@efsun_17799
|
Dünya ikiye ayrılmıştı. İyiler ve kötüler. Biz insanların doğaüstü canlılar olarak adlandırdığı kişilerdik. İnsanlar her ne kadar yaratık demeyi tercih etsede. Yaratık denmesinden nefret ederdik bu da iyiler ve kötüler kısmının tek ortak noktasıydı. Kötüler kısmında yer alanlalardan kurtadamlar her dolunay gecesi bir can alırlardı bunu yapmadıklarında sonraki dolunaya kadar nefes almalarını bile zorlaştıran bir öldürme hasretine tutulur ve dolunaya kadar birini öldüremediklerinde içlerindeki öldürme hasreti kendilerini öldürmelerine sebep olurdu. Sirenler şarkı söylerdi onlar bunu yapmaktan zevk alırlardı fakat bundan da öte bunu yapmaya zorlanırlardı. Şarkı söylemeyen sirenler güçsüz sayılırdı. Ve güçsüz sirenler av olurdu. Bütün sirenler kendi canını kurtarmak için şarkı söylerdi. İblisler kötülük fısıldamak zorundaydı. Aslında genelde iyilik de yapıyorlardı. İnsanların göremediği tek doğaüstü canlı iblisti. Genelde insanlar birisine doğru düşündüğü şeyi söylemenin kırıcı olduğunu düşünür. Karşıdakine o toz pembe yalanları söyleten iblistir. Ve son olarak vampirler yani benim de içinde olduğum grup. Vampirler yaşamak için her gün kan içmek zorundaydı. Fakat insanları avlamamız yasaktı. Bizde yaşamak için geriye kalan tek seçeneğimiz olan perileri avlıyorduk. Sadece bir tudum insan kanı o günü yaşamamıza yetecek kadar kan verirken perilerin soyunu kurutuyorduk. Bir gün için 2 perinin vücudundaki kanın hepsini tüketmemiz gerekiyordu ve asla yeterli değildi. Güçsüzdük. İnsan kanı içebildiğimiz zamanlardaki gücümüzle karşılaştırmak imkansızdı. Biz kan içmemizi ikiye ayırırdık ilki hayat kanıydı günlük ihtiyacımız yaşamamız için gerekli olan kan. Bir de ruh kanı vardı o güçlü olmak için içilirdi. Zevk için bile denebilir. Bazı vampirler peri krallığını aralarında perilerle birlikte bölüşmüştü. O seçkin vampirler kendilerine itaat edenlere hayat kanı içmeleri için izin verirdi. Benim gibi bir iki kaçasa kendi işini kendi görüyordu. Seçkin vampirler ruh kanına bayılırdı ruh kanı bir vampirden bile içilebilirdi. Hatta söylentilere göre insandan içilen ruh kanıyla vampirden içilen ruh kanı aynı gücü veritordu.
İyilerdeyse deniz kızları vardı. Denizin koruyucuları. Deniz melekleri. Yada her ne boksa işte. Onlar yalakalık yapardı. Erkeklerin aklını başından alırlardı. Ama asla aşık olmazlardı. Bu da onların eğlencesiydi. Periler vardı. Çiçekleri, ormanı, bitkileri ve hayvanları iyileştirir hayat enerjisi verirlerdi. Elfleri çok gören olmazdı. Genelde ormanlarında kendi kafalarına göre takılırlardı. Biz vampirler peri bulamadığımızda elflerin ormanlarına dalardık. Elfler perilerden bile az hayat kanı sağlıyordu bize. Elfler kendi içlerine kapanık oldukları için haklarında çok birşey bilen yoktu. Birde melekler vardı. Melekler iblislerin tersine doğruları söyletirdi. Yine insanların göremediği canlılardı. İyilerdeki tüm canlılar grup halinde yaşardı. Kötülerdeyse sadece iblisler ve vampirler tek takılmayı tercih ederdi. Vampirlerin çok nadir iki kişi dolaştıkları görülür. Bunun da tek sebebi o iki vampir arasındaki bağ olurdu.
Bu benim dünyam bu benim hayatım ve bu kadar canlı türü içinde tabiki en zorlayıcı hayata sayiptim. Ben bir vampirim. Her gün insanların arasında dolaşmak zorundayım ve bu o kadar acı verici ki! Ben Nehir. Nehir Akar. Bu benim yalanlı dünyam. Tamamen yalan altyapısıyla devam ettirdiğim dünyam. Ve bu nefret ettiğim bir diğer şey. Sırf türü yüzünden iyi ve kötü olarak sınıflandırılmak. "Nehir?" "Evet Mine" "Dinliyomusun beni?!" "Pardon dalmışım" İnsanların arasında bu kan kokusuyla tabiki bol bol dalıp gidiyordum! "Diyorum ki üst sınıflardan sarışın poyraz var ya" "Eeeee nolmuş ona" "Siz çok yakışırsınız hem bide sana aşıkmış öyle diyolar" "Yuh artık daha neler Mine!" "Niye canım yakışıklı çocuk boylu poslu hem seviyomuş seni-" "Mine hemen hayallerini bırak çünkü boş hayaller" "Off be sanada bi erkek ayarlayamıyoz nesini beğenmiyon işte" Beğenmiyorum demedim arkadaşım onlar İNSAN "Evet çok seçiciyim" Burun kıvırıp kollarını kavuşturdu. "Görürsün sana birini ayarlicam" "Bol şans!" Onunla dalga geçtiğim için trip atmaya karar vermiş olmalı ki arkasını dönüp yürümeye başladı. "Görüşürüz" tribine başlatma be. Sınıftan çıkınca bende kendi çantamı toparladım. Yürümeyi gerçekten seviyordum ama yürümekten daha sevdiğim bir şey vardı ve bu kesinlikle koşmaktı. Koşmak özgür olduğumu hissettiriyordu. Ama bundan da öte koşarken yüzüme çarpan rüzgar bana yaşadığımı hissettiriyordu. 176 yıldır değişmeyen tek şey buydu sanırım. Herzaman koşardım. Mutlu olduğumda koştum. Üzüldüğümde koştum. Hayatta kalmak için koştum. Ölmek için koştum. Öfkelendiğimde koştum. İntikam almak için koştum. Kaçmak için koştum. Sanırım en çok kaçmak için koştum. Bu dünyadan kaçmak için, bu yalanlardan kaçmak için, gerçeklerden kaçmak için. Sanırım korkaklık etmiştim. Ama sorun değil. Bu bana kendimi iyi hissettiriyordu.
Yanlız yaşıyordum. Ailemi asla tanımamıştım. Haklarında hiç birşey bilmiyordum. Onlardan geriye kalan tek şey bir çift bileklikti. Sevgili bilekliğiydi. Birisi siyah zincir ve ucunda siyah bir kristalle süslenmişti. Kristalin etrafını saran gümüş tel ona gotik bir hava katıyordu. Diğeriyse beyazdı. Zinciri beyaz boyayla kaplıydı. Ucundaki şefaf kristal berraktı. Hayatımda gördüğüm en berrak kristaldi. Altın rengi bir telde şeffaf kristali sarıyordu. Bu bileklik bana her zaman 𝑠𝑎𝑓𝑙𝚤𝑔𝚤𝑛 ℎ𝑎𝑝𝑠𝑖𝑠 𝑒𝑑𝑖𝑙𝑚𝑒𝑠𝑖𝑛𝑖 anımsatmıştı. İkisinide herzaman sol bileğimde tutardım. Asla çıkarmıyordum. Bu bana sürekli yanımda olduklarını hissettiriyordu.
Küçük bir evdi. Hayır tabiki bu sıradan olurdu. Bir binanın en üst katındaki iki katlı dairede yaşıyordum. Bir ara birkaç kişinin pis işlerini yapmıştım. Ordan çok iyi para kazanmıştım. Ve şu sıralar iş bulamadığım için can sıkıntısından okula dönmüştüm. Evimin duvarları tamamen camdan oluşuyordu. Ve bu yükseklikten manzara çok güzeldi. Sabırım yarın okulu ekecektim. Biraz evde tembellik yapmak istiyordum.
Fakat şu anda gidip hayatta kalmak için avlanmalıydım. Çantamı bırakıp üstümdeki beyaz gömleği çıkardım ve siyah bir swet giydim. Ardından sehpanın üstündeki kablolu kulakığımı alıp evden çıktım. Asansördeyken 𝐺𝑢𝑛𝑠 𝑁' 𝑅𝑜𝑠𝑒𝑠 𝚤𝑛 𝑇ℎ𝑖𝑠 𝐼 𝐿𝑜𝑣𝑒 şarkısına basıp dinlemeye başladım. Binadan çıktığım gibi arabama gitmeye başladım. Sanırım bu gün kana bulanacaktım. İçimdeki acımasız tarafım bu gün beni ele geçirecekti. Sanırım bu gün 2 peri öldürmicektim. Bu gün bir kan gölü oluşturacaktım. Ben bir kuralsızdım. Hiçbir soyluya ittat etmeyen vampirdim. Açgözlülüğümü durduracak kimse yoktu.
✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰
Selam bu ilk bölümdü.
Bir iki bölüm sonra asıl olaylar başlicak azıcık sabır.
Umarım eğlenmişsizdir.
Karakterlerin fotoğraflarına efsun_17799 insta hesabından ulaşabilirsiniz.
İyi kalın 🖐️
🖤 |
0% |