@eftalyy
|
Belki Tanıyorumdur Kim olduğun aynada değil, Ardında bıraktıklarında saklıdır. Doktorluğu kazandığın günü hatırlıyorum, çok sevinmiştim. Ama yine bir tarafımda çok büyük bir boşluk hissiyatı vardı. O boşluk yıllardır var, hiç kimsede hiçbir şekilde geçmiyor. Küçükken bir çocuğa âşık olmuştum; belki de olmamışımdır. Çocukken ne yaptığını bilmez insan büyüyünce öğrenir ama ben hâlâ büyüyemedim. Ona aşkımı itiraf ettiğimde beni bütün okula rezil etmişti. Üzüldüğümden olsa gerek hem ağırlığını kaldıramamıştım hem de utanmıştım hatta çok utanmıştım. Ben o günden sonra onu ardımda bıraktığımda anladım kişiliğimin ve karakterimin böyle şekillendiğini. Bana “Annen mi baban mı?” sorusunu sorduklarında daha 11 yaşındaydım. Ben aslında hem çok büyümüş hem de hiç büyümemiştim. Bunları düşünürken annemin mutfaktan gelen sesini işittim. “Karen, akşama ne istersin?” diye sorduğunda kahkahalarla gülmeye başladım. Psikolojim bozuk evet, hatta buna kendim de sinir oldum. “Her gün bunu sormaktan vazgeçecek misin yoksa surlardan atlayayım mı? Seçim senin anne” diyerek dalga geçerken göz kırpmayı da ihmal etmedim. Gözlerime dehşet şekilde bakarken “hele yap ölünü alır döve döve gömerim.” diye bağırdı. “Tamam anne” diyerek göz devirdim. Şakadan hiç anlamıyordu. Telefonumun çalmasıyla odama koşmam bir oldu. Odama girdiğinde kimin aradığına baktım, hastaneden bir arkadaşım arıyordu. Çok geçmeden aramayı alo diyerek cevaplandırdım. “KAREN ÇABUK HASTANEYE GEL! 3 TARAFINDAN KURŞUNLANMIŞ BİR ASKER VAR. LÜTFEN HIZLI OL!” dediğinde kulaklarımın uğuldadığını hissettim. Çantamı alıp üzerimi bile değiştirmeden hastanenin yolunu tuttum. Hastaneye koşarken insanların bana olan garip bakışlarını önemsemeden önlerinden geçip gittim. Hastaneye vardığımda acil servis tabelası olan yere yöneldim. Beni arayan arkadaşımı aradım. “Hangi oda?” diye sordum. “Kapı girişinin yanındaki 427 nolu odadayız. Karen lütfen yetiş.” diyerek aramayı sonlandırdı. Kapının sağ tarafındaki 427 nolu odaya girdiğimde, beni karşılayan 3 doktor ve 5 hemşireyi görmezden gelerek hastanın yanına ulaştım. Hastanın adını ve soyadını öğrenmek için hasta bilgilerinin yazılı olduğu kâğıda bakarken gözlerim isime kaydı “Barın Uygur” bu ismi okuduğumda gözbebeklerim irileşti, irislerim hastaya kaydı ve “Barın!” diye tiz ve ince bir çığlık attım. Barın, benim çocukluk arkadaşımdı ve şimdi çocukluk arkadaşım kurşunlanmıştı. Gözlerimden yaşlar akarken, ameliyatlarda büründüğüm soğuk kanlılığı aradım ama yoktu. Gözlerimde ve kalbimde tek duygu vardı; üzüntü. “Barın” diye bir diğer çığlığı patlattığımda yanına varmak için çok büyük çaba sarf ettim fakat omuzlarımdaki kollar buna izin vermedi. Haykırışlarım çığlığa dönüştü ve bilinç altım yavaş yavaş kapandı. Kendimi simsiyah karanlığa bıraktım. Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Kollarımda serumlar vardı. Kalkmak istedim fakat belim çok ağrıyordu. Bir kez daha kalkmak için çabaladığımda dudaklarımdan bir inleme döküldü. Soğukkanlı olmalıydım. Odanın kapısı çalındı ve içeriye bir doktor girdi. “İçeriye bir misafir girmek istiyor, Karen Hânım” dedi. “Gelebilir” diyerek geçiştirdim. Yaklaşık beş dakika sonra ben dışarıyı izlerken kapım açıldı. Kaşlarım çatıldı çünkü kapı çalınmadan girilmesini hiç sevmezdim. Başımı kapı tarafına çevirdim ve Barın’ın masmavi okyanus gibi gözlerine dalınca yumuşadım. “Karen” diye haykırdığında hafifçe gülümsedim. Kollarımı açtım ve sarılmasını bekledim. Beklediğim gibi yaparak kollarıma kavuştu ve iç çekerek sarıldı. “Beni neden bıraktın Karen?” diye sorduğunda kaşlarım yeniden çatılmıştı, annem ve babam ayrıldıktan sonra hiç görüşmemiştik. Burada olduğunu da bilmiyordum. Babamın bir arkadaşının oğluydu. “İstediğim için yapmadım” diyerek geçiştirici bir cevap verdim. |
0% |