@eftal.ya
|
*3 gün sonra * Geçirdiğimiz 3 gün ziyadesiyle sakin geçmişti. Allah'tan normal vakitlere geçiş yapabilmiştik lakin içimden bir ses bunun çok da uzun sürmeyeceğini söylüyordu. Ama hadi hayırlısı. Şu 3 günde Bige bize biz de Bige'ye alışmıştık. Sanki 3 kişilik bir aile olmuştuk. Bunun dışında gözlemlerime göre Eray abi Bige'den feci halde hoşlanıyordu. Her fırsatta onları baş başa bırakma çabalarım Bige tarafından olmasa da Eray abi tarafından fark edilmişti ve bu durumdan hoşnut değilmiş gibi gözükse de içten içe işine geldiğini biliyordum. Okul nezdinde ise işler bulanıktı. Derslerim gayet iyiydi ama Bora... Sürekli yanıma geliyor benimle konuşmaya çalışıyordu ama ben öğrendiklerimden sonra samimiyetine emin olamıyordum. Babası Ahmet Bey'in yaptıklarından haberdar mıydı? Bundan emin olmadan onunla arkadaşlık kuramazdım. Yine bir kahvaltı sonrası kapının önünde ayakkabılarımı giyerken içeridekilere " ben çıkıyorum görüşürüz." Diye haber verip çıktım. Durağa yürüyüp otobüsü bekledim. Gelen otobüsle binip okulun önünde indim. Derin bir nefes ve okula girdim. Sınıfımı bulup yerime yerleştim. Bu hafta sonu ilk nöbetim vardı. Bu da beni heyecanlandıran bir diğer detaydı. Hocanın gelmesine 10 dk kadar olmalıydı. O sırada geçen dersin notlarına göz atmaya niyetlendim. Ama tabi hayat her zaman benimle aynı fikirde olmayabiliyordu. Başımda boğaz temizleme sesi duymamla kafamı o tarafa kaldırdım. Bora Altun başımda durmuş bana bakıyordu. Sorarcasına bir ifade belirdi yüzümde. Bora tam yanımdaki sandalyeye oturdu. " Senin neyin var?" Dedi . Merakla " anlamadım, neyim varmış ki?" Dedim. " Kaç gündür soğuksun. Benimle zoraki konuşuyorsun. Fark etmeden yanlış bir şey mi yaptım? " . Tamam şimdi böyle sorunca da insan ne diyeceğini ne yapacağını şaşırıyordu. Ellerimi yukarı kaldırıp hayır anlamında salladım. " estağfurullah olur mu? Sadece ben biraz uzağım bu arkadaşlık konularına zaten çevrem de yok. O yüzden takdir edersin ki pek beceremiyorum iletişimi asıl ben seni kırdım galiba. Özür dilerim." Dedim mahçubiyetle. Bana 32 diş gülümsedi" korktum bir an için. Artık konuşmak istemediğini düşünerek. Hiç sorun değil. Ben bu ufak soğukluğun üstünü kapatabilirim ama senin de tamir etmen gerek." Hızla kafamı salladım " tabiki nasıl yapacağım? " Bana gülümsedi " bu öğle arası yemeğini benimle yiyerek tabiki. " ardından önüme geçip eğildi soylu selamına benzer bir hareketle " benimle yemeğe çıkar mısınız leydim? " dedi. Onun bu hareketi bütün sınıfın bize bakmasına sebebiyet vermişti. Kızardığını bildiğim yanaklarımla ve kısılan sesimle " tamam çıkarım " dedim. O da tekrar yerine oturdu. Bir 5 dk sonra da hocamız sınıfa girdi. Derslerimizin ardından söz verdiğim yemek için kapıda Bora'yı bekledim. Henüz telefonu bende olmadığından mesaj atamamıştım. Kaldırım taşlarını incelediğim esnada koluma dokunan bir elle irkildim. Başımı kaldırıp bakınca bunun Bora olduğunu gördüm. Geri 1 adım giderek temasından kolumu kurtardım. O buna bozulsa bile çaktırmamaya çalışarak eliyle arabasını işaret etti. " Hadi gel arabayla gidicez " dedi. Onu onaylayarak arkasından yürüdüm. Arabaya binmemize rağmen hareket etmememiz garipti. " bir sorun mu var? " Dedim. Bana bakarak " Hayır arkadaşlarımı bekliyoruz onları da davet ettim tanışmanız için. " dedi. Şaşırmıştım açıkcası. Baş başa olacağımızı sanmıştım lakin böylesi benim için daha iyiydi. Sesizliğimi koruyarak beklemeyi sürdürüyordum ki telefonum çaldı. Arayana baktım ,Bige arıyordu. Gülümseyerek cevapladım. "alo Bige nasılsın? " " iyilik sağlık be Eflal sen nasılsın? Sesini duyayım bir diye aradım. " " iyi yapmışsın canım. İyiyim ben de öyle dersimiz bitti biz de arada yemek yemeye gidiyoruz işte. " " ruz eki mi duydu benim elf kulaklarım, kiminle gidiyorsun?" " daha sonra anlatabilirim Bige . Şimdi kapatmam gerek. Aradığın için çooook teşekkür ederim. Önemsenmek pek tatlıymış. " Telefonun diğer ucundan gülme sesleri geldi. " pek mi tatlıymış arkadaşım? Peki öyle olsun daha sonra anlat. Kendine dikkat et, öpüyorum. " Ben de gülümsedim " Sen de dikkat et kendine, ben de öpüyorum. " ve telefonları kapattık. Bora " arkadaşını çok seviyorsun galiba " deyince onu onayladım. " evet kıymet veriyorum da sen nereden anladın ki?" " eee konuşma boyu gülümsedin de ondan. Aa bu arada numaranı ben de alabilir miyim? " Dedi. Verip vermeme kararsızlığını üstümde taşıyarak " tabi vereyim " dedim. Telefon numaralarımızı kaydettik. Birkaç dk sonra da arabanın kapısını bir kız ve oğlan açtı. Bora arkaya dönüp " Ah geldiniz mi? Sonunda " dedi . Kız şımarık bir tonlamayla " e anca Bora ." Dedi. Yanındaki oğlan da elini öne uzatarak " merhaba ben Hakan " dedi. Elini sıkıp " Eflal " dedim aynı şeyi kız ile de tekrarladık. Adlarının Hakan ve Pelin olduğunu öğrendiğim Bora'nın arkadaşlarıyla oldukça sıkıcı bir yolculuk sonunda restorantın önüne vardık. Çok sıkıcıydı çünkü kız da oğlan da epey şımarık ve bayağı uslüplarıyla beni gerçekten boğmuştu. Nitekim arabadan ilk inen de ben oldum zaten. Restorantın içine girip bir masaya yerleştik. Pelin, Hakan ve Bora ismini dahi telaffuz edemediğim şeyler sipariş ederken gerginlik içinde Bora'ya baktım . Bora benim için de kendi siparişini verdi garsona. Böylece en azından bir telaştan kurtuldum. Pelin ellerini masaya koyarak " tatlım yoksa daha önce hiç kanzow sushi ebi yemedin mi?" Dedi aşağılayan bir sesle. Ona gülümsedim " Hayır adını bile duymadığıma emin olabilirsin. " dedim dürüst bir şekilde. " çok yazık " dedi. Samimiyetsiz bir yüz ifadesi ile karşılık vermekle yetindim. Masa yavaş yavaş doldu dolmasına ama tek tabakta yiyeceğim şeyler yoktu ki. Bora bizi bir deniz restorantına getirmişti ama ben... Galiba bu masadan aç kalkacaktım. En sonunda ortaya konan deniz böcekleriyle yerimden sıçradım. Hepsi bana şaşkınlıkla baktı tabi. Zoraki bir kibarlıkla " şey size afiyet olsun ama ben bunları yiyeceğimi sanmıyorum. " dedim. Bora da ayağa kalkarken " tamam beğenmediysen başka bir şey söyleriz şimdi afed- " sözünü kestim. " Hayır teşekkür ederim ben buraların adamı değilim inan bana. Anadolu insanıyım biraz. Benim yemek anlayışım lahmacun falan " bu kısımda Pelin araya girerek " ıyyy ne varoş " demese daha kibar olabilirdim " lütfen ben size Allah 'ın çinlileri demiyorsam rica ederim siz de eleştirmeyin " dedim. Tam karşılık vermeye çalışacaktı ki telefonum tekrar çaldı. Hatırlatın telefonumu anlından öpeceğim! Arayan Eray abiydi. Telefonu cevapladım. " alo Eray abi efendim. " " Eflal sonuçlar çıkmış seni bekliyoruz" Heyecan içinde doğruldum " ne? Tamam hemen geliyorum Eray abi görüşürüz " " görüşürüz " ve kapattık. Tekrar karşımdaki iticiler grubuna baktım. Mübarek mıknatıstan hallicelerdi valla! " Üzgünüm gitmem gerek. Her şey için teşekkürler Bora . Tekrar memnun oldum tanıştığımıza Hakan, Pelin iyi günler. " ve hızla ayrıldım restoranttan. Ne ara otoarae bindim de hastaneye geldim hiç bilemiyorum. Doruk Demirkan 'ın odasını bulup kapıyı tıklattım " girin" sesiyle kapıyı açtım. Belki hayatım yeni bir dönemine belki de... Masa başında oturan Doruk Demirkanla göz göze geldik. " nihayet teşrif edebildin " onu umursamadım bile " ee baktınız mı sonuçlara?" " hayır açmak için seni beklememizi söyledi sevgili Eray abin. " . Bunu diyene kadar odadaki Eray abinin varlığını fark etmedim bile. Ona bakınca bana küçük bir tebessüm gönderdi. Gülecek halim olmadığından elimi kalbime götürüp selam verdim. Tabi ne kadar keko durduğumu sonra fark ettim ama şuan ona dert yanacak kadar müsait değildim . Doruk Demirkan önündeki zarfı yavaş yavaş açtı. Katlanmış kağıdı zarfından çıkardı ve kat yerlerini açtı. Sonrasında odayı sadece kağıtta yazanları okuyan sesi doldurdu. " Eflal Kara ve Mustafa Demirkan 'ın sonuçları %99.9 oranında uyumludur. " *** Evet yeni bölümle karşınızdayım. Nasıl beğendiniz mi ? Artık her şey ortaya çıktı. Yeni bölümde kızımız artık ailesinin evinde olacak. Bakalım bizi neler bekliyor? Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum. Teşekkürler. İyi günleeeer.
|
0% |