Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@eftal.ya

Merhaba değerli arkadaşlarım bölüme geçmeden önce ufak bir böleceğim affınıza sığınarak. Bu bölümü beni en başından destekleyip teşvik eden @karainci ye ithaf etmek istiyorum. Keyifli okumalar dilerim.

***

Karşımdaki bu koca evin önünde dizlerim titreyerek durduğum günü muhtemelen ömrüm boyunca unutmayacaktım. Mustafa Demirkan bana ' kızım' demişti. Acaba Ceylin Demirkan da beni böylesine sahiplenebilecek miydi? Yolda gelirken Eray abiye durumumu özetleyen kısa bir mesaj atmış yine aynı şekilde Bige'yi de bilgilendirmeyi unutmamıştım. Bana attığı hararetli mesajlar yüzündense telefonumu sessize almıştım.

Her neyse bütün bu detayların dışında ben şuan ailemin evinin önünde bir yabancı misali bekliyordum. Evet bu kahredici bir durumdu ama şimdilik önceliklerimiz daha farklıydı. Kapının önünde öylece durmuş bekliyordum. Dahası arkamda da abilerim ve babam beni bekliyordu. Omzumda bir el hissettim. Kafamı hafifçe arkaya çevirdiğimde Mustafa Demirkan 'ın güven verircesine bir tebessüm ettiğini gördüm. " korkma kızım, arkanda ben varım artık. Hiçbir şeyden çekinmene gerek yok. " dedi. İşte bu gerçek bir güven talimatıydı. Sanki bir emniyet kemeri misali dikkate değer haklı bir güvence. Ayaklarım az önceye nazaran daha sağlam basarak zili çaldım. Derin bir nefes aldım ve kapı açıldı.

Bizi tombul bir hizmetli teyze karşıladı. Sevimli kırmızı yanakları, aydınlık bir siması vardı. Babam beyin yanıma geldiğini hissettim. " iyi günler Afife hanım. " . Adının Afife olduğunu öğrendiğim teyze güleç bir sesle " hoşgeldiniz beyim. Misafirimiz olduğunu söylemediniz. " . Mustafa Bey sırtımı sıvazlayarak "Misafir değil zaten Afife hanım. " dedi. İçeriye önce Mustafa bey ardından ben ve abiler girdi. Mustafa Demirkan 'ın yönlendirmesiyle salon olduğunu tahmin ettiğim bir odaya girdik. Sonra bir şey oldu.

Çok güzel ,zarif bir ses duydum. " Afife kim gelmiş? " diyerek salona girdi. Kumral ,uzun saçları kahverengi gözleriyle harika derecede hoş bir kadın... Gözleri ilk eşinde takıldı sonra oğullarında ve en son bende. Biz annemle göz göze geldik. Ceylin hanım bana gülümsedi ama bunun yorgun bir tebessüm olduğu aşikardı. O gerçekten ziyadesiyle kayıp vermiş bir anneydi ve tekrar eşine döndü. " hayatım misafirimiz mi var? Neden önceden söylemedin hazırlık yapardık" " O ev sahibi sayılır karıcım" . Anlamaz gözlerle bana tekrar baktı Ceylin Demirkan. " efendim canım? Anlayamadım. Ne demek bu?" . Mustafa Bey eşinin yanına adımladı ve onu kollarından tuttu." Önce bir otur karıcım. " ve oturtmaya çalışsa bile Ceylin Demirkan işgillenmişti. Huzursuz bakışlarına paniklemiş sesi eşlik etti " Mustafa ne oluyor? Çocuklarım. Çocuklara bir şey mi oldu yoksa ha ? Bak doğruyu söyle bana? " . Elbette bir anne her şeyden evvel evlatlarını düşünürdü değil mi? Onlar... gerçekten güzel bir aileydi. İmrenmiştim. Mustafa Demirkan zor da olsa onun koltuğa oturmasını sağladı. "Hayır herkes gayet iyi merak etme. Bak Ceylin 'im biliyorum bu kabullenmesi çok zor bir durum ama sakin kalmaya çalış tamam mı? Yirmi yıl önce sen kızımızı dünyaya getirdiğin gün bebekler karışmış. Ya- yani Simay bizim öz kızımız değilmiş. Ama bak sana kızımızı getirdim. " son kısımda eliyle beni işaret etti. Bana dolu gözleriyle bakan bu kadın nasıl yapıyordu bilmiyorum ama içime bakışlarını ilmek ilmek işliyordu. Titrek bir sesle " nasıl olur bu Mustafa? Nasıl söylersin sen bunu?

Benim kızım öldü. " sözcüklerin böylesine keskin olduğunu bilmezdim. Ya siz? Paramparça ruhumla titreyen dudaklarım belli olmasın diye sertçe ısırdım. Hâla bu ruhla mücadele ediyordum ya takdirliktim bence! Tamam kabul ediyorum bir anneye baktığı, beslediği, büyüttüğü hatta toprağa koyduğu evladının aslında öz çocuğu olmadığı söylense hepsi başta inkar eder lakin yine de biraz daha kelimelerini seçseler. Benim de kalbim vardı çünkü, ben de kırılıyordum.

Ceylin hanım feryat figan ağlamaya başladı. Öyle ki sesleri,çığlıkları kulaklarıma mütemadiyen kazınmıştı, biliyordum. " ahhh , nasıl olur bu? Evladımı koydum ben mezara . Yarısı gitti benim kalbimin. Ahhh, Allahım dayanamıyorum al canımı. " . Ben gerçekten ağıt yakılacak kadar kötü bir evlat mıydım ? Bağra basılamayacak ,saçı okşanamayacak, şefkati haketmeyecek kadar mı o kadar mı kötüydüm?

Düşünce denizimde boğulamadım. Çünkü Ceylin hanım bir anda küt diye bayılmıştı . Korkuyla yanına adımladım ki Doruk Demirkan önümü kapattı " Anne, anne duyuyor musun beni? Baba çabuk hastaneye gitmeliyiz neyi var emin olamam. " . Mustafa Bey hızla karısını kucağına aldı. Ömer Ali de telaşla " anahtar var bende arabayı ben kullanırım " dedi cebinden anahtarı çıkarırken. Bense sadece izledim . Anneme yardıma koşmuştum ama önüm kesilmişti. Ben bu aileye ait değildim. Onlar birbirlerine destek olup yardımlaşırken ben sadece seyrediyordu.

Hani sergilerde büyüleyici tablolar asarlar ya. Saatlerce yorumlanmaya çalışır dakikalarca seyre dalınır. Ama sorsanız kimse o tablonun çerçevesinin rengini bile hatırlamaz. İşte ben o çerçeveyim.

İhtişamlı bir tablonun hiç fark edilmeyen çerçevesi...

Nitekim öyle oldu. Panikle kapıdan çıkan Demirkan ailesi beni unutmuştu. Ben yine arkada kalan olmuştum. Bana kalan tek şey çıkarken kapattıkları kapı sesi oldu. Güldüm. Kahkahalarla gülerken dizlerimin üstüne düştüm. Bir anda ağlamaya başladım. Katıla katıla hem de . Canhıraş, sanki hayatım buna bağlıymışcasına ağladım

***

Kendimi toparlamış ve sahile gelmiştim. Hava kararmaya yüz tutmuş hava epey soğumuştu ama benim için daha soğuktu. Bu yüzden bana pek de işlemiyordu. Banklardan birisine oturmuştum ve dakikalardır denizi seyrediyordum. Ha tabi ağlaya ağlaya. Ne ciğer kalmıştı ne göz. Telefonum üst üste defalarca çalmıştı. Ben de kapatmıştım.

Saatlerce o buz gibi bankta, denizi izleyerek ağladım. Öyle ki ben geldiğimde kararmaya başlayan hava yerini yıldızlı geceye devretmişti. Parmaklarım soğuktan kızarmıştı. Neden Eray abiye gitmiyodum bilmiyorum. Ama sanırım dizlerimde derman yoktu yürüyebilecek. Daha ne kadar o bankta kalırdım orası da meçhuldu. Uzaktan ismimin haykırıldığını duyana kadar. " Eflal " diyorlardı. Koşarak yanıma gelen bu insanlar Bige ve Eray abiden başkası değildi. Yanıma gelir gelmez Bige bana sımsıkı sarıldı. Demirkan ailesiyle konuşmuş olmalılardı. " çok üşümüşsün " dedi şefkatli bir tonlamayla. Ceketini hızla çıkarırken Eray abi " ne yapıyorsun sen?" Dedi. Bige onu eliyle durdurdu " karışma sen şimdi onun ısınmaya ihtiyacı var" sonra bana ceketi giydirdi. Biliyordum eğer Eray abinin ceketi olsa o verirdi. Onlar böylelerdi çünkü. Benim ailemdi onlar. Yine hüngür hüngür ağlamaya başladım. Eray abi şaşkın ördek gibi bana bakarken Bige anlayışla saçlarımı okşadı. " geçti bebeğim bak biz buradayız. Hadi gel hadi evimize gidelim. " . Evimize kısmında Eray abinin Bige' ye bir bakışı vardı ki bu kötü halimde bile beni gülümsetmeyi başardı. Bige sakin hareketlerle koluma girdi , Eray abi de çantamı aldı. Yavaş yavaş arabaya yürüdük. Başımı Bige' nin omzuna koydum. Savaş gazisi gibiydim mübarek!

Arabaya yavaş da olsa varmıştık. Eray abi biner binmez benim için klimayı çalıştırdı. Geldiğinden beri susuyordu. Merak ettiği çok fazla soru vardı emindim ama kendini tutuyordu. Bige benimle arkaya binmişti. Sırtımı okşayıp beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Sükut içinde geçen bir yolculuk sonunda eve varmıştık. Arabadan indim, beraber eve girdik. Eray abi önden ışıkları açtı. Bige " hemen çorbayı ısıtıyorum canım sen üzerini değiştir gel." . Kafamı salladım " Hayır ben yemeyeceğim, sağol siz yiyin." Dedim. Hemen çattı kaşlarını ikisi de " ne demek yemeyeceğim? " aynı anda söyledikleri şey için birbirlerine baktılar. Sonra Eray abi devam etti " bana bak cadı burnundan sokar gene içiririm sana o çorbayı biliyorsun. Boşuna uğraştırma beni" . Küçük çocuklar gibi ofladım ve odama gittim ,üstüme bir şeyler giyip tekrar mutfağa girecektim ki Eray abinin telefonda konuştuğunu duydum.

" Evet buldum Mustafa amca"

"..."

" eh işte iyi diyelim iyi olsun. "

" ..."

" Hayır, Mustafa amca önce çorbasını içecek. Kız sabahtan beri aç. Sonra isterse getiririm."

"..."

" estağfurullah, rica ederim. İyi geceler "

Ve kapattılar telefonlarını. Ardından ben de mutfağa girdim. " heh geldin mi ? Hadi otur bakalım çorba da hazır." Dedi Eray abi neşeli olmaya çalışan bir sesle. Masaya oturup çorbayı içmeye başladım. Bige ekmekleri ufak ufak bölüp çorbama attı. " ekmek de ye öyle tek olmaz" . Halim olmamasına rağmen gülümsedim. O da yanağımı sıktı. Nihayetinde çorbayı bitirdiğimde Eray abiye baktım " Eray abi , Mustafa Demirkan mı aradı? " . Boynunu kaşıyarak " Ha sen onu duydun mu ya? Evet annen uyanmış. Seni görmek istiyormuş. Zaten bilinci açıklanana kadar seni sayıklamış. " dedi. Şaşırdım. Gözlerimi büyütüp " beni mi sayıklamış?" . " evet ama eğer gitmek istemezsen seni kimse zorlamaz. Kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin." . " Eray abi ben galiba gitmek istiyorum. Merak ediyorum durumunu. En azından endişelerim giderilir. Beni götürebilir misin? " . İkisinin de şaşırdığını görebiliyordum. Ama beni başıyla onayladı. Sonra hepimiz hazırlanıp çıktık.

***

Arabamız artık hastanenin önündeydi. İçeri girdik. Asansöre binip resepsiyonun söylediği odayı bulduk ve kapının önündeydik. Derin bir nefes aldım. Ve kapıyı çaldım. " girin " diyen sesi duyana kadar bekledim. Ve içeri girdim. Ceylin hanım yatakta yatıyordu, başında Mustafa bey bekliyordu. Beni görünce hemen toparlandı. " yavrum, evladım, güzel kızım gelmişsin hoşgeldin. " . Açıkcası son olanlardan sonra Ceylin hanımdan epey çekiniyordum. " merhaba, nasıl olduğunuzu merak ettim. " dedim. Gülümsedi, "sen geldin ya artık çok iyiyim " . Mustafa Bey " Afife hanım çok ağlayarak çıktığını söyleyince çok endişelendik kızım." Başımı salladım " Evet beni unutunca tabi." Ceylin hanımın gözleri doldu. " haklısın kızım çok özür dileriz " . Tam onlara sorun yok diyecektim ki bir çocuk araya girdi. Daha önce görmediğim iki adamın daha burada olduğunu böyle anladım. " ya bırak anne ya . Zaten onun yüzünden bu haldesin bir de özür mü diliyorsun? " . Ceylin hanım " kuzey terbiyesizlik yapma. Kardeşin o senin " dedi bağırarak. Arkasındaki adam " kardeşime bağırma anne. Gelmiş elin kızı kardeşinizim diyor diye fahişenin tekini bağrımıza basacak halimiz yok!" Mustafa bey bütün hastaneyi dolduracak bir sesle" Yusuf!" Dedi. Bige benim önüme geçip

" höst be adam. Haddini bil. Senin kırdığın ananın porselen takımı değil! Bu kızı üzmeyeceksiniz artık " dedi.

Aralarında bir adım falan vardı. Kaşlarını çatıp birbirlerine baktılar. Aralarında sert rüzgarlar esti resmen. Bu saatten sonra ailemle toparlayabilir miydik bilmiyorum. Ama sabırla bekleyecektim. Çünkü onlar bana bir adım atsa ben onlara koşacaktım bunun farkındaydım.

***

Eveeeet yeni bölüm iftiharla sunulur edendim. Bölümü nasıl buldunuz? Abiler hakkında planlarımız neler olmalı? Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. Teşekkürler. İyi günleeeer.

 

Loading...
0%