
Merhabalar!
Arayı açmadan yeni bölümü de attığım için kendimle gurur duyuyorumm!! Oy vermeyi unutmayınız ki yıldızımız hep parlasın.
__________________
"Ulan şu kapıya şöyle vurmasanıza!" İki dakikadır açtıkları yüksek sesli şarkılar yüzünden bizi duymayan abimler ancak ezan okunduğunda kapıda olduğumuzu fark etmişti. Adım seslerini duyduğumuzda ikimizde kollarımızı önümüze bağladıktan sonra sırt sırta verip tavır aldığımızı belirttik. Kapı açıldığında abim gözlerini ikimizin arasında gezdirdi ve sonra beni kolumdan tutarak içeri aldı. "Siz ne ara bu kadar samimi oldunuz anlamıyorum ki! Çantalarınızı bırakıp içeri geçin." Abimin godoşluğu bir Altuğ içindi sanırım, onun dışında hala kıskanç bir köpek.
Salona girdiğimde yeni taburcu olan kuzenime özlemle sarıldım. Efe ve Arda -ne işi var bu eziğin burada- yerde oturmuş 'pes' oynuyorlardı, Toprak abi ise koltukta halinden hiç memnun olmayarak uzanıyordu. Gözlerim özellikle gelmemi isteyen (!) Melek'i aradı ama ortalıkta yoktu. Kerem rahatlıkla Efe ve Arda'nın yanına kuruldu, arkadaş ortamıma sızmıştı kansız. Mutfağa geçip atıştırmalıkları hazırlayan abim ve kuzenime baktım, ikisi de düşünceli görünüyordu. Abim oflamaya başladığında bir karın ağrısı olduğunu anlamıştım. "Hayırdır? Problem ne?" Abim elindeki paketi bırakıp bana döndü. "Toprak, konuşmuyor bizimle. Biz gelmeden önce annesi odasından çıkarıp salona getirmek istemiş, Toprak istememiş. Bağırmış kadına, üzmüş baya." Duyduklarımla şaşırırken Uğur devam etti. "Biz geldiğimizde az kalsın beni yumrukluyordu, zor getirdik salona." Daha ne kadar şaşırabilirdim acaba. Toprak abiden hiç beklemediğim tepkilerdi bunlar. İkisi de önüne döndüğünde bende düşüne düşüne tekrar salona gittim.
Toprak'ın uzandığı koltuğun yanındaki sandalyeyi oturmak için biraz daha yaklaştırdığımda bana baktığını hissedebiliyordum. Muhtemelen çok samimi olmadığımız için şaşırmıştı.
"Nasılsın?" Soruma düşünmeden geçiştirir bir biçimde olumlu cevap verdiğinde kafamı sağa sola salladım. "Hayır Toprak abi. Nasılsın? Ne düşünüyorsun? Kafanı neyle dolduruyorsun? Bunları soruyorum ben sana, gündelik bir soru sormuyorum." Gözleri kısa süreliğine arkadaşlarının üstünde dolandığında titrek bir nefes aldı. "Berbatım. Her gün yaptığım, normalim olan şeyleri yapamıyorum. Dik bile duramıyorum ya, inip arkadaşlarımla 'pes' oynayamıyorum. Misafir olarak kendi ikramlarını kendileri yapıyorlar." Söyledikleriyle kendimi daha da kötü hissederken devam etti. "Ve ben, sanki artık görünmezmişim gibi hissediyorum. Kahkahalar atıyorlar, sarılıyorlar, sevinip zıplıyorlar... O kadar gücüme gidiyor ki. Sende biliyorsun, Ömer mutfağa girmekten nefret eder. Bugün benim yüzümden buna mecbur kaldı." Kaşlarım çatıldığında omzuna hafifçe vurdum. "Kendine haksızlık etme Toprak abi. Ömer bunu yapıyor çünkü sana değer veriyor. Sen burada onu sadece kahve yaptırmaya mecbur bıraktığını düşünürken, o içerde seni burada oturmaya mecbur bıraktığını düşünüyor." Yutkunduğunda bir şeylerin farkına varmasına benim sebep olduğumu anladım. "Abin kendini mi suçluyor?"
"Evet, o gece Uğur'a o kadar hız yapması için gazı abim vermiş, öğrendiğinde kahroldu. Bak Toprak abi, biz hala sana inanıyoruz. Kendini bu düşüncelerle boğmayı bırakmalısın çünkü hala bir umut var. Eğer kendini onlardan uzaklaştırmaya çalışırsan umutları tükenir, yapma bunu. Aileni, arkadaşlarını, sana değer veren insanları üzme." Dediklerim kulağına ulaşırken çoktan düşüncelere dalmıştı. Zil sesini duyduğumda kapıya doğru yöneldim ki geldiğimden beri ortalıklarda olmayan Melek kapıya koşarak açtı, Behçet abi gelmişti.
Okul çantasını kenara bırakırken onun hala lisede mi olduğunu düşündüm. Melek abisinin yanına otururken arkasından Behçet de salona yönelmişti, yerde 'pes' oynayan Efe onu görünce içeceğinden bir yudum aldı ve konuştu. "Bebeğim geç geldin? Arayamadık da , malum telefonun kırıldı." Telefon dediğinde aklıma ilk gelen Altuğ oldu. Burada mıydı şuan? Arabadaki herkes burada. Neden bırakmıştı beni? "Çıkışta kavga vardı da onu izlemeye gittim." Abimlerde sonunda mutfaktan çıkıp atıştırmalıkları ortaya bırakınca herkes bir yere geçti. Toprak abiye ayrı olarak hazırlamışlardı, bunu görünce içim burkuldu.
"Ya bende kalacaktım o kavgaya ama Özgür yanımda ona bir şey olmasın diye izleyemedim." Bir yandan atıştırmalık yiyip bir yandan konuşan Keremle kaşlarım çatıldı. Behçet abi bizim okulda mıydı? "Eminim öyle olmuştur Kerem, asla kavgadan korkmamışsındır." Kerem hayretle ellerini iki yana açıp hemen kendini savunmaya geçti. "Ne korkması abicim? Özgür vardı diyorum Özgür. Senin yanında Özgür olsa dalar mısın kavgaya yoksa bu nadide parçaya zarar gelmesin diye uzaklaşır mısın?" Nadide parça? Hah gururum okşanıyor. "Sence benim kardeşim bir grup ergenin kavgasından korkar mı? Ayrıca kardeşim hakkında gevşek gevşek konuşma." Abimin Keremle derdi neydi ki? "Sen bizim okulda mıydın Behçet abi? Toprak abiyi yeni görmüşken birde sana şaşıracağım şimdi." Kafasını salladı ve ağzındaki lokmanın bitmesini bekledi. "Tabi. Üstelik Toprak bir sene Antalyadaydı ben ise zaten hep buralardaydım." Anladığımı belirterek kafamı sallarken, kafamın üstünden uçan yastıktan kurtulmuştum. Herkes şaşkınlıkla Toprak'a bakarken o sanki eski samimiyetine dönmüş gibi gülümseyerek konuştu. "Yeni gelmedik, geri geldik Behçet." Havalı bir ifadeyle söylediği bu iğrenç cümleyle hepimiz yüzümü buruşturduk. Tekrar Toprak'a döndüğümde bana göz kırptı. Şaka mısın be adam? Dönüp beni linç edecek mi diye abime bakarken Behçet abiyle göz göze geldik, garip bir şekilde bakıyordu bana. Hangi duyguyu barındırdığını anlayamadığım bir şekilde. Kaşlarımı çatarak ona meydan okuduğumda kafasını sallayarak önüne döndü. Neden böyle yapmıştı ki şimdi?
___________________
Huh, sanırım yazdığım en uzun bölümdü. Bu arada yanlış anlaşılma olmasın Toprak bu sene dönmedi Antalyadan, geçen senelerde döndü.
Klasik sorular;
Bölüm nasıldı?
Siz Toprak'ın yerinde olsanız nasıl bir tavır sergilerdiniz?
Sizce Altuğ kim?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzeree!!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |