@eftal.ya
|
Hastaneye geldiğime geleceğime pişman olmuştum bile. Abilerim olacak çocuk adamlar beni istemiyordu. Hayır sorun değil ben alışkınım istenmemeye, dışarıda bırakılmaya ama anlaşılan Bige değildi. Yusuf Demirkan ve Bige' nin gerilimi onlardan çok beni rahatsız etmişti. Bilirsiniz hani salim, süt liman insanlar vardır ya . Heh işte tam olarak o insan bendim! Benim kalbim çok kavga gürültü kaldırmazdı. Yusuf Demirkan alayla güldü " Annemin porselen takımı daha değerlidir bundan emin olabilirsin." İşte bu sözler gerçek bir hançerle aynı işlevi yapabilirdi. Tamam bir ufaktan dağılmaya başlamıştım ama Bige' nin Yusuf Demirkan 'ın üstüne atlamasını hiç beklemiyordum ve bence buradaki kimse beklemiyordu. Evet bildiğiniz adamın sırtına çıktı " gebertirim oğlum seni. Seni o porselene gömmezsem bana da Bige demesinler. " . " dur kızım manyak mısın sen? " . Ben Bige'yi tutmaya çalışırken bu Bige'nin zerre umurunda değildi. " hee manyağım. 46 raporumu getireyim de duvarına çerçeveletip as. Hatta dur ya ben senin anlına yapıştırırım onu" deyip Yusuf Demirkan 'a kafa attı. Ne? Tanrım burada neler oluyordu böyle? En sonunda Eray abi Bige' yi omzuna almak zorunda kaldı. " bırak ya Eray, bir tane daha çakayım bari!" . " Saçmalama Bige " dedi Eray abi onu zaptetmeye çalışırken. Bense hâla ayırmak için girdiğim yerde ,aralarında duruyordum Yusuf ve Bige 'nin. Kuzey hırsla üzerime yürüdü " bak , beğendin mi yaptığını? Şimdiden huzur bozmaya başladın." Dedi. Burun burunaydık resmen! " iyi de ben bir şey yapmadım ki. Bana hakaret eden abiniz. Ayrıca rica ediyorum üstüme gelmeyin lütfen biraz uzaklaşır mısınız? " . Bige hızla tekrar atılacakken Eray abi onu tekrar belinden tuttu. " ya bırak Eflal. Bunlar ne anlayacak kibarlıktan. Sen de onun ağzına çak bir tane bak nasıl kapanıyor çenesi? " Yusuf laubali bir sırıtmayla " sen mi anlarsın kibarlıktan? " dedi. Bige ellerini açarak " beni şu adamla konuşturmayın vallahi yanlışlıkla cinayet işleyeceğim. " . Yusuf yukarı bakarak " hasbinallah " dedi. Çok şükür ki akıl bali biri araya girme ihtiyacı hissetti . Eray abi " tamam yeter bu kadar kesin şu saçmalığı. Siz de Mustafa amca, Ceylin teyze oğullarınıza sahip çıkın. Ben bu kızı ne zaman size emanet ediyorum, hüngür hüngür ağlarken geri teslim alıyorum. Oğullarınız lafını bilsin. Siz de Eflal 'in incinmesine müsade etmeyin." . Kuzey kendini tutamamış olacak " ay prenses " dedi. Mustafa Bey bağırarak " yeter Kuzey. Hepiniz duracağınız yeri bilin. Sen de ne desen haklısın Eray oğlum. " dedi. Ceylin hanım başını sallayarak " Evet kızım ben izin vermeyeceğim söz bak kimsenin sana zarar vermesine. Ama ne olur yavrum bizimle yaşa. Yalvarırım kızım 20 sene sonra evlat hasretimi dindir. " . Birkaç adım geriledim. " b- ben bilmiy - yani bu pek iyi olmaz. Yok hayır hep huzursuzluk olur. Lütfen çok teşekkür ederim. Ama kabul edemem. " . " Kızım bak ne olur sana yalvarırırım gel. Tatsızlık çıkmayacak bak. " oğullarına bakarak " huzursuzluk çıkarmak isteyen ev dışında istediği haltı yer. Benim evimde benim kızım üzülmeyecek " dedi Ceylin hanım. Ne yapacağımı bilemez halde Eray abiye baktım. Bana onaylarcasına göz kırptı. Bunun benim her kararımı destekleyeceği anlamına geldiğini biliyordum. Tam cevap verecektim ki kapı açıldı. Gelen beyaz önlüğüyle Doruk 'tan başkası değildi. Odaya şöyle bir göz gezdirip annesine yöneldi " sultanım endişelenilcek bir şey yok sadece tansiyonun düşmüş. Ne olur ne olmaz her şeyine baktım hiçbir sorun yok. Birazdan çıkabiliriz ." . Onu dinledikten sonra içim ferahladı. " pekâla Ceylin hanım teklifinizi kabul ediyorum. Birlikte yaşamayı en azından deneyebiliriz. " . Mustafa Bey le birbirlerine baktılar aydınlık bir yüzle. Doruk Demirkan " ne ? Ne demek birlikte yaşamak? Bu mümkün değil!" Kuzey " hay azınla bin yaşa abi " dedi. Mustafa Bey kaşlarını çattı " ne demek o Doruk? Mümkün değil falan hayırdır? Evime kimi alacağıma ne zamandan beri sen karışıyorsun?" . Doruk hararetle " nasıl ya? Sokacak mısın o eve bu kızı? Ya Simay'ımın kemikleri sızlar be kemikleri. " . Herkes başını öne eğdi. Abilerin gözleri doldu. Bige öfkeyle öne atıldı " ne Simay'mış arkadaş. Ya bu kız. Bu kız sizin kardeşiniz be vicdansızlar! " . Yusuf hırsla Bige 'nin üstüne yürüdü " sakın kardeşime laf etme. Senin haddine değil! " . Bige bu aşağı kalır mı o da yürüdü Yusuf'un üstüne " Sen de benimkine etmezsen neden olmasın? Çünkü senin de sınırlarını aşıyor. "Tekrar aralarına girdim. Boğazımdaki yumruya rağmen konuşabilmeme daha sonra şükredecektim. Tamam Simay'ın kemikleri sızlıyordu belki ama benim de ruhum sızım sızım sızlıyordu yahu! " tamam sorun olacaksa kalmam o evde . Önemli değil bu kadar. Lütfen daha fazla tartışmayın " . Ceylin hanım ağlamaya başladı " Mustafa ne olur bir şey yap " Mustafa bey " Hayır kızım sen evinde, odanda, anne ve babanla kalacaksın gitmek isteyen gider. " dedi ve son sözü de söylemiş oldu. Az sonra da kapı çalındı. Gelen Ömer Aliydi. " ilaçlarını aldım anne. Bir de sevdiğin frambuazlı pasta için tatlıcıya gittim canın ister belki diye" dedi. Ceylin hanımın yüzünde kocaman bir tebessüm belirdi. " sağ ol oğlum benim. Bak sana haberimiz var. Kardeşin Eflal artık bizimle yaşayacak " dedi . Het abimin deli tepkilerinden sonra Ömer Ali 'den de iyi bir performans bekliyordum . Gözlerimi sıkı sıkı kapatmıştım ki Ömer Ali beni şaşırttı. " öyle mi? Hoşgeldin o halde " dedi. Şaşkınlıktan iri iri açtığım gözlerimle " te- teşekkür ederim " diyebildim sadece. *** Daha fazla gerginlik çıkmasını istemediğim için Eray abiden eve dönmeyi rica etmiştim ve o da beni kırmamıştı. Zira bu gece Bige'yi karakoldan toplamayı ikimiz de istemiyorduk. Sonuç olarak şuan evdeydik. Yatağa yatmamın üstünden tam 1 saat 8 dk geçmişti ama ben hâla tavanla bakışma faslındaydım. Kendisi bir hayli karizmatikti. Şaka bir yana hastaneden çıktığımızdan beri aynı evde yaşama fikrini düşünüyordum. Nasıl olacaktı ? Yapabilecek miydik? Bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni bir hayli ürkütüyordu. Derken kafamdaki tilkilerin kuyrukları en sonunda birbirine dolaşmış olmalıydı ki uyuyakalmışımtım. Yüzüme vuran güneş beni selamlarken aklıma ister istemez ' sabah güneşi sidikliye vururmuş' sözü geldi. Ne yani ben sidikli miydim? Hiç de bikere ben prenses gibi kızdım yahu bir tacım yoktu o kadar! Saflığımın nedense üstümde olduğu bir sabaha merhaba diyerek kalktım. Bugün dersim yoktu. O yüzden Bige'yle beraberdik. Eray abi çoktan gitmişti, Bige 'yse bugün erkenciydi. İkimize menemen yapmıştı. Lavabodan çıkıp mutfağa yanına gittim. Beni görünce " ooo uyuyan güzel günaydın. " dedi. Eh boşuna prensesim demiyorum işte. " günaydınn" dedim. " son kahvaltına özeneyim dedim" " yaa deme şöyle sonlu cümleler " dedim. Evet Demirkan ailesi bugün akşam beni alacaklardı. Bakalım onlarla yaşayabilecek miydim? Açık olmam gerekirse bu konu beni epey endişelendiriyordu ama yine de içimde bir taraf o evde yaşamayı deli divane istiyordu. Biye'yle şakalaşarak sofraya oturduk. " bak senin bu Yusufçuk mudur ne ayaksa? O abine gıcık oldum ben. Eğer ters bir hareketi olursa derhal beni arıyorsun. O evi başlarına yıkar seni de alıp çıkarım. " dedi. Duygulanmıştım, dünden beri beni koruyan bu kız hayatımda hiç görmediğim o sahiplenilme hissiyatını bana yaşatmayı başarmıştı. Dolu gözlerime tezat gülümseyen yüzümle konuştum." Teşekkür ederim Bige. Her şey için. " omzunu omzuma çarptırıp " ne demek kibariyem benim. Ah sen de azıcık dilli olsan var yaa. Neyse senin yerine de konuşurum ben hiç aklın kalmasın. " . Kıkırdadım " ona ne şüphe canım? " . Bige el bebek gül bebek büyüyenlerdendi. Ailesi ölene kadar hiçbir şeyden mahrum kalmamış boynu bükülmemişti. Zaten onlar ölünce de bir oyunun içine çekilmişti. Büyük bir oyunun. Bense ... büyümüştüm işte bir şekilde. Yürürken bile omuzlarını düşüren boynu bükük bir kadındım. Kendi ninnilerimi kendim söyleyen bir çocuktum ya ben. Dayak yerken sesimi çıkarmamayı öğrendiğim yaşta kız çocukları daha saçlarını örmeyi bilmezdi. Öyle bir mevzuydum işte. Her neyse Güzel bir kahvaltının ardından masayı toplamış ve bulaşıkları beraber yıkamıştık. Günün kalanı da sakin geçmişti. 4 saat kadar ders çalışmış, Bige'yle yüz bakımı yapmış ve ardından bavulumu toplamıştım. Bu şehre ilk geldiğimde elimde kendime ait hiçbir şey yoktu. Şimdiyse bu tuttuğum bavul Eray abi sayesinde dünyada bana ait bir şeyler barındırıyordu. Kar küremi de özenle yanıma aldım. Bu kar küresi benden bile kıymetliydi fikrimce. Bana alınan ilk oyuncaktı. İçimdeki kız çocuğunun ilk kahkahasıydı o. Akşama doğru Eray abi eve geldi. Bige ve Eray abiyle yemeğimizi yedik. Ardından Eray abi " Hazırsan götüreyim mi seni?" . Sonra Bige'ye dönüp " Sen de gelecek misin Bige?" Bige kafasını salladı " Hayır hayır, yeni bir cinneti kimse kaldıramaz " . Eray abiye döndüm " hazırım Eray abi. Tamam o zaman Bige şimdi vedalaşalım." Kafasını eğdi. " gel buraya kibariyem " ve sarıldık. Sıkı sıkı kucakladık birbirimizi. Bige sarılırken sağa sola salladı ikimizi. " bak dediğim gibi en ufak sıkıntıda beni arıyorsun. " " tamam ararım, sen de beladan uzak dur. Amcana da dikkat et " " Tamam Eflal anne . Sen beni düşünme " ve ayrıldık. Eray abi benim bavulumu alırken Bige 'ye döndü " kapıyı kilitle sen de . Ne olur ne olmaz. " Bige'nin onayından sonra çıktık. Arabaya yerleştik. Eray abi çok sessizdi. Bana tekrar baktı " emin misin Eflal? İstersen vazgeçebiliriz. " " eminim Eray abi sorun yok. " dedim. Başka bir şey demedi. Demirkan ailesinin evinin önünde Eray abi arabayı durdurdu. Aşağı inip bavulumu aldı. Ben de arkasından indim. Eray abi bavulu kapının önüne bıraktı ve bana döndü. Arabadan beri ilk kez bana bakınca gözlerinin kızardığını gördüm. Ağlamış mıydı o? Ne oldu anlamadım ama benim de gözlerim doldu. Eray abi titreyen çeneme bakınca tekrar gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Başını diğer tarafa çevirdi. " Eray abi yapma böyle. Sanki başka şehre gidiyorum" dedim. Bana bakmadan " ne bileyim kızım ya. Ev boş gelecek bana . Durmuyor zaten namussuz yaşlar" dedi. Gözyaşlarına kızması beni güldürdü. Bana baktı Eray abi. " bak ya, biz burada ağlayalım kızımız gidiyor diye. Eflal hanım gülsün . " " ya abi öyle deme ama. Ben sadece tutamadım kendimi " . Omzumdan tutup beni kendine çekti " şaka yapıyorum güzelim sen yeter ki gül. Neye güldüğünün önemi yok benim için." . Ben de ona sarıldım. Ve vedalaştık. Artık yeni bir evde yepyeni bir hayata selam vermek üzereydim. Derin bir nefes aldım ve zili çaldım. Kapıyı açan yine Afife hanımdı. Bana kocaman gülümsedi " Eflal hanım hoşgeldiniz. Biz de sabahtan beri sizi bekliyorduk. İyiki geldiniz. " . Nezaketimi sürdürerek gülümsedim Afife hanıma. " hoşbuldum lütfen Eflal yeterli. Kızınız yaşındayım " " nasıl istersen Eflal kızım " . Ve içeri girdim. Besmeleyle sağ ayağımı kapı eşiğinden içeri attım. Hatırladığım kadarıyla salonu buldum ve içeri girdim. Beni ilk fark eden Ceylin hanım oldu. Hızla ayağa kalkıp yanıma koştu. " Kızım " dedi heyecanla. " gelmişsin, hoşgeldin. " " hoşbuldum Ceylin hanım. " dedim. Bana dolu gözleriyle baktı " kızım biliyorum haddimi aşıyorum ama bir kerecik sarılabilir miyim? " . Bana böyle bakan bir kadına nasıl hayır derdim? Başımı salladım çünkü konuşsam sesim çıkmazdı biliyordum. Titreyen ellerini kaldırdı, önce yanaklarıma dokundu. Şefkatle yanaklarımı okşadığı parmaklarına gözyaşlarım düştü. Sonra sarıldı bana. Bu nasıl bir hissiyattı böyle . Kalbimde filler dans mı ediyordu bilmiyorum ama kalbim sıkıştı. Nabzım boynumda atıyordu anlayabiliyordum. Bir sarılma insanı nasıl böyle heyecanlandırırdı. Zambak çiçeği kokan saçlarını ezberlemeyi dileyerek kokladım. İkimiz de ağlamaya başladık ama öyle deli divane değil. İçli içli... Yara misali sızlayan anne hasretim buz gibi eridi avuçlarımda. Dayanamadım saçlarını okşadım annemin. Biliyordum artık onun iklimi incitmezdi gerçekten beni. O da kemiklerime dokundu benim. Yalnızlığımın kemiklerine... Hani Özdemir Asaf'ın bir sözü vardır bilmem bilir misiniz? ' Ah, sana sarılsam şimdi. Kırılsa yalnızlığımın kemikleri ' der bir şiirinde. İşte tam olarak o noktadaydım ben. En nihayetinde ayrıldık birbirimizden. Etrafıma bakınca her şeyin o kadar kolay olmayacağını anladım. Babam bana " evine tekrar hoşgeldin kızım " derken bense abilerimin nefret dolu bakışlarında takılı kalmıştım. Kuzey " hoş mu geldi hoş mu geldi gerçekten baba? Ya benim kardeşimin evine ne yüzle gelir bu kız?" Mustafa Bey sert bir sesle " Kuzey düzgün konuş bu kız dediğin kardeşin senin. " Yusuf girdi araya " ne kardeşi ya ? Neyin kafası bu? Benim tek kız kardeşim Simay'dı o da öldü baba. " Doruk da durmadı elbette kalbimi kırmak için " bu kızın olduğu evde durmam ben. Kardeşime bu haksızlığın yapılmasına müsade etmem " ve kapıyı çarpıp çıktı gitti. Arkasından " oğlum " diyen Ceylin hanımı bıraktığından birhaberdi. Ardından Yusuf ve Kuzey de tek kelime etmeden çıkıp gittiler. Ömer Ali'yse bana acıyan gözleriyle bakıp yukarı çıktı. Bense sebep olduğum dağılmayla kalakaldım. Annem sırtıma elini koydu" özür dilerim kızım. Ben evlatlarımı yetiştirememişim. Çok özür dilerim " . Kırılmalara rağmen yaralarıma rağmen gülümsemeye çalıştım " Hayır sorun değil. Sizin yapabileceğiniz bir şey yoktu. Ama acaba ba- bana odamı gösterebilir misiniz? Ben çok iyi hissetmiyorum da." Mustafa bey telaşla elimi tuttu " kızım ellerin de buz gibi olmuş. Bir hastaneye gidelim istersen " " yok yok uyursam geçer " dedim. Uyursam geçecek miydi? Belki... Ceylin hanım" emin misin Eflal? Bak bir şeyler ye istersen öyle uyu ha kızım? " dedi. Ellerimi sallayarak " Hayır teşekkür ederim aç değilim. Sadece uyumak istiyorum. " . Anlayışla başını salladı. " tamam kızım gel odan hazır " . Birlikte yukarı çıktık. Ceylin hanım bir odaya soktu beni. Geniş, güzel bir odaydı. Yatağın kenarlarını ışıklarla süslemişlerdi. Tavanda yıldızlar, duvarda kelebekler vardı. Odaya çok özenmişlerdi belliydi. Hevesle bana bakan Ceylin hanımın gözlerindeki soruyu o sormadan anlayabiliyordum. " oda çok güzel olmuş Ceylin hanım. Çok teşekkür ederim. " kocaman gülümsedi" çok sevindim beğenmene kızım. Hadi sana iyi uykular güzel yavrum " . Ve çıktı. Bense baş başa kaldım zihnimle. Ruhumu yuva bellemiş kötü düşüncelerimle kalmıştık artık. Bütün gece o yabancı odada, aslında bana ait olmayan o yatakta ağlamıştım. Gözlerim bir ara bana isyan etmiş olacak ki uyuya kalmışım. Telefonumun bildirim sesiyle irkilerek uyandım. Gözlerimi ovarak telefonumu bulmaya çalıştım. Komidinin üstünden alıp açtım. Bir mesaj vardı. Gülümsedim. Bizimkiler meraktan dayanamamış olmalıydı diye düşünürken mesajın anonim birinden olduğunu görünce kaşlarım çatıldı. -Bir yeni mesajınız var- Mesaj aynen şöyleydi: " Yıldızlar beliriyor avcumda sana bakarken Ve hiçliğe on kala adımlarım kulaklarımda Çünkü arkamda seni seyrederken unuttuğum evren Benimse mıh gibi kazılısın aklımda." Bu da neydi şimdi? Bu şiirin sahibi kimdi yahu? *** Merhabaaa değerli arkadaşlarım. Nasılsınız bakalım? Uzun bir bölümle geldim. Nasıldı? Bu arada şiir bana ait eğer tamamını merak ederseniz yazabilirim. Beğeni ve yorumlayorumlarınızı bekliyorum. Teşekkürler. İyi günleeeer.
|
0% |