İçimden geçen bir umut ile numarayı tuşlayıp aradım.
Annemin görmemesi için ayağa kalkıp odama gittim. Telefon çaldı, çaldı ve tekrar çaldı. En sonunda onun sesini duydum.
"Alo?"
Fısıltıyla konuşmaya çalışıyordum. İkinci adıyla seslenmeye karar verdim.
"Kaan."
Sustu. Etrafındaki sesler de sustu.
"Pınar."
"Seni özledim."
Sessizliği devam etti. Gergin nefes alışlarını duymamak elde değildi.
"Gelicem. Söz veriyorum gelicem ama şimdi kapatmalıyım."
Sanki görecekmiş gibi kafa salladım. Telefon kapandı. Bende akşamı beklemeye ve onu gördüğüm zaman ne yapacağımı düşünmeye başladım. Bu sefer herşey ilk tanışmamız gibi olmayacak. İnanıyorum.
(...)
Umut Kaan Öktem
Saat gece yarısına yaklaşmıştı. Hayır tüm ışıklar sönmeden içeri giremezdim. Ceyda anneden kafama bir terlik yemeyi hiç istemem.
Son ışık da söndüğünde pencereye yürüdüm. Burası onun odasının penceresi olmalıydı. Yani umarım.
Pencerenin camına küçük bir taş attım. Pencereye yürüyen bir silüet görmesem de pencere açıldı.
"Ferit dur ilk ben bakıcam."
"Ya Didem! Bende görmek istiyorum."
"Benim beyaz atlı prensim geldi bir kere. Sen ne yapacaksın benim yakışıklı prensimi?"
Didem'in lafına kıkırdadım. İkizlerin camına taş atmış olmalıydım. Olsun. Fırat abinin ya da Ceyda annenin odasının camına da taş atmış olabilirdim değil mi? Allah'ın sevilen kuluyum demekki.
Didem pencereden aşağı başını sarkıttı.
"Umut abi gelmiş."
Didem hızla içeri geçti. Bakma sırası Ferit'te olmalıydı. Öyle de oldu. Şimdi de o bakıyordu. Ama küçük bir çocuk gibi değil de Pınar'ın babası gibi bakıyordu. Sinirli ve kıskanç.
"Ferit. Ablanı çağırır mısın abiciğim?"
Ferit bakışlarını odasına çevirdi. Didem'e bakıyor olmalıydı. Sinirle iç çekti ve üstüne çıktığı tabureyi yere devirdi. Bir anda yüksek bir ses duymamın başka bir açıklaması olamazdı değil mi?
Kısa süre sonra onu gördüm. Pınar'ımı.
Saçlarını kesmişti. Rengi bile değişmişti. Saçları daha siyahtı. Göz altları mordu. En az benimki kadar. Yüzü makyajsızdı. Tıpkı aylar önceki gibi.
En güzeli ise aylar önceki gibi nefret duymak yerine bana gülümsüyordu.
"Hoşgeldin."
"Hoşbuldum gülüm."
Duvara baktım. Ev iki katlıydı ve Pınar bana fazla yukarıda kalıyordu. Aklıma gelen ilk delilikle duvara tırmanmaya başladım.
"Kaan! Delirdin mi ne yapıyorsun?"
"Böyle uzaktan hasret giderilmiyor."
Pencereye kadar duvara tırmanmayı başardım. Pencereye tutundum ve ona baktım. O ise dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Rüyada mıyım neyim ben?
İki elimi bırakıp onu kendime yaklaştıracağım sırada olması gereken oldu. Sırt üstü yere düştüm. Acıdan yüksek sesle olmasa da inledim.
Pınar aşağı eğildi. Gözlerinde korkuyla bana bakıyordu.
"Kaan? Kaan iyi misin?"
"Sen beni deli ediyorsun Pınar. Bir anda öpülür mü gerçekten?"
Ayağa kalktım ve üstümü silktim. Pınar utangaç bir şekilde geri çekildi.
"Ama ne yapayım? Bir anda duvara tırmanacağını da ben beklemiyordum."
O an karanlık olan odanın ışığı yandı. Hızla pencere altına saklandım. Kimin geldiğini az çok anlayabiliyordum. Hızla tüy Kaan. Hızla tüy.
Tabana kuvvet hızla arabaya koştum ve uzaklaştım. Yol boyunca tek yaptığım parmaklarımı dudaklarımda gezdirmek oldu.
(...)
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |