
Selamm!!
Devam bölümüyle karşınızdayım, iyi okumalar dilerim. Oy vermeyi unutmayınız⭐️
________________
Gözleri dolmuştu, ağlayacak mıydı? Songül teyze ikinci defa seslendiğinde hemen çıktım. Eve mi gidecektim?
Yağmur durmuştu. Ne yapacaktım? Ne olacaktı?
"Özgür, dur lütfen. Ben böyle hayal etmemiştim!"
Arkamdaydı, bana gelmek için boca ettiği parfümünün kokusu hala çok ağırdı.
"Boşver parfümü, yakışıklı mıyım,
benim için çok önemli."
Bendim onun için önemli olan.
"Bir şey demeyecek misin? Demeyeceksen eve git, hava soğuk." Kıyamazsın sen bana. Ona döndüm, yüzüne bakmadan konuştum; "Parka gitsek, olur mu?" Onaylar bir şekilde mırıldandı ve yürümeye başladık. Arkamdan yürüyordu. Banka oturduk, hafif bana döndü. "Merak ettiğin ne varsa sor, cevaplayacağım." Sorularımın cevabı sende mi şimdi?
Sen misin benim dantellim?
Gözlerine bakamıyorum, en son dolu doluydu. Hala öyle mi?
"Nasıl anlayamadım ben?"
"Beni Toprak sandın." Bakma sen bana, görmeyi bilmem ben. Sen söyledin, bakarsın, görmezsin dedin.
"Düşününce, tüm ihtimaller onu gösteriyordu. Ve o..."
"Ve o, sana ilgi gösterdi. Ben yapamadım, özür dilerim." Birde özür mü dileyeceksin, hak etmedim ki. "Aslında onda gördüğün ihtimaller bende de vardı, ben göstermeyi bilemedim. Keremin evinde, sana baktığını gördüğümde o kadar sinirlendim ki. Bilmiyordu hislerimi, arkadaşımı suçlayamazdım."
"Sende bardağı kırdın. Manyak mısın?" Tekrar hatırlamış gibi güldü hafifçe. Yağmur hafifçe yağmaya başlamıştı. "Dikkatini dağıtmak istedim ve başardım. Hatta bana yardım da ettin. Sonra yanımdaki koltukta otururken benimle mesajlaştın. Bir anda dönüp soru sorunca kalbim duracak sandım."
Behçet abiye dönüp sordum. "Abim yine neye sinirlendi?" Elindeki telefonu bırakıp bana döndü. "Toprak yeri süpürmeyi bırakıp bi anda telefona gömüldü, abinde işini düzgün yapmadığı için kızdı işte."
"İnanamıyorum ya... Dur bi dakika!" Aniden yükselmemle korktu, kötü bir şey söylememi istemiyordu. "Sen o gün Sueda'ya göz kırptın?" Bi süre düşündü, "Ben mi? Ben yapmam öyle şey."
"Ih yapmazsın! Yaptın, hatırlıyorum!" Hızlıca yerimden kalkınca panikledi. "Özgür, kurbanın olayım dur!" Kalktığım gibi geri oturdum, sahte bir tepkiydi zaten... "Ee sonra, başka ne oldu anlat hadi. Evde annem bekler, çok duramam, hıh." Rol yaptığımı anladığında rahatladı ve güldü.
"Annemle babam ayrı, babaannemlerde büyüdüm. Şimdi de hala babaannemlerde kalıyorum, bu güzel mahallede. Başkaa..." Durdu, düşündü. "Birde seni çok seviyorum." Koluna vurdum. "Ya ne alaka şimdi!" Bir anda yağmur şiddetini arttırdı. "Yağmur yağıyor, seller akıyor, komşu kızı karşımda duruyor."
Sessince bunu mırıldanmıştı, ellerimi çırptım hızlıca. "Sesiniz efsane Behçet bey, bravoo!" Elini göğsüne götürüp mahçup olmuş gibi davrandı. Sonra ayağa kalktı.
"Şimdi tekrar soruyorum Özgür; Bu dansı bana lütf eder misin?"
"Bunun anlamı ne? Birkaç defa daha söylemiştin."
Elini uzattı. "Hadi, anlayacaksın." Uzattığı elinden destek alarak kalktım. Bir elini belime koydu, diğeriyle elimi kavradı. Soğuktan mı titriyorum? “Bir saniye ama ya, çok şey oldu bi anda.” Bir adım geri gittim, derin bir nefes aldım, tekrar yerleştim ellerine.
Islanıyorduk, dans ediyorduk. Tam gözlerimin içine bakıyordu ve çok utanıyordum. Bayyılmacalarr!!
"Seyyah oldum dolaştım şu alemi,
ah güzelim, senin gibi bir vefasız görmedim ben.
Hayırsızı, kitapsızı, zalimi
Bal böceğim, senin gibi bir insafsız görmedim ben."
Sesi gerçekten güzeldi.
"Şu dağlarda çiçek oldum aşkından, sarardım soldum,
Bakmadın bana bal böceğim.
Yollarında toprak oldum, sen bastıkça ben kavruldum,
Görmedin beni bal böceği..."
Ezbere bildiğim şarkının en sevdiğim kısmıydı burası, küçüklüğümde hep söylerdim.
"Seni gidi bal böceği,"
Tam o anda zihnimde bir şeyler canlandı.
Yine bu şarkıyı söylediğim bir anı. Binamızın kapısının önünde, birsürü çocuk dizilmiş halde. Zorla dansa kaldırdığım çocuğa bu şarkıyı söylüyorum.
***
"Ya Özgür, sen oynamayacaksın. Sadece otur."
"Banane abi! Ben neden oynamayacak mışım?"
"Oynamayı bilmiyorsun da ondan!"
"Öyleyse bana da öğretin! Ağlarım bak, anneme söylerim seni."
"Üf tamam, biz kızlardan istediğimiz birinin yanına gidiyoruz. 'Bu dansı bana lütf eder misiniz?' diye soruyoruz. Sonra da dans edip, şarkı söylüyoruz."
Oynamaya başlamıştık ama kimse beni seçmiyordu. Bende kendim seçerdim! Kalkıp hep konuşmaya çalıştığım tatlı çocuğun karşısına geçtim. "Bu dansı bana lütf eder misin?" Çocuk kaşlarını çattı. "Ben bununla dans etmem!" Herkes gülmeye başlamıştı, gözlerim doldu. "Ama neden etmiyorsun ki?" "Ömer kardeşini alsana burdan ya!" Ağlayacağımı anlayan abim hemen endişelendi. "Bir kere dans et işte Altuğ, küçük o daha." Tatlı çocuk sinirle ayağa kalktı, hemen gözlerimi sildim ve gülümsedim ona. "Seni gidi bal böceği, kim çözecek bu bilmeceyi..." Babamın hep dinlettiği şarkıyı söylüyordum. Yüzünü buruşturdu."Sesin çok kötü." Ve ben tekrar ağlamaya başladım.
***
"O gün seni ağlattığım için özür dilerim." Belimdeki eliyle, belimi okşuyordu, gittt. "Sadece o gün değil, hep ağlatıyordun beni!"
"Çok ıslandık Özgür, hadi gidelim." Ondan ayrıldım ve hızlı hızlı yürümeye başladım. "Ne oldu şimdi güzelim?" Hemen yetişti bana. "Ne güzelimi ya? Ne bu samimiyet?"
"E ama Özgür?"
"Ya susar mısın acaba? Behçet olan Altuğ'ya alışmam gerekiyor herhalde dimi? Sen çok şımardın! Yürü git kafanı kırmayayım!"
"Tamam, öptüm."
Yerdeki taşa doğru uzandığımda koşarak uzaklaştı. Bende binaya yürüdüm. Kapının şifresini girerken etrafa baktım, aslında ona baktım, benim girmemi bekliyordu. Dilimi çıkardım ve içeri girdim, görmüş müydü bilmiyorum.
_____________
Nasıl buldunuz bölümü?
Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin, bir sonraki bölümde görüşürüz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |