Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@eftal.ya

Herkese merhaba arkadaşlar. 2k için çoook kocaman bir teşekkür etmek istedim. İyiki varsınız. Desteklemeye layık gören herkese çok minnettarım. Bir de önceki bölümde söylemeyi unutmuşum , şiirlerin tamamı bana aittir. Bilginize. Keyifli okumalar dilerim.

***

Kolumu sımsıkı tutan bu adama baktım. Kuzgun karası saçlarına tezat elaya çalan gözlerine uzun uzun baktım. Güzel gözleri vardı. Kalbinin aksine...

Ayaklarımın altındaki cam kırıkları artık hiç acıtmıyordu. Zira öyle yara almıştım ki şuan hislerim bir kurşun kalemin yazdıkça küçülen ucu gibi yok oldu. Bitmişti. Ben bitmiştim. İçimdeki kız çocuğuna çok görülen bu hediyeyle tuz buz olmuştum. En nihayetinde beni savurarak kolumu bıraktı Kuzey. Ve çıkıp gitti. Savrulmanın etkisiyle bulunduğum yeri değiştirmiş ve daha iri cam kırıklarına basmayı önleyememiştim. Ama artık sorun değildi. Acımazdım artık değil mi?

Yere eğilip camları toplamaya başladım . Sessiz sessiz ağlama çabalarımla kırılan parçaları avucuma doldurdum. Sonra avuçlarımı sıkıca kapattım. Hıncımı almak istiyordum ve bu herhangi bir şey olabilirdi. Ama ben yine kendimi seçmiştim. Avuçlarımdan iri kan damlaları akıp zemini boyadı. Sadece izledim. Bilmiyorum ne kadar orada durup kızıllığı izledim tam emin değilim ama ayağa kalkıp çöpe cam parçalarını atarken yeni bir sürpriz daha karşıladı beni.

Annemden hatıra diye aldığım, saç telleri hâla üzerinde olan tarak... O da kırılmıştı. Sapından ikiye ayrılmış bu tarağa her bakan kasıtlı yapıldığını pek tabi anlardı. Titreyen ellerimle tarağı aldım bu kez elime. Etrafına kan bulaştırdığım annemin emanetini korumaktan aciz kalmıştım. Sustum. Belki bir gün sustuklarımdan bağırma ümidiyle sustum. Cüzdanımdan para alıp dışarı çıktım. Aşağı indiğimde Ceylin hanım ve Mustafa Beyin güler yüzüyle karşılaştım. " gel kızım yemek yiyelim sofra hazır" başımı sallayarak " Hayır aç değilim siz yiyin. Benim markete gitmem gerek" . Mustafa Bey kaşlarını çattı. " olur mu hiç? Yemeğini ye sonra abilerinden biri seni markete götürür. Hem tek başına çıkılmaz bu saatte. " . Hissiz gözlerle baktım ebeveynlerime. " Hayır gerçekten aç değilim. Kimsenin gelmesini de istemiyorum lütfen. " . Ceylin hanım " ama kı-" sözünü kestim. " rica ediyorum Ceylin hanım. " . Bu sert tavrıma karşın üstüme gelmek istemeyerek gönülsüzce kabul ettiler. Ben de dışarı çıktım. Yüzüme vuran soğuk rüzgarla neredeyse mutluluktan ağlayacaktım. Kalbim,aklım,ruhum öyle sıkışmıştı ki o evde . Kararan havayı aydınlatan sokak lambaları belki şuanda benim en yakın dostum olabilirdi . Bahçeden yeni çıkmıştım ki bir arabayla burun buruna geldik. Bu arabayı tanıyordum.

Eray abi hızla arabadan indi. " Eflal ne işin var bu saatte senin?" . Gülümsemeye çalıştım. " Eray abi, sen mi geldin? Ben b-ben markete gidiyordum. " " bu saatte ?". " evet şey sıkıldım biraz da . Asıl senin ne işin var burada?" . " ben de seni görmeye geldim. Bir de sana ufak bir sürprizim vardı. Her neyse gel arabaya. Seni markete götürürüm ben hem konuşuruz da" " sürpriz mi?" Dedim arabaya binerken. O da yanıma yerleşince " evet ama önce emniyet ke-" . Kocaman açtığı gözleriyle ellerimi tuttu. " dur bir dakika senin ellerine ne oldu? " . Harika yakalanmıştım.

Söyleyeceğim yalanlar için yüzüm kızarırken " şey ben yanlışlıkla senin kar küreni ımm kırdım. Yani o kırıldı da ben camları toplarken ellerime batmış. " . Ağlamamı tutamamıştım. Çenem titremiş , kirpiklerim ıslanmıştı. " off çok kötü olmuş ya avcun. Boşversene senden kıymetli mi sanki? " . " kıymetli tabi " dedim hemen. " O bana alınan ilk oyuncaktı. "

Bu halimle minik kız çocuklarından farksızdım belki ama elimde değildi. Kafasını hızla kaldırıp bana baktı. " ilk oyuncağın mıydı? " dedi. Ama nasıl baktı biliyor musunuz? İçinden bir parça kopmuş gibi baktı bana. " daha önce hiç oyuncağın olmadı mı? " . Hayır anlamında başımı salladım. Sakince önüne döndü " tamam biz eczaneye gidelim de pansumanını yapalım. Sonra markete bırakayım seni." . Direksiyonu kavrayan parmaklarının titrediğini gördüm. Canım taştı sanki. Beni böylesine sevmesine içim aktı lakin bir şey söyleyemedim .

Dediği gibi eczaneye gelince bana arabada kalmamı söyleyerek koşa koşa pansuman malzemelerini alıp geldi. Korkak hareketlerle yaptığı pansumana güldüm. " Eray abi acımıyor ki. Bu kadar korkmana gerek yok" " Hey Allah'ım " dedi.

İşi bitince sardığı ellerimi severek "benim ufak bir işim çıktı da seni markete bırakıp gitsem olur mu? " dedi. " tabiki de. Hiç sorun değil. Sen işlerini hallet lütfen " dedim. Eray abi beni marketin önünde bırakırken "dikkat et kendine. Elini de zorlama ben almaya gelirim " dedi. " tamam Eray abi hadii. Sen işine geç kalma" . Eray abinin giden arabasının arkasından bir süre baktıktan sonra markete girdim. Sürpriz de arada kaynamış, daha yeni aklıma gelmişti. " acaba neydi bu sürpriz? Her neyse çıkardı zaten yakında kokusu ama hadi bakalım. Aradığım ürün için birkaç reyon dolaştıktan sonra istediğim yapıştırıcıyı buldum. Hiç değilse o tarağı tamir etmem gerekirdi. Bu kadarını yapabilmeliydim değil mi? Eray abinin tekrar zahmet etmesini istemediğim için ona eve gittiğime gelmesine gerek olmadığına dair bir mesaj attım. Zaten yine ziyadesiyle şey yapmıştı benim için. Evden çıkarken annemin fark etmediği kesiklere o karanlıkta dikkat etmişti.

Bu zaten çok çok anlamlıydı.

Eve gelince zili çaldım. Ceylin hanım kapıyı oldukça telaşlı bir yüz ifadesiyle açtı. " oh kızım çok şükür geldin " ve bana sarılıverdi. Tamam bu gerçekten beklenmedikti. Havada kalan ellerimi sırtına saramadan ayrılıp yüzüme baktı " bundan böyle gece tek başına çıkmak yok küçük hanım! Kalp var yahu " dedi yalancı kızgınlıkla. Benim için endişelenilmesi o kadar hoşuma gitti ki size tarif edemem. Yine de bunu çok belli etmedim. Ve salona geçtik. Ben tam yukarı çıkmak için müsade isteyecektim ki Ceylin hanım çığlıkla " ayy. Allah Eflal 'im ellerin ellerine ne oldu. " . Kafamı eğip avuçlarıma baktım. Önemsemeyen bir sesle " mühim bir şey değil. Kar küremi kırdım yanlışlıkla. " dedim. Ve bilerek abilerime göz gezdirdim. Yusuf ve Kuzey gerginlikle kafalarını eğince bu işin onların başının altından çıktığını anladım. Pekala artık onlar da benim nezlimde yok hükmündelerdi. " Ah kızım sen niye topluyorsun? Allahtan pansumanı yapmışsın. Eczane dolabını nereden buldun? " dedi Mustafa Bey. " yok ben yapmadım. Yolda Eray abiyle karşılaştık. O yaptı hemen" . " Ah o çocuğa da boğazımıza kadar borçluyuz valla. Ne kadar seviyor seni " dedi Ceylin hanım da.

Abilerimin kaşlarının çatıldığını gördüm. Hepsi hoşnutsuz suratlarla bana bakarken Doruk konuştu. " Ona ne oluyorsa. Evimizde zaten bir doktor var" " iki doktor " diye düzeltti onu Ömer Ali. " Eflal de tıp okuyor Doruk. ". Araya girme ihtiyacı hissettim " hem Eray abinin yaralarıma tanışıklığı var. O yakmaz canımı " . Son cümlemi abilerime bakarak tamamladım ve tekrar Ceylin hanıma dönüp " müsadenizle ben odama çıkayım " dedim. Ve izinlerini alıp yukarı çıktım.

Tutkal ve tarağı alıp yatağıma oturdum. Yapıştırıcıyı tarağın sapına sürüp kırılan parçayla birleştirip elimi sabitleyerek tuttum . 5 dakika kadar bekledim. Yapıştığından emin olarak tarağı özenle annemden aldığım takı kutusunun yanına yerleştirdim. Kırılan kar küremin içindeki kız çocuğunu da saklamak istediğim için çekmeceme kaldırmıştım ki kapı çaldı. Şaşkınla doğruldum ve " girin " dememle gelenin Eray abi olduğunu anladım. Hey o ne arıyodu burada! Elinde kocaman bir koliyle gelmişti üstelik. Kapıyı açık bırakmıştı.

Arkasından bütün abilerimin merakla kapıda beklediğini gördüm. Yine neyin peşindeydi bunlar? Dikkatimi tekrar Eray abiye verip " Eray abi, hoşgeldin. Senin burada ne işin var? " Dedim. " hoşbuldum güzelim " lafının arkasından birkaç öksürük sesiyle kafamı tekrar onlara çevirdim. Bunlara neler oluyordu böyle? " o elindeki de nedir abicim? " dedim. Gıcıklık değil mi? " bu senin için. Bak bakalım neymiş?" dedi koliyi yatağıma bırakırken. Hevesle kapakları açtım ve Tanrım!!!!

İçerisinde bir sürü kar küresi vardı. Bu nasıl bir adamdı böyle? Dolu gözlerimi ona çevirdim " Eray abi bu bunlar benim için mi? Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Gerçekten çok çok çok ama çok teşekkür ederim. İyiki varsın." . Beni kendine çekti ve sarıldı. " oyy güzel kızım esas sen iyi ki varsın. Rica ederim ne demek " . Ne kadar süre sarılı kaldık ve huysuz suratlarla bana bakan abilerime baktım bilmiyorum ama en sonunda Doruk içeri, odama girdi. " Hadi Eray çık artık " " efendim anlayamadım " dedi Eray abi. Doruk boynuna elini atıp " şey yani annem çay koydu da çağırıyor seni oturmak için." . Bense kaşlarımı kaldırmış bu eğlenceli diyaloğu dinlemekle meşguldüm. " haa o manada. Düzgün desene oğlum . Keşke zahmet etmeseydi ya Ceylin teyze " . Gülümsedim ve Eray abinin elinden tutup kaldırdım " hadi nazlı çocuk bir bardak çay içiver. Gel solana geçelim." Ve ikimizi odamdan çıkardım. Arkamızdan Doruk geldi. Ama işin ilginç yanı tam aramızdan geçip ellerimizi ayırmasıydı. Arkasından onun bu şaklabanlıklarına gözlerimi devirdim. Eray abi bana döndü " nesi var bu herifin?" Omuzlarımı kaldırıp indirim ve ekledim " Demirkan erkekleri biraz. Tuhaf " " ona ne şüphe " ve aşağı indik. Salonda Ceylin hanım ve Mustafa Bey oturmuştu. Ve abilerim de koltuklara sıralanmış bizi bekliyorlardı. Eray abi yüzünde mahçup bir tebessümle " niye zahmet ettiniz Ceylin teyze " . " olur mu oğlum? Zahmet ne demek. Sen gelmişsin ya bizim kız için. Asıl ben çok teşekkür ederim. " lütfen bu konuda bana teşekkür etmeyin. Ben ne yapıyorsam Eflal için . Hatta elimde olsa kendi kardeşim alacağım onu" . Mustafa Beyin memnuniyetle gülümsediğini gördüm. Yusuf " çok istersen al tabi. Bize hiç sorun değil " " Yusuf " dedi Mustafa Bey kızarak. " Seve seve abisi olurum ben onun senin aklın kalmasın " . Sözlerine karşın Eray abinin omzuna başımı koydum.

Çay eşliğinde sohbet muhabbet derken. Telefonumun ısrarlı çalışı doldu kulaklarıma. Kaşlarımı çatıp telefonuma bakınca arayanın Bige olduğunu gördüm. Bu saatte pek hayra alamet olmasa da sakinliğimi koruyarak aramayı cevapladım.

" alo Bige?"

" Eflal, merhaba rahatsız ediyorum ama "

"Estağfurullah canım benim nasılsın?"

" çok gerginim ve çok korkuyorum. Bak şimdi kimseye çaktırma ve müsait bir yere geç. "

Salondakilere göz gezdirdim. Hepsinin bir kulağının burada olduğunu fark edince Eray abiye döndüm ve " Bige biraz sohbet edelim diyor. Biraz konuşup geleceğim. " " tamam Eflal rahatsız olma sen. ". Ve kalktım.

" seni dinliyorum Bige. Telaşlandırıyorsun beni. "

" be-ben evimin önündeyim. "

" ne?" Dedim bağırarak ardından sesimi alçaltıp devam ettim. " ne demek evimin önündeyim? Saçmalama amcan her yerde seni arıyor farkında mısın?"

" Biliyorum herhalde değil mi? Ama girmek zorundayım. Muhakkak bir ipucu olmalı. Ne bileyim herhangi bir şey. "

" sakın bak sakın " dedim odanın içinde volta atarken " oraya girmen demek amcana kendi rızanla teslim olman demek"

" ne yapayım Eflal. Seni beni cesaretlendir diye aradım ama çok sağol ağzıma s****n "

" ne bekliyorsun Bige? Alkış da tutayım mı he kuzum? Tamam hemen eve geri dön ve bekle ben yani biz bir plan yaparız yarın ama sakın bu kadar savunmasız girme o eve tamam mı? Bak sana söz veriyorum o eve girilecek ama şimdi değil ne olur? " dedim ağlayarak. Ona bir şey olma korkusu tüm hücrelerime nüfuz ederken cevabını endişeyle bekledim.

" tamam dediğin gibi olsun. Ağlama artık " ama onun da sesi titremişti.

" ağlatma o zaman kötü kadın seni"

" Hay ben senin kibarlıktan edemediğin küfre"

" sus kız hâla konuşuyorsun bir de. Hemen eve dön ve beni ara ha görüntülü ama bekliyorum. "

" hasbinallah, tamam kibariyem kapat kapat"

Ve telefonumu kapatıp beklemeye başladım. Stresli dakikaların ardından telefonum tekrar çaldı. Koşarak telefonumu açtım. Görüntülü sohbetten arayan şükür ki Bige'ydi. Çağrıyı cevapladım.

İkimiz de bir süre birbirimize baktık. Sessizliği ben bozdum. Ağlayarak...

" aptal aklımı çıkardın tamam mı? Çok öfkeliyim sana." Burnumu çektim. " dur bakayım odayı bir göster de emin olayım"

" anam bu kadar sıkmadı beni be Eflal. Ay al bak " . Evde olduğuna emin olunca rahatlayarak yatağıma oturdum.

" Allah seni ne yapsın e mi? Yarın buluşup konuşalım şu mevzuyu. "

"Olur tamam, görüşürüz. "

" iyi geceler atom karınca "

Kahkaha atarak telefonu kapattı. Gece gece aklımı oynatan Bige' ye sonsuz teşekkürler! Tekrar salona indiğimde Eray abiyi ayaklanmış gördüm. " gidiyor musun Eray abi? " " evet kalkayım artık hem Bige de tek kaldı evde" . Yusuf şaşkınlık içeren bir tonlamayla " Bige'yle mi yaşıyorsunuz? " . Eray abinin kaşları hoşnutsuzlukla kalktı " evet neden sordun? " " hiç merak ettim sadece. Birlikte olduğunuzu bilmiyordum da" " Birlikte değiliz zaten arkadaşız" . Yusuf Demirkan anlam veremediğim bir coşkuyla devam etti. " öyle mi? Yanlış anladım o zaman " . Bu durum Eray abinin hiç hoşuna gitmemişti ama bir şey söylemedi. Açıkcası iyi de oldu. Yeni bir gerginlik kaldıramayacaktım bu gece. Eray abiyle sarıldık ve onu yolcu ettim. Ardından odama çıkıp kar kürelerimi özenle şifonyere dizdim. Hepsi o kadar güzeldi ki...

Ardından pijamalarımı giyip yatağa yerleştim. Benim tatlı civcivli pijamalarım. Tam uyuyacaktım ki kapım tıklatıldı. Merakla doğruldum. Ve " girin " dedim. Kapı açıldı. Gelen Ömer Aliydi. Ayağa kaktım saygısızlık olmaması için. O ise boylu boyunca süzdü benim civcivli pijamalarımı. Bıyık altından gülmeye çalışması ve belli etmediğini zannetmesi yok mu? " buyurun Ömer Ali bey " dedim . Tekrar bana baktı. Kapıyı kapattı ve yanıma yürüdü. " sana bir şey sormak istiyorum ama bana dürüst olacaksın. " " pekâla sorun lütfen " " kar küren gerçekten yanlışlıkla mı kırıldı " . Derin bir nefes aldım. " gerçekleri öğrenmek mi istiyorsunuz? Peki. Kar küremi Yusuf ve Kuzey Demirkan kırmış. Hatta arttırıyorum annemden yadigar tarağı da kırmışlar " . Başını yere eğdi. Kaldırmadan konuştu " çok özür dilerim, gerçekten. Kar küresi ve tarak için de avuçların için de" "sizlik bir durum yok. Özür dilemenize ger-" " Hayır var. Büyükleri olarak onlara iyi örnek olamamışım. Özür dilerim gerçekten. ". Ömer Ali gerçekten nazik bir adamdı. Ne diyeceğimi şaşırdım ve öylece yüzüne baktım. " Ben teşekkür ederim. En azından onlar gibi olmadığın için ". Elini omzuma koydu " bak Eflal seninle açık konuşacağım. Simay benim her şeyimdi. Tıpkı kardeşlerimde olduğu gibi. Sen iyi bir kızsın. İhtiyacın olursa yanında olurum ama hepsi bu. Bazı şeyler telafi edilemez. Biz çok geç kaldık . Artık kimseden sana abilik yapmasını bekleme. Ha ama bu onların sana eziyet edeceği anlamına da gelmiyor. Öyle bir durumda ilk ben dikilir hesap sorarım kardeşlerime. " . Bu eve geldiğimden beri onca şey yapılmıştı bana. Eşyalarım kırılmış, şahsıma hakaretler edilmişti lakin hiç bu kadar canım yanmamıştı. Yine de gülümsedim " yardıma ihtiyacın olursa dediniz ya? " " evet " . " Artık öleceğimi bilsem gelmem kapına, kapınıza Ömer Ali Demirkan. " . Kaşlarımı çatıp devam ettim " bundan sonra ölünüz ölüme diriniz dirime." . Buz kesti sanki odam. Birbirimize baktık bir süre. Ben buruşturulup atılacak bir kağıt değildim . Her fırsatta beni savurmalarına müsade etmeyecektim. " öyle olsun . Eflal. Sen bilirsin. Ama ben hiçbir zaman Simay'ın yerine seni koyamam. " dedi odamdan çıkarken.

Kendime kalmıştım yine . Sözleri hançerden hallice bu adam arkasında ağır yaralı bir kadın bıraktığını bilmiyordu. Yatağıma uzandım. Ağlamaya başladım. Sabaha kadar durmadan ağladım. İçli içli. Sessiz olmaya çalışarak. Bu ev ne çok ağlatmıştı beni. Belki Ömer Ali haklıydı. Belki de artık bir ailem olmayacağını kabul etmem ve gitmem gerekiyordu. Sabah güneşin doğuşuyla kalkmış üzerimi giyinmiştim. Bavuldan kıyafetlerimi alırken aslında içten içe buraya ait hissetmediğimi fark ettim. Kıyafetlerimi bile hâla yerleştirmemem en basit örnekti. Bige'ye derslerimden sonra buluşmamız gerektiğini söyleyen bir mesaj atıp yüzümde hafif rütuşlar yapıp aşağı indim. Afife teyzeye günaydın diyerek yardımcı olmaya koyuldum. Onun itirazlarına rağmen güzel bir sofra hazırlamış ve ev ahalisinin kalkmasını beklemeye başlamıştık ki Afife teyze bugün geç kaldıklarını onları benim uyandırmamın iyi olacağını söyledi. İstemeyerek kabul ettim. Ceylin hanım ve Mustafa Bey den başladım. Çekinerek kapılarını çalınca Ceylin hanımın " gelebilirsiniz " sesiyle içeri girdim. Beni gören yüzü ışıldadı. " canım günaydın. Bir sorun yoktur inşallah?" Gülümseyerek " Hayır sadece Afife teyze sizi uyandırmamı söyledi. " " tamam kızım bir ellerimi yüzümü yıkayıp geliyorum. Rica etsem abilerini uyandırır mısın? " . Reddedemeden lavaboya girince el mecbur kabul etmiş sayıldım. Kim kimin odası henüz bilmediğimden Allah ne verdiyse girecektim artık. Benim odamın da olduğu kata çıkıp karşı odanın kapısını çaldım. Ses duymayı beklesem de herhangi bir şey olmadı. Tekrar tekrar çalmama rağmen sessizlik kendini koruyunca içeri girdim. Yüz üstü yatağında yatan Kuzey'di. En küçük abim. Yanına yaklaşıp bir süre onu izledim. Kalemle çizilmiş gibi kusursuz yüz hatları vardı. Kuzgun karası saçları darmadağın olmuştu. Gözleri açık olsa elaya çalan güzel gözleri bana hınçla bakardı ama şimdi kapalı göz kapaklarıyla güvenli duruyordu. Utanmama rağmen elimi uzattım ve çok usulca saçlarına daldırdım.

Yumuşacıktı. Şaçlarını şefkatle okşadım. Kendime engel olamayıp alnına ufacık bir buse bıraktım. Bu benim abime ilk sevgimdi.

Kıpırdayan göz kapaklarıyla hemen geri çekildim. Elaları nihayetinde bana bakınca tereddüt içinde ona baktım. " şey ben çok çaldım ama duymadınız gerçekten sadece uyandırmak için odanıza ımm girdim. Yani girmek zorunda kaldım. " . O bana en çok nefret besleyen abilerimdendi. Daha dün kar küremi parçalamıştı o yüzden tepkisi beni deli divane korkutuyordu. Ayaklarıma bakmayı sürdürürken beklenmedik sakin bir sesle" Sorun değil girebilirsin. Teşekkür ederim uyandırdığın için " dedi. Şaşkınlıkla kafamı kaldırdım. " ne? Ha şey evet yani rica ederim. " . Bu tepkime gülmesi beni daha da hayret krizine sokacaktı ki kendimi tuttum. " şey ben bir şey isteyebilir miyim? " . " evet? " " acaba diğerlerini sen yani siz uyandırabilir misiniz? " . Dudakları iki yana kıvrılırken " uyandırırım ama ben de bir şey isteyeceğim " . Heh ben de Kuzey 'e ne oldu diyordum. Evden git falan diyecek diye beklerken " siz diye hitap etme bana. Bak ben sen diyorum. Sen de sen de lütfen. Hatta sana sen diyen herkese sen demelisin " " pekâla derim. Teşekkürler. ". Ve nefes nefese odadan çıktım. Bu heyecan beni bir gün öldürecek ama hadi hayırlısı. Seke seke aşağı geri indim. Kahvaltı sofrasında Ceylin hanım ve Mustafa Beyin oturduğunu görünce anne hanımın uyandırma işini bilerek bana pasladığını anlamış oldum. Ben de bir sandalyeye otururken Mustafa Bey e de "günaydın. " dedim. " günaydın kızım" diyerek karşılık verdi bana. Az sonra da abilerim inmişti. Yusuf kaşlarını çatıp bana bakınca içimden haydii başladı benim mesai demeden yapamadım. " orası benim yerim yalnız. Anladık yüzsüzsün de bari yerimizi alma. " . Sözlerim boğazıma dizilirken " yüzsüz değilim ben " diyebildim. Mustafa Bey " geç otur yerine Yusuf saçmalama sabah sabah " derken Yusuf alaycı bir tavırla " kızın kalkarsa niyetim o baba " dedi. Cevabını çok ilginç bir isimden aldı.

" geç bir yere otur abi . Eflal kalkmayacak " . Bunu diyen evet Kuzey 'di! Şaşkın ördek gibi bakışlarımı ona çevirdim. Herkes öyle bakıyordu gerçi. Ördek ailesi gibi! Yusuf ve Kuzey 'in arasında daha sonra bunun tartışmasının yaşanacağına emin olsam da şimdi babalarından çekindikleri için olsa gerek sessiz kaldılar.

***

Günün kalanı sakin geçmişti. Okulumu atlatmış ve Bige'yle buluşacağımız kafeye gelmiştim. Onu bekliyordum.

Bige gülümseyen bir yüzle yanıma geldi. Sarılıp siparişlerimizi verdik ve esas mevzuya geldik.

Çok deli bir plan sonunda her şey hallolmuş gibiydi. Şey dışında ...

Bu akşam Bige'yle evine girecektik!

***

Eveeeet yeni bölüm iftiharla sunulur. Nasıl buldunuz? Aslında cumartesi gelecekti ama bir arkadaşımızı kıramadım. Dedim ya ısrara gelemiyorum. Sizce neler olacak? Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum. Teşekkürler. İyi günleeeer.

 

 

 

Loading...
0%