
Yeni bölümden hellloooooo
Nasılsınız aşklarım? Ben her zamanki gibi bombayım bombaaaaa
Agagaggagagagagga
Hadi koşun bölüme geçiiiinnnn
Yıldızı parlatmayı ve satır aralarına yorum bırakmayı unutmayın
Her şey dışarıdan bakıldığında normal görünüyordu, ama içimde fırtınalar kopuyordu. 15 yaşıma gelmiş olmama rağmen Boran’ı hâlâ hiç görmemiş olmak, içimde tanımlayamadığım bir boşluk yaratıyordu. Ona dair her şey hayalden ibaretti; sesi, yüzü, gülüşü.
Ama bazen o kadar gerçek oluyordu ki, gözlerimi kapattığımda Boran’ın yanımda olduğunu hissediyordum.
Boran’ı düşünürken kalbim her zamanki gibi hızlanmaya başladı. Bu his, tanıdık ama aynı zamanda korkutucu bir şeydi. Neden sürekli onu düşünüyordum ki? Bazen kendi kendime, "Bu kadar saçma bir şey olabilir mi?" diye soruyordum. Ama cevabı bulamıyordum.
Her akşam olduğu gibi telefonumu elime aldım ve Boran’ın sosyal medya hesabını açtım. Sanki bu alışkanlık hayatımın bir parçası olmuştu. Onun paylaştığı her fotoğrafı defalarca görmeme rağmen, her seferinde aynı heyecanı hissediyordum. Gözlerim yine o fotoğraflara takıldı; Boran ve üniversitedeki arkadaşları. Elzem, Furkan, Ateş. O kadar samimi, o kadar mutluydular ki, kendimi onların dünyasına aitmiş gibi hayal etmekten alamıyordum.
Ama en çok dikkatimi çeken Elzem’di. Uzun saçları, sıcacık gülümsemesiyle Boran’ın yanında sürekli yer alıyordu. Her fotoğrafta Boran’la yan yanaydılar. Kafamda binlerce soru dolanmaya başladı. Aralarında bir şey var mıydı? Boran ona nasıl bakıyordu? Benim, onun hayatında olamayacağım bir yerde Elzem zaten var mıydı? Bu düşünceyle içimi garip bir kıskançlık kaplamıştı. Onu kıskanıyordum!
Sayfayı biraz daha kaydırdım ve bir fotoğraf gözüme çarptı. “Birlikte mükemmel bir gün geçirdik. Hayatın en güzel anları, sevdiklerinle olanlar.” Altında kalpler ve kahkaha emojileri vardı. O cümle beynimde yankılandı: "Sevdiklerinle..."
İçimde bir şeyler kırıldı sanki o an ve düşündüm. Ben de o sevdiklerinden biri olabilmek için neler vermezdim ki? Hem olurmuydum ki? Ama Boran’ın hayatı benden çok uzaktaydı, sadece bir ekrandan izleyebildiğim, dokunamadığım bir hayaldi. Yine de her fotoğrafta onu daha da yakından tanıyormuş gibi hissediyordum. Ama bu yeterli değildi. Boran’ı gerçekten tanımak istiyordum; gözlerinin içine bakmak, ona dokunmak... Bu hayallere sıkışıp kalmaktan bıkmıştım.
Kalbimde garip bir umut vardı. Belki bir gün Boran’la karşılaşırdık. Belki bir gün, bu hisler gerçek olurdu. Kim bilir?
Odaya kapanıp Boran’ın fotoğraflarına dalmışken, kapı tıklatıldı. Kapının ardından Leyla annemin sesi geldi. "Eliz, canım, içeri girebilir miyim?" Ne kadar yalnız kalmak istesem de, "Tabii, gel," dedim biraz dalgınca. Annem kapıyı açıp odaya girdi. Elindeki bir tabak dolusu çikolata ile yatağımın ucuna oturdu.
"Ne yapıyorsun bakalım? Yine kitap mı okuyorsun, yoksa... başka bir şey mi?" Annemin gözleri hınzırca kısılmıştı. Sanki içimdeki bütün düşünceleri okuyabiliyor gibiydi.
Elimdeki telefonu fark ettiğinde gülümsedi. "Yoksa yine Boran’ın sosyal medya hesabına mı bakıyorsun?"
Yüzüm anında kıpkırmızı kesildi. Annemin alaycı ses tonu ve anlamlı bakışları beni bir anda utandırmıştı. "Yooo, tabii ki hayır! Neden öyle bir şey yapayım ki?" dedim, ama elimdeki telefonun ekranı hâlâ Boran’ın profilindeydi. Leyla annem başını yana eğip bana baktı. "Evet, kesinlikle bakmıyorsundur," dedi kahkahalarla gülerek. "İlginçtir ki, ben de küçükken uzaktaki birine böyle bakar dururdum. Tabii o zamanlar telefon yoktu, biz de mektup yazardık. Seninki gibi her gün kontrol etmek zor olmuyordu."
"Anne!" dedim, utanmış bir şekilde. "O kadar da sık bakmıyorum!"
"Eliz," dedi annem, gülümseyerek. "Boran’ın paylaşımlarını o kadar ezberledin ki, bir gün sana quiz yaparım, hepsini bilirsin!"
Annemin bu şakalarıyla nasıl baş edeceğimi bilmiyordum. Onu susturmak için başka bir konuya geçmeye çalıştım. "Boran’ın arkadaşları ne kadar eğleniyor, fark ettin mi? Hep birlikte geziyorlar, çok yakınlar."
"Elzem, Furkan ve Ateş, değil mi?" dedi annem, sanki tüm grubu yakından tanıyormuş gibi. "Elzem çok tatlı bir kız, Boran’ın en yakın arkadaşlarından biri."
"En yakın arkadaş mı?" Yani sadece sıradan yakın arkadaşlar mıydı? Yine de kıskanıyordum ve annemin söylediği her şeyin altında başka bir anlam arıyordum.
Annem kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Yoksa kıskanıyor musun? Yok Eliz, o kadar da ileri gitme! Boran seni görse eminim seni de çok sevecektir."
"O beni neden sevsin ki?" dedim, hafif bir sitemle. "O kocaman bir şehirde, üniversite hayatı yaşıyor. Ben buradayım, onunla hiçbir ortak noktamız yok."
Annem hafifçe güldü ve elindeki çikolatayı bana uzattı. "Biraz çikolata al, moralin yerine gelir. Ayrıca, ortak noktalar diye bir şey yoktur. İnsanlar, kalpleriyle bağ kurarlar. Senin de güzel bir kalbin var, Eliz."
Bir yandan çikolataları yerken, annemin söyledikleri üzerine düşündüm. Boran’ın hayatı uzaktan ne kadar mükemmel görünse de, annemin dediği gibi belki bir gün onunla gerçekten tanışabilirdim. Ama şimdi tek yapabildiğim, onun sosyal medya hesabındaki fotoğraflarına bakıp hayaller kurmaktı. Hem onunla aramızda 7 yaş fark vardı. Benimle tanışsa bile, büyük ihtimalle kız kardeşi gibi görürdü. Lanet olsun!
Annem bir süre sessiz kaldı, sonra aniden patladı. “Bir gün Boran buraya gelirse ona senin hakkında ne derim biliyor musun? Eliz, senin en büyük hayranın!"
"Anne!" Bu kez ikimiz de kahkahalarla gülmeye başladık. Annem bazen çok dalga geçerdi, ama onunla böyle konuşmak içimi rahatlatıyordu.
Annemin odayı terk etmesinden sonra, sessizlik tekrar hakim oldu. Ancak içimdeki gülümsemeyi bastıramıyordum. Annemin bana takılması bile Boran'a duyduğum hisleri hafifletemiyordu. Telefonu tekrar elime aldım ve Boran'ın son paylaştığı fotoğrafa döndüm. Yine arkadaşlarıyla birlikteydi. Elzem’in gülümsemesi göz alıcıydı; bu da içimdeki kıskançlığı tetikledi.
Kendi kendime mırıldandım. “Elzem kim ki? Sadece bir arkadaş. Belki de gerçekten sadece arkadaşlar, değil mi?” Sonuçta annem öyle demişti, öyle olmalıydı!
Ama içimde, Boran’ın ona bakışlarını düşündükçe rahatsız oluyordum. Elzem gibi birinin yanında olmak, Boran için ne kadar doğal olabilirdi ki? Üniversite arkadaşlarıyla bu kadar yakınken, benim hayallerimdeki Boran ile gerçek Boran arasında koca bir dünya vardı.
Yatağıma uzandım ve tavanı izlemeye başladım. Boran’ın arkadaşlarıyla yaşadığı o sosyal hayat, beni bu küçük odada daha da yalnız hissettiriyordu. Ama yine de o uzak, ulaşılmaz dünyaya ait olmanın bir yolunu bulmak istiyordum. Elim yine istemsizce telefonuma gitti ve Boran’ın son paylaşımını tekrar açtım. Kendi kendime güldüm: "Artık tamamen delirdim."
Tam o sırada annem bir kez daha kapıdan seslendi: "Eliz, hala Boran’a mı bakıyorsun? Gel kızım, biraz dışarı çık da hava al!"
"Anne! Yeter ama!" dedim, ama sesimdeki kahkahayı saklayamadım. Leyla annem beni çok iyi tanıyordu. Kapı aralandı ve annem başını içeri uzattı.
"Bak," dedi, "çocuk hayal kurmakla bir yere kadar. Gerçek hayat da var, unutma." Gözlerini kıstı, benimle dalga geçiyordu resmen! “Ama eğer bir gün Boran’la tanışırsan sakın şimdiki gibi onu bu kadar stalklama, tamam mı? Yoksa korkup kaçar!"
Yüzümde yine o utanç dolu kızarıklıkla anneme baktım. "Anne, yapma ama ya!" Annem kahkahalarla dışarı çıkarken, ben hâlâ utanmış bir şekilde yatağımda kıvranıyordum.
Annemin bu sözleri kafamda dolanırken, Boran’ı bir kez daha düşündüm. Gerçekten bir gün karşılaşacak olursak ne yapardım? Onunla tanışmak, konuşmak… Bütün o hayallerin, sosyal medyada izlediğim paylaşımların gerçeğe dönüşmesi mümkün müydü? Ama bu düşünceler, annemin söylediği gibi, sadece hayallerle sınırlı kalmamalıydı.
O anda bir karar aldım. Eğer bir gün Boran’la tanışacaksam, onun sosyal medya paylaşımlarında bir hayal olmaktan çıkmalıydım. Gerçek hayatımda da onunla bir bağ kurmalıydım. Ama nasıl? Bir planım yoktu. Sadece 18 yaşıma girmeyi bekleyecektim. 18 yaşıma girdiğim ilk gün Türkiye’ye gitmek için bir bilet alıp, ona kavuşacaktım.
Telefonu tekrar elime aldım ve Boran’ın profilinde gezinmeye devam ettim. İçimde, bir gün onun hayatında bir yer edinmenin hayaliyle birlikte, her şeye rağmen o anın tadını çıkarmaya karar verdim. Tabii sıçmış olmasaydım. Kahretsin!
Telefon elimde, gözlerim ekrana kilitlenmiş halde kalakaldım. Az önce ne yaptım? Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki, sanki göğsümden çıkacak gibiydi. Boran’ın en eski fotoğrafını beğenmiştim. Hem de yıllar önceki bir fotoğrafı! Rezil oldum. Kesinlikle rezil oldum!
“N-nasıl oldu bu?” diye mırıldandım. Parmağım istemsizce fotoğrafın üzerinde biraz fazla durmuştu. Yıllardır sadece gizlice izlediğim, hayranlıkla baktığım o çocuğun eski bir fotoğrafını beğenmiştim. Gözlerimi kapattım, geri aldım mı beğeniyi? Elim ayağım titriyordu. Ama iş işten geçmişti. Bildirim gitmişti bile.
İçimden bir çığlık attım ama sesim dışarı çıkmadı. Kendi içimde boğuluyordum. Telefonu elimden fırlatıp yatağın üzerine bıraktım. Belki de fark etmemiştir, diye kendimi teselli etmeye çalıştım ama o kadar çok takipçisi vardı ki... Ya fark ettiyse? Şimdi bu beğeniyi görünce ne düşünürdü? ‘Kim bu kız? Neden yıllar önceki fotoğrafımı beğendi?’ Diye düşünür müydü?
Karnıma kramplar girdi, yüzüm yanıyordu. Panik içindeydim. Keşke zamanı geri alabilseydim. Ya da... ya da yer yarılsa da içine girsem. Ama hayır, hiçbir şey olmamış gibi davranmalıyım, değil mi? Belki Boran beğeniyi görmezdi bile. Sonuçta binlerce takipçisi vardı, benim varlığım onun ilgisini bile çekmezdi belki. Telefonuna binlerce bildirim geliyordur sonuçta. Tek bir beğeni fark edilir mi ki?
Bir an gözlerimi sımsıkı kapattım, derin bir nefes aldım. “Tamam Eliz, sakin ol. Boran senin kim olduğunu bile bilmiyor. Sadece bir takipçisin. Belki fark etmez bile. Evet, evet, fark etmeyebilir.” Ne kadar kendimi teselli etmeye çalışsam da, içten içe çok korkuyorum.
Telefonuma tekrar uzanıp baktım. Ekranda hâlâ Boran’ın profili açık duruyordu. Fotoğrafa tekrar tıkladım. Beğeniyi geri almıştım, ama ne fayda? Bildirim gitmişti bir kere. “Ya o da beni stalklamaya başlarsa?” Diye bir düşünce geçti aniden aklımdan, güldüm. Bu fikir, bir an için eğlenceli gelse de, utanç dalgası hemen geri geldi. Gerçekten böyle bir şey mümkün müydü? Beni merak eder miydi? Yine de rezil olmuştum öyle değil mi? Tanrım! Yok et beni!
Bir yandan içimden bir ses bana gülüyordu. “Boran’ın dikkatini çekmek istiyordun işte. Ne fark eder ki, bu da bir yol!” Ama mantığım başka bir şey söylüyordu. “Saçmalama Eliz, böyle olmamalıydı!”
Kafamı yastığa gömüp derin bir nefes aldım. Belki de bu kadar büyütmemeliydim. Tabii bende o bildirimi almasaydım, asla büyütmezdim.
-boran.karabeyli sizi takip etmeye başladı.
Gerçekten lanet olsun!
Agaggagagaggaagagagagagag
Noluyooo noluyooooooooo
Rezil mi olduk? kahretsin!
Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere
Sizleri çok çok seviyorum muuuuaaahhhh 💜
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |