@egeninincisiizmiir
|
2. Bölüm: Kaplanın Kafesi
Oğuz'un anlatımıyla...
Kendimi kontrol edemediğim, sinir bozukluğuyla saçma kahkahalarım yine kendini gösteriyordu. Komik değildi, komik olduğunu düşündüğüm için gülmüyordum da zaten. Karın kaslarım kasıla kasıla belki bir dakika kadar aralıksız güçlü kahkahalarımın esiri olmuştum.
Beni tanımadığım bir kızla evlendireceklerini söylüyorlardı, şakaydı heralde! Elimde olmayan kahkahalarım dinginliğe ulaştı.
"Şakaydı heralde." Karşımda tüm ciddiyetle karışık korkuyla beni süzen anne babama baktım. Ben böyleydim, buna hâlâ alışamamışlardı.
"Şaka değil Oğuz." Annemin tüm ciddiyetiyle yere serdiği cümlenin üzerine basar gibi bağırdım.
"Ne sanıyorsunuz? Onunla evlenince unutacak mıyım?" Burnumdan sıcak ve sert bir nefes verdim, nefesim burnumu ve dudaklarımın üzerini ısıtmıştı. İşaret parmağımı kafama defalarca vururken devam ettim.
"Susacak mı bu içindeki?!" Defalarca kriz geçirdim, onlarca ayna parçaladım ellerimle, ellerimdeki yaralarım hâlâ tazeliğini koruyordu. Tek çıkış yolu ölümdü, ölümü kendim getirmeye cesaretim yoktu, ölümün bana gelmesinden başka çarem yoktu. Çaresizce ölümü bekleyecektim. İkisinden bir cevap gelmedi.
"HAYIR! koca bir HAYIR!" Son noktayı koyduktan sonra odama çıkmak için arkamı döndüğümde konuşan bu kez babamdı.
"Ya o kızla evlenip kendini toparlamaya çalışırsın, ya da hastaneye yatacaksın!" Hayatı bitik bir adamı düzeltsin diye suçsuz bir kadınla evlendirmeye düşündüklerini söylüyorlardı. Bir insanın vahşi bir kaplanı eğitmesi için bir kafese kapatmaya zorluyorlardı. Reddetmemem için ellerinden geleni yapıyorlardı. Deli hastanesinde yatmayı kabul etmeyeceğimi biliyorlardı. Ben deli değildim! Kafamdaki sesler susmasa, her gün daha da şiddetlense de ben deli değilim! Sesleri duyarken, görüntüler görürken kendimi kaybetsem de ben deli değildim!
"Kız tanışmayı kabul etti." Diye devam etti cümlelerine. Arkamı döndüm.
"Sen de kabul ediyor musun?" Sinir bozukluğuyla sırıttım.
"O deli Hastanesi'ne yatmayacağımı çok iyi biliyorsunuz!" Sesim kendi içimi ve bedenimi titretiyordu ama durmadım. Sırıtışım aniden suratımdan gitti. Evlendiğim kadının bana iyi gelip, dertlerimi unutturacağını sanıyorlardı! Ne büyük bir yanılsama! Kız benimle tanışmayı kabul ettiğine göre nasıl biri olduğumu ve benimle neden evlendirildiğini bilmiyordu. Kaplanın kafesine bir yem olarak atılmıştı! Benim istememem umurlarında değildi ama onun istememesi umurlarında olmalıydı, onu benimle evlenmemesi için ikna edecektim.
"Yarın tanışmaya gideceksin. Hazır ol!" Bana evliliği kabul ediyor musun diye soruyorlardı ama çoktan karar verilmişti. Beni düşünüyor gibi yapmaktan başka yaptıkları birşey yoktu. Artık beni başlarından atmak için biriyle evlendiriyorlardı. Tıpkı bir bakıcı gibi. Onlara tek bir kelime daha etmeden yukarıya, odama çıktım. Burası benim evimdi ve onları çıkmaları için yolcu etmeyecektim. Çok geçmeden dış kapının kapanma sesi geldiğinde çıktıklarını anladım. Beni bu durumdayken evde tek başıma kalmamı istemeseler de benim itirazların ve krizlerim sonucu kabul etmek zorunda kalmışlardı ama şimdi de bir bakıcı tutmuşlardı, o kızı, evleneceğim kızı diyorum. Ya da bir akıllılık yapıp bundan vazgeçerdi.
"Bana ihanet mi ediyorsun?" Dedi kafamdaki ses. Yine başlıyordu, bazen benimle konuşmasa da şarkı söylüyordu ya da anlamadığım şeyler söylüyordu ama krize girmeden susmuyordu! Hep bir ileriyi istiyordu.
"Sussaydın buna gerek kalmazdı." diye mırıldandım. Kendimle konuşmuyordum, o benim içimdeydi.
"Yanıma gelsen bunların hiçbirine gerek kalmaz. Yanıma gel Oğuz! Seni bekliyorum!" Dediğinde krizlerim yine başlıyordu. Susmuyordu işte!
"Sus!"diye mırıldandım. Anlamsız şeyler mırıldandığında artık dayanamadım.
"Sus! Sus!" Susmuyordu ve ben sesini duymamak için elimden geldiğince yüksek bağırıyordum. Yatağımın dibine çömeldim ve dizlerimi kendime çekerek küçüldüm. Hala güçsüz mırıldanmalarımla susmasını söylüyordum. Artık gücüm kalmadı, direnmeye, yaşamaya, konuşmaya gücüm kalmadı! Uykusuzluğa dayanacak gücüm kalmadı! Ölümün beni kucaklayacağı günü sabırsızlıkla bekliyordum. Belki de bu gündü, belki de kelimelerimin güçsüzleştiği, sayıklamaya döndüğü, beni bilinmezliğe sürükleyen şey ölümdü.
Eveeet kısacık bölümün sonundayız.
Düşüncelerinizi belirtiniz lütfen.
Bir sonraki bölümde görüşelim.
Takipte kalıınn :)
|
0% |